Aile-Sağlık |
Anne adaylarına sıcaklık uyarısı Hamilelik dönemi yaz aylarına denk gelen anne adaylarının sıcaklarda daha dikkatli olmaları gerektiği belirtiliyor. Medical Park Özel Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Yılmaz, özellikle gebeliğinin ilk üç ayında aşırı sıcağa maruz kalan hamilelerin bebeklerinde sakatlıklar oluşabileceğini söyledi. Yılmaz, anne adaylarını kendi ve bebeğin sağlığı için dikkat etmeleri konusunda uyardı. Uzun süre sıcakta kalan hamile kadınların tansiyonun yükselebileceği veya düşebileceğini ve bu durumun anne karnındaki çocuk için de sorun oluşturabileceğini dile getiren Yılmaz, “Özellikle yüksek tansiyon anne karnında bebek ölümüne ya da bebeğin kalıcı olarak oksijensiz kalarak sakat kalmasına neden olabilir” dedi.
ANNE KARNINDAKİ ÇOCUK İÇİN GÜNEŞ IŞIĞI ÖNEMLİ Anne adaylarının güneşte fazla kalmamaları gerektiğini dile getiren Yılmaz, bununla birlikte annenin belli bir oranda alacağı güneş ışığının kalsiyum ve D vitamini metabolizması ve kemik gelişimi açısından da faydalı olduğunu ifade etti. Dr. Yılmaz, sıcaklarla birlikte terleme ile su kaybının arttığını, anne adaylarının bol su ve sulu gıdalar tüketmeleri gerektiğini söyledi. Gebe kadınların, doktorlarının izin vermesi ve herhangi bir rahatsızlıkları olmadığı sürece tatile gidebileceklerini hatırlatan Yılmaz, her türlü ulaşım aracı ile seyahat edilebileceğini vurguladı. |
29.07.2010 |
Dikkat eksikliği hastalık belirtisi Konsantrasyon sorunu mu yaşıyorsunuz ya da uzun süre aynı yerde oturamıyor, bir toplantıyı takip etmekte zorlanıyor musunuz? Başladığınız bir işi bitiremiyor, öfke atakları geçiriyor, aklınıza ilk geleni söyleme eğilimi mi gösteriyorsunuz? Uzmanlar, bunları, stresli bir hayatın sonucu olarak yorumlamak yerine, çocukluk döneminde başlayan ve yetişkinlikte de devam edebilen Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) hastalığının belirtileri olabileceği uyarısında bulunuyor. Tedavi edilmediğinde kişinin hayat kalitesini düşüren, iş, ev başta olmak üzere sosyal hayatını önemli ölçüde zedeleyebilen hastalığın, uzman hekim kontrolünde tedavi edilmesinin mümkün olduğunu vurgulayan uzmanlar, ilâç ve psikoterapinin etkin tedavi yöntemi olduğunu belirtiyor. Türkiye Psikiyatri Derneği Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Bilimsel Çalışma Birimi Koordinatörü ve Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cengiz Tuğlu, DEHB’nin çocukluk çağında başlayan, etkisi bütün bir hayata yayılabilen, süreğen bir nöropsikiyatrik bozukluk olduğunu söyledi. Toplumdaki DEHB yaygınlığının çocuklukta yaklaşık yüzde 8, ergenlikte yüzde 6 ve erişkinlikte yüzde 4 olarak bildirildiğini ifade eden Tuğlu, çocukluk çağında var olan dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsel davranışların ilk olarak okul çağında fark edildiğini belirtti. Tuğlu, ‘’Sınıfta oturamayan, oyunlarda arkadaşları ile yoğun sorunlar yaşayan ve okuma faaliyetlerinde gecikebilen çocuklar görece hızlı fark edilip tıbbî yardım almaları için yönlendirilebilmektedir’’ dedi. Hayat boyu devam eden dikkatsizlik, dürtüsellik ya da hiperaktivite yakınmaları olan bütün erişkinlerde de DEHB tanısının akla gelmesi gerektiğine işaret eden Tuğlu’nun verdiği bilgiye göre, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu hayata, kişiler arası ilişkilere, okul ve iş dünyasına yansıyan olumsuz etkileri açısından toplumun ve sağlık hizmetlerinin önemli sorunlarından birisini oluşturuyor. DEHB ister çocukluk ister erişkinlik döneminde olsun sadece hastaları değil çevrelerini, ailelerini, ebeveynlerini de etkiliyor. Riskli sağlık davranışları açısından tehdit altında olan ergen ve genç erişkinlerde DEHB varlığında, sigara ve madde kötüye kullanımı, yasal sorunlar, kötü akran ilişkileri, kendine güven kaybı, okul ve iş başarısında düşüklük ve psikiyatrik eş tanılar gözlenebiliyor. DEHB ile ilgili güçlükleri çocukluklarından beri yaşayan kişiler, hem erişkinlik döneminde benzer belirtiler sergiliyor hem de bazen belirtiler gerilese bile çocukluk döneminde almış oldukları hasarların yansımalarını hayat boyu taşıyorlar. Önlenebilir kayıplara engel olabilmek için rahatsızlık fark edildiğinde tüm tedavi imkânları kullanılarak etkin bir tedavinin hızlı ve dikkatli bir biçimde başlatılması gerekiyor. Bunun sağlanması için DEHB belirtileri olanların öncelikle bir psikiyatri uzmanına başvurması ve DEHB yakınmaları olan bireylerin psikiyatri uzmanına yönlendirilmesi tavsiye ediliyor. |
29.07.2010 |
Karpuz hem serinletiyor,hem kanserden koruyor Yaz aylarının vazgeçilmezi karpuz, su ihtiyacını gidermede en etkili sulu gıdalardan. Uzmanlar, karpuzun faydasından maksimum derecede yararlanmak için aç ve çekirdekleriyle birlikte tüketilmesini tavsiye ediyor. Alanya Özel Şifa Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Muhittin Güçlü, karpuzun birçok faydası olduğunu belirterek, özellikle bunaltıcı sıcaklarda bol bol tüketerek su ihtiyacının giderilmesini tavsiye etti. Güçlü, karpuzun kan basıncı ve böbrek fonksiyonlarını düzenlediğini, ayrıca kanserden koruduğunu söyledi. Karpuzun yüzde 95’inin su olduğuna dikkat çeken Dr. Güçlü, şeker hastalarının karpuz tüketimine dikkat etmesi gerektiğini ifade etti. Karpuzun lif yönünden çok zengin olduğunu ve bağırsak hareketlerinin düzenleyici ve kanserden koruyucu özelliği bulunduğunu vurgulayan Güçlü, yağ ve kolesterol içermediğine dikkat çekti. Bu sebeple karpuzun sık sık tüketilmesini öneren Güçlü şu bilgileri verdi: “Karpuzun çok sık tüketilmesinde hiçbir sakınca yok, aksine faydası vardır. Karpuzun büyük bir kısmının su olması sebebiyle yaz aylarında su kaybını önler. Bu özelliği ile böbrekleri çalıştırır, idrarı düzenler. B ve C vitaminini yoğun olarak içermesi sebebiyle karpuz bir zindelik ve enerji deposudur. Ayrıca, kilo vermeyi de kolaylaştırır. Lif yönünden zengin olması sebebiyle bağırsak hareketlerini düzenler kanserden korur” dedi. |
29.07.2010 |
Evlilik öncesi eğitim önemli Samsun’da, evlenecek çiftlere Evlilik Öncesi Eğitim Programı açıldı. Programa katılan genç eşler, başarılı evliliğin püf noktalarını öğreniyor. Canik Belediyesi Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) işbirliği ile açılan Evlilik Öncesi Eğitim Programı sürüyor. 8 Mart Eğitim ve Kültürevi’nde devam eden programda evlilikte iletişim kurma, duygusal yakınlık, evlilikte empati, bekarlık döneminden evliliğe geçiş, evlilik uyumu gibi konularda çiftler bilgilendiriliyor. Evlilik öncesi eğitimin gerekliliğine değinen Uzman Psikolojik Danışman Tuğba Yılmaz, evlilik öncesi eğitim alan çiftlerin almayanlara göre daha az hata yaptıklarını belirterek, “Toplumsal yaşantımızda ailenin önemi kuşkusuz çok büyüktür. Aileyi sağlam temeller üzerine kurmak ise ciddî bir eğitim istemekte. Her şey bilinçli anne babada bitmekte. Canik Belediyesi ve RAM işbirliğiyle düzenlenen “Evlilik Öncesi Eğitim Programı” ile bir yandan çiftlerimizi eğitiyor, diğer yandan ise her geçen gün artan boşanmaların önüne geçmek için çiftlerimizi bilinçlendiriyoruz” diye konuştu. |
29.07.2010 |
Masaj, bebeklerde kilo artışı ve boy uzamasını sağlıyor Bebeklerde düzenli ve sağlıklı yapılan masajın kilo artışı ve boy uzamasını sağladığı bildirildi. Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rahmi Örs, bebeğe ilk masaj uygulamasının doğumdan 15 gün sonra başlaması gerektiğini söyledi. Masajın bebeğe nitelikli, programlı dokunma olduğunu ifade eden Örs, sistemli bir şekilde yapılmasının ise çok önemli olduğunu belirtti. Masajın anne ve bebek arasındaki dokunma duygusunu, duygusal bağı geliştirdiğini ifade eden Örs, ‘’Dokunma yoluyla bebeğin vücudunda bir takım hormonların salınımı artar’’ dedi. Örs, masajın bebeğin gelişmesini hızlandıran bir etkiye sahip olduğunu anlatarak, şunları kaydetti: ‘’Düzenli yapılan masaj, bebeğin dolaşım sistemini canlandırır. Solunum ve sindirimini etkin hale getirir. Masajın bebekte gördüğümüz en önemli etkisi sakinleştirici özelliğidir. Masaj bebeklerde ağrıları azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir. Masaj uygulaması bebeklerde ağırlık ve boy artışları üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Masaj yapılan bebeklerin boyları diğer bebeklere göre daha hızlı uzar, kiloları daha hızlı artar. Yine masaj uygulanan bebekler diğerlerine göre daha fazla çevreyle ilgili olurlar, aktif ve canlı davranış sergilerler. Ellerine verilen nesneleri ağızına götürebilme ve hareket eden cisim ya da kişileri takip etme süreleri daha erken gerçekleşir. Sevgi dolu ve güven verici dokunuşlar ve kucaklamalar bir bebeğin sağlıklı gelişiminde ve anne babası ile daha sağlıklı bir etkileşim kurmasında büyük önem taşıyor.’’ Konya / aa
Sıcakların etkisinden nasıl korunabiliriz? nÜlke genelinde bunaltıcı hava sıcaklıkları devam ederken, özellikle nispi nem oranının yüksek olduğu Doğu Karadeniz’de yaşayanlar sıcak çarpmaları ve ısı rahatsızlıkları konusunda uyarılıyor. Giresun Prof. Dr. İlhan Özdemir Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Ahmet Bal, sıcak havaların rahatsızlık verdiği yaz döneminde, nem oranının yüksekliğinin bu sorunu daha da arttırdığını ifade etti. Bal, sıcak ve nemli ortamda kalarak ağır efor sarf eden kişilerde halsizlik, bitkinlik, baygınlık, aşırı terleme, bulantı ve baş ağrısı ile kol ve bacaklarda krampların görülebileceğini ifade ederek, ‘’Bu gibi durumlarda sıvı ve mineral kaybına bağlı olarak bitkinlik ve şok gelişebilir. Hava akımının olmadığı kapalı ortamlarda kalan kişiler sıcak çarpması riski altındadır. Bu durum, güneş ve sıcak çarpması denilen, acil ve yoğun tedavi gerektiren ölümcül duruma kadar götürebilir’’ diye kaydetti. Bal, alınacak bazı tedbirlerle sıcak hava ve yüksek nemin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenebileceğine dikkati çekerek, öğle ve sıcaklığın çok yükseldiği saatlerde güneş altında kalınmaması, kapalı mekânların mutlaka havalandırılması, yeterli hava akımı olmayan mekânlarda klima veya vantilatör kullanılması, aşırı efor gerektiren işlerden, alkol, sigara ve ağır yiyeceklerden uzak durulması ve bol sıvı tüketilmesi gerektiğini vurguladı. |
29.07.2010 |
Koşmak, kilo kaybettirmiyor Fazla kilolardan kurtulmak için koşmanın pek de işe yaramadığı öne sürüldü. İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, birçok ünlüyü antrenörlük yapan Londralı Greg Brookes, koşmanın kilo vermeyi sağladığının sadece eski ve yanlış bir inanıştan ibaret olduğunu iddia etti. Birçok kişinin başlarda kilo verdiğini söyleyen Brookes, “Koştukça kendini bir sonraki koşuya hazırlayan vücut, daha fazla yağ depolama eğilimi gösteriyor” dedi. Sadece koşarak kilo vermenin mümkün olmadığını ifade eden Brookes, olağanüstü bir mekanizma olarak nitelendirdiği vücudun kendini her şarta adapte edebildiğini de vurguladı. Brookes, “Koşmak için ne kadar çok zaman harcarsanız o kadar iyi bir kondisyona sahip olursunuz. Bu nedenle daha az enerji kullanır ve daha az kalori yakarsınız” açıklamasında bulundu. |
29.07.2010 |