Aile-Sağlık |
Sıcak hava kalbi yoruyor Sıcak ve bunaltıcı havalarda kalp hastalığı olan olmayan pek çok kişi, havanın kendisini bunalttığından, göğüs kafesine baskı yaptığından şikâyet eder. Sağlıklı kişiler için bile çoğu zaman hastalık sebebi olabilen yaz sıcakları, özellikle kalp rahatsızlığı olanlarda şikâyetleri tırmandırır. Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Selim Yalçınkaya, yaz aylarında kalp hastalarının sağlıklarına çok dikkat etmesi gerektiğini belirtti ve kalbi koruyan tavsiyelerde bulundu. Hava sıcaklıklarının artması, özellikle kalp hastaları açısından bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Kalp krizleri mevsimsel olarak yazın artış gösteriyor. Bunun en önemli sebebi tuz ve elektrolit kaybı ile birlikte kanın pıhtılaşma oranının artması. Muhtemel bir kalp krizini önlemek için özellikle kalp hastası olan kişilerin bol sıvı alarak güneşin zararlı etkilerinden korunmaları çok önemli.
YAZ MEVSİMİNDE KALP SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN TAVSİYELER:
Prof. Dr. Yalçınkaya, sıcak havanın metabolizmanın çalışmasını olumsuz etkilemesini engellemek ve yaz aylarını sağlıklı geçirmek için alınacak bazı temel tedbirleri ise şöyle sıraladı: •Yaz aylarında açık renkli, rahat ve bol, terlemeyi arttırmayan kumaştan yapılmış giysileri tercih edin. •Ağır, yağlı yemeklerden kaçının, az ve sık aralıklarla, sebze ve meyveden zengin bir tarzda beslenmeye çalışın. •Yaz aylarında günlük sıvı ihtiyacı 2-3 litreye çıkmaktadır. Yazın günde 2-2.5 litre su tüketmeye özen gösterin. •Soda ve maden suyu tüketiminde dikkatli olmalıdır. Kontrolsüz maden suyu ve soda tüketimi tansiyonu yükselteceği gibi, kalp yetmezliği bulgularının da ortaya çıkmasına ya da daha ağırlaşmasına sebep olabilir. •Özellikle güneşin dik olduğu saatlerde açık havada dolaşmayın. •Terle birlikte vücudumuzda elektrolit, özellikle de sodyum kaybı fazla olacağından, doktorunuzun fikri doğrultusunda tuz kullanın. •Denize, sabah ve akşam saatlerinde aç karnına girin, kumda güneş banyosu yapmayın, denizde kıyıya paralel olarak yüzün. Açıklarda yüzmeyin. •Doktorunuza danışarak hipertansiyon ilâçlarınızın yaza göre düzenlenmesini sağlayın. •Uzun seyahate çıkmadan mutlaka kalbiniz ile ilgili kontrollerinizi yaptırın. |
21.07.2010 |
Akneler için endişelenmeyin ERGENLİK döneminde oluşan akneler gençleri oldukça rahatsız ediyor ancak Amerikan Hastanesi Dermatoloji Kliniği’nden Dr. Buket Pençe bunun büyük bir sorun olmadığını, çocukluktan gençliğe geçişin belirtilerinden olduğunu söyledi. Dr. Buket Pençe, akne oluşumunu önlemek ve kötüleşmesine engel olmak için ergenlere tavsiyelerde bulunan Dr. Pençe, “Ergenlik yaşındaki gençlerin derileri yağlanmaya başlayınca ilk yapmaları gereken, deri temizliğine özen göstermek olmalıdır. Psikolojik olarak aknenin büyük bir sorun değil, çocukluktan gençliğe geçişin belirtilerinden biri olduğunu düşünmelidirler. Ayrıca, son çalışmaların sonuçlarına göre ergenlik çağındakiler yağlı, şekerli yiyeceklerden uzak durmalıdırlar” dedi. Dr. Pençe, bunun yanında ergenlik çağında çocuğu olan aileler de gençlere bu konularda destek olmalı, psikolojilerini daima yüksek tutmalarına yardımcı olarak sivilcelerin sadece gençlik döneminde görülen gelip geçici sorunlar olduğunu, bir uzman doktorla birlikte tedavilerini yapabileceklerini söyleyerek ilâçlarını sürerken yardım etmeli, sivilceler iz bırakacak kadar ciddîleşmeden gerekli tedaviye başlamaya özen göstermeleri gerektiğinin altını çizdi. İstanbul / RECEP BOZDAĞ |
21.07.2010 |
Boyun ağrısını ciddiye alın ÖZELLİKLE büro işi yapanlarda uzun süre belli pozisyonlarda kalındığı için, işe bağlı boyun ağrısına sık rastlandığını ifade eden Hisar Intercontinental Hospital Fizik Tedavi Uzmanı Prof. Dr. Lütfiye Müslümanoğlu, ‘’Boyun ağrısı çok şiddetli değilse ilk birkaç gün ağrı kesici ilâç alma, boyun ve sırta sıcak veya soğuk uygulama yapmak iyi gelebilir. Bu uygulamalarla geçmezse, uzman hekime başvurmak gerekir’’ dedi. Boyun ağrısından korunmak için bir çok yöntemin uygulanabileceğini vurgulayan Müslümanoğlu, şunları söyledi: ‘’Uzun süre aynı pozisyonu koruyan işler yapıyorsanız, saat başı işinize mola verip, ayağa kalkıp biraz dolaşın, boyun ve sırt egzersizlerinizi yapmaya çalışın. Sırtınızı destekleyen büro sandalyesi kullanın, dik oturmaya çalışın, omuzlarınızla kalçalarınız aynı hizada olacak şekilde oturun. Bilgisayar kullanıyorsanız monitörün göz hizasında olmasına dikkat edin. Gece yatarken boyundaki kavisi destekleyecek orta sertlikte bir yastık kullanın. Dinlenirken ve televizyon izlerken boyun ve sırt bölgenizin düzgün pozisyonda olmasına dikkat edin. Telefonu boynunuzla omuzunuz arasında sıkıştırarak konuşma yapmayın. Haftada en az 2 gün 1 saate yakın yürüyün veya yüzün.’’ |
21.07.2010 |
Çocuklarda üç haftadan fazla süren öksürük tehlikeli
Çocuklarda mevsimsel soğuk algınlığı sonrasında tetiklenen, balgamlı ve kimi zaman kusmaya sebep olan peş peşe gelen ve 3-12 haftadan fazla devam eden öksürük, alt solunum yolu hastalıklarının belirtisi olabilir. Uzmanlar, öksürüğün süresi ve karakterinin hastalıklar açısından haberci olabileceği uyarısında bulunarak, bu gibi durumlarda vakit kaybetmeden uzman hekime başvurulması gerektiğini ifade ediyor. Sağlık Bakanlığı Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Alerji Klinik Şefi Doç. Dr. İlknur Bostancı, öksürüğün solunum yollarına yabancı maddelerin kaçmasından koruyan, solunum yollarındaki yapışkan sıvının atılmasını sağlayan ve solunum hastalıklarında sık görülen koruyucu bir refleks olarak tanımlandığını söyledi. Özellikle çocukluk döneminde hastaneye başvuru sebepleri arasında öksürüğün ilk sırada yer aldığını belirten Bostancı, bu dönemde öksürüğün genellikle viral enfeksiyonlarla ilgili olduğunu ve sıklıkla kendiliğinden düzeldiğini belirtti. Bostancı, iç ve dış hava kirliliği, nem, irritan gazlar ve sigara maruziyeti gibi çevresel faktörlerin de çocuklarda öksürüğe yol açabildiğine dikkati çekerek, öksürüğün refleks duyarlılığı hastalıklar ve kullanılan ilâçlara bağlı olarak da değişebildiğini vurguladı.
KURU ÖKSÜRÜK HALİNDE ENDİŞE YOK Öksürüğün çocuklarda 2 haftadan kısa süreli olması akut, 3 hafta ile 12 hafta devam etmesi ise kronik olabileceğini gösteriyor. Süt çocuklarında ani, yüksek sesle ve patlayıcı özellikte havlar tarzı öksürüklerde, halk arasında kuş palazı olarak bilinen gırtlak, soluk borusu ve bronşiyal tüplerin iltihaplanması ve diğer solunum yolu anormallikleri, balgamsız kuru ve kısa öksürüklerde ise bakterilerin yol açtığı klamidya enfeksiyonları etken olabiliyor. Adölesanlarda ise ani, yüksek sesle ve patlayıcı özellikteki havlar tarzı öksürük, psikolojik kaynaklı olabiliyor. Çocuğun ilgisi başka yöne çekildiğinde ve gece uyku esnasında kaybolması tipik bir özellik olarak göze çarpıyor.
ÖKSÜRÜK ŞİKÂYETİNDE GÖĞÜS RADYOGRAFİSİ ÇEKİLMELİ Kronik öksürük durumunda ise çocuğun tam fizik muayenesinin yapılması ve öksürük şikâyetinin normal sınırlarda olup olmadığının belirlenmesi gerekiyor. Öksürük şikâyeti halinde her çocuğun göğüs radyografisinin çekilmesi ve 6 yaş üzerinde olanlara solunum fonksiyon testi yapılması öneriliyor. |
21.07.2010 |
Günde 15 bin kez nefes alıyoruz NEFES almakta TSHZ3 geninin etkili olduğu ortaya çıktı. Günde yaklaşık 15 bin kez durmadan ve “otomatik olarak” nefes alıp vermeyi sağlayan, daha önce belirlenen iki grup sinir hücresinden yola çıkan Gerard Hilaire, Laurent Fasano ve ekibi, TSHZ3’ün bu sinir hücrelerinin işlevini yerine getirmesi için gerekli olduğunu belirledi. Bilim adamlarının yaptığı araştırmada, TSHZ3 geninden yoksun bırakılmış fareler dünyaya geldikten hemen sonra nefes almadı ve iki dakika sonra öldü. Rahimde solunuma ilişkin emirlerin normal olarak oluştuğunu, ancak yüzdeki sinir hücrelerinin ritmik hareketinin bulunmadığını vurgulayan araştırmacılar, TSHZ3 geninin yeni dünyaya gelen bebeğin ve yavrunun nefes alabilmesi için gerekli hücresel birçok unsurun gelişimini denetlediğine dikkati çekti. “Journal of Neuroscience” dergisinde yayımlanan makalede bilim adamları, araştırma sayesinde uyku apnesi ya da bebeklerin ani ölümü gibi solunum sorunlarını daha ayrıntılı anlayabilmeyi umuyor. Konuya ilişkin makale, Fransız “Le Nouvel Observateur” dergisinde de yer alıyor. |
21.07.2010 |
Kiraz her derde deva Kirazın, çok sayıda hastalığa olumlu etki yaptığını belirten Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’nden Doç. Dr. Yeşim Okay, hasadı devam eden kirazın, bu yıl bol ve ucuz olduğunu söyledi. Kirazın çok sayıda hastalığa iyi geldiğinin bilimsel olarak ispatlandığını anlatan Okay, mevsimi olması dolayısıyla bol bol tüketilmesini önerdi. Kirazın ağrı kesici özelliği olduğunu ifade eden Okay, “Kirazda bulunan antosiyaninler, bu özelliğinin yanı sıra vücuttaki toksik maddeleri temizleyen antioksidan özelliğe de sahiptir” dedi. Kirazın kolesterolü düşürdüğünü, bünyesindeki fosforun sinirleri güçlendirerek sakinlik sağladığını belirten Okay, şöyle konuştu: “Kirazın idrar sökücü özelliği vardır. Böbrek ve safra kesesi taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Vücuttaki fazla suyun atılımına da yardımcı olur. Bunun yanı sıra vücuttaki nikotinin vücuttan atılmasına yardımcı olur, ağır ilâçlar gibi sebeplerle yorulan karaciğerin iyileşmesini sağlar. İçerdiği A vitamini sayesinde de gözlere iyi gelir. Ayrıca, vücut direncini de arttırır.” Kiraz ağacı kabuğunun kaynatılarak içilmesinin ateş düşürücü etki yapacağını bildiren Okay, kiraz çiçeklerinin göğsü yumuşatıp, balgam söktüreceğini söyledi. Okay, kiraz saplarının kaynatılıp içilmesi ile de kilo verdirici özelliğinden faydalanılabileceğini bildirdi |
21.07.2010 |