Güncel |
Said Nursî, bir ‘Kur’ân insanı’ |
“İNSANLIK Onuruna Lâyık Bir Gelecek İçin İlim, İman, Ahlâk: Risâle-i Nur Perspektifi” konulu 9. Bediüzzaman Sempozyumu, İstanbul Wow Otel’de dün farklı oturumlarda çeşitli bilim adamlarının sunduğu tebliğlerle sona erdi. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı (İİKV) tarafından düzenlenen sempozyuma ABD, Kanada, Hollanda, İran, Suudî Arabistan, Rusya, Nijerya, Hindistan, Filipinler ve Botswana’nın da aralarında bulunduğu 40’a yakın ülkeden 245 akademisyen tebliğ gönderdi. Bu tebliğlerden 100 kadarı Sempozyumda tartışıldı.
İSMAİL TEZER / [email protected] |
06.10.2010 |
BEDİÜZZAMAN’IN MUHAKEMAT’INI İYİ OKUMALI |
“Kur’ân-İlİm Münasebetleri ve İlmin Hedefleri” başlıklı tebliğiyle sempozyuma katılan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ise şunları aktardı: “Bediüzzaman ilimlerin aslının marifetullah olduğunu söyledi. Ve gerçek bilgi de, esmâ-i hüsnâya, yani Allah’ın güzel isimlerine dayanmaktadır. “Bilimler kâinatı anlatıyor. Ama kâinatı en güzel şekilde anlatan, tefsir eden Kur’ân’dır. Bilimle Kur’ân’ın çelişmesi mümkün değildir. Eğer zahiren çelişiyor gibi gözüküyorsa, bu bilimin eksikliğidir. Er ya da geç, Kur’ân’a muvafık olacaktır. “Bediüzzaman’ın Muhakemat’ını iyi okumalıdır. O, İbni Teymiye’nin 12 ciltte anlatmaya çalıştığını, Muhakemat’ta 12 Mukaddime’de anlatmıştır. Ben bunu, onun Muhakemat’taki şu sözüyle özetleyebilirim: ‘Akıl ile nakil çeliştiği vakit, akıl asıl itibar, nakil tevil olunur. Fakat o akıl âkıl olsa gerektir.’” |
06.10.2010 |
NURSÎ, GÖRÜNMEYENİ GÖRÜNENLE İSPAT ETTİ |
“Bilim ve Risâle-i Nur’da Bilimsel Yaklaşım” konulu tebliğiyle sempozyuma katılan Prof. Dr. Yunus Çengel önceki gün sunduğu bildirisinde şunları aktardı: “Son 200 yıldır Avrupa’da din ile bilim arasında çatışma vardı. Bu da muharref Hıristiyanlıktan kaynaklanıyordu. Ama Batılı bilim adamları sayesinde, Kilisenin bu baskısı kırıldı. Tabiî bu sefer de Batı’da sekülarizm, dine şüpheyle bakmak gibi bir yaklaşım başladı. Pozitivist bilim, haddini aşmaya başladı. Sonunda, bilim sadece maddeyle sınrlanıp görünmeyen şeyler inkâr edilince materyalizm bir ideoloji hâline geldi. “Ne acı ki, materyazlimi bize bilim diye yutturdular. Aslında bu bir ideolijiden ibaretti. Bediüzzaman bunu çok iyi algıladı ve algılattı. O, insanların aklını muhatap aldı. Görünmeyeni görünenle izah ve ispat etti. Akıldan nakle ulaştı. Akıl insana verilmiş önemli bir âletti ama tek başına yeterli değildi; vicdan da lâzımdı. “Bediüzzaman, din ve bilim ayrımı yapmadı. Ona göre, fen bilimleri de çok yönlerle Allah’ı göstermekteydi. “Öye yandan bilimsel gerçek hiçbir zaman dine aykırı olamaz. Aykırı gibi gözüküyorsa, bu bilimin eksikliğindendir. Materyalist bilim, kendini, beş duyuyla algılanan alana hapsetti. Ona göre, beş duyuyla algılananlar ancak gerçektir, onun dışındakiler gerçek dışıdır. Halbu ki bu, herşeyi onunla tartamayacağınız bakkal terazisine benzer. Bazı şeyler daha hassas terazilerle tartılır. İşte materyalist bilim, herşeyi, beş duyu ile tartabileceğini, terazisinin kendi terazisinden ibaret olduğunu zannetti. Halbuki herşey bu algılarımızla sınırlı değildi.” |
06.10.2010 |
MISIRLI ÖĞRETİM ÜYESİ: ŞİDDETİ ANCAK İMAN ÖNLER |
“ŞİDDETİN Önlenmesinde İmanın Etkisi: Risâle-i Nur Yaklaşımı” tebliğiyle Mısır Tanta Üniversitesi’nden sempozyuma katılan Dr. Ahmed Muhammed Al-Barbary de, Risâle-i Nur’da iman ile insan güvenliğinin birbiriyle ilişkilendirildiğine, iman olduğu zaman güvenliğin de sağlanacağına dikkat çekerek şunları söyledi: “Said Nursî, doğunun dinle kalkınabileceğini söyledi. İmanı, insanî güvenliğin sağlanması ve özellikle de şiddetin önlenmesinde bir yol olarak gördü. Ona göre, iman ancak şiddeti önler. Bediüzzaman, kendisinin aleyhinde olanlara, bırakınız şiddet kullanmayı, bedduâ bile etmemiştir. Her ne kadar kendisi ve talebeleri zulme uğramışsalar da, kesinlikle şiddete girmemiş ve başkalarını da teşvik etmemiştir. “Nur Risâleleri, fertler arasındaki imandan kaynaklanan sevgiyi ortaya çıkarmaktadır. Çünkü sevgi ancak toplumları bir arada tutabilir. “Nursî’nin gözünde, ümitsizlik Müslümanların en büyük sosyal hastalıklarından biridir. Bu da şiddeti beslemektedir. Ümitsizlik hastalığına, imandan kaynaklanan ümitle mukabele edilmelidir.” |
06.10.2010 |
BEDİÜZZAMAN, BARIŞ ÇAĞRISI YAPTI |
Sempozyuma yine Mısır’dan, “Şiddet Kültürünü Besleyen Unsurlar ve Risâle-i Nur Perspektifinden Çözümler” başlıklı tebliğiyle katılan Ashraf Abd al-Rafi ise, “Bediüzzaman, İslâm düşüncesinin önderlerinden biridir” dedikten sonra şu hususlara dikkat çekti: “Geçen yüzyıl, İslâm ümmeti için sıkıntılı bir dönemdi. Şiddet, maalesef, doğuda ve batıda en büyük tehlikelerden biri haline geldi. Fakat Bediüzzaman, herşeye rağmen, barış çağrısı yapmıştır. Öncelikle o, dinin siyasete âlet edilmesine ve siyasî yolla din adına dahi olsa şiddete başvurulmasına kesinlikle karşıydı. Dini, kendi çıkar ve siyasetleri için kullananlardan uzak durmuştur. Hiçbir şekilde bu metodu benimsememiştir. Ona göre, ıslahat hareketinin siyaset ve şiddetten uzak durması gerekir. Said Nursî, mutedil İslâmî metoda yönelmiştir. Bu da ‘Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır’ âyetinin bir yansımasıdır. “O, hiçbir talebesini bölücü ve tahrip edici bir harekete yönlendirmemiştir. Bütün yönlendirmesi, müsbet hareket, yani yapıcı olmayadır. Talebelerine ‘Siz manevî güvenlik kuvvetlerisiniz’ demiştir. Ona göre şiddetin önemli bir sebebi, manevî değerlerin terk edilerek maddenin kutsanmasıdır.”
SAYILGAN: SAİD NURSÎ BİR ‘KUR’ÂN İNSANI’DIR “Vahiy ve Kültür” konulu genç katılımcılardan oluşan Gençler Paneli’nde konuşan, Amerika Georgetown Üniversitesi’nden Zeyneb Sayılgan’ın şu sözleri ise dikkat çekiciydi: “Said Nursî bir ‘Kur’ân insanı’dır. Onu anlatan ifadelerden biri olarak bu tâbiri çok seviyorum, evet o çağdaş dünyadaki ‘Kur’ân insanı’dır. Ve bu konuda ondan daha iyi bir örnek verilemez.” Farklı bilim adamlarının birbirinden önemli tebliğleriyle akşam saatlerine dek devam eden Sempozyum, katılımcılara verilen plâketle sona erdi. |
06.10.2010 |
Bediüzzaman 50 yıl aradan sonra Adana’da |
EVET, vefat etmiş oldugu 1960 yılının Mart ayına tekabül eden bir Ramazan akşamında Urfa’ya giderken bir iftar vaktinde Adana’dan geçen ve iftarını bir lokantadan alınan çorba ile arabasında açabilen Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri elli yıl aradan sonra tekrar Adana’mızı şereflendiriyor. 17 Eylül’de Edirne’den yola çıkarak bütün Risâle-i Nur sevdalılarını büyük bir heyecena sevk eden Bediüzzaman Hizmet Tırı, Anadolu’nun bağrında dolaşa dolaşa nihayet 6 Ekim 2010 Çarşamba günü Adanalı Nur Talebeleri ile ve Yeni Asya okuyucuları ile buluşmak üzere şehrimize geliyor. Adana’nın en merkezi bir yeri olan İstasyon Meydanında konaklayabilmesi için günler öncesinden resmî mercilerden izni alınan hizmet tırı ile ilgili hazırlıklar şehirde büyük bir heyecanla sürdürülüyor. Bir yandan ulusal ve mahalli basın-yayın yapılacak programdan haberdar edilirken diğer yandan resmî kurumlarla Sivil Toplum Kuruluşlarına dâvetiyeleri ulaştırılıyor. Son Cuma günü Adana’nın büyük camilerinde namaz çıkışında mü'minlere konuyla ilgili binlerce el ilânı dağıtıldı. Arabalar ve caddeler ilgili broşürlerle donatıldı. Okurlarıyla sohbet edip kitaplarını imzalayacak olan Yeni Asya yazarlarından İslâm Yaşar’ın da katılacağı ve halkımızın yoğun ilgi göstermesi beklenen program 6 Ekim 2010 Çarşamba günü İstasyon Meydanında 14:00 ile 17:00 saatleri arasında yapılacak. İslâm Yaşar aynı günü akşamında Adana Yeni Asya Zübeyir Gündüzalp Hizmet Binasında Risâle-i Nur ve Bediüzzaman Hazretleri konulu bir de seminer verecek. Adana Bediüzzaman Hazretlerini yıllar sonra tekrar misafir edebilmenin heyecanını yaşıyor.
ALİ KANIBİR/ADANA |
06.10.2010 |
ÖSYM, ek tedbirler alacak |
ÖSYM, bugüne kadar yapılan sınavlarda alınan güvenlik tedbirlerine ek olarak bazı yeni tedbirler aldı. Buna göre, adayların ve sınav görevlilerinin üstleri emniyet güçleri tarafından elle ve detektörle aranacak. Cep telefonu, saat, kablosuz iletişim sağlayan bluetooth ve benzeri cihazlar ile küpe, broş, metal para gibi metal içerikli eşyalar ve her türlü elektronik/mekanik cihaz bina içine alınmayacak. Edinilen bilgiye göre, ÖSYM yaptığı sınavlarda, bugüne kadar yapıla gelen uygulamalara ilâve olarak, güvenliği daha da arttırmak amacıyla bazı tedbirlerin uygulanacağı bildirildi. Alınan yeni tedbirlere göre, sınavların yapıldığı binalara girişte adayların ve sınav görevlilerinin üstleri emniyet güçleri tarafından elle ve detektörle aranacak; cep telefonu, saat, kablosuz iletişim sağlayan bluetooth ve benzeri cihazlar ile küpe, broş, metal para gibi metal muhtevalı eşyalar ve her türlü elektronik/mekanik cihaz bina içine alınmayacak. Adaylar sınavın yapılacağı binaya, sadece sınava giriş ve kimlik belgesi, özel kimlik belgesi ve son altı ay içinde çekilmiş bir adet fotoğraf ile alınacak. Sınav için gerekli olan iki adet kurşun kalem, silgi, kalemtıraş, peçete, su ve şekerleme ÖSYM tarafından her bir aday için soru kitapçığı ile birlikte temin edilecek. Sınavın yapıldığı her bir salona 20 cm çapında bir adet duvar saati ÖSYM tarafından temin edilecek. Sınava giren adaylardan fotoğraflı ve onaylı özel kimlik belgesi olarak sadece Nüfus Cüzdanı ve Pasaport kabul edilecek başka hiçbir kimlik belgesi kabul edilmeyecek. Fotoğraflı ve onaylı özel kimlik belgesi yanında olmayan aday kesinlikle sınav binalarına alınmayacak. |
06.10.2010 |
Bugün İstanbul’da bazı yollar trafiğe kapalı |
İSTANBUL’UN kurtuluşunun 87. yıldönümü faaliyetleri dolayısıyla bugün bazı yollar trafiğe kapatılacak. İstanbul Emniyet Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Vatan Caddesi ve bu caddeye çıkan bütün yollar, Hal Yolu bitimi, E-5 Cevizlibağ Tünel sapağından itibaren Vatan Caddesi, Lahor Meydanı’ndan Aksaray Metro İstasyonu’na kadar (geliş-gidiş istikameti) trafiğe kapalı olacak. Bu sebeple D-100 karayolundan Vatan Caddesi’ne gidecek sürücülerin Haliç Tüneli, Edirnekapı, Fevzipaşa Bulvarı, Aksaray veya Haliç Tüneli, Ayvansaray ışıklardan Balat yolunu takiben Unkapanı ve Sirkeci istikametlerini; E/80 karayolunu kullanacak sürücülerin, Milliyet gazetesi karşısından TEM istikametini; sahil yolunu tercih edecek sürücülerin, sahil güzergâhından, Yenikapı-Kumkapı-Sirkeci istikametini takip etmeleri, Vatan Caddesi’ni kullanarak Fatih’teki hastanelere gelecek olan ambulans sürücüleri ve diğer sürücülerin sahil yolundan Samatya-Cerrahpaşa-Çapa-Haseki veya Vakıf Gureba Hastanelerine intikal etmeleri, Fatih istikametinden hastanelere gidecek sürücülerin ise Atatürk Bulvarı-Aksaray ve Millet Caddesi’ni kullanmaları istendi. |
06.10.2010 |
BEDİÜZZAMAN TIRI NE GÜN, NEREDE? |
6 Ekİm 2010 Çarşamba, Saat: 15:00, Adana, DDY 6. Bölge Md.lüğü, İstasyon Meydanı Konuşmacı: İslâm Yaşar
7 Ekİm 2010 Perşembe, Saat: 11:00, Nevşehir
7 Ekİm 2010 Perşembe, Saat: 14:00, Kayseri-Mimar Sinan Kurşunlu Camii yanı Konuşmacı: İslâm Yaşar
DÖRDÜNCÜ BÖLGE:
8 Ekİm 2010 Cuma, Saat: 10:00 Aksaray Somuncubaba Camii karşısı Konuşmacı: İslâm Yaşar
8 Ekİm 2010 CUMA, Saat: 14:00 Konya Kültür Parkı Konuşmacı: İslâm Yaşar
9 EKİM 2010 CUMARTESİ, Saat: 14:00, Isparta İYAŞ Parkı karşısı Konuşmacı: İslâm Yaşar
10 EKİM 2010 PAZAR, Saat: 10:00, Burdur Cumhuriyet Meydanı Konuşmacı: İslâm Yaşar
10 EKİM 2010 PAZAR, Saat: 15:00, Denizli İncilipınar Parkı önü Konuşmacı: İslâm Yaşar
11 EKİM 2010 PAZARTESİ, Saat: 10:00, Tire Portakal Pazarı mevkii Konuşmacı: İslâm Yaşar
11 EKİM 2010 PAZARTESİ, Saat: 15:00, Ödemiş Hükümet Konağı önü Konuşmacı: İslâm Yaşar
12 EKİM 2010 SALI, Saat: 10:00 Bayındır-Torbalı Konuşmacı: İslâm Yaşar
12 EKİM 2010 SALI, Saat: 15:00 Bornova / İzmir Konuşmacı: İslâm Yaşar
BEŞİNCİ BÖLGE:
13 EKİM 2010, ÇARŞAMBA Saat: 10:00, Turgutlu Saat Kulesi yanı
13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 13:00, Uşak. Belediye önü
13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 17:00, Afyonkarahisar. Anıt Park önü
14 EKİM 2010 PERŞEMBE, Saat: 11:00, Eskişehir. Odunpazarı Meydanı
15 EKİM 2010 CUMA, Saat: 11:00, Sakarya. Kent Meydanı |
06.10.2010 |
Hizmet TIR-mandıkça TIR-mansın... |
URFALI olup da öğrenci olduğu için gurbette bulunan bir nur talebesinin sevinç ve hüzün dolu e-maili de Urfa programında bizleri hislendirdi. İşte Muhammed Zorlu’nun elektronik mektubu: “Bugün memleketim olan Urfa’da Hizmet TIR'ı ekibi olarak bulunacak olmanız bir yandan sevindirdiyse de orada bulunamamam beni derinden üzdü. Evet Hizmet TIR'ına gönülden yakındık, fakat cismen de orda bulunmak isterdim, ama okulun yoğunluğu sebebiyle bulunamayacağım. Belki de bu isteğimin gerçekleşemeyişinin sebebi bana şevk verecek ve ileriki yıllarda bu güzel projelerde fahrî olarak görev almaya vesile olacağı kanaatindeyim. ‘’Urfa taşıyla toprağıyla mübarektir’’ der Üstad, bugün mübarek şehir daha da mübarekleşecektir, bundan hiç şüphemiz yok. Allah ebeden razı olsun bu güzel organizasyonumuz büyük ses getirdi, bundan sonraki camiamızın projeleri de aynı seyirde devam edecektir. Ortada hizmet olunca muvaffak olmamız çok kolay inşâallah!. Hizmetimiz TIR-mandıkca TIR-mansın.. Vesselâm..."
Muhammed Zorlu |
06.10.2010 |
Ş.Urfa Bediüzzaman’la kucaklaştı |
VEFATININ 50. yılında Bediüzzaman Said Nursî’nin fikirlerini ve dâvâsını Türkiye’de anlatmak ve eserlerinin tanıtımını yapmak maksadıyla yollara koyulan Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı Türkiye turundaki en anlamlı duraklarından birine ulaştı. 50 yıl önce dünya hayatını noktalamak üzere Urfa şehrini seçen Bediüzzaman’ın şahs-ı manevisi 50 yıl sonra yine Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı vasıtasıyla vefat ettiği topraklara, Urfa’ya geldi. Bediüzzaman son seyahatini Urfa’ya yapmıştı. Öleceğini hissedince “Urfa’ya gitmek istiyorum” dedi talebelerine. Çok hastaydı, yaşlıydı ve seyahat edemeyecek haldeydi. Talebeleri bu seyahati yapmaması konusunda telkinde bulunsa da, o ferasetinin vasıtasıyla Urfa’ya gitme vaktinin geldiğini biliyordu. Nitekim her şeye rağmen yola çıktı ve Urfa’ya geldi. O zamanlar Urfa’nın en seçkin otellerinden biri olan İpek Palas Oteli’ne yerleştirildi. İşte burası hayata gözlerini yumacağı ve “Huzuru Resulullaha bir pasaport” gözüyle baktığı ölüme kavuşacağı mekândı. Şanlıurfa... Peygamberler Şehri... Âlimler de Peygamberlerin varisleriydi ya... İşte ahirzamanın müceddidi ve Peygamber varisi Bediüzzaman Said Nursî de Rabbine kavuşmak için bu şehri seçmişti. Zira o hem şahsiyet ve vazife itibariyle, hem de hayatı ve yaşayışı itibariyle tam bir Peygamber varisiydi...
İLK DURAK VİRANŞEHİR Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın Şanlıurfa merkezinden önceki durağı Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesiydi. Burada Viranşehir’in sokakları arasından geçerek, ilçe merkezindeki meydanda konaklayan tırımız derhal büyük bir ilgi gördü. Tırın etrafında toplanan Viranşehirliler, başından sonuna kadar pür dikkat bir şekilde tanıtım programını takip ettiler. Konuşmalardan önce kitap, broşür ve gazete dağıtımı yapıldı. Çoluk çocuk, genç yaşlı herkes dağıtılan eserlerden almak için birbirleriyle yarıştı. Tırımızın rutin olarak dağıttığı eserlerin yanı sıra Viranşehirliler tarafından küçük Risâle-i Nur Eserlerinin de dağıtımı gerçekleştirildi. Yöresel kıyafetli bir çok insanın takip ettiği programda özellikle mor renkli puşi takan erkekler dikkatleri çekti. Melih Atom’un sunduğu programda ilk konuşmayı Viranşehir İlçe Müftüsü Abdulrakip Arslan yaptı. Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın ilçelerine gelmiş olmasından dolayı Müftülük olarak müteşekkir olduklarını belirten Arslan, Bediüzzaman’ın bu asrın en büyük İslâm âlimi olduğunu ifade etti. Bediüzzaman’ın Şark vilayetlerinin içinde bulunduğu cehaleti daha 100 sene önce tesbit edip buna çareler ürettiğini ve zamanın idarecilerine projeler sunduğunu hatırlatan Arslan, Bediüzzaman’ın eğitim modelinin din ve fen ilimleri olmak üzere iki kanatlı olduğunu ve bu metodun aydınlanmanın en etkili yolu olduğunu ifade etti. Arslan’ın ardından sözü alan Mardin eski İl Millî Eğitim Müdürü Tahir Ünverdi ise konuşmasına “Şarkın asil evlâtları Viranşehirliler” diye hitap ederek başladı. Ünverdi, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın bir kurtuluş reçetesini ülkenin her tarafına yaymakta olduğunu belirtti. Ünverdi konuşmasını şöyle sürdürdü: “Edirne’den başlayan bu hizmet, inşallah İstanbul’da noktalanacak. Bugün Viranşehir’deyiz. Buraya gelmesek olmazdı. Ne mutlu ki, nur tırı, hizmet tırı bugün Viranşehir’de. Bediüzzaman’ın Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nurları sizlere takdim etmek üzere buradayız.”
O BİR HÜRRİYET KAHRAMANI Bediüzzaman bir “hürriyet kahramanı” olduğunu belirten Ünverdi, “Memleketimizde hürriyet, kalkınma, demokrasi, kardeşlik, demokrasi istiyoruz, insan hak ve hürriyetlerinin kaynağı olan İslâmiyet’i istiyoruz. Bir zamanlar bu ülkede İslâmiyet’i yok etmek isteyen ifsat komiteleri vardı. Onlar İslâmiyet’i bu topraklardan yok edeceklerini sandılar. Ama Allah’ın nurlarını söndürmeye kimsenin gücü yetmez. İşte bu nurların dellâlı olan Aziz Üstadımız bu halk için hürriyet, demokrasi, barış ve kardeşlik istemiştir” dedi. “Bu topraklarda Müslüman Türkler var... Müslüman Kürtler var... Müslüman Araplar var... Laz, Çerkez, Arnavut, Abaza, Boşnak var... Hepsi kardeştir, hiç kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, kabul etmiyoruz. Bütün bu Müslümanlar Kur’ân için birlik olarak canlarını feda etmişlerdir. Bizler Çanakkale’de 250 bin şehit verdik. Kimse bizi birbirimizden ayıramaz. Çünkü Bediüzzaman’ın da tabiriyle, “Allahımız bir, Hâlıkımız bir, Razıkımız bir, Peygamberimiz bir, Kur’ânımız bir, dinimiz bir, vatanımız bir. Bir, bir, bir... Bine kadar birler...” Bizi öyle birbirine bağlamış ki bunlar, bütün dalâlet ve ifsat komitleri bir araya gelse bu manevî rabıtaları parçalayamaz. Bütün emperyalist ve tahribatçı güçler bizi bölmek parçalamak istiyorlar, ama buna muvaffak olamayacaklar” ifadelerini kullanan Ünverdi, Viranşehirlilere, insanların imanını kurtarmaya vesile olan Risâle-i Nur Eserlerini okumalarını ve çocuklarına okutmalarını tavsiye ederek konuşmasını tamamladı.
YENİDEN ŞANLIURFA Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı, Viranşehir programını tamamladıktan sonra, Urfa şehir merkezine doğru yoluna devam etti. Tırımız şehir merkezindeki Abide alış veriş merkezinin önündeki alanda konakladı. Bundan 50 sene önce Urfalılar Bediüzzaman’ı bağrına basmıştı. Polisler İpek Palas Oteli’ne yerleşen Üstad’ın Urfa’dan çıkması için diretirken, Urfalılar otelin önünde toplanarak polislerin bu müdahalesine tepkilerini göstermişler ve bu büyük İslâm âlimini bırakmak istememişlerdi. O gün otelin önünde toplanan Urfalılar bu kez Bediüzzaman’ın şahsı manevisinin huzurunda tırımızın önünde toplandılar. Melih Atom’un sunduğu Urfa programında da eski Mardin İl Millî Eğitim Müdürü Tahir Ünverdi bir konuşma yaptı. Buradaki konuşmasında Bediüzzaman için Urfa’nın öneminden bahseden Ünverdi, Urfalıların Bediüzzaman’ın eserlerine sahip çıkmaları gerektiğini hatırlattı. Gazetemize konuşan Yeni Asya Gazetesi yazarı ve Harran Üniversitesi öğretim üyesi Sebahaddin Yaşar ise şunları söyledi: “İnsanları öldürmek kolaydır. Ama ruhlarını ortadan kaldıramazsınız. Bediüzzaman ruhlara hitap eden bir nurdur. Buradan yayılan Nur İnşallah âlem-i İslâm’ı aydınlatacaktır. Bediüzzaman bu şehirde vefat etti. Burada da manevî bir diriliş yaşıyor. Bugün burada Urfa’da canlı ve diri bir şekilde yaşıyor. Bu bölgeye de, İslâm dünyasına da buradan tesir edecektir. Şarkta hakim olan dindir. Şarkı ayağa kaldıracak olan da dindir. Dolayısıyla bu eserlere çok ciddî şekilde bu bölgelerde ihtiyaç var. İşte binlerce, onbinlerce Urfalı nasıl Bediüzzaman’ın maddî bedenini karşıladıysa, bugün de manevî bir karşılamayla Urfalılar Bediüzzaman’ı bağrına basmıştır. Bu bir diriliştir, bir ayağa kalkıştır. Şanlıurfa bir maneviyat şehridir. Peygamberler diyarıdır. Aynı zamanda Bediüzzamanlar diyarıdır. Âlimler Peygamber varisleri olduğundan, Peygamberlerin arasında olmayı istemişti. O yüzden buraya geldi. Bu Hizmet Tırı da Şanlıurfa’da bir kez daha bir Bediüzzaman dalgalanması oluşturmuştur. Bu hizmeti yapanlara müteşekkiriz” Yeni Asya Medya Grup eski yönetim kurulu üyelerinden Ahmet Rüzgar ise duygularını şöyle ifade etti: “Bugün burada bayram ediyoruz. Bu hizmet tarzının çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bu hizmet tırının buraya gelmesine vesile olanlardan Allah razı olsun.” Urfalı İş adamı Emin Yıldız ise “Bediüzzaman’ın ömrünün son demlerini geçirdiği Şanlıurfa’da 50 yıl sonra onun şahsı manevisini kucaklıyor olmanın derin hazzını yaşıyoruz. Bu büyük hizmeti yapanlara ve emeği geçenlere teşekkürlerimizi sunuyoruz.” dedi. Demokrat Parti Şanlıurfa İl Başkanı Mustafa Polat da Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nı ziyaret edenler arasındaydı. Tırımızın konakladığı bölgeden çok sayıda Urfalı gelip geçiyor ve Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın ilânatını müşahade ediyordu. Çok sayıda kitap, broşür ve gazete dağıtılırken Yeni Asya Neşriyat standı da bu ilgiden nasibini aldı. Programın sonunda oynatılan Işık Doğudan Yükselir belgeseli de oldukça ilgi gördü.
UMUT YAVUZ / [email protected] /ŞANLIURFA |
06.10.2010 |
Bediüzzaman rahmetle anıldı |
EDİÜZZAMAN Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın Şanlıurfa programı vesilesiyle Bediüzzaman’ın ruhu yad edildi ve Fatihalarla şad edildi. Şimdi bilinmeyen bir yerde defnedilen Said Nursî’yi Şanlıurfalılar çok özlüyor. Ama okudukları Fatihaların ve duâların ona ulaştığını biliyor ve onunla buluşmak için kabrini ziyaret etmek yerine onun eserlerini okumanın daha efdal olduğunu kabul ediyorlar. Zira Bediüzzaman da böyle olmasını istiyordu. Öyle de oldu... Şanlıurfa programını tamamlayan Hizmet Tırı Gaziantep’e doğru yola çıktı... |
06.10.2010 |
Urfalıların kalbinden söküp alamadılar |
HER ne kadar 27 Mayıs İhtilâlcileri Bediüzzaman’ın naaşını buradan alıp götürdülerse de, Urfalıların gönlünden onu söküp alamadılar. Tanıtım programının ardından Bediüzzaman’ın hayatında önemli bir yeri olan Halilurrahman Dergâhı’nı, Balıklıgölü, İpek Palas Oteli’ni de ziyaret ettik. Bediüzzaman hayatının son demlerini burada geçirdi. Tarihler 23 Mart 1960’ı gösteriyordu. Kimse inanmak istememişti... Üstad vefat ettiğinde herkes gözyaşlarına boğulmuştu. Hemen nereye defnedileceği düşünüldü. Halilurrahman Dergâhı’nın en uygun yer olacağı kararlaştırıldı. Urfa’daki Ulu Cami’de kılınan cenaze namazının ardından binlerce kişinin omuzlarında mübarek naaşı Halilurrahman Dergâhı’na götürüldü. Buradaki 1,5 km’lik yol, kalabalık yüzünden ancak 2 saatte alınabilmişti. O zaman her yerden Nur Talebeleri bu cenazeye iştirak etmişti. Biz de bu yolu bir kaç defa gidip gelmek suretiyle yürüdük. O anları yad ettik. O günlerde iyi bir otel olan İpek Palas Oteli bugün adeta izbe bir otel haline gelmiş. Burası satın alınsa, restore edilse ve müze haline getirilse ne iyi olurdu halbuki... Halilurrahman Dergâhı hergün binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Üstad’ın burada ilk defnedildiği yeri de sürekli birileri ziyaret ediyor, fotoğraflar çektiriyor. Kabrin hemen yanında Bediüzzaman Çeşmesi var. Gelenler buradan su içiyorlar. Bu mübarek mekânlarda, her ne kadar artık naaşı burada olmasa da, Bediüzzaman iklimi hâlâ yaşanıyor. Dünyevî hiçbir gayesi ve hedefi olmayan Bediüzzaman nasıl olmuştu da milyonlarca insanın gönüllerinde taht kurmuştu. İhtilâlciler cenazesinden, naaşından, mezarından korkar hale gelmişti. Ama onu milyonların gönlünden söküp alamamışlardı. O, ardında milyonlarca Nura müştak talebe ve ölümsüz Risâle-i Nur eserlerini bıraktı. Vefat ettiğinde ise tereke hakiminin raporuyla maddeten bıraktıkları “Cübbe, sarık, ibrik, pamuklu çamaşır, lastik ayakkabı ve bir de 20 lira”dan ibaretti. |
06.10.2010 |
Üniversiteler yetmez,yasak tamamen kalkmalı |
MAZLUMDER Ankara Şube Başkanı Üstün Bol, başörtüsü yasağının sadece üniversitelerde değil, başta çalışma hayatı olmak üzere sosyal hayatın bütün alanlarında sona ermesi gerektiğini kaydetti. Üstün Bol, yaptığı açıklamada, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın üniversitelerde başörtüsü yasağının olmadığına dair beyanatının malûmun ilâmından ibaret olduğunu kaydetti. YÖK Başkanının açıklamalarından önce başörtüsüne ilişkin mevzuat ne ise bugünde aynı mevzuat olduğunu kaydeden Bol, şunları kaydetti: “Anayasa ve kanunlarda başörtüsünü yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi Yüksek Öğrenim Kanunu’nun Ek 17. Maddesinde: ‘Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir’ denilmektedir. Bu maddeye rağmen üniversitelerde başörtüsü yasağının uygulanması tamamen keyfidir ve yasadışıdır. YÖK Başkanı’nın bu kanunsuzluğu kabul etmesi ve kanunsuzluğun sona ermesi için üniversitelere yazı göndermesi toplumsal barış adına önemli bir adımdır.” MAZLUMDER Ankara Şube Başkanı Bol, anayasa ve kanunlarda herhangi bir yasak bulunmaması ve YÖK Başkanı’nın açıklamalarına rağmen kimi üniversitelerde yasağın keyfi olarak uygulanabileceği, bazı üniversitelerde ideolojik yaklaşımlarla başörtülü öğrencilerin eğitim haklarının engellenebileceğini söyledi. Bol, bu tür bir durumda başörtülü öğrencilerir bundan önce olduğu gibi aynı yasal prosedürü kullanarak haklarını aramalarını ve yasağa boyun eğmemelerini tavsiye etti.
MAĞDURLAR SUÇ DUYURUSUNDA BULUNSUN
Üstün Bol, şunları ayrıca kaydetti: “Başörtülü öğrenciler yasakla karşılaştıkları takdirde durumu bir tutanakla tesbit edip şahitlerle birlikte imza altına almalı ve talimatı veren üniversite rektöründen talimatı uygulayan güvenlik görevlisine kadar üniversite hiyerarşik yapısında yer alan bütün memurlar hakkında savcılıklara suç duyurusunda bulunmalıdır. MAZLUMDER olarak başörtüsü yasağının sadece üniversitelerde uygulanmadığı göz önüne alındığında, yasağın başta çalışma hayatı olmak üzere sosyal hayatın bütün alanlarında sona ermesini istiyoruz.”
Ankara / Fatih Karagöz |
06.10.2010 |
Sınıftan atmayın, tutanak tutun |
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ‘’Biz kıyafeti ne olursa olsun insanların sınıftan atılmasına karşıyız, artık atılmayacak’’ dedi. Özcan, gerekli olursa diğer üniversitelere de yazı yazacaklarını belirterek, “Anayasa değişikliğine gerek yok, 2547 Sayılı Kanunun 17. maddesi bu konuda yeterli ve mevzuata uygun süreç takip edilecek. Tutanak tutulup öğrenciye imzalatılacak. Sonrasını idare takip edecek” şeklinde konuştu. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ‘’Biz kıyafeti ne olursa olsun insanların sınıftan atılmasına karşıyız, artık atılmayacak’’ dedi. Özcan, Turgut Özal Üniversitesi’nin 2010-2011 Eğitim Öğretim yılı açılış töreni öncesi gazetecilerin sorularını cevapladı. Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, bir gazetecinin sorusu üzerine, İstanbul Üniversitesi’ndeki olayın şapka giyen bir öğrenci ile ilgili olduğunu belirtti. YÖK Başkanı Özcan, şunları söyledi: ‘’Biz kıyafeti ne olursa olsun insanların sınıftan atılmasına karşıyız, artık atılmayacak. Gerekli olursa diğer üniversitelere de yazı yazarız. Anayasa değişikliğine gerek yok, 2547 Sayılı Kanunun 17. maddesi bu konuda yeterli ve mevzuata uygun süreç takip edilecek. Tutanak tutulup öğrenciye imzalatılacak. Sonrasını idare takip edecek. Siyaset olarak ortak zemin bulunursa mesele neden hallolmasın.’’ |
06.10.2010 |
Emekli Jandarmalar da eylem yaptı |
Emeklı Muvazzaf Uzmanlar Derneği (EMUD) üyesi bir grup emekli uzman jandarma, özlük haklarının iyileştirilmesi istemiyle basın açıklaması yaptı ve imza kampanyası başlattı. Ellerinde Türk bayraklarıyla Abdi İpekçi Parkı’nda toplanan gruptakiler, ‘’Çalışırken TSK sahip çıkmadı emekli olunca da hükümet’’, ‘’Açlık sınırının altında maaş almaya mahkum ediliyoruz’’, ‘’OYAK’ta temsil hakkı istiyoruz’’, ‘’Dağda savaşırken eşitiz, sosyal hakka gelince bizi kimse tanımıyor’’ ve ‘’Vatan için ölmeye evet, sosyal haklarda eşitsizliğe ve üvey evlât olmaya hayır’’ yazılı dövizler taşıdı. Şehit yakınları ve malul emeklilerin de aralarında bulunduğu gruptakiler, daha sonra, şehitler için saygı duruşunda bulundu ve İstiklâl Marşı’nı okudu. EMUD Genel Başkanı Emekli Uzman Jandarma Adnan Oğuz, gruptakiler adına yaptığı açıklamada, amaçlarının Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde kadrolu olarak görev yapan uzman jandarmaların özlük haklarındaki sıkıntılarını kamuoyu ile paylaşmak olduğunu belirtti. Açıklamanın ardından yanlarında getirdikleri diplomalarını yırtan uzman jandarmalar, özlük haklarının iyileştirilmesi istemiyle imza kampanyası başlattı. 15 Ekim’e kadar sürecek kampanyada toplanan imzaların Başbakanlığa teslim edileceği bildirildi. |
06.10.2010 |
İstanbul'da terör operasyonu |
İstanbul’un Maltepe ilçesinde terör örgütü PKK’ya yönelik düzenlenen operasyonda, ‘’Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi’’ üyesi oldukları öne sürülen 16 kişi yakalandı. Alınan bilgiye göre, Anayasa değişikliklerine ilişkin 12 Eylülde yapılan halk oylaması öncesi yol kapatıp bazı kamu kurumlarına zarar verdikleri, molotofkokteylli eylemler yaptıkları belirlenen PKK terör örgütüne bağlı ‘’Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi’’ne yönelik İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Maltepe, Gülsuyu ve Gülensu mahallelerinde belirlenen 13 adrese eş zamanlı operasyon düzenlendi. Toplam 16 kişinin gözaltına alındığı operasyonda, 2 ruhsatsız tabanca, molotofkokteyli yapımında kullanılan malzemeler ve çok sayıda örgütsel doküman ele geçirildi. |
06.10.2010 |
BDP İl Başkanı tutuklandı |
Şanliurfa’da geçen hafta il merkezi ve bazı ilçelerde düzenlenen eş zamanlı operasyonda gözaltına alınan 25 kişiden aralarında BDP İl Başkanı’nın da bulunduğu 8 kişi tutuklandı. Alınan bilgiye göre, 1 Ekim Cuma günü ‘’terör örgütü adına izinsiz gösteri yapma’’, ‘’molotofkokteyli atma ve bu eylemleri yönlendirme’’ ile ‘’terör örgütüne eleman temini’’ suçlamalarıyla gözaltına alınan 25 kişiden biri emniyetteki sorgusunun ardından, 4’ü savcılıkça sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı. Tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilen 20 kişiden aralarında BDP İl Başkanı İbrahim Ayhan, yardımcısı Adile Fidan, KCK operasyonu kapsamında daha önce tutuklanan Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin’in eşi Aynur Şahin ile Azize Yağız, Fatma Silgir, Nevrez Alataş, Mikail Gözek ve Mensure Engin tutuklandı, 12 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aynı operasyon kapsamında Ankara’da gözaltına alınan Ferhat Tarhan’ın da tutuklandığı öğrenildi. |
06.10.2010 |
Ek yerleştirme başvuruları başladı |
Üniversitelerdekı boş kontenjanlara yapılacak ek yerleştirme için başvurular bugün başlayacak. Adaylar 11 Ekim tarihine kadar başvuru yapabilecek. Üniversite için şansını yeniden denemek isteyenler, 2010-2011 eğitim-öğretim yılı için merkezi yerleştirmede boş kalan, yerleştirilen adayların kayıt yaptırmaması sebebiyle boşalan ve 2010-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayımlandıktan sonra açılan kontenjanlara başvurabilecek. Adaylar, 2010-ÖSYS ek yerleştirme tercihlerini, bugünden itibaren 11 Ekime kadar başvuru merkezleri aracılığıyla veya internet üzerinden bireysel olarak kendileri yapacak. 2010-ÖSYS merkezi ilk yerleştirmede tercih işlemi yapılabilen tüm ortaöğretim kurumu müdürlükleri ve ÖSYM sınav merkezi yöneticilikleri ÖSYS’de başvuru merkezi olarak görev yapacak. Başvuru süresi kesinlikle uzatılmayacak. Adaylar, 2010-ÖSYS Ek Yerleştirme Kılavuzu ile Tercih Formu’na, başvuru süresi içinde ÖSYM’nin ‘’http://www.osym.gov.tr’’ internet adresinden ulaşabilecekler. Kılavuz dağıtımı ve satışı yapılmayacak. Adaylar, tercihlerini başvuru merkezi aracılığıyla yaptıklarında ödeyecekleri 3 TL tutarındaki hizmet ücreti dışında başka bir ücret ödemeyecek. |
06.10.2010 |
AB, Türkiye’ye adil davranmalı |
Almanya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, ‘’AB’nin, tam üyelik müzakerelerinde Türkiye’ye adil davranması gerektiğini’’ söyledi. Westerweller, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) genel kurulunda konuştu ve Avrupa Konseyi’nde üst düzey yetkililerle çeşitli temaslarda bulundu. Temaslarının ardından düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplayan Alman Bakan, Türkiye’deki anayasa referandumu sonuçlarını memnunlukla karşıladıklarını bildirdi. Almanya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Westerweller, ‘’Biz bunu ileri yönde atılmış olumlu bir adım olarak görüyoruz’’ dedi. Tam üyelik müzakerelerinde tarafların karşılıklı olarak verdikleri sözleri yerine getirmeleri gerektiğini ifade eden Westerweller, ‘’Türkiye’nin sorumluluğu kriterleri yerine getirmek, AB’nin sorumluluğu da adil olmaktır’’ diye konuştu. Alman bakan, İstanbul ve Ankara’ya yaptığı ziyaretlerde, Türkiye’yi açık ve kesin bir tam üyelik perspektifi içinde gördüğünü söyledi. Alman bakanın, bu görüşleri AKPM Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmede de dile getirdiği öğrenildi. |
06.10.2010 |
Mayınzede Zeynep hızla iyileşiyor |
Hakkari’nin Geçitli köyü yakınlarında bir minibüsün geçişi sırasında meydana gelen patlamada yaralanan 1 yaşındaki Zeynep Kurt’un beklenenden hızlı gelişme gösterdiği ve bir hafta içinde taburcu olmasının beklendiği belirtildi. Zeynep bebek hızla iyileşiyor HakkÂri’nin Geçitli köyü yakınlarında bir minibüsün geçişi sırasında meydana gelen patlamada yaralanan 1 yaşındaki Zeynep Kurt’un beklenenden hızlı gelişme gösterdiği ve bir hafta içinde taburcu olmasının beklendiği belirtildi. İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Prof. Dr. Ünsal Özgen, yaptığı açıklamada, geçtiğimiz günlerde küçük bir operasyon geçiren Zeynep’in hızlı bir iyileşme gösterdiğini ifade etti. Uzmanların yaptığı inceleme sonucunda plastik cerrahisi tedavisine dahi ihtiyaç kalmayacağının öngörüldüğünü dile getiren Özgen, şöyle konuştu: ‘’Zeynep beklenenden daha hızlı bir iyileşme gösteriyor. Son olarak küçük bir operasyon yapıldı. Bir hafta içinde taburcu edilmesini beklediğimiz Zeynep’in plastik cerrahi operasyonuna daha ihtiyaç duymayacağını düşünüyoruz. Uzmanların yaptığı incelemede bu sonuca varıldı.’’ 16 Eylül’de, Hakkari’nin Geçitli köyü yakınlarında bir minibüsün geçişi sırasında meydana gelen patlamada 9 kişi ölmüş, 4 kişi de yaralanmıştı. Yaralananlardan 1 yaşındaki Zeynep bebek, tedavi için Malatya’ya getirilmişti. |
06.10.2010 |
Hanefi Avcı'nın tutukluluğuna itiraz edildi |
‘’Devrımcı Karargâh Örgütü’’ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın avukatı, tutukluluğun kaldırılması için mahkemeye başvurdu. Alınan bilgiye göre, Hanefi Avcı’nın İstanbul Barosu tarafından atanan avukatı Bahtiyar Kurt, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçede, müvekkilinin tutukluluğunun kaldırılmasını talep etti. Basın mensuplarının, Avcı’nın karara itiraz etmeyeceğini bildirdiğini hatırlattıkları avukat Kurt, tutuklama kararının alındığı gün Avcı’ya bu karara itiraz edeceğini, bunun yasadan kaynaklanan bir hak olduğunu söylediğini belirterek, şöyle konuştu: “Bugün yaptığım işlemden haberi vardır. ‘Karara itiraz etmeyeceğim, tahliyemi istemiyorum’ şeklindeki görüş kendisinin şahsî görüşüdür. Kendisi tutukluluğa itiraz etmeyeceğini ifade etmiştir. Ancak bana itirazı yapmamam konusunda açık ve net söylenmiş bir şey yoktur. Avukat olarak işin o tarafını bana bırakmıştır.’’ İ |
06.10.2010 |
Bosna’da 2. İzzetbegoviç dönemi başladı |
Bosna-Hersek’te Pazar günü yapılan seçimlerde Boşnakları temsilen Devlet Başkanlığı Üçlü Konseyi Üyeliğine merhum Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bakir İzzetbegoviç, seçildi. Bakir İzzetbegoviç, babası merhum Aliya İzzetbegoviç’in kurduğu Demokrat Hareket Partisinin (SDA) adayı olarak girdiği seçimlerde Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi üyeliğine seçildi. Bakir İzzetbegoviç, Türkiye’nin Balkanlar’daki rolüyle ilgili soru üzerine de bu rolün günden güne büyüdüğüne işaret etti. Türkiye’nin diplomasisinin çok güçlü ve inandırıcı olduğunu vurgulayan İzzetbegoviç şöyle konuştu: “Türkiye’nin bölgede olumlu bir rolü vardır, sakinleştiricidir ve doğru çözümler sunmaktadır. Türkiye, bölgeye zorla, davetsiz bir şekilde gelen biri değildir. Hem bizim için hem de Balkanlar’daki tüm ülkeler için önemli bir siyaset sergilemektedir. Umarım bu daha da geniş bir şekilde devam edecektir.” Türkiye’yi güçlü ve bilge bir ağabey gibi gördüklerine de işaret eden İzzetbegoviç, “Türkiye, doğru bir şekilde hem Boşnaklara hem de Balkanlar’daki diğer halklara yardım etmektedir. Türkiye’yi böyle görüyoruz” dedi. Bakir İzzetbegoviç, “Türk halkının çok sevdiği merhum Aliya İzzetbegoviç’in oğlu olarak bıraktığı koltuğa oturmanın nasıl bir duygu olacağı” sorusunu da şöyle cevapladı: “Aslında hala bu zaferin farkında değilim, muhtemelen onun (Aliya İzzetbegoviç’in) koltuğuna oturduğum zaman farkında olacağım. Uzun zamandır girmediğim başkan odasına girdiğimde herhalde o zaman özel bir duyguyu hissedeceğim, şu an kendimi biraz da anestezi altındaymış gibi hissediyorum. Türkler babamı çok seviyordu, ona özel bir isim de (Bilge Kral) verdiler. Bu duygularımızı somut adımlara, kültürel, ekonomik, siyasi anlamda somut işbirliklerine da çevirmeliyiz. Sadece duygu bazında kalmamalıdır, Türkler bizi, Aliya’yı seviyor, biz de onları seviyoruz ve bundan yola çıkarak daha somut şeyler yapmalıyız.” |
06.10.2010 |
Anayasanın başlangıç kısmı da değişmeli |
İKTİDAR partisinin 2007 güzünde gündeme getirip sonra askıya aldığı anayasa taslağını hazırlayan ekipten Prof. Dr. Levent Köker, 12 Eylül Anayasasının girişinde yer alan başlangıç kısmı için, “Çağdaş ve demokratik anayasalarda böyle bir başlangıç yok. Yeni bir anayasa yapılacaksa, başlangıç metni de yeniden yazılmalıdır” dedi. AKP’ye sivil anayasa taslağını hazırlayanlardan biri olan Gazi Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimi ve kamu hukuku Prof. Dr. Levent Köker, “Değiştirilemez maddelerin de yeniden formüle edilebileceğini” söyledi. Taraf ’ın sorularını cevaplayan Köker, bazı Avrupa ülkelerinin anayasalarındaki “değiştirilemez” maddelerden örnekler vererek aradaki farkı anlattı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, “Anayasa’nın ilk üç maddesine pozitif olarak dokunulabileceğine” yönelik açıklamalarına destek veren Köker, her anayasanın bir politik sürecin ürünü olduğunu, dolayısıyla politik sürecin ürettiği metin olarak anayasalarda değiştirilemez maddelerin olabileceğini de olmayabileceğini de söyledi. Prof. Dr. Köker, asıl sorunun değiştirilemez maddelerden çok, bu “değiştirilemez” denen maddelerin kapsamından kaynaklandığını kaydederek, “82 Anayasası bir darbe anayasasıdır. Böyle yazılmış olması ilelebet değiştirilemez manasına da gelmiyor. Bir siyasi sürecin sonunda yeni bir anayasa yapılacaksa bu değiştirilemez maddeler de yeniden formüle edilebilir” dedi. Prof. Dr. Levent Köker, şöyle devam etti: “Birinci madde; ‘Türkiye Devleti Cumhuriyettir.’ Kimsenin buna bir itirazı yok. İkinci maddede, ‘Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayalı, demokratik, sosyal, laik bir hukuk devletidir’ denir. Burada ‘toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı’ ile ne demek istendiği belli değil. Bu başlangıç bölümü Türkiye’nin devlet anlayışını ortaya koyduğu için önemlidir. Madde üç ile de ‘Türk vatanı ve milletinin bölünmez bütünlüğünü ve Türk devletinin ebediliğini’ vurgulayan ifadeler içeriyor. Bir de başlangıçta sözü edilen ve ikinci maddede yer alan değiştirilemez niteliğinde ‘Atatürk milliyetçiliği’ var. Atatürk isminin saygınlığı, Atatürk’ün büyüklüğünü ve dehasını bir kenara koyarsanız ‘milliyetçilik’ kelimesinin başına ‘Atatürk’ kelimesini getirmiş olmakla milliyetçiliğe anayasal bir statü ve saygıdeğer bir ideoloji niteliği kazandırmazsınız. Milliyetçilik bir siyasi ideolojidir ve ister başına ‘Atatürk’ getirin ister getirmeyin bir anayasanın herhangi bir biçimde milliyetçi bir ideoloji ile kendini tanımlaması özellikle günümüz demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmıyor.” |
06.10.2010 |
ANAYASANIN BAŞLANGIÇ KISMI DA DEĞİŞMELİ |
İktidar partisinin 2007 güzünde gündeme getirip sonra askıya aldığı anayasa taslağını hazırlayan ekipten Prof. Dr. Levent Köker, 12 Eylül Anayasasının girişinde yer alan başlangıç kısmı için, “Çağdaş ve demokratik anayasalarda böyle bir başlangıç yok. Yeni bir anayasa yapılacaksa, başlangıç metni de yeniden yazılmalıdır” dedi. DEMOKRASİYLE BAĞDAŞMAZ Anayasanın 2. maddesindeki “Atatürk milliyetçiliği” ifadesiyle ilgili olarak Köker, “Başına Atatürk kelimesini getirmiş olmakla milliyetçiliğe anayasal bir statü ve saygıdeğer bir ideoloji niteliği kazandıramazsınız. Bir anayasanın milliyetçi bir ideoloji ile kendini tanımlaması, demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmaz” dedi.
İKTİDAR partisinin 2007 güzünde gündeme getirip sonra askıya aldığı anayasa taslağını hazırlayan ekipten Prof. Dr. Levent Köker, 12 Eylül Anayasasının girişinde yer alan başlangıç kısmı için, “Çağdaş ve demokratik anayasalarda böyle bir başlangıç yok. Yeni bir anayasa yapılacaksa, başlangıç metni de yeniden yazılmalıdır” dedi. AKP’ye sivil anayasa taslağını hazırlayanlardan biri olan Gazi Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimi ve kamu hukuku Prof. Dr. Levent Köker, “Değiştirilemez maddelerin de yeniden formüle edilebileceğini” söyledi. Taraf ’ın sorularını cevaplayan Köker, bazı Avrupa ülkelerinin anayasalarındaki “değiştirilemez” maddelerden örnekler vererek aradaki farkı anlattı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, “Anayasa’nın ilk üç maddesine pozitif olarak dokunulabileceğine” yönelik açıklamalarına destek veren Köker, her anayasanın bir politik sürecin ürünü olduğunu, dolayısıyla politik sürecin ürettiği metin olarak anayasalarda değiştirilemez maddelerin olabileceğini de olmayabileceğini de söyledi. Prof. Dr. Köker, asıl sorunun değiştirilemez maddelerden çok, bu “değiştirilemez” denen maddelerin kapsamından kaynaklandığını kaydederek, “82 Anayasası bir darbe anayasasıdır. Böyle yazılmış olması ilelebet değiştirilemez manasına da gelmiyor. Bir siyasi sürecin sonunda yeni bir anayasa yapılacaksa bu değiştirilemez maddeler de yeniden formüle edilebilir” dedi. Prof. Dr. Levent Köker, şöyle devam etti: “Birinci madde; ‘Türkiye Devleti Cumhuriyettir.’ Kimsenin buna bir itirazı yok. İkinci maddede, ‘Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayalı, demokratik, sosyal, laik bir hukuk devletidir’ denir. Burada ‘toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı’ ile ne demek istendiği belli değil. Bu başlangıç bölümü Türkiye’nin devlet anlayışını ortaya koyduğu için önemlidir. Madde üç ile de ‘Türk vatanı ve milletinin bölünmez bütünlüğünü ve Türk devletinin ebediliğini’ vurgulayan ifadeler içeriyor. Bir de başlangıçta sözü edilen ve ikinci maddede yer alan değiştirilemez niteliğinde ‘Atatürk milliyetçiliği’ var. Atatürk isminin saygınlığı, Atatürk’ün büyüklüğünü ve dehasını bir kenara koyarsanız ‘milliyetçilik’ kelimesinin başına ‘Atatürk’ kelimesini getirmiş olmakla milliyetçiliğe anayasal bir statü ve saygıdeğer bir ideoloji niteliği kazandırmazsınız. Milliyetçilik bir siyasi ideolojidir ve ister başına ‘Atatürk’ getirin ister getirmeyin bir anayasanın herhangi bir biçimde milliyetçi bir ideoloji ile kendini tanımlaması özellikle günümüz demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmıyor.” |
06.10.2010 |
Erdoğan: Böyle sululuk olur mu? |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kendi parti tüzüğünü 2011 seçimlerine kadar değiştiremeyeceğini söyleyenlerin, Anayasamızı 1 haftada, 1 ayda değiştireceğini söylemesi kadar sululuk olur mu?’’ dedi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 26 maddelik anayasa değişikliği sürecinde muhalefetin ‘’bu telaş niye, seçim yaklaştı, 2011 seçimlerinden sonra yapalım’’ dediğini ifade ederek şunları söyledi: ‘’Şimdi 2011 demiyorlar. ‘Bir haftada Anayasayı değiştiririz’ diyorlar. Zam geldi ‘bir ayda değiştiririz’ diyorlar. Kendi parti tüzüğünü 2011 seçimine kadar değiştiremeyeceğini söyleyenlerin, kalkıp Anayasamızı 1 haftada, 1 ayda değiştireceğini söylemesi kadar sululuk olur mu? Yani Türkiye Cumhuriyetin Anayasası senin partinin tüzüğünden daha mı basit. Tüzük dediğin nedir ki? Hukukçu değilim ama gönder bir haftada hazırlayıp verelim. Tüzük bu... Anayasa dediğimiz olay farklı. Ana muhalefet partisinin başkanına söyledim, önünüze öyle bir kelime gelir ki haftalarınızı alır. Oturalım, çalışalım, 2011 sonrasına hazırlıklarımızı yapalım, 2011’den sonra da konsensüsü bir komisyonla beraber sağlayalım.’’ TBMM eski Başkanı Köksal Toptan döneminde komisyon kurulması için davet yapıldığını, buna ‘hayır’ dendiğini ifade eden Erdoğan, ‘’Bize uzlaşma dersi veremezsiniz. Bunlar vesikalarla ortada’’ dedi. Hazırlıklara başladıklarını belirten Erdoğan, ‘’2011 seçimlerinden sonra hodri meydan diyeceklerini’’ kaydetti. |
06.10.2010 |
Gül: Yeni anayasa en çok iş adamlarına yarayacak |
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, demokrasi ve hukuk standartlarına göre yapılacak yeni anayasanın en çok iş adamlarına yarar sağlayacağını söyledi. Trabzon Ticaret ve Sanayi Odasını ziyaret eden Gül, oda üyelerine hitaben bir konuşma yaptı. Türkiye’nin geleceğinin parlak olduğunu, inanılmaz değişim yaşandığını vurgulayan Gül, ‘’Sıkıntı yaşanıyorsa bu, değişikliklerden kaynaklanan sıkıntıdır. Yeni anayasanın demokrasi ve hukuk standartlarına göre yapılması en çok iş adamlarına yarayacak’’ dedi. Türkiye’nin hukuk standartlarının yükseltilmesiyle ekonominin de daha şeffaf hale geldiğini belirten Gül, geçmiş yıllarda Türkiye’ye güvenmeyen yabancıların artık yatırım yaptığını ve bu yatırımların kalkınmaya katkıda bulunduğunu kaydetti. |
06.10.2010 |
Saadet Partisi’nde istifa rüzgârı |
SAADET Partisi’nde (SP) Genel Başkan Numan Kurtulmuş’un ardından istifalar peş peşe geliyor. Dün SP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Sünnetçioğlu ile Erzurum, Bursa ve Gaziantep teşkilâtları istifa etti. Sünnetçioğlu, Saadet Partisi Bursa İl Başkanlığı önünde düzenlediği basın toplantısında, parti olarak 11 Temmuzdaki kongreden beri değişik bir süreç yaşadıklarını belirterek, “Geldiğimiz noktada burada siyaset yapmanın imkanı kalmamıştır. Genel İdare Kurulu üyelerimiz Ahmet Okur, Osman Mestan ve Hayrünnisa Kökbıyık olarak Saadet Partisi’nden bugün itibarıyla istifa etmeyi uygun gördük” dedi. Erzurum İl Başkanı Teoman Kümbet ise 11 Temmuzdaki kongreden bu yana yaşanan gelişmeler sebebiyle artık Saadet Partisi’nde siyaset yapma imkanı kalmadığını dile getirerek, daha fazla çatışmaya, kırgınlıklara ve anlamsız zaman kaybına vesile olmamak için Erzurum İl Yönetimi ve 16 ilçe teşkilatı olarak istifa etme kararı aldıklarını bildirdi. Gaziantep İl Başkanı Semih Simitçi de ilçe başkanları ve parti üyeleriyle Saadet Partisi Gaziantep İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, bir yıldan beri sürdürdüğü il başkanlığı görevinden istifa ettiğini bildirdi. Simitçi, bazı il yönetim kurulu üyeleri, ilçe başkanları, ilçe yönetim kurulu üyeleri, kadın kolu başkanı ve üyelerinden de istifa edenlerin olduğunu bildirdi.
Saadet Partisi Bursa İl Başkanı Hilmi Tanış ise kendisiyle birlikte yönetim kurulu üyelerinin büyük çoğunluğunun istifa ettiğini söyledi. Karacabey, Yıldırım, Nilüfer, Kestel, Keles, Mustafakemalpaşa, İznik ilçe yönetimlerinin istifalarını verdiğini dile getiren Tanış, Gemlik, İnegöl, Gürsu, Osmangazi ve Orhangazi ilçe yönetim kurullarından da bazı isimlerin partiden ayrıldığını kaydetti. Tanış, İznik ilçesine bağlı Boyalıca beldesinin Saadet Partili Belediye Başkanı Ali Çil’in de partisine istifasını sunduğunu bildirdi. SP’de daha önce de Ardahan, Kocaeli, Ordu ve Bitlis il teşkilatları istifa etmişti. |
06.10.2010 |
Evrimi sorguladı, açığa alındı |
İSRAİL Eğitim Bakanı Gideon Saar, “evrim ve küresel ısınmayla ilgili teorileri” sorgulayan, Eğitim Bakanlığının Bilim Bölümü Başkanı Dr. Gavriel Avital’i görevinden aldı. İsrail basınına göre, Saar, Dr. Avital’i, bu konudaki yazılı ve sözlü açıklamaları sebebiyle görevinden uzaklaştırdı. 2009 yılı sonunda bu göreve atandığı belirtilen Dr. Avital’in, Darwin’in evrim teorisinin geçerliliğini sorgulayan ve Tevrat’taki “yaratılış” inancı gibi, Darwinizm’in de eleştirel bir bakışla incelenmesi gerektiğini ifade eden açıklamalarının tepki çektiği belirtiliyor. Dr. Avital’in ayrıca, küresel ısınmada hava kirliğinin etkileriyle ilgili geleneksel teorilere de karşı çıktığı ifade ediliyor. Haaretz gazetesine konuyla ilgili konuşan bir bakanlık yetkilisi, “bu görüşlere sahip olan birisinin, Eğitim Bakanlığı’nda bilimadamlarının başında görev yapamayacağını” söyledi. Dr. Avital ise bakanın kendisini görevden alma hakkına sahip olduğunu belirtmesine karşın, görevinden alınmasının işini iyi yapmadığından değil, açıklamalarından kaynaklandığını doğruladı. Dr. Avital, “Ben ilkeler üzerine konuşurum ve birileri bundan hoşlanmadı” dedi. |
06.10.2010 |
Kılıçdaroğlu: İktidara gelince YÖK’ü kaldıracağız |
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde Yüksek Öğrenim Kurulu’nu (YÖK) kaldıracaklarını söyledi. Partisinin ilk Meclis Grubu toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, kendi iktidarları döneminde üniversitelerin tam özgür olacağını iddia etti. Bunun için öncelikle YÖK’ü kaldıracaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Siz üniversitelerin konuştuğunu ve görüş beyan ettiğini duydunuz mu? Şu soruyu neden kendinize sormadınız? Bu ülkede anayasa değişiyor ve üniversiteler susuyor. 12 Eylül yasalarının getirdiği nokta sessiz bir üniversite. Bir ülkenin üniversite gençliği susmuşsa o ülkede demokrasi askıda demektir. CHP iktidarında üniversiteler yöresel olarak da bilimsel olarak da özgürlüğüne kavuşturmaktır. YÖK’ü kaldıracağız. Sayın Başbakan YÖK’ü kaldırmaktan bahsediyordu şimdi ne diyor sesi çıkmıyor. Onun derdi, YÖK’ü kaldırmak değil.” |
06.10.2010 |
Bahçeli’ye göre ilk 3 maddeden bölücüler rahatsız |
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bu zamana kadar ilk üç maddenin varlığından bölücü emeller dışında rahatsızlık duyan olmamıştır” dedi. MHP Grubu, Genel Başkan Devlet Bahçeli başkanlığında toplandı. Bahçeli, İstiklal Marşı okunması ve saygı duruşu ile başlayan toplantıda yaptığı konuşmada, Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilk üç maddesiyle ilgili kaygı verici değerlendirmelerin yapılmaya başlandığını ifade etti. Bu değerlendirmelerin, ‘’kafaların içindeki gizli tarafları ortaya çıkarması bakımından anlamlı olduğunu’’ söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti: ‘’Özellikle bu fikir sahibinin Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatı taşıyor olması da dramatik ve sancılı bir aşamaya geldiğimizi göstermiştir. Bölücü niyetlerle örtüşen bu yaklaşımın, anayasayı koruyan bir kurumun başından gelmesi, çözülmenin her tarafa yayıldığına işaret etmektedir. Açıktır ki Anayasanın ilk üç maddesiyle başlatılacak tartışmaların duracağı, kesileceği bir yer ve nokta yoktur. Bu zamana kadar ilk üç maddenin varlığından bölücü emeller dışında rahatsızlık duyan olmamıştır. Burada aklımıza, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bir rol paylaşımında taraf olduğu hususu gelmektedir. Çünkü verilen izlenim bu yöndedir. Eğer böyle değilse, durduk yere ve üstelik ilk üç maddeye yönelik mütecaviz eğilimlerin ve girişimlerin varlığı biliniyorken, sözü edilen değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerin pozitif ilerletilmesi, Cumhuriyetimizin negatif geriletilmesinden başka bir manaya gelmeyecektir.’’ |
06.10.2010 |