Güncel |
İzmirli hanımlardan “gençliğe mesaj” |
İZMİR Yeni Asya Hanım okuyucuları tarafından Murat Reis Kültür Merkezinde düzenlenen “Bediüzzaman’dan Gençliğe Mesajlar” konulu program yoğun ilgiyle izlendi. Her yıl sonunda geleneksel olarak düzenlenen ve bu yıl beşincisi yapılan “Bir Demet Tebessüm” adlı tiyatro gösterileri bu yıl tefekkürî bir bakış açısı da eklenerek daha da zengin bir boyut kazandı. “Bir demet tebessüm” ile güncel olayları ve yaşanan problemleri Risâle-i Nur ışığında trajikomik skeç ve parodilerle sergileyen ekip, “Bir demet tefekkür”le de günümüz problemleri hakkında Risâle-i Nur’dan yapmış oldukları araştırmaları sundular. Sunuculuğunu Zeyneb Akdemir ve Hilal Yaman’ın yaptığı program güldürürken düşündürmeyi hedefledi. Kur’ân-ı Hâkim’in hakikatleri ışığında hazırlanan program Şulenur Demirdöğmez’in Kur’ân tilâvetiyle başladı.
GENÇLERİN ROLÜ BÜYÜK Programın açış konuşmasını yapan Eğitimci Nurbanu Şen, gençliğin hayat yolculuğunda çok kritik bir dönem ve adeta bir yol ayrımı olduğuna dikkat çekti. İman hizmetinde gençlerin çok büyük rolü olduğunu vurgulayan Şen, Asr-ı Saadette Peygamberimizin (asm) tebliğ hizmetine en çok yardım edenlerin gençler olduğunu söyledi. Şen, gençlere vazifelerinin kudsiyetini ve zamanlarının kıymetini vurgulayarak, bu ‘yol ayrımı’nda en güzel yol gösterici rehber Gençlik Rehberi olduğunu ifade etti. Açış konuşmasının ardından ‘Gençliğe Kurulan Tuzaklar’ konusunda grup olarak yaptıkları çalışmanın sunumunu yapan Nurseza Sağır, gençleri yoldan çıkarmak için ifsat komitelerinin bilinçli olarak tuzaklar kurduklarına dikkat çekti. En tehlikeli tuzaklardan biri olan hubbucah ve şöhretperestliğin insanın en zayıf damarı olduğunu ve istismar edilerek zehirli bir bal hükmüne geçtiğini söyledi. Özellikle medyanın etkisiyle gençlerin bu hissi okşanarak gençlerin ahlâkının bozulmaya çalışıldığını vurguladı. Bu asırda kişisel gelişim ve özgüven olarak nitelendirilen bir başka tuzak da enaniyet olarak ele alan Sağır, “Kişiye kontrolsüz bir şekilde empoze edilen enaniyetin kişiyi bencil bir hale getirdiğini ve her şeyde kendine menfaat gözeterek kişide küçük bir firavuniyet oluşturduğunu” kaydetti. Sunumun ardından yapılan skeçle şöhret olmak yolunda gençliğini harcayan bir gencin hayatının nasıl zehirlendiğini ve sonradan pişman olduğunu anlatan hayatı canlandırıldı.
GENÇLİĞE KURULAN TUZAKLAR İkinci olarak da ‘Gençlik ve Medya’ konusunu ele alan grubun çalışmasını ise Hatice Akkaya sundu. Medyanın gençliğe kurulan tuzaklardan en tehlikeli ve yaygın olarak kullanıldığını ifade eden Akkaya; bilinçaltının hedeflenerek hazırlanan diziler ve programlarla farkında olmadan ahlâkın bozulduğunu söyledi. Ayrıca yapılan araştırmalara göre, Avrupa’da bir çok ilmi gelişmede geri planda kalırken telefon kullanımında üçüncü, internet kullanımında ise yedinci sırayı almamızın ilginçliğine dikkat çekti. Medyanın yanlış kullanımıyla gençlerin adeta genleriyle oynandığına vurgu yaparak, Bediüzzaman’ın da ifadesiyle medyanın onları sefahate, israfa, zulme ve harama sevk ettiğini kaydetti. Sunumun ardından yapılan gösteride, çocuklarının sınırsız ve kontrolsüz kullanımına verdikleri medya yüzünden çocuklarını medyada kaybeden ailenin trajikomik halleri canlandırıldı.
HEDEFSİZ YETİŞMEK Üçüncü olarak Gülay Ataç’ın sunumunu yaptığı ‘Gençliğin Kimlik Arayışı’ adlı konu yer aldı. Ataç, sunumunda özellikle gençlerinin hedefsiz ve gayesiz olarak yetiştiğini, nazarlarının sadece maddeye yönelik olduğunu ifade etti. Bir gencin maddî yönden geliştirilip manevî yönden eksik bırakılmasını Bediüzzaman’ın “Bir çocuğa cesedini beslemek için kalp ve ruhunu yedirmek gibi bir zulüm olur” ifadesiyle özetledi. Gençlerdeki ruhî bunalımında bu maddeye yönelik hedeflerden kaynaklandığını, gencin ruhunda meydana gelen manevî boşluğu ise eğlencelerle doldurmaya çalıştığını fakat bir noktadan sonra onunda tatmin etmeyip her türlü harama yol açtığını ifade etti. Sunumun ardındaki tiyatro ile de; amaçsız bir şekilde hayattan lezzet almaya çalışan gençlerin ruhlarındaki boşluğu Risâle-i Nur hakikatlerinde bulduklarını ve ancak o dâvâ ile hakikî bir kimlik kazandıkları sergilendi.
DUYGULARIN DOĞRU KULLANILMASI ‘Gençlik ve Duygu Yönetimi’ konusu ile ilgili yapılan araştırmayı Nurefşan Kiracı sundu. Cenâb-ı Hakkın insanı binlerle hissiyat ve duygularla donattığını ifade ederek konuşmasına başlayan Kiracı; bu duyguların ise veriliş amacının Cenâb-ı Hakkı tanımak ve yaratmış olduğu nimetleri tartıp, şükretmek olduğunu belirtti. Özellikle bu asırda arzuların hızla tatmin edilmeye çalışıldığını, “ihtiyar-ı selb edip pervane gibi sefahat ateşine atıyor. Kör hissin fetvası ile bir dakikalık hayat-ı dünyeviye için binler seneler hayat-ı bakiyeyi tercih ediyor” ifadeleriyle özetleyen Kiracı; duyguların doğru kullanılması için önce nefsin terbiye edilmesi gerektiğini söyledi. Sunumun ardından yapılan skeçle konu özetle canlandırıldı.
HAYAT BOYU EĞİTİM Son olarak da “Gençlik ve Eğitim’ konusunun sunumunu yapan Tuba Acır; eğitimin hayat boyu süren bir süreç olduğunu ve “eğitim ülkemizde sanılanın aksine öğretmekten öte bir şeydir” dedi. Eğitimin zihnî, ahlâkî, fizikî bir terbiye süreci olduğunu ve akıl, kalp, beden ve ruh gelişimini hedeflemesi gerektiğini anlatan Acır, fakat ne yazıkki; ülkemizde eğitim sistemi ezbere dayalı ve sadece öğrenimle sınırlı olduğuna dikkat çekti. Ayrıca sadece dünyevî ve fen ilimleriyle sınırlandırılan eğitim sisteminin yetersiz olduğunu ve bu şekilde eğitilmeye çalışılan gençliğin manevî bunalımlar yaşadığını ifade etti. Sunumun ardından yapılan gösteride Risâle-i Nur ilminin gençlerin eğitimindeki ehemmiyeti vurgulandı. Program çeşitli illerden gelen ve programa katılan İzmir mezunlarına verilen hediye merasimiyle sona erdi.
VE YAT GEZİSİ...
İZMİR Yeni Asya hanım okuyucularının ve İzmir’den mezun olan hanımların da katılımıyla programın ertesi günü bir yat gezisi düzenlendi. Keyifli dakikaların yaşandığı gezinin daha geniş bir organizasyonla geleneksel hale getirilmesi istendi. Programa ve yat gezisine İzmir’in Tire ilçesinden katılan Nazmiye Keçeli, yat gezisinin anısına duygularını şu mısralarla ifade etti: Murat Reis salonundayken; açtı rengârenk güller, Sahnedeki yüzleri örtmüştü nurdan tüller, Orada haşroldu gülen yüzler İnşallah ufukta görülecek güzel günler, Ya Rab ayırma bizi bizlerden, Biz çok memnunuz sizlerden, Gök mavi denizse ayrı bir mavi Kahvaltı sofralarındaki sohbetlerde kardeş gönüller oldu kavi Yattayken bad-ı saba yeli esti Yiyecek uman martılar yollarımızı kesti Yatlar birbiri ardı sıra yarışıyordu Kardeş ruhlar kâinatla buluşuyordu. Anlatılmaz yaşanılan duygu dolu anlar Yurdumuz ne kadarda güzelmişsin Sıradağlarla bizleri süzermişsin Münâcatta dermiş dağları yeryüzünde hazineli birer direk yaptım Bense seyrettiğim sıradağlardan çok derin hisler kaptım. Kardeşlerden ayrılmamak için çok dualar yaptım. Üstadım dedin yaren bir Kur’ân bir Her yanımızı kaplamış manevî bir kir Öbür âleme ak yüzle gitmek için Resulüm sağımda olsun, Üstadım sol koluma da sen gir |
19.06.2010 |