Güncel |
Şahin: YÖK gençleri rahatlatsın |
TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanı Vekili Mehmet Ali Şahin, Danıştayın üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin kararın yürütmesini durdurmasından sonra, YÖK’ün, çok kısa sürede, sınava hazırlanan gençleri rahatlatacak çözüm bulmasını beklediğini söyledi. Şahin, Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradze ile görüşmesinde, bir gazetecinin, Danıştayın, farklı katsayıya ilişkin kararın yürütmesini durdurması konusundaki sorusunu cevapladı. YÖK’ün bu karardan sonra, konuya çözüm arayışı içerisinde olduğunu belirten Şahin, ‘’YÖK’ün çok kısa sürede, sınava hazırlanan gençlerimizi rahatlatacak çözüm bulmasını bekliyorum. Temenni ediyorum demeyeceğim, bekliyorum. Çünkü bu konu, milyonu aşan gencimiz için son derece önemli bir konudur. Danıştayın bu kararını değerlendirecek değilim. Onu değerlendirmesi gerekenler değerlendiriyorlar’’ diye konuştu. Mehmet Ali Şahin, televizyonlarda, öğrencilerin kararla ilgili yorumlarını izlediğini bildirerek, ‘’Kararla ilgili çok ciddî tepki ve memnuniyetsizlik var. Dolayısıyla böyle bir noktada mutlaka bir çözüm bulunmalıdır. İstikbalimizin teminatı yavrularımızı ve çocuklarımızı böylesine bir noktada çaresiz, umutsuz bırakmamalıyız. Mutlaka buna bir çözüm bulunmalı. Keşke bu çözüm konusunda ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarımız duyarlılık ortaya koyabilselerdi, çok daha iyi olurdu’’ dedi.
Gündemin nabzını tutmak için tıklayın! |
11.02.2010 |
EĞİTİME VURULAN YENİ DARBELER |
YÖK'ün meslek liselerine ÖSS girişinde uygulanan 28 Şubat ürünü katsayı uygulamasını önce kaldırıp sonra azaltan iki kararının Danıştay'a takılması eğitime vurulan darbeler olarak yorumlanırken, bu kararların aynı zamanda gençlerin geleceği, toplumun huzuru ve ekonomi üzerinde de yıpratıcı ve tahripkâr sonuçlara yol açtığı vurgulanıyor. KATSAYININ FATURASI ÇOK AĞIR
Eğitim hak ve özgürlüğü ile fırsat eşitliği ilkesinin ideolojik gerekçelerle ağır şekilde ihlâli anlamına da gelen katsayı uygulaması, meslek eğitimine vurduğu darbeyle, ekonomideki bir numaralı sorun olan işsizliğin tırmanmasını ve buna bağlı olarak ortaya çıkan toplumsal huzursuzlukların da büyümesini netice veriyor.
Gündemin nabzını tutmak için tıklayın! |
11.02.2010 |
MHP’den eşit kat- sayı için kanun teklifi |
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, üniversiteye girişte uygulanan katsayının bütün ortaoğretimde eşit uygulanması için kanun teklifi hazırladıklarını bildirdi. Vural, Parlamentoda, ‘’Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’’ üyeleriyle basın toplantısı düzenledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘’Üniversiteyi bitirene her zaman iş diye bir şey yok’’ dediğini ifade eden Vural, Başbakan’a göre, dertlerini anlatan, ekmeğini arayan insanların ‘’uç ve marjinal’’ olduğunu söyledi. Katsayı uygulamasıyla ilgili hükümetin her şeyi karıştırdığını ileri süren Vural, öğrencilerin sınavın ne zaman ve nasıl olacağını bilemediğini söyledi. Vural, hükümetin işi yüzüne gözüne bulaştırdığını iddia ederek, şöyle devam etti: ’’Bugün artık katsayı uygulamasından dolayı çifte standardın uygulandığı ve insanlarımızın sınav olacak mı olmayacak mı sendromuna sokulduğu bir ülkede yaşıyoruz. O kadar meslek lisesi var ki.... Bu kadar karmaşık sistem. Üniversiteye girişle ilgili sistematik bozulmuş durumda. MHP olarak, kanun teklifimizi hazırladık. ‘Ortaöğretim veya lise başarı puanına uygulanacak katsayı veya ek puanın hesabında kullanılacak yöntem, ortaöğretimin niteliğine bakılmaksızın eşit olarak uygulanır’ diye kanun teklifimizi hazırladık. Size çözüm buyurun. Katsayı uygulanmasında net bir çözümü ortaya koymak gerekir. Bunu yapalım bitirelim.’’ |
11.02.2010 |
Danıştay haklı bütün itirazlara kulak tıkıyor |
İlmİ ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV) Başkanı Mehmet Pamak, Danıştay’ın katsayı eşitliği sağlayan yeni YÖK kararının yürütmesini durdurduğunu hatırlatarak, ‘’Danıştay haklı bütün hukukî itirazlara rağmen bu tutumunu ısrarla sürdürmektedir’’ dedi. Pamak, Danıştay’ın önünde yaptığı açıklamada, ‘’oligarşinin kendisine güç ve çıkar sağlayan statükoyu korumak amacıyla yeri geldiğinde askeri, yeri geldiğinde yargı darbelerini devreye soktuğunu’’ savundu. ‘’Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay tarafından halka ve değerlerine, başörtüsü ve İmam Hatip liselerine karşı verilmiş, hukuk katliâmı yapan onlarca keyfi ve ideolojik karar söz konusudur’’ görüşünü ileri süren Pamak, şöyle dedi: ‘’CHP, DSP hükümetleri ve darbe süreçlerinde bu yargı kurumlarının üst karar organlarında tam bir ideolojik ve siyasî kadrolaşma temin edilmiş olup, yargıda yüzde 70-80 civarında olduğu tahmin edilen ve kararlarında ideolojilerini belirleyici kılan bu tür yargıç ve savcılar, adaleti, hukuku ayaklar altına almaktan çekinmeyen, keyfi ve ideolojik kararları kolayca imza atabilmişlerdir. Danıştay, katsayı eşitliği sağlayan yeni YÖK kararının yürütmesini durdurma kararını verebilmiş ve haklı bütün hukuki itirazlara rağmen tutumunu ısrarla sürdürmektedir.’’ Açıklamanın ardından Pamak ve vakfın yöneticileri, üzerinde kapatma gerekçesinin bulunduğu bir ‘’kilidi’’ kurumu çevreleyen demir parmaklıklara astı. |
11.02.2010 |
Vesayetlere hayır |
Türkİye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Başkanı Necati Ceylan da Türkiye’de darbelere, askeri vesayete, yargı vesayetine ve bürokratik vesayete “hayır” dediklerini belirterek, yargının yasamanın önüne geçtiğini, Danıştay’ın katsayıyla ilgili son kararının da bunu gösterdiğini söyledi. Akademisyen ve kanaat önderlerinin katılımıyla oluşan ve 350 sivil toplum kuruluşunu temsilen 500 kanaat aktivist ve önderinin desteğini alan Sivil Dayanışma Platformu faaliyetine başladı. Legacy Ottoman Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında platformun bildirisini okuyan Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan, ‘’milleti reşit görmeme anlayışının sonucunda ortaya çıkan vesayetçi yaklaşımlara son verilmesi gerektiğini’’ belirterek, ‘’Halka ve sağduyusuna güvenilmeli, her türlü hak, eşitlik, özgürlük talebinin önündeki yapısal engeller kaldırılmalıdır’’ dedi.
Ogan, dünyanın yeniden şekillenmeye başladığı bir zaman diliminde Türkiye açısından da çok önemli değişim ve karar süreçleriyle yüz yüze olunduğunu belirtti.
Türkiye için hergün yeni fırsatlar doğarken, bir yandan da ülkenin ayağına dolaşan engeller bulunduğunu ifade eden Ogan, ‘’Türkiye’nin arzulanan seviyeye yükselebilmesi, küresel bir aktör olabilmesi ve güç dengelerini lehine çevirebilmesi için yapısal sorunlarını aşması, yüklerinden kurtulması ve istikrara kavuşması gerekiyor’’ dedi.
Öncelikle iç meselelerin çözülmesi için demokrasi ve hukuk ekseninde toplumun bütün kesimlerinin birbirine güvenebileceği, rahat ve özgür hissedebileceği düzenlemeler yapılmasının şart olduğunu belirten Ogan, şöyle devam etti: ‘’Demokrasi, hak, eşitlik, özgürlük, adalet gibi herkesin ve her kesimin kabullenebileceği değerler etrafında yeni bir bakış açısı oluşturulmalı, devlet bütün kurumlarıyla birlikte ve halkın talepleri doğrultusunda yeni bir yapısal bütünlüğe kavuşturulmalıdır. Yeniden bir toplumsal mutabakat oluşturulmalı ve bu mutabakata göre demokratik, özgürlükçü, katılımcı bir anayasa hazırlanmalıdır. Türkiye’nin aydınları, akademisyenleri, medyası, sivil toplum kuruluşları ve bütün kesimleriyle bir mutabakat zeminine ihtiyacı var. Bir bütünlük içinde atılması gereken adımlara ihtiyacı var. Millet adına yürütülecek ve milletin sesi olacak bir yaklaşımla, demokrasi ve hukuk ekseninde bir yeniden yapılanma süreci yaşamamız gerekiyor. Vizyon sahibi bir ülke olabilmemiz yolunda ülke insanını engelleyen statükocu bakış açılarının değiştirilmesi ve zihniyet değişikliğine gidilmesi de olmazsa olmazlarımızdır. Milleti reşit görmeme anlayışının sonucunda ortaya çıkan vesayetçi yaklaşımlara son verilmeli, halka ve sağduyusuna güvenilmeli, her türlü hak, eşitlik, özgürlük talebinin önündeki yapısal engeller kaldırılmalıdır.’’
Gündemin nabzını tutmak için tıklayın! |
11.02.2010 |
YENİ VE SİVİL BİR ANAYASA ŞART |
HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arslan ise konfederasyonun Türkiye’ye yakışmayan vesayetçi anlayışın bir an önce sona ermesi için yapılacak her türlü faaliyete destek olmayı görev bildiğini vurguladı. Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Onursal Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi de milli iradenin tecelli yerinin TBMM olduğunu, TSK’nın asli görevi olan dış güvenliğe ağırlık vermesi gerektiğini bildirdi. Tanrıverdi, ‘’Türk Silâhlı Kuvvetlerimiz artık toplumun inancıyla falan uğraşmasın, iç tehdide falan bakmasın. İç tehdidi hukuk nosyonu olan güçlere bıraksın. Kanunda cezası olan suçları güvenlik güçleri tesbit eder ve yargıya teslim eder’’ diye konuştu. Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman da Türkiye’nin dünya çapındaki misyonunun gerçekleşebilmesi için sivil anayasanın önemli olduğunu, darbe anayasasının değişmesi, daha özgürlükçü ve bütün vatandaşların uzlaşmasıyla oluşturulacak yeni bir anayasa istediklerini aktardı. Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Mustafa Koca da ‘’Sorumluluk sahibi olan bütün kurum ve kuruluşları, temel hak ve özgürlüklerin sivil bir anayasada bir araya gelmesi için çalışmaya dâvet ediyorum’’ dedi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkan Yardımcısı Ali Gür ise sivilleşme ve sivil anayasa konusunda sürekli çalışmalar yaptıklarını ve bu konuyu gündemde tuttuklarını belirterek, ‘’Türkiye’de yapılacak tam bir sivil anayasanın ülkenin sorunlarının çözümünde aktif görev alacağına inanıyorum’’ diye konuştu. |
11.02.2010 |
Adaletsiz katsayı uygulaması adeta yargı korumasına alındı |
Eğİtİm Bir-Sen Sivas Şube Başkanı İlhan Karakoç, adaletsiz katsayı uygulamasının adeta yargı korumasına alındığını ifade ederek, Meclis’i ve hükümeti harekete geçmeye çağırdı. Karakoç, “Meclis’in, gerekli anayasal ve yasal düzenlemelerle yargının kendisini yasama ve yürütmenin yerine koymasının önüne geçmesini, adaletsiz, hukuksuz, darbe ürünü tüm uygulamaları sona erdirmesini bekliyoruz” dedi. Danıştay 8. Dairesi’nin, meslek liselerine yönelik katsayı eşitsizliğini ortadan kaldıran YÖK kararının yürütmesinin durdurulmasına tepkiler artıyor. Konuyla ilgili Eğitim Bir-Sen Sivas Şube Başkanı İlhan Karakoç, yaptığı açıklamada, katsayı eşitsizliğinin 28 Şubat darbesinin en sert uygulamalarından olduğunu belirtti. Karakoç, “Adaletsiz katsayı uygulaması adeta bir yargı korumasına alınmış gözüküyor” diye ifade etti. Sendika Başkanı Karakoç, ordunun kendi alanına çekilmesi yönünde güçlü adımların atıldığı şu günlerde, bazı mihrakların başörtüsü yasağını ve adaletsiz katsayı uygulamasını 28 Şubat’ın sembol kalıntıları olarak bayraklaştırdığını kaydetti. Bu mihrakların, evrensel hukukun tüm ilkelerini ayaklar altına alma pahasına zulmün, adaletsizliğin ısrarla devamını sağlama savaşı verdiğini ifade eden Karakoç, şöyle devam etti:”Eşitlik, eşitler arasında olur’ sözüyle ‘kastçı’ yaklaşımını ortaya koyan İstanbul Barosu’nun ilk müracaatıyla konunun Baro’nun üzerine vazife olmayışını, uygulamanın bilimsellikten uzak oluşunu, mesleki eğitimi baltalayışını, meslek liselerindeki öğrenci kalitesine olumsuz etkide bulunuşunu, meslek liselilerin geleceğini karartışını dikkate almadan ‘illâ katsayı’ kararı veren Danıştay 8. Dairesi, YÖK’ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulaması öngören 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurması yargının yürütmenin alanına giren hususlara müdahalesi anlamına gelmektedir." |
11.02.2010 |
4-C üzerinde yeni bir çalışma yok |
ÇalIşma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, ‘’4-c konusunda yeni bir çalışma yapmadıklarını’’ belirtti. Dinçer, İŞ-KUR hizmetlerine belediyeler aracılığıyla ulaşılmasına yönelik protokol imza töreninde basın mensuplarının TEKEL işçileriyle ilgili sorularını cevapladı. “Başbakan’dan randevu beklenirken 4-c ile ilgili yeni bir çalışma, bu konuda bir iyileştirme söz konusu mu?’’ sorusu üzerine Bakan Dinçer, ‘’Biz bu konuyla ilgili yeni bir çalışma yapmadık. Şu ana kadar böyle bir çabamız olmadı. Ancak, zaten iş güvencesiyle ilgili teminatlar verilmişti, hatırlayacaksınız. 4-c’de olmamasına rağmen, sendikanını ve işçilerin talepleriyle iş sonu tazminatını kendilerine bir güvence olarak vermiş, çalışma süresini de 11 aya çıkarmıştık’’ diye konuştu. Dinçer, TEKEL işçilerinden 4-c sözleşmesini imzalayanların sayısına ilişkin soruyu cevaplarken, dün (önceki gün) itibariyle sözleşme imzalayan işçi sayısının 650’ye yaklaştığını söyledi. Bakan Dinçer, işçilerden işsizlik ödeneği için başvuranların sayısının sorulması üzerine bu sayının bugün itibariyle Ankara’da 500’e yaklaştığını kaydetti. İş sözleşmesi sonlandırılan 8247 TEKEL işçisinden 652’sinin 4/c’den yararlanmak için başvurduğu, 7 bin 29 işçinin de tazminatlarını bankadan çektiği öğrenildi. |
11.02.2010 |
Artık siviller askerî mahkemede yargılanmayacak |
Askerî Yargıtay Daireler Kurulu, “sivillerin asker kişilerle müştereken veya tek başlarına işledikleri suç, Askerî Ceza Kanununda yer alsa dahi yargılama görevinin sivil mahkemelere ait olacağına” karar verdi. Kararın yazılıp mahkemelere gönderilmesinin ardından sivillerin askerî mahkemelerde yargılandığı dâvâların sivil mahkemelere gönderilmesi bekleniyor. Sivillere askerî yargı yolu kapandı
Askerı Yargıtay Daireler Kurulu, Anayasa Mahkemesi’nin askere sivil yargı yolunu kapayıp sivillere de askeri yargı yolunu açık tutan görüşünün aksine bir karara imza atta. Askeri Yargıtay, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önünü kapadı. Askeri Yargıtay; 28 Şubat’ın sembol olayı onbaşı Kadir Sarmusak ile birlikte dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’nun askeri mahkemede yargılandığı davanın benzeri konularda sivil mahkemeleri adres gösterdi. 4 Şubat 2010 tarihinde toplanan kurul Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, “Sivillerin asker kişilerle müştereken veya tek başlarına işledikleri suç, Askeri Ceza Kanunu’nda yer alsa dahi yargılama görevinin sivil mahkemelere ait olacağına” karar verdi. 3’e karşın 10 oyla kabul edilen karar yazılarak askeri mahkemelere gönderilecek. Askeri Yargıtay Başkanı da olumlu yönde oy kullandı. Kararın yazılıp mahkemelere gönderilmesinin ardından sivillerin askeri mahkemelerde yargılandığı davaların sivil mahkemelere gönderilmesi bekleniyor. Askerî Yargıtay Daireler Kurulu, Askerî Yargıtay Başkanı’nın başkanlığında, ikinci başkan, daire başkanları kararına itiraz edilen veya direnilen daire hariç olmak üzere dairelerden ikişer üyenin katılması ile kuruluyor. Başkanın kurula katılmaması halinde, ikinci başkan kurula başkanlık ediyor. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde “Askere gitmemek için çürük raporu alanlar ile bu kişilere rapor temin eden” 32 kişinin yargılandığı davada sivillerin dosyalarının askeri mahkemeden sivil mahkemeye verilmesi bekleniyor. İlk duruşmada avukatların da bunu talep edeceği ifade ediliyor. Daha önceki duruşmalarda avukatların talepleri mahkemece Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun kararı olmadığı gerekçesiyle reddediliyordu. Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 97 kişinin “askerlikten kurtulmak için hile yapmak ve buna iştirak etmek” suçlarından yargılandığı dava da Yargıtay’da görülmeyi bekliyor. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun bu kararının ardından davanın bozulabileceği de kaydediliyor.
Gündemin nabzını tutmak için tıklayın! |
11.02.2010 |
Polise taş atan çocuk, 5 yıl hapis yatacak |
Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan için yapılan izinsiz gösteride polise taş attığı iddiasıyla yargılanan C.E. (14), 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Polise taş atan çocuğa 5 yıl hapis
Şirnak’in Cizre ilçesindeki izinsiz gösterilerde polise taş attığı gerekçesiyle yargılanan 14 yaşındaki C.E, 10 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ceza, sanığın yaşının küçük olması nedeniyle yarı oranında indirildi. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında tutuksuz yargılanan sanık C.E, hazır bulundu. Sanık C.E, yaptığı son savunmasında, izinsiz gösteriye katılmadığını, çalıştığı iş yerini açmak üzere evden çıktığını belirterek, ‘’Yolda gösteri yapan grupla karşılaştım. Onlara atılan gaz bombalarından etkilenmemek için yüzümü kazağımla kapattım. Sonra polis beni yakaladı’’ dedi. Mahkeme verdiği kısa bir aranın ardından sanık C.E’nin TCK’nın ‘’terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’’ suçunu içeren 314/2. maddesi uyarınca 6 yıl 3 ay, Terörle Mücadele Kanunu’nun ‘’terör örgütünün propagandasını yapmak’’ suçundan 10 ay, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33/c maddesinde yer alan ‘’dağılma sırasında silah veya araçlarla mukavemet etmek’’ suçundan da 3 yıl olmak üzere toplam 10 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasını kararlaştırdı. Mahkeme, sanığın suç tarihinde 15 yaşından küçük olması nedeniyle verilen cezada yarı oranında indirim yaptı. C.E’nin cezası 5 yıl 15 güne indirildi.Şırnak’ın Cizre ilçesinde 9 Ekim 2009’da gerçekleştirilen izinsiz gösterilerde, bir grup ateş yakıp, yollara barikat kurmuştu. Gruptakiler, polisin müdahalesine taşla karşılık vermiş, çıkan olayda bazı göstericiler gözaltına alınmıştı.
Gündemin nabzını tutmak için tıklayın! |
11.02.2010 |
BİMER’e başvuruda yüzde 80 artış oldu |
Başbakanlik İletişim Merkezi (BİMER)’ne 2009 yılında 384 bin 852 kişinin müracaat ettiği, başvurularla ilgili 583 bin işlem yapıldığı açıklandı. BİMER’e 2007 yılında 137 bin 716, 2008 yılında ise 217 bin 859 başvuru yapılmıştı. BİMER’e, 2009 yılı içerisinde yapılan başvurular ve bunlarla ilgili yapılan işlemlerle ilgili yıllık faaliyet raporu yayınlandı. Raporda, BİMER’e gelen müracaatların 275 bin 974’ü hakkında başkanlık tarafından işlem yapılırken, geri kalanıyla ilgili bakanlıklar işlem yaptı. Başvuruların 166 bin 13’ü bakanlıklar, 131 bin 799’u valilikler, 9 bin 911’i ise belediyeler tarafından değerlendirildi. BİMER’e en fazla başvuru ‘çalışma, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler’ alanında oldu. İkinci sırada ‘iletişim’ ile ilgili başvurular, üçüncü sırada ‘eğitim ve spor’, dördüncü sırada ‘içişleri’, beşinci sırada ‘güncel konular’ yer aldı. Başbakanlığa yapılan başvuruların yüzde 87’si bir iş gününde cevaplandı. Yapılan başvuruları Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek 2 gün, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 4 gün, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 2 gün, Devlet Bakanı Faruk Özak 4 gün, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz 6 günde cevapladı. Bakanlık olarak Adalet, Ulaştırma, Sanayi, Kültür bakanlıkları baş vuruları 1 günde cevaplarken, Dışişleri Bakanlığı ise başvurulara 12 günle en geç cevap veren bakanlık oldu. Başbakanlıktan sonra en fazla başvuru, Milli Eğitim Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na oldu. En fazla başvuru ise iller arasında 21 bin 374 ile İstanbul oldu. Belediyelerle ilgili şikayetlerde İstanbul birinci, Ankara ikinci sırada yer aldı. |
11.02.2010 |
Seçim ve siyasî partiler kanunu değiştirilsin |
DSP Genel Başkanı Masum Türker, ‘’Türkiye’de, demokratikleşmeyi sağlamak için, Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nda değişikliklerin yapılması gerekir’’ dedi. Türker, Kırıkkale ve Edirne illerine yapacağı ziyaretler öncesi geldiği Lüleburgaz’da, basın toplantısı düzenledi. Partisinin Lüleburgaz İlçe Başkanı Kemal Pazarlı ve partililer tarafından karşılanan Türker, daha sonra ilçe teşkilatında düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin kendi sorunlarını tartışmayan bir süreçte olduğunu ve gündemin sürekli meşgul edildiğini söyledi. Başbakan’ın eşinin hem iktidar hem de muhalefet tarafından gündemde tutulmasını doğru olmadığını, ülkenin başka sorunları olduğunu vurgulayan Türker, ‘’Ülke yangın yerine döndü. Bu yangının nasıl söndürüleceği ile ilgili konuların tartışılması gerekirken gündemin böyle boş konularla meşgul edilmesini doğru bulmuyoruz’’ diye konuştu. Parti olarak Türkiye’de bir anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğunu düşündüklerini belirten Türker, Türkiye’nin artık siyasal erk aracılığı ile anayasa değişikliğini gerçekleştirmesi gerektiğini, ancak siyasal erk olarak parlamentoda temsil edilen partiler arasında bu konuda bir uzlaşma olmadığını ifade etti. DSP Genel Başkanı Türker, Türkiye’de demokratikleşme sürecinin anayasa, siyasi partiler kanunu ve seçim yasalarından geçtiğini bildikleri için bu konudaki çalışmaları sürdürdüklerini ifade etti. |
11.02.2010 |
Abdullah Gül: Bugüne uygun anayasa yazılmalı |
Cumhurbaşkani Abdullah Gül, ‘’Anayasa değişikliğiyle ilgili sözlerinin farklı anlamlara çekilmesini çirkin bulduğunu’’ ifade ederek, ‘’Bu Meclis sivil anayasayı yapabilirdi. Bir üzüntü belirtisi olarak, hayıflanma ifadesi olarak ‘Fırsat kaçırıldı’ dedim. Yoksa Türkiye’nin standartları ilerlemiş, hayatı değişmiş; eğitimde, ekonomide her alanda Türkiye’nin yöneldiği istikamet belli iken buna uygun daha öz ve evrensel ilkeleri kapsayacak, bugüne uygun anayasa yazılmalı’’ dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Agra’da, Hindistan ziyaretini izleyen gazetecilere yaptığı açıklamada, ‘’Anayasa değişikliğiyle ilgili sözlerinin farklı anlamlara çekildiğini’’ ifade ederek, ‘’Sözlerimin farklı yönlere çekilmesini ne anlarım, ne hoş karşılarım. Doğrusu çirkin buldum’’ diye konuştu.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şunları kaydetti:’’Bu Meclis’i ben her zaman yücelttim. Halk bu Meclis’i bir parti iktidar yapmış ama dört partiye de grup kurdurmuş. Halkın yüzde 87’sini temsil eden, temsil bakımından en geniş Meclis. Bu Meclis sivil anayasayı yapabilirdi. Bir üzüntü belirtisi olarak, hayıflanma ifadesi olarak ‘Fırsat kaçırıldı’ dedim. Yoksa Türkiye’nin standartları ilerlemiş, hayatı değişmiş; eğitimde, ekonomide her alanda Türkiye’nin yöneldiği istikamet belli iken buna uygun daha öz ve evrensel ilkeleri kapsayacak, bugüne uygun anayasa yazılmalı. Parti başkanları, gruplar yeni bir anlayış getirirse bu takdir edilir; Anayasanın bazı maddeleri de değiştirilebilir. Çünkü elzem konular var. Bu da Meclis’in yetkisinde olan bir şey.’’ |
11.02.2010 |
TBMM onur ödülü için başvurular sürüyor |
TBMM Başkanvekili ve TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Başkanı Nevzat Pakdil, TBMM 2010 Yılı Onur Ödülü ile ilgili haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirterek, ‘’Değerlendirme süreci başlamadan herhangi bir isim üzerinde uzlaşılması söz konusu değildir’’ dedi. Nevzat Pakdil, yaptığı yazılı açıklamada, TBMM Onur Ödülü ve Üstün Hizmet ödüllerinin 2005 yılında hazırlanan yönetmelik çerçevesinde verildiğini kaydederek, TBMM Onur Ödülü’nün amacının, ‘’Uluslararası alanda gösterdiği üstün başarılarla Türkiye’nin temsiline ve tanıtımına katkı sağlayan kişilere’’ millet iradesinin tecelli ettiği en yüce makam olarak teşekkür etmek ve millet adına şükranları iletmek olduğunu bildirdi. TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne milletvekilleri ve valiliklerin, TBMM Onur Ödülü’ne ise her vatandaşın bu amaca hizmet ettiğini düşündüğü herhangi bir kişiyi aday gösterebileceklerini belirten Pakdil, ‘’Her yıl TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kuruluna ulaştırılan söz konusu başvurular, Kurul üyelerince büyük bir titizlikle incelenerek TBMM Başkanlığına sunulmaktadır. TBMM Başkanlığı da bu başvuruları değerlendirmek ve nihai ödül sahiplerini belirlemek üzere Başkanlık Divanını toplamaktadır’’ bilgisini verdi. Başvuruların Şubat ayı sonuna kadar alındığını bildiren Nevzat Pakdil, Mart ayı içerisinde Kurul tarafından değerlendirme yapıldığını, 23 Nisan Milli Egemenlik Haftası’nda ödülleri verilmek üzere, ödül sahiplerinin TBMM Başkanlık Divanı tarafından ilan edildiğini kaydetti. Pakdil, ‘’Bugün itibariyle henüz başvurular devam etmektedir’’ dedi. |
11.02.2010 |
Diyanet yapısal olarak değişmeli |
Diyanet-Sen Genel Teşkilat Sekreteri Hacıbey Özkan, ‘’Diyanet İşleri Başkanlığının özerk yapıya kavuşturulmasını, başkanın seçimle iş başına getirilmesini’’ istedi. Özkan, yaptığı yazılı açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı taslağının bir an önce yasalaştırılması gerektiğini belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığının toplumun gerisinde kalmaması ve toplumun beklentilerine daha iyi cevap vermesi için yapısal bir değişimin şart olduğunu ifade eden Özkan, şunları kaydetti:’’Sendika olarak dini hizmetlerin cemaatlere bırakılmasından ziyade idari bakımdan siyasi otoritenin etkilerinden arınmış, dini esasları yorumlamasına müdahale edilmeyen özerk bir yapı ile yürütülmesini, hem dini hassasiyeti olan kimselerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılama, hem dinin birlik ve bütünlüğünün korunması açısından daha elverişli görüyoruz. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı yapısal olarak değişmeli, kendini yenilemelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı özerk yapıya kavuşturulmalı, başkan seçimle iş başına getirilmelidir. Başkanlık, siyasi ve ideolojik çekişmelere alet edilmemelidir. Laik devlet yapısı içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığına ihtiyaç vardır.’’ Türkiye Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikasınca (DİN-BİR-SEN), Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanun Tasarısı taslağıyla ilgili, Devlet Bakanı Faruk Çelik’e sunulan raporda, ‘’Diyanet İşleri başkanının 5 yıl süreyle ve seçimle göreve geleceği bir düzenleme yapılması’’ önerilmişti. |
11.02.2010 |
Geleneksel çocuk oyunları bilgisayara uyarlanacak |
Erzurum’da derlenen ve birçoğu unutulmaya yüz tutmuş geleneksel çocuk oyunlarının yeniden ilgi görmesi için bilgisayara uyarlanması planlanıyor. İl Kültür ve Turizm Müdürü Fikret Öztürk, yaptığı açıklamada, Erzurum’a özgü 152 farklı geleneksel çocuk oyunu derlediklerini, bu oyunlardan çoğunun artık ilgi görmediğini tesbit ettiklerini bildirdi. Öztürk, şehir hayatı ve gelişen teknolojinin etkisiyle bilgisayar ve televizyona yönelen çocukların ilgisini bu oyunlara çekmek için, bilgisayara uyarlanması gerektiğini söyledi. |
11.02.2010 |
Minare ile Çan Kulesi yan yana |
Gümüşhane Valisi Enver Salihoğlu, Türk Milletinin barışı seven bir millet olduğunu söyledi. Torul Kaymakamı Şafak Güram’la birlikte ilçeye bağlı Arpalı Köyüne giden Vali Salihoğlu, burada yüzyıllardır ayakta duran çan kulesinde incelemelerde bulundu. Köyde Rumlar zamanından kalan kilisenin camiye çevrilerek yanındaki çan kulesinin korunduğunu bunun yanında caminin diğer tarafına köylüler tarafından minare yapıldığını söyleyen Vali Salihoğlu, çan kulesi ve cami hakkında köy imamı ve köylülerden bilgi aldı. Salihoğlu, çatısının rüzgâr dolayısıyla hasar gör çan kulesinin tamir edilmesi için talimat verdi. |
11.02.2010 |
130 kişi içtiği sudan zehirlendi |
Kütahya merkeze bağlı Karsak Köyünde, içtikleri sudan zehirlendikleri tesbit edilen 130 kişi Kütahya Devlet Hastanesi ile Evliya Çelebi Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Zehirlenenlerden 110 kişi, acil serviste gerekli tedavilerinin yapılmasının ardından taburcu edilirken, 20 kişinin ise tedavilerinin sürdüğü belirtildi. Karsak köyü muhtarı Ramazan Duran, yaptığı açıklamada 550 nüfuslu köylerindeki bu zehirlenme olayının geçen hafta baş gösterdiğini ve bunun üzerine Kütahya Sağlık Müdürlüğü’ne bilgi verdiklerini ifade etti. Duran, “Köyümüzdü hastalıkların bir den artması bizi şüphelendirdi yaklaşık 130 kişi aşırı kusma, ateş ve mide bulantısı ile bağırsak enfeksiyonu şikâyetinden hastanelere akın etti. İl Sağlık Müdürlüğü doktoru ve yetkilileri köyümüze gelerek sudan bir örnek aldılar. Yapılan araştırmada bu suyun aşırı derecede mikroplu olduğu ve kullanılamayacağı bize bildirildi. Öğrendiğimiz kadarıyla bu mikrop bir hayvan leşinin suya karışmasıyla olmuş" diye konuştu. |
11.02.2010 |
Öğrencilerin motivasyonu bozuldu |
DanIştay 8. Dairesi’nin almış olduğu katsayı kararına yönelik Mardin’den tepkiler devam ediyor. Danıştay 8. Dairesi’nin almış olduğu katsayı kararınını değerlendiren Mardin Memur Sen İl Başkanı Mustafa Aydın, “Üniversite sınavlarına iki ay kala verilen bu karar bütün öğrencilerin motivasyonlarını bozdu” dedi. Bu kararı millet olarak şaşkınlık ve teessüfle karşıladıklarını söyleyen Mustafa Aydın, 28 Şubat sonrası antidemokratik güçlerin yapmış olduğu balans ayarı neticesinde özelde imam hatip Lisesi, genelde ise tüm meslek liselerinde okuyan gençlerin önünü tıkamak maksadıyla çıkarıldığını ifade etti. Aydın, “Bunların arkasında zamanın YÖK yetkilileri, Gürüz ve ekibi vardır. Bu karara Danıştay niçin karşı çıkıyor anlamak mümkün değildir. Üniversiteye giriş ve sınav kriterlerini düzenleme yetkisinin YÖK’te olduğunu Danıştay daha önce vermiş olduğu kararında açıkça ortaya koymuşken, bu iptal kararları bir yetki gaspı, çelişki ve tutarsızlıktır” dedi. Mardin Memur Sen İl Başkanı Mustafa Aydın, Anayasa Mahkemesi’nin kendisine yasama rolü biçtiğini, Danıştay’ın kendisine yürütme rolü verdiğini, baronun ise ana muhalefet rolünü üstlendiğine dikkat çekti. Aydın, “Üniversite sınavlarına iki ay kala verilen bu karar bütün öğrencilerin motivasyonlarını bozdu. Memur Sen camiası olarak, ideolojik nedenlerle hukukun zorlanıp yorumlanmasını kaygı ve üzüntüyle karşılamaktayız. Masum çocuklarımızın okudukları okulları, hukuk alet edilerek ideolojik hesaplaşmalar içine girilmesini şiddetle kınıyorum” ifadelerini kullandı. Aydın, Danıştay’ın bu tutarsız ve haksız kararının, yeni bir sivil ve demokratik anayasa ihtiyacının ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gösterdiğine dikkat çekti. Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclisin ve hükümetin bir an önce konuya eğilmesini ve kendilerinden beklenen yasal değişiklikleri yapmasını hatırlatıyoruz. Milletimiz, yargıdaki ince taktiklerle önüne konan barikatları aşacak basirettedir. İradesine ve geleceğine gölge düşürenlerin de farkındadır.”
MESLEK LİSELİLERİN ÖNÜNÜ TIKAMAK İLME İHANETTİR
Mardİn Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Omay, Danıştay’ın üniversiteye girişteki katsayı düzenlemesinin yürütmesini durdurmasına tepki gösterdi. Alınan kararın siyasî olduğunu belirten Omay, yüz binlerce öğrencinin eğitim hayatının karartıldığını söyledi. Yüksek Öğretim Kurulu(YÖK)’nun, katsayı ile ilgili attığı adımların özellikle meslek liselerde okuyan öğrencileri için çok hayırlı olduğunu ifade eden Olay, “Ancak Danıştay’ın iptalleri objektif ve ilmi olarak verilen kararlar değil. Türkiye’nin önünü tıkamaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde eğitimde böyle oyunlar ve kararlar alınmaz. Eğitim özgür olmalıdır. Meslek liselilerin önünü tıkamak ilme ve eğitime büyük ihanettir. Çünkü burada okuyan öğrenciler bu ülkenin çocukları ve evlâtlarıdır. Böyle çağ dışı bir uygulama olmaz” dedi. |
11.02.2010 |
SGK suistimalleri teknolojiyle önlüyor |
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkan Yardımcısı Fatih Acar, vatandaşa daha sağlıklı hizmet sunumunun yanı sıra suiistimalleri de önlemek amacıyla teknolojinin son yeniliklerini kullandıklarını belirterek, ‘’9 ayda birkaç doğum, ölüye de reçete gibi trajikomik suistimaller artık anında tesbit ediliyor’’ dedi. Acar, bir toplantıya katılmak üzere geldiği Adana’da, yaptığı açıklamada, SGK’nın, 118 milyar TL bütçe ile merkezi yönetim bütçesinin yüzde 42’sini oluşturan önemli bir kurum olduğunu, bu kurumun en iyi şekilde hizmet üretirken suiistimal edilmemesi için de son 25-30 yılın en önemli reformu olan Sağlık Reformunun gerçekleştirildiğini belirtti. Reformun sağlıklı şekilde hayata geçmesi için Mayıs 2008 den bugüne kadar çok önemli altyapı çalışmaları gerçekleştirildiğini kaydetti. Acar, vatandaşın hizmet alımını kolaylaştırdıklarını, 30 bin yaşlı ve özürlüye şu anda maaşlarını evlerinde ödediklerini, kuyruk çilesine son verdiklerini belirtti. |
11.02.2010 |
Motosiklet ambulanslar İzmirlilerin hizmetinde |
SağlIk Bakanlığı’nın geçen yıl hizmete soktuğu 30 motosiklet ambulans ile 262 vakaya müdahale edildi. En fazla müdahale yapılan illerin başında İzmir, Adana ve Mersin geliyor. Bakanlık, bu yıl içinde 20 adet motosikletli sağlık timini daha hizmete sokacak. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Ali Coşkun, motosiklet ambulansların, daha çok şehir trafiğinin yoğun olduğu yerlerde kullanıldığını belirtti. Sağlık Bakanlığı’nın geçen yıl İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Mersin, Muğla, Aydın, Denizli, Eskişehir, Samsun, Konya, Van, Trabzon ve Nevşehir’de başlattığı motosikletli ambulans uygulaması ile bugüne kadar toplam 262 vakaya müdahale edildi. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Ali Coşkun, motorize ekiplerin daha çok şehir trafiğinin yoğun olduğu tünel ve köprü geçişleri ile ambulansın giremediği dar sokaklarda devreye girdiğini aktardı. Coşkun, “Bu dar alanlarda ilk müdahaleyi yapacak, tıbbî desteği sağlayacak olan kişilerin ve ekiplerin olay yerine ulaşması gerekiyor. Burada da motosiklet ambulanslar devreye giriyor” diye konuştu. |
11.02.2010 |
Bitlis’te kaldırımlar kar motorları ile temizleniyor |
Bİtlİs Belediyesi, yoğun kar yağışı sebebiyle yürünmez hale gelen kaldırımları kar motorları ile temizliyor. Belediye Başkanı Fehmi Alaydın, “Vatandaşların zor durumda kalmaması için gayret sarf ediyoruz. Geçen yıl yapılan kaldırımlardan sonra yollarımız hayli daraldı. Ancak araçların gidebileceği bir şekil aldı. Kaldırımları sürekli temiz tutmaya çalışıyoruz.” dedi. Alaydın, gelecek yıl kar motorlarının sayısını arttırarak daha geniş bir alanda temizlik yapmak istediklerini kaydetti. |
11.02.2010 |
Doğu’nun umudu demokratik açılım |
TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 yılı nüfus artış oranlarını açıkladı. Verilere göre çoğunluğu Doğu Anadolu’da bulunan 14 ilin nüfusu azaldı. Terör sorunları, işsizlik ve yatırım azlığı nedeniyle bölge halkının batı illerine göç ettiği belirtilirken, sivil toplum kuruluşları sorunun çözümünde demokratik açılımı umut olarak gördüklerini kaydetti. Türkiye’nin genel nüfus oranı ise 1 milyon 44 bin 212 arttı. Türkiye’nin en az nüfusa sahip olan ili 74 bin 710 kişi ile Bayburt olurken, nüfusun en yoğun bulunduğu il ise 13 milyon kişi ile İstanbul oldu. Sivil Toplum Kuruluşları bölgeler arası kalkınmışlık farkı ile terörün bunda etkili olduğunu belirtti. Terörün göçlerde önemli bir etken olduğuna vurgu yapan STK’lar, terörü bitirmede silâhlı mücadelenin çare olmadığını ve demokratik açılımın bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. TÜİK verilerine göre nüfusta kan kaybı yaşayan 14 il şöyle; Tunceli binde 40, Ardahan binde 37, Kars binde 18,1, Mardin binde 17.26, Bayburt binde 12.1, Kırklareli binde 11.23, Çorum binde 8.73, Hakkari binde 7.10, Artvin binde 6.5, Iğdır binde 2.93, Gümüşhane binde 2.10, Kastamonu binde 1.67, Bingöl binde 1.35, Erzurum binde 1. Nüfuslarının 25 yıl önce 167 bin, bu gün ise 80 bin civarında olduğunu belirten Tunceli Sanayi ve Ticaret Odası (TSTO) Başkanı Yusuf Cengiz, bunun en büyük sebebi olarak terör olaylarını ve yaşanan çatışma ortamını gösterdi. Yaklaşık 25 yıldan beri ilde çatışma ortamının bulunduğunu ifade eden Cengiz, bu süre içerisinde yüzde 90 oranında köylerin boşaldığını dile getirdi. Demokratik açılımın mutlaka hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Cengiz, “Nüfusun düşmesinin en önemli nedeni olarak çatışma ortamını görüyorum. Demokratik açılıma en baştan destek verdik, vermeye devam ediyoruz. Yazın kimi yaylalara çıkmalar yasaklandı. Bu hayvancılığı önemli oranda etkiledi. Demokratik açılımın gerçekleşmesi halinde ilde hayvancılık, turizm, sanayi gibi iş kolları gelişecek. Ayrıca Türkiye’de organize sanayisi bulunmayan tek il Tunceli. Organize sanayi ve iyi bir teşvikle buraya yatırımcılarında gelmesiyle gençlerimiz farklı illerde iş arama yoluna başvurmayacak.” şeklinde konuştu.
“BÖLGEDE 15-20 YILDIR YOĞUN GÖÇ YAŞANIYOR” Bölgede son 15-20 yıldan beri yoğun bir göç yaşandığını ifade eden Doğu Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekler Federasyonu (DASİDEF) Başkanı Mustafa Yıldız ise göçün bölgesel kalkınmışlık farkından kaynaklandığını dile getirdi. Gençlerin bölgeden umutlu olmadığının altını çizen Yıldız, bu sebeple batıya göçü tercih ettiklerini vurguladı. Devletin tarımsal nüfus yoğunluğunu azaltma gibi bir politikası olduğunu ileri süren Yıldız, “Bu değişim doğru yapılmalı. Çünkü bir taraftan tarımsal nüfus yoğunluğu düşürülürken, diğer taraftan işsizlik artıyor. Ayrıca tarımsal nüfus düşürülse bile kaliteli ürün üretilmesine teşvik yapılmalı” ifadelerini kullandı. Köylerdeki gençlerin hayat standartlarının da yükseltilmesinin önemine işaret eden Yıldız, KÖYDES projeleri ile bunun sağlanmaya çalışıldığını, ama bunun için daha fazla yatırım yapılması gerektiğini vurguladı. Terör olaylarının da göçlerde önemli bir unsur olduğunun altını çizen Yıldız, “Demokratik açılım hızlı yapılmalı ki kırsal kesimde yaşayan vatandaş huzur içinde oturabilsin. Bu güne kadar silâhlı çatışmalar çözüm olmamış demokratik açılım hızla hayata geçirilmeli. Her alanda kalkınma olmalı ki göç engellenebilsin.” şeklinde konuştu. |
11.02.2010 |
‘Baz istasyonları kanser vak'alarını arttırdı’ iddiası |
KIRIKKALE'NİN Etiler Mahallesi’nde geçtiğimiz yıllarda ilköğretim okuluna ve bir yurda yaklaşık 50 metre mesafede peş peşe kurulan 4 baz istasyonunun, kanser ve erken doğum vak'alarını tetiklediği iddia ediliyor. Çoğunluğu ev hanımı olan bayanların, baz istasyonlarının kurulmasıyla tek tek kansere yakalandığı ileri sürülüyor. İddiaya göre kadınlardan biri geçtiğimiz hafta vefat ederken, bazıları zor yürümeye, bazıları ise kanser tedavisi görmeye başladı. Kadınların bazılarında göğüs kanseri baş gösterdi. Bunun üzerine göğüslerini aldırdılar. Mahallede erken doğumlar meydana geldiği de belirtiliyor. Şu ana kadar 3 bebeğin gününden önce dünyaya gözlerini açtığı ifade ediliyor. Eşinin bir hafta önce kansere yenik düşerek vefat ettiğini açıklayan Haydar Çiftçi, mahallelerine baz istasyonları kurulmadan önce eşinin sapasağlam olduğunu, fakat bazı istasyonları kurulduktan sonra yavaş yavaş öldüğünü söyledi. Eşinin genç yaşta ölümünün ailesinde çok derin yaralar açtığını ifade eden Haydar Çiftçi, “Bizim yaşadığımız acıları başka aileler yaşamasın. Eşim ölmeden önce son isteği baz istasyonlarının kaldırılması oldu. Bizim gücümüz yetmiyor. Devlet buna bir an önce çözüm bulması gerekir” dedi. Baz istasyonu yanında oturan baba Sadettin ve oğlu Mahmut Karaduman’ın peş peşe kanserden vefat ettiklerini anlatan mahalle sakinlerinden Davut Karakoç, “Baz istasyonlarının kaldırılması için mahkemeye başvurduk. Şu anda mahkeme sürüyor. Eğer sonuç olumsuz çıkarsa bir üst mahkemeye başvuracağız. Kadınların göz göre göre ölmesine müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. |
11.02.2010 |
Su taşkınları ekili alanlara zarar verdi |
EDİRNE Ziraat Odası Başkanı Cengiz Yorulmaz, şehirdeki aşırı yağışlar ve Tunca Nehri’nin taşması sonucu ekili alanların büyük zarar gördüğünü belirtti. Şehirdeki aşırı yağışlar ve karların erimesi dolayısıyla özellikle buğday tarlalarının büyük zarar gördüğünü anlatan Yorulmaz, şunları söyledi: ‘’Yağışlar hâlâ devam ediyor. Dereler taşmaya başladı. Tunca Nehrinin debisi sürekli artıyor. Şu anda 5 bin dönümlük bir alan yağışlardan zarar gördü. Umarım nehirlerin debisi çok artmaz. Eğer Tunca ve Meriç Nehrinde debi çok artarsa yazlık seddeleri patlatır ve çeltik ekilecek alanlara büyük zarar verir.’’ Kırklareli Ziraat Odası Başkanı Necmi Koyuncu da, Kırklareli’de 6 bin dönüm buğday ekili alanın yağışlardan zarar gördüğünü anlattı. |
11.02.2010 |
Diyarbakır'da sağlıkla ilgili şikâyetler azaldı |
DİYARBAKIR'DA sağlık alanında yapılan yatırım ve çalışmalar şikâyetleri önemli oranda azalttı. Türkiye’nin diğer bölgelerine göre anne-bebek ölümlerinin fazla olduğu, bulaşıcı hastalıkların yaygın görüldüğü ve sağlık alanında çeşitli sorunlar yaşayan Diyarbakır, yapılan yatırımlar ve çalışmalarla sağlık alanındaki sorunlarından kurtuluyor. Yapılan çalışmalarla anne ve bebek ölümleri ile bulaşıcı hastalıklarda düşüş oldu. Her 100 bebekten 90’ı hastanelerde doğmaya başladı ve aşılama oranı da yüzde 95’lere ulaştı. Anne ölüm oranının da yüzbinde 17’ye indiğini kaydeden Vali Hüseyin Avni Mutlu, sıtmanın da ismi unutulacak bir hastalık olduğunu vurguladı. Sağlıkla ilgili şikâyetlerin en az seviyeye düştüğünü ifade eden Vali Mutlu, Güneydoğu’nun çeşitli illerindeki vatandaşların da bu hizmetlerden yararlanmak için Diyarbakır’a geldiğini söyledi. |
11.02.2010 |
Yeni doğan çocukları kara gömüyorlar |
MERSİN'İN Silifke ilçesine bağlı Kırobası Köyü'nde son 30 yılın en yoğun kar yağışının gerçekleştiği bildirildi. 2 gündür süren yoğun kar yağışı sebebiyle köye giden ana yollar ve köy içerisindeki ara yolların kapanmaması için Silifke Özel İdare Müdürlüğü ve Karayolları’na ait iş makineleri tarafından sürekli müdahalelerde bulunuluyor. İş makineleriyle köyde okulun bahçesine dolan karlar temizlenirken, iş makinelerinin giremediği ara sokaklar ise vatandaşlar tarafından küreklerle temizleniyor. Karın yağmasına en çok sevinen ise köydeki çocuklar oldu. Köyde yeni doğan çocuklar da sağlıklı bir şekilde büyümeleri beklentisiyle kara gömülüyorlar. 6 aylık Resule ismindeki çocuğunu kara gömen Fikret Serrah, yeni doğan çocuğu kara gömmesinin sebebinin, çocuğun soğuğa karşı dayanıklı olması ve sağlıklı bir şekilde büyümesi olduğunu kaydetti. Soğuya dayanıklı olup, hastalığa yakalanmamaları için “çelikleme” dedikleri bu yöntemle her köylü, yeni doğan çocuğunu ilk karın yağmasıyla birlikte karın içerisine gömüyor. Serrah, “Köyümüzdeki insanlarımızın çoğu çocukken kar içerisine gömüldüğü için kolay kolay hasta olmuyor. Yeni doğan çocuklarımızın da hasta olmaması için bunu bizler de gerçekleştiriyoruz” dedi. |
11.02.2010 |
Bursa'ya 'İstiklâl Caddesi' modeli |
BURSA'DA hayata geçirilecek proje kapsamında şehrin en işlek yollarından olan Cumhuriyet Caddesi araç trafiğine kapatılarak, İstiklâl Caddesindeki gibi nostaljik tramvaylarla ulaşım sağlanacak. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursa trafiğinde çeşitli düzenlemeler yapacaklarını, bu kapsamda şehrin en işlek yollarından olan Cumhuriyet Caddesi’ndeki çalışmanın çok yakında başlayacağını ifade ederek, şunları söyledi: ‘’Bu yaz Cumhuriyet Caddesi’ne hiç araç girmeyecek. Sadece sabah ve gece saatlerine iş yerlerine malzeme getiren araçlar girebilecek. Yaz döneminde Cumhuriyet Caddesi’ni trafiğe kapatacağız. Ondan sonra Garaj Heykel tramvay hattımız var. Bu devreye girince de bazı bölgeler trafiğe kapatılacak. Bu, bütün dünyada yapılan bir uygulama. İstiklâl Caddesi’nde nasıl tramvay gidiyorsa, Cumhuriyet Caddesi’nde de aynı şekilde olacak. Şehrin başka bölgelerine de yayılacak. Gidiş yönünü Haşim İşcan Caddesi’nden vereceğiz. Cumhuriyet Caddesi’nde tramvaylar ulaşım için çalışacak. Bunlar Bursaray ile bağlantılı olacak. Tramvaylarımız bu ay içinde gelecek. 3 tane nostaljik tramvay alıyoruz.’’ |
11.02.2010 |
İğneyle resim yapma san’atı |
Kütahya’da memur emeklisi baba ile üniversite mezunu kızının seramikte iğne ve sivri uçlu metal kalemlerle yaptığı siyah beyaz resimler, san'atseverlerin ilgisini çekiyor. İlay Tunca, 1999 yılında Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Kütahya Meslek Yüksekokulu Seramik, Cam Çinicilik Bölümünden mezun oldu. DPÜ’de öğrenimini sürdürürken öğretim görevlisi Lokman Acar aracılığıyla ‘’seramik ve granite iğne ve sivri uçlu metal kalemlerle resim yapma san'atı’’ diye nitelendirilen sigrafitto ile tanışan Tunca, birkaç yıl önce emekli olan babası Metin Tunca’nın da bu san'ata yönelmesini sağladı. İlay Tunca ve babasının yaklaşık iki yıldır sigrafitto tekniğiyle yaptığı 53 resim, Kütahya’da düzenlenen sergide vatandaşların beğenisine sunuldu. İlay Tunca ve babasının ‘’Türkiye’de ilk kişisel sigrafitto sergisi’’ diye tanımladığı sergide, ünlü san'atçılar Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Orhan Gencebay’ın portrelerinin yanı sıra Kız Kulesi, nehir kenarında balık tutan çocuklar, özgün kıyafetleriyle efeler gibi objeler yer alıyor.
İLK KEZ ÇİN’DE ORTAYA ÇIKTI İlay Tunca, ilk ve ortaöğrenimini Kütahya’da tamamladığını, DPÜ’de öğrenim görürken sigrafitto san'atıyla tanıştığını söyledi. Halen mükemmel eserler ortaya koyamadığını, ancak buna yaklaştığına inandığını ifade eden Tunca, ‘’Sigrafitto tekniğinin çıkış noktasının asırlar öncesi Çin olduğunu biliyorum. Daha sonra Karluklu, Karahanlı ve Selçuklu dönemlerinde devam ettirilen bu teknik, İran ve İtalya’da yaygınlaşmış, Türk toplumlarında unutulmuş. Sigrafitto, Türkiye’de 1992 yılından itibaren yeniden canlandırılmaya çalışılıyor’’ dedi. Türklerin İslâmiyet’i kabulünün ardından Karluklu ve Karahanlı dönemlerinde kırmızı yanında beyaz çamur da kullanılmaya başlandığına işaret eden Tunca, ‘’Karluklu ve Karahanlı dönemlerinin sigrafitto eserlerinde noktalama, puntolama, taraklama gibi farklı dokular kullanılmaya başlanmış. Selçuklu döneminde en yaygın seramik türü, sigrafitto seramikleriymiş. Bu dönemin sigrafitto seramiklerinin yapılışı biraz farklıymış, sır altı çalışmalar yapılmış’’ dedi. Tunca, daha önce Türkiye’de sadece sigrafitto eserlerinden oluşan kişisel bir serginin açıldığına ilişkin bilgi edinemediklerini anlatarak, babasıyla açtıkları serginin ülkede açılan ilk kişisel sigrafitto sergisi olduğunu düşündüklerini sözlerine ekledi.
SELÇUKLU’DAN SONRAYA KESİNTİYE UĞRAYAN SAN'AT
Metİn Tunca, yaptıkları araştırmalarda, Selçuklu döneminden sonra kesintiye uğradığı için Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde 1992 yılına kadar sigrafitto san'atıyla ilgilenilmediği bilgisine ulaştıklarını bildirdi. Kızının yaptığı eserlere olan ilgisinden ve onun teşviki sayesinde bu alana yoğunlaştığını dile getiren Tunca, şunları söyledi: ‘’Kızım 10 yıl kadar önce üniversitede okurken sigrafitto eserler yapıyordu. Ben bu tür resimleri ilk önce ondan gördüm. Daha sonra öğretim görevlisi Lokman Acar’dan bu işle ilgili önemli şeyler öğrendim. Türkiye’de fazla ilgi olmadığını tahmin ettiğimiz için bu konuda eserler verip sigrafittoyu tanıtmaya çalışıyoruz. Kızımla Ankara Atatürk Kültür Merkezi ve İzmir Enternasyonal Fuarı’nda karma sergilere katıldık. Bu ilk kişisel sergimiz. Kızımla bugüne kadar 53 eser verdik. Eserlerin boyu 10 santimetreden 1 metreye kadar çıkabiliyor. Bu iş hata kabul etmiyor, telâfisi yok. Onun için uzun süre ve sabırla çalışmak gerekiyor. Biz en çok iğneyi kullanıyoruz. Zaten tonlamayı puntolama ile verebiliyoruz.’’ Tunca, gravür, portre, manzara, mozaik gibi örneklerden sigrafitto eserler ürettiklerini anlatarak, açtıkları sergiyi bu amaçla ‘’Seramikte İğnenin Dansı’’ diye isimlendirdiklerini kaydetti.
|
11.02.2010 |
Isparta gülü, Topkapı Sarayında |
TopkapI Sarayı’nda mukaddesl emanetlerin bulunduğu büyük bahçeye Isparta gülü dikilecek. Isparta’dan getirtilecek organik güller, bugün düzenlenecek geniş katılımlı bir törenle sarayın bahçesinde toprakla buluşturulacak. Isparta gülünün sağlık alanındaki etkileri üzerine araştırma yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, dünyaca ünlü Isparta Gülü’nün artık Topkapı Sarayının avlusunu süsleyeceğini söyledi. Isparta gülünün rengi ve kendisine has kokusuyla muhteşem olduğunu belirten Altıntaş, 50 metre uzunluğundaki bir bölüme dikilecek güllerin mistik bir hava estireceğini belirtti. Altıntaş, “Topkapı Sarayı’nda Gülhane ve gülsuyu çıkarmaya yarayan ‘imbikler’ var. Sarayın avlusundaki bir bölümüne gül fideleri dikilecek. Sembolik olacağı gibi eskiyi hatırlatacak. Bu güller turistlerin de oldukça ilgisini çekecek” dedi. |
11.02.2010 |
Şok anında insan 4 yaşına iniyor |
Kayserİ İl Sağlık Müdürü Kadir Çetinkara, meydana gelen kazalarda şoka giren bir insanın 4 yaşındaki bir çocuğun beyni ile eşit olduğunu söyledi. Kaza anında çevredekilerin önce polis ekiplerine haber verdiğini bildiren Çetinkara, “İlk önce 112 aranmalı” dedi. Vatandaşlarda, 112’nin olay yerine geç geldiği gibi bir kanı olduğunu bildiren il Sağlık Müdürü Kadir Çetinkara, “Yaşanan olaylarda vatandaş ilk olarak 112’yi aramıyor. Önce polis ekiplerini arıyorlar. Olayın paniğini yaşayanlardan birinin aklına geldiğinde 112 aranıyor ve olay yerine geç gelinmiş gibi oluyor” dedi. Çetinkara, olay anında polis ekiplerinden önce 112 ekiplerinin aranması gerektiğini vurgulayarak, “İlk önce biz aranmalıyız çünkü biz insan hayatını kurtarmak, insanı hayatta tutmak için mücadele veriyoruz. Biz zamanla yarışıyoruz” diye konuştu. Meydana gelen bir kazada şoka giren insan beyninin 4 yaşındaki bir çocuğun beyni ile eşit olduğunu söyleyen İl Sağlık Müdürü Kadir Çetinkara, “Bu insana adını sorsanız söyleyemez. Çevresindeki nesneleri tanır, ancak tarif edemez. Adresini dahi söyleyemez. Bu nedenle olay anında çevrede bulunan insanların yardımına ihtiyaç duyuluyor. Bu insanların da doğru ihbarda ve doğru yer tarif etmeleri bizim işimizi kolaylaştırıyor” ifadelerini kullandı. |
11.02.2010 |
Üç gün buzun içinde yaşayacak |
LetonyalI illüzyonist Gennadi Palçevski, üç gün Moskova’da buzdan yapılmış kütlenin içinde yaşayacak. İllüzyonist’e uyumak ve insanlarla temasta bulunmak yasak. Buz kütlesinden çıkmadan tuvalet ihtiyacını gidermesine ve sıvı gıda almasına izin veriliyor. Mr. Fix lâkabı ile tanınan illüzyonistin Moskova’nın Prodekspo-2010 isimli sergisinde dün başladığı buzlu gösteri üç gün sürecek. Palçevski’nin üç gün buz kutusunda kalmaktaki amacı, Guinness rekorlar kitabına girmek. İllüzyonist daha önce buz kutu ortamında kalan İsrailli Hezi Dalyan’ın 64 saatlik rekorunu sekiz saat farkla kırmaya çalışacak. Palçevski’nin yardımcısı Yelena Palçevskaya’nın anlattığına göre, İsrailli Dalyan dava avantajlı idi: Tel-Aviv’deki hava koşulu artı 15. Rusya’da ise sert soğuk ortamı yaşanıyor. Letonyalı illüzyonisti soğuk bekliyor. Yardımcı Yelena’ya göre, vatandaşların çoğu M. Fix’e destek vermek amacıyla elini buz kutuya yaklaştırıyor. Gerektiği zaman sıvı gıda da verilecek. En önemlisi de illüzyonist Mr. Fix’e uyumasına engel olmak. Dış dünya ile teması sınırlandırılacak. |
11.02.2010 |
Çiçeklerin kokusu değişti! |
AmerİkalI bilim adamları, bitkilerin genleriyle oynanarak, bundan böyle bir çiçeğe sahip olmadığı bir aromayı vermenin veya kokusunu daha hafif kılmanın mümkün olduğunu açıkladı. Florida Üniversitesi Beslenme ve Tarım Bilimleri Enstitüsünden araştırmacılar, çiçeklerin kokusunu belirleyen kimyasal esansların genlerini keşfederek, bir aromanın oluşanlarını değiştirmek veya tonlamak için yeni yöntem geliştirdi. Tarım profesörü David Clark, gelecekte çoklu aromalı veya kokusuz çiçek seçme imkânı olacağını kaydetti. |
11.02.2010 |