Aile-Sağlık |
Uyuşturucuya karşı seferberlik MillÎ Eğitim Bakanlığı, yeni eğitim-öğretim yılında okullarda ‘’madde bağımlılığıyla mücadele’’ başlatıyor. Mücadeleye, yönetici, öğretmen ve velileri eğitmekle başlayacak olan Bakanlık, madde kullanımına ilişkin bilgilerin, öğrencilerde görülen belirtilerin, bu öğrencilere karşı nasıl bir tavır alınacağının ve ortaya çıkacak hukukî durumun anlatıldığı kitapçıklar hazırladı. Kitapçıklarda, aile içi çatışma ve şiddet, aile bütünlüğünün bozulması, cinsel istismar, yoksulluk ve sosyal güvenlik haklarından mahrumiyet, internet bağımlılığı ve bilgisayar oyunları gibi etkenlerin madde bağımlılığında risk oluşturduğu vurgulandı. Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, ‘’Madde Bağımlılığı ile Mücadele’’ başlıklı, yönetici, rehber öğretmen, öğretmen ve anne-babalar için ayrı ayrı hazırlanan kitapçıklar için yazdığı önsözde, uyarıda bulundu. Hayat şartlarının ve teknolojik gelişmelerin insan ilişkilerini değiştirdiği ve yalnızlaştırmayı arttırdığı günümüzde, çocukların sağlıklarını ve üretkenliklerini tehdit eden zararlı yönelimlere kolaylıkla başvurabildiklerinin görüldüğünü vurgulayan Çubukçu, şunları kaydetti:’’Dünya genelinde endişe verici boyutlara ulaşan madde bağımlılığı sorununun, ülkemizi de yakından ilgilendiren bir gelişme olduğu, zaman zaman karşılaşılan yaşantı örneklerinden anlaşılmaktadır. Madde bağımlılığından korunmada riskler hakkında bilinç sahibi olmak, eğitimcilerimizi anne-babaları, çocuk ve gençlerimizi risklerden koruyucu tedbirler almak, içinde yaşadığımız çağın zorunluluklarından biri halini almaştır. Bu bilinç ve korunma, aynı zamanda ülke geleceğimiz açısından hayatî önem taşımaktadır. MEB olarak ülkemiz ve okullarımız genelinde madde bağımlılığı ile mücadelede koruyucu ve önleyici çalışmaların yapılmasına büyük önem veriyoruz. Bu kapsamda yürütülecek çalışmalarda okul rehber öğretmenlerine (okul psikolojik danışmanlarımıza) önemli görevler düşmektedir. Madde Bağımlılığı ile Müdacele el kitaplarının bu görevin yerine getirilmesinde rehber öğretmenlere destek olması amaçlanmıştır. Bu kaynak kitaplar madde bağımlılığı konusunda ortak bir anlayış ve bilincin gelişmesine de katkı sağlayacaktır.’’ Madde bağımlılığının oluşmasına, ‘’bireysel ve ruhsal özelliklerin, çevresel sebeplerin, maddeye ulaşmanın ve maddeyi temin etmenin kolaylığının, akran-arkadaş grubunun, ailenin yaşadığı çevrenin özelliklerinin, ailenin eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyi ile toplumun madde kullanımına yönelik bakış açısının ödüllendirici olmasının’’ sebep olduğu ifade edildi. Kitapçıkta, madde bağımlılığı riski oluşturan durumlara da yer verildi. ‘’Ruhsal sorunları ya da bağımlılığı olan ebeveynin bulunduğu kaotik ortam, anne-babanın olumsuz davranışları, ebeveyn-çoçuk ilişkisindeki bağlanma veya ilgi eksikliği, sınıfta aşırı utangaçlık ya da şiddet içeren davranışlar, okul başarısında düşüş, sosyal becerilerin zayıf olması, olumsuz davranışlar sergileyen arkadaşlar edinme’’madde bağımlığında risk oluşturan etkenler’’ olarak gösterilen kitapçıkta, okul öncesi, ilköğretim ve ergenlik dönemlerindeki riskler ayrı ayrı belirtildi. Kitapçıkta ergenlik döneminde risklerin madde bağımlılığına yol açabileceği belirtildi. AİLELER NELER YAPABİLİR? Çocukları ve gençleri risklerden korumak için neler yapılabileceği konusuna da değinilen kitapçıkta, aile içi sağlıklı iletişimin önemli olduğu vurgulandı.Kitapçıkta, iletişimin ‘’altın anahtarının’’ etkili dinleme olduğu belirtilerek, fiziksel ceza uygulamanın, aşırı kontrolün ve baskının zararlı olduğu ifade edildi. Aşırı hoşgörünün ve alttan almanın da en az aşırı sertlik veya duygusuzca davranmak kadar sorun yaratacağı kaydedilen kitapçıkta, çocuğa sevildiğinin hissettirilmesinin önem taşıdığının altı çizildi. Çocuğa gerektiğinde ‘’hayır’’ diyebilmek gerektiği belirtilen kitapçıkta, çocukların farklı uğraş alanları edinmesinin önemine işaret edildi. Çocuklarla sadece sorun olduğunda değil, her zaman konuşmak gerektiği vurgulanan kitapçıkta, çocuklara sorumluluk verilmesinin, onlara zaman ayrılmasının yarar sağlayacağı anlatıldı. Kitapçıkta, ailelere, madde kullanımından şüphelenildiğinde şu yöntemleri izlemeleri önerildi: *Çocuk fark ettirilmeden izlenmeli, *Kullanıldığından şüphe edilen bağımlılık yapıcı maddeyle ilgili bilgi edinilmeli, *Öfke ve duygu durumunun kontrol edildiğinden emin olup, hazır hissedildiğinde iyi bir konuşma ortamı oluşturup konuşulmalı, *Duygu ve düşünceler net bir şekilde paylaşılmalı, *Çocuk bu durumu reddettiğinde izlemeye devam edilmeli, sonrasında tekrar konuşmak denenmeli, *Yine reddetme söz konusu olduğunda hakem niteliğindeki üçüncü bir şahıstan yardım alınmalı. |
16.09.2010 |
ÇOCUĞUNUZUN OKULDA DAHA BAŞARILI OLMASI ELİNİZDE Clinic Levent Beyin ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Serdar Dağ, okul çağındaki çocukların daha başarılı olmanın önemli noktalarını açıklayan bir değerlendirme yaptı. Dağ, yaptığı açıklamada şöyle dedi: Okula giden çocuğunuz her gün bir yığın dersle baş etmek zoruna kalıyor. Onlara bu zorlu dönemde yardımcı olacağınız en önemli konuları gözlemleyerek dikkat algısını geliştirmek ve hiç kuşkusuz doğru beslenme ile zihinlerinin açıklığına katkı sağlamak. Çocuklarda dikkat eksikliği başarısız olmasında önemli rol oynamaktadır, bu hastalığın giderilmesi için bilinmesi gereken önemli hususlar:
nOkul çağındaki çocuklarda sıkça görülen dikkat eksikliği rahatsızlığı çocukların başarısını olumsuz yönde etkilemektedir. nDikkat eksikliği aileden gelen bir sorun olabilmektedir. Ancak zekâ geriliği oluşturmaz otizm ile ilgisi yoktur. nDikkat eksikliği ilâçla tedavi edilebilecek bir hastalıktır. İlâç tedavinin temelini oluşturur. Bunun yanında, ailenin çocuk yetiştirme becerisi tedaviye büyük katkı sağlamaktadır. Doktorun hastalıkla ilgili olarak aile ve öğretmenine yol göstermesi önemli bir husustur. nHastalık kalıcı bir hasar bırakmaz, ancak iyi bir tedaviyle kontrol altına alınabilmektedir. nAltının özellikle çizilmesi gereken konu; hastalığın tedavisinde ailelere düşen görevlerini yerine getirmeleridir. Okul döneminde çocuğunuzun algılarını açık tutmak ve konsantrasyonunu arttırmak için bazı besinler: BALIK: Yağlı balıklar beyin büyümesi ve fonksiyonu için temel öneme sahip olan DHA ve EPA omega-3 yağ asidi kaynağıdır. Beslenmelerinde bu yağ asitleri bol bulunan kişilerin genel yetenek testlerinde daha başarılı oldukları bilinmektedir. YAĞLI TOHUMLAR: Badem, fındık, ceviz, fıstık gibi yağlı tohumlar içerdikleri omega-3 ve omega-6, magnezyum ve çinko ile beyin gelişiminde ve hafızanın güçlendirilmesinde önemli rol oynarlar. YUMURTA: Yumurta iyi bir protein kaynağı olduğu gibi, sarısında bulunan kolin bellek gelişiminde önemli bir rol oynar. RAFİNE OLMAYAN TAHILLAR: Beynin sürekli glukoza ihtiyacı vardır. Rafine olmayan tahıllardaki lifler vücutta glukozun salınımını düzenler. İlâveten sinir sistemini sağlıklı kılan B vitaminleri içerirler. Bulgur, çocuklar için hem besleyici hem de sevdikleri bir tahıl seçeneğidir. Yulaf, hem zengin bir enerji kaynağı olmasının ve bol lif içermesinin yanında sinir sisteminin tam kapasiteyle çalışması için gerekli olan iyi bir E ve B vitamini, potasyum ve çinko kaynağıdır. ÇİLEK, FRENK ÜZÜMÜ, YABAN MERSİNİ, BÖĞÜRTLEN, AHUDUDU: Bu koyu renkli meyve ailesi yüksek düzeyde antioksidan içerir. Göz, diş eti ve genel sağlık için gerekli A vitamini ve C vitamini içerirler. Çalışmalar belleği güçlendirdiklerini göstermiştir. BAKLAGİLLER: Protein ve kompleks karbonhidrat artı lif deposu olan baklagiller, bol miktarda vitamin ve mineral içerdiklerinden özellikle öğle yemeğinde yendiklerinde çocuğun zihinsel faaliyetlerinin öğleden sonra yüksek düzeyde kalmasına yardımcı olurlar. RENKLİ SEBZELER: Domates, bal kabağı, havuç, ıspanak, beyin hücrelerine güç ve sağlık veren antioksidan kaynaklarıdır. SÜT VE YOĞURT: Süt ürünleri, güçlü kemik ve dişler için gerekli D vitamini ve kalsiyum içermelerinin yanı sıra enzimlerin yapımı için gerekli protein, karbonhidrat ve B vitaminleriyle doludur. ET: Ette bulunan demir, çocukların okuldaki enerjileri ve konsantrasyonları için temel öneme sahip bir mineraldir. Yağsız et, en iyi emilebilir demir kaynaklarından biridir. Ette ayrıca belleğe yardımcı olan çinko ve bazı B vitaminleri bulunur. Ailenin huzurunu ve dengesini tehdit eden olaylar arasında okul başarısızlığı önemli bir yer tutar, fakat çocuğun okul başarısızlığının tek sebebi hastalık değildir.
1) Ailedeki sorunlar anne, babanın çocuğa karşı tutumu, çocuktan yapabileceğinden fazla başarı istemek. 2) Okulun ve okuldaki öğretmenlerin etkisi. 3) Maddî manevî sınırlı imkânların etkisi. 4) Arkadaşların etkisi. 5) Çocuğu yaşından daha önce okula göndermek, yani fiziksel olgunlukta eksiklik okul başarısını etkiler. Fakat bunlar psikolojik hadiselerdir. Herhangi bir hastalığın sonucu değildir. Yukarıdaki saydığım hadiseler iyi tesbit edilirse, durum düzelir. |
16.09.2010 |
Çocukların sırt çantalarını ağırlaştırmayın Omurga hastalıkları gelişmiş toplumlarda en sık karşılaşılan ve sakatlığa yol açan problemlerden birisidir. Yapılan çeşitli çalışmalar sonrasında okul çağı çocuklarında bel ağrısı görülme sıklığının % 70 olduğu görülmüştür. Bu oran oldukça yüksektir. Bilinen bir başka gerçek de genç yaşta bel ağrısı çekenlerde, daha ileri yaşlarda da bel ağrısı yaşanma riskinin arttığıdır. İşte bu sebeple okul çağındaki çocukların ve gençlerin, erken dönemlerden itibaren bel ağrısından korunmaları konusunda gerekli eğitimlerin verilmesi ve ergonomik olarak doğru ekipmanların seçilmesi gerekmektedir. Omurganın tekrarlayan statik yüklenmesi sadece erişkinlerde değil aynı zamanda çocuklarda da bel ağrısı için risk faktörüdür. Erişkinlerde ağırlık taşınmasının omurga üzerindeki etkileri biyomekanik ve fizyolojik olarak değerlendirilmiş olup, çalışma şartlarında bir takım düzenlemeler yapılmaya çalışılmış, hatta bazı ülkelerde omurgaya binen yükün nasıl olması gerektiği kanunlarla düzenlenmiştir. Sırt çantası, okul çağı çocuklarında en sık karşılaşılan yüklenme sebebidir. Ağır sırt çantası taşımak, okul çocuklarının gelişmekte olan eklem, kas ve ligaman yapılarında zorlanmalara sebep olarak belde kas gerginliği mekanizmasını tetikleyebilir, bozuk yürüyüş, kötü postür ve hatta ciddî kronik bel ağrılarına yol açabilir. Bu sebeple çocukların taşıdıkları sırt çantalarının ağırlıklarının hesaplanması ve gereğinden fazla yüklenmemeleri önem kazanmaktadır. Sırt çantası çeşitli sebeplerden dolayı sırt ve bel ağrısına neden olmaktadır. Özellikle ağırlıklarına bağlı olarak; mekanik olarak omurganın aşırı yüklenmesi ve uygun olmayan pozisyonda taşınması sonucu ortaya çıkan postür bozukluğu gibi durumlar sırt ve bel ağrısı oluşturmaktadır. Ayrıca ağır yüklenme, vücuda uygulanan yükün pozisyonu, yükün şekli ve büyüklüğü, taşıma süresi, çocuğun fiziksel ve ruhsal durumu bir araya gelerek ağrıya sebep olmaktadır. Sırt çantasının şekli, taşıma biçimi ve çantanın ağırlığı postür ve kalp-solunum sistemi üzerinde de önemli etkilere sahiptir. Aynı zamanda postür bozukluğunun da solunumu etkilediği göz önüne alınacak olursa, bu konu daha da önemli hale gelmektedir. Birçok okul çantası vücut ağırlığının yaklaşık % 10’u veya daha fazlasıdır. Hatta bu ağırlığın bazen vücut ağırlığının % 20’sinin üzerinde olduğu belirlenmiştir. Kötü duruş, bilgisayar karşısında yanlış oturma, okul sıralarının uygun olmaması gibi, bu yaş grubunu tehdit eden başka faktörler de vardır. Ancak sırt çantası da tek başına doğrudan duruş şeklini bozarak sırt ağrısına sebep olmaktadır. Bunun yanında solunum sistemi ve kalp-damar sistemi üzerinde de olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir.
Neler yapilmalidir?
nSırt çantaları ve içindeki ağırlıkların toplamı çocuğun vücut ağırlığının % 10’undan az olmalıdır. nAğırlık çanta içerisinde uygun dağıtılmalı ve daha ağır eşyalar sırta ve bele yakın gözlere konmalıdır. nSırt çantaları uzun süreli taşınmamalı, uzun süre ayakta kalınacaksa çıkarılmalıdır. nOrtopedik/ergonomik (iki geniş ve destekli omuz askısı ve bel kemeri bulunan, hafif) çantalar tercih edilmeli, asla ekonomik tasarruf yapma yoluna gidilmemelidir. nSırt çantası her iki omuzdan asılarak düzgün şekilde taşınmalıdır. nAğır çantalarda kalça kayışı kullanılmalı, kayışları geniş ve yumuşak çanta tercih edilmelidir. nSırt çantasının her iki kayışı birlikte kullanılmalı ve belin 5 cm. yukarısında duracak şekilde, sağlam bir biçimde tesbit edilerek ayarlanmalıdır. nDoktorun önerdiği sırt adalelerini geliştirici egzersizlerin yapılması sağlanmalıdır. nTekerlekli sırt çantaları tercih edilmelidir. nÖğrencilerin okulda kilitli dolapları olmalı, eve sadece ihtiyaçları olanları taşımalıdırlar. nÖğretmenler ve veliler, ağır çanta ve ağır kitap taşıma sorununu konuşmalıdırlar. nBütün kitabı taşımak yerine sadece ilgili kısımların fotokopisi çekilebilir. nAile bireyleri olarak çanta temizliği yapılmalı ve ihtiyaç duyulmayan malzemeler çantadan çıkarılmalıdır. nÇocuk sık sırt ağrısından yakınırsa doktoru ile mutlaka konuşulmalıdır nDoğru kaldırma tekniği kullanılmalı ve çocuklara ağır çantaları dizden eğilerek kaldırmaları gerektiği öğretilmelidir nBu konuda gerek okul yöneticileri ve ilgili merciler, gerekse çocuklar ve aileler eğitilerek; sağlıklı nesillerin yetişmesinde katkıda bulunulmalıdır. |
16.09.2010 |
Okula yeni başlayan çocuklar göz ve kulak muayenesinden geçirilmeli Okula yeni başlayan çocukların mutlaka duyma ve görme testinden geçirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, iyi duymayan ve iyi görmeyen öğrencinin derslerinde başarılı olamayacağı gibi arkadaş çevresiyle de uyum sağlamayabileceği uyarısında bulunuyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Cevdet İzmirli, öğrenmenin duyma kabiliyeti ile ilişkili olduğunu belirterek, duyma sorunu yaşayan öğrencinin hem okula uyum sağlamada, hem de derslerinde başarılı olamayacağını söyledi. İzmirli, duyma kaybı olup da yeni okula başlayan öğrencilerin okula gitmek istemeyeceğini, okulda huzursuzluk yaşayabileceğini dile getirerek, “Çocuğunuzun okula gitmemek istemesinin nedenleri arasında işitme kaybı yaşaması da olabilir. Bu sebeple veliler okula yeni başlayan çocuklarını mutlaka kulak muayenesi yapılmalı, işitme kaybı olup olmadığına bakılmalıdır. Artık hastanelerimizde çok kolay ve hızlı bir şekilde işitme testleri yapılabiliyor.” dedi. Öğrencide duyma kaybı olup olmadığını biraz dikkatle, hem velinin hem de okulda öğretmenin kolaylıkla anlayabileceğinin altını çizen İzmirli, şu bilgileri verdi: “Çocuk okulda dersi dinlemiyor, başka şeylerle uğraşıyor, sorulan sorulara yüksek sesle cevap veriyor ve dudak okumaya çalışıyorsa bu duymadığının bir işareti olabilir. Evde ise yüksek sesle müzik dinlemesi ve televizyon izlemesi yine duymadığının bir belirtisi sayılabilir. Çocuklarda böyle bir durum söz konusuyla hemen bir uzman doktora götürülmesi ve muayene ve işitme testi yapılması gerekir.” Duyma kaybının en önemli sebepleri arasında tedavi edilmeyen üst solunum enfeksiyonları ve kabakulak geldiğini vurgulayan İzmirli, “Eğer mümkünse okullarda duyma ve görme taraması yapılmalı, sorun yaşayan öğrencilerin tedavilerinin edilmesi gerekiyor” diye konuştu. |
16.09.2010 |