Güncel |
Hâlâ darbe anayasası ile yönetiliyoruz |
Anayasanın AB’ye girilememesinde en büyük etken olduğunu kaydeden Başmüzakereci Bağış, “Bugün yürürlükte olan anayasa darbelerden sonra düzenlenen anayasadır. Bu anayasayı 40 yıl önce düzenlediler ve 40 yıldır AB’ye girmek için uğraşıyoruz. Türkiye’nin AB’ye girememesinin yegâne sebeplerinden birisi de darbe anayasasını hâlâ kullanmamız” dedi. Hâlâ darbe anayasasıyla yönetiliyoruz
DEVLET Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye’nin hâlâ darbe anayasalarıyla yönetildiğini belirterek, ‘’Anayasa değişikliği paketi, Türkiye’nin önündeki birçok sınırı kaldıracak’’ dedi. Egemen Bağış, İZTO’nun kendisi için düzenlediği özel gündemli meclis toplantısına katıldı. Başmüzakereci seçildikten sonra İzmir’e 5. gelişi olduğunu ifade eden Bakan Bağış, 45 yıl boyunca Türkiye’nin müzakerelere başlamak için tarih bile alamadığını dile getirdi. Bağış, burada tek suçun Türkiye’ye çifte standart uygulayan Avrupa’nın değil, hedef saptıranların, reformları yapmayanların, zamanı öteleyenlerin de mesuliyeti bulunduğunu ifade etti. Gündeme getirilen anayasa değişiklik paketinin muhalefet tarafından okunma zahmetinde bulunulmadığını söyleyen Bağış, “Paketi daha okumadan bize ‘bir çayımızı içip giderler’ dediler. Bu hareket son derece yakışıksız. Seçimlere daha 1 buçuk sene var. 1960’tan bu yana darbe anayasası ile yönetiliyoruz ve hala AB’ye girmeye çalışıyoruz” diye konuştu. Anayasanın AB’ye girilememesinde en büyük etken olduğunu kaydeden Egemen Bağış, “Bugün yürürlükte olan anayasa darbelerden sonra düzenlenen anayasadır. Bu anayasayı 40 yıl önce düzenlediler ve 40 yıldır AB’ye girmek için uğraşıyoruz. Türkiye’nin AB’ye girememesinin yegane sebeplerinden birisi de darbe anayasasını hâlâ kullanmamız. Anayasa değişikliği söz konusu. Mükemmeldir demiyorum, kutsal bir metin değildir, ama bugüne kadar önümüze çıkan birçok engelin, Türkiye’nin AB standartlarına kavuşmasına engel olan birçok uygulamanın son bulması açısından, yaşadığımız sıkıntıların bir kere daha yaşanmaması açısından, kendi tecrübelerimiz çerçevesinde hazırlandı. Uzlaşma kültürünü benimsemeden AB üyesi olamayız. AB’nin kendi içinde sorunları yok mu? Kendi aralarındaki savaşların ne kadar kanlı geçtiğine bakarsanız, onların arasında daha derin ayrım olduğunu görürsünüz. Onlar 1949’dan sonra savaşmamak üzere uzlaşma yaptılarsa, biz de uzlaşmayı yapmalıyız.” şeklinde konuştu.
|
30.03.2010 |
ÖZGÜRLÜK, ÇOĞULCULUK, DİN-SİYASET İLİŞKİLERİ |
Nazlı Ilıcak: “Risale-i Nur Kongresindeki deklarasyonlarda, Said Nursî'nin fikirlerinin çok taze olduğu görülüyor. Bugün konuştuğumuz şeylerin çözümlerini masa çalışmalarının sonucunda bulmak mümkün. Özgürlük, çoğulculuk, din-siyaset ilişkileri, kadın hakları v.s. Bir insan Said Nursî gibi özü sözü bir, o gün söyledikleri bugün tazeliğini koruyup aynı istikamette ise zihinlerde kalır.” SAİD NURSî ÇOK ÖNCEDEN BUNLARI SÖYLEDİ, AMA
Prof. Dr. Doğu Ergil: “Biz bu cumhuriyeti kurarken bölücü hareket etmişiz. Artık birleştiricilik zamanının geldi. Tarihi yok saymadan, bu ülkeyi sadece bir grubun değil, birçok etnik grubun paylaştığını kabul etmemiz gerekiyor. Said Nursî bunu bize çok önceleri söyledi, ama bir din adamı olarak, söylemlerini toplumla paylaşmasına imkân verilmedi.”
"SAİD NURSÎ VE DEMOKRATİK AÇILIM" PANELİ İSTANBUL'DA YAPILDI.
FİKİRLERİ HÂLÂ TAZE
İstanbul-Sütlüce'deki Haliç Kongre Merkezinde, geçtiğimiz Pazar günü düzenlenen bir panelle Bediüzzaman’ın perspektifinden demokratik açılım değerlendirildi. Risale-i Nur Enstitüsü tarafından organize edilen paneli Av. Kadir Akbaş’ın yönetti. Panelde gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak, Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Mithat Sancar ve Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz konuşmacı olarak yer aldı. İstanbul başta olmak üzere, çeşitli illerden gelen binlerce kişinin salonu doldurduğu programda, Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutlular, bir açılış konuşması yaptı. Kutlular, Türkiye’deki laik düşünceyi “Laikliği isteriz, ama din ve vicdan özgürlüğü kapsamında. Türkiye’deki laiklik dinsizlere karışmıyor, dindarlara karışıyor” diyerek eleştirdi. “İslâm geldiğinde Peygamberimiz hürriyetin en genişini adaletin en mükemmelini getiriyor. Hz. Ali bir Yahudi ile mahkeme önüne çıkabiliyor. Köleler azad ediliyor. Burada hürriyetin en genişi var” diyen Kutlular, Bediüzzaman’ın da hürriyete büyük önem verdiğini “Ben ekmeksiz yaşarım, ama hürriyetsiz yaşayamam” sözlerini örnek vererek anlattı. Demokratik açılımla ilgili konuşan Kutlular, “Neden demokratik açılım? Çünkü bir türlü demokrat olamıyoruz. Demokrasi millete hizmettir. Üstad da bunu en iyi şekilde dile getiriyor” diyen Kutlular, hataların düzeltilmesi için millî iradeye önem verilmesi gerektiğini ifade etti. İslâm’da ırk ayrımının yeri olmadığını söyleyen Kutlular “Demokratikleşememenin bir sebebi tek partililik, biri de milliyetçiliğin din karşıtlığı olarak kullanılması. Biz Müslümanız, birbirimize bağlayan da İslâm dinidir. Dinimizde farklılık takvadır. Kim daha fazla emirlerine uyup yasaklarından kaçınıyorsa Allah’ın en sevdiği kuldur. Bu Türk diğeri Arap demez. Bütün ırkların sahibi Allah’tır. Neden birini üstün yaratsın ki” dedi. İhtilâllere karşı olduklarını da belirten Mehmet Kutlular, ordunun kışlasına çekilip, millî iradeye saygı duymasını istedi. “Dünyada bir gecede kendi milletini cahil bırakan kaç ülke var?” diye soran Mehmet Kutlular, “Harf inkılâbı yapılarak Lâtin alfabesi getirildi. Tüm halk bir gecede cahil bırakıldı. Biz kütüphanedeki tarih kitaplarımızı şimdi okuyamıyoruz. Tarihimiz Cumhuriyetle başlatılıyor” dedi.
Ergil: Bediüzzaman çok önce söylemişti
Panelde ilk sözü siyaset bilimci Doğu Ergil aldı. Medyada, vatandaş diye halktan ayrı bir algının olduğunu ifade eden Ergil Türkiye’de halkın hiçbir zaman siyasetin öznesi olmadığını söyledi. Ergil, “Eğer siyaset vatan denilen ve sınırları belli bir siyasî coğrafyada kurulmuş olan düzenin ortaklarıysa bu ortaklığın nasıl bir şekilde tezahür edeceği, kurallarının nasıl olacağı ve bu ortaklığın nasıl yönetileceği konusunda karar alma süreci ve bu sürecin hangi yetkilerle hangi denetim düsturlarıyla yönetileceğine ilişkin bir olgudur. O anlamda Türkiye’de hiç siyaset olmadı” diye konuştu. “Türkiye hep idare oldu, birileri kendi bildikleri gibi bu ülkenin halkını yönetmek istediler” diyen Ergil sorunun da bundan kaynaklandığını belirtti. Ergil “Halkın, vatandaştan gayrı olarak var olduğunun ve ne biçimde var olmak istediğinin belirtilmesinin bir yoludur” dedi. Kuruluş sürecimizi tarih açısından değerlendiren Ergil, Türk modernleşmesi veya aydınlanmasının cumhuriyetten önce başladığını söyledi. Ergil, “Cumhuriyet, Türkiye tarihini sıfırlamış ve öyle öğretmiştir. Yani Türkiye Cumhuriyeti eğitiminde tarih, Cumhuriyetle beraber başlar” dedi. Ergil şöyle konuştu; “İnsan, toplum boşlukta var olamayacağına göre bir atlama yapıldı ve Orta Asya’da pek bilmediğimiz köklerle irtibat kurulmaya çalışıldı ve o da efsane biçiminde öğrenildi. Hiçbir zaman tarihi hakikatler üzerine dayandırılan tarih anlayışı değildi. Yani cumhuriyet öyle bir tarih algısına dayandırılmıştır ki bizler yani Cumhuriyetin vatandaşları farklı bir tarihin özneleri olmak üzere şartlandık. Bu tarihi de bizim yapmamız değil bizim için tarih yapılması beklentisiyle büyüdük. Çünkü tarih yapacak büyükler var öyle halk tarih yapılmasına falan karışmazdı. Geriye doğru baktığımızda sıfırdan başlamış olan bir tarihten bahsediyorum, ama öyle bir tarih yok. Yani cumhuriyet bize tarihsiz bir olgu olarak öğretildi. Sosyolojiden yoksun olarak öğretildi. Bu topraklarda kim vardı, onlar neydiler? Ve eğer bir millet yaratmaksa Cumhuriyetin amacı onların birliğinden onların özelliklerini de içine alan bir çoğul millet anlayışı mı olacaktı, yoksa Cumhuriyetin kurucularının anladığı biçimde onların istediği anlamda aynı etnik gruptan, aynı dinsel inanıştan, aynı giyim tarzı olan, devletine sadık, itiraz etmeyen ve tabiî ki milliyetçi mi olacak?” “Tarihini bilmeyen bir toplum öyle ki bu tarihi kendi vatanını paylaşanlara kapatmış, onları o tarihten koparmış. Şimdilerde Ermeni soykırımı diye bir karar çıkarılmaya çalışılıyor biz buna şiddetle tepki gösteriyoruz. Önceden böyle Kürt, Ermeni, Alevi meselesi mi vardı nerden çıktı diye sorarsınız. Onlar tarihten çıktı. Kendimizi kapattığımız ve onların da bize kendilerini kapattığı ortak tarihten çıktı. Ve bu toplumu oluşturan bütün unsurları da tanımadığımız hatta inkâr ettiğimiz için bu ülkede herkes mağdur oldu.” Aslında biz bu cumhuriyeti kurarken bölücü hareket etmişiz diyen Doğu Ergil, artık birleştiricilik zamanının geldiğini ifade ederek, tarihi yok saymadan ve bu ülkeyi sadece bir grubun değil, birçok etnik grubun paylaştığını kabul etmemiz gerektiğini söyledi. Ergil, sağlıklı bir siyasetin de bu bütünlük anlayışından doğacağını belirterek "Said Nursi’nin bunu bize çok önceleri söylediğini, fakat onun bir din adamı olması ve dinin siyasetin kontrolünde olması gereken, sadece siyasetin büyükleri tarafından kabul edilen kısmıyla var olabildiği için din adamlarının söylemlerini toplumla paylaşmasına olanak tanınmamıştır" dedi. "Siyaset alanında sert ve merkezî davranan yönetimlere otoriter diyoruz, ama hayatın her alanına ve her zaman karışan otoriter yönetimlere totaliter diyoruz. Bunlar hayata karışırlar. Peki, ölüme ve ölüye karışan bir rejim anlayışına ne diyebiliriz?" diye soran Ergil “Bir insanı mezarından çıkarıp yok etmek nedir siyasî midi? Bu ahlâk değil ahlâksızlıktır. Bir siyaset ahlâktan yoksun olursa keyfi olur ve sadece küçük bir iktidar grubunun işine yarar” dedi. Türkiye’de kuvvetler ayrılığının hiç olmadığını söyleyen Ergil, “Cumhuriyet zaten kuvvetler birliği üzerine kuruludur. Kuvvetlerin bir kısmı başkalarının eline geçtiği için şimdi kavga kopuyor” dedi.
DOĞU ERGİL KİMDİR?
Doğu Ergil, 1940 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Üniversitesi’nden 1966 yılında sosyoloji dalında lisans diploması, Oklahoma Üniversiesi’nden sosyoloji ve sosyal psikoloji dallarında master derecesi (1972) aldı. New York State Üniversitesi’nde (Binghlamton) sosyoloji, siyaset bilimi ve ekonomi politik dallarından oluşan disiplinler-arası alanda doktora yaptı (1975). Yurda döndükten sonra, bir dönem ODTÜ’de, 1976 Temmuz ayından itibaren de A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Siyasal Davranış kürsüsüne asistan olarak girdiği bu fakültede 1979 yılında Siyasal Davranış dalında doçent, 1989 yılında Sosyal Bilimler Profesörü oldu. Halen Siyasal Davranış Bilim Dalının Başkanı’dır. Halen, Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Örgütü Uzmanlar Kurulu üyeliğini ve Toplum Sorunlarını Araştırma Merkezi Başkanlığını yürütüyor. Doğu Ergil’in birkaç dile çevrilmiş 18 kitabı yanında, Türkiye’de ve yurtdışında yayımlanmış kitap bölümleri ve yüzlerce bilimsel makalesi var.
**************************************************************************************************
SAİD NURSî BUGÜNE DE HİTAP EDİYOR
Panelde yer alan bir diğer konuşmacı da gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak’tı. Türkiye’de eğitilen insanların daha ziyade statükocu, ulusalcı ve gerici konuma çekildiklerini belirten Ilıcak, bu durumun eğitim yanlışlığından ve kendi değerlerimize arkamızı dönmemizden ortaya çıktığı söyledi. Nazlı ılıcak “İtiraf edeyim ki ben Risâle-i Nurları okumadım zaten anlayabilecek seviyede olduğumu da düşünmüyorum, ama Said Nursî hakkında herkes gibi benim de fikrim var. Bugüne kadar öğretisi devam ediyorsa, milyonlarca izleyicisi bu düşünceyi sürdürüyorsa o önemli bir kişidir. Onun mezarını tahrip ederek unutturmaya çalışmak mümkün değil bu kişiler insanların gönüllerinde, duâlarında yer etmişlerdir” şeklinde konuştu. Geçen hafta düzenlenen Risâle-i Nur kongresindeki deklarasyonları değerlendiren Ilıcak “Fikirlerin çok taze olduğu görülüyor. Hatta Mehmet Kutlular’a sordum bu düşünceler gerçekten Said Nursi’ye mi ait, çünkü bugün konuştuğumuz şeylerin çözümlerini bile masa çalışmalarının sonucunda bulmak mümkün. Özgürlük, çoğulculuk, din siyaset ilişkileri, kadın hakları, vs. Nasıl bu güne hitap ettiğini, o fikirlerin tazelikleri göstermektedir.” diye konuştu. Said Nursî’nin haksız yere mağdur edildiğine değinen Ilıcak,“Bediüzzaman acı çekmiş, mağdur olmuş bir şahsiyettir. Düşüncelerinden dolayı sürgüne gönderilmiş. O gün de bu gün konuştuklarımızı ifade etmiş. Laiklik adına hep savunulan fikri o zaman söylemiş. Din siyasete âlet edilmemeli, demiş. İnsanların inançlarına devletin saygılı olmasını istemiş. Bu gün de aynı şeyleri savunuyoruz” dedi. “Türkiye önemli noktaya geldi” diyen Ilıcak, değişim tartışmalarını şöyle değerlendirdi: “Demokratikleşme hamlesi eksik olabilir, yeterli bulmayabiliriz. Sadece bir anayasa paketi değişikliği değil, Ergenekon meselesi başlı başına bir konudur. Orada bazı adaletsizlikler, bazı usul hataları olabilir bunları önemseyelim, ama Ergenekon gibi bir olay asker-siyaset ilişkilerini yeni bir döneme sokacak kadar önemlidir.” Anayasa Mahkemesi ile hâkimler ve savcılar kurulunun ana yapısının değiştirildiğini hatırlatan Nazlı Ilıcak, “Bugünkü mevcut yapı dünle mukayese edilince daha özerk bir yapı olacak. Ama bu mevcut yapı değişeceği için itirazlar yapılıyor. Siyasî iktidarlar yargı kuşatması altında. Bugün bağımsızlık diyorlar hepimiz 28 Şubat’ı yaşamadık mı? Askerlerin brifingine giden yüksek yargı mensupları, sadece gitmekle kalmayıp sonuna kadar alkışlayan yargı mensupları bugün bağımsızlıktan tarafsızlıktan söz edince nasıl inandırıcı olabilirler?” şeklinde konuştu. Ilıcak, konuşmasını şu cümleyle nihayetlendirdi: “Bir insan Said Nursî gibi özü sözü bir, yani o gün söylediği düşünceler bugün tazeliğini koruyup aynı istikamette oldukça zihinlerde kalır.”
NAZLI ILICAK KİMDİR?
1944 yılında doğdu. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi ve Lozan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde eğitim gördü. 1969’da Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak’la evlendi ve eşinin gazetesinde başyazar oldu. 1988’e kadar Tercüman grubunun ikinci gazetesi olan Bulvar gazetesinin imtiyaz sahipliğini üstlendi. 21. ve 22. Hükümetlerde bakanlık yapmış Muammer Çavuşoğlu’nun kızıdır. 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden İstanbul milletvekili seçildi. 22 Haziran 2001’de, Anayasa Mahkemesi’nin Fazilet Partisi’ni kapatılmasına karar verdiği dâvâ sonucunda milletvekilliği düşürüldü ve 5 yıl siyaset yasağı getirildi. Yeni Şafak, Tercüman, Bugün, Takvim’de yazmış ve son olarak halen Sabah gazetesinde yazarlık yapmaktadır. İki çocuk annesidir.
YARIN: PROF. DR. MİTHAT SANCAR İLE KÂZIM GÜLEÇYÜZ’ÜN KONUŞMALARI
|
ELİF NUR KURTOĞLU/FATMA YILMAZ 30.03.2010 |
Acil anayasa değişikliğine ihtiyaç var |
AVRUPA Parlamentosu’nun (AP) İngiliz üyesi Sarah Ludford, Türkiye’nin acil anayasa değişikliğine ihtiyacı olduğunu söyledi. Liberal Demokrat Partili Ludford, değişikliklerin Türkiye’de demokrasiyi güçlendireceğine işaret etti. Yapılan değişikliklerde özellikle siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılmasının olumlu gelişmelerden biri olduğunu söyleyen Sarah Ludford, anayasa değişikliğinin demokrasi ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırması gerektiğine dikkat çekti. Ludford, bu anlamda 301. maddenin daha da esnek hale getirilmesinin, demokrasiye katkısı olacağı görüşünü dile getirdi. Anayasa değişikliğiyle ülkedeki kuvvetler ayırımının zarar görmemesi gerektiğinin altını çizen Sarah Ludford, “Anayasa değişikliği Türkiye’nin acil bir ihtiyacıdır. Ancak bu değişiklikler tabii ki, yürütme ve yargı gibi kuvvetler ayırımını korumalı” dedi. Önerilen anayasa değişikliklerin Türkiye’de demokrasiyi güçlendireceğine inandığını dile getiren AP üyesi Ludford, AKP’nin anayasal değişikliklerinin toplumun tüm kesimleriyle tartışılmasının, anayasayı daha da güçlü kılacağını söyledi. AP ve aynı zamanda Lordlar Kamarası üyesi olan Sarah Ludfod, sivil özgürlükler, adalet ve iç işleri konularından sorumlu.
|
30.03.2010 |
Cindoruk’tan Başbakan Erdoğan’a çağrı |
DEMOKRAT PARTİ’NİN (DP) Türkiye genelinde yapmayı planladığı “Büyük Türkiye Buluşması”nın İstanbul ayağı, Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gerçekleşti. GELİN BİRLİKTE YAPALIM
Toplantıya Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk’un yanı sıra çok sayıda partili katıldı. İstiklal marşının ardından kürsüye çıkan Cindoruk, AKP hükümeti tarafından uygulamaya konulan “Millî Birlik ve Kardeşlik” projesine göndermede bulundu. Cindoruk, siyaset yaptıkları Türkiye Cumhuriyeti topraklarını tarif etmek gerektiğini belirterek 7 bölgesinde barındırdığı insanlarla Türkiye’nin bir bütün olduğunu söyledi. Türkiye halkını bir bütün olarak gördüklerini belirten Cindoruk, yıllarca bu birlik ve beraberlik için mücadele ettiklerini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Anayasayı birlikte yapmaları çağrısında bulunan Cindoruk, “Gelin isterseniz bu mecliste, isterseniz seçimden sonra yapılacak mecliste el birliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kalıcı, demokratik yapısını kuran bir anayasa yapalım. Ama sanmıyorum bunu yapacaklarını. Türkiye’yi nelerle uğraştıracaklar. Kavgayla, tartışmayla, gürültüyle, sonra da referandumla. Türkiye’nin referanduma değil, seçime ihtiyacı var. Gelin o seçimi yapalım” diye konuştu.
|
30.03.2010 |
Almanya Başbakanı Angela Merkel Ankara’da |
ALMANYA Başbakanı Angela Merkel, resmi ziyaret için Ankara’ya geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Merkel’i törenle karşıladı. Merkel, özel uçakla geldiği Esenboğa Havaalanında Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Eğemen Bağış, Ankara Valisi Kemal Önal ve diğer yetkililer tarafından karşılandı. Merkel, Ankara ziyareti çerçevesinde Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile bir araya geldi. Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğindeki görüşme basına kapalı yapıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel’i resmi törenle karşıladı. Başbakanlık Merkez Bina’daki resmi karşılama töreninde, iki ülke millî marşlarının çalınmasının ardından, Merkel ‘’merhaba asker’’ diyerek tören kıtasını selamladı. Erdoğan ve Merkel, basın mensuplarına poz verdikten sonra baş başa ve heyetler arası görüşmelere geçildi. Göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer ve çok sayıda iş adamıyla birlikte Ankara’ya gelen Merkel, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da kabul edildi. Ziyaret sırasında iki ülke ilişkilerinin yanı sıra AB’ye üyelik süreci, Kıbrıs sorunu, bölgesel ve uluslararası konuların ele alındı. |
30.03.2010 |
TİB’de uygulamalı dinleme tespiti |
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığınca, Yargıtay ve Danıştay Başkanlıklarının telefonlarının dinlenildiği iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, TİB’de arama yapıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Yargıtay ve Danıştay Başkanlıklarının telefonlarının dinlenildiği iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında (TİB), Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda arama yapıldı. Alınan bilgiye göre, Başsavcıvekili Nuri Yiğit, konusunda uzman üç bilirkişi ile birlikte saat 10.00’da TİB’e gitti. Yiğit ve beraberindekiler, Yargıtay ve Danıştay Başkanlıklarının telefonlarının daha önce dinlenip dinlenilmediğini tespit edecek, eğer herhangi bir dinleme söz konusu ise bunlara ilişkin kayıtlara el konulacak. Bu kapsamda, TİB Başkanı Fethi Şimşek’in de aralarında bulunduğu yetkililerden bilgi istenecek. Yargıtay ve Danıştay Başkanlıklarının telefonlarının dinlenip dinlenilmediğinin tespiti amacıyla Yargıtay tarafından verilen numaralardan uygulamalar yaptırılacak ve bu kayıtların sistemde nasıl kaydedildiği gözlemlenecek. Bu uygulama sırasında, bir Cumhuriyet Savcısı da Yargıtay Başkanlığı’nda hazır bulundu. |
30.03.2010 |
Teklif bugün Meclis’e geliyor |
BAŞBAKAN Erdoğan, Anayasa değişikliğine ilişkin teklifle ilgili, “Değerlendirmeler neticesinde son gelinen noktayı gördük ve arkadaşlarımız bugün yine çalışmalarını sürdürecekler. Temenni ediyorum ki yarın (bugün) inşallah bunu Meclis Başkanlığına takdim ederler” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP Genel Merkezinde düzenlenen Yerel Yönetimler Sempozyumunda Anayasa değişikliği paketine ilişkin açıklamalarda bulundu. “Elimizi taşın altına koyuyorsak bunu ülkemiz için milletimiz için ülkemizin aydınlık geleceği için yapıyoruz” diyen Erdoğan, muhalefete seslenerek, “Sen benimle çalışmazsan ne yapacağız, senin keyfini mi bekleyeceğiz? Millet diyor ki ‘bu anayasa değişmelidir.’ Bu bizim keyfi olarak aldığımız bir karar değil, milletimizin emri doğrultusunda aldığımız bir karar” diye konuştu. Parti parti dolaşıldığını, sivil toplum kuruluşları ve medyayla toplantılar yapıldığını anlatan Erdoğan, “Değerlendirmeler neticesinde son gelinen noktayı gördük ve arkadaşlarımız bugün (dün) yine çalışmalarını sürdürecekler. Temenni ediyorum ki yarın (bugün) inşallah bunu Meclis Başkanlığına takdim ederler” dedi. |
30.03.2010 |
Bülent Arınç: Pakete bir madde ilave olabilir |
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, anayasa değişikliği paketi çalışmalarıyla ilgili, ‘’Yeni bir madde ilavesi, belki sadece bir madde olabilecek. Bunlardan ancak teklifler Meclis Başkanlığı’na sunulduğunda haberdar olabileceğiz” dedi. AKP Manisa il teşkilatında basın toplantısı düzenleyen Arınç’a anayasa değişikliği paketiyle ilgili çalışmalara yönelik bir soru yöneltildi. Arınç, şu bilgileri verdi: ‘’Yeni bir madde ilavesi, belki sadece bir madde olabilecek. Ama diğer maddelerin bazılarında ufak tefek, bu son ziyaretlerimizde yapılan önerilere, tekliflere, eleştirilere dayanarak bazı rötuşlar yapılabilecek. Bunlardan ancak teklifler Meclis Başkanlığı’na sunulduğunda haberdar olabileceğiz. Yani bunu burada ifade etmek, yeni bir tartışmayı başlatmasın diye söylemek istiyorum. Esasta çok fazla değişiklik yok, ancak 1-2 maddede, bir iki haklı eleştiri ve öneri değerlendirilecek. Bu da zaten tabiidir. Çünkü biz ziyaretlerimizi yaparken, ziyaret ettiğimiz kişilere ‘Taslağımız budur, bunu zenginleştirecek olan sizlersiniz, sizin düşünceleriniz ve fikirleriniz bizim için çok önemlidir. Biz uzlaşma ve diyaloğa açığız’ demiştik. Şimdi onları değerlendirmekten daha tabii bir şey olamaz.’’ |
30.03.2010 |
Deniz Feneri e.V davası adli yardım dosyası tamam |
ALMANYA'DAKİ Deniz Feneri e.V Soruşturmasını yürüten Frankfurt Bölge Mahkemesi Savcılığı’nın, Türkiye’den adli yardımlaşma çerçevesindeki isteklerine ilişkin çalışmalar tamamlandı. Alınan bilgiye göre, adli yardımlaşma kapsamında, Talimat Bürosu Savcısı Mehmet Taştan ve Memur Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Harun Kodalak tarafından yürütülen çalışmalar sona erdi. Alman makamlarının isteği doğrultusunda, 58 kişinin tanık olarak ifadesine başvuruldu. Türkiye’de bulunan şüpheliler, Z.K, H.S, H.K, E.Y, A.C, Z.A, İ.K, M.Ç, İ.K ve M.S.B’nin, usulüne uygun şekilde teşhise yarar fotoğrafları çekilerek, parmak ve el içi izleri alındı ve istinabe (adli yardımlaşma) evrakına eklendi. İstenilen bilgi ve belgelerin yer aldığı 6 klasör ve bir koliden oluşan dosyanın, Başsavcılığın onayından geçmesinin ardından, Adalet Bakanlığı kanalı ile Alman makamlarına gönderilmesi bekleniyor. |
30.03.2010 |
Başörtülü doktorlar toplantıya alınmadı |
Bir ilaç firmasının beslenme üzerine düzenlediği toplantıya katılmak üzere Edirne’ye gelen bayan doktorların başörtüsü nedeniyle içeri alınmaması tepki çekti. Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Başkanı Rıdvan Kaya, yaptığı açıklamada, 10 bayan doktora yapılan muameleyi ‘adice’ olarak değerlendirdi Başörtülü doktorlara yasak tepki çekti
Bır ilaç firmasının beslenme üzerine düzenlediği toplantıya katılmak üzere Edirne’ye gelen bayan doktorların başörtüsü sebebiyle içeri alınmamasına tepkiler sürüyor. Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Başkanı Rıdvan Kaya, yaptığı yazılı açıklamada, 10 bayan doktora yapılan muameleyi “adice” olarak değerlendirdi. Kaya, açıklamasında şunları kaydetti: “Bu çirkin uygulamaya, başörtüsü özelinde İslâmî kimliğe ve değerlere yapılan bu alçakça saldırıya ilişkin olarak Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Dikmengil’in ve emekli bir albay olan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Enver Duran’ın bir sözünün olup olmadığını bilmiyoruz. Muhtemelen konuyu geçiştirecek ya da adalet ve insanlıktan uzak, faşizan içerikli birtakım karar müsveddelerini öne sürerek yasalardan falan söz edeceklerdir. Oysa insanların inançlarına, kimliklerine yasak getiren, insan onurunu zedeleyen, aşağılayan hiçbir düzenlemenin yasal da olsa hukukî bir zemininin olamayacağı açıktır, tartışmasız bir gerçektir.”
DEKANLIĞIN EMRİYLE YASAK
Trakya Üniversitesi Balkan Kampüsü içerisinde bulunan Kongre Merkezi’nde Cumartesi günü beslenme üzerinde toplantı yapılmıştı. Özel bir ilaç firması tarafından davet edilen İstanbul’daki değişik hastanelerde çalışan doktorlar salonu girmeye çalıştığı sırada güvenlik görevlilerinin engeli ile karşılaşmıştı. Doktorlar nedenini sorduklarında kendilerine “Bu dekanlığın bir emri. Bu nedenle içeri alınamayacaksınız” cevabı verilmişti. Bunun üzerine konuyla ilgili olarak bir yetkili ile görüşme talebini ileten bayan doktorlar, herhangi bir yetkili ile görüşemeyince toplantıya katılamadan üniversiteden ayrılmıştı. |
30.03.2010 |
İNDİRİMLİ KART İÇİN BAŞÖRTÜSÜ ŞARTI |
İzmır Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, öğrencilere toplu taşıma indirim kartlarının başörtülü fotoğrafla verilmeyişini savundu. Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ne uyduklarını savunan Kocaoğlu, Açık İlköğretim Okulu ve Açık Lise’de okuyan hanımların, başlarını açması durumunda problemin çözüleceğini iddia etti. Partisi CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal’ın çarşaf açılımını savunduğu, “Kimsenin kılığı kıyafetiyle uğraşmıyoruz. Kıyafet üzerinden siyaset yapmıyoruz” dediği bir ortamda yıllardır öğrenci kartı için başörtülü fotoğraf kabul etmeyen Başkan Kocaoğlu, yasağı savundu. Büyükşehir Belediyesi’nin bir yıllık icraatlarının değerlendirildiği basın toplantısında soruları da cevaplandıran Kocaoğlu, CHP’nin bu konuda bir kararı bulunmadığını belirtti. Kocaoğlu, “Yürürlükte bulunan Kılık Kıyafet Yönetmeliği’yle ilgili bir konudur. Üniversite ve lise öğrencileri zaten fotoğraflarını açık çektiriyor, kimliklerini alıyor. Sadece Açık Lise’de okuyan üç dört öğrenci, her sene bunu konu yapıyor ve gündeme alınıyor. Lisede başlığını çıkarıp fotoğraf çektiren hanım, dışarıdan lise bitirmede de bunu uygularsa bir problem kalmayacaktır.” diye konuştu.
BAŞÖRTÜLÜ FOTOĞRAFA İNDİRİM YOK
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan indirimli elektronik ulaşım kartları, başörtülü vesikalık fotoğraf çektiren öğrencilere verilmiyor. Bu durumdan mağdur olan öğrenciler, CHP’nin halkın partisi zihniyetinin dışına çıktığını ve kendilerine çifte standart uygulandığını ifade ediyor. Haklarının gasp edildiğini belirten öğrenciler, “Belediye, ayrımcılık yapmadan bizlere de hizmet sunmalıdır. Bu, başörtümüze yapılan bir ayrımcılıktır” diyor. Üniversitelilerse belediyeyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın çalışma şekillerinin farklı olduğunu vurgulayarak, “Üniversitede bile böyle bir uygulama sözkonusu değil. Fotoğraflarımızın yönetmeliğe aykırı olduğunu söylüyorlar. Biz ESHOT’un içinde eğitim alacak değiliz. Bu uygulama sadece İzmir’de var” diye konuşuyor.
|
30.03.2010 |
16 bin 337 mülteci ve sığınmacı var |
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Dış İlişkiler Sorumlusu Metin Çorabatır, 2009 yılında 10 bin 350 mülteci ve 5 bin 987 sığınmacı olmak üzere toplam 16 bin 337 kişinin UNHCR’a kayıt yaptırdığını söyledi. Çorabatır, UNHCR’ın 1 Ocak 1951’de kurulduğunu, mültecilerin uluslararası alanda korunmasını sağladığını ve sorunlarına kalıcı çözümler bulmak için hükümetle birlikte çalıştığını belirtti. Ülkemizdeki sığınmacıların büyük bir çoğunluğunun Avrupalı olmayan devletlerden geldiğini anlatan Çorabatır, ‘’Türkiye’de 31 Aralık 2009 itibarıyla, başvurularının neticelendirilmesini bekleyen 10 bin 350 mülteci ve 5 bin 987 sığınmacının oluşturduğu toplam 16 bin 337 Avrupalı olmayan kişi, UNHCR’a kayıtlı bulunmaktadır. UNHCR’ın ilgi alanındaki nüfus (mülteciler ve sığınmacılar) zaman geçtikçe çeşitlenmektedir. 2009 yılında ise Iraklılar yüzde 42, İranlılar yüzde 26, Afganlar yüzde 18 ve Somalililer yüzde 7 olmuştur’’ dedi. |
30.03.2010 |
Emekliler “sendika hakkı” istiyor |
Emeklıler, Anayasa değişiklik paketi kapsamında emeklilere sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı tanınmasının da gündeme alınmasını istedi. Alınan bilgiye göre, Türkiye Emekliler Derneği (TÜED), Anayasa değişik paketi çalışmalarında dikkate alınmak üzere Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e taleplerini içeren birer mektup gönderdi. Mektupta, şunlar kaydedildi: “Yakalanan bu tarihi fırsatla, emeklilerimiz için de yıllardır talep ettiğimiz sendika hakkının tanınması en doğru yaklaşım olacaktır. AB ülkelerinde örneklerine sıkça rastladığımız şekliyle, ülkemizde de emeklilerimiz için sendika hakkı tanınması öncelikli taleplerimiz arasında yer almaktadır. Bu sorunumuzun çözümü de çok zor değildir. Anayasamızın 51. Maddesi’nde yer alan ‘işçiler ve işverenler’ ifadesine ‘emekliler’ ifadesinin eklenmesiyle bu sorun da çözülebilecektir.” |
30.03.2010 |
Müşterilerden önce gelip bankayı soydular |
Fatıh’te bir banka şubesine gelen kasklı iki şüphelinin, çalışanları etkisiz hale getirdikten sonra, 15-20 bin TL aldıkları bildirildi. Alınan bilgiye göre, Fındıkzade Millet Caddesi 96/A’da bulunan bir banka şubesine henüz açıldığı sırada motosikletiyle gelen kasklı ve biri silahlı iki şüpheli, ‘’kurye’’ olduklarını söyledikten sonra içeri girerek tabanca tehdidiyle çalışanları etkisiz hale getirdi. Banka şubesinin güvenlik görevlisinin de silâhını alan şüpheliler, çalışanların verdikleri bir miktar parayı alarak kaçtı. Şüphelilerin, banka şubesine gelirken ve kaçarken de motosiklet kullandıkları bildirildi. Şüphelilerin aldığı paranın yaklaşık 15-20 bin TL arasında olduğunun sanıldığı, kesin rakamın yapılacak sayımdan sonra ortaya çıkacağı belirtildi. |
30.03.2010 |
Bin 780 iş yerine “sigara”dan ceza |
İstanbul Vali Yardımcısı Ahmet Aydın, 19 Temmuz 2009’da tütün ve tütün mamullerinin kapalı alanlarda yasaklanmasının ardından, 52 bin 488 iş yerinin denetlendiğini ve bin 780 iş yerinde usulsüzlük tespit edildiğini bildirdi. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün ‘’Tam Dumansız İstanbul’’ sloganıyla başlattığı çalışmalar çerçevesinde Point Otel’de düzenlenen toplantıda, denetleme ekiplerine yönelik eğitimlere katkıda bulunanlara plaketleri verildi. Aydın, il genelinde eğitim alan 800 denetçinin gece ve gündüz olmak üzere denetimleri sürdürdüğünü belirterek, ‘’19 Temmuz 2009’da tütün ve tütün mamullerinin kapalı alanlarda yasaklanmasının ardından, 52 bin 488 iş yeri denetlendi ve bin 780 iş yerinde usulsüzlük tespit edildi. Ayrıca bin 100 kişiye de ceza uygulandı’’ dedi. |
30.03.2010 |
Terör dine dayandırılamaz |
DünyanIn dört bir yanından tanınmış Müslüman din adamlarının katılımıyla İngiltere merkezli Küresel Yenilik ve Rehberlik Merkezi (GCRG) ile Canopus Consulting düşünce kuruluşlarının Mardin’de düzenlediği “Barış Diyarı Mardin” konferansında terörist grupların eylemlerinin cihad değil, keyfi cinayetler olduğu bildirildi. Global Centre for Renewal and Guidance (GCRG) ile Canopus Danışmanlık tarafından 27-28 Mart tarihlerinde Mardin Artuklu Üniversitesi’nde düzenlenen zirvede terör eylemlerinin dinî gerekçelere dayandırılması reddedildi. Bu tür eylemleri kınamak için İslâm dünyasından dünya çapında tanınmış bir grup din adamının, ilâhiyatçının ve akademisyenin bir araya geldiği tarihî zirve sona erdi. Moğol istilası altındaki Mardinlilerin isteği üzerine, İslâm dünyasının önde gelen din adamlarından İbn-i Teymiyye tarafından 1300’lü yılların başında verilen ve Müslümanları, işgalcilere karşı savaşmaya çağıran ‘Cihat Fetvası’ 700 yıl sonra ortaya çıktığı Mardin’de, barışçıl bir dile çevrildi. Artuklu Üniversitesi’nin ev sahipliğini yaptığı, GCRG ile Canopus Consulting düşünce kuruluşlarının orgenize ettiği iki günlük ‘Barış Diyarı Mardin’ başlığını taşıyan konferans sonunda sonuç bildirgesi yayınlandı. Sonuç bildirgesinde teröre karşı birlikte durma kararı alındı. GCRG editorü Şeyh Abdullah Bin Beyyeh tarafından açıklananan sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi: “Bildiri, Suudi Arabistan, Türkiye, Yemen, Hindistan, Senegal, Kuveyt, Bosna, İran, Fas, Moritanya ve Endonezya’nın da dahil olduğu ülkelerden ve geniş bir yelpazedeki İslâmî düşünce okullarından gelen âlîm ve ilâhiyatçının tecrübe ve uzlaşısına dayanmaktadır. Terörist grupların eylemlerinin cihad değil, keyfi cinayetler olduğunu öne sürmektedir. Mardin fetvasının yanlış yorumlandığını ve terörizm veya şiddeti haklı çıkarmak için hiçbir şekilde kullanılamayacağını öne sürmektedir. Bütün Müslümanlara, İslâmiyet’in getirdiği en yüksek hukuki ve etik standartlara uygun yaşamaları çağrısında bulunmaktadır. İslâmiyetin ayrım gözetmeksizin adam öldürme ve cinayeti kati biçimde yasakladığı açıktır. Teröristlerin, yanlış eylemleriyle İslâmiyet adına kendi inançlarını yok ettikleri ve İslâmiyet’in ve Müslümanların itibarını dünyanın nezdinde sarstıkları açıktır.”
İSLÂMİYET CİNAYETİ KINAR
Beyyeh bildirinin devamında, “Bu tarihi ve önemli zirve bize şunu göstermiştir: ‘İbn Teymiyye ve özellikle de Mardin fetvası terörizme gerekçe olarak kullanılamaz. Bu zirve, İbn Teymiyye’nin böyle bir tutum sergilemeyeceğini ve de ana akım İslâmi yaklaşımlarının buna izin veremeyeceğini ortaya koymuştur. Bu zirve, İslâmiyet içinde farklı kanaatlerden gelen ilâhiyatçı ve alimleri bir araya getirerek şu görüşte birleşmesini sağlamıştır: İslâmiyet terörizmi ve ayrım gözetmeksizin cinayet işlenmesini kınamaktadır” dedi.
|
30.03.2010 |
Zeugma Antik Kenti'ne dev yatırım |
Gaziantep’in Nizip ilçesi Belkıs köyü yakınlarında bulunan, dünyanın en değerli mozaiklerinin çıkarıldığı Zeugma Antik Kenti’nde, Birecik Baraj Gölü’nün kıyısında Türkiye’nin ilk Arkeolojik Eserler Restorasyon Merkezi kuruluyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onay verdiği, 30 milyon liraya mâl olması beklenen merkezin 10 ayda tamamlanması planlanıyor. Gaziantep Kültür ve Turizm Müdürü Salih Efil-oğlu, Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun en büyük Arkeolojik Eserler Restorasyon Merkezinin 270 bin metrekare alanda inşa edileceğini, bölge ve komşu ülkelerdeki potansiyelin değerlendirileceğini söyledi. Efiloğlu, “Kültür ve Turizm Bakanlığına teklifte bulunduk, ‘Arkeolojik Eserler Restorasyon Merkezine ihtiyacımız var’ dedik. Bakanlık onayladı ve çalışmalara başladık” dedi. |
30.03.2010 |
Eğitimcilerin sorunları ne? |
Tarİh - Türk Eğitim-Sen’in araştırmasına göre, eğitim çalışanları ‘’görevde yükselme ile ilgili sınav yapılmamasını’’ ve ‘’farklı kurumlarda aynı işi yapanlardan ücretlerinin ve özlük haklarının farklı olmasını’’ meslekte karşılaştıkları sorunlar olarak gördüklerini belirtti. Edinilen bilgiye göre, Türk Eğitim-Sen, Gazi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ile birlikte ‘’Eğitim Çalışanlarının Sorunları’’ konulu bir anket çalışması yaptı. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Eskişehir, Samsun ve Erzurum’da 382 eğitim çalışanı üzerinde gerçekleştirilen anket, eğitim çalışanlarının profilini çıkarmak, sorunlarını belirlemek, çalışma şartlarını ortaya koymak amacıyla yapıldı. ‘’Meslekte karşılaştıkları en önemli sorunları’’ değerlendiren eğitim çalışanlarının yüzde 21.8’i en önemli sorun olarak görevde yükselmelerle ilgili sınav yapılmamasını görürken, yüzde 21.3’ü farklı kurumlarda aynı işi yapanlardan ücretlerinin ve özlük haklarının farklılığını, yüzde 21’i ücret ve özlük hakları sorunlarını, yüzde 15.1’i eğitim-öğretim ödeneğinden faydalanamamayı sorun olarak gördüğünü ifade etti. |
30.03.2010 |
Mısırlılardan Âkif’e vefa |
İstİklâl Marşı’nın yazarı, millî şair Mehmet Akif Ersoy, bir zamanlar Türkçe dersi verdiği Kahire Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumla Türk ve Mısırlı sevenleri tarafından anıldı. Türkiye’nin Mısır Büyükelçiliği Müsteşarı Sadi Altınok, yaptığı konuşmada, ülkeler arasında kalıcı olan ilişkilerin kültürel ilişkiler olduğunu ifade ederek, “Kültürel ilişkilerin toplumları doğrudan etkileyen bir yönü vardır. Siyasî ilişkiler konjonktürel olabilmekte ve sadece içinde bulunulan durumlar için önemli görülmektedir” dedi. Mehmet Akif Ersoy’un Mısır ve Türkiye kültürleri arasındaki sahici temas noktalarından biri olduğunu dile getiren Altınok, “Millî şairimizin iyi tanıtılması, onun hem Mısır ve hem de Türkiye’ye yaptığı katkıların iyi araştırılması bizim görevlerimizden biridir” diye konuştu. Katılımcılar, sempozyumdan sonra Kahire Üniversitesi tarafından bir vefa örneği olarak adının verildiği Mehmet Akif Ersoy sınıfını ziyaret ederek, millî şairi yadetti. |
30.03.2010 |
Öğretmenin sınırı yok |
Garantİ Bankası’nın Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliğiyle geçtiğimiz yıl başlattığı “Öğretmenin Sınırı Yok” projesi kapsamındaki eğitimler, aynı anda birden fazla şehirde gerçekleştirilmeye başladı. Garanti Bankası’ndan yapılan açıklamaya göre projeyi yürüten Öğretmen Akademisi Vakfı’nın (ÖRAV) 32 eğitmeni tarafından 26-28 Mart 2010 tarihleri arasında Kırklareli, Kocaeli, Mersin ve Tekirdağ’da yapılan eğitimlere 10 okuldan 409 öğretmen katıldı. 2-4 Nisan 2010 tarihlerinde ise Adana, Bilecik, Eskişehir ve İstanbul’daki 12 okulun 342 öğretmenine eğitim verilecek. |
30.03.2010 |
Mucit öğrencilerden ilginç projeler |
Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki illerde eğitim gören öğrenciler, TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Proje Yarışması için birbirinden başarılı projeler geliştirdi. Van Ticaret ve Sanayi Odası’nda 23-26 Mart tarihleri arasında, Ağrı, Batman, Bitlis, Hakkari, Muş, Siirt, Şırnak ve Van’daki liselerde eğitim gören öğrencilerin, rehber öğretmenler gözetiminde hazırladığı projeler sergilendi. Dedesine ait mandıradan peynir altı suyunun sürekli dışa aktarıldığını gören Van Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencisi Tuba Betül Zorba, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Laboratuvarlarında hazırladığı proje ile ‘’peynir altı suyundan alkolsüz içecek’’ üretti. |
30.03.2010 |
Uzaydaki çöpleri uydu toplayacak |
İngİltere’de bilimadamları, alçak yörüngelerdeki uyduları tehdit eden binlerce ton uzay çöpünü temizlemek için 25 metrekare genişliğindeki çarşaf uydu ‘CubeSail’i üretti. Uydu, önümüzdeki yılın sonlarına doğru temizliğe başlayacak. 1,5 milyon dolarlık proje, Avrupa’nın en büyük uzay şirketi EADS Astrium tarafından finanse ediliyor. Uydu, 700 kilometre yükseklikte tonlarca irili ufaklı çöpü yakalayıp yörüngeden uzağa gönderecek. Uydu, güçlü plastikten imal edildi. |
30.03.2010 |
ABUR CUBUR YİYECEKLER UYUŞTURUCU GİBİ |
ABD’nİn Florida eyaletindeki Scripps Araştırma Enstitüsünde görev yapan bilim adamları, fareler üzerinde yaptıkları testlerde, hamburger, kızarmış patates ve kek gibi çok kalorili abur cubur yiyeceklerin de uyuşturucu kadar bağımlılık yaptığını ortaya koydu. Fareleri üç gruba ayıran bilim adamları, ilk gruptaki hayvanları sağlıklı gıdalarla beslerken, ikinci gruba sınırlı miktarda abur cubur yiyecek, son gruba ise sınırsız miktarda peynirli kek ile jambon gibi et ürünleri ve çikolatalı yiyecekler verdi. İlk iki grupta herhangi olumsuz bir tepki hissetmeyen bilim adamları, istedikleri kadar abur cubur yiyecek tüketen farelerin hızla kilo aldıklarını gözlemledi. Son gruptaki farelerin beyin devrelerinin de sigara ve uyuşturucu bağımlılarında olduğu gibi zayıfladığı gözlemlenirken, abur cubur kesilince fareler iki hafta süresince normal gıda yemeyi reddetti. Diğer bir testte de abur cubur yiyecekler verilen farelerin ayakları arasında ışık yakarak acı hissetmelerini sağlayan bilim adamları, normal farelerin ışık yanar yanmaz bu gıdaları yemeyi bırakarak kaçtıklarını, obez farelerin ise acıya rağmen yemeye devam ettiğini gördü. Bilim adamları, araştırmanın, bu tür çok kalorili gıdalar tüketme alışkanlığından kurtulmanın bağımlılık yapan maddelerden kurtulmak gibi zor olduğunu gösterdiğine işaret etti.
|
30.03.2010 |
Yunus parkları işkence parkı gibi |
Turİzme çeşitlilik kazandırmak amacıyla Ölüdeniz Beldesi’ne yapılması planlanan Yunus Parkı’na bir tepki de TEMA’dan geldi. TEMA Fethiye Temsilcisi Okyay Tirli, yapılması düşünülen parkın eğlence değil, işkence parkı olacağını söyledi. Ölüdeniz Belediyesi’nin de desteklediği Yunus Parkı inşaatına tepkiler sürüyor. Daha önce Çevre ve Orman Bakanlığı’na dilekçe yazan, oluşturdukları web sitesinden tepkilerini dile getiren çevrecilere TEMA da destek verdi. TEMA Vakfı Fethiye Temsilcisi Okyay Tirli, yaptığı açıklamada, yunus parkına sert tepki gösterdi. Tirli, Ölüdeniz’in, insandan sonra en zeki ve özel varlıklar olan yunusların hapsedilip işkence edildiği bir tesis ile gündeme gelmesinin büyük bir talihsizlik olacağını söyledi. Yunus parklarını zalimlik olarak tanımlayan Tirli, bununla ilgili Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz’ın, tepkileri dikkate alarak izin vermeyeceğine inandıklarını açıkladı. Yapılması planlanan parkın işkence parkı olacağını ifade eden Tirli, “En büyük tur şirketlerinden Thomson, İngiliz müşterilerinin şikâyeti üzerine Dolphin Park’ı süresiz olarak tur programından çıkardı. Bütün bunlar olurken Ölüdeniz’e böyle bir parkın yapılması pek de mantıklı değil. Unutmayalım ki onlar birer yavru iken annelerinden koparılıp evleri olan okyanuslardan Türkiye’ye doğru yola çıktıklarında psikolojik olarak zaten ölmüşlerdir. Hayvanlar bir mal değil, candır. Konuyla ilgili Ölüdeniz Belediye Başkanı Keramettin Yılmaz ile konuşacağım. İnşaatı durdurup bu insanlık suçuna ortak olmaması konusunda uyaracağım. Aksi takdirde çok sevdiğimiz Ölüdeniz hepimiz için değer kaybedecektir.”
|
30.03.2010 |
Mangal yakmak artık çile olmayacak |
Sİvas’In Şarkışla ilçesinde mangal yakmanın zorluğundan yola çıkan mucit esnaf, tek kibritle yanabilen mangal kömürü icat etti. Dünyada ve Türkiye’de tek olduğu iddia edilen ürün, mangal severleri uğraşlardan kurtararak tek kibritle kömürün hazır hale gelmesini sağlıyor. Şarkışla’da Murat Öztoprak adlı vatandaşın mangal yakarken yaşadığı sıkıntıdan esinlenerek geliştirdiği sistem, mangal kömüründe tek kibrit devrini başlattı. Tek kibrit çöpüyle yanabilen mangal kömürü, özel bir paketleme sistemi sayesinde atılan kibrit çöpüyle yanmaya başlıyor. Yaklaşık 10 dakika içinde mangal kömürünün eşit bir şekilde yanmış olarak kullanıma hazır olduğu gözlenirken, kömürün özellikle mangal yakmakta zorlanan piknikçilerden yoğun ilgi görmesi bekleniyor. |
30.03.2010 |
Yeni lazer teknolojisine Türk damgası |
Bİlkent Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ömer İlday ve ekibi, mevcut lazerlerden daha yüksek güçle çalışan yüksek performanslı yeni bir tip fiber lazer geliştirdi. Dünya literatürüne ‘’soliton-similariton’’ adını verdikleri yeni lazeri hediye eden Türk araştırmacıların çalışması, optik alanının en prestijli bilim dergisi Nature Photonics’in Mayıs ayı baskısında yayımlanacak. Bilim dünyasında ilk kez iki temel optik dalga biçiminin bir lazerde aynı anda oluşabileceğini gösterdiğinden bilim çevrelerinin büyük ilgisini çeken yeni lazerin, cerrahi, askeri ve diğer sanayi uygulamalarında yaygın kullanımı öngörülüyor. İlday, öğrencileri Bülent Öktem ve Coşkun Ülgüdür’le birlikte geliştirdikleri yeni lazer teknolojisinin otomotivden cerrahiye kadar pek çok alanda yaygın kullanımının beklendiğini dile getirdi. |
30.03.2010 |
Dünyanın en güçlü böceği |
DünyanIn en güçlü böceğinin, “gübre böceği” olarak adlandırılan “Onthophagus taurus”un erkek cinsi olduğu bildirildi. İngiliz ve Avustralyalı bilim adamlarının yaptığı araştırma, bu böceğin ağırlığının 1141 katını çekebildiğini gösterdi. Bu rakam, 70 kilo gelen bir kişinin örneğin 6 adet çift katlı otobüsün toplam ağırlığı olan 80 ton çekmesi anlamına geliyor. Bilim adamları, söz konusu böceklerin dişilerle çiftleşebilmek ve rakip erkeklerle mücadele etmek için “farklı yöntemler izlediğine” de şahit oldu. Dişilerin çiftleşmek için gübrenin altında tüneller kazdığını belirleyen bilim adamları, uzun antenli erkek böceklerin testislerinin küçük, kısa antenlilerinkinin ise büyük olduğunu ortaya çıkardı. Söz konusu böcek türüyle ilgili araştırmanın sonuçları “Proceedings of the Royal Society B” dergisinde yayımlandı. |
30.03.2010 |
2. Dünya Savaşından kalma bomba buldu |
Almanya’da 2. Dünya Savaşı’nda kalma bir bomba, dedesiyle gezmeye çıkan 6 yaşındaki çocuk tarafından bulundu. Polis açıklamasında, başşehir Berlin yakınlarındaki Köpenick bölgesindeki ormanlık alanda dedesiyle gezinti yapan çocuğun bombayı ormanlık arazide bulduğu, dedenin torununu olay yerinden uzaklaştırıp polise haber verdiği belirtildi. Çocuğun bulduğu bombanın savaş sırasında patlamamış bir bomba olduğu, ancak bir tehlike oluşturmadığı da ifade edildi. Polisin, bombayı bulan Berlinli çocuğa ödül olarak bir peluş oyuncak verdiği kaydedildi. |
30.03.2010 |
Vanlı çocuklardan arkadaşlık köprüsü |
Türkİye’nİn doğusu ile batısı arasındaki kardeşlik köprüsü okulların faaliyetleri ile daha da güçleniyor. Van’ın Gürpınar ilçesindeki Bozyiğit İlköğretim Okulu’nda görev yapan Türkçe öğretmeni Öznur Karakaya, “Benimle arkadaş olur musun?” kampanyası başlattı. Öğrenciler, en çok sevdiği eşyalarını hediye paketi yaparak hiç tanımadığı, fakat arkadaşlık kurmak istediği İzmir Bozyaka Yamanlar İlköğretim Okulu’na gönderdi. Öğrenciler, İzmir’deki kardeşlerine ulaştırılmak üzere 200 paketi Gürpınar PTT’sinden kargoya verdi. Boz yiğit Okul Müdürü Abdulbaki Aydın, başlatılan uygulamanın, birlik ve beraberliğin en güzel örneklerinden biri olduğuna dikkat çekti. Aydın, “Türkçe öğretmenimiz Öznur Karakaya’nın katkıları ile başlatılan proje, doğu ile batı arasında kardeşlik köprüsünün güçlendirilmesini amaçlıyor.” dedi. |
30.03.2010 |