Güncel |
Arkadaşlarının yanına gitti |
Balyoz soruşturması kapsamında hakkında yakalama kararı çıkartılan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, "sağlık sorunlarının bulunduğunu, ancak arkadaşlarını yalnız bırakmamak için adliyeye geldiğini" söyledi. Doğan, ifade verdikten sonra tutuklandı ve cezaevine konuldu. Doğan, cezaevine gönderilirken en kısa zamanda bu işin biteceğine, adaletin yerini bulacağına inandığını ve bundan hiç kuşku duymadığını söyledi. Doğan, arkadaşlarının yanında
“Balyoz PlanI’’ iddiaları soruşturması kapsamında hakkında yakalama emri çıkarılan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, tutuklandı. Hakkındaki yakalama emri çerçevesinde Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine gelen eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, burada gazetecilerin sorularını cevapladı. Çetin Doğan, hastalığıyla ilgili tedavi önerilerini göz ardı ettiğini ifade ederek, arkadaşlarını yalnız bırakamayacağını belirtti. Bu mücadeleye onlarla birlikte devam edeceğini ifade eden Doğan, ‘’Herkes görecek ki bu balyoz, çıkaranların, uyduranların kafasına inecek’’ dedi. Doğan, açıklamalarının ardından nöbetçi savcıya ifade verdi. Tutuklanması talebiyle İstanbul nöbetçi 11. Ağır Ceza Mahkemesine, sevk edilen emekli Orgeneral Doğan’ın yüzüne hakkında verilen karar okundu. Çetin Doğan, cezaevine gönderilirken en kısa zamanda bu işin biteceğine, adaletin yerini bulacağına inandığını ve bundan hiç kuşku duymadığını söyledi. Avukatları, Çetin Doğan’ın Metris Cezaevi’ne götürüldüğünü kaydetti. |
24.04.2010 |
SUBAYLARIN EĞİTİM FORMASYONLARI YOK |
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Av. Sinan Kılıçkaya: Millî Güvenlik derslerinin subaylar tarafından verilmesi darbe dönemlerinden miras kalmış bir uygulamadır. Ne yazık ki yıllar içinde kanıksanmış ve devam ettirilmiştir. Bu durum hukuken ve pedagojik olarak sakıncalıdır. Zira, herhangi bir eğitim formasyonuna sahip olmayan ve askerlikleri öğretmenliklerinden önce gelen subayların, bu dersi veriyor olması, Millî Eğitim mevzuatlarına da aykırıdır. MGK’NIN YAPISI DEĞİŞTİ, BU DERS DURUYOR
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya: İlginçtir, MGK’nın yapısının ve işleyişinin köklü biçimde değişikliğe uğratıldığı bir ülkede sistematik bir baskı ve ilkel bir anlayış empoze eden bu dersler bir türlü kaldırılamadı. Okullara kışla düzenini hâkim kılma mantığının, özleminin bir uzantısı olan bu dersler bütünüyle müfredattan çıkartılmalıdır. Tepeden tırnağa faşizan çağrışımlar yapan bu derslerden kurtulmak, eğitimin özgürleşti-rilmesi yönünde atılması gereken adımların başlangıcı sayılmalı ve arkası mutlaka gelmelidir.
Darbe dönemi kalıntısı
Okullarda Millî Güvenlik dersine giren subayların, öğrenci ve öğretmenleri “namaz kılıyor, türbanlı, bölücü, solcu” diye fişlediklerine ilişkin haberler üzerine, toplumun her kesiminden gelen tepkiler artarak devam ediyor.
SUBAYLARIN EĞİTİM FORMASYONU YOK Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Av. Sinan Kılıçkaya: Millî Güvenlik dersleri ve bu derslerin subaylar tarafından verilmesi darbe dönemlerinden miras kalmış bir uygulamadır. Ne yazık ki yıllar içinde, unutulmuş, kanıksanmış ve devam ettirilmiştir. Bir kere bu durum hukuken ve pedagojik olarak sakıncalıdır Zira herhangi bir eğitim formasyonuna sahip olmayan ve askerlikleri öğretmenliklerinden önce gelen subayların, Millî Güvenlik derslerini veriyor olması, Millî Eğitim mevzuatlarına da aykırıdır. Ayrıca asker kişilerin sivil bir eğitimde yer alması da tezattır. Eğer bu ders illaki verilecekse siviller tarafından verilmesi daha uygundur. Ancak bundan evvel bu dersin içerik olarak da sorgulanması gerekir. Yani ne kadar gerekli ve lüzumu var? Netice itibariyle ileri demokratik ülkelerde bu tür uygulamalar olamaz. Ancak askerî diktatörlükle yönetilen yahut askerî vesayetin yaşadığı ülkelerde beklenebilecek türden bir uygulamadır. Fişleme meselesine gelince, zaten fişleme fiili kim tarafından yapılırsa yapılsın bir suçtur ve yapanların soruşturulup cezalandırılması gerekir. Hele bunu, bir öğretmen, öğrencileri, mesai arkadaşları ve veliler üzerinde yapıyorsa daha vahimdir. Bu durum bile bu subayların öğretmenlik yapabilecek formasyona sahip olmadıklarının bir delilidir. Zira hiçbir öğretmen öğrencisini fişlemez. Böylesi bir fecaatin ifşa olması bizce bir fırsattır. Hiç tartışılmayan, unutulan bu darbe geleneği böylece tartışmaya açılmıştır, sorgulanmaya başlanmıştır. Bu fırsattan istifade ve bu fişleme olayı vesile edilerek bu ayıptan kurtulmalı ve okullardan subayların verdiği millî güvenlik dersleri kaldırılmalıdır.
MİLİTER EĞİTİM KABUL EDİLEMEZ
Alternatif Eğitim Derneği Sözcüsü Eylem Korkmaz: “Açıkçası Millî Güvenlik derslerinin içeriğini ve neler öğretildiği konusunu pek hatırlamıyorum. Ama genel olarak şunu söyleyebilirim ki, okullarda militarist anlayışla verilen her eğitim sakıncalıdır. Militarizm içeren hiçbir ders kabul edilemez. Öncelikli olarak askerin okulun bir parçası olarak düşünülmesi çelişkilidir. Ne yazık ki bizim eğitim sistemimizde ve dünyanın belli bir kısmında da militarist bir eğitim anlayışı hakimdir. Bunu en basit şekilde okulların bahçelerinde sıra oluş biçimimizden bile anlayabiliriz. Bu durumu özgürlükçülük ve özgür eğitim üzerinden değerlendirdiğimizde, tabiî ki kabul edilmesi imkânsızdır. Çocuklarımızı daha özgürlükçü bir biçimde eğitmeyi başarabilmeliyiz. Şunu da eklemek isterim ki, bazen eğitimde bir işin uzmanı gelip ders verebilir. Tam olarak eğitim formasyonu olmasa bile bu yapılabilir. Ama burada önemli olan dersin içeriğidir ve militarist bir anlayışa sahip olmamasıdır.”
MGK DEĞİŞTİ, BU DERS DURUYOR
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya: “Türkiye’de siyasal-toplumsal hayatın her alanı militarizmin doğrudan etkisi ve ağırlığı altında. Okulların kışlalaştırılması ve öğrencilerin askerleştirilmesi ise bunun en yaygın ve sistematik örneği olarak karşımıza çıkıyor. Andla, marşla başlayıp, her seviyede ve had safhada yaşanan resmî ideolojik indoktrinasyon aracılığıyla çocuklar, gençler ve dolaylı olarak tüm toplum militarist bir kirlenmeyle yüz yüze kalıyor. Millî Güvenlik dersleri ise işte bu ‘kışla tipi eğitim düzeni’nin en somut ve çirkin araçlarından biri olarak öne çıkıyor. Millî Güvenlik derslerinin asıl işlevinin ne olduğu birkaç gündür medyaya yansıyan somut belgelerle daha bir netleşmiş durumda. İlginçtir, Millî Güvenlik Kurulunun yapısının ve işleyişinin köklü biçimde değişikliğe uğratıldığı bir ülkede sistematik bir zulüm ve ilkel bir anlayış empoze eden bu dersler bir türlü kaldırılamadı. Mevcut AKP hükümeti de yaklaşık 8 yıllık iktidarına rağmen bu önemli soruna ilişkin hiçbir adım atmadı. Artık bu konuyla ilgili ciddî bir şeyler yapmanın zamanının geldiği görülmeli ve daha fazla zaman kaybedilmemeli. Millî Eğitim Bakanlığı okullara kışla düzenini hakim kılma mantığının, özleminin bir uzantısı olan Millî Güvenlik derslerini bütünüyle müfredattan çıkartılmalıdır. Tepeden tırnağa faşizan çağrışımlar yapan bu derslerden kurtulmak, eğitimin özgürleştirilmesi yönünde atılması gereken adımların başlangıcı sayılmalı ve arkası mutlaka gelmelidir. |
24.04.2010 |
Kimse hukukun dışına taşmasın |
Demokrat Yargı Yönetim Kurulu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yargı derneklerine yönelik sözlerine tepki göstererek, hiçbir devlet organının, buna Yargıtay, Danıştay, HSYK ve Anayasa Mahkemesi de dâhil, hukukun dışına taşarak kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanarak veya toplumun geleceğe dair korkularını istismar ederek Türkiye’yi daimî bir olağanüstü halde tutma hakkının bulunmadığının altını çizdi. Kimse hukukun dışına çıkmasın
Demokrası ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nden (Demokrat Yargı) yapılan açıklamada, hiçbir devlet organının, hukukun dışına taşarak kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanarak veya toplumun geleceğe dair korkularını istismar ederek Türkiye’yi daimî bir olağanüstü halde tutma hakkının bulunmadığı vurgulandı. Demokrat Yargı Yönetim Kurulu’nun yazılı açıklamasında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yargı derneklerine yönelik sözleri değerlendirildi. Açıklamada, bütün sorunlarıyla birlikte Türkiye’nin yargıya ilişkin sorunlarının da ideolojik eksende değerlendirilmek yerine daha evrensel ve demokratik standartlar esas alınarak çözümlenmesi gerektiği belirlenmesinin önemli olduğunun düşünüldüğünü belirtildi. Açıklamada, hiçbir devlet organının, buna Yargıtay, Danıştay, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Anayasa Mahkemesi de dâhil, hukukun dışına taşarak kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanarak veya toplumun geleceğe dair korkularını istismar ederek Türkiye’yi daimî bir olağanüstü halde tutma hakkının bulunmadığı vurgulandı. “Tutuklamaların artık olağanlaştırılmış hak ihlâlleri olarak uygulana geldiği bir kültürün de Türkiye’ye yakışmadığı ortadadır” denilen açıklamada, şöyle denildi: “Bağımsızlığı sağlanmış yargının tarafsız olabilmesi, tüm toplumsal farklılıkların yargıya yansıtılması koşuluna bağlıdır. Halk bunun bilincindedir ve demokratikleşme gerekliliği onu ilgilendirir. Yargının iş yükünden kaynaklanan sorunlarının temelinde, hiyerarşik yapısı, hiyerarşik yapının ortaya çıkardığı ideolojik denetimler ve tüm önemli dosyaların merkeze, yani Yargıtay ve Danıştay’a aktarılması üzerine oluşturulmuş sistemdir. Bu gerçeği görmeksizin yapılacak yargı sorunlarına ilişkin değerlendirmelerin yetersiz kalacağı açıktır.” |
24.04.2010 |
Aramızdaki önyargı duvarları yıkılmalı |
Meclis’in açılışının 90. yıl dönümü dolayısı ile Birinci Meclis Binasında düzenlenen törende konuşan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Şahin, “Aramızdaki önyargı duvarlarını yıkmalı, sevgi ve kardeşlik harcı ile geleceği beraberce inşaa etmeliyiz” dedi. Önyargıları yıkmalıyız
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, “Aramızdaki önyargı duvarlarını yıkmalı, sevgi ve kardeşlik harcı ile geleceği beraberce inşaa etmeliyiz” dedi. Meclis’in açılışının 90. yıl dönümü dolayısı ile Birinci Meclis Binası’nda tören düzenlendi. Törene, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı, Grup Başkan Vekili Oktay Vural, BDP Milletvekili Sırrı Sakık, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, kuvvet komutanları ve çok sayıda davetli katıldı. Burada bir konuşma yapan Meclis Başkanı Şahin, Birinci Meclis’teki milletvekillerinin ortaya koydukları dayanışma, birlik ve beraberlik tablosunun örnek alınması gerektiğini söyledi. Şahin, “Savaşın ve gözyaşının hakim olduğu bir ortamda bu çatı altında yeşeren birlik anlayışını her zaman canlı tutmalıyız, canlı tutmayı başarmalıyız. Böylesine şanlı bir özgürlük mücadalesinin mirasçıları olarak aramızdaki önyargı duvarlarını yıkmalı, sevgi ve kardeşlik harcı ile geleceği beraberce inşaa etmeliyiz” dedi. Siyasetin ülke sorunlarına çözüm ürettiğini, demokrasi değerlerine sahip çıkmayı, insan hak ve özgürlüklerini geliştirmeyi içerdiğinin akıllardan çıkartılmaması gerektiğini kaydeden Şahin, gündemi meşgul eden kısır tartışmalar yerine ufuk açıcı, Türkiye’nin geleceğini açacak çalışmalara yoğunlaşmak gerektiğini vurguladı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bütün yurtta, dış temsilcilikler ve KKTC’de törenlerle kutlandı. TBMM Genel Kurulu, yıl dönümünde özel gündemle toplandı. |
24.04.2010 |
Darbeler utanç verici |
Baykal, TBMM’nin 1960’ta 1.5 yıl, 1980’de ise 3 yıl askıya alınmasının bunu gerçekleştirenlerin en büyük utancı olarak tarihteki yerini aldığını belirterek, “TBMM’nin milletimizin şerefini ve onurunu temsil eden bir kurum olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız, unutulmasına da izin vermemeliyiz” dedi. Darbeler utanç verici
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, TBMM’nin 1960’ta 1.5 yıl, 1980’de ise 3 yıl askıya alınmasının bunu gerçekleştirenlerin en büyük utancı olarak tarihteki yerini aldığını belirterek, ‘’TBMM’nin milletimizin şerefini ve onurunu temsil eden bir kurum olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız, unutulmasına da izin vermemeliyiz’’ dedi. Baykal, TBMM’nin 23 Nisan özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, halkın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladı ve ‘’daha nice bayramlar’’ dileğinde bulundu. TBMM’nin açılışının 90. yılının kutlandığını hatırlatan Baykal, bu 90 yılın dünya tarihinin en büyük değişim ve dönüşümlerinin yaşadığı dönem olduğunu kaydetti. Baykal, TBMM’nin dünyanın en eski ve en köklü 10 parlamentosundan biri olduğunu vurgulayarak, TBMM’nin sadece Türkiye’de değil dünyada da en itibarlı ve güvenilir, barış, istikrar ve meşruiyet kurumu olarak yaşatmanın en büyük görev olduğunu kaydetti. Baykal, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Bu dönem içinde iki defa, önce 1960’ta 1.5 yıl, sonra 1980’de 3 yıl TBMM’nin askıya alınmış olması bunu gerçekleştirenlerin en büyük utancı olarak tarihteki yerini almıştır. TBMM’nin milletimizin şerefini ve onurunu temsil eden bir kurum olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız, unutulmasına da izin vermemeliyiz. TBMM, bir askeri zaferin eseri değildir, tam tesrine askeri zafer TBMM’nin eseridir. Bu niteliği ile TBMM belki de dünyada tek gazi parlamentodur. TBMM’den önce ne bir devlet ne bir cumhuriyet ne de bir ordu vardır. Devleti de cumhuriyeti de orduyu da TBMM kurmuştur.’’ TBMM’nin daha sonra siyaset hukuk, eğitim, kültür ve ekonomi alanlarında çok köklü değişimler gerçekleştirdiğini belirten Baykal, saltanat ve hilafeti TBMM’nin ilga ettiğini, Cumhuriyet’i TBMM’nin ilân ettiğini; ceza, usul, medeni ve ticaret kanunlarını çağın en ileri ölçülerine göre TBMM’nin düzenlediğini dile getirdi. CHP Genel Başkanı Baykal, ‘’Dinin ve devlet işlerinin ayrılmasını temel alan, din istismarını ve devlet işlerinin dine dayandırılmasını reddeden, bütün dinlere saygı gösteren ve eşit değer veren laiklik ilkesini bu TBMM anayasamıza yerleştirmiştir’’ diye konuştu. |
24.04.2010 |
Başörtüsü problemini CHP ve MHP de çözebilir |
Devlet Bakanı Arınç, ‘’Başörtüsü meselesini CHP çözmek istiyorsa çözebilir elini tutan yok. MHP çözmek istiyorsa yüksek sesle bunu ifade eder. Anayasa değişiklik teklifini getirir. Lütfen siz bir adım öne çıkın’’ dedi. Başörtüsü meselesini CHP ve MHP çözebilir
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘’Başörtüsü meselesini CHP çözmek istiyorsa çözebilir elini tutan yok. MHP çözmek istiyorsa yüksek sesle bunu ifade eder. Anayasa değişiklik teklifini getirir. Lütfen siz bir adım öne çıkın’’ dedi. Arınç, TBMM Genel Kurulunda görüşülen Anayasa Değişikliği teklifinin 11. maddesi üzerinde milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bülent Arınç, MHP Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ‘’başörtüsü meselesinin’’ teklifte neden yer almadığı sorusuna şu karşılığı verdi: ‘’Demek ki özlemle bu meseleyi bekliyor. Bu konunun bayraktarlığını siz yapın, bu konuyu siz ele alın. Çünkü benim geçmişte siyaset yaptığım Refah Partisi (RP) ve Fazilet Partisi (FP) bu sebeple kapatıldı ve benim için siyasî yasak istendi. İktidarda iken AK Parti hakkında kapatma dâvâsı açıldı, sebeplerden bir tanesi de buydu. Dolayısıyla başörtüsü meselesini CHP çözmek istiyorsa çözebilir elini tutan yok, MHP çözmek istiyorsa sadece soruyla değil yüksek sesle bunu ifade eder; kanun ve Anayasa değişiklik teklifini getirir. Bunu bir siyasî istismar konusu olarak değil, Sayın İnan’ın yüreğinden geçen ve inandığı bir konu olarak görüyorum. Arkadaşıma her zaman destek olmaya hazırım, ama lütfen siz bir adım öne çıkın. Anayasa değişiklik teklifinin içinde bu madde de olsun derseniz, o zaman 10. ve 42. maddelerde yaşadığımız serencamı da bilmeniz gerekir.’’ |
24.04.2010 |
KOBİ’ler bedelli istiyor |
KÜÇÜK ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, bedelli uygulamasının askerlik meselesi olmaktan öte sosyal bir mesele olduğunu ve çözülmesi gerektiğini belirterek, ‘’Bedelli askerlik, ekonomiye katkı sağlayabilir’’ dedi. Özgenç, yaptığı açıklamada, uzun zamandan beri tartışmalara sebep olan bedelli askerlik konusunun tekrar gündeme gelmesinin bu konudaki yoğun talebin göstergesi olduğunu söyledi. Bakaya kalan ya da kaçak durumda olanların sayısının 400 civarında olduğunun sanıldığını ifade edien Özgenç, ‘’Bedelli askerlik uygulamasına geçildiğinde bu insanların en azından yarısı bedelini ödeyerek, işlerini kaybetmeden askerlik vazifelerini yerine getirebilirler. Kişi başına belirlenecek miktarın da makul seviyede olmaması halinde hazineye hatırı sayılır bir kaynak sağlanabilir’’ diye konuştu. Özgenç, bedelli uygulamasının askerlik meselesi olmaktan öte sosyal bir mesele olduğunu ve çözülmesi gerektiğini vurgulayarak, ‘’bedelli askerlik yasası çıkarılmalıdır’’ düşüncelerini daha önce de dile getirdiklerini ifade etti. Özgenç, ‘’Bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. Çünkü buna ihtiyaç var. Bedelli askerlik ekonomiye katkı sağlayabilir. Bu konuda yetkililer gereken makul rakamları tesbit edecektir’’ dedi. |
24.04.2010 |
Kimseye teklif götürmedik |
AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Anayasa değişikliği paketindeki yargı ile ilgili iki maddenin ayrılarak referanduma götürülmesi konusunda hiçbir partiye teklif sunmadıklarını söyledi. Suat Kılıç, gazetecilerin ‘’Anayasa değişikliği teklifindeki yargıya ilişkin iki maddenin ayrılarak referanduma götürülmesi’ konusunda bazı haberlerin yer aldığının belirtilmesi üzerine ‘’Hiçbir partiye bu yönde teklif götürmedik’’ dedi. Kendilerini de böyle bir teklif gelmediğini belirten Kılıç, böyle bir niyetlerinin de olmadığını kaydetti. ‘’Haberler maksatlı, gündem yaratma amaçlıdır’’ değerlendirmesini yapan Kılıç, ‘Haberlerin kaynağı şayet CHP ise anayasa teklifini sulandırma girişimidir’’ diye konuştu. Suat Kılıç, değişiklik teklifinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında CHP, MHP ve BDP ile herhangi bir görüşmelerinin olmadığını ifade ederek, ‘’11 maddesi kabul edilmiş Anayasa değişiklik teklifini sulandırmaktan vazgeçsinler’’ diye konuştu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise gazetecilerin soruları üzerine ne kendilerinin bir görüşmesi olduğunu ne de kendilerine bir ‘’iyi niyet temennisi gösterilmesinin’’ söz konusu olduğunu kaydetti. |
24.04.2010 |
Polis panzeri tören alanına girdi |
TUNCELİ'NİN Hozat ilçesinde freni boşalan polis panzerinin tören alanına girmesi sonucu 1 kadın öldü, polis memuru olan eşi ağır yaralandı. Hozat Öğretmenevi’nin önünde güvenlik amaçlı bekletilen polis panzeri, freninin boşalması sonucu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarının yapıldığı Cumhuriyet Caddesi’nde töreni alanına girdi. Polis panzeri, kutlamalara katılan Songül Göktürk ile polis memuru olan eşi Mehmet Göktürk’e, ardından tören alanının çevre duvarına çarparak durabildi. Kazada, panzerin altında kalan Songül Göktürk öldü, polis memuru olan eşi Mehmet Göktürk ise ağır yaralandı. Yaralı polis memuru Göktürk, askerî helikopterle Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastenesi’ne kaldırıldı. |
24.04.2010 |
Devlet gayrimenkul zengini |
TÜRKİYE'DE Hazinenin 3 milyon 214 bin 531 adet taşınmazı, 87 bin 575 adet taşıtı, 288 bin 341 adet de telefonu bulunuyor. Maliye Bakanlığı’ndan derlenen verilere göre, ülkemizde 181 milyar 176 milyon 943 bin 189 metre karelik bir alan Hazine mülkiyetinde kalıyor. Hazineye ait alanlar, Türkiye’nin yüzde 23’lük bölümünü oluşturuyor. Hazineye ait alanlar üzerinde 3 milyon 214 bin 531 adet taşınmaz yeralıyor. Ülkemizde devletin 229 bin 729 adet de lojmanı bulunuyor. En fazla lojmanı olan kuruluş da 48 bin 85 lojmanla Emniyet Genel Müdürlüğü olarak görülüyor. Resmî verilerde, kamunun sahip olduğu taşıt miktarı da 87 bin 573 olarak görülüyor. Bunların 686’sını üst düzey kamu görevlileri ile protokol için alınan binek otomobiller oluşturuyor. Kamu kurum ve kuruluşlarında 288 bin 341 adet de telefon bulunuyor. |
24.04.2010 |
Erdoğan, Mayıs’ta komşuya gidecek |
DIşİşlerİ Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 14-15 Mayıs tarihleri arasında Yunanistan’ın başşehri Atina’yı ziyaret edeceğini söyledi. Estonya’nın başşehri Tallinn’in evsahibi olduğu NATO dışişleri bakanları toplantısında Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Yunanistan Dışişleri Bakan Vekili Dimitri Druças, yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Başbakan Erdoğan’ın Atina’ya yapacağı ziyarete, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan dahil yaklaşık 10 bakanın katılmasının beklendiğini ifade etti. Davutoğlu, Erdoğan’ın Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ile görüşmesinin ardından iki ülke arasında ortak bir bakanlar kurulu gibi bir toplantının da düzenleneceğini kaydetti. |
24.04.2010 |
Gazetecilere “yıpranma hakkı” için yasa teklifi |
CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, gazetecilere ve bazı meslek gruplarına ‘’yıpranma hakkı’’nın yeniden verilmesi için yasa teklifi hazırladı. TBMM Başkanlığına sunulan teklif, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngörüyor. Teklif, 1 Ekim 2008 tarihinde kaldırılan fiili hizmet zammı uygulamasının gazeteciler ve bazı meslek grupları için yeniden getirilmesine imkân sağlıyor. Teklif, basım ve gazetecilik iş yerlerinde çalışanlardan; solunum ve cilt yoluyla vücuda geçen gaz veya diğer zehirleyici maddelerle çalışanlar, fazla gürültülü ve ihtizaz yapıcı makine ve aletlerle çalışarak iş yapanlar, tabiî ışığın hiç olmadığı veya suni ışık altında çalışanlar, doğrudan doğruya yüksek hararete maruz kalanlar, fazla ve devamlı fiziki gayret sarf ederek iş yapanlar ile günlük mesainin yarıdan fazlası saat 20.00’den sonra çalışan bütün çalışanlar için fiilî hizmet zammının uygulanmasını öngörüyor. |
24.04.2010 |
Şehit polisin kanı yerde kalmadı |
Mardİn’İn Kızıltepe ilçesinde 1 polis memurunun şehit edilmesi, biri polis 3 kişinin yaralanması olayını gerçekleştiren 2 terörist ölü ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, Kızıltepe ilçesi İnönü Caddesinde polis memuru Ömer Akcan’ın şehit olduğu, polis memuru Selahattin Özdemir ve 2 vatandaşın yaralandığı saldırı sonrası geniş çaplı operasyon düzenlendi. Operasyonda teröristlerin izine rastlayan güvenlik güçleri, Ersoylu Mahallesinde tuğladan yapılı terk edilmiş bir kulübede kıstırılan teröristlere ‘’teslim ol’’ çağrısında bulundu. Çağrıya teröristlerce ateşle karşılık verildi. Çıkan çatışmada, 2 terörist ölü olarak 2 uzun namlulu silâh, 2 tabanca, patlamamış 4 el bombası ile birlikte ele geçirildi. |
24.04.2010 |
Yağışlar rekolteyi arttırdı |
Türkiye’nİn ‘’tahıl ambarı’’ olarak bilinen Konya’da bu yıl yağışların iyi olması, buğdayda yüksek rekolte beklentisini arttırdı. Konya Ticaret Borsası Başkanı Muhammet Uğur Kaleli, yaptığı açıklamada, Konya’nın büyük bir tarım potansiyeline sahip olduğunu, 2.27 milyon hektar alanda tarım yapıldığını söyledi. Kaleli, hububat ekiminin yapıldığı 2009 Eylül ayından bugüne kadar yağış değerlerinin uzun yıllar ortalamasının yüzde 6 üzerinde gerçekleştiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: ‘’Meteorolojinin uzun dönem tahminlerine göre yağış miktarı geçen sezonun biraz üzerine çıkacak. Dolayısıyla yağışların iyi gitmesi, Konya Ovası’nda hububat rekoltesini olumlu yönde etkiledi. 2009 yılında 2 milyon 867 bin 437 bin ton buğday üretiminin yapıldığı Konya’da rekoltenin bu yıl 3 milyon ton olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Konya, bu yıl kar yağışsız bir kış geçirdi. Kar yağışsız kışlarda havalar soğuk gidip donlar olabilirdi, ancak bu yıl kış mevsim normallerinin üzerinde sıcak geçtiği için donlar olmadı ve buğdayda ciddî bir zarar şu ana kadar gerçekleşmedi.’’ |
24.04.2010 |
Ette spekülatör oyunu |
TÜRKİYE Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, ülke genelinde, et fiyatlarındaki artışa neden olabilecek bir et darlığı bulunmadığını ifade ederek, ‘’Kasapların da büyük marketler karşısında tutunamaması ve bir bir kapanması nedeniyle oluşan tekelleşmeden dolayı et fiyatları sürekli yükselmektedir. Yani Spekülatörler et fiyatlarının düşmesini istemiyor’’ dedi. Palandöken yaptığı yazılı açıklamada, geçen yıldan bu yana yükselen et fiyatlarının son aylarda daha da artmasının vatandaşı sıkıntıya soktuğunu belirterek, fiyatlardaki aşırı yükselişin ‘’normal olmadığını’’, büyük et spekülatörlerinin fiyatları yüksek tuttuğunu kaydetti.
KÜÇÜK ESNAF YOK OLMASIN
BÜYÜK Mağazalar Yasa Tasarısı Taslağının bir an önce yasalaşması gerektiğini vurgulayan Palandöken, esnaf ve san'atkârların büyük alış veriş merkezleri karşısında tutunamadıklarını, bunun da büyük mağazaların başta et olmak üzere bakkal, manav, ayakkabı, konfeksiyon ve mobilya gibi birçok sektörde fiyatları kendilerinin belirlemesine yol açtığını anlattı. Palandöken, ‘’Tekelleşmeye gidiyorlar. Küçük esnaf yok olursa ette olduğu gibi, manav, bakkal, giyim 57 alanda fiyatlarda tekelleşme yaşanması kaçınılmaz’’ dedi. |
24.04.2010 |
530 yıllık cami restore ediliyor |
SAKARYA'NIN Kaynarca ilçesinde Fatih Sultan Mehmed’in mimarlarından Şeyh Müslihiddin adına 5 asır önce yaptırılan 530 yıllık cami restore ediliyor. Topçu köyü Büyükkaynarca Mahallesi’nde bulunan ve 1999 yılındaki depremde minaresinin devrilmesinin ardından cami, su alması ve tahtaların çürümesi üzerine tamamen yenilenmek zorunda kalındı. Eylül ayında başlayan restore çalışmaları kapsamında, caminin iç cephesi çam, dış cephesi de meşe ağaçlarıyla tamamen yenilendi. Restorasyon sırasında çimento yerine, Horasan harcı kullanıldı. Kaynarca Kaymakamı Ersin Emiroğlu, yaptığı açıklamada, restorasyon çalışmalarının yaklaşık 350 bin TL’ye mal olduğunu söyledi. Çalışmaların birkaç aya kadar tamamen sonuçlandırılacağını belirten Emiroğlu, Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun onarım izni vermesinin ardından çalışmalara başlandığını hatırlattı. |
24.04.2010 |
Yeni Asya Neşriyat, İzmir Fuarında yoğun ilgi gördü |
15. İZMİR Kitap Fuarında, Yeni Asya Neşriyat da yerini aldı. Yenilikler ve sürprizlerle okurların karşısına çıkan Yeni Asya Neşriyat standı ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü. Fikirleri bütün kesimlerce merak edilen Said Nursî Hazretleri’nin fuardaki fotoğrafları ziyaretçilerin merakını celbetti. Çok sayıda ziyaretçi Yeni Asya Neşriyat standını ziyaret ederek Said Nursî hakkında bilgi aldı. Yeni Asya Neşriyat standında, Risâle-i Nur yayınlarının yanı sıra, kitap, çocuk neşriyatı, dergi grubu bulunuyor. Yeni Asya Medya Grup bünyasinde yayınlanan Bizim Aile, Genç Yaklaşım, Cankardeş ve Köprü dergileri ziyaretçilerin öncelikli olarak incelediği yayınlar oldu. |
24.04.2010 |
İnsan ticareti mağdurları artıyor |
ULUSLARARASI Göç Örgütü Proje Asistanı Elina Siderova, insan ticareti mağdurları arasında erkek sayısının her geçen yıl arttığını belirterek, ‘’Fabrika ve inşaatlarda çalıştırılıyorlar. Onları tesbit etmek daha zor oluyor’’ dedi. Antalya Kent Konseyi tarafından düzenlenen Toplum Odaklı İnsan Ticaretiyle Mücadele Faaliyetlerinin Oluşturulması Semineri’nde konuşan Elina Siderova, örgütün uluslar arası bir kuruluş olduğunu ve Türkiye’nin de bu örgüte 2004’te katıldığını belirtti. Örgüt bünyesinde 125 üye 94 de gözlemci ülke olduğunu belirten Siderova, örgütün geçen yılki bütçesinin 1 milyar doları bulduğunu ifade etti. Siderova, Uluslararası Göç Örgütü olarak her yıl 2 milyon kişinin insan ticareti mağduru olduğunu belirlediklerini vurguladı. İnsanların yoksulluk, işsizlik, fırsat eksikliği gibi sebeplerle başka ülkelere göç etmeye karar verdiklerini anlatan Siderova, insan ticareti mağdurlarının büyük çoğunluğunu ise 18-24 yaşları arasında genç nüfusun oluşturduğunu bildirdi. Kadınların eskiye oranla daha çok göç ettiklerine değinen Siderova, ‘’Eskiden ailenin geçimini erkek sağladığı için gurbete gidiyordu, fakat şu anda kadınlar da çalışıyor ve ailelerinin geçimini sağlıyor. Dolayısıyla kadınlar çok daha fazla göç ediyor’’ dedi. |
24.04.2010 |
Şehidin borcu ödendi, icra takibi durduruldu |
VAN'IN Çatak ilçesinde 1999’da teröristlerle girilen silâhlı çatışmada şehit düşen Piyade Onbaşı İbrahim Gülcan’ın bir GSM şirketine olan ‘’borcu’’ dolayısıyla Manisa’nın Saruhanlı ilçesindeki ailesine yönelik başlatılan icra takibi, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Manisa Şubesince borç ödenerek durduruldu. Saruhanlı’ya bağlı Gözlet Köyünde yaşayan İbrahim Gülcan’ın babası Zeynel Abidin Gülcan, oğlunun askerdeyken kullandığı cep telefonu hattının borcu dolayısıyla 2000 yılında evlerine icra takibi yazısı geldiğini belirtti. Gülcan, ‘’Oğlumuzun şehit olduğunu gösteren belgeleri verdikten sonra borcun silineceğini söylediler ve gittiler. Aradan 10 yıl geçtikten sonra şimdi yine borçla ilgili bildiri yazısı geldi. Borcun 350 TL olduğu söylendi’’ dedi. Derneğin Manisa Şube Başkanı Ümit Taydaş ise, 11 yıl önce Van’ın Çatak ilçesinde şehit düşen İbrahim Gülcan’ın acılı babanın, durumu kendilerine iletmesi üzerine dernek olarak söz konusu borcu ödeyerek icra takibini durdurduklarını bildirdi. |
24.04.2010 |
Yıkılacak diye boşaltılan bina misafirhane oldu |
ZONGULDAK'TA, 6 yıl önce zemin kayması sonucu yıkılma tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle boşaltılan Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) ait tarihi huzurevi binası, misafirhane olarak kullanılıyor. Boşaltıldığı dönemde 274 bin lira onarım masrafı olduğu tespit edilen binayı, kurumun küçük çapta tadilatlar yaparak hizmete açtığı öğrenildi. Alınan bilgiye göre, Üzülmez mevkisinde eğimli arazi üzerine Fransızlar tarafından 1897’de hastane olarak yapılan ve TTK tarafından 49 yıllığına Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğüne bedelsiz tahsis edilen Üzülmez Huzurevi ve Rehabilitasyon Merkezi, 2004’te zemin kayması nedeniyle boşaltıldı. Tarihi binadaki zemin kaymasına kaçak açılan maden ocağının sebep olduğu belirlendi. TTK ekipleri, söz konusu kaçak ocağın kapatılmasının ardından küçük çaplı onarımlar yaparak binayı misafirhane olarak hizmete açtı. |
24.04.2010 |
İlk standardı biz belirlemişiz |
Sultan II. Beyazıd tarafından yaklaşık 500 yıl önce ferman olarak hazırlanan ve bugünkü anlamda ilk standart olma özelliğini taşıyan ‘’Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’’da (Bursa Belediye Kanunu) giyimden gıdaya, mutfak eşyalarından hayvan yemlerine kadar her şeyin standardize edildiği görülüyor. Sultan II. Beyazıd tarafından yürürlüğe konulan ‘’Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’’ adlı ferman, Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından günümüz Türkçesiyle yeniden yayımlandı. Orijinal metni İstanbul Topkapı Müzesi’nin Revan Kütüphanesi’nde bulunan ‘’Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’’nın kapağında, 1502 yılında yürürlüğe konulduğu belirtiliyor. TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, yeniden yayımlanan fermana yazdığı önsözde, Türklerin Anadolu toprakları üzerinde tesis ettikleri uygarlık örneklerinden birinin de standardizasyon alanında olduğunu ifade etti. Önsözde, Bursa, Edirne, Sivas, Diyarbakır, Musul, Karahisar, Karaman ve daha pek çok yerin mahallî özelliklerine göre yaklaşık 500 yıl önce standart kurallarının konulduğunu vurgulayan Büyükhelvacıgil, şunları kaydetti: ‘’Standardın bugünkü anlamda kavrandığını gösteren yazılı en eski belge olarak dünya tarihine geçen ‘’Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’’ Sultan II. Beyazıd Han tarafından ferman olarak hazırlanmıştır. Bu belgede kalite, boyut, ambalaj gibi konularda standartlar tesbit edilmiş, narh (Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle temel ihtiyaç maddeleri için resmî makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat) ve ceza hükümlerine de yer verilmiştir. Bugünkü standardizasyon sistemine benzeyen bir sistem tesis edilmiş, tuz, ekmek, sebzeler, et, süt, yumurta, yoğurt, peynir, tekstil ürünleri, mücevherat, mutfak eşyaları, deri ve deri mamulleri, kürkler ve ayakkabılar gibi çeşitli maddelerin özellikleri ayrı ayrı belirtilerek standardize edilmiştir.’’
FERMANDAN
Gİyİmden gıdaya, mutfak eşyalarından hayvan yemlerine kadar her şeyin standardize edildiği fermanda, çeşit çeşit elma, armut, nar, üzüm, kavun ve birçok meyvenin fiyatları ve standartları belirlenmiş. Yumurtadan, yoncaya, kadife kumaştan kaftana kürke, ayakkabıdan boz torbaya, at nalından, çula, bakıra, çilingire, kuyumcuya, süte, yoğurta, aktara ve yapılara kadar iğneden ipliğe her şeye standart getirilen fermanda bazı standartlar şöyle: ‘’l Yaş eriğin ilkin yüz dirhemi, üç günden sonra beş yüz dirhemi ve sonra altı yüz dirhemi bir akçaya oluncaya kadar bu düzende devam edecek. l Zerdamori armudunun, ilkin bir okkası, beş günden sonra altı yüz dirhemi ve sonra bu kıysa üzerine narh verilecektir. l Şeftalinin, ilkin bir okkası bir akçaya, üç günden sonra altı yüz dirhemi, nihayet iki okkası bir akçaya verilecektir. l Limonun, yükü yüz seksen akça olunca iki yüz seksen dirhemi bir akçaya olacaktır. l Pazarcı kaftanlarının, boyu arşın çeyrek olunca eteği iki arşın bir çeyrek olacak ve beli, koltuğu beşer rub’u olacak. l Kırmızı sahtıyanın çizmesi, otuz akçaya olacak. Fakat koncu tamam olup sığır gönünden, üç sıra çivili ve ince biz ile ve sıkı iplikle dikilmiş olacak. l Tuzun narhı sorulduğunda şöyle belli oldu ki, tuz olduğu vakıtlarda dört okkası bir akçaya olup azaldığında üç okkası ve kışın iki okkası bir akçaya olacak. |
24.04.2010 |
Koku İle tedavİ |
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, ‘’koku’’nun insan üzerine çok önemli etkileri bulunduğunu ve Türk tıp tarihinde psikolojik tedavide uygulandığını söyledi. Altıntaş, Türk tıp tarihinde kokunun insan üzerine etkilerinin araştırıldığını, yıllar süren çalışmalar ve tecrübeler sonucu, bitkilerin ve bitki esanslarının birçok hastalığı önleyici ve şifa verici etkisi olduğunun anlaşıldığını kaydederek, şöyle devam etti: “Türk tıp tarihinde İbn-i Sina ve Biruni gibi ünlü tıp âlimleri, birçok bitki ve kokusu gibi, gülün de birçok hastalığı önleyici ve giderici olduğunu söylemiş ve hastalar üzerinde uygulamışlardır. Bu âlimler, gülü akıl hastalarının tedavisinde kullanmış ve hafızayı açtığını, belleği güçlendirdiğini görmüşlerdir. Nitekim, bir Alman araştırma grubu, denekleri gül kokulu bir odada uyuttuktan sonra zekâ ve algılama seviyelerinin arttığını görmüş, daha sonra bir Türk araştırma grubu da gülle beslenen farelerin hafızalarının güçlendiğini ispatlamıştır.’’ Osmanlı hekimlerinin, Mevlânâ’nın ‘’Koku, gönül gözünü açar’’ tavsiyesiyle insanların tabiatlarını çok iyi tanıyarak, buna göre kokular belirlediklerini anlatan Altıntaş, şöyle konuştu: ‘’Stres verici meslek dallarında çalışanlar ve uyku problemi olanlar lavanta kokusu, çörek otu ve üzerlik tohumu kokusu kullanabilir. Aynı kokular, sürekli ağlayan bebeklerin rahatlamasına yardımcı olur. Bebeklerin çok sıcak ve nemli vücutları olduğu için serin ve ferahlatıcı kokulardan tabiî menekşe kokusu, ergenlik dönemindeki gençlerin hormonları yoğun ve yüksek olduğundan, hırçınlaşmalarını engellemek için serinletici kokulardan gül, menekşe, limon, bergamut esanslı kokular tavsiye edilirken, yaşlıların vücutları kuru ve soğuk olduğundan ısıtıcı kokulardan biberiye ve tarçın kokuları kullanılması önerilir.’’ Geçmişte örnekleri görülmesine rağmen günümüzde kokuların tıpta aroma terapi haricinde kullanılmadığını kaydeden Altıntaş, kokunun tedavideki öneminin, ilerleyen yıllarda artacağını vurguladı.
GÜL ESANSI ALTINDAN DAHA DEĞERLİ İnsan bünyesinin tabiî kokulara reaksiyon gösterdiğini, şimdiki kokuların sentetik olması sebebiyle beklenen tepkinin görülmeyeceğini hatırlatan Altıntaş, bugün tabiî gülün bulunduğu ender yerlerden biri olan Isparta’da bile 3 ton gülden 1 kilogram saf gül esansı çıktığını bildirerek, genelde ihraç edilen bu esansın, altından daha değerli olduğunu ifade etti. Altıntaş, stres verici meslek dallarında çalışanlar ve uyku problemi olanların, lavanta kokusu, çörek otu ve üzerlik tohumunun faydalı olabileceğini, aynı kokuların sürekli ağlayan bebeklerin rahatlamasına da yardımcı olduğunu kaydetti. |
24.04.2010 |
Günde 50 kuruşa mobil internet keyfi |
Vodafone, ‘Cepnet mobil internet’ tarifesiyle günde 50 kuruş’a herkese sınırsız mobil internet keyfi sunuyor. Faturalı ve faturasız hat sahiplerinin 3G+ farkı ile her an, her yerde cep telefonundan internete özgürce bağlanmaları için hazırlanan tarifede taahhüt veya kota şartı bulunmuyor. Vodafone Türkiye Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı ve İcra Kurulu Üyesi Gökhan Öğüt, Cepnet tarifesiyle ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “3G lansmanında abonelerimiz için fark oluşturan fiyatlandırma yaklaşımımızı bir adım öteye taşıyarak sınırsız Cepnet tarifesini hayata geçirdik. Amacımız Türkiye’de herkesin mobil internet keyfi yaşamasını sağlamak. Vodafone Türkiye’nin yeni Cepnet mobil internet tarifesiyle özellikle internet tutkunlarını; kontrat, formalite ve kota endişesi yaşamadan günde sadece 50 kuruşa mobil internet keyfi yaşayabilecekler.” |
24.04.2010 |
Dünyada ilk tam yüz nakli yapıldı |
İspanya’da geçirdiği bir travmaya bağlı olarak yutkunmak, nefes almak ve konuşmakta güçlük çeken genç bir hastaya tam yüzlü nakli yapıldığı açıklandı. Barcelona’daki Vall d’Hebron Hastanesi, 5 yıldır deforme olmuş yüzüyle yaşayan, adı açıklanmayan gence Mart ayında nakil yapıldığını belirtirken, bu ameliyatın dünyadaki ilk tam yüz nakli olduğu iddiasında bulundu. 22 saat süren ameliyata 30 kadar doktorun girdiği, hastaya bütün deri, yüz kasları, burun, dudak, diş ek çene kemiği, elmacık kemiği, damak ve alt çene nakledildiği belirtildi. |
24.04.2010 |