"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

2015'te dış politikada kazanan Almanya oldu

02 Ocak 2016, Cumartesi 14:13
Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ikilisi tarafından çok yönlü olarak yürütülen dış politikalar, AB inisiyatifleriyle desteklenince önemli başarılar elde edildi.

2015 yılında aktif dış politika yapamaya başlayan Almanya, kriz bölgelerinin aranan arabulucusu haline geldi. Çekimserliği terk ederek aktifleşen dış politika rotası ülkenin itibarını da arttırdı.

Bugüne kadar tarihi geçmişinden dolayı uluslar arası devletler topluluğu içinde kriz teşkil eden ve çözümü zor görünen konulara yaklaşımlarında geri planda kalmayı yeğleyen Almanya'nın 2015 yılında bu tutumundan vazgeçerek aktif dış politika yürütmesi dengeleri de değiştirdi. Başbakan Angela Merkel ve Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ikilisi çok yönlü diplomasiler yürüttü. Bu sayede dünyanın üzerinde en fazla durduğu kriz bölgelerinde aranan arabulucu hale gelen Almanya'nın aktifleşen dış politika rotası ülkenin itibarını da arttırdı. Çok yönlü olarak yürütülen dış politikalar AB inisiyatifleri ile de desteklenince başarılar kaçınılmaz hale geldi.

2015, Alman dış politikası açısından çok hareketli bir yıl oldu. AB'nin en güçlü ekonomisine sahip Almanya'nın çizdiği stratejik vizyon, Avrupalı ortakları başta olmak üzere dünya çapında dikkatle izlendi. Ukrayna krizinin sonlandırılması, Yunanistan'ın iflastan kurtarılması, İran'la sağlanan nükleer mutabakat, Suriye krizinin diplomatik çözümü, sığınmacı akına çözümler ve Türkiye açılımı öncelikli hedefler arasında yer aldı.

Diplomatik atakları ve dengeli politikaları ile Rusya başta olmak üzere hiçbir ülkeyle bağlarını tamamen koparmayan Almanya, Yunanistan'ı devlet iflasından kurtararak AB'nin içte birliğini sağlamayı başardı. Ukrayna krizinin aşılmasında etkin rol oynayan Alman dış politikası Rusya'yla yeni bir Soğuk Savaş dönemine girilmemesi için arabulucu rolü üstlendi. İran'la sağlanan tarihi nükleer mutabakatta da Almanya etkin rol oynadı. ABD-İran yakınlaşmasını sağlayarak Ortadoğu'daki dengeleri değiştirdi. AB'ye yapılan sığınmacı akınının birlik içinde bölünmelere yol açmasının karşısında da yine Almanya durdu. 

AB-Türkiye Zirvesi'nde Türkiye'yle uzun vadeli göç politikaları partnerliğinin oluşturulması için temel atan da Alman dış politikası oldu. Başbakan Merkel AB içindeki derin muhalefete rağmen “Türkiye, AB için anahtar bir partnerdir, anahtar bir partner olmaya da devam edecektir.” diyerek Türkiye'yle ilgili bazı fasılların açılmasına da yeşil ışık yaktırdı.

DIŞ POLİTİKA ROTASI 2015'TE AKTİFLEŞEN ALMANYA DİPLOMASİ KAZANANI OLDU

2015, Alman dış politikası açısından çok hareketli bir yıl oldu. AB'nin en güçlü ekonomisine sahip Almanya'nın çizdiği stratejik vizyon, Avrupalı ortakları başta olmak üzere dünya çapında dikkatle izlendi. Ukrayna krizinin sonlandırılması, Yunanistan'ın iflastan kurtarılması, İran'la sağlanan nükleer mutabakat, Suriye krizinin diplomatik çözümü, sığınmacı akına çözümler ve Türkiye açılımı öncelikli hedefler arasında yer aldı. Başbakan Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier tarafından izlenen dış politikalar, AB inisiyatifleriyle desteklenerek çok yönlü ilişkilerle sürdürüldü ve kayda değer başarılara yol açtı.

Almanya'nın etkisiyle 2010 yılından itibaren aldığı 240 milyar Euro ile iflasın eşiğinden dönen Yunanistan'da iç karışıklıkların sürmesi 25 Ocak 2015 tarihinde erken seçime gidilmesini zorunlu kılmıştı. Syriza Partisi'nin lideri Aleksis Çipras'ın, AB, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu'ndan oluşan troyka ile anlaşma koşulları üzerinde yeniden müzakere edileceği ve tartışmalı tasarruf politikasının gevşetileceği vaadinde bulunarak, yeni bir borç affının mümkün olabileceğini kaydetmesi, Almanya'yı hareketlendirmişti. Atina borsası yüzde 10 civarında değer kaybetmesinin AB'ye de olumsuz etkileri oldu ve Frankfurt borsası erken seçim kararının açıklanmasının ardından yüzde 1,4 geriledi.

Durum böyle olunca Alman hükümetinin hamlesi de gecikmedi. Başbakan Merkel ve Federal Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble'nin “Yunanistan'ın AB tasarruf politikalarından vazgeçmesi durumunda Euro para birliğinden çıkışının üstesinden gelinebileceğini” söylediklerinin kamuoyuna açıklanması Atina'yı endişelendirdi. Berlin'in ortaya attığı spekülasyonların hedefi Yunan hükümetinin hareket alanını iyice daraltmaktı. Fakat Atina bir türlü geri adım atmıyordu. Berlin bu kez ise açık tehditte bulundu. Sosyal Demokrat Partili Başbakan Yardımcısı ve Federal Ekonomi Bakanı Sigmar Gabriel, “Euro bölgesi bugün birkaç yıl önceye göre önemli derecede daha istikrarlı ve dayanıklıdır. Bu yüzden de ayrıca kimse bize şantaj yapamaz.” dedi. Almanya, Yunanistan'ın Euro bölgesinden çıkışının olumsuz etkilerinin farklı ülkelere sıçrayacağını pekâlâ biliyordu, fakat bu ülkeye uyarılarının temel sebebi Yunan seçmene ‘ikinci kriz olursa biz yokuz, çökersiniz' mesajı vermekti. Seçmenlerin sol radikalleri veya aşırı sağcıları değil istikrar için AB'de dengeleri gözetecek olanları desteklemesini istiyordu.

Euro bölgesindeki borç krizi riskleriyle devam ederken AB-ABD Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşmasına (TTIP) odaklanan Merkel'in, mevcut anlaşmanın ana hatlarını Ocak 2015'de gerçekleştirdiği İngiltere ziyaretinde açıklaması da tesadüfî değildi. G7 üyesi İngiltere'nin AB'den çıkma ihtimalinin dile getirilmesi dahi AB için büyük bir riskti. Bu nedenle TTIP üzerinden bu ülkeye sıkı işbirliği anlaşması güvencesi verilmesi gerekiyordu. 800 milyon tüketiciyi kapsayacak anlaşmanın uzun vadede AB'yi yüzde 0,5, ABD'yi 0,4, Almanya'yı ise yüzde 1,6 oranında büyüteceği hesaplandı. Ekonomik istikrar için İngiltere'nin AB'de kalması önemliydi.

RUSYA'YLA DİPLOMASİ KANALLARI TAMAMEN KAPATILMADI

Fakat Ukrayna krizi bu istikrara büyük bir tehdit olmaya devam ediyordu. Doğu Ukrayna'daki çatışmaların yeniden artması üzerine Almanya krizin sonlandırılması hedefiyle bir kez daha arabuluculuğa soyundu. Steinmeier'in daveti üzerine Berlin'e gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Pavlo Klimkin basına kapalı olarak üçlü görüşmelerde bulundular. Steinmeier, “Şimdi önemli olan Kiev ve Moskova arasında askeri çatışmaların daha da artmaması için siyasi tırmanışların önlenmesidir. Bu her çabaya değer.” diyerek diplomasi kapılarını açmayı başardı. Geçici sınır çizgisi oluşturulmasında anlaşan taraflar doğu Ukrayna'dan ağır silahları sınır çizgisinin 15 kilometre gerisine çekme kararı aldılar. Bu barış için önemli bir adımdı.

İnişli çıkışlı görüşmeler sürerken Merkel'den geniş yankı uyandıran bir adım geldi. Rusya'ya ‘Ukrayna'dan çekilmesi durumunda ekonomik ilişkileri geliştirme ve hatta serbest ticaret bölgesi oluşturma' teklifinde bulundu. Kırım'ın işgali ve doğu Ukrayna'daki çatışmaları gerekçe göstererek Rusya'ya sert eleştiriler yönlendirmesine rağmen ipleri koparmadı. Soğuk Savaşın bitiminden sonra ilk kez AB'nin ulusal sınırları tehdit altındaydı. Teminat altında olan bu sınırlardan en fazla ekonomik payı doğal olarak Almanya alıyordu.

Tüm bu görüşmeler sürerken Ortadoğu bölgesi de ihmal edilmedi. IŞİD'i gerekçe göstererek bugüne kadar Irak Kürt Bölgesel Yönetimine 70 milyon Euro değerinde askeri teçhizat ile savaş malzemesi gönderen ve Peşmergelere ülke içinde ve Kuzey Irak'ta eğitim veren Almanya tekrardan bölgeye yaklaşık 100 kişilik askeri eğitim birliği gönderme kararını onayladı. 2014'den beri 30 füzesavar ve 500 füzeden sonra 100 Alman askerinin daha 2015 Şubatta Kuzey Irak'a gönderilmesi için hazırlıklar başladı. 

2015 Şubat'ında ise Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'nin inisiyatifinde Rusya Devlet Başkanı Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko'nun katılımlarıyla Belarus'un başkenti Minsk'te Ukrayna'daki krizin çözümü için gerçekleştirilen dörtlü zirveden çıkan ateşkes kararı uluslararası kamuoyunu rahatlattı. Geri adım atmaması durumunda Rusya'ya yönelik uygulanacak bir yaptırım paketine ilişkin bir hazırlığın da olduğunun altını çizen Merkel, hem Rusya'nın hareket alanını azalttı, hem de AB üyesi ülkelerin endişelerine karşı içte birlik mesajı verdi. Minsk'te imzalanan ateşkes anlaşması sonrası Almanya tarafından önerilen yeni bir barış inisiyatifi tartışılmaya başlandı.

YUNANİSTAN ÜLTİMATOMU İŞE YARADI

Almanya'nın Ukrayna krizine yoğunlaşması Yunan hükümetinin zaman kazanmasına yol açtı. Yeni hükümet bir türlü AB anlaşmalarına riayet etmeye yanaşmayınca Almanya eleştirilerin dozunu arttırdı. Yunanistan'ın ‘koşulsuz mali yardım' talebine sert tepki gösteren Maliye Bakanı Schäuble'nin Şubat ayındaki ültimatom niteliğindeki şu açıklaması ipleri gerdi: “Şimdi kalkıp da bir şey yapmadan ‘bize daha fazla para lazım' diyerek bir de başkalarına hakarette bulunmak bu asla olmaz.” Yardım programının süresi Şubat ayının sonunda bittiği için Yunan hükümetinden Troyka'nın öne sürdüğü 5 şartı yerine getirmesi talep edildi. Atina geri adıma yanaşmayınca Almanya Yunanistan'ın yardım süresinin uzatılması için sunduğu mektubu reddetti.

Euro krizi devam ederken Suriye'deki çatışmalar da daha da yoğunlaştı. Steinmeier, 2015 Mart ayında “Suriye'deki iç savaşın sona erdirilmesi için Beşar Esad rejimi ile görüşmenin de ihtimal dışı bırakılmaması gerekir.” dedi. ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin Suriye yönetimi hakkındaki açıklamasına destek vererek Türkiye'nin Esad ile ilgili katı tutumuna karşı çıkan Steinmeier, “Suriye'deki şiddetin sonlandırılmasının tek yolu siyasi çözüm için müzakereler yapılmasıdır. Buraya giden yol ise Esad rejimiyle görüşmeyi zorunlu kılmaktadır.” dedi ve Türkiye'nin dış politikalarının desteklenmediği mesajında bulundu.

İRAN'LA TARİHİ ANLAŞMA ALMANYA'NIN ZAFERİ OLDU

Steinmeier'in arabuluculuk girişimleri aynı ayda farklı bir alanda da devam etti. İsviçre'de BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin'in yanı sıra Almanya ile İran arasında devam eden ‘nükleer müzakerelerde' nihai anlaşmaya temel teşkil etmesi beklenen bir “çerçeve anlaşma” üzerinde mutabakat sağlanarak tarihi bir uzlaşmaya varıldı. İran'la 12 yıldır sürdürülen müzakerelerde mutabakat sağlanması dünya çapında büyük ses getirdi. Almanya diplomatik bir zafere imza attı. 

Aynı Mart ayı içinde Almanya iki dev zirveye ev sahipliği yaptı. G7 kapsamında Rusya'ya doğu Ukrayna konusunda yine uyarılır yapıldı, zirve öncesi düzenlenen ve içinde Rusya'nın da olduğu ‘4'lü Ukrayna zirvesinde' ise barış çağrısında bulunuldu. Steinmeier-Lavrov-Klimkin-Fabius dörtlüsü, AGİT gözlemcilerinin doğu Ukrayna'daki çatışma bölgelerine erişimlerinin “sürekli ve kısıtlama olmaksızın” sürmesi gerektiği çağrısında bulundular. Toplantıda ‘Ukrayna temas grubunun' desteklenmesi amacıyla dört çalışma grubu oluşturulmasına karar verildi. G7 maliye bakanları zirvesinde Yunan hükümetine de göndermelerde bulunuldu. Alman maliye bakanının, Yunanistan'a “rekabete dayanıklı değil” diyerek Euro'dan çıkış sinyali vermesi Atina'nın sonunda geri adım atmasını sağlayan baskı idi. 

2015 Haziranında Merkel-Hollande-Juncker üçlüsü tarafından Berlin'de yapılan Yunanistan zirvesinde bu ülkeye “son kez teklifte bulunulacağı” ifade edildi, nihai hedef Çipras'ın tasarruf politikalarını kabul ederek ‘ayak bağı' olmamasının sağlanmasıydı. Nihayetinde baskı işe yaradı, kreditörlerle mutabakat sağlandı. Schäuble yine de Temmuz'da Yunanistan'ın uzun vadede Euro'dan çıkarılması gerektiğini belirtti. Buradaki hedef ise Çipras'ın Haziran mutabakatından dönmemesiydi. Stratejik hamle işe yaradı. Parlamento Yunanistan'a hacmi 86 milyar Euro olan üçüncü mali yardım paketi için yeşil ışık yaktı.

MERKEL: SIĞINMACILARA KAPIMIZIN KAPALI OLDUĞU DOĞRU DEĞİL

2015 Eylül'e gelindiğinde ise sığınmacılar krizi ülke gündeminin birinci maddesi haline geldi. Merkel'e kendi saflarından da eleştiriler arttı. Schengen Anlaşmasını askıya alan Almanya'nın Avusturya sınırında gümrük kontrollerine başlaması tartışılmaya devam edilirken, Merkel sığınmacılara kapının “açık” olduğunu söyledi. Kayıt ve denetim için kontrolleri başlattıklarını belirten Merkel, AB mülteci zirvesi talebinde de bulundu. Merkel, “İltica başvurusu arayan insanları yarı yolda bırakamayız. İnsanların kayıt altına alınmasını istiyoruz. Yoksa sınırların tamamen kapalı olduğu doğru değil. Almanya'nın kapısı yardıma muhtaç insanlara açık.” açıklamasıyla sığınmacı politikalarından geri adım atmayacağı mesajı verdi.

Etiketler: almanya, dış politika
Okunma Sayısı: 1463
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı