Hz. Abdullah’in İffetı |
Abdülmuttalib, 100 deveyi kurban edip Abdullah’ı boğazlamaktan kurtardıktan sonra oradan ayrıldı. Abdullah’ın şöhreti her tarafta duyuldu. Özellikle evlilik çağına gelmiş genç kızlar onu görmek, onunla evlenmek için yarışa bile girmişlerdi. Abdullah, Kâbe’nin yanından geçerken Varaka b. Nevfel’in kız kardeşi Rukiye, Abdullah’ın yüzüne bakınca, onda hiç görülmedik bir nurla karşılaştı. İç âleminde duygusal fırtınalar esmeye başladı. Bunun eski mukaddes kitaplarda adını ve vasfını okuduğu, âhir zamanda gelecek peygamberle ilgisi olabileceğini düşündü. Bu şerefi elden kaçırmamak için, güzelliğini ve iffetini bir tarafa bırakarak ona yaklaştı ve kısık sesle durmasını istedi. Abdullah durdu. Ona gayr-ı meşrû ilişkiler teklif etti. Abdullah’ın yüzü kıpkırmızı oldu. O kadının çirkin teklifine aldırmadan yoluna devam etmek istedi. Fakat kadındaki ona sahip olmak arzusu had safhadaydı. İsteğine kavuşmak için çok sayıda deve teklif etti. Abdullah bu cazip teklifi de elinin tersiyle itti ve iffetini sergileyen şu cevabı verdi: “Haram öyle acıdır ki, ölüm acısı onun yanında çok hafif kalır. Helâl ise çok tatlıdır. Git, kadın! Sen açıktan helâlinden ara! Şeref ve iffet sahibi olanlar namuslarını ve dinlerini korurlar. Onlar, namussuzluk demek olan bir işe nasıl teşebbüs ve cesaret edebilirler! Kaldı ki, ben babamın yanındayım. Ona aykırı hareket etmeye de, ondan ayrılmaya da gücüm yetmez!” “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir! Harama girmeye hiç lüzum yok!” sözünü her haliyle tefsir ediyordu. Bu asil cevabı verdikten sonra Abdullah yoluna devam etti. Rukiyye ise, üzüntü ve hayranlık dolu bakışları ile yerinde hâlâ duruyordu. Abdullah evlendikten sonra aynı kadınla Mekke sokaklarında tekrar karşılaşacaktır. Aynı Rukiyye ona karşı en küçük bir istek ve arzu duymayacaktır. Abdullah bunun sebebini soracaktır. Rukiyye yaşadığı ve gördüğü gerçekleri sıralayacaktır: “O gün alnında esrarlı bir nur parlıyordu. O nur karşısında kendimden geçtim. Ama şimdi onu göremiyorum!” Rukiyye’nin dediği gibi Abdullah’ın yüzünde parlayan nur artık yoktu. Çünkü o nur Kâinatın Efendisine (asm) hamile olan annelerin annesi olan Hz. Âmine’ye intikal etmişti.
AHMET ÖZDEMİR |
21.08.2010 |