Aile-Sağlık |
Klimayla serinlerken boyun ve sırtınız ağrımasın DENİZLİ Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Yahya Ceylan, aşırı sıcaklarda klima kullanımının artmasının, boyun, bel ve sırt ağrıları şikayetiyle doktora gelen sayısında artışlara sebep olduğunu söyledi. Ceylan, aşırı sıcaklarda klima karşısında serinlemek isteyenleri dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyararak, bilinçsiz klima kullanımının kas -iskelet sistemini olumsuz etkilediğini belirtti. ‘’Aşırı sıcaklarda klima kullanımının artması, boyun, bel ve sırt ağrıları şikâyetiyle doktora gelenlerin sayısında artışlara neden olmakta’’ diyen Ceylan, şöyle konuştu: ‘’Genel olarak aşırı güneşte kalınması ve terleme sonrası klimalı ortamda bulunulması sonucu, kas kasılmasına bağlı ağrılar ile ani boyun ya da bel tutulması görülüyor. Klimalı ortamda fazla kalınması ve özellikle klimanın direkt olarak üzerimize doğru üflediği ortamlarda da ciddi boyun, sırt ve bel ağrıları oluşabiliyor. Ağrılar, sıcak ortamda terleyen boyun, sırt ve bazen bel bölgesinin, aniden soğukla karşılaşması sonucunda meydana geliyor. Böyle bir durumda, kasta bir kısalma yani spazm oluşuyor. Kas spazma tek başına ağrılı bir durum. Ama eğer bu spazma, bir boyun fıtığı, kireçlenme, skolyoz adı verilen omurga eğrilikleri eşlik ediyorsa tutulmalar kaçınılmaz oluyor. Boyun kaslarında gelişen spazm, gerilim tipi baş ağrısına neden oluyor. Yine hastanın migren tipi baş ağrısı varsa, tekrarlayan boyun spazmı veya tutulması migren ataklarını tetikliyor. Atağın daha uzun, şiddetli geçmesine yol açıyor.’’ Kas iskelet sisteminde meydana gelen şikâyetlerin basit önlemlerle önüne geçilebileceğine dikkat çeken Ceylana göre bu durumdan kaçınmanın en kolay yolu, klimalı ortamlarda dikkatli olmak ve özellikle havanın çok sıcak olduğu zamanlarda mecbur kalmadıkça dışarı çıkmamak. Eğer çıkmak zorunda kalırsak mutlaka daha az terleten pamuklu ve ince giysileri tercih etmeli. Arabada olduğumuzda da klimanın direkt olarak yüze ya da boyuna doğru yönlendirilmesi çok sakıncalı. Zaten eklem sorunları olan kişilerde de sıcak, bazen bu tip hava değişikliklerinden etkilenen ve eklemde bulunan sessiz algılayıcıları harekete geçirebiliyor. Eklemlerinde romatizmal sorunları olan kişilerin aşırı sıcakta kalmamaya daha çok özen göstermesi gerekiyor. |
25.08.2010 |
Hurma kremi cildi besliyor BİR kozmetik firmasının ürettiği MAIA hurma kremi büyük ilgi görüyor. Hurma protein, yağ ve karbonhidrat bir arada içeren tek meyvadır. Cennet meyvası olarak da bilinen hurma savaşlarda havanda dövülerek çiğ deve sütü ile karıştırılıp, merhem haline getirilmiş ve kılıç yaralarına da kulanılmıştır. Günümüzde ise özellikle vücudun yaşlanma belirtilerini azalttığı ve saf olarak yenildiği takdirde ise cildi beslediği bilinmektedir. Hurma kremi ayrıca içerdiği ana etken madde olan allantion sebebiyle güneş lekelerini gidermektedir. Kremin muhtevasında, Sağlık Bakanlığı onaylı dermatolojik testleri yapılmış etken maddeler kullanılıyor. Hurma kremi tamamen tabii olarak üretildiğinden içeriğinde kimyasallar taşımıyor. Özellikle leke ve akne problemi yaşayanların tercih ettiği krem, günlük kullanımlarda da cilde uygun bir yapıda. Uygun şekilde kullanılırsa hem cildi ultraviole ışınlarından korur, hem de cilde canlılık vermede yardımcı olur. MAIA hurma kremi hurma serum olarak da barahatçılarda ve seçkin parfümerilerde bulunabiliyor. Geniş bilgi için; www.birkozmetik.net internet adresinden alınabilir. |
25.08.2010 |
D vitamininin faydaları saymakla bitmiyor D VİTAMİNİNİN öneminin, bugüne kadar bilinenden çok daha fazla olduğu, bu vitaminin insandaki 200’den fazla geni etkilediği, bu genler arasında kanser ve bağışıklıkla ilgili hastalıklarla bağlantılı olanların da bulunduğu anlaşıldı. Bu bulgular, D vitamini eksikliğinin ne kadar ciddi bir durum olduğunu ortaya koydu. Çalışmayı yapan bilimciler, dünyada 1 milyardan fazla kişide D vitamini eksikliğinin bulunduğuna dikkati çekiyor. Oxford Üniversitesi Fonksiyonel Genomik Birimi’nden Andreas Heger’in başında bulunduğu araştırma, tıp dergisi Genome Research’da yayımlandı. Heger, “çalışmamız, D vitamininin sağlığımız üzerinde, geniş bir yelpazeyi kapsayan alanlarda, çarpıcı etkilerinin bulunduğunu ortaya koyuyor” dedi. Bu vitamin, insan genomunun belirli noktalarında yer alan “D vitamini alıcıları (VDR)” üzerinden, DNA’ları etkiliyor. Heger’in ekibi, bu noktaların haritasını çıkardı ve bunların doğrudan etkilediği 200’den fazla geni belirledi. D vitamini eksikliğinin raşitizm hastalığıyla bağlantısı biliniyordu. Yeni çalışmayla, bu vitaminin eksikliğinin ayrıca, “MS (multipl skleroz), romatizmal eklem iltihabı, tip 1 diyabet, bunama, kan kanseri ve kolorektal kanser dahil belirli kanser türleri” gibi, bağışıklık sistemiyle bağlantılı hastalıklara yatkınlığa yol açtığına dair bazı bulgular elde edildi. Araştırma ekibi bu düşünceyle, gen haritasının hastalıklarla ilgili bölümlerine bakarak, buralarda VDR düzeyinin fazla olup olmadığını inceledi. Sonuçta, bağışıklık sistemiyle bağlantılı olduğu bilinen, yukarıda belirtilen hastalıklarla ilgili bölgelerdeki VDR bağlarının oldukça zengin düzeyde bulunduğu belirlendi.
GÜNEŞ IŞIĞI VİTAMİNİ Oxford Üniversitesi “Wellcome Trust Centre for Human Genetics”den Sreeram Ramagopalan, sonuçların, “D vitamininin insanlar için ne kadar önemli olduğunu, bu vitaminin, bünyede bulunan biyolojik işleyişlerin çok geniş bir kesimi üzerinde rol oynadığını gösterdiğini” belirtti. Vücut, güneş ışığının deriyle teması sonucunda, ihtiyacı olan D vitamininin büyük bölümünü üretiyor. Bu vitamin ayrıca balığın karaciğer yağı ve yumurta, somon, ringa ve uskumru gibi yağlı balıklarda bulunuyor veya hap şeklinde alınabiliyor. D vitamininin en uygun dozunun ne olduğuna dair yapılan çalışmalar sonucunda uzmanlar, günlük 25-50 mikrogram alınmasını tavsiye ediyor. |
25.08.2010 |
İshale karşı hijyen şart BOLU Sağlık İl Müdürü Dursun Koç, ishallerin ortaya çıkmasındaki önemli etkenlerden birinin hijyen kurallarına uyulmaması olduğunu söyledi. Koç, ishalin yaz aylarında görülme sıklığının çeşitli etkenlere bağlı olduğunu kaydetti. Bu sebeplerden en önemlisinin hijyen olduğunu belirten Koç, “Hijyen dediğimizde beden, gıda, su ve çevre hijyeni akla gelir. Vücut banyosu haftada 1-2 kez su ve sabunla yapılmalı, vücuttaki mikroorganizmalar uzaklaştırılmalı bu sayede kan dolaşımı hızlanır ve dokular iyi beslenir. Yemeklerden önce ve sonra, tuvaletten önce ve sonra, bebeğinizi beslemeden önce ve altını değiştirdikten sonra, eller bol su ve sabunla yıkanmalıdır. Uzun ve bakımsız tırnaklar içine mikroplar yerleşir ve hastalık yaparlar. Bebeğimizin, çocuklarımızın ve kendi el, ayak tırnaklarımızı kısa ve küt kesmeli, ellerimizi ve ayaklarımızı sık sık yıkamalıyız” dedi. Dursun Koç, diş bakımı ve hijyenine dikkat edilmesi gerektiğini, günde 2 kez dişlerin fırçalanması gerektiğine dikkat çekti. Gıda hijyeni içinse sebze ve meyvelerin yemeden önce mutlaka yıkanmasına vurgu yapan Koç, şöyle devam etti: “Taze sebzeler önce ayıklanmalı, yıkanmalı sonra doğranmalıdır. Hazır gıdaların imal ve son kullanma tarihleri kontrol edilmeli. Son kullanma tarihi geçmiş ürünler kesinlikle kullanılmamalıdır. Çünkü ürün; bozulmuş olabilir, mikroorganizma üreyebilir. Çocuklara katkı maddesi içeren yiyecekler yedirilmemeli, açıkta satılan yiyecekleri satın almamaları ve sakıncaları anlatılmalı, kirli kapların temizliğinde kullanılan deterjanlar iyice durulanmalıdır. Koç, su hijyeni sağlayabilmek için temiz olmayan suyun içilmemesine, kullanılmamasına vurgu yaptı ve şüphe edilen suyun kaynatılarak içilmesi gerektiğini ifade etti. |
25.08.2010 |
Kiloluların vicdanını rahatlatacak haber! New York Times Gazetesi, kiloluların vicdanını rahatlatacak bir haber hazırladı. Habere göre, şişmanlık bireyin değil, içinde yaşadığı düzenin suçu! Haberde insanların neden bu kadar şişmanladığı şöyle açıklandı Fast food, sağlıklı yiyecekten daha ucuz. Saatlerce bilgisayar ekranı karşısında oturmak da cabası. Kısacası, modern dünyada kilo almadan yaşamak çok zor! Yale Üniversitesi Beslenme Politikaları ve Obezite Merkezi direktörü Kelly D. Brownell’a göre modern dünyada kilo almadan ve sağlıklı yaşayabilmek zor. Fast food zincirleri, sağlıklı beslenmenin mümkün olduğu restoranlardan daha ucuz. Uzun çalışma saatleri ile ofiste sürekli ekran karşısında oturan insanlar, değil spora gitmeye, hareket etmeye bile vakit bulamıyor. Çalışan ebeveynler sebebiyle akşam yemeklerinde sebze yerini dondurulmuş gıdalara bıraktı. Çocuklar artık sokakta top oynamak yerine, evde ekran karşısında top peşinde koşmaya başladı. Gecenin bir yarısı insanın kanına giren yiyecek reklamları da cabası... Michigan Üniversitesi Sağlık Yönetimi Araştırma Merkezi direktörü Dee W. Edington’a göre çözüm, kişisel öğütlerden değil düzeni değiştirmekten geçiyor...
SİSTEME İLK SAVAŞ AÇAN İNGİLTERE OLDU
İngİltere şişmanlıkla mücadele etmek için çocuklara yönelik televizyon programlarında sağlıksız yiyeceklerin reklamlarının yayınlanmasını yasakladı. 2011’den itibaren öğrencilerin müfredatlarına zorunlu aşçılık dersi koydu. Teknoloji devi IBM ise çalışanlarını daha az çalıştırarak sağlıklı tutmanın daha kârlı olduğunu gördü. 2008 yılında, “Çocukların Sağlığı İndirimi” programı ile çalışanlarının evde akşam yemeklerinde aileleriyle olup sebze, meyve tüketmeleri konusunda onları teşvik etmeye başladı. |
25.08.2010 |