Güncel |
Balyozda ikinci dalga |
“Balyoz Güvenlik Harekâtı Planı” iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında 13 ilde düzenlenen yeni operasyonda, aralarında muvazzaf subay ve astsubayların da bulunduğu 18 kişi gözaltına alındı. Geçtiğimiz Pazartesi günü başlayan soruşturmanın ilk ayağında gözaltına alınan 50’ye yakın asker, darbe planının alt başlıklarından sorgulandı. Balyoz’da ikinci dalga
“BALYOZ Güvenlik Harekatı Planı’’ iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında 13 ilde düzenlenen yeni operasyonda, aralarında muvazzaf subay ve astsubayların da bulunduğu 18 kişi gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, ilk operasyonda gözaltına alınanların emniyette ve adliyede verdikleri ifadeler doğrultusunda 13 ilde yeni bir operasyon gerçekleştirildi. Operasyonda, aralarında bir ilin jandarma komutanının da bulunduğu 17 muvazzaf subay ve astsubay ile bir emekli askeri personel gözaltına alındı. Gözaltına alınan bu kişiler, İstanbul’a getirildiği belirtildi. Edinilen bilgiye göre, Balyoz darbe planı, 4 aşamalı bir plan. Geçtiğimiz pazartesi günü başlayan soruşturmanın ilk ayağında gözaltına alınan 50’ye yakın asker, darbe planının alt başlıklarından “Oraj” ve “Suga” eylem planları çerçevesinde sorgulandı.Soruşturmanın ikinci ayağı ise “Çarşaf” ve “Sakal” eylem planları kapsamında yürütülüyor. Dün çeşitli illerde gözaltına alınan 18 askerin adının, bu eylem planları içinde yer aldığı belirtiliyor. |
27.02.2010 |
KAMUSAL ALAN HÂLÂ BAŞÖRTÜLÜLERE KAPALI |
Çok sayıda sivil toplum kuruluşu, 28 Şubat’ın son tortusu olan, vahim başörtüsü yasağının ortadan kaldırılmasını talep etti. 28 Şubat sürecinin 13. yılında AKDER çatısında bir araya gelen STK'lar, "Kaldırın başörtüsü yasaklarını!" başlıklı ortak açıklama yaparak, başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedi. Açıklamada, 28 Şubat 1997’de sivil siyasete inen darbe ile başını örten hanımlara "devletin alanı" olarak ilân edilen "kamusal alan"ın kapılarının sım sıkı kapatıldığı belirtildi.
KUR’ÂN’A YAŞ SINIRI, İHL’LİYE KATSAYI ENGELİ
Açıklamada, üniversiteler ve devlet dairelerinde katı bir şekilde uygulanan yasağın 13 yıl içinde toplumsal her alana nüfuz ettiği belirtildi. Darbe planlarının yargılandığı bu günlerde 28 Şubat postmodern darbesinin tortularından olan EMASYA Protokolünün kaldırıldığı hatırlatılarak, 28 Şubat’ın ürünü olan, “başörtüsü yasağı” başta olmak üzere Kur’ân öğrenmede yaş sınırı, katsayı gibi yasakçı uygulamaların hâlâ orta yerde durduğu vurgulandı.
Yasaklar kalkmadan 28 ŞUBAT BİTMEZ
AYRIMCILIĞA Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) çatısı altında biraraya gelen çok sayıda sivil toplum kuruluşu, 28 Şubat postmodern darbenin son tortusu olan, vahim başörtüsü yasağının ortadan kaldırılmasını talep etti. 28 Şubat sürecinin 13. yılında AKDER çatısında bir araya gelen çok sayıda STK, “‘28 Şubat 1000 yıl süremez mi?’ diyorsunuz: Kaldırın başörtüsü yasaklarını!” başlıklı ortak açıklama yaparak, başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedi. Açıklamada, 28 Şubat 1997’de sivil siyasete inen darbe ile başını örten kadınlara “devletin alanı” olarak ilan edilen “kamusal alan”ın kapılarının sımsıkı kapatıldığı belirtildi. Bir sürek avı ile bu kadınların askeriyede, bürokraside ya da herhangi bir resmi karar makamında olan aile fertlerinin tespit edilip türlü şekilde cezalandırıldığı ifade edilen açıklamada, başörtüsü yasağını hukuk dışı bir uygulama olarak gören hâkimler ve savcıların sürgün edildiği ya da görevlerinden ihraç edildiği kaydedildi. Açıklamada, sadece başa örtülen örtüyü değil, onun yerine ikame edilen şapkaları ve ideolojik olduğu iddia edilen perukları dahi yasaklayan uygulamanın doğrudan başları örtülü kadınları, dolaylı olarak da aile üyelerini ve toplumu hedef aldı belirtilerek, ayrımcılığa maruz kalan pek çok kesime başlarını örten kadınlar da eklendiği hatırlatıldı,
1997’NİN ÜZERİNDEN 13 YIL GEÇTİ
Açıklamada, üniversitelerde öğrenciler ve devlet dairelerinde memurlar üzerinden devlet eliyle uygulanmaya başlanan yasağın 13 yıl içinde toplumsal her alana nüfuz ettiği belirtildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Bugün artık başları örtülü kadınlar kendi ilçelerindeki belediyelerin meclislerine dahi seçilemiyorlar. Ülke çapında temsili yet hakkı şöyle dursun, sokaklarındaki çöp sorunu üzerine dahi söz söyleyemeyecek hale getirildiler. Türkiye, kadınlarının 1934 yılında seçimlere katılma hakkına sahip olduğuyla övünen bir ülke. Buna rağmen ülkedeki kadın nüfusunun yüzde 62’sini oluşturan başları örtülü kadınlar bugün 2010 yılında seçilme hakkından tamamen mahrum bırakılıyorlar. Üniversite eğitimi almak bir yana, devletin dikiş-nakış kursunda dahi başlarını açmaya zorlanıyorlar. Yasağı uygulamayı kendine vazife edinen kişilerin kraldan çok kralcı tutumuyla, mahkemelerden, belediye binalarından, lokantalardan, otellerden, misafirhanelerden, apartman yönetiminden ve hatta herhangi bir çay bahçesinden dahi başları örtülü olduğu gerekçesi ile dışarı çıkartılabiliyorlar, girişleri engellenebiliyor. Bu ayrımcı uygulamaları şikâyet edecekleri, haklarını talep edecekleri resmî makamların kapıları da ayni yasak sebebiyle kapalı...”
“HÜKÜMETİ GÖREVE
DAVET EDİYORUZ”
Türkiye tarihindeki darbelerin kınandığı, darbe planlarının yargılandığı bu günlerde 28 Şubat post-modern darbesinin son tortusu olan EMASYA Protokolü’nün kaldırıldığı hatırlatılan açıklamada, 28 Şubat’ın kolonlarından en kalını olan “başörtü yasağı”nın hala orta yerde durduğu vurgulandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, “28 Şubat’ın etkisi 1000 yıl sürecek” dediği hatırlalan açıklamada, şöyle denildi:
“13 yıl gitti, geriye 987 yıl kaldı. 987 yıl boyunca bu ayrımcılığın sona ermesini ve adaletin sağlanmasını beklemek yerine, adalet talebimizi bugün, şimdi, burada, ertelemeden ve başka herhangi bir sorunun çözülmesine tahvil etmeden dile getiriyoruz. 28 Şubat’ın en koyu tortusu, halen başlarını örtmeyi seçen kadınların üzerindedir. Bu karabasana dönen tortunun daha 1000 yıl sürmemesi için, başörtüsüyle ilgili bütün yasaklar kaldırılmalıdır.
Aşağıda imzası bulunan kurum ve kişiler olarak bizler darbeler tarihi ile yüzleşme inisiyatifinin toplumun çeşitli kesimleri tarafından ortaya konduğu ve darbe planlayanların yargılandığı bu süreçte 28 Şubat’ın son tortusu olan bu vahim yasağın ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.
Bizler ‘bu ülkede kadınların kıyafetleri yüzünden aşağılanmasını, haklarının gasp edilmesini, tacize uğramalarını istemiyoruz’ diyen herkesi bu ahlâksız yasağa karşı sesini yükseltmeye ve ‘ama’sız bir mücadeleye çağırıyoruz. Hükümeti de bu yasağın hayatin her alanından kaldırılması için derhal göreve davet ediyoruz. Zira yarın ‘denedik ama olmadı’ sözünün mağdurlar indinde hiçbir değeri olmayacaktır. Türkiye’nin sabırla yaşayacağı bir 987 yılı daha yok!” |
27.02.2010 |
Komutanlara gerekli ihtimam gösterildi |
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Balyoz operasyonu kapsamında gözaltına alınan emekli komutanlarla ilgili olarak, “Bu emekli generallerimiz İstanbul Emniyet Müdürlüğünde, üst katta müstakil odalarda ve rahat edecekleri odalarda konuk edilmişlerdir. Ve gerekli ihtimam da gösterilmiştir. Hepimiz o konuda titizlik gösterdik” dedi. Atalay: Emekli komutanlara gerekli ihtimam gösterildi İÇİŞLERİ Bakanı Beşir Atalay, Balyoz operasynu kapsamında gözaltına alınan emekli komutanlara gerekli ihtimam ve özenin gösterildiğini söyledi. Bakan Atalay, AKP İl Başkanları Toplantısına gelişinde basın mensupların gündeme yönelik sorularını cevapladı. Atalay, “Emekli komutanların emniyette tutulmaları bir hata mıydı?” sorusuna, “Emniyet böyle durumlarda adli kolluk görevini görür. Biliyorsunuz böyle durumlarda savcılar mahkemeden karar alır. Mahkemenin kararını emniyete tebliğ eder ve talepte bulunur. Ve emniyet o talepleri karşılar. Emniyette tutulmaları konusuna gelince; Bu emekli generallerimiz İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde Vatan Caddesi’nde biliyorsunuz, üst katta müstakil odalarda ve rahat edecekleri adalarda konuk edilmişlerdir. Ve gerekli ihtimam da gösterilmiştir. Hepimiz o konuda titizlik gösterdik.” şeklinde cevap verdi. |
27.02.2010 |
Erdoğan: Sancılı, ama hayırlı bir süreç |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yanlış yapanların hukuk önünde, bu yanlışlara alkış tutan siyasetçilerin de seçim günü hesabını sandıkta millete vereceğini ifade ederek, “Bu süreç sancılı bir süreçtir, ama 72,5 milyon adına son derece hayırlı bir süreçtir. Herkes bu sürece yardımcı olmalıdır” dedi. Sancılı, ama hayırlı bir süreç
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, yanlış yapanların hukuk önünde, bu yanlışlara alkış tutan siyasetçilerin de seçim günü hesabını sandıkta millete vereceğini ifade ederek, “Bu süreç sancılı bir süreçtir ama 72,5 milyon adına son derece hayırlı bir süreçtir. Herkes bu sürece yardımcı olmalıdır” dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada, AKP teşkilatının sağ duyulu, sabırlı olmasını ve aklı selimle hareket etmesini istedi. ‘’Muhalefetin ve medyanın tahriklerine gelmeyeceklerini’’ ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: “Kriz üretmeyi siyaset sananlar yanılırlar, hevesleri kursaklarından kalır, boşuna kaos beklerler, boşuna gerilim beklerler, boşuna kurumlar arasında çatışma beklerler. Yatıyorlar kalkıyorlar kurumlar birbirine girdi, kurumlar birbiriyle çatışıyor. Bunu sadece sen söylüyorsun. Öyle bir şey söz konusu değil. Bunlar statükodan medet umanlar. Hukuksuzluğa değil, bürokratik oligarşiye değil, millete dayanın, demokrasiye inanın, hukuka güvenin.”
“Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye siz isteseniz de gayret etseniz de geçmişin karanlıklarına, geri kalmışlıklarına, çarpık anlayışlarına geri dönemez” ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Yaşananlar ileri demokrasinin ayak sesleridir, yaşananlar standartları yüksek bir demokrasinin işaretleridir. Yanlış yapanlar hukuk önünde hesap verirler. Bu yanlışlara alkış tutan siyasetçiler de seçim günü hesabını sandıkta millete verirler. Bu süreç sancılı bir süreçtir ama 72,5 milyon adına son derece hayırlı bir süreçtir. Herkes bu sürece yardımcı olmalıdır” diye konuştu. |
27.02.2010 |
Darbe günleri geride kaldı |
İngiliz dergisi The Economist, “Türkiye’de bir askerî darbe ihtimali artık sıfıra yakın. İlker Başbuğ’un da aralarında bulunduğu temkinli generaller, AKP gibi popüler bir hükümeti devirmenin ordunun tüm popülaritesini de ortadan kaldıracağının farkında” yorumunu yaptı. The Economist: Darbe dönemi bitti
Haftalık Economist dergisi, “Türkiye’de bir darbe ihtimali yüzdeye vurulursa, sıfıra yakın” diye yazdı. Dünya basınının Türkiye’deki gündeme ilgisi sürüyor. Gelişmeler dün yayımlanan haftalık Economist dergisi’nde “Yeni gözaltılar hükümetle ordu arasındaki mücadeleyi kızıştırdı” başlıklı bir makalede ele alındı. Dergi, “Türkiye’nin müdaheleci generalleri onlarca yıl çevrelerinde saygı ve korku uyandırmıştır. Ama bugünlerde onlarca muvazaf ve emekli subay AKP hükümetini devirmeye çalıştıkları iddialarıyla gözaltına alınır ve tutuklanırken olsa olsa acıma hatta öfke uyandırıyorlar” diye yazdı. Economist herşeye rağmen “Türkiye’de bir darbe ihtimali yüzdeye vurulursa, sıfıra yakın” diyor ve Türkiye’nin artık 1980’lerdekinden çok daha farklı bir yer olduğunu, Orgeneral İlker Başbuğ gibi soğukkanlı komutanların seçimle işbaşına gelmiş bir hükümeti devirmenin, halk nazarında ordunun itibarını yerle bir edeceğini bildiklerini yazıyor. Yargının farklı kurumları arasında son haftalarda yaşanan güç çekişmesini de hatırlatan Economist, bütün bu yaşananlardan şu sonucu çıkarıyor: “1980 darbesi ardından dayatılan anayasayı artık yeni bir anayasayla değiştirmenin zamanının geldiği tezi giderek daha güç kazanıyor.” |
27.02.2010 |
Tam mutabakat aranması, anayasayı sekteye uğratır |
HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, mevcut anayasanın Türkiye’nin ve toplumun ufkunu daralttığını belirterek, “Anayasa değişikliği, Türkiye’nin ihtiyacı olan ve ertelenmemesi gereken bir konudur. Yeni anayasa konusunda tam mutabakat aranması anayasa çalışmalarını sekteye uğratmak anlamına gelir” diye konuştu. Uslu: “Tam mutabakat” arayışı yeni anayasayı sekteye uğratır
HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, Anayasa değişikliğinin, Türkiye’nin ihtiyacı olan ve ertelenmemesi gereken bir konu olduğunu belirterek, yeni anayasa konusunda “tam mutabakat” aranmasının anayasa çalışmalarını sekteye uğratmak anlamına geleceğini söyledi.
Hak-İş Genel Başkanı Uslu, yaptığı yazılı açıklamada, mevcut anayasanın Türkiye’nin ve toplumun ufkunu daralttığını söyledi. Türkiye’nin, iç politik tartışmalar sebebiyle hem ekonomik hem de politik ağır faturalar ödemekle karşı karşıya kaldığını belirten Uslu, “Anayasa değişikliği, Türkiye’nin ihtiyacıdır ve ertelenmemesi gereken bir konudur. Sivil ve demokratik bir anayasa biran önce hayata geçirilmelidir” dedi. Salim Uslu, yeni ve sivil bir anayasa hazırlanması sürecinde ortaya atılan tam mutabakat arayışlarının da “yeni bir anayasa yaptırmam” tavrına dönüşmemesi gerektiğine dikkati çekerek, şunları söyledi: “Uzlaşma kavramı engelleyici ve yeni anayasa çalışmalarını sekteye uğratacak bir unsur olmamalıdır. Tam mutabakat yerine yeterli konsensüs sorunun aşılmasında önemli bir yöntem olacaktır. Kaldı ki uluslar arası sözleşmeleri kabul etmiş bir ülkenin anayasasında yer alacaklar da bellidir ve başka bir referans ve pazarlık da söz konusu olmamalıdır.”
Uslu, AB üyesi, demokratik bir ülke ve çağdaş bir hukuk devleti olma iddiasında olan Türkiye’nin anayasasındaki temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, demokratik süreci engelleyen ve toplumun tercihlerini sınırlandıran ne kadar düzenleme varsa bir çırpıda değiştirmesinin gerektiğini dile getirti. Salim Uslu, “Türkiye’nin Anayasasının bütün anti demokratik unsurlardan arındırılması, Türkiye’nin kredibilitesini daha da artıracak ve gücüne güç katacaktır” dedi. |
27.02.2010 |
ABD istemezse darbe olmaz |
MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, asıl darbe yapanların serbest olduğunu ileri sürerek, “ABD’den yeşil ışık almadığı için darbe teşebbüsüne girişememiş emekli paşalar da soruşturmaya uğruyor. Türkiye’de ABD istemedikçe darbe olmaz, şu anda ABD darbe istemiyor’’ dedi. Akşener: ABD istemedikçe darbe olmaz
TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, “Türkiye’de ABD istemedikçe darbe olmaz, şu anda ABD darbe istemiyor” dedi. Akşener, Kahramanmaraş’ta düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplarken kimsenin illegal örgütlenmelerin üzerine gitme görevini ihmal etmemesi gerektiğini vurguladı. İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemde Batı Çalışma Grubu’nun karşısına “illegal örgütlenme” olarak getirildiğini ve kendisinin bunu “sümen altı” etmediğini ifade eden Akşener, “Çünkü o zaman görevi savsaklamaktan yargılanacaktım, doğrusu da budur. İllegal bir örgütlenme varsa peşine düşeceksiniz” diye konuştu. Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü: “Garip bir durumla karşı karşıyayız. Hilmi Özkök sübut bulmamış darbe suçuna iştirak etmemiş anlaşılıyor ama iddialar ışığında görevini savsaklamıştır. Türkiye’de ABD’nin onayladığı darbeleri yapan paşalar serbest. Yani asıl darbeci paşalar serbest. Sübut bulmadan, hayal halinde kağıtlara döküldüğü öne sürülen ama ABD’den yeşil ışık almadığı için darbe teşebbüsüne girişememiş emekli paşalar da soruşturmaya uğruyor. Türkiye’de ABD istemedikçe darbe olmaz, şu anda ABD darbe istemiyor.” |
27.02.2010 |
DANİMARKA’NIN olitiken gazetesi, İslâm dünyasında rahatsızlığa sebep olan Peygamberimiz Hz. Muhammed |
DANİMARKA’NIN olitiken gazetesi, İslâm dünyasında rahatsızlığa sebep olan Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) karikatürlerini yeniden yayımlayarak, Müslümanlara verdiği rahatsızlıktan ötürü özür diledi. Gazete, Orta Doğu ve Avustralya’daki Müslümanları temsil eden Suudi bir avukatla varılan anlaşma çerçevesinde, söz konusu karikatürlerin yarattığı rahatsızlıktan dolayı özür dilediğini açıkladı. Politiken, 2006 yılında Danimarka’daki bir başka gazetede yayımlanan ve Müslüman dünyasında büyük rahatsızlık yaratan 12 karikatürden birini 2008 yılında, polisin karikatürist Kurt Westergaard’a yönelik suikast planını ortaya çıkarmasının ardından tekrar yayımlamıştı. |
27.02.2010 |
Yüzbinler Kâbe’de geceledi |
PEYGAMBER Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm) doğum günü dolayısıyla Mekke’de Kâbe’de ve Medine’de Mescid-i Nebevî’de yüzbinlerce Müslüman geceledi. Türkiye’den ise 50 bin civarında kişi Mekke ve Medine’de Peygamberimizin doğum günü gecesini geçirmenin heyecanını yaşadı. 20 Şubat tarihinden sonra başlayan Umre dönemine denk gelen kandil gecesi için turizm şirketlerine yoğun talep olduğu öğrenilirken, Mekke ve Medine otellerinde de büyük yoğunluk yaşadığı belirtildi. Geceyi Kâbe’de geçiren Türk ve diğer ülkelerden Müslümanlar önce umre yaptılar, Kur’ân-ı Kerim okudular, salâvat getirdiler, ardından da sabah namazı kıldılar. |
27.02.2010 |
3 günde 31 tutuklama |
BALYOZ darbe planı soruşturması kapsamında 3 gün içinde tutuklananların sayısı 31’e yükseldi. Dün sabah planın altında imzası olduğu belirtilen eski 1. Ordu Komutanı emekli Org. Çetin Doğan adliyeye çıkarıldı. Doğan’ın yanı sıra emekli Korgeneral Engin Alan ve bir grup muvazzaf subay dün İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Önceki gün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde savcılık sorguları tamamlanan 9’u muvazzaf asker 11 kişi tutuklanarak cezaevine yollandı. Tutuklananların isimleri şöyle: Kurmay Albay Taylan Çakır, Yarbay Levent Çehreli, Albay Hasan Basri Arslan, Yarbay Ertuğrul Uçar, Kurmay Albay Ali Rıza Sözen, Kurmay Albay Ali Türşen, Albay Abdullah Zafer Arısoy, emekli Kurmay Albay Bülent Tunçay, Tümamiral Semih Çetin, Tuğamiral Turgay Erdağ ve eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Araştırmalar ve Etüt Merkezi Başkanı emekli Tuğgeneral Süha Tanyeli. Tutuklama talebiyle mahkemeye sevkedilen Albay Mehmet Yoleri ise sağlık sebeblerinden dolayı serbest bırakıldı. Sorgusu sırasında rahatsızlanan Yoleri hastaneye kaldırıldı. Önceki gün adliyeye çıkarılan kuvvet komutanları İbrahim Fırtına ve Özden Örnek ile eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun serbest bırakılmışlardı. Böylece, soruşturma kapsamında 3 gün boyunca adliyeye sevk edilen 48 kişiden, 31 muvazzaf ve emekli asker tutuklanmış oldu. |
27.02.2010 |
Lord Kilclooney: Askerin duruşu, Türkiye’nin imajına zarar veriyor |
AVRUPA Parlamentosu (AP) eski üyesi Lord Kilclooney, Türkiye’deki askeri vesayeti, kendi kendine zarar veren reklam kampanyasına benzetti. Kraliçe tarafından Lord ünvanını aldıktan sonra AP üyeliğinden istifa eden Lord Kilclooney, Türkiye’nin iç ve dış politikasındaki son gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye’yi yakından takip eden Lord Kilclooney, Türkiye’de askerin siyasi kesim üzerindeki etkisinin yeni olmadığını, ancak bunun ülkenin dış imajına zarar verdiğini belirtti. Askerin bu denli etkisini bir tür, ‘kendi kendine zarar veren reklam kampanyasına’ benzeten Lord Kilclooney, “Bu aynı zamanda dış dünyaya, özellikle Avrupa Birliği’ne Türkiye’de demokrasi olmadığı mesajını verir. Ben Türkiye’de hükümete karşı planlanan bu darbe girişimlerinin doğru olmadığına inanmak istiyorum. Türkiye’de ordunun siyaset üzerindeki etkisi yeni değil. Ama Türkiye’de şu an demokrasi var. Türkiye’ye gerçekten hayranlık duyuyorum.” dedi. |
27.02.2010 |
Saldıray Berk’in dosyası yeniden okunuyor |
ERZURUM Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in ifadeye çağrılmasıyla ilgili, ‘’Yetkili Savcı dosyayı okuyor. Okuyunca, Saldıray Bey için (ifadeye gerek var mı, yok mu, istiyorsa ne zaman istiyor?) buna karar verecek’’ dedi. Başsavcı Kuş, Adliye binası önünde gazetecilerin, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığınca 26 Şubatta ifadeye çağrıldığı iddialarıyla ilgili sorularını cevapladı. Kuş, ‘’Şu an Savcı Bey dosyayı okuyor. Daha dosyayı okumasını tamamlamadı. Okuyunca, Saldıray Bey için (ifadeye gerek var mı, yok mu, istiyorsa ne zaman istiyor?) buna karar verecek’’ diye konuştu. |
27.02.2010 |
“Adi” paroloya suç duyurusu talimatı |
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, avukatlarından, parola ve işaret talimatnamesinde imzası bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunmalarını istedi.
Alınan bilgiye göre, Başbakan Erdoğan, Erdek’teki parola ve işaret iddialarıyla ilgili, talimatnamede imzası bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunmaları konusunda avukatlarına talimat verdi. Bu arada, Başbakan Erdoğan’a yönelik hakaret içeren ses kayıtları yayımlayan bazı internet siteleri hakkında, Erdoğan’ın avukatlarının dava açacakları bildirildi. |
27.02.2010 |
Ergin’den yüksek yargıya ziyeret |
ADELET Bakanı Sadullah Ergin, yüksek yargı organlarının temsilcileriyle ayrı ayrı görüştü. Bakan Ergin ilk olarak Danıştay Başkanı Mustafa Birden ile görüşmek üzere Danıştay Başkanlığına gitti. Ergin, bu görüşmenin ardından Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ile görüşmek üzere Yargıtaya geçti. Ergin, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ile Yargıtay binasında yaklaşık bir saat süren bir görüşme yaptı. Görüşmede, YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan da hazır bulundu. Bakan Ergin, görüşmenin ardından gazetecilerin ziyarete ilişkin soruları üzerine ‘’Yargı reformuyla ilgili hususları hem Danıştay Başkanımız hem de Yargıtay Başkanımızla müzakere ettik” dedi. Bakan Ergin, öğleden sonra da Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’la görüşerek, Anayasa Mahkemesi’nin yapısıyla ilgili bir tekliflerinin olup olmayacağını görüştü. |
27.02.2010 |
Anayasa değişikliği için bahane üretmeyelim |
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa değişikliği konusunda, ‘’Bu kadar çok yoğun talep varsa buna da siyaset kurumunun kulak vermesi, dinlemesi gerekir. ‘Bunu önümüzdeki döneme, daha sonraki döneme götürelim’ demek yanlıştır’’ dedi. Çiçek, Stratejik Düşünce Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘’Demokratikleşme Sürecinde Hukukun Üstünlüğü ve Yargı’’ konferansından ayrılırken anayasa değişikliğinin bu yasama dönemine yetişip yetişmeyeceği konusundaki tartışmaların hatırlatılması üzerine, ‘’Bu iş bu çapta bir sorun haline geldiyse ne kadar erken çözerseniz o kad ar ülke bundan faydalanmış olur’’ karşılığını verdi. Çiçek şöyle devam etti: ‘’‘Bu dönem olmaz, önümüzdeki dönem olsun’ demek. ‘Bu türlü bir çalışmaya ben katkı vermeyeceğim’ demektir. Yani, ‘Ben bu işin değişmesine, bu değişikliğe karşıyım’ demenin daha münasipçesidir belki. Onun için her zaman bu imkan, bu fırsat var. Bütün mesele, herkes bu değişikliğin ne kadar-sadece yargı için söylemiyorum, o önemli tabii, en çok tartışılan konu olduğu için sanki sadece o kısım değişecekmiş gibi algılanmasın-bu Anayasa’nın ilk üç maddesi, arkasından dördüncü madde ve 174. madde hariç. Yani Anayasa’da telâffuz ettiğim beş madde dışında her madde değişebilir. Değişmesi de gerekir. Çünkü bu Anayasa’nın bütünlüğü kalmadı. Belli parçalarla değiştirildi. Öncelikleri uymuyor. Kurumlararası işleyiş, işbirliği, denge maalesef iyi kurulabilmiş değil. O nedenle elli tane sebepten dolayı, bu var. Kaldı ki bu anayasanın değişmesi gerektiğini bütün meslek kuruluşları, odaları, bilim adamları, birçok çevre söylüyor. Bu kadar çok yoğun talep varsa buna da siyaset kurumunun kulak vermesi, dinlemesi gerekir. (Bunu önümüzdeki döneme, daha sonraki döneme götürelim) demek yanlıştır.’’ |
27.02.2010 |
Anayasanın odağında birey olmalı |
TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, “Yeni anayasanın odağında devlet, ordu veya cemaat gibi unsurlar değil doğrudan birey olmalıdır” dedi. TÜSİAD Başkanı Boyner, yaptığı açıklamada, Ankara’da iki gün süren temasları hakkında bilgi verdi. Ankara’daki temaslarından elde ettikleri izlenimin ‘’Türkiye’nin konjonkturel gelişmeler içesinde dalgalanan, sıklıkla verimsiz siyasî tartışmalar içinde olduğudur’’ diyen Boyner, toplumun çeşitli kademelerine yansımış olan kamplaşmanın ve verimsiz kavga ortamının şeffaflıkla, somut programlarla ve daha fazla diyalog kurarak aşılacağına inandıklarını söyledi. Boyner, şöyle devam etti: ‘’Gerçekleştirdiğimiz tur sonunda anlıyoruz ki aslında daha yüksek bir demokratik bir standardı herkesin, tüm kesimlerin özlemidir. Hatta bugün içinden geçtiğimiz ve zirveler ile aşılmaya çalışılan gerginlik ortamında bu demokrasi standardı zafiyetine bağlamak mümkün. Artık bunu söylemekten de yorulduk. Demokratikleşme süreci bütünlüklü olması gereken bir süreç. Bu bütünlük analayışı benimsenmedikçe süreç günün problemlerine yönelik düzenlemeler ile ilkesel değil durumsal politikalar ile yürütülmeye çalışıldıkça demokratikleşme sürecine direnç noktaları oluşuyor. Kamu vicdanı zedeleniyor. Bu durumun bu şekilde sürdürülmesi mümkün değildir. Bu toz dumanın ortadan kaldırılması için iki aşamalı bir yaklaşıma ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bu gerginlik ve kamplaşma ortamı bizleri seçim aşamasına kadar reform yapmama noktasına götürmemeli. Böyle bir lüksümüz yok.’’
Birinci aşamada seçime kadar krizden çıkışın yöntemi ve verimlilik temelli politika tercihleri ile ekonominin mukavemeti, dayanıklılığın güçlendirilmesi gerektiğini ifade eden Boyner, bu süreçte programları dahilinde kendilerinin de var gücüyle çalışacaklarını, işbirliği yapmaya, çözümler üretmeye gayret edeceklerini belirtti. Boyner, ‘’Aynı dönemde neredeyse tüm tarafların ve kesimlerin daha yüksek bir demokrasi standardı arayışının çok açık bir şekilde ortada olduğuna göre, bu yöndeki beklentilerin de net bir şekilde belgelenmesi ve Türkiye’nin yargı reformunu da içine alan siyasî partiler ve seçim yasasını da kapsayan bir demokratikleşme paketi vasıtası ile yeni bir anayasayı süratle tartışmaya başlaması gerekmektedir’’ dedi. Boyner şöyle devam etti: ‘’Şüphesiz anayasa bizim içinde özünde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde bireysel özgürlüklerin temel teminatıdır. Dolayısıyla yeni anayasanın odağında devlet, ordu veya cemaat gibi unsurlar değil doğrudan birey olmalıdır. Yeni anayasa ve yargı reformu, kuvvetler ayrılığı yani yasama yürütme ve yargının bağımsızlığı prensibini evrensel ölçütlerde karşılayabilmelidir. Bu iki nokta TÜSİAD’ın demokratikleşme yaklaşımının vazgeçilmez temel noktalarıdır. Konuyla ilgili veya ilgi duyan tüm kesimlerin net, anlaşılabilir ve takdirlendirilmiş bir demokrasi paketini ortaya koymasının zamanı gelmiştir.’’ |
27.02.2010 |
Okulda güven başarıyı arttırıyor |
Demokrat Eğitimciler Sendikası’na (DES) bağlı DES Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) tarafından hazırlanan 2. Eğitim Bileşenleri Araştırma Raporuna göre; okulun güvenli olması öğrenci başarısını da etkiliyor. Okul güvenliği ile ilgili gerekli tedbirleri almayan ve istenmeyen olayların sıkça meydana geldiği okullarda öğrencilerin başarısı ise oldukça düşük.
Okullardaki güvenlik ve şiddet sorunlarıyla ilgili Ankara’daki 20 ilk ve ortaöğretim okulunu inceleyen DESAM’ın raporuna göre şiddet olayları daha çok fakir semt okullarında yaşanıyor. Okullarda yaşanan olaylar genellikle koridorlar, spor alanları, okulun giriş çıkış yerleri ve kantin gibi mekânlarda meydana geliyor.
Rapor, okullardaki sorunların büyük bir kısmını okuldaki küçük bir azınlığın çıkardığını ortaya koyuyor. Okuldaki gözetim ve denetim faaliyetleri planlanırken, sayıca az olan bu öğrencilerin bulundukları yerlere özel bir dikkat gösterilmesi, bu öğrencilerin hem kendilerini, hem de mağdurları şiddete karşı korumak için yetişkin gözetim ve denetiminin arttırılmasının gerekliliğini belirten DESAM, öğrencilerin kendi güvenliklerinin sağlanmasına aktif bir biçimde katılmalarının en etkili ve işe yarar güvenlik plânlarının hazırlanmasında ki önemine de vurgu yapıyor.
Okulda saldırganlık ve şiddet olaylarının ortaya çıkmasını önlemek için başta idareciden yardımcı personeline kadar okulda görevli bütün çalışanlarda ortak bir disiplin anlayışının geliştirilmesi gerektiği, okulun psikolojik danışmanın seminer, kurs, konferans, kaynak kitap gibi eğitim çalışmalarıyla bu anlayışın oluşmasında etkin rol alması zaruriyetini belirten DESAM, alınan bütün tedbirlere rağmen okullarda şiddet ve saldırganlık olaylarından tamamen kurtulmanın mümkün olamayacağını fakat bu olayların en aza indirilmesi gerektiğini belirtildi.
GÜVENLİ OKUL İÇİN ÇÖZÜM TEKLİFLERİ
Raporda okul güvenliği ile ilgili olarak şu çözüm tekliflerine yer veriyor:
l Saldırgan davranışlar gösteren öğrencinin bu tür davranışlar yerine spor, bilgisayar, güzel san'atlar faaliyetleri, akademik çalışmalar gibi çeşitli alanlara yönelmeleri sağlıklı davranışlar geliştirmelerini kolaylaştırabilir.
l Okul idaresi ve okul psikolojik danışmanı öğrencilerin saldırgan davranışların yerine alternatif yeni davranışları öğrenmesinde rehberlik yapmalıdır.
l Öğrencilerin hangi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin bilgiler içeren kılavuzlar hazırlamalıdır.
l Şiddet uygulayanlara ve kurbanlarına verilecek psikolojik yardım, saldırgan davranışların yerine daha uygun davranışları yerleştirecek becerilerin geliştirilmesine ya da kaçınma ve geri çekilme davranışlarının yerine atılgan davranışların yerleştirilmesine yönelik olduğu zaman daha etkili sonuçlar vereceği unutulmamalıdır.
l Okulda meydana gelen şiddet olaylarının ve diğer suçların analiz edilerek, olaylar en çok ne zaman, nerede meydana geldiği, en fazla kimlerin karıştığı, sorularına cevap bulunarak, sonuçlara göre güvenlik tedbirleri ele alınmalıdır.
l Okula farklı yerlerden giriş yapılması engellenmeli, girişler belli bir kapıdan yapılmalı ve bu kapıda mutlaka denetim olmalıdır. |
27.02.2010 |
İHH, Çad’da 4 yeni su kuyusu açtı |
İHH, Afrika’nın fakir ülkesi Çad’da 4 yeni su kuyusunun daha açılışını gerçekleştirdi. Çad’da açılan su kuyusu sayısı 66’ya ulaştı. Yeni açılan kuyulardan 18 bin kişi faydalanacak. Afrika’da kuyu açtırmak isteyen hayırseverler İHH ile irtibata geçebilirler. Dünya genelinde yaşanan temiz suya ulaşma sıkıntısı her geçen yıl artıyor. Dünya’da 1.4 milyar kişi temiz içme suyu problemi yaşıyor. En fakir kıt'a konumunda bulunan Afrika’da ise yaklaşık olarak 250 milyon kişi susuzluktan etkileniyor. Her yıl binlerce insan temiz içme suyu eksikliğinden oluşan salgın hastalıklardan vefat ediyor. İHH İnsanî Yardım Vakfı, Afrika’nın çeşitli ülkelerinde açtığı su kuyuları ile binlerce insanın susuzluk problemini çözmeye çalışıyor. Afrika’nın fakir ülkesi Çad’dın farklı bölgelerde 62 su kuyusu açan İHH, 4 yeni su kuyusunun daha açılışını gerçekleştirdi. Çad’ın Djimeze, Delekena, Aboundouroura, Mabrouka bölgelerinde açılan su kuyularına Cafer Demirci ve Ailesi, Hacı Elife Pan, Kevser ve Ahmet Su Kuyusu ve Sıddıka Molu Su Kuyusu ismi verildi. Yeni açılan su kuyularından toplam 18 bin kişinin istifade etmesi bekleniyor. İHH; hayırsever insanların bağışlarıyla Afrika’nın Çad, Somali, Etiyopya, Burkina Faso, Sudan, Mali, Benin, Gana ve Togo’da su kuyuları açıyor. Vakıftan yapılan açıklamada susuzluktan çatlayan dudaklara çare olabilmek için hayırseverlerin yardımına ihtiyaç duydulduğu belirtildi. |
27.02.2010 |
Sözleşmeli öğretmenler rahatsız |
Eğİtİm-Bİr-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM), uzun bir süredir kadroya geçirilmeyi bekleyen sözleşmeli öğretmenlerin kadro sorununa bakış açılarını, tutumlarını ve çözüm önerilerini belirlemek amacıyla bir araştırma yaptı. 81 ilde 2 bin 500 sözleşmeli öğretmenin katılımıyla gerçekleştirilen anket çalışması, eğitimin kanayan yaralarından biri olan sözleşmeli öğretmenlerin sıkıntılarını gözler önüne serdi. Araştırmaya katılan sözleşmeli öğretmenlerin yüzde 82.3’ü, statülerinden dolayı çalıştıkları okulda kadrolu öğretmenlere karşı psikolojik olarak eziklik hissettiğini, yüzde 9.6’sı kısmen eziklik hissettiğini, yüzde 8.1’i ise eziklik hissetmediğini söylüyor. Sözleşmeli öğretmenlerin yüzde 84.4’ünün, kadroya geçişlerindeki belirsizlikten dolayı, eziklik hissettiği ortaya çıktı. |
27.02.2010 |
Turistlere, yaya geçitlerinde çarpıyoruz |
Marmara Belediyeler Birliği (MMB) Çevre Yönetim Merkezi Direktörü Aynur Acar, “Ülkemizde turist kazalarının çoğu, yaya geçitlerinde oluyor” dedi. Trafik konusunda belediye personelini bilgilendirme programlarını sürdüren MMB tarafından bir trafik eğitim programı düzenlendi. İBB Trafik Müdürlüğü’nün desteği ile gerçekleştirilen eğitimde, konuşan Aynur Acar, AB’ye uyum çerçevesinde Avrupa ile Türkiye şartları üzerine örnekler verirken, “Türkiye’de, turistlere yaya geçitlerinde çarpıyoruz. Çünkü sürücülerimiz, yaya kaldırımlarında çok dikkatsiz ve umursamazlar. Turist kazalarının çoğu, yaya geçitlerinde oluyor. Bunun sebebi de Avrupalı sürücülerin yaya kaldırımlarında yayayı görünce durarak yol verme mecburiyetidir. Türkiye’de ise yayalar, korkudan sürücülere yol veriyor" diye konuştu. Acar, Avrupa’da sürücülerin bisikletlilere bile saygı duyduğunu belirterek, "Trafikte gelişmiş ülkeler seviyesine gelmek için sıkı tedbirler alıp, denetimler yapalım. Yasalarımızı ağırlaştıralım” dedi. |
27.02.2010 |
Osman Hamdi Bey mezarı başında anıldı |
Ünlü ressam Osman Hamdi Bey, vefatının 100’üncü yılında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği törenle kurucusu olduğu Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinin katılımıyla Gebze Eskihisar’daki mezarı başında dualarla andı. Türk müzeciliğinin kurucusu kabul edilen ve şimdiki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin temeli olan Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi’ni kuran arkeolog, müzeci ve ressam Osman Hamdi Bey, Eskihisar’daki mezarı başında anıldı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen anma programına Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSU) Rektörü Prof. Rahmi Aksungur, öğretim üyeleri, öğrenciler ve Büyükşehir yetkilileri katıldı. Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği programda konuşan Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü Prof. Rahmi Aksungur, Osman Hamdi Bey’in Türk san'at tarihi açısından çok önemli bir yerinin olduğunu vurguladı. |
27.02.2010 |
Çeçenistan’da havai fişeklerle kutlandı |
MEVLİD Kandili, Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de de dua, zikir ve ilahiler ile idrak edildi. Hz. Muhammed’in (asm) doğduğu tahmin edilen dakikalarda başlayan havai fişek gösterisine Azeri asıllı sanatçı Sami Yusuf’un ‘Muhammed’ adlı eseri eşlik etti. Ahmet Hacı Kadirov Camii’nde toplanan on binlerce kişi arasındaki Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov, sabaha kadar devam eden dua ve ilahilere eşlik etti. |
27.02.2010 |
Harçlıkları topladı, Haiti’ye gönderdi |
BURSA'DA bir ilköğretim okulu öğrencisi harçlıklarından ve arkadaşlarından toplayarak biriktirdiği 528 TL’yi Haiti’deki depremzedelere gönderdi. Yahya Kemal Beyatlı İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Meleknur Gündal harçlığından, çevresinden ve okulundaki arkadaşlarından topladığı 528 TL parayı Haiti’deki depremzedelere ulaştırmak için Kızılay ile görüşerek parayı kurumun hesabına yatırdı. Depremin ardından gelişmeleri televizyondan takip ettiğini belirten Gündal, “Durumları çok kötüydü. Bunun bir insanlık vazifesi olduğunu düşünerek harekete geçtim. Ailemin verdiği harçlıkları harcamadım ve biriktirdim. Bir miktarda arkadaşlarımdan topladım. Keşke elimden daha fazla gelseydi. Bunun diğer öğrencilere örnek olmasını istiyorum. Herkes benim gibi yapabilir. Bu şekilde bir nebzede olsa acılar dinecektir” dedi. |
27.02.2010 |
Güvercin aşkına |
GİRESUN'UN Görele ilçesinde esnaflık yapan Orhan Aksoy, her gün onlarca güvercini besliyor. Çarşı Mahallesi’nde ikamet eden Orhan Aksoy, güvercin beslemeye uzun yıllardan beri devam ettiğini söyledi. Güvercinlere olan sevgisinin küçük yaşlardan beri devam ettiğini belirten Aksoy, “Görele’de esnaflık yapmaktayım. Günlük kazancımla her gün yem alarak güvercinlere veriyorum. Güvercinler artık beni, bende onları tanıyorum. İçlerinde isim koyduklarımda var. Çağırdığımda kucağıma geliyorlar. Beni seviyorlar, bende onları. Her gün sabah, öğlen ve akşam yem saatlerini biliyorlar, bu zamanlarca onlarca güvercin dükkânımın kapısına akın ediyor. Bende onları yemliyorum” dedi. |
27.02.2010 |
Trafik cezaları için özel kredi kartı |
POLİSİN rüşvet aldığı ve trafik cezalarının ödenmediği ile ilgili iddialara Rusya parlamentosu kredi kartlı çözüm buldu. İktidar partisi Birleşik Rusya tarafından Duma’ya sunulan yeni yasaya göre sürücüler zorunlu kasko sigortası ile birlikte, trafik cezalarının ödenmesi için kullanılacak kredi kartlarını da yanlarında taşıyacak. Vedomosti gazetesinin haberine göre ceza kartlarına yerleştirilecek çipte sürücü ve araçla ilgili bilgiler de yer alacak. Polis kart aracılığı ile sürücünün eski dönemde aldığı trafik cezalarını ve trafik ihlâllerini de görebilecek. Kartın en önemli işlevi ise polisin trafik ihlâlinde bulunduğunu tesbit ettiği sürücünün cezasını anında tahsil edebilmesi. Yasa tasarısının sahibi Milletvekili Vladislav Reznik’e göre polis araçlarına da POS cihazına benzer elektronik bir cihaz yerleştirilecek. |
27.02.2010 |