Görüş |
Kâinat, okunmayı bekleyen kitap
Kâinat ve yeryüzü okunmayı bekleyen kitap. Önümüzde iki tane de rehber öğretmen duruyor kâinatı okuyabilmemiz için. Biri: Kur’ân-ı Kerim. Diğeri: Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (asm). Kâinattaki düzen tek bir yaratıcıyı gerekli kılar. Yani yeryüzü ve varlık âlemi tevhid temellidir. Biri gösterir. Bire işaret eder. Her şeyi var eden bir güç var. Bu tek gücün varlığı da kendi zatından olması icap eder. Aksi takdirde kâinattaki düzen olmazdı. Nizam, ahenk, uyum, saat gibi çalışmak... Kâinatta bir ritim var. Denge hâkim. Gürültü yok, büyük bir sessizlik hakim. Yeri gelince ise İlâhî musiki var: Gök gürültüsü gibi. Kâinatı okumak insana huzur veriyor. Aynen Kur’ân kıraati gibi. Kâinat, bizim okumamız için daima sayfa yeniliyor. ‘Yaz, bahar...’ forması gibi forma değiştiriyor. Sayfalarına yeni yeni fasiküller ekliyor. Bilgi dağarcığımızı zenginleştiriyor. Yükseklere niçin çıkarız? Yeryüzünü daha iyi görmek için. Seyretmek, bakmak... Tefekkür insana haz verir. Çünkü kâinatta Allah’ın âyetlerini, mesajlarını okuyoruz. İsimlerinin, güzel isimlerinin yansımalarına bakıyoruz. Niçin gezilere katılırız? Seyahatlere çıkarız? Kâinatı dinlemek için. Kâinatın huzuru ile huzur bulup bütünleşmek için. ‘Seyahat edin, sıhhat bulun’ hadis-i şerifi, ‘Tebdil-i mekânda ferahlık vardır’ sözü bu gerçeğe işaret eder. Okumak insanı olgunlaştırıyor. Terakkî ettiriyor. Okudukça insan, merdiven merdiven, basamak basamak bir yerlere çıkıyor. Ufku genişliyor. Yüce makama, arşa yaklaşıyor. İmanımız güçleniyor. Marifetimiz inkişaf ediyor. Mükemmel insan olmanın kaynağı olan iman kuvvetlendikçe, Marifetullah’a kapı açılıyor. Marifetullah’tan, yani Allah’ı bilmekten ise; Allah korkusu ve sevgisine, muhabbetine ulaşılır. Hakiki huzur bulunur. İnsan beynindeki küçük bir noktaya kütüphane kadar bilgiyi depolayan Allah’a şükretmeli. Yine beyninde nohut büyüklüğünde, 0,5 gram ağırlığında bir et parçası olan ve 12 farklı hormonal salgımızı bizden habersiz salgılayan ve bir orkestra şefi gibi görev yapan Hipofiz bezinden dolayı Cenâb-ı Hakk’a hamd etmeli. Sonsuz gücü ve kudreti karşısında secdeye kapanmalı. Çünkü o organlar birbirinden habersiz iken, mükemmel bir uyum içinde bizden habersiz çalışırlar. Adeta Fatır Sûresi’nin 15. ayetini bizlere haykırırlar: “Ey insanlar, hepiniz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir ve her türlü övgüye layıktır.”1
Dipnotlar: 1- Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Şaban Döğen, Yeni Asya Neşriyat, s. 435, Fatır Suresi, 15. âyet.
CİHAT ERDOĞ |
17.08.2010 |
Kur’ân’ın âyet sayısı
Allah’ın, son peygamberi olarak gönderdiği Hz. Muhammed‘e (asm) gönderilen ve bütün insanlığın ihtiyaçlarına cevap veren Kur’ân-ı Kerim, ilelebed değişikliğe uğramayacaktır. Bunu koruyacağını da Cenâb-ı Hak vaad etmektedir. Çünkü ayet-i kerimede ’’Kur'ân’ı biz indirdik, O’nu koruyan da biziz’ ’buyrulmaktadır. Onun için değişmesi, değiştirilmesi mümkün değildir. Bazen iyi niyetli, bazen da art niyetli kişi ve ya kişiler, ‘’Kur'ân’ın ayetlerinin sayıldığı zaman 6666 olmadığını’’ söyleyerek zihinleri bulandırıp Kur’ân’a karşı şüpheler uyandırmak istemektedirler. Hâlbuki bunu söyleyenlerin pek çoğunun Kur’ân’la, İslâm’la pek alâkası da yoktur. Evvelâ her ilim dalında o ilimle ilgili usuller vardır. Hatta bu usûller ilim adamlarına göre de değişmektedir. Bunun böyle olduğunu biraz mürekkep yalamış herkes bilir. Meselâ; hemen herkesin evinde bulunan sıcaklığı ölçen dereceler; Fahrenhayt denilen bilgine göre farklıdır. Almanya, Fahrenhayt derecesini kullanmaktadır. Celcius isimli bilgin de daha farklı bir usûl ortaya koymuştur. Ülkemiz dahil bir çok ülke bu dereceyi kullanmaktadır. Bu farklılıklar hakkında hiç kimse ‘’Biri yanlış, öteki doğrudur‘’ demiyor. Çünkü her iki bilginin koyduğu usûllere göre ikisi de doğrudur. Bu misâlde olduğu gibi İslam alimleri de Kur’ân âyetlerinin sayısının tespitinde koydukları usulleri vardır. Bunlara göre âyet sayılarını tespit etmişler. Bazı âlimler, “Kur’ân-ı Kerim’in her sûresinin başında bulunan ’Bismillahirrahmanirrahim’ âyeti bir defa nazil olmuştur. 113 tanesi tekrardır” diyerek bu sayıyı âyet sayısına dâhil etmemişlerdir. Yine Kur’ân-ı Kerim’de Allah ile Resûlü arasında şifre diyebileceğimiz “elif lam mim”, “ya sin” gibi huruf-u mukataa denilen hem lafız, hem de manası müteşabih olan 29 tane âyet vardır. Bir kısım İslam âlimleri ’’Bunlar tek başına ayet değildir. Devamı olan âyettendir’’ diyerek iki âyeti bir âyet olarak usullerine almışlar ve âyet sayısını buna göre tespit etmişlerdir. Âyet sonlarında ve âyetlerin içinde okuyana kolaylık olsun diye konulan durak işaretleri vardır. Bunlar âyetlerin mânâ ve gramer esasları nazara alınarak yerleştirilmiş işaretlerdir. Bazı âlimler özellikle seci ve kafiye makamında bulunan durak yerlerinde usul yönünden farklı usuller koymuşlar. Bazıları bu durakları âyet durağı saymışlar, bazıları da saymamıştır. Sayanlara göre âyet sayısı artmış, saymayanlara göre âyet sayısı azalmıştır. Maide Sûresi’nin birinci âyeti, Kufe âlimlerine göre bir âyet iken başkalarına göre iki âyettir. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Kur’an’da eksilme veya artma yoktur. Zemahşerî isimli âlim ise, âyetleri konularına göre tespit etmiştir. Zemahşerî, kendi koyduğu usûle göre dokuz tane konu seçmiştir. Vaad konusunda bin âyet, Vaid konusunda bin âyet, Emir konusunda bin âyet, Nehiy konusunda bin âyet, Ahbar ve Kıssalar konusunda bin âyet, Emsâl ve ibretler konusunda bin âyet; helâl ve haram konusunda beş yüz ayet; duâ ve tesbih konusunda yüz âyet; Nasih ve mensuh konusunda altmış altı ayet olarak 6666 âyet tespit etmiştir. Şeyhulislam İbn-i Kemal merhum da bir manzumesinde şöyle der: Bilmek istersen eğer sen aded-i âyâtı Cümlesi altı bin ü altı yüz altmış altı. Binidir vad beyanında anın, bini vaid Binidir emr-i ibadet, bini nehy ü tehdid, Bini emsâl ü iberdir, bini ahbar u kasas Beşyüz âyâtı helal ile harama muhtass. Buldu yüz âyeti tesbih u duada çü rüsuh, Altmış altısı dahi âyet-i nasihu mensuh. Bu izahlardan açıkça anlaşılacağına göre, o da Zemahşerî’ye göre âyet sayısını kabul etmektedir. Farklılık, Allah tarafından korunacağı vaad edilen ve korunmakta olan Kur’ân’ın âyetlerinin sayısını hesaplamaya dair İslâm âlimlerinin usulleriyle ilgilidir. Yoksa Kur’ân’da ilave veya eksiltme gibi bir şey söz konusu değildir. Bizim elimizde bulunan Kur’ân-ı Kerimler Kufe âlimlerinin usullerine göredir. 6236 âyettir. Hemen herkesin 6666 olarak bilmesi, bu sayının akılda kalıcı olmasından ve öğrenme kolaylığı sağlamasındandır. Yoksa ‘’6236 âyet var’’ diyen Kufeli âlimlerin Kur’ân’ıyla; “6666 âyet var” diyen Zemahşeri’nin Kur’ân’ı arasında hiçbir fark yoktur. Bunun dışındaki iddialar, araştırmadan, okumadan işin erbabına sorup öğrenmeden ortaya atılan sözlerdir ki, bunların da hiçbir kıymeti yoktur. Sadece iddia sahibini mahcup eder.
Kaynak: M. Asım Köksal, İslam Tarihi, 18/215
MEHMETKOVANCI |
17.08.2010 |