29 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Şiddeti telkin ediyoruz

Çocuk Eğitimi ve Gelişimi Uzmanı Ahmet Yaman, toplumda sık yapılan bir yanlışın çocukları şiddete yönlendirdiğini söyledi.

Zaman zaman ebeveynlerin özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarına ‘Sana biri vurmadan önce sen vur, dayak yiyip gelme’ şeklinde telkinde bulunduklarını belirten Yaman, bunun çocuğu şiddete eğilimli hale getirdiğini kaydetti. Böyle bir telkinde bulunulan çocuğun arkadaşlarına ve çevresine karşı sürekli bir tedirginlik yaşayacağını ifade eden Yaman, “Çocuk çok küçük bir tartışma söz konusu olduğu halde bile her an bir saldırıyla karşı karşıya kalacağı hissini yaşar. Bu hisle arkadaşlarına ve çevresine zarar verebilir” dedi.

Çocukların oyun dahi oynarken sık sık tartışabileceğini, birbirlerine zararı olmayan küçük kavgacıklar edebileceğini, bunun çocuğun tabiatında olduğunu dile getiren Yaman, ancak velilerin buna çocuklarını koruma güdüsüyle sert tepki verdiğini vurguladı. Bazı velilerin arkadaşlarının çocuklarına zarar verebileceği endişesi ile ‘önce sen vur, dayak yiyip gelme’ şeklinde telkinde bulunduklarına şahit olduklarını dile getiren Yaman şu uyarılarda bulundu: “Bu telkin çok yanlış. Bu tavır çocuğu şiddete iter. Geçimsiz biri haline getirir. Arkadaşları tarafından sevilmez. Hep ‘biri bana vuracak’ korkusuyla yaşar. Bu korkuyla küçük bir şeyde arkadaşlarını darp eder. Kendisi de bundan zarar görebilir. İleriki yaşamını da olumsuz yönde etkiler. Okulda başarısız olur. Arkadaşları ile iyi ilişkiler kuramaz.“

Çocuklara zaman zaman olumsuz telkinde bulunulmamasının, çocuğun ruh ve beden sağlığı açısından son derece önemli olduğunun altını çizen Yaman, “Yanlış telkinler çocuğun tüm hayatını olumsuz şekilde etkiliyor. Çevreye sevgiyle bakamıyor. Sevgiden yoksun büyüyen çocuk etrafıyla barışık yaşayamıyor. Çocuklarımıza ‘aman arkadaşlarınla kavga etme, onlara zarar verme, onları sev’ şeklindeki telkinler hem kendi çocuğumuzun hem de başka çocukların sağlığı açısından çok önemli” diye konuştu.

KİRLİ HAVA ÇOCUKLARDA KULAK İLTİHAPLANMASINI TETİKLİYOR

Özel Lokman Hekim Etlik Hastanesi KBB Uzmanı Doç. Dr. Celil Göçer, kirli havanın yanı sıra ısı ve nem oranının uygun olmamasının orta kulak iltihabına zemin hazırlayan faktörler arasında yer aldığını söyledi. Doç. Dr. Göçer, ateş ve ağrı olmaksızın gelişen orta kulak iltihabında en önemli belirtinin işitme kaybı olduğuna dikkati çekerek, “Hayatın ilk 4 yılında çocukların yüzde 70’i en az bir defa orta kulak iltihabı geçirir. Bu durumda bir an önce hekime başvurulmalıdır” ikazında bulundu. Dr. Göçer, çocukluk çağında en sık görülen hastalıkların başında, orta kulakta sıvı birikmesiyle birlikte ortaya çıkan orta kulak iltihaplanması olduğunu belirterek, hayatın ilk 4 yılında çocukların yüzde 70’inin en az bir defa orta kulak iltihabı geçirdiğini vurguladı. Orta kulak iltihaplanmasının değişik belirtilerle seyreden formlarının bulunduğunu anlatan Doç. Dr. Göçer, “Orta kulak iltihabının ateş, kulak ağrısı, huzursuzluk gibi genel enfeksiyon bulguları ile seyreden formu ‘akut otitis media’ olarak isimlendirilir. Bu formda seyreden kulak iltihabının teşhisi kolaydır. Ateş ve kulak ağrısı nedeniyle doktora başvurulduğunda bu tür kulak iltihabında kulak zarında kızarıklık ve damarlanmada artma izlenir. Altı aylıktan küçük çocuklarda ateş ve ağrı daha az olabilir, bu durum teşhiste gecikmeye sebep olabilir. Orta kulak iltihabında yaş grubuna uygun olarak muhtemel mikrobiyolojik ajanlara etkili antibiyotikler ve ağrı kesicilerle uygun süre tedavisi ile kısa sürede iyileşme sağlanabilir” diye konuştu. Dr. Göçer, bazı çocukların akranlarına göre orta kulak iltihabına daha yatkın olduğunu ifade ederek, bazı genetik özellikler ile çevresel etkenlerin orta kulak iltihabının gelişmesini kolaylaştırdığını ifade etti.

29.11.2010


Doğru beslenme ile hastalıklardan korunabilirsiniz

Özel Antalya Yaşam Hastanesi Diyetisyenlerinden Mine Şatana, kış aylarında doğru beslenme yöntemiyle, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklardan korunma yollarını anlattı.

Dyt. Mine Şatana, kış aylarında karşılaşılan enfeksiyonlarla mücadele edebilmek için vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek gerektiğine dikkat çekti. Bağışıklık (savunma) sisteminin görevi, vücuda giren zararlı mikroorganizmaların toksinleriyle mücadele etmek olduğunu, savunma sisteminin güçlü olmadığı durumlarda bu enfeksiyonun çeşitli hastalıklarla sonuçlanabileceğini kaydetti. Vücuttaki bağışıklık sisteminin güçlenmesinde beslenmenin önemli bir yer tuttuğuna değinen Şatana, “bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelik etkili bir beslenme programı ile hastalıktan korunma ya da seyrini hafifletme mümkün olabilmektedir. Yetersiz ve tek yönlü beslenme savunma sistemini zayıflatarak hastalığa yakalanma riskini artırabilir” dedi.

Dyt. Mine Şatana bu konuda yapılabilecekleri ise şu şekilde sıraladı:

Vücudun ihtiyacı olan kaloriyi; uygun bir muhtevayla almak gerekir. Ortalama 1800–2500 kalorilik bir beslenme programı hazırlanmalı ve bunun % 50–60’ı karbonhidrat; % 15-20’si protein; % 25-30’u yağlardan oluşmalıdır.

Su tüketimi 1,5-2 lt civarında olmalıdır.

Sebze ve meyve tüketimi 5 porsiyonu bulmalıdır (ortalama 1 kg kadar). Bunun 3 porsiyonu meyve, 2 porsiyonu da sebzelerden oluşmalıdır.

Meyve olarak özellikle narenciye, nar ve kivi tüketimi arttırılmalıdır.

Sebzeler ise; salata veya besinsel muhtevası korunacak şekilde pişirilmiş sebze yemekleri olarak tüketilebilir.

Süt, yoğurt ve kefir tüketimi arttırılmalıdır. Özellikle kefir ve probiyotik yoğurtlar barsak florası için çok önemlidir.

Öğün atlanmaksızın; mümkünse öğün aralıkları 3 saati geçmeyecek şekilde 3 ana ve 3 ara öğün şeklinde beslenmelidir. Aç kalmamak enfeksiyonla mücadelede gerekli olan enerji üretimi için çok önemlidir.

Öğün muhtevaları; protein (et ve süt ürünleri- kuru baklagiller), sebze-meyve ve dengeli miktarda tahıl içerecek şekilde düzenlenmelidir. Ara öğünler için, meyve ve kabuklu yemişler (2 tam ceviz + 10-12 adet fındık, badem ya da fıstık) tercih edilmelidir. Öğünlerde yoğurt tüketimi mümkün olmuyorsa meyve + süt veya meyve + yoğurt da iyi alternatiflerdir.

Bütün bu yiyeceklerin hazırlanmasında ya da tüketilmesinde hijyen kurallarına uymak çok önemlidir.

Sevdiğiniz ve sizi zorlamayacak düzenli bir aktivite programı da bağışıklık sisteminizi güçlendirmenize yardımcı olacaktır.

MÜŞERREF AKSOY/ANTALYA

29.11.2010


Aile içi iletişim birbirini anlamaktan geçiyor

ISPARTA'NIN Yalvaç ilçesinde ‘Etkili ders çalışma ve sınav kaygısı’ ve ‘Aile içi iletişim’ konulu iki seminer düzenlendi.

Belediye Kültür Sarayı Düğün Salonu’nda düzenlenen konferansta Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Uzmanı Şaban Ali Acar tarafından dershane öğrencilerine ve öğrenci velilerine aile iletişimi anlatıldı. Aile içi iletişimin fertlerin birbirini anlamaktan geçtiğini belirten Acar, “İletişimin olmazsa olmazları vardır. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz; karşımızdakini anlamak, empati kurabilmek, güzel dinleyici olabilmek, sevgi ve sen dili yerine ben dilini kullanmalıyız” dedi. İletişimi engelleyen en büyük etkenin inat, tahrik ve üslup yanlışlığı olduğunu söyleyen Acar, bir taraf demir ise diğer taraf pamuk olması gerektiğini ifade etti. “Sert olan şeyler kırılmaya, yumuşak olanlar ise yaşamaya mahkumdur” diyen Acar, eşler arası problemlerin konuşarak aşılabileceğini, evlilikte dıştan müdahalenin ise kesinlikle yanlış olduğunu belirtti. Acar, aile bireylerinin birbirlerine yeteri kadar zaman ayrılması gerektiğinin altını çizdi.

29.11.2010


Saç çıkarma tedavisinde yeni yöntem

Transmed Saç ve Kozmetik Cerrahi Kliniği Medikal Direktörü Dr. Melike Külahçı, Platelet-Rich Plasma’nın (PRP) yani ‘’zenginleştirilmiş trombosit’’in, yapılan deneylerde hem yara iyileştirmede, hem de saçların daha kısa zamanda daha güçlü çıkmasını sağladığının gözlemlendiğini söyledi.

Dr. Külahçı, Transmed’in uzun zamandır ‘’saçsız deride saç çıkartma’’ üzerine bir çalışma yaptığını ve ilk sonuçlarının, Saç Restorasyon Cerrahisi Derneğince düzenlenen kongrede, uluslar arası alanda paylaşıldığını söyledi. Kongrede, iki farklı zenginleştirilmiş trombosit karışımının, hem tedavi hem de saç çıkarma üzerindeki pozitif etkilerinin sunulduğunu belirten Dr. Külahçı, şöyle konuştu: ‘’PRP kişinin kendi kanının santrifuj edilmesiyle elde ediliyor. PRP diş, estetik gibi alanlarda kullanılıyor. Fakat saçta ilk kullanan Transmed’dir. Zenginleştirilmiş trombosit yani ‘PRP’nin, yapılan deneylerde hem yara iyileştirme hem de saçların daha kısa zamanda daha güçlü çıkmasını sağladığı gözlemlenmiştir. Şu anda tüm hastalarda uygulanmaktadır.’’

29.11.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.