Kültür-Sanat |
CAHİL ADAMDAN KOMEDYEN OLMAZ |
Yeni nesil sizi pek tanımıyor. Önce kendinizi bir tanıtır mısınız?
54 senedir sahne sanatçısıyım. Ateş Böcekleri Ercan ve Yalçın olarak tanındık. Ayrıldıktan sonra tek başına devam ettim. Yıllarca sahnelerde hep şov yaptım. 1982 yılından bu yana gazetelere bulmacalar hazırlıyorum. Tiyatro da yapıyorum.
Siz gazetecilik okulundan mezun oldunuz, ama komedyenliği seçtiniz.
Evet, ben gazetecilik okulu mezunuyum. Ama gazetecilikte okurken bile komedyendim. Esas diploma olarak gazeteci sayılırım. Ama komedyenliği arkadaşlarımın değil, Allah rahmet eylesin, büyük usta İsmail Dümbüllüoğlu’nun yardımlarıyla kendimi sahnelerde buldum. Komedyen olduğum için de çok memnunum.
1970’li yıllarda TRT’de programlar yapıp, insanları güldürüyordunuz. Bunu başarmak zor olmadı mı?
Esprisi bol bir ülkeyiz, ama devlet televizyonu olunca kısıtlanıyorsunuz. Herşeyi söyleyemiyorsunuz. Buna rağmen elma demesini de bildik, alma demesini de bildik. Biraz da kendi ustalığımızdan gelen bir şeydi. Yıllarca öyle muzip espriler yaptık.
İyi bir komedyen nasıl olmalı, nasıl yaşamalı ve nasıl konuşmalı?
İyi bir komedyen öncelikle kültürlü olmalı, okumuş olmalı. Cahil adamdan komedyen olmaz. Hiciv yapmak çok kolaydır. İyi bir komedyen evvela espri yaptığı insanı güldürmelidir. Eğer ben sizi güldürüyorsam, sizin için espri yapıyorum. Evvela sizi güldürmem lâzım. İyi bir komedyen olunmaz, doğulur. Allah’ın verdiği bir yeteneği olmalı. Ben 5 yaşındayken Karagöz oynatıyordum. Ama benden ne hava subayı, ne yargıç, ne doktor olur. Benim ne olacağım 5 yaşındayken belliymiş zaten.
İnançlı bir insansınız. Aynı zamanda duygusalsınız. En ufak bir olayda gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz.
Komedyenler duygusal insanlardır. Komedyen, komedyenliğinin dışında ciddî olmalıdır. Taş yerinde ağırdır, diye bir söz vardır. Aydın olması lâzımdır. Güldürdüklerinden yani halktan saygı görmesi lâzımdır. Ben meselâ çok duygusalımdır. Gözü yaşlı bir adamımdır. Çocukları çok severim. Bir çocuğun ağlamasına, bir çocuğun üzülmesine gözyaşı döken bir insanımdır. O yüzden Türk müziğini çok seviyorum. Ud çalıyorum, sesim de güzeldir. Tek başına kaldığımda ud çalar, birşeyler söylerim.
Girdiğiniz dost meclislerine renk katıyor musunuz?
Allah’a çok şükür, bu yaşıma geldim insanlardan hep saygı gördüm. Gençliğimde de bu adamdım. Bugün beni nasıl görüyorsanız, o zamanlarda da öyle bir adamdım. İnançlı bir insanımdır, dinime bağlı bir insanımdır.
Siz siyasî hicivler de yaptınız. Parti liderlerini taklit ettiniz. Bugün bunları göremiyoruz. Buna hoşgörüsüzlük mü sebep oldu?
Bütün siyasî liderlerle ilgili düzeyli espriler, siyasî hicivler yaptık. Onları güldürdük. Bunlar bazen tam mânâsıyla ayağa kalkmazlarsa bile oturdukları yerden bizleri alkışlarlardı. Bugünkü ortamda bu tip espriler hoş görülmüyor artık. Hoşgörülmediği için arkadaşlarımızın çoğu içlerinden gelenleri söyleyemiyorlar. İçlerinde bir ukde olarak kalıyor. Bugün olsa ben de aynı şeyleri yapamazdım.
Liderlerden hiç tepki aldınız mı?
Hiçbir liderden reaksiyon almadık, bilâkis hep takdirlerini aldık.
Bugünkü komedyenleri nasıl buluyorsunuz, kimleri beğeniyorsunuz?
Bugünkü komedyenler içinde Cem Yılmaz’ı beğeniyorum. Geri kalanlar bana hiçbir şey vermiyor.
Neden vermiyor?
Ben Yalçın arkadaşımla beraber hep insanların bilgisine dayanan, beyne giden espriler yaptık. Bugün bunların yaptıkları bana çok hafif geliyor. Belden aşağı çok söz söylüyorlar. Meselâ biz sahnede Yalçın’la birlikte “ulan” lâfını bile hiç kullanmadık, diyebilirim.
Bugünün şovmenleri büyük paralar kazanıyor. Bu durumu görünce hayıflanıyor musunuz?
Dört sene önce eşimi kaybettim. Rahmetli çok tutumlu bir insandı. Allah’a çok şükür herşeyim var. 74 yaşındayım, çoluğuma çocuğuma arkamdan kötü söz söyletecek hiçbir şey bırakmadım. Eskiden eski tiyatroculara üzülürdüm. Bugünkü tiyatrocular çok iyi para kazanıyor. Eski tiyatrocular bu paraları kazanamazdı. Devir değişti. Eskiden şarkıcılar çok kazanırdı, onlar şimdi kayboldu. Tiyatrocular şimdi iyi kazanıyor, Allah kazandıklarını daim etsin İnşallah.
Geçmişte çok kazananların, yaşlılık dönemlerinde sigortaya bile muhtaç duruma düştüklerini görüyoruz.
Alkol müptelası, kumar müptelası arkadaşlarımızın bazıları iflâh olamadılar. Benim öyle kötü alışkanlıklarım hiç olmadı.
Ercan Bostancıoğlu kimdir?
1936 Çanakkale Lapseki doğumlu. Dört aylıkken ailesi Bursa’nın Mudanyası’na taşındı. İlkokulun 5. sınıfında ailesi yine Lapseki Çardak’a döndü. 1952’de İstanbul Kabataş Lisesi’nde eğitimine devam etti. Gazetecilik Enstitüsü mezunu. Sonraki yıllarda bir arkadaşıyla sahnelerde komedyenlik var. 1955’de usta tiyatrocu İsmail Dümbüllü’nün desteğiyle kendisini sahnede buldu. 1990’da Türkiye Bulmaca Şampiyonu oldu. Halen çeşitli gazetelere tam sayfa bulmaca hazırlıyor. |
22.10.2010 |
Mustafa Özcan, gençlerle biraraya geldi |
YENİ Asya Şirinevler Kültür Merkezi tarafından düzenlenen programda Araştırmacı-Yazar Mustafa Özcan gençlerle bir araya geldi. “İslâm’ın dünyaya açılan kapısında Türkiye bir anahtar mıdır?” konusu üzerine bir söyleşen Özcan, gençlerin konu ile alâkalı sorularına cevap verdi. Özcan, “Türkiye coğrafî konumu sebebiyle bir anahtar ülke durumundadır. Tarihte devamlı olarak dengeleri sağlayan bir ülke rolü üstlenmiştir" diye konuştu. Mısırlı şairin bir şiirinden şu mısrayı örnek vererek “Öyle bir millet ki hem zehiri hemde panzeri kendisindedir” dedi. ‘Türkiye ile İslâm ülkeleri arasındaki diyalog’ konusunda da konuşan Özcan, “Son yıllarda İslâm ülkeleri ile Türkiye’nin ilişkileri gözle görülür düzeyde ilerledi. Gerek siyasî gerekse ticarî konularda gelişmeler var. Ama buna rağmen bütün İslâm ülkeleri ile olan ticarî ilişklerimiz halihazırda sadece Rusya ile olan düzeyde değil” şeklinde konuştu. Son günlerde Türkiye ve İslâm devletleri arasında diyalogların artışını değerlendiren Özcan, yakınlaşmanın olumlu yönde olduğunu belirterek, gençlerden gelen soruları da cevapladı. Türkiye’nin kaynaklarını kullan(a)mamasının nedeni konusundaki bir soru üzerine de “Bu konunun uzmanı değilim. Ama belki bilmediğimiz gizli anlaşmaların rolü olabilir” dedi.
İstanbul / Yasin Öksüz - M. Fatih Uras |
22.10.2010 |
Hz. İsa ve günümüz İsevîleri |
İnsanoğlunun yeryüzü serüveni yüzyıllar boyunca farklı arayışlarla geçti. Zaman oldu keşifler yaptı, zaman oldu adaleti dünyaya hâkim kılmaya çalıştı, kimi zaman da ellerini semaya kaldırarak İlâhî bir destek istedi. Bu arayışlar Hz. Âdem’de de aynıydı, Hz. Musa’da da… İnsanlık daima hak ve hakikatın peşinde olmuştu. Yazarımız ilâhiyatçı Mehmet Ali Kaya insanoğlunun yeryüzü macerasının en enteresan bölümlerinden birini oluşturan Hz. İsa ve havarilerini kaleme aldı. Bu eserin ismi: Hz. İsa ve Günümüz İsevîleri. Çok yakında piyasaya çıkacak olan Hz. İsa ve Günümüz İsevîleri isimli kitabını okuyunca şu anlaşılıyor: İnsanoğlu dünyada başıboş değil, sahipsiz değil, rehbersiz değil. En kritik tarihî dönemeçlerde insanlığa semavî bir el yol gösteriyor. Peygamberler, dünyanın manevî yörüngesinin sapmaması, insanoğlunun başının dönmemesi, bakışlarının bulanmaması için aydınlatma fişekleri fırlatıyor. İşte bu sayede dünya, manevî yörüngesinden sapmıyor! Bu kitap altı bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm’de Hz. İsa’nın doğumu ve çocukluğu anlatılıyor. Cebrail’in Hz. Meryem’e görünmesi, Hz. İsa’nın müjdelenmesi ve doğumu, Hz. İsa’nın babasız doğmasının hikmeti, bu bölümde yer alıyor. Kitabın bu kısmı, Rabbimizin nelere kâdir olduğunu gözler önüne sermesi bakımından son derece önemli. İkinci Bölüm, Hz. İsa’nın peygamberliğini ve hayatının pek çok ayrıntılarını okuyuculara aktarıyor. Hz. İsa’nın mu'cizeleri, Havarilerini seçmesi, havarilerine nasihatleri, Hz. İsa’nın şeytanla münâzarası, Hz. İsa’nın ahireti anlatması, ölüleri diriltmesi, semaya yükseltilmesi gibi bir çok konu bu bölümün konuları arasında. Kitabın bu bölümü Hz. İsa ile ilgili günümüzde tartışılan meselelere açıklık kazandırıyor. Üçüncü Bölüm’de Hz. İsa konusunda akılları en fazla meşgul eden meseleler izah ediliyor. Semadan sofra inmesi, Hz. İsa’nın semada yaşaması, Hz. Muhammed’i (asm) müjdelemesi, Hz. İsa’nın babasız yaratılması gibi konular açıklık kazanıyor. Dördüncü Bölüm’de Hz. İsa ve Yahudiler anlatılırken, Beşinci Bölüm Müslüman İsevîler’e ayrılmış. Uzak ve yakın geçmişte, ayrıca günümüzde tevhid inancını benimsemiş İsevîlerin anlatıldığı bu bölüm, İncil’in mesajlarındaki “Allah birdir” gerçeğini son derece açık bir tarzda işliyor. Kitabın son bölümünde, yani Altıncı Bölüm’de Hz. İsa’nın yeryüzüne yeniden dönüşü işleniyor. Hz. İsa’nın şu anda hayatta olup olmadığını, dünyaya neden döneceğini, Müslüman-İsevî ittifakını, Batılı filozofların Kur’ân ve İslâmiyet hakkındaki itiraflarını bu bölümü okuyarak öğrenebiliriz. Hz. İsa ve Günümüz İsevîleri kitabı, üzerinde tartışmalar çıkan konuları netleştirmesi açısından büyük bir değer taşıyor. Ayrıca bu eser, Hristiyanlığın gelecekte nasıl bir dönüşüm yaşayacağının yol haritasını çiziyor ve gelecek projeksiyonu yapıyor. Kitaptan öğrendiğimiz en son, en sarsıcı ve dünyayı bekleyen en büyük haber; Hz. İsa, önemli bir görevi yerine getirmek için bir kere daha yeryüzüne ayak basmak üzere! Elinize ulaşan kitaplarımızla ilgili görüş, düşünce ve eleştirilerinizi bekliyoruz. Kitapla dolu günlerde buluşmak ümidiyle, hoşçakalın.
YENİ ASYA NEŞRİYAT |
22.10.2010 |
Silifke’nin tahta kaşığı dışarıdan geliyor |
Başta yoğurdu olmak üzere, tahta kaşığın enstrüman olarak kullanıldığı halk oyunlarıyla ünlü Mersin’in Silifke ilçesinde, kaşık ustalarının çırak yetiştiremediği, bu yüzden bir kültürün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu bildirildi. Silifke Belediyesi Kültür Müdürü Lütfi Uğur, tahta kaşıkların, elektronik müzik aletlerinin henüz icat edilmediği yüzlerce yıl önce hem yemek yenilmesinde hem de halk oyunlarında ritm aracı olarak kullanıldığını kaydetti. Metal kaşıkların kullanımının yaygınlaşmasıyla tahta kaşık yapan ustaların sayısının da azaldığını, bu işle uğraşan ustaların ise çırak yetiştiremediğini belirten Uğur, ‘’Bu nedenle, belediyemiz bünyesindeki halk oyunları ekibinin tahta kaşık ihtiyacını çevre ilçelerden özel siparişle karşılıyoruz’’ dedi. |
22.10.2010 |