22 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Kurban eti fakire aş oluyor

Dİyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, yıl içinde kesilen hayvanların beşte dördünü alım gücü yerinde olan vatandaşların yiyebildiğini, kurban bayramında kesilen hayvanların ise fakir fukaranın sofrasında aş olduğunu belirtti.

Bardakoğlu, kurban ibadetinin başlı başına bir ibadet olduğuna dikkati çekerek, kurban kesilmeyip yerine para yardımı yapılması halinde sadece hayır işlenmiş olacağını, bunun kurban ibadeti yerine geçmeyeceğini vurguladı. Kesimsiz vekâletle kurban kampanyalarının dinen doğru olmadığını ifade eden Bardakoğlu, kurban kesimi için vekâlet veren vatandaşları da vekâletlerine sahip çıkmaları konusunda uyardı. Kurban kesimi konusunda vekâlet alanların da vekâlet verenlerin de sorumluluğunun ortak olduğuna dikkat çeken Bardakoğlu, ‘’Kişi ve kurumların da vatandaşların ibadet niyetini kötüye kullanmaması ve bunu bir ticarî kazanç konusu olarak görmemesi gerekir. Hiç kimse vekâletle kurban kampanyalarını yardım kampanyasına, para toplama kampanyasına dönüştürerek suistimal etmemelidir’’ diye konuştu. Etin, ancak kurban ibadeti sayesinde her sofraya ulaştığını ve kurban bayramlarında güzel bir paylaşım örneği sergilendiğini belirten Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Bu itibarla usulüne uygun olmayan kesimleri, yol kenarındaki otoban kenarındaki kesimleri, kaçan boğaları öne çıkararak, kurban ibadetinin özünü tartışmayı doğru bulmuyorum. Türkiye’de yılda 3-3.5 milyon civarında büyükbaş, 9.5 milyon civarında küçükbaş hayvan kesilmektedir. Bu hayvanların yaklaşık beşte biri ibadet maksadıyla kurban edilmekte, beşte dördü de diğer zamanlarda et ihtiyacı için kesilmektedir. Kurban Bayramı’nda kesilenler de et ihtiyacı için kesimin yerini almaktadır. Ancak arada önemli bir fark var, yıl içinde kesilen hayvanların beşte dördü alım gücü yerinde olanlar yiyebilirken, kurban bayramında kesilen hayvanların fakir fukaranın sofrasında aş olmaktadır. Bu itibarla kurban ibadetinin özünü hayvan hakları adına tartışmaya açanların, olaya insan hakları açısından bakmalarını tavsiye ediyorum.’’

22.10.2010


 

Bolu Dağı tünel yolunda kaza: 4 ölü,5 yaralı

Bolu TEM otoyolunda meydana gelen trafik kazasında 4 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Kaza, Bolu Dağı Tüneli’nin 2. viyadük mevkiinde meydana geldi.

Ankara’dan İstanbul yönüne giden Yaşar Demir idaresindeki 34 UE 6276 plâkalı minibüs, önündeki İsmail Kelbat yönetimindeki 06 DUB 44 plâkalı kamyona arkadan çarptı. Kaza sonucu minibüste bulunan 4 kişi olay yerinde öldü, 5 kişide yaralandı. Yaralılar Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Hastanesine, Düzce Atatürk Devlet Hastanesi ve Konuralp Araştırma Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı.

22.10.2010


 

MEB’den velilere ‘şiddet’ rehberi

Mİllî Eğitim Bakanlığı, ‘’şiddet’’ konusunda veliler için rehber hazırladı.

Rehberde, çocukların okulda şiddet görüp görmediğinin nasıl anlaşılacağı, hangi özelliklere sahip çocukların daha çok şiddet görebileceği, çocuğun şiddet gördüğü anlaşıldığında neler yapılabileceği konusunda öneri ve uyarılarda bulunuluyor.

22.10.2010


 

Ankara’da hortum paniği

Ankara’nIn Kızılcahamam ilçesine bağlı Çeltikçi beldesinde etkili olan hortum yüzünden bazı evlerin çatıları uçtu, yıkılan bir kümeste 4 bin 700 civciv telef oldu.

Çeltikçi Belde Belediye Başkanı Hidayet Demirhan, hortumun, bir kümes iç indeki 4 bin 700 civcivin telef olmasına, 7 evin çatısının uçmasına, elektrik direği ve ağaçların devrilmesine sebep olduğunu, maddî zararın ise yaklaşık 200 bin lira olduğunu söyledi.

22.10.2010


 

Seraj bebek İyileşiyor

Gazzeli Dr. Alaaddin Kedrah, doğuştan kalp rahatsızlığı bulunan ve İstanbul’da tedavi gören ‘’Seraj bebek’’in sağlığı ve gelişiminin gayet iyi olduğunu bildirdi.

Kedrah, 8 günlükken Türkiye’ye getirilen ve tedavi gördükten sonra ailesiyle birlikte ülkesine dönen Seraj Ala Abujaarad’ın tedavisinin yapıldığı Bahçelievler Medical Park Hastanesini ziyaret ederek, bebeğin buradaki doktorları ile görüştü. Türk doktorlara bebek hakkında bilgi veren Kedrah, şunları anlattı: ‘Şu anda 4,5 aylık olan bebeğin sağlık durumu ve gelişimi gayet iyi. Yaşına göre kilosu normal. Beslenme problemi yok. Bir süre önce akciğer enfeksiyonu geçirdi, ancak iyileşti. Bebeğin durumu ile ilgili Türk doktorlarla sürekli irtibat halindeyiz. Onları bilgilendiriyoruz, onlardan görüş ve öneri alıyoruz.’’

‘’Seraj bebek’’in sağlığına Türkiye’de ve Türk doktorlarca kavuşturulmasından dolayı sadece bebeğin ailesinin değil, tüm Filistin halkının çok müteşekkir olduğunu vurgulayan Kedrah, ‘’Eğer bebek Türk doktorlar tarafından ambulansla alınmasaydı, 24 saat içinde hayatını kaybedebilirdi. Bütün Filistin halkı adına teşekkürlerimi sunuyorum’’ diye konuştu.

22.10.2010


 

Başsavcı Meclisten özür dilesin

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “türban”a ilişkin olarak yayınladığı bildiriyle TBMM'ye adeta talimat verilmeye yeltenildiğini belirterek, ''Bu bildiriyi yayınlayan makamın bildiriyi derhal geri çekmesini, Türk milletinden ve onun temsilcisi TBMM'den özür dilemesini bekliyorum'' dedi.

YASAMA YETKİSİ SADECE MECLİSE AİTTİR

Başsavcılığın 'TBMM'ye adeta muhtıra verme girişiminde bulunduğunu'' ifade eden Şahin, ''Bu kabul edilemez'' dedi. Buna hiçbir kişi ve kurumun hakkının olmadığını belirten Şahin, ''Haddi de değildir'' diye konuştu. Şahin millet iradesinin tecellî ettiği TBMM'nin, millet adına yasama

yetkisini kullanan tek organ olduğunu söyledi.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bildirisi ile TBMM’ye adeta talimat verilmeye yeltenildiğini belirterek, ‘’Bu bildiriyi yayınlayan makamın bildiriyi derhal geri çekmesini Türk Milleti’nden ve onun temsilcisi TBMM’den özür dilemesini bekliyorum’’ dedi. Japonya’ya resmi ziyarette bulunan Şahin, gazetecilerin bildiriyi nasıl değerlendirdiğini sormaları üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bildiriyle “TBMM’ye adete bir muhtıra verme girişiminde bulunduğunu’’ ifade ederek, ‘’Bu kabul edilemez bir durumdur’’ dedi. Buna hiçbir kişi ve kurumun hakkının olmadığını belirten Şahin, ‘’Haddi de değildir’’ diye konuştu.

Türkiye’de millet iradesinin tecelli ettiği TBMM’nin, Türk Milleti adına, yasama yetkisini kullanan tek organ olduğunu belirten Şahin, şunları kaydetti: ’’Bu yetki devredilemez, paylaşılamaz bir yetkidir. Ve bu yetki mutlaktır. TBMM’nin yasa koyma yetkisi ile ilgili yargısal denetimi Anayasa Mahkemesi yapmaktadır. Anayasa Mahkemesine yargısal denetim için başvurma hakkı da sadece Cumhurbaşkanlığı makamına ve belli sayıdaki milletvekilinin müracaatına bağlanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yargısal denetimde bulunma hakkı da bulunmamaktadır. Kaldı ki bir yasa yapma teşebbüsünde bulunularak ortaya bir metinde çıkmış değildir. Zaten bir yasal düzenlemede yoktur. TBMM’nin saygıdeğer üyeleri, en az bu bildiriye imza atan Başsavcı kadar anayasal düzene ve rejime bağlıdır. Cumhuriyetin temel niteliklerini korumada en az onun kadar titizdir. Yasa yaparken, başta Anayasa, Anayasanın temel niteliklerine bağlı kalmaya özen gösterir. Ve tabiî ki yasal düzenleme yaparken mutlaka yargı kararlarına da inceler ve ona göre karar verir. Parlamentomuzun yüzden fazla hukukçu milletvekili vardır. Anayasa Hukuku konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği değerler parlamentomuzda görev yapmaktadır. O nedenle o bildiriyle TBMM’ye adeta talimat verilmeye yeltenilmiştir. Bu kabul edilemez bir durumdur. Bu bildiriyi yayınlayan makamın, bildiriyi derhal geri çekmesini Türk Milleti’nden ve onun temsilcisi TB-MM’den özür dilemesini bekliyorum’’

Meclis üzerinde

‘yargı kayyumluğu’

kabul edilemez

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın önceki gün yaptığı açıklamayı eleştirerek, ‘’Yargı organlarının sınırları da Anayasa ve kanunlarla belirlenmiştir. TBMM üzerinde ‘yargı kayyumluğu’ tesisi anlamına gelecek açıklamalar bu bakımdan TBMM’nin görev ve yetkilerine kabul edilmez müdahalelerdir’’ dedi. Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada, üniversitelerdeki başörtüsü konusunun ‘’Türkiye’nin kanayan yarası’’ olduğunu ifade ederek, son gelişmelerin bugüne kadar bu sorunun çözümsüz kalmasının nedenlerini bir kere daha gözler önüne serdiğini belirtti. Her kurum ve kuruluşun anayasal çerçeveye ve demokratik parlamenter rejimin icaplarına riayet etmekle sorumlu olduklarına dikkati çeken Bahçeli, ‘’Gelinen bu noktada MHP, 2008 yılında AKP ile varılan yazılı mutabakatın bütün unsurlarına bağlı olmayı sürdürmektedir. MHP, iktidar partisinin bu esaslar çerçevesinde TBMM çatısı altında başlatacağı girişimi desteklemeye hazırdır’’ dedi. MHP’nin bu konudaki ilke ve yaklaşımını başından beri açık ve somut olarak ortaya koyduğunu ifade eden Bahçeli, MHP’nin aynı zamanda diğer siyasi partileri istismar hesaplarından uzak ve iyi niyetli ortak çözüme katkı yapmaya davet ettiğini hatırlattı.

“Başsavcı uyarı

görevi yapıyor”

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dünkü açıklamasını, ‘’Sayın Başsavcı’nın bu görüşünü TBMM’ye müdahale olarak değerlendirmiyorum, sadece bir uyarı görevi yapıyor’’ şeklinde değerlendirdi. Hamzaçebi, düzenlediği basın toplantısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından önceki yapılan açıklama, buna karşılık TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ve AKP’den gelen değerlendirmelerin sorulması üzerine Başsavcı’nın, herhangi bir siyasî ayırımı gözetmeden, tüm ilgililere, siyasilere, kamuoyuna düşüncelerini açıkladığını, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını esas alarak mevzuatı hatırlattığını söyledi. Hamzaçebi, ‘’Sayın Başsavcı’nın bu görüşünü ben TBMM’ye müdahale olarak değerlendirmiyorum, sadece bir uyarı görevi yapıyor. Bu konuda titizlenenler, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın siyasete yönelik, siyasette taraf tutan, siyasette belli kesimleri hedef alan eleştirileri karşısında neden suskun kalmaktadır?’’ diye sordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, referandum sürecinde ‘’Üniversitedeki türban sorununu CHP çözer’’ dediğini, bugün de aynı iddiada olduklarını savunan Hamzaçebi, demokrasinin, her türlü farklılığın özgürce yaşandığı, bu farklılıklar arasında uzlaşmanın arandığı bir rejim olduğunu söyledi.

22.10.2010


 

MALZUMDER: Başsavcı kuvvetler ayrılığını hiçe saydı

İNSAN Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasının, ‘’Kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayan ve yasama organına emir veren, tedbir uygulamakla tehdit eder nitelikte’’ olduğunu bildirdi.

Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı önünde toplanan Mazlumder üyeleri adına yaptığı basın açıklamasında, başörtüsünün temel hak ve özgürlüklerden ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini belirterek, ‘’Eğitim hayatı ya da iş hayatında kıyafetten dolayı yaşanan hak kayıpları insan hakları ihlâlidir. Kamu güvenliği genel ahlak gibi zorunluluklar dışında kimsenin ifade özgürlüğü tartışılamaz’’ dedi. Genel ahlakın zamana ve zemine göre toplumun normalini ifade ettiğini ve değişken olduğunu kaydeden Ünsal, kıyafetin kişinin kendini ifade biçimi, estetik tercihi olduğunu ve kimseyi ilgilendirmeyeceğini ifada etti. Ünsal, ‘’Kamu idaresi bazı mesleklerin icrası için üniformalar tayin edebilir" dedi.

Ankara / Fikret Dağaşan

22.10.2010


 

Türkiye’nin sorunları, Mecliste görüşülür

TBMM Başkanı Vekili Nevzat Pakdil, başörtüsü tartışmalarına ilişkin olarak, ‘’Ümit ediyorum ki inşallah bu konularla ilgili hayırlı bir neticeye varılır ve Türkiye yıllardır görüşülen böyle bir sorunu da aşmış olur’’ dedi.

TBMM ve Cumhuriyet Üniversitesinin (CÜ), düzenlediği ‘’Maliye Politikalarının Oluşturulmasında Parlamentonun Rolü’’ konulu sempozyumun açılışına katılan Pakdil, program çıkışında basın mensuplarının sorularını cevapladı. Pakdil, bir soru üzerine ’’Türkiye’nin bütün sorunları, Mecliste görüşülür. Eğer Türkiye’de bir sorun varsa veya çözülmesi bekleyen bir mesele söz konusu ise bunun Mecliste görüşülmesi, siyasi partiler arasında müzakere konusu olması çok doğal bir husustur. Türkiye’nin yıllara dayanan bir sorunu var. Özellikle üniversite ağırlıklı olarak. Çözüme ulaştırma noktasındaki bir niyeti söz konusu" dedi.

22.10.2010


 

İktidar, vaatlerini yerine getiremeyenleri yıpratır

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, iktidarın, beceremeyenleri, acizleri, vaat ettiklerini yerine getiremeyenleri yıprattığını belirterek, ‘’8 yıldır iktidardayız, inanıyorum ki önümüzdeki seçim bugüne kadar aldığımız oylardan daha yüksek oylarla tekrar iktidara geleceğimizi umuyoruz’’ dedi.

Erdem, halk oylaması değerlendirmeleri kapsamında AKP Denizli İl Binasında basın toplantısı düzenledi. Denizli’de yüzde 47 evet oyu çıkmasını ‘’kötü bir netice değil’’ şeklinde yorumlayan Erdem, bugüne kadar 2 yerel, 2 genel seçimde muhalefet partilerinin AK Parti’ye oranla başarısız olduğunu söyledi. Erdem, ‘’8 yıldır iktidardayız. İnanıyorum ki önümüzdeki seçim bugüne kadar aldığımız oylardan daha yüksek oylarla tekrar iktidara geleceğimizi umuyoruz" dedi.

22.10.2010


 

Rektörler özgürlük için cesur olsun

Demokrat Yargı Derneği, “Türban, üniversiteler bakımından, yasanın içinde ne bir sorun, ne de bir çözüm imkânı barındırmaktadır. Bu nedenle yasaya dayanan saçma, skolastik tartışmalardan uzaklaşmak, bizzat rektörlerin demokratik olgunluklarının sorgulandığı bir mecraya doğru tartışmayı taşımak artık bir zarurettir" dedi.

KAPILARINIZI BAŞÖRTÜLÜLERE AÇMA CESARETİ GÖSTERİN Dernek tarafından, rektörlere yönelik olarak yapılan çağrıda "Demokratik olgunluğa sahip her rektörün yapacağı tek şey kapılarını türbana açmak ve üniversitelerdeki eğitim özgürlüğünü engelleyen bu adaletsiz geleneği tersine dönüştürme cesareti göstermektir” denildi. Rektörlere özgürlük için cesaret çağrısı Demokrat Yargı, türbanın bir yasa-anayasa sorunu değil, siyasî-idarî bir sorun olduğunu bildirdi. Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan dernek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın türban sorununa yönelik son açıklamalarının Türkiye’deki laiklik ilkesine ilişkin sorunların hukuk ve yargı geleneğinin ne kadar derinlerinde kök saldığını gösteren bir nitelik arz ettiğini ifade etti. Türk yargı uygulamalarında laikliğin bir arada yaşama ve özgürlük taleplerinin korunmasına dayanan bir ilke olmak yerine toplumun belirli kesimlerine karşı kurulmuş bir siyasî mevzi haline getirildiğini dile getiren Demokrat Yargı, Yargıtay Başsavcılığı’nın bildirisinin de Türkiye’deki siyasetin bu eskimiş siyasi mevzilerinin yeniden diriltilmesi çabalarının en yeni örneklerinden birisini oluşturduğunu savundu.

REKTÖRLERİN BAŞÖRTÜSÜNÜ

SERBEST BIRAKMASI YETERLİ

Türkİye’nİn artık “türban bir yasa/anayasa sorunu değil, siyasî/idarî bir sorundur.” gerçeğini kabul etmesi gerektiğini vurgulayan dernek, “Dolayısıyla türban, üniversiteler bakımından, yasanın/normun içinde ne bir sorun ne de bir çözüm imkânı barındırmaktadır. Bu nedenle yasa-anayasaya dayanan saçma, skolastik tartışmalardan uzaklaşmak, bizzat rektörlerin siyasî/demokratik olgunluklarının sorgulandığı bir mecraya doğru tartışmayı taşımak artık bir zarurettir. Bu itibarla Siyasî/demokratik olgunluğa sahip her rektörün yapacağı tek şey kapılarını türbana açmak ve üniversitelerdeki eğitim özgürlüğünü engelleyen bu adaletsiz geleneği tersine dönüştürme cesareti göstermektir. Rektörleri böyle bir serbestlik uyguladıklarında yasal olarak sorumlu kılan hiçbir norm, hiçbir mahkeme kararı yoktur. Onların sorumluluğu, asıl olarak, demokratik olgunluk ve öğretici bir eğitim geleneğinin tesis edilmesinden ibarettir. Bu da türbanın ve bütün toplumsal ve kültürel farklılıkların üniversite hayatımızın farklılıkları içine yerleştirilmesi ile mümkün olacaktır” görüşlerine yer verdi.

Yargıtay Başsavcılığı’nın laiklik ilkesine yönelik olarak daha önce de siyasî mevzi haline getiren yorumlar yaptığını ve hatta bu geleneksel mevziyi hükümet partisine yönelik bir ‘yargı muhalefeti’ oluşturmak üzere kullandığını hatırlatan dernek,

“Yargıtay Başsavcılığı’nın bu son bildirisi de Türkiye’de laiklik ilke ve uygulamasının hala bir siyasî mevzi olarak hukuk ve yargıda itibar görebildiğini göstermektedir” ifadelerini kullandı.Demokrat Yargı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hukuken çok ciddî sorunlar barındıran bildirisi ile geçmişteki çelişkili siyasî yorumlarına devam edeceği kaygısını uyandırdığını dile getirdi. n

22.10.2010


 

Özdemir İnce'ye suç duyurusu

Hürriyet Gazetesi yazarı Özdemir İnce’nin, “Türban Fesadı” başlıklı yazısı hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

Adalet Platformu Başkanı Âdem Çevik dün Beyoğlu Adliyesi’ne gelerek yazar hakkında suç duyurusunda bulundu.İnce, başörtüsünü aşağılayan yazısında şu ifadelere yer vermişti, “Kişisel olarak ne başörtüsü ile ne de türban ile herhangi bir sorunum var. Ama örtünmeyle ilgili yalan, safsata ve hurafe yayanlarla kavgam var. Türbancılar, bu örtünme tarzının Kuran’ın tartışılmaz buyruğu olduğunu ileri sürüyorlar. Ama Azháb Sûresi’nin 59. ayeti; Nûr Sûresi’nin 30, 31 ve 60. áyetleri dışında Kur'ân’da bir başka hüküm yoktur ve türban şaklabanlığı Kutsal Kitap’da yer almamaktadır… Türban bir fesadın (komplo, conspiration) simgesidir(…)” Adalet Platformu Başkanı Âdem Çevik Beyoğlu Adliyesi’ne gelerek Özdemir İnce ve söz konusu yazısının yayınlandığı Hürriyet Gazetesi hakkında suç duyurusunda bulundu. Çevik suç duyurusunda İnce’ye, “Halkı kin nefret ve düşmanlığa sevk etmek, inanca hakaret, kaos çıkarmak, aşağılama, rencide etme, kutsal değerlere alenen hakaret, bölücülük, ayrımcılık, 125. maddeyi ve 216. maddeyi ihlâl” suçlamalarını yöneltti. Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Yunus Akdüzen ise Hürriyet Gazetesi’nin idare yerinin Bağcılar’a bağlı olduğunu belirterek suç duyurusunu Bakırköy Adliyesi’ne gönderdi.

Elifnur Kurtoğlu/İstanbul

22.10.2010


 

Bir kılavuzda daha yasak kaldırıldı

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın, ‘bundan sonraki sınavlara başörtülü olarak girilebileceği’ni duyurmasının ardından ÖSYM’nin internet sitesinde yayınlanan Eğitim Bilimleri Testi Sınavı Kılavuzunda da “baş açık girme” şartı kaldırıldı.

Bir yasak daha kalktı YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın, ‘bundan sonraki sınavlara başı kapalı olarak girilebileceği’ni duyurmasının ardından ÖSYM’nin internet sitesinde yayınlanan Eğitim Bilimleri Testi Sınavı Kılavuzu ile de durum kayıt altına alındı. Kılavuzda, “Aday, başı açık ve kılık kıyafetiyle ilgili mevzuata uygun bir şekilde gelmemişse sınava alınmayacaktır. Bu kurula uymayan adaylar sınava alınsa bile sınavları geçersiz sayılacaktır” ifadeleri yer almadı. Sınav, 31 Ekim 2010 tarihinde 81 il merkezi ve Lefkoşa’da yapılacak.

22.10.2010


 

Yasakçı sendika Danıştay’da

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası, YÖK’ün Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) sonbahar dönemi kılavuzunda yer alan ve adayların sınava başörtüsü ile katılmasına imkân sağlayan düzenlemelerin, “kaos getirecekleri” iddiasıyla iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Danıştay’da dâvâ açtı.

Yasakçı sendika işbaşında Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası, YÖK’ün Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) Sonbahar Dönemi kılavuzunda yer alan ve adayların sınava başörtüsü ile katılmasına imkan sağlayan düzenlemelerin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştayda dâvâ açtı. Sendika avukatlarının Danıştaya verdiği dâvâ dilekçesinde, dâvâ konusu düzenlemelerin Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile ilgili kanunlar, yönetmelik hükümleri, Anayasa Mahkemesi ve Danıştayın konuyla ilgili içtihatlarına aykırı olduğu öne sürüldü.

22.10.2010


 

Türban özgürlük sorunu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yargıtay Başsavcısının türbanla ilgili sözlerini değerlendirirken, “Biz baştan beri olaya inanç değil, eğitim özgürlüğü açısından bakıyoruz.

Başbakan olayı inanç meselesine çekmek isteyerek kendini ruhban sınıfı yerine koyuyor” dedi.

22.10.2010


 

Yargı Kayyumluğu kabul edilemez

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın önceki gün yaptığı açıklamayı eleştirerek, ‘’Yargı organlarının sınırları da Anayasa ve kanunlarla belirlenmiştir.

TBMM üzerinde ‘yargı kayyumluğu’ tesisi anlamına gelecek açıklamalar bu bakımdan TBMM’nin görev ve yetkilerine kabul edilmez müdahalelerdir’’ dedi. Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada, üniversitelerdeki başörtüsü konusunun ‘’Türkiye’nin kanayan yarası’’ olduğunu ifade ederek, son gelişmelerin bugüne kadar bu sorunun çözümsüz kalmasının nedenlerini bir kere daha gözler önüne serdiğini belirtti. Her kurum ve kuruluşun anayasal çerçeveye ve demokratik parlamenter rejimin icaplarına riayet etmekle sorumlu olduklarına dikkati çeken Bahçeli, ‘’Gelinen bu noktada MHP, 2008 yılında AKP ile varılan yazılı mutabakatın bütün unsurlarına bağlı olmayı sürdürmektedir. MHP, iktidar partisinin bu esaslar çerçevesinde TBMM çatısı altında başlatacağı girişimi desteklemeye hazırdır’’ dedi. MHP’nin bu konudaki ilke ve yaklaşımını başından beri açık ve somut olarak ortaya koyduğunu ifade eden Bahçeli, MHP’nin aynı zamanda diğer siyasi partileri istismar hesaplarından uzak ve iyi niyetli ortak çözüme katkı yapmaya davet ettiğini hatırlattı.

22.10.2010


 

Sağlıklı hayat için anne sütü şart

Sağlikli Yaşamı Destekleme Derneği (SAYMER) Başkanı Mediva Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Nimet İğci, doğumdan 2 yaşına kadar anne sütünden mahrum bırakılan bebeklerin, ileriki yaşlarda kronik hastalıklarla karşı karşıya kalabileceğini söyledi.

Bebeğinizi anne sütünden mahrum etmeyin

Anne adaylarının sütünün yetmeyeceğini düşünerek mamalara yönelmesinin yapılan en büyük yanlış olduğunu ifade eden Dr. İğci, sağlıklı bir hayat için bebeklerin en az 1 yaşına kadar emzirme yoluyla anne sütü alması gerektiğini kaydetti.

Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Nimet İğci, anne sütünün önemi ve emzirmenin faydalarını vurgulayarak, bunların önündeki engellere dikkat çekti. SAYMER ve Mediva Hastanesi olarak bu iki konuda toplumu bilinçlendirmeye çalıştıklarını dile getiren Dr. İğci, Kur’ân-ı Kerim’de de anne sütünün emredildiğini bildirdi. Dr. İğci, ‘’En mükemmel varlık olan insanın ilk ve en özel yakıtı anne sütüdür. Tabiri caizse uzay aracına traktör mazotu konmamalıdır. Bu anlamda Bakara, Talak, Ahzab ve Nisa Sûrelerinde 2 yaşına kadar anne sütü verilmesi, bulunamadığında da sütanne aranması emrediliyor. Hz. Muhammed (asm) ise ‘Bebeğe verilecek en hayırlı sütün kendi annesinin sütüdür’ buyurmaktadır. Bilim çevreleri de en iyi bebek besininin anne sütü, en iyi beslenme şeklinin ise emzirme olduğunda hem fikirdir” dedi.

Yapılan araştırmalara göre anne sütünün 1 yaşına kadar bebeğe tek başına yettiğini, uygun ek gıdalarla 2 yaşına kadar emzirilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Mehmet Nimet İğci, “Anne sütü ve emzirmenin teşvik edilmesi biz sağlık çalışanlarının sorumluluğunu arttırdığını düşünmekteyiz. Genellikle anne sütü yetmez diye bir endişe var ki bu tamamen yersizdir. Halbuki bebek ne kadar süt isterse anne de o kadar süt imal eder. Bu da annenin hormonlarının uyarılması, annenin fizyolojik olarak emzirmeye hazırlanması, bebeğin uygun şekilde emzirilmesi ile olur. Bebeğin küçük, iri hatta dördüz olması da bu kaideyi bozmaz. Anne sütünün yetip yetmediği konusunda objektif en geçerli kriter ise bebeğin kilo almasıdır. Yeterli kilo alıyorsa anne sütü yeterlidir demektir. Yeterli kadar kilo almayan bebeklerde ilk önce annenin emzirme şekli ve yöntemi gözden geçirilmeli, eğer annenin başka bir rahatsızlığı yok ise bir yerde yapıyor demektir’’ değerlendirmesinde bulundu.

22.10.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.