Modern hayatın teknoloji gibi sunduğu imkÂnların yeni bağımlılıkları beraberinde getirdiğini vurgulayan uzmanlar, sıkılma halinde akıllı telefonların devreye girdiğini, bunun da duygusal farkındalığı kısıtladığını ifade ediyor.
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, teknolojinin gelişmesi ile birlikte bireyin yalnızlaşması, paylaşımlarının azalması, aile, arkadaşlık gibi kavramların değişmesi veya yok olmaya yüz tutması ile birlikte bireyin herhangi bir stres anında sığınma yolu olarak internet ve sosyal medyayı tercih etmeye başladığını belirtiyor. NTV’nin haberine göre uzmanlar, oyun ve internet bağımlılığının gelecekte karşımıza çok farklı bir yapıda çıkabileceğini belirtiyor.Prof. Dr. Dilbaz ise “Kendimizin ve başkalarının sosyal medyadaki hayatlarına yüklediğimiz değerin kontrolsüz bir şekilde artması durumunda gelecekte insanlar sanal dünyadaki hayata adapte olabilmek için veya sadece orada yaşamış oldukları problemlerle ile ilgili olarak terapi almak zorunda kalabilecekler” açıklamlarında bulunuyor. Bundan 10-15 yıl önce oyunların sadece bilgisayardan oynanabildiği için hayatın sadece belli bir bölümünü etkilediğini söyleyen Dilbaz, bugün akıllı telefonlar nedeniyle cepte bağımlılık oluşturan bir araçla yaşandığını anlattıyor.
Sosyal fobiye ve yalnızlığa sürüklüyor
Ailelerin başka evlere göndermeyecek kadar koruyucu ve kontrollü davrandığı çocukların, internet aracılığıyla istediği her yere gidebildiğine işaret eden Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Çocuklarınız 18 yaşına gelene kadar bilgisayarı salonda bulundurun. Çünkü ön beyin yani empati yeteneği 21 yaşında gelişiyor. Üniversite öğrencilerinde yalnızlık, sosyal fobi ve bağımlılık el ele yürüyor. Öte yandan gençlerin tuvalette geçirdikleri 3 dakikada bile bahis oynayabildikleri göz önüne alındığında akıllı telefonlara her an ulaşmamaları da önemli. Ayrıca paralarını nereye harcadıklarını da mutlaka kontrol edin” tavsiyelerinde bulundu.
Çocuk onaylanma ihtiyacını ailesiyle giderebilmeli
Sevgi ve onaylanma ihtiyacının bireyin en temel gereksinimlerinden biri olduğuna değinen Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, özellikle otoriter ailelerin çocuklarının sevildiğini onaylandıklarında hissettiklerini ifade ederek, “Bazı insanları onay sözcükleri mutlu eder. Sevildiklerini ancak böyle hissederler. Bunların çoğunluğunun otoriter ebeveynlere sahip olduğunu görüyoruz. Bunlar maalesef olgunlaşmayı tamamlayamıyor ve sevildiklerini ancak onaylandıklarında hissedebiliyorlar” dedi. Hazza yönelik yapılan her davranışın bağımlılığa dönüşebileceğini belirten Dilbaz, bugün “Ben hep mutlu olmalıyım” isteğini ise tehlikeli buluyor. “Artık sıkılma duygusunu yaşamayı unuttuk” diyen Prof. Dr. Nesrin Dilbaz’a göre sıkılma ihtimalinin devreye girmesi halinde hemen akıllı telefon çıkarılarak, duygusal farkındalık kısıtlanıyor. Dilbaz, bu konuda ebeveynlere “Çocuklarınızın biraz da canı sıkılsın bir şey olmaz” diye konuştu.
ŞEYMA TÜRKAN / İSTANBUL