Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli
Allahu Teâlâ şöyle buyurur: "Oruç Benimdir, mükâfatını verecek olan da Benim. Oruçlu için iki sevinç vardır: İftar ettiğinde sevinir, Allah'ın huzuruna gidip Allah mükâfatlandırdığında sevinir.
Câmiü's-Sağîr, No: 1101 |
14.08.2010 |
Orucu bütün duygulara tutturmalı Orucun ekmeli ise, mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nev’î oruç tutturmaktır. Yani, muharremattan, mâlâyâniyattan çekmek ve herbirisine mahsus ubudiyete sevk etmektir. Evet, Ramazan-ı Şerif, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır. Evet, birtek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur’ân ile, bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i kàtıadır. Evet, nasıl ki bir padişah, müddet-i saltanatında, belki her senede, ya cülûs-u hümayun namıyla veyahut başka bir şâşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar. Raiyetini, o günde umumî kanunlar dairesinde değil, belki hususî ihsânâtına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini has teveccühüne mazhar eder. Öyle de, Ezel ve Ebed Sultanı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelâli, o on sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden fermân-ı âlişânı olan Kur’ân-ı Hakîmi, Ramazan-ı Şerif’te inzal eylemiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlâhî ve bir meşher-i Rabbânî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, mukteza-yı hikmettir. Madem Ramazan o bayramdır. Elbette bir derece süflî ve hayvanî meşagilden insanları çekmek için, oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise, mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nev’î oruç tutturmaktır. Yani, muharremattan, mâlâyâniyattan çekmek ve herbirisine mahsus ubudiyete sevk etmektir. Meselâ, dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak; ve o lisanı, tilâvet-i Kur’ân ve zikir ve tesbih ve salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek; meselâ gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’ân dinlemeye sarf etmek gibi, sair cihazata da bir nev’î oruç tutturmaktır. Zaten mide en büyük bir fabrika olduğu için, oruçla ona tatil-i eşgal ettirilse, başka küçük tezgâhlar kolayca ona ittibâ ettirilebilir. Sekizinci Nükte: Ramazan-ı Şerif, insanın hayat-ı şahsiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: İnsana en mühim bir ilâç nev’înden maddî ve mânevî bir perhizdir. Ve tıbben bir hımyedir ki, insanın nefsi yemek, içmek hususunda keyfemâyeşâ hareket ettikçe, hem şahsın maddî hayatına tıbben zarar verdiği gibi, hem helâl-haram demeyip rast gelen şeye saldırmak, adeta mânevî hayatını da zehirler. Daha kalbe ve ruha itaat etmek, o nefse güç gelir, serkeşâne dizginini eline alır. Daha insan ona binemez; o insana biner. Ramazan-ı Şerifte, oruç vasıtasıyla bir nev’î perhize alışır, riyazete çalışır ve emir dinlemeyi öğrenir. Biçare zayıf mideye de, hazımdan evvel yemek yemek üzerine doldurmakla hastalıkları celb etmez. Ve emir vasıtasıyla helâli terk ettiği cihetle, haramdan çekinmek için akıl ve şeriattan gelen emri dinlemeye kabiliyet peydâ eder. Hayat-ı mâneviyeyi bozmamaya çalışır. Hem insanın ekseriyet-i mutlakası açlığa çok defa müptelâ olur. Sabır ve tahammül için bir idman veren açlık, riyazete muhtaçtır. Ramazan-ı Şerifteki oruç, on beş saat, sahursuz ise yirmi dört saat devam eden bir müddet-i açlığa sabır ve tahammül ve bir riyazettir ve bir idmandır. Demek, beşerin musîbetini ikileştiren sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün bir ilâcı da oruçtur.
Mektubat, s. 391, (yeni tanzim, s. 682)
LÜGATÇE: cülûs-u hümayun: Padişahın tahta çıkışı. mukteza-yı hikmet: Hikmetin gereği. ekmel: En mükemmel, olgun, tam. muharremat: Haram kılınan şeyler. mâlâyâniyat: Abes, boş, mânâsız şeyler. ubudiyet: Kulluk, ibadet. hımye: Perhiz, yeme-içmeye dikkat etmek. keyfemâyeşâ: Keyfine göre. serkeşâne: Emir dinlemeyerek, isyan ederek. riyazet: Nefsi kırma, fani şeylerden nefsini çekerek kanaat içinde yaşamak. cihazat-ı insaniye: İnsana ait cihazlar, organlar, duygular. tatil-i eşgal: Meşguliyete ara verme. |
14.08.2010 |
Risale-i Nur ile unutulmaz bir yaz tatili geçirdiler
Yaz aylarının cazibedâr eğlencelerini bırakıp, günlük hayattan sıyrılarak, Ankara’dan, Batman’dan, Afyon’dan, Malatya’dan, Kırıkkale’den, Niğde’den kısacası Türkiye’nin dört bir yanından, Sakarya’nın Geyve ilçesine yakın ormanlık bir alana gelen 25 lise talebesinin her biri, 25 günde Risâle-i Nur Külliyat’ının (tekrar edilen kısımlar birer defa okunarak) tamamını okudu. Program, 15 Temmuz’da başlayıp 9 Ağustos’ta sona erdi. Program sonunda öğrencilere Risâle-i Nur Külliyatı, Hadislerden Seçmelerle İlim ve Nefis Muhasebesi kitapları hediye edildi. Öğrencilerin tamamının Külliyatı bitirdiği programda, bazı gençler 25 gün dolmadan, 19-20 gün gibi kısa bir sürede bitirmeyi başardılar. Erken bitiren öğrenciler, geriye kalan vakitlerini Kur’ân-ı Kerim hatimi yaparak geçirdiler. Öğrenciler, Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin “Okumak okumak, yorulunca tekrar okumak, kâinat kitabını okumak” düsturunu uygulayarak, bazısı bir ağacın üstünde, bazısı da dağlara çıkarak, günlük ortalama 220 sayfa (10-12 saat) okudular. Gençler namaz, uyku, yemek haricindeki vakitlerini okuyarak geçirdiler. Hatta bazı kardeşler uykularından ferâgat ederek, geceleri dahi okudular. Nurlarla bu derece hemhâl olan gençlerin konuşmaları da artık Risâle-i Nur’dan olmuştu. Program sorumluları yemek veya ikram saatlerine çağırdıkları vakit “5 sayfa okuduktan sonra gelirim ağabey” tarzında cevap vererek, yemek yemeyi bile ikinci plana atmışlardı. Programın başında Külliyatın tamamını okumanın imkânsız olduğunu düşünen gençler, program sonunda Külliyatı bitirdiklerine inanamadılar. Birçoğu hayatlarında bir ilki gerçekleştirerek, bu şekilde iyi bir okuma alışkanlığı kazanmış oldular. Tatili münasebetiyle program mahallinde bulunan Latif Salihoğlu Ağabey ve ziyaretimize gelen ağabeyler programa ayrı bir şevk kattılar. Öğrenciler, kafalarında oluşan soruların cevaplarını bulma şansına sahiptiler. Tabiî Külliyatı bitiren gençler hizmet aşkıyla yanıp tutuşuyorlardı. Ağabeylerle yapılan dersler ve bazı akşamları yapılan hizmet hakkındaki sohbetler sayesinde gençler, nasıl bir hizmet metodu takip edeceklerini öğrenmiş oldular. Gençler son akşam, program boyunca bütün imkânlarını seferber eden Cavit Sak Ağabey ile ormanda gece yürüyüşüne çıktılar. Böylece Üstadın Çam Dağında yaşamış olduğu halleri bir nebze olsun yaşamaya çalıştılar. Bazıları hayatlarında ilk defa ormanda gece yürüyüşüne çıktıkları için başta tedirgin olsalar da yürüyüş sonunda kimsenin korkusu kalmamıştı. Bu yıl liseliler bazında ilki düzenlenen programı büyük bir beğeniyle karşılayan gençler, programın nasıl geçtiğini anlayamadılar. Bu tür programların sık sık yapılması gerektiği görüşündeler. Aralarında iyi bir uhuvvet bağı oluşturan gençler, program sonunda böylesine güzel bir ortamdan ayrılacakları için hüzünlüydüler. Ulvî duygularla dolan gençlerin bazısı hislerini şu şekilde ifade etmeye çalıştı:
Ramazan Kay (lise 2): Gerçekten hiç okumayı sevmeyen ben, 25 günde Külliyatı bitirmenin imkânsız olduğunu düşünüyordum. Programa katılmama vesile olan amcam, “İnşâallah bitirirsin” dedi. Ben de gitmeye karar verdim. Yola çıktığımda tek düşündüğüm soru “Acaba 25 günde Külliyatı bitirebilir miyim?” Sözü uzatmadan, bu programa Risâle-i Nur Külliyatını bitirmeye geldim ve Allah’a binlerce şükür bitirdim. Külliyatı bitirmekle kalmayıp birçok yeni bilgi öğrendim. Anlatacaklarım bu kadar sınırlı değil. Zaten yaşananları kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Ancak hissedilebilir.
Hilmi Miraç Erol (lise 2): Sözlerime başlamadan önce şunu ifade edeyim ki, iyi ki bu programa katılmışım. Çünkü bu program bana, Risâleyi daha iyi tanımamı, namazlarımı vaktinde kılmamı ve Türkiye’nin her tarafından gelen kardeşlerimle uhuvvet kurmamı sağladı. Doğru söylemek gerekirse, ben bu programa gelmeseydim, ya bilgisayarın başında ya da televizyonun karşısında esir olacaktım. Bence bir insanı öldürmek ne kadar suçsa, zamanı öldürmek de o derece suçtur. Eğer programa gelmeseydim ben de zaman öldürerek bir nevî suç işlemiş olacaktım. Cenâb-ı Hakk’a binlerce şükür ki şimdi buradayım ve Külliyatı bitirdim. Gençlik gelip geçici bir şey. Eğer gençliğimizi sırat-ı müstakîmde geçirirsek bâkî bir gençlik kazanacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. Bu program benim gençliğimi hebâ etmememi sağladı. İnşâallah bu program her sene tekrarlanarak, başka kardeşlerimizin de faydalanmasına vesile olur ve İnşâallah böyle programlar devam eder de, ben ve benim gibi kardeşlerim hem gençliğini hem de ahiretini kurtarır.
Sinan Demirelli (lise 2): Eğer biri bana 25 günde Nur Külliyatını bitireceğimi söylese inanmazdım. (Gerçi 20 günde bitirdim). Sadede gelirsek, bu program beni Nurlara bir adım daha yaklaştırdı. Bir akraba bağı olmadığı halde, sırf Allah rızası için kurulan manevî kardeşliğin önemini anladım. Elhâsıl: Bu program bana, rahatça “Ben de Nur Talebesiyim” dememi sağladı. Her şeyin bir ilki vardır. Bu programda ilk defa Külliyatı bitirdim ve İnşâallah her sene Külliyatı bitireceğim.
Furkan Albay (lise 2): Programa gelmeden önce, 25 günde nasıl Külliyatı bitireceğimi düşünüyordum. Ama günde 10-12 saatlik okuma bunu bize gayet iyi öğretti. Risâleleri okuyordum. Fakat hepsini bir türlü okuyamamıştım. Buraya gelerek 25 günde Külliyatı bitirmeyi başardık. Şimdi programın sona ermesinden dolayı hüzünlüyüm, fakat Külliyatı bitirdiğim için de sevinçliyim. Dualarınızla…
Said Furkan Şahin (lise 3): Öncelikle programı hazırlayan Muhittin Aslan, İ. Said Ergenekon Ağabeylerden ve katkısı olan bütün ağabey ve kardeşlerden Allah razı olsun. Onların sayesinde 1 yıl içinde bile bitiremeyeceğim Külliyatı, Kur’ân-ı Kerim’i, Cevşen’i bitirdim. Türkiye’de bir ilk olan Külliyat bitirme programına katılmam beni çok mutlu etti. Program sayesinde günlük 200-250 sayfa kitap okudum. Program içinde herkes ihlâs ve uhuvvet düsturlarıyla hareket ediyordu. bu beni çok duygulandırdı. İnşallah bu programlar kıyamet kopana kadar devam eder. İnşâallah programlar hürmetine Allah, beni ve kardeşlerimi Risâle-i Nur dairesinde istihdam eder.
Sefa Dursun (lise 2): Liseliler için yapılan Külliyat bitirme programını düzenleyenlerden Allah razı olsun. Program çok güzeldi. İkramlar, yemekler, yemek duaları, okuma yerleri… Sıkılırım diye gelmeyen liseli kardeşlerime sesleniyorum; sıkılacak bir ortam yok, gelin siz de bitirin…
Gökhan Yenice (lise 2): Risâle-i Nur Külliyatını bitirme kampına 23 gün önce gelmiştik. Dünyevî işleri bırakıp, Ankara-Mamak’tan gelmek bize nasip oldu. Biz Külliyatı bitirdik gidiyoruz. Burada geçirdiğim 25 günü başka bir yerde geçirmemiştim. Günahsız, sâfî, temiz bir ortam hayatımda ilk defa elime geçti. Bizi buraya getirenlerden ve gelmemize vesile olan herkesten Allah razı olsun.
Said Karataş (lise 1): Ankara’dan bir ağabey bize 25 günde Külliyatı bitirebileceğimiz bir program yapılacağını söylemiş, bizim de katılmamızı istemişti. İlk önce kararsız kaldım. Külliyatı bitirmeyi Allah’tan çok istemiştim, fakat bir türlü nasip olmamıştı. Bu programda Külliyatı bitirmek nasip oldu. Biz program başında zannediyorduk ki Külliyatı bitiremeyiz. Fakat okumaya başladığımızda teker teker kitaplar bitiyordu. Buna çok şaşırmıştım. Çünkü hayatımda ilk defa bu kadar çok kitap okudum. “25 günde Külliyat biter mi?” derken 21 günde bitti.
Furkan Giray (lise 3): Külliyat bitirme programı başladığında büyük bir istekle kitapları okuma başladım. Bunda bana yardımcı olan, Türkiye’nin her yerinden gelen kardeşlerimdi. Onların sayesinde büyük bir şevkle Külliyatı okudum. Kitapları okumaya başlayınca sanki başka bir âleme giriş yaptım. Risâle-i Nur’daki hakikatleri büyük bir zevkle okudum. O meyvelerden bir parça da olsa tattım. Nefsimin hoşuna giden birçok şeyden uzak olduğum için kalbim rahattı. Allah benim yaşadıklarımı, duygularımı, düşüncelerimi bütün kardeşlerime yaşatsın. İnşâallah biz de Üstad’a talebe olmayı ve bu yoldaki engelleri aşmayı başarırız. Âmin.
ALİ AKKAYA, İSMAİL ÖZTÜRK, A. SAİD TEMİZ-GEYVE |
14.08.2010 |