Güncel |
Türkiye sular altında |
Yurdun özellikle batı kesiminde etkili olan yağışlar vatandaşları zor durumda bıraktı. Bursa’da evler, iş yerleri, kurban pazarları ve tarlalar su altında kalırken, Kocaeli’de dere taşkınları yaşandı. Onlarca insan evlerinde mahsur durumda. Aileler botlarla kurtarıldı. İstanbul’da da etkili olan sağanak ve şiddetli rüzgâr yüzünden kazalar ve su baskınları yaşanırken, fırtınanın etkisiyle devrilen ağaçlar çevrede maddî hasara yol açtı. İSTANBUL'DA etkili olan sağanak ve şiddetli rüzgâr dolayısıyla kazalar ve su baskınları yaşanırken, fırtınanın etkisiyle devrilen ağaçlar çevrede maddî hasara yol açtı. Yağışların yer yer etkili olduğu bölgelerde küçük çaplı trafik kazaları meydana gelirken, itfaiye ekipleri yol kenarlarında devrilme ihtimali olan ağaçları keserek muhtemel kazaları önlemeye çalıştı. Esenler’de, 34 A 5563 plâkalı polis aracı yağmur sebebiyle kayganlaşan yolda hakimiyetini kaybederek kaldırıma çarptı. Meydana gelen olaylarda can kaybı ve yaralanma olmadı. Kazalar dolayısıyla trafikte zaman zaman uzun kuyruklar oluştu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde, yağmurdan kayganlaşan yol ve şiddetli rüzgâr sebebiyle önceki gece Yunus Gündoğdu yönetimindeki 34 DU 7571 plâkalı tırın üzerinden konteyner yürüme yoluna devrildi. Koyterner şiddetli rüzgâr sebebiyle kaldırılamadı. Bursa’da iki gündür etkili olan yağmur sebebiyle yine ev, iş yerleri, kurban pazarları ve onlarca dönüm ekili tarlalar su altında kaldı. Mahsur kalan vatandaşlar botlarla tahliye edildi. Öte yandan, Alacahırka Mahallesi’ndeki Alacahırka Deresi’nin taşması sonucu, çevresindeki 12 ev toprak kayması riskine karşı boşaltıldı. Bu evlerde oturan aileler de yine İl Özel İdare Müdürlüğünün misafirhanesine gönderildi. Yoğun yağış sebebiyle Panayır Mahallesi’ndeki kurban pazarı da sular altında kaldı. Kars’tan getirdiği hayvanları satmak istediğini, ancak 3 gündür sular altında kaldıklarını belirten Ünal Kurtbaş, “Yağmur bastırınca çadırlar su doldu. ineklerimizi son anda kurtardık. Çadırlar su dolunca hayvanlarımızı yağmur altında bırakmak zorunda kaldık. Kira ödüyoruz, ama yeterince hizmet alamıyoruz” dedi. Kocaeli’de de iki gündür aralıksız yağan yağmurun önceki gece aniden bastırması dolayısıyla dere taşkınları yaşandı. Ev ve işyerleri sular altında kaldı. Evlerinde mahsur kalan onlarca aile botlarla kurtarıldı. Ankara’da da birçok yerde su baskınlarına sebep olan aşırı yağışlar, Ankara çayının da taşmasına sebep oldu. Bir petrol ofisinde maddi hasara sebep olan sel suları, Ankara-Kırıkkale karayolunda tehlike oluşturdu. Taşkın, karayolunda seyir halindeki sürücülere zor anlar yaşattı.
Dalga boyu 5 metreye yükseldi
BATI Karadeniz bölgesinde şiddetli fırtına hayatı olumsuz yönde etkilerken, Akçakoca’da dalga boyu 5 metreye yükseldi. Alınan bilgiye göre, önceki gün akşam saatlerinde, Batı Karadeniz bölgesinde kuzey-batı yönünden esen rüzgâr gece yarısından sonra şiddetli fırtınaya dönüştü. Akçakoca Meteoroloji Müdürlüğü yetkilileri, Kuzey batı yönünden esen şiddetli fırtınanın saatte 50 ile 62 kilometre arasında olduğunu bildirdi. Fırtına dolayısıyla Akçakoca’da balıkçılar, balıkçı barınağına gizlenmek zorunda kaldı.
Meteorolojiden kuvvetli yağış uyarısı
DEVLET Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, ülke genelinde beklenen kuvvetli yağış nedeniyle yetkilileri ve vatandaşları sel konusunda uyardı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinden yapılan açıklamada, ülkenin tamamında yağış beklendiği açıklandı. Meteoroloji ani yağışlardan dolayı oluşabilecek sel konusunda da vatandaşları ve yetkilileri tedbir almaları konusunda uyarılarda bulundu. |
30.10.2010 |
İptal edilen KPSS yarın |
ÖĞRENCİ Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nce (ÖSYM), Temmuz 2010’da gerçekleştirilen Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) soruların sızdırıldığı iddiasıyla başlatılan soruşturmanın ardından iptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı, yarın yeniden yapılacak. Her sene Ekim ayının son pazar günü zamanın bir saat geriye alınması, bu yıl KPSS ile aynı güne denk gelecek. Sınava giriş ve kimlik belgesi eline geçmeyen veya kaybeden adaylar, bu hafta içerisinde ÖSYM sınav merkezi yöneticilikleri ile ÖSYM bürolarından bu belgelerini ücretsiz yeniden edinebilecekler. Sınav, 31 Ekim Pazar günü Türkiye’de 81 il merkezinde ve KKTC’de Lefkoşa’da yapılacak. Toplam 931 binadaki 12 bin 647 salonda düzenlenecek sınava öğretmen adayı 294 bin 909 aday katılacak. Sınavda emniyet görevlisi hariç 40 bin 800 personel görev alacak. Saat 09.30’da başlayacak olan sınavda, adaylara 120 soru sorulacak ve 150 dakika süre verilecek. İptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı’nda 100 ve üstünde doğru cevap vererek yüksek puan alan adayların sınava girecekleri yerler il bazında değiştirildi. Bu adaylar, kendileri için belirlenen yeni yerlerde sınava alınacak.
KALEM, SİLGİ ÖSYM’DEN Adaylar yanlarında kalem, silgi, kalemtıraş, saat ve yiyecek-içecek de getirmeyecek. ÖSYM, sınavın yapılacağı gün adayların kullanması için sıraların üstünde kalem, silgi, kalemtıraş ile su ve şekerlemeyi paketlerin içinde hazır bulunduracak. Ayrıca, sınav salonlarına bir duvar saati de konulacak. |
30.10.2010 |
Saatler bu gece bir saat geriye |
YAZ Saati uygulaması, yarın sona eriyor. Uygulamanın sona ermesiyle bugün gece saat 04.00’de saatler bir saat geri alınacak. Saatlerinizi geri almayı unutmayın 28 Mart 2010’da başlayan yaz saati uygulaması kapsamında saatler 03.00’te bir saat ileri alınmıştı. Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla yapılan uygulamaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı da 19 Mart tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. 28 Mart’ta başlayan yaz saati uygulaması, 31 Ekim Pazar günü saatlerin bir saat geri alınmasıyla sona eriyor. Yaz saati uygulamasıyla, enerji harcamalarının azaltılması hedeflenirken, bu amaçla yapılan uygulama ile her yıl “orta ölçekli” bir hidroelektrik santralinin yıllık üretimi kadar tasarruf sağlanıyor. Enerji Bakanlığı hesaplarına göre, yaz saati uygulamasıyla yıllık 600-700 milyon kilovat saat (kWh) tasarruf sağlanıyor. |
30.10.2010 |
Üç tıp öğrencisinden 2’si sigara kullanıyor |
DÜNYA Sağlık Örgütü (WHO) öncülüğünde Türkiye’deki 12 üniversitenin tıp fakültesinde bin 217 öğrenciyle gerçekleştirilen anket çalışması sonucunda her 3 öğrenciden 2’sinin tütün kullandığının ortaya çıktığı bildirildi. Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Proje Araştırma Koordinatörü Doç. Dr. Tacettin İnandı: ‘’Geleceğin hekim adaylarıyla ilgili yaptığımız anket çalışmasında tıp fakültesi öğrencileri arasında sigara içme sıklığının çok yüksek olduğu ortaya çıktı. Erkeklerin yüzde 40’ı, bayan öğrencilerin de yüzde 19’u sigara kullanıyor. Sigaranın yanı sıra öğrenciler arasında zararsızmış gibi düşünülen nargile kullanımı da çok yaygın. Erkeklerin yüzde 21’i, bayan öğrencilerin de yüzde 17.3’ü nargile içiyor.’’ Öğrencilerin yüzde 50’sinin sigarayı bırakmayı denediğini, ancak başarılı olamadığını belirten İnandı, vatandaşlar için önemli bir model olan hekimler arasında sigara kullanımının azaltılması için tıp fakültelerinde eğitim programlarının gözden geçirilmesi, müfredatlara tütün konusunda özel derslerin konulması gerektiğini söyledi. |
30.10.2010 |
Gençlerin ‘Avrupa Parlamentosu’ İstanbul’da toplanacak |
GENÇLERİ, AB entegrasyonu sürecine katmayı, Avrupa vatandaşlığı algısını geliştirmeyi amaçlayan ‘’Model Avrupa Parlamentosu (MEP)’’ bugünden itibaren İstanbul’da toplanacak. Kararları, Avrupa Parlamentosu nezdinde dikkate alınan ve 30 ülkeden 160 lise öğrencisinin katılacağı MEP’in Türk heyetini, MEF Uluslararası Okullarından 7 kişilik öğrenci grubu oluşturacak. Parlamento Başkanlığını yürütecek 17 yaşındaki Berkay Ercan, MEP’e bütün katılımcı ülke gençlerinin AB’nin sorunları ve çözüm tekliflerine ilişkin bir önerge sunmaları gerektiğini belirterek, burada tartışılan ve gruplar tarafından kabul edilen önergelerin Avrupa Parlamentosuna sunulduğunu anlattı. |
30.10.2010 |
Ankara-Konya hızlı tren hattında son raylar döşeniyor |
ANKARA-Konya hızlı tren hattı, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın gelecek hafta Konya Pınarbaşı’nda son ray serimini gerçekleştirmesiyle tamamlanacak. Geçen yıl temmuz ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk ray kaynağını gerçekleştirmesiyle başlayan Ankara-Konya hattının üst yapı işlerinde sona aşamaya gelindi. Buna göre, projeyi, Ankara-Eskişehir hızlı tren hattına bağlayan Ankara’nın Polatlı ilçesi ile Konya Pınarbaşı arasındaki 202 kilometrelik demiryolunda son ray serimini, gelecek hafta Bakan Yıldırım yapacak. TCDD Genel Müdürlüğü ana hattın tamamlanmasıyla Pınarbaşı ile Konya merkez arasındaki 10 kilometrelik bağlantı bölümünün inşasına başlayacak ve bu bölüm Aralık ayına kadar bitirilmiş olacak. Hızlı trenlerin test sürüşlerine Aralık ayında başlanacak Ankara-Konya hızlı tren hattında, Mart 2011’de yolcu taşınmaya başlanacak. Konya’nın Ankara’nın yanı sıra İstanbul ve İzmir’e hızlı tren hattıyla bağlanmasını sağlayacak demiryolu, iki şehir arasındaki toplam 306 kilometreden oluşuyor. |
30.10.2010 |
Yeni Asya Neşriyat TÜYAP kitap fuarında |
Yeni Asya Neşriyat Satış Pazarlama Müdürü Selahattin Ümütlü, fuar hazırlıklarının günler öncesinden yapıldığını belirterek, binlerce kitap dostuyla birebir iletişime geçecek olmanın, kendilerine heyecan verdiğini bildirdi. Ümütlü, “Yeni Asya Neşriyat en yeni kitaplarının yanı sıra Risâle-i Nur Külliyatı, eğitim-sosyal-gelişim, araştırma inceleme, dinî eserler, kaynak eserler, hatıra-biyografi, roman-hikaye-şiir, çocuk kitapları-çocuk boyama kitaplarıyla fuara katılıyor. Kitap dostları fuarda yeniliklerle dolu bir Yeni Asya Neşriyat ile karşılanacaklar. Yeni logosu, yeni tasarımları ve değişen yüzüyle Yeni Asya Neşriyat, 7 ayrı eser ile okuyucularıyla buluşuyor” diyerek kitapseverlere müjde verdi. Fuarda sevilen yazarların imza günü düzenleyeceğini de belirten Selahattin Ümütlü, imza günlerini şöyle açıkladı: “31 Ekim Pazar Karikatürist İbrahim Özdabak, 6 Kasım Cumartesi İlahiyatçı Yazar Süleyman Kösmene ve Eğitimci Yazar Sebahattin Yaşar fuarda olacak. 7 Kasım Pazar günü ise Edebiyatçı Yazar İslâm Yaşar, Abdülkadir Menek, İlahiyatçı yazar Sami Cebeci ve Psikolog Banu Yaşar saat 14.00-17.00 arası kitaplarını imzalayıp okuyucularıyla sohbet edecekler.” Büyükçekmece’de Tüyap Fuar ve Kongre Merkezinde açılacak kitap fuarında Yeni Asya Neşriyat; 3. Salon 107 A no’lu standında yer alacak.
NECİP EYVAZOĞLU İSTANBUL |
30.10.2010 |
Hasta bakıcı robot |
Japon bilim adamları, hastalarla iletişim kurmak ve onları rahatlatmak amacıyla ‘Actroid-F’ adlı robot geliştirdi. Genç bir bayan hemşireye benzetilen ‘Actroid-F’ hastanelerde yalnız kalan hastalara moral verecek. Bakışları, mimikleri ve yüz ifadeleri ile gerçek bir insana benzeyen robot, içine yerleştirilen bir kamera sayesinde karşısındaki kişinin söylediklerini algılayıp tepki verebiliyor. Başını sallayabilen, nefes alabilen, gülümseyen, selâmlayan, kaşlarını ve dudaklarını oynatabilen robot, her hareketiyle gerçek bir insanı hatırlatıyor. Japon medyasında yapılan bazı yorumlar, robotun “korkutucu ve rahatsız” edici olduğu yönünde. Tersini savunan AIST uzmanları ise, oturduğundaki boyu 1.4 metre olan robotun sadece hastanelerde değil, huzur evlerinde ve okullarda da kullanılabileceğini belirtiyor. |
30.10.2010 |
Tasarrufla ağaçlar kurtuluyor |
Gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakma hedefiyle geliştirdiği ürün ve hizmetlerde sürdürülebilir uygulamalara yer veren Türk Telekom, iş süreçlerinde de sürdürülebilir uygulamalara yöneliyor. Bu çerçevede genel müdürlük binaları ve 12 bölge müdürlüğüne bağlı ofislerde kullanılan kâğıtların geri dönüşüm mekanizmalarını kuran Türk Telekom, ayda ortalama 40 bin kg. kâğıdı geri dönüşüme kazandırarak, her ay yaklaşık 640 ağacı kesilmekten kurtarıyor. Türkiye genelinde ise bu rakam yıllık ortalama 7 bin 680 adet ağaç. 2010 yılının ilk dokuz ayında Türk Telekom’un kâğıt dönüşüm miktarı 319 bin kg.’a ulaştı. Bağlı 12 bölge müdürlüğüyle Ankara ve İstanbul’daki genel müdürlük binalarında toplanan kâğıtlar, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilen şirketlere teslim ediliyor. |
30.10.2010 |
Okul harçlıkları mantardan |
Bursa’da, yağmur ve soğuğa rağmen ormandan topladıkları mantarları yol kenarlarında satmaya çalışan çocuklar, okul harçlıklarını çıkartıyor. Orhaneli-Bursa yolu üzerinde her 50 metrede bir yol kenarında ellerinde poşetlerle bekleyen çocuklar dikkat çekiyor. Şiddetli yağmura ve soğuğa aldırmayan, yaşları 7–14 arasındaki çocuklar, gün boyu ormandan kırmızı mantar topluyor. Daha sonra otoyol kenarına inen minikler, çamurlu paçaları ve ıslak elbiselerine aldırmadan yoldan geçen araçların mantar almasını için saatlerce bekliyor. Üzerlerinde mont bile bulunmayan yoksul çocuklar, üşüyen bedenleri ve titreyen ellerini ısıtmaya çalışarak, önlerinden hızla geçen araçların mantar almak için durması için dua ediyor. |
30.10.2010 |
Kapadokya’nın turist profili değişti |
Türkİye’nİn peribacaları, vadileri, butik otelleri ve sıcak hava balonları ile ünlü önemli turizm merkezlerinden Kapadokya’ya gelen turistlerin milliyetleri son yıllarda değişerek arttı. Kapadokya Turistik İşletmeciler Derneği (KAPTİD) Genel Sekreteri Nazif Demir, eskiden sadece Uzakdoğulu, Fransız, Alman ve İtalyanların geldiği Kapadokya’ya son yıllarda, İspanya, Brezilya, Portekiz, Meksika, Arjantin, Venezüella, Şili, Kolombiya gibi ülkelerden de turistlerin gelmeye başladığını söyledi. 2007 yılında İspanya, Brezilya, Portekiz, Meksika, Arjantin, Venezüella, Şili, Kolombiya ve diğer Güney Amerika ülkelerinden gelen turist sayısının 417 bin 816 olduğunu belirten Demir, 2009 yılında bu sayının 543 bin 323’e yükseldiğini ifade etti. Bunda en önemli etkenin, Kapadokya bölgesine ulaşımın kolaylaşmasının olduğunu belirten Demir, bölge turizmcilerin katıldığı uluslar arası fuarların da bölgeye gelen turistlerin milliyetlerinin değişip artmasında önemli rol oynadığını vurguladı. |
30.10.2010 |
Fotoğraf meraklıları New York'ta |
“PDN Photo Plus Expo” fotoğraf fuarı, ABD’nin New York şehrinde açıldı. Manhattan’da kapılarını açan 400’e yakın firmanın katıldığı fuara, 3 gün içinde 50 binin üzerinde fotoğraf ve video meraklısının gelmesi bekleniyor. 27. kez düzenlenen fuarda, Canon, Nikon, Olympus, Sony, Leica gibi önde gelen fotoğraf makinesi üreticileri, IDC, Schnedir, Trek-Teck, Vimeo gibi video dünyasından lider firmalar en son yeniliklerini tüketicilere sunuyor. |
30.10.2010 |
Yalnız oyuncaklara yeni arkadaşlar |
Yenİ Yüksektepe Kültür Derneğine bağlı olan Gea Arama Kurtarma ve Ekoloji Grubu tarafından hazırlanan kampanya kapsamında, eski ya da kullanılmayan oyuncaklar toplanarak yeni sahiplerine ulaştırılacak. Temizlendikten sonra onarımları da gönüllülerce yapılacak oyuncaklar, Ankara’nın Ayaş ilçesinde ve köylerindeki anaokulu, ilköğretim 1 ile 3. sınıf öğrencilerine dağıtılacak. Grubun Ankara sorumlusu Nazım Özdemir, kampanyayı yürütenlerin bütün felaketlerde canlı varlıkların hayatını korumak ve kurtarmak için gönüllü çalışmalar sürdürdüğünü dile getirdi. |
30.10.2010 |
Ceplerde 'IMEI' kurnazlığı |
Mobİl İletişim Araçları ve Bilgi Teknolojileri İş Adamları Derneği (MOBİSAD) Yönetim Kurulu Üyesi Caner Özgül, cep telefonu üzerinden haksız kazanç elde etmeye çalışanların, hurda telefonları 5-10 lira gibi düşük fiyatla satın alıp IMEI numarasını kaçak telefona kopyalayarak yaşattıkları mağduriyetin devam ettiğini bildirdi. Özgül, cep telefonlarının, bazı kriterlere dikkat edilmediği takdirde tüketiciye büyük sıkıntılar yaşattığını söyledi. Özgül, ‘’Cep telefonu kullanıcılarının mağduriyetlerini sık sık gündeme getirmemize rağmen tüketici bu konuda halen bilinçli olmadığından, haksız kazanç peşinde koşanların ekmeğine yağ sürülüyor’’ diye konuştu. |
30.10.2010 |
Sabah namazında çorba geleneği |
Ankara’nIn Polatlı ilçesinde, Cuma günleri sabah namazı kılmaya gelenler çorba sürprizi ile karşılaştı. Gümüşlü Camii imam hatibi Mehmet Durmuş, cami cemaatini arttırmak için sabah namazı sonrası, camiden ayrılan cemaate cami bahçesindeki Kur’ân kursu binasında çorba ikram ediyor. Durmuş, Ramazan Bayramı’ndan sonra başlattığı bu uygulama ile cemaat arasındaki sevgi ve gönül bağını güçlendirmeyi hedefliyor. Çorba ikramından sonra cemaat sayısında bir artış olduğunu belirten Durmuş, “Cemaatimiz arasında sevgi, kardeşlik ve hoşgörü bağının kuvvetlendiğini gördük. Biz bu uygulamayı başlattıktan sonra cami cemaatimiz kendi arasında çorba ikramı yarışına girdi. Her Cuma bir cemaatimiz, camiye gelen cemaatimize çorba ikram ediyor. Bunu gelenek haline getirip sürdürmeyi düşünüyoruz” dedi. |
30.10.2010 |
GÜL, MECLİS’TE KUTLAMALARI KABUL ETTİ |
Türkİye Cumhuriyeti’nin 87. kuruluş yıldönümü, bütün yurtta, KKTC’de ve dış temsilciliklerde törenlerle kutlandı. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Ankara’da devlet erkânının katıldığı ilk törenin ardından Meclise gelen Cumhurbaşkanı Gül’ü, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, askerî törenle karşıladı. Tören kıtasını selâmlayan Gül, tebrikleri kabul etmek üzere Tören Salonuna geçti. Törene katılmak üzere Meclise ilk olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geldi. Bahçeli, MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı ile yerine geçti. Bahçeli’nin hemen ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yerini aldı. Daha sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tören salonuna geldi. Cumhurbaşkanı Gül’ün yerini almasının ardından, İstiklâl Marşı söylendi. Gül, daha sonra kutlamaları kabul etti. Gül, doğum gününü kutlayan gazetecilere teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eşi Hayrünnisa Gül ile Cumhuriyet Bayramı kutlamaları çerçevesinde resepsiyon verdi. |
30.10.2010 |
Öğrencileri üşüttüler |
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri pekçok yerde ertelenirken Sakarya’daki tören boyunca devam eden sağanak yağış ve soğuk hava öğrencilerin üşümesine sebep oldu. Ayrıca, Aydın’ın Kuşadası ilçesinde ise güneşli fakat soğuk bir havada kutlanan bayramda üşüyen öğrencilerin ısınma hareketleri yaptıkları gözlemlendi. Türkiye Cumhuriyeti’nin 87. kuruluş yıldönümü törenlerine katılan öğrenciler etkili olan yağış ve soğuk hava dolayısıyla zor anlar yaşarken, bazı illerde kutlamalar kapalı alanlarda yapıldı. Sakarya Kent Meydanı’nda yapılan ve yaklaşık 1 saat süren tören boyunca soğuk hava ve sağanak yağış sebebiyle öğrenciler ıslandı. Soğuk havanın etkisiyle üşüyen öğrencilerden bazıları ellerini ısıtmak için tören için okul formalarının kollarını parmaklarının ucuna kadar indirdi. Yazlık sayılabilecek kıyafetlerle törene katılmaları istenen öğrenciler, mont giymenin yasaklandığını, bu şekilde beklemek zorunda kaldıklarını belirtti. Törene katılan bir vatandaş da öğrencilerin yağmur altında bekletilmesine tepki gösterdi. Tokat’ta ise törenler, sağanak sebebiyle ertelendi. Cumhuriyet Meydanı çevresinde sabah saatlerinde, askerler ve öğrenciler toplandı. Törenin başlamasına kısa bir süre kala etkisini gösteren sağanak sebebiyle öğrenciler zor anlar yaşadı. Bazı öğrenciler kapalı mekânlara giderken bazıları şemsiye, kazak ve afişlerle yağıştan korunmaya çalıştı. Törenin ertelenmesi üzerine öğrenciler, otobüslerle okullarına geri döndü. Törene katılan askerlerin de yağış dolayısıyla ıslandıkları gözlendi. Yağmur sebebiyle ertelenen törenlerin bir bölümü Hüseyin Akbaş Spor Salonunda yapıldı. Aydın’ın Kuşadası ilçesindeki Özer Türk Stadyumu’nda, soğuk havada yapılan kutlamalarda da öğrencilerin üşüdüğü görüldü. Öğrenciler yerlerinde sağa sola hareket edip zıplayarak ısınmaya çalıştı. Kütahya, Giresun, Balıkesir ve Çanakkale’de ise törenler spor salonunda yapıldı. Kocaeli’de ise törenler aşırı yağış sebebiyle bugüne ertelendi. Yağış sebebiyle Düzce 18 Temmuz Spor Salonu’nda gerçkeleştirilen törende yapılan halk oyunları gösterileri esnasında okulunun flamasını tutan Mustafa Kemal İlköğretim Okulu öğrencisi Buse Kahveci aniden yere yığıldı. Kahveci’nin yere yığıldığını gören Vali Şahin, halk oyunları gösterisinin durdurdu. Protokol yere yığılan öğrencinin yanına giderek durumu hakkında bilgi aldı. Gözetim altına alınan öğrencinin durumunun iyi olduğu öğrenildi. Ardından halk oyunları gösterisine kaldığı yerden devam etti.
İSTANBUL VALİĞİNDE TÖREN
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Cumhuriyetin ilanının 87. yıl dönümü dolayısıyla valilikte düzenlenen törende tebrikleri kabul etti. İstanbul’un bu büyük bayrama çok coşkulu hazırlandığını, Vatan Caddesi’ndeki gösterilerle paylaşmayı çok arzuladıklarını ifade eden Mutlu, ‘’Halen devam eden yağış nedeniyle iptal zorunluluğumuz oldu, ama törenin diğer kısımlarını icra edeceğiz. Pazar günü iyi bir havada, çok güzel bir şekilde bu büyük bayramımızı kutlamış olacağız’’ dedi. |
30.10.2010 |
Bitlis’te bir terörist teslim oldu |
Bİtlİs’te terör örgütünden kaçan bir kişi güvenlik güçlerine teslim oldu. Bitlis Valiliğinden yapılan açıklamada, terör örgütü mensubu H.E’nin, 28 Ekim günü sabah saatlerinde İl Merkez Çeltikli Jandarma Karakoluna silâhsız ve teçhizatsız olarak teslim olduğu bildirildi. |
30.10.2010 |
Ulaşım zammını metrobüs durağında protesto ettiler |
Şİşlİ’de bir grup, İstanbul’da toplu taşıma ücretlerine yapılan zammı protesto etti. Halkevleri üyesi bir grup, belediyenin ulaşım hizmetlerine yaptığı zamları protesto etmek için Mecidiyeköy metrobüs istasyonu girişinde toplandı. “Ulaşım zamları geri çekilsin” yazılı pankart açan grup adına açıklama yapan Nuri Günay, ulaşım hizmetlerine yapılan zammı kabul etmediklerini belirtti. Günay, “Hemen zamların geri çekilmesini istiyoruz. İstanbullunun artık sabrı kalmamıştır. Geçen sene olduğu gibi zamları nasıl geri çekilmesini sağladıysak bu yıl da yapılan bu zamları geri çektireceğiz. Zamlar geri çekilinceye kadar eylemlerimiz sürecektir” dedi. Zamların iptal edilmesi için Pazartesi günü Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuracaklarını ifade eden Günay, zamlar geri çekilinceye kadar İstanbul’u karış karış dolaşacaklarını söyledi. Sloganlar atan grup, basın açıklamalarının ardından olaysız dağıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise ulaşıma yapılan yüzde 10'luk zammın makul bir oran olduğunu belirterek, zammı minimum ölçüde tuttuklarını bildirdi. |
30.10.2010 |
Bekleviç, Ermenistan’da gözaltına alındı |
Güçlü Türkiye Partisi (GTP) Genel Başkanı Tuna Bekleviç’in, Ermenistan’da gözaltına alındığı bildirildi. GTP’den yapılan yazılı açıklamada, Tuna Bekleviç ve beraberindeki heyetin Ermenistan’da düzenledikleri basın toplantısının ardından Ermenistan Gizli Servisi tarafından gözaltına alındığı belirtildi. Bekleviç’in, Türkiye ile Ermenistan arasında Zürih’te imzalanan protokollerin yıl dönümünde, sınırın kapalı olmasını protesto ederek, Ermenistan-Türkiye sınırını Arpaçay Nehri’nden geçtiği ifade edilen açıklamada, Bekleviç’in basın toplantısı düzenlemek için önceki gün Ermenistan’a tekrar gittiği belirtildi. Açıklamada, Bekleviç’in kapalı olan sınırdan geçişinin Ermenistan ve Rusya basınında geniş şekilde yayımlandığı, Rus gizli servisi ile Bekleviç arasında karşılıklı polemiğe sebep olduğu bilgisine yer verildi. |
30.10.2010 |
Türkiye, refah ve kişi özgürlüklerinde sınıfta kaldı |
“Legatum Institute” adlı merkezi Londra’da bulunan uluslar arası düşünce kuruluşunun yayımladığı “2010 Refah Listesine” göre, Türkiye 110 ülke arasında 80’inci sırada, kişisel özgürlük kategorisinde ise 95’inci sırada yer aldı. Ekonomi, fırsat eşitliği ve girişimcilik, idare, eğitim, sağlık, kişisel ve ulusal güvenlik, kişi özgürlüğü ve sosyal sermaye gibi sekiz farklı kriterin dikkate alınarak hazırlandığı “2010 Refah Listesinde” Türkiye 80’inci sırayla, Cezayir, Ürdün, Endonezya gibi ülkelerin altında, İran, Nepal, Mısır, Guatemala gibi ülkelerin ise üzerinde bulunuyor. Refah Listesi’nin ilk üç sırasında ise kuzey Avrupa ülkeleri Norveç, Danimarka ve Finlandiya yer alıyor. Listede ABD 10, Kanada 7, İngiltere 13, Almanya 15, Fransa ise 19’uncu sırada bulunuyor. Düşünce kuruluşu ülkeleri, değerlendirdiği sekiz kategorinin her biri için de ayrı ayrı sıralamış. Buna göre Türkiye’nin 108’inci sıra ile en kötü performans gösterdiği kategori sosyal sermaye. Legatum, sosyal sermayeyi toplumun kendi içinde kurduğu sosyal etkileşim ağları ve sosyal birliktelik olarak tanımlıyor. Türkiye’nin alt sıralarda olduğu bir başka kategori ise kişisel ve ulusal güvenlik. Türkiye’nin 83’üncü sırada yer aldığı bu kriter Legatum tarafından, devlet desteğiyle işlenen siyasî suçlar, iç savaş, toplulukların karşı karşıya olduğu sorunlar, gece korkmadan sokağa çıkabilme gibi alt kriterlerle ölçülüyor. Türkiye’nin 95’inci sırada yer aldığı kişisel özgürlük kategorisinde ise ifade özgürlüğü, kişisel özerklik, toplumun farklılıklara olumlu yaklaşımı ve hoşgörü gibi faktörler değerlendiriliyor. Listenin en sonunda ise Etiyopya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Pakistan ve Zimbabve yer alıyor. |
30.10.2010 |
Oyun diye taş atıyorlar |
TAŞ atan çocukların bu işi bir bilgisayar oyunu gibi algıladığı belirtildi. Mersin’de Türkiye gündeminde sık sık eylemlerle anılan Şevket Sümer, Güneş, Gündoğdu, Siteler, Çay ve Çilek mahallelerinde polise taş atan çocuklar mercek altına alındı. Mersin Valiliği tarafından yürütülen “Taş Atan Çocuk Fenomeni: Mersin’in Banliyölerinde Öfke Patlaması” adlı projeyi Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nurdan Akıner yürüttü. Altı aylık çalışmasını kitap haline getiren Akıner, taş atan çocukların bu işi bir bilgisayar oyunu gibi algıladığını ve ne kadar taş atarsa o kadar puan alacağı şeklinde bir düşünceye girdiğini söyledi. Doç. Dr. Akıner, çocukların şiddet eylemlerinin aktörleri haline gelmesinin, henüz siyasal bilince erişmemiş yaştaki bu bireylerin ülke yönetimine medya aracılığıyla, “Biz de buradayız, bizi de görün, bizim de sıkıntılarımız var” mesajını iletmekten başka bir şey olmadığını söyledi. Olayların eksik olmadığı mahallelerde araştırmaya katılan erkeklerin ve kızların çoğunun, polise taş atmalarının bilinçsizce yapılmış bir eylem biçimi olduğu görüşünü savunan Doç. Dr. Akıner, “Bir başka deyişle artık mahallelerdeki bu eylemler, iki karşıt grubun birbiriyle mücadele ettiği ve ne kadar çok atış yapılırsa o kadar çok puan kazanılan bilgisayar oyunlarına dönüşmüştür” diye konuştu. Doç. Dr. Akıner, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesi’nde dünyaya gelen çocukların, haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde şiddet yoluyla hak aramanın doğru bir davranış biçimi olduğuna inandıklarını ifade ederek, ailelerinin yıllık gelir seviyesi yükseldikçe, çocukların şiddetten uzak durduğunu ve onaylamadığına dikkat çekti. ÇOCUKLAR SEVGİSİZ BÜYÜYOR ÇOCUKLARIN banliyölerde sevgisiz büyüdüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Nurdan Akıner, kadınların dayak mağduru, eğitimsiz, sosyalleşip toplumda kendini ifade etmesinin engellendiğini belirtti. Doç. Dr. Akıner, Terör ve siyasî baskılar yüzünden göç eden, göç etmeye zorlanan nüfusun gittiği yere geçmişini de taşıdığını, hiç kimsenin, geçmişini yaşadığı coğrafyayı değiştirmekle buharlaşmadığını vurguladı. Geçmişe duyulan öfkenin Mersin’de dünyaya gelen çocuklarda vücut bulduğunu dile getiren Doç. Dr. Nurdan Akıner, “Ayrım gözetmeyen polis şiddeti ise banliyölerdeki öfke patlamalarının aktörlerinin sayısını gün geçtikçe arttırıyor; daha da önemlisi çocukların propaganda yoluyla şiddete itilmesinde katalizör vazifesi görüyor” dedi. |
30.10.2010 |
Adalet tecelli etsin |
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş’ın tutuklanmasına ilişkin olarak, artık yargılama sürecinin başladığını belirterek, ‘’Biz Türk adaletine inanıyoruz. Hak yerini bulacaktır. Suçlu, suçsuz ayrılacaktır’’ dedi. KOBİDER Başkanı Nurettin Özgenç ise, Yalçıntaş’ın tutuklanmasının iş dünyasını derinden sarstığını söyledi. TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş’ın ‘yargıdaki rüşvet’ soruşturmasında tutuklanmasıyla ilgili Türk adaletine güvendiklerini belirterek, “Hak yerini bulacaktır” dedi. Hisarcıklıoğlu, İTO Yönetim Kurulu’nu ziyaret etti. Basına kapalı gerçekleşen ziyaretin öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplayan Hisarcıklıoğlu, bir gazetecinin, İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’ın tutuklanmasına ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine şunları söyledi: ‘’Artık yargılama süreci başlamıştır. Bizim hepimizin, biraz önce de arkadaşlarımla İTO Meclis Başkanı ve Başkanlık Divanı Yönetim Kurulu üyeleriyle, İstanbul’daki diğer oda ve borsa başkanlarıyla yapmış olduğumuz istişarede, yargılamanın başlamış olduğu süreçte konuşmanın doğru olmadığını, buradaki Türk adaletine hepimizin, bu masadaki bütün arkadaşlarımızın hemfikir olduğu bir nokta, çok önemli. Türk adaletine güvenimizin tamdır. İş, yargı sürecinde. Bundan sonra savcılarımız, hakimlerimiz doğru olan, gerekli neyse o doğrultuda hareket edeceklerine bizim inancımız tamdır. Biz Türk adaletine inanıyoruz, hak yerini bulacaktır. Suçlu, suçsuz ayrılacaktır.’’
KOBİDER: İŞ DÜNYASINI DERİNDEN ETKİLEDİ
KÜÇÜK ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç de İTO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş’ın tutuklanmasının iş dünyasını derinden etkilediğini, ‘’şok ettiğini’’ bildirdi. Özgenç, yazılı açıklamasında, şunları kaydetti: ‘’Cezaevine konulmasına gerekçe olarak delil karartma şüphesi gösterilerek Yalçıntaş’ın tutuklanmasını anlamış değiliz. Tutuklana kararı, tüm iş camiasında derin üzüntüye sebep olmuştur. Murat Yalçıntaş’ın bir an önce vazife aşkıyla çalıştığı Türkiye’nin sayılı odalarından biri olan İTO’ nın tekrar başında olmasını canı gönülden istemekteyiz.’’ ASKON: YALÇINTAŞ’A GÜVENİYORUZ ANADOLU Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Mustafa Koca da yaptığı açıklamada, İTO Başkan Yalçntaş’a sonuna kadar güvendiğini ifade etti. Koca, “İTO Başkanı Yalçıntaş Beyefendinin bilerek bu tarz bir yanlışlık içerisinde olacağına asla inanmıyoruz. Kendisinin mevzuata ve yasalara uygun davranma ve yönetim yapma konusunda son derece titiz davrandığının şahitleri konumundayız. Bu meselenin ne tür bir mesele olduğunun daha hızlı bir şekilde ortaya çıkmasını arzu ediyoruz. Tüm bunlar bir an önce açığa çıkarılmalı ve hak yerini bulmalıdır” dedi. |
30.10.2010 |
İfade özgürlüğünde eleştiri var |
ADALET Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye’nin, anayasa değikliğiyle Avrupa Komisyonunun beklentilerini önemli ölçüde karşıladığını, ancak basın ve ifade özgürlüğü noktasında bazı eleştirilerin geldiğini bildirdi. Ergin, Antakya’da kısa süre önce kurulan Hatay Gazeteciler Cemiyetinin Kurtuluş Caddesi’ndeki hizmet binasının açılışını yaptı. Bakan Ergin, burada yaptığı açıklamada, basının demokratik ve açık toplumların olmazsa olmazı olduğunu, şeffaf toplumlar için özgür basının vazgeçilmez bir unsur olduğunu söyledi. Türkiye’de basının sorunlarının en aza indirilmesi için bazı çalışmalar yaptıklarını dile getiren Ergin, şöyle devam etti: ‘’Türkiye’yi geleceğe taşıma noktasında Avrupa Parlamentosunda, Komisyonunda çalışmalar yürütülüyor. İlerleme raporunda Türkiye’nin aldığı mesafeler tespit ediliyor, eksiklikler belirleniyor. Bu rapordan istifade edip, eksiklikleri gidermeye çalışıyoruz. Türkiye son anayasa değişikliğiyle Avrupa Komisyonunun beklentilerini önemli ölçüde karşıladı, ama basın ve ifade özgürlüğü noktasında bazı eleştiriler geliyor. Eleştiriden korkan bir iktidar değiliz, yeter ki yapıcı olsun. Eleştiriler doğrultusunda daha güzel icraatlar yapmaya gayret gösteriyoruz. Önümüzdeki günlerde mevzuatımızda basın kuruluşlarını ve çalışanlarını sıkıntıya sokan düzenlemeleri tekrar gözden geçirip, bu konuda rahatlık sağlamaya gayret edeceğiz.’’ |
30.10.2010 |
Hukukun üstünlüğü teminat altına alınmalı |
Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılarak, hukukun üstünlüğünün teminat altına alınmasının gerektiğini kaydetti. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları Vali Sebahattin Öztürk’ün makamında tebrikleri kabul etmesiyle başladı. Kutlama törenleri daha sonra Hastaneler Caddesi’nde devam etti. Vali Öztürk, büyük ve güçlü bir Türkiye’nin varlığında farklı renklerin olmasının ülkenin zenginliği olduğunu ifade etti. Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılarak, hukukun üstünlüğünün teminat altına alınmasının gerektiğine işaret eden Vali Öztürk, “Adaleti teminat altına alan hukuk devleti anlayışı cumhuriyetin temelini oluşturmaktadır. Türkiye’yi daha demokrat daha çağdaş bir devlet haline getirmek ve Cumhuriyetin 100. yılında dünyanın her alanda ilk 10 ülkesi arasına ülkemizi sokmak için gayret göstermeliyiz. Cumhuriyetimizden ve demokrasimizden ve diğer kazanımlardan taviz vermeden daha ileri seviyelere ülkemizi götürmeliyiz. Günlük hadiselerin bu büyük hedefimizi gölgelemesine asla izin vermemeliyiz” diye konuştu. |
30.10.2010 |
CUMHURİYETİMİZ demokrasiye yabancı |
“İsim ve resimden” ibaret kalan cumhuriyet anlayışımız köşe yazılarına da konu oldu. Milliyet’ten Hasan Cemal dünkü köşesinde şunları yazdı: “Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana 87 yıl geçti. Cumhuriyet ne yazık ki henüz demokrasiye yabancı, demokrasiyle tam olarak tanışabilmiş değil. İşte tam da bunun için darbelerin, darbeci zihniyetlerin ürünü olmayan demokratik ve sivil yeni bir anayasaya ihtiyacımız var.”
DİKTATÖRLÜĞÜN ADINA CUMHURİYET DENİLDİ
Zaman’dan İhsan Dağı ise tek parti dönemi uygulamalarını eleştirdiği yazısında “‘Tek parti diktatörlüğü’ oluşturulmuş, ama ‘rejimin adı’na hep ‘cumhuriyet’ denilmiştir. Demokrasi olmayan bir cumhuriyetin değeri de anlamı da yok. Cumhuriyetle kasıt ‘halk egemenliği’ ise demokrasi olmadan bu zaten mümkün değil. Halkı egemen kılacak olan, özgür ve âdil seçimlerdir; fikir, inanç ve örgütlenme özgürlüğüdür, yani demokrasidir." dedi.
Cumhuriyet: Demokrasi mi dikta mı?
DEMOKRASİ olmayan bir cumhuriyetin değeri de anlamı da yok. Cumhuriyetle kasıt ‘halk egemenliği’ ise demokrasi olmadan bu zaten mümkün değil. Cumhuriyet, bir devlet biçimi. Esasını, iktidarın kaynağının millet olduğu ilkesi oluşturur. ‘Egemenlik milletindir’ ilkesiyle ifade edilen, iktidarın meşruiyetinin Tanrı’ya veya hanedana değil halk iradesine dayandığıdır. Demokrasinin olmadığı bir cumhuriyette halk değil bürokrasi, elinde silah tutanlar egemen olacaktır. Halkı egemen kılacak olan, özgür ve adil seçimlerdir; fikir, inanç ve örgütlenme özgürlüğüdür, yani demokrasidir. ‘Sade’ cumhuriyet, halk egemenliği söyleminin gerisinde, halkın egemenler tarafından sindirilmesinden başka bir anlam ifade etmez. Demokrasisiz bir cumhuriyet halkın egemenlik sahibi olduğu değil; egemenlerin yönetecek, sömürecek bir halk sahibi olduğu yönetim modelidir. Cumhuriyet, demokrasilerin filizlenmesine imkân veren bir egemenlik anlayışı yaratır. Ama bir hanedanın saltanatı yerine ‘cumhuriyetçi’ devlet elitlerinin saltanatına da dönüşebilir uzun yıllar bizde olduğu gibi. Oysa ‘hakimiyet-i milliye’ Anadolu hareketinin esas fikridir. Hatta Birinci Meclis o kadar abartmıştır ki bunu, kendini sadece yasama değil yürütme ve yargının tepesindeki nihai güç olarak görmüştür. Çünkü hakimiyet-i milliciler için tek meşru iktidar kaynağı millet ve milli iradedir. Bırakın bir hanedanın saltanatını, tek kişinin tahakkümüne dahi tahammülleri yoktur ve o nedenle bir kısmı 1923’te, geri kalanı da 1925 ve 1926’da tasfiye edilmiştir. Kürt isyanını bahane edip çıkarılan Takrir-i Sükun yasasıyla egemenlik Meclis’ten, yani halktan alınıp hükümete verilmiştir. Ardından da ‘tek parti diktatörlüğü’ oluşturulmuş, ama ‘rejimin adı’na hep ‘cumhuriyet’ denilmiştir. Yıllarca milli egemenlik nutukları atılmış, Meclis’in tepesinde bu umde yazılı kalmış, ama milletvekilleri parti merkezince atanmış; cumhuriyet kutlanmış ve kutsanmış, ama millet egemenliği fiilen rafa kaldırılmıştır. Yine de halk ‘Anadolu hareketi’nin kurucu felsefesini unutmamıştır; ilk özgür ve adil seçimlerde cumhuriyet, yani halk egemenliği yönetimini ciddiye aldığını göstermiş, bürokratik egemenleri devirerek kendi temsilcilerini iktidar yapmıştır 14 Mayıs 1950’de. O gün bugündür, cumhuriyetin demokrasi olmadan bir anlam taşımadığını, ancak bürokratik tahakkümün söylemsel bir aracı olacağını öne sürenlerle, cumhuriyet söylemini kendi egemenliklerini meşrulaştırmak için kullananlar arasındaki mücadele devam ediyor. Devam ediyor çünkü demokrasi boş bir ülkü değildir, mücadeleye değer. Bireyin kendi başına ahlaki bir değer taşıdığı ve bu niteliğinin “özgürlük”ü gerekli ve kaçınılmaz kıldığı; pazar ekonomisi ve hukuk devletinin de bu özellikleri tamamladığı düşüncesine dayanır demokrasi. İnsanların kültürel, etnik, dinî, ekonomik farklılıklarına saygı gösterilmesi esastır. Genel ve eşit oy, özgür ve adil seçimler, temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması suretiyle vatandaşların söz ve onur sahibi olduğu bir rejimin adıdır demokrasi. Sosyal ve siyasal gerçeklik ‘mutlak’ ve ‘tek’ değildir. Hakikat değil hakikatler vardır ve demokratik siyaset bu farklı hakikat ve çıkar algılamalarının serbestçe rekabet ettiği ve bazen de uzlaştığı kamusal bir etkinliktir. Tek bir bakış açısının, tek bir çözüm biçiminin, tek bir meşru hedefin olmadığı bir çoğulculuk taşır bağrında. Demokrasi için mücadeleye değer, çünkü demokrasilerde vatandaşlar eşittir; toplum içinde farklılıkların çoğul varlığını ve temsilini, farklı hayat tarzlarının bir arada var olmasını mümkün kılar. Farklı görüş, tutum ve tercihler arasında rekabete dayalı yarışmacı bir çerçevedir demokrasi; farklılıkların giderilmesini değil, yarışmasını ve uzlaşmasını gerektirir. Bu değerlerden vazgeçilebilir mi? Sözde ‘cumhuriyetçiler’ bir kez daha düşünsün; halk egemenliği demokrasi olmadan nasıl mümkün olur? Yoksa asıl dertleri, kendi egemenliklerini mi sürdürmek sahte bir cumhuriyetçilik adına?
İhsan Dağı, Zaman, 29 Ekim 2010
Cumhuriyet’i demokrasiyle tanıştırmak!
TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana 87 yıl geçti. Ama biz hâlâ ‘türban’ı tartışıyoruz. Asker, 29 Ekim’de Çankaya Köşkü’ne çıkacak mı? CHP, Çankaya Köşkü’ne dönük boykotuna son verecek mi? Kılıçdaroğlu, resepsiyona katılacak mı? 87 yıl geçmiş... Biz daha neredeyiz, daha hâlâ neleri tartışıyoruz?.. Olacak şey değil. The Economist’in son sayısındaki Türkiye raporunun yazarı ve derginin Avrupa Editörü John Peet, “Türkiye’deki türban tartışmaları dışarıdan nasıl gözüküyor?” sorusunu şöyle yanıtlamış: “Türkiye’de türban konusunda güçlü ve katı bir laiklik geleneği olduğu çok açık. Benzer bir tutumu Fransa’da da görüyoruz. Üniversitede türbanın ülkeyi tehlikeli bir şekilde İran tipi bir İslami devlete dönüştüreceği şeklinde bir algılama var içeride. Halbuki dışarıda böyle düşünen yok. Bunlar şehirli elitin laiklik kaygılarından öteye gitmiyor. Bana kalırsa, türban konusu çok fazla ajite ediliyor. Türkiye’de türban tartışmalarını biraz da laik kesimin abartması olarak görüyorum. Bunun ülkeyi İran’laştırmak için kullanılan bir araçtan çok, demokrasi ve çoğulculuk için kullanılacak bir araç olduğunu düşünüyorum.” (Radikal, 25 Ekim 2010, Radikal, Sıla Özçelik’in haberi) Böyle düşünmeyenler var ama... Cumhurbaşkanı Gül’ün Köşk’teki Cumhuriyet Bayramı davetini bugün hâlâ boykot edenler, başörtüsünün demokrasi içindeki yerini ve başörtüsünün özgürlükle bağını hâlâ göremiyorlar. Başı örtülü olanın devlet nezdinde varlığı kabul edilmeden bu ülkede demokrasi olamayacağını bir türlü anlamıyorlar, anlayamıyorlar. Ve bu yüzden utanç verici bir ayrımcılığın bayraktarlığını bugün hâlâ yapabiliyorlar. Ne yazıktır ki öyle. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana 87 yıl geçti. Laikliği hâlâ devletin baskısı altından kurtaramadık. Otoriter laiklik anlayışından demokrasinin gerektirdiği laik düzene tam olarak geçemedik. Din eğitimi hâlâ yerli yerine oturamadı bu ülkede. Aleviler hâlâ başkent sokaklarında yürüyorlar, zorunlu din dersine karşı çıkarak, cemevlerinin resmen kabul edilmesini talep ederek... Laikliğin özgürleştirilmesi ne demektir sorusu bugün bile siyaset dünyasında doğru dürüst gündem maddesi haline gelemiyor. 87 yıl geçti Cumhuriyet’in kuruluşundan beri. Ama Kürtler hâlâ ayakta. Evet öyle. Bunca yıl geçti, hâlâ anadillerini istiyorlar, kimlikleri konusunda eşitlik istiyorlar. İstedikleri için de acı çekiyorlar. Cumhuriyet’in kuruluşundan bize miras ulus-devlet ve üniter devlet anlayışlarının temelinde yatan çarpıklıkları 87 yıldır daha hâlâ doğru dürüst düzeltemediğimiz içindir ki, Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti ikinci sınıflığını koruyor, Avrupa demokrasilerinin düzeyine çıkamıyor. 87 yıl sonra bile tarihimiz hâlâ karanlıkta tutulmak isteniyor. Bir sürü resmi tarih güzellemelerini bunca zamandır gerçek sanıyoruz. Oysa o kadar cahiliz ki. Ermenilerin, Kürtlerin, Alevilerin, elbette Türklerin bu topraklarda neler yaşadıkları daha hâlâ aydınlığa çıkarılmak istenmiyor. Resmi tarih öyle ki, milletçe hepimizi yalanda yaşatmak için kullanılıyor. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana 87 yıl geçti. Cumhuriyet ne yazık ki henüz demokrasiye yabancı, demokrasiyle tam olarak tanışabilmiş değil. İşte tam da bunun için darbelerin, darbeci zihniyetlerin ürünü olmayan demokratik ve sivil yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Bunun için hep birlikte bastırmalıyız, Türkiye 2011 genel seçimlerine giderken... Umutsuz yaşanmıyor!
Hasan Cemal, Milliyet, 29 Ekim 2010 |
30.10.2010 |