24 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dünya

 

İsrail vahşeti BM raporuyla belgelendi

BM uzmanları, İsrail’in, Gazze Şeridi’ne yardım konvoyuna baskında ve sonrasında “uluslar arası insan hakları yasası” da dahil uluslar arası hukuku ihlâl ettiğini bildirdi.

İsrail’in yaptıkları vahşet düzeyinde BM İnsan Hakları Konseyinin bilirkişi heyeti, İsrail’in, insani krizin yaşandığı bir dönemde Filistin toprağına deniz ablukası uygulamasının “yasa dışı” olduğunu belirtti. Üç uzmandan oluşan heyet, İsrail’in yardım filosuna verdiği askerî karşılığın “orantısız” ve “kabul edilemez gaddarlık düzeyinde” olduğunu kaydetti. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yardım götüren filodan Mavi Marmara gemisine düzenlediği baskında 9 Türk vefat etmişti. Cenevre / aa

“TÜRK TARAFI HAKLI”

BM İnsan Hakları Konseyi’nin, Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara saldırısıyla ilgili olarak açıkladığı raporda, “Türk tarafının bu konuyla ilgili olarak tüm dediklerinin ve haklı olduğunu anlattığı her şeyin yer aldığı” belirtildi. Diplomatik kaynaklar, BM İnsan Hakları Konseyi’nin raporunun sonuçlar bölümünün son derece önemli olduğunu, burada ‘’İsrail’in uluslar arası insan hakları hukuk ve uluslar arası insancıl hukuku ihlâl ettiğinin kuvvetli ifadelerle vurgulandığını’’ bildirdiler. 4. Cenevre Sözleşmesinin 147. maddesi uyarınca kasten öldürme, işkence, insan bedenini kasten ciddî yaralama gibi suçların kovuşturulmaya tabi tutulması için açık delil bulunduğunun da raporda tesbit edildiğini kaydeden kaynaklar, aynı raporda, ‘’bütün mağdurların haklarının güvence altına alınması gerektiğinin, bu ciddî cinayetlerin faillerinin kimliklerinin İsrailli yetkililerin desteği olmadan belirlenemeyeceğinin’’ de yer aldığını ifade ettiler. Diplomatik kaynaklar, raporda İsrail’in Konsey ile işbirliği yapmaktan kaçındığının da yer aldığını, İsrail hükümetinin en hızlı şekilde harekete geçerek İsrail silâhlı kuvvetlerinin gayri hukukî faaliyetleri sonucunda ölenlerin yakınlarına yeterli ve en hızlı şekilde tazminat sağlanması gerektiğinin vurgulandığını belirttiler. Kaynaklar, raporun son derece açık olduğunu ve Türk tarafının görüşlerini desteklediğini belirterek, Türk tarafının bu konuyla ilgili olarak bütün dediklerinin ve haklı olduğunu anlattığı her şeyin raporda yer aldığını, Türkiye’nin başından beri Konsey ile işbirliği yaptığını ve kendinden istenen her türlü belge ve bilgiyi verdiğini söylediler.

İSRAİL İÇİN

YENİ BİR

MAHCUBİYET

BM raporuna yer veren İngiliz The Guardian gazetesi, raporun İsrail için uluslar arası alanda yeni bir mahcubiyet olduğunu yazdı. Birçok Avrupa ülkesinin, BM İnsan Hakları Komisyonu’na çoğunlukla gelişmekte olan ülke temsilcilerinden oluştuğu için kuşkuyla baktığını yazan The Guardian, raporun konvoya yapılan saldırıdan sonra İsrail için yeni bir mahcubiyet olduğu yorumunu yaptı. Raporu son dakika haberi olarak aktaran BBC kanalı ise BM İnsan Hakları Komisyonu’nun raporu hazırlarken İngiltere, İsviçre ve Ürdün’den çok sayıda görgü şahidinin görüşlerine başvurduğunu ancak İsrail’in bunun dışında tutulduğunu iddia etti.

Davutoğlu: Tarafsız bir rapor, memnunuz

New York’ta temaslarını sürdüren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in 9 Türk’ün ölümü ile sonuçlanan Mavi Marmara baskınını “Yasa dışı, orantısız ve kabul edilemez gaddarlık” olarak niteleyen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin raporunu değerlendirdi. Davutoğlu, “Gerçekten son derece objektif bir şekilde, tarafsız bir şekilde kaleme alınmış. Rapor bir kere sağlam delillere dayanıyor. Tamamıyla hukukî bir dil kullanılmış. Olayın politik yanından daha çok hukukî arka planı üzerinde durulmuş” dedi. Türkiye’nin raporu takdirle karşıladığını vurgulayan Davutoğlu, “Bu raporun tabiî belli bir yankısı olacak. Türkiye olayın gerçekleştiği 31 Mayıs’tan bu yana hep uluslar arası hukuk dilini kullandı. Hep en doğal haklarını koruyacağını ifade etti, ama bunu da rasyonel, tamamiyle uluslar arası toplumun vicdanını ve uluslar arası normları yanına alarak yaptı. Biz tarafsız bir komitenin oluşmasına büyük önem veriyorduk. İnsan Hakları Konseyi’nin oluşturduğu komisyonun da sağlam delillerle güçlü bir rapor çıkaracağını bekliyorduk. Bu anlamda bizim beklentilerimizi karşılayan bir rapor” diye konuştu. İSRAİL DIŞİŞLERİ: BİZİM İÇİN SÜRPRİZ DEĞİL İSRAİL Dışişleri Bakanlığı, BM İnsan Hakları Konseyi’nin, Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırıyla ilgili raporunda “taraflı, siyasî ve aşırıcı yaklaşım sergilediğini” öne sürdü. İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Andy David, Konseyin soruşturmadan önce de İsrail’i suçladığını hatırlatarak, “soruşturmadan sonra da İsrail’i kınamasının sürpriz olmadığını” söyledi. Bakanlık açıklamasında, “İsrail’in, uluslar arası hukuku dikkatle gözeten ve gerektiğinde kendisiyle ilgili soruşturma yapabilen demokratik ve yasalara uyan bir ülke” olduğu savunularak, İsrail’in her zaman bu şekilde hareket ettiği, Gazze’ye düzenlenen Kurşun Dökme operasyonundan sonra da soruşturmaların bu şekilde yürütüldüğü ifade edildi. Bu arada, Gazze’nin kontrolünü elinde tutan Hamas’ın sözcüsü Fevzi Barhum, raporun, İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin, sadece Filistin halkının değil, aynı zamanda Filistin halkına dayanışmasını göstermek için gelen masum insanların da haklarını ihlâl ettiğini vurguladığını belirtti. Barhum, artık raporun uygulamaya konulması ve işgalci komutanların işledikleri suçlar için yargılanmalarını sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulması gerektiğini ifade etti.

24.09.2010


 

‘Kur’ân yakma’ kınansın

İSLÂM ülkeleri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin, ABD’de Kur’ân-ı Kerim yakılması planlarını kınaması için harekete geçti. İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) adına Pakistan tarafından sunulan tasarıda, ‘Kur’ân Yakma Günü’nün kınanması isteniyor.

Konseyde İKT ve müttefiklerinin çoğunluğa sahip olması dolayısıyla tasarının kabul edilmesi bekleniyor. Tasarıda Floridalı papaz Terry Jones’un hoşgörüsüzlük, ayrımcılık ve Müslümanlara saldırı içeren planlarının İslâm’a karşı küresel bir kampanyanın parçası olduğu belirtiliyor. İKT, Birleşmiş Milletler’in ‘İslamofobi’ kavramını tanıması için de yoğun girişimlerini sürdürüyor.

24.09.2010


 

Katin’de yeni belgeler

RUSYA'NIN 1940 yılında Katin Ormanı’nda Polonyalı esirlerin öldürülmesiyle ilgi 20 bin yeni belgeyi Polonya tarafına verdiği bildirildi. Rus Savcı Saak Karapetyan, Polonya tarafına verilen belgelerde, Katin Ormanı’nda infaz edilen Polonyalı mahkûmların tam listesi ve mahkûmların Katin Ormanı’na nakledilmesi emrinin bulunduğunu kaydetti.

Rusya, Polonya’ya Mayıs ayında Katin Katliâmı ile ilgili 67 dosyalık belgeyi teslim etmişti. Sovyetler Birliği liderlerinden Josef Stalin, 5 Mart 1940’ta KGB’nin selefi gizli servis NKVD’ye, Kızıl Ordu tarafından esir alınan 22 bin savaş esirini öldürmeleri emrini vermişti. Polonya, Rusya’nın Belarus sınırı bölgesinde bulunan Smolensk şehrine yakın Katin Ormanı’ndaki 3 ayrı toplama kampında tutulan doktor, avukat, öğretim üyesi, mühendis, polis ve rahip yedek subaylarından oluşan Polonyalı 22 bin savaş esirinin katledildiğini belirtiyor.

24.09.2010


 

Beyaz Saray’daki iç savaş kitap oldu

ABD Başkanı Barack Obama ve danışmanlarının, Afganistan politikası yüzünden 20 aydır birbirleriyle çekiştiği iddia edildi.

İddia, Amerikalı ünlü gazeteci Bob Woodward’un henüz piyasaya çıkmayan kitabı “Obama’nın Savaşları”nda dile getirildi. Kitabın Amerikan medyasına sızan bir bölümünde Woodward, yönetimin fikir ayrılığı içinde olduğunu, Obama’nın ulusal güvenlik ekibindeki önemli isimlerin Başkan’ın Afganistan stratejisinden şüphe duyduğunu yazdı. ABD’nin eski başkanlarından Richard Nixon’ın istifasına yol açan Watergate Skandalını ortaya çıkartan gazeteci Woodward, Obama’nın Afganistan’a 30 bin takviye asker gönderme kararıyla ilgili de farklı görüşler olduğunu öne sürdü.

24.09.2010


 

Barışı Rus Yahudileri engelliyor

ABD eski başkanlarından Bill Clinton, Ortadoğu’da barışın sağlanmasına en büyük engelin İsrail’e göç eden Rusya kökenli Yahudiler olduğunu söyledi. Eski Başkan, “İsrail’in yüzde 16’sı Rusya kökenli Yahudiler... Filistin’le başlatılan barış sürecinde en gerçek tehlike de bu” değerlendirmesinde bulundu.

ABD eski başkanlarından Bill Clinton, Orta Doğu’da barışın sağlanmasına en büyük engelin İsrail’e göç eden Rusya kökenli Yahudiler olduğunu öne sürdü. New York’ta ‘Clinton’ın Küresel Girişimi’ başlıklı konferansta konuşan eski Başkan, “İsrail’in yüzde 16’sı Rusya kökenli Yahudiler... Filistin’le başlatılan barış sürecinde en gerçek tehlikede bu...” değerlendirmesinde bulundu. Clinton’a göre Rusya kökenli Yahudiler, İsrail’in mevcut topraklarından geriye gitmesini asla kabul etmiyor. Orta Doğu’daki gelişmelere de değinen ABD eski Başkanı Clinton, “İsrail ordusunda genç askerlerin çoğunluğunu Rus göçmenlerin çocukları oluşturuyor. Onlar da topraklarının bölünmesine en sert çıkan kesim. Bu muazzam bir sorun oluşturuyor. İsrail farklı bir ülke olmuş. İsrail nüfusunun yüzde 16’sı Rus kökenli Yahudiler” dedi. Clinton, konuyla ilgili Rus kökenli politikacı Natan Şaranski (Sovyet döneminde hapishanede yatan muhalif Yahudi) ile tartışmasını da örnek verdi. 2000 yılında barış önerisini ortaya attığında karşısında dönemin bakanı Şaranski’yi bulduğunu anlatan Clinton, “Natan sorun ne? diye sordum. O da bana, “Bu öneriye evet diyemem, çünkü ben Rusum. Ben büyük bir ülkeyi terk edip küçük bir ülkeye gelmişim. İstiyorsunuz ki, bu küçük ülkenin yarısını kesip atayım. Hayır, teşekkür ederim” diye konuştu.

24.09.2010


 

Kara Kıt’a yoksulluğu yenemiyor

BİRLEŞMİŞ Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) yayımladığı raporda, bazı Afrika ülkelerinin kalkınmada ve ihtilâfları azaltmakta büyük başarı elde etmiş olsalar bile, çoğu Afrika ülkesinin yoksulluğu yenmekten çok uzak olduğu belirtildi.

2015 yılına kadar dünyada yoksulluk ve açlıkla mücadele, temel eğitim ve cinsel eşitlik gibi Bin Yıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasında gelinen noktayı değerlendirme amacı taşıyan ve New York’ta sona erecek olan “BM Binyıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi” çerçevesinde yayımlanan rapor, çoğu Afrika ülkesinin BM tarafından 2015 yılı için belirlenen yoksulluk ve açlıkla mücadelede hedeflerine varabilmesinin çok zor olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre, 1999 yılında Afrikalı çocukların yüzde 58’i, 2008’de yüzde 76’sı ilkokula gidiyordu. Halen 100 erkek çocuğa karşın 91 kız çocuğu okula gidiyor. Raporda, on yıl önce Afrikalıların yüzde 49’unun temiz su kullanabildiği, bu rakamın bugün yüzde 60 olduğu belirtildi. Afrika ülkelerinin AİDS’e karşı mücadelede ve kadınların seçilmesi konusunda ciddî ilerlemeler kaydettiği bildirilen raporda, anne ve çocuk sağlığı konusunun hâlâ ağır bir sorun teşkil ettiğini ifade edildi.

Afrika ülkelerinin gıda, enerji, mali ve ekonomik krizlere rağmen, daha iyi bir yönetim konusunda da ilerlemeler kaydettiğini bildirilen UNDP’nin raporunda, yapısal sorunlardan ve bazı katı kültürel alışkanlıklardan dolayı, bütün Afrika Kıt'asının BM tarafından 2015 yılı için belirlenen yoksulluk ve açlıkla mücadelede hedeflerine varabilmesinin zor olacağının altı çizildi.

Raporda, Afrika ülkelerinin, altyapı projeleri başta olmak üzere, kamu sektöründeki yatırımlara hız vermesi, özel sektörle ortaklıklar kurulmasının ve Afrika’nın güney yarımküre ülkeleriyle işbirliği yapmasının önemine işaret edildi.

24.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.