Güncel |
AKP’li Bozdağ: Subaylar Meclis’e her zaman gelir |
AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, hukukçu subayların Meclis’te siyasi parti temsilcileriyle görüşmesini farklı yorumlamamak gerektiğini belirterek, “Arkasında farklı anlamlar, farklı manalar aramak doğru değildir. Her zaman görüşüyoruz. Sürekli askerle ilgili yasalar Meclis’te yasalaşıyor” dedi. Bozdağ, AKP MYK toplantısına katılmak için parti genel merkezine gelişinde basın mensuplarının sorularını cevapladı. Askerlere sivil yargı yolunu açan düzenlemenin Meclis’ten geçtiği gece, iki subayın partileri ziyaret ettiği yönündeki haberin hatırlatılması üzerine Bozdağ, “Muhalefet partilerinin ziyaret edip etmediklerini muhalefet partilerine sormak lazım. O gece herhangi bir görüşme bizimle olmadı” dedi. Bozdağ, Genelkurmay Başkanlığı adına veya Milli Savunma Bakanlığı adına kanunların hem komisyonlarda hem de Genel Kurul’da görüşülmesi sırasında, takip eden hukukçu subayların bulunduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Bunlar tıpkı Maliye Bakanlığı ile ilgili bir yasa görüşülerek nasıl Maliye Bakanlığı Müsteşarı veya ilgili bürokrat komisyonlarda bulunuyorlar, görüş bildiriyorlar, görüşlerine müracat ediliyorsa askerlerle ilgili bir takım düzenlemelerle ilgili yapılırken, asker kişiler, hem komisyonlarda hem gene kurul görüşmeleri sırasında bürokratların bulunduğu yerlerde otururlar. Kendi görüşlerine ihtiyaç duyulduğunda, kendi görüşlerini iletmek istediklerinde bunlar alınır. Meclis’in uzun zamandır uyguladığı bir taammüldür. Arkasında farklı anlamlar, farklı manalar aramak doğru değildir. Her zaman görüşüyoruz. Sürekli askerle ilgili yasalar Meclis’te yasalasıyor. Onlarda görevlerini yapıyor. Bunlara farklı anlamlar yüklemek doğru değildir. CHP, MHP gibi bütün partiler görüşüyor.” |
27.01.2010 |
AÇILIMDA DİN KARDEŞLİĞİ ÖNE ÇIKARILMALIYDI |
Araştırmalarında "Sizi bir arada ne tutuyor? Dil mi, bayrak mı, din mi, aynı toprak üzerinde yaşamak mı?" diye sorduklarını belirten A&G Araştırma Şirketi sahibi Adil Gür, halkın yüzde 72.5'inden "Bizi bir arada tutan en önemli şey dindir" cevabı aldıklarını söyledi. “Türkiye'de Türkler ve Kürtler asla çatışmaz” diyen Gür, “Demokratik açılım toplumdaki din kardeşliği ön plana çıkarılarak yapılsaydı, süreç daha iyi yönetilebilirdi” dedi. ORDUYA GÜVEN İLK KEZ BU KADAR DÜŞTÜ
Taraf'ta Neşe Düzel'in sorularını cevaplayan Gür, “"Ergenekon soruşturmasından önce orduya güven yüzde 90 civarındaydı. Ergenekon tartışmalarıyla birlikte 80-82’ye; darbe ve suikast iddialarıyla da 63,4’e geriledi. Bugüne kadar Türkiye’de orduya güven hiç yüzde 80’lerin altına düşmemişti. Üstelik biz bu araştırmayı yaptığımızda Balyoz harekâtıyla ilgili cami bombalama gibi senaryolar ortada yoktu” diye konuştu.
Bizi din birleştiriyor
A&G Araştırma Şirketi sahibi Adil Gür, araştırmalarında “Sizi bir arada ne tutuyor? Dil mi, bayrak mı, din mi, aynı toprak üzerinde yaşamak mı” diye sorduklarını belirterek, halkın yüzde 72.5’inden “Bizi bir arada tutan en önemli şey dindir” cevabı aldıklarını söyledi. Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’e konuşan A&G Araştırma Şirketi sahibi Adil Gür , yaptıkları anketi değerlendirdi. Eğer AKP’nin, açılımı toplumdaki din kardeşliğini ön plana çıkartarak yapsaydı, açılım sürecini daha iyi yönetebileceğini söyleyen Adil Gür, “Ama Anayasa Mahkemesi tarafından laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak kabul edilen bir parti din üzerinden bir söylem geliştiremez. Başı anında derde girer. Oysa biz, açılım sürecinde 5 tane araştırma yaptık ve şunu gördük. Türkiye’de Türkler ve Kürtler asla çatışmazlar” diye konuştu. Araştırmalarında “Sizi bir arada ne tutuyor? Dil mi, bayrak mı, din mi, aynı toprak üzerinde yaşamak mı” diye sorduklarını belirten, halkın yüzde 72.5’inin “Bizi birarada tutan en önemli şey din” cevabının aldıklarına vurgulayan Adil Gür, aslında halk açılıma karşı olmadığını, açılım sürecinin yönetiliş biçimine karşı olduğunu kaydetti. Açılımın sürecinin yönetiliş biçimini özellikle sorduklarının altını çizen Gür, bununla ilgili olarak şu sonuçları çıkardıklarını söyledi: “Eğer açılım, başta etnik kimlik üzerine oturtulmasaydı, Kürt, Alevi, Roman vb. gibi parçalanmasıydı halkın tepkisi farklı olurdu. Eğer açılım ayrı başlıklar altında değil de, türban sorunundan Diyanet’ten pay alamayan Alevi yurttaşların meselesine, bir bütün olarak ‘demokratikleşme ve insan hakları’ ihlallerini kapsayacak bir biçimde bu ülkedeki herkesin hakkı ve huku için geniş bir anayasa paketiyle yapılsaydı bugünkü noktaya gelinmezdi.”
ORDUYA GÜVEN İLK KEZ BU KADAR DÜŞTÜ
Son zamanlarda, askerlerin hazırladıkları çeşitli darbe planlarıyla ilgili belgeler, Ergenekon sürecinin ve tutuklanan subaylar sonrasında halk nezdindeki askerin imajının nasıl etkilendiğine dair soruya dair ocak ayı içinde yaptıkları araştırmada, “Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiaları ve darbelerle ilgili gündeme gelen haberler sizin orduya olan güveninizi azalttı mı” diye sorduklarını kaydeden Adil Gür, böyle bir sorunun bir kamuoyu araştırmasında ilk kez sorulduğunun altını çizdi. Gür, bu soruya yüzde 36,6, “Evet, benim orduya olan güvenim azaldı” dendiğini, yani her yüz kişiden 37’si, “son zamanlardaki darbe veya suikast iddiaları benim orduya güvenimi azalttı” anlamına geldiğini kaydetti. Daha önce orduya olan güvenle ilgili olarak bilgilerde veren Gür, şunları kaydetti: “Ergenekon soruşturmasından önce orduya güven yüzde 90 civarındaydı. Ergenekon tartışmalarıyla birlikte güven yüzde 80-82’ye düştü. Darbe ve suikast iddialarıyla da yüzde 63,4’e geriledi. Yani son dönemde halkın yüzde 15-20’sinin daha orduya olan güveni azaldı. Büyük bir oran bu. Ayrıca araştırmada, erkekler ve kadınların orduya güveni de farklı çıktı. Bugüne dek Türkiye’de orduya güven hiç yüzde 80’lerin altına düşmemişti. Üstelik biz bu araştırmayı yaptığımızda Balyoz harekâtıyla ilgili cami bombalama gibi senaryolar ortada yoktu. Bugün Balyoz harekâtıyla ilgili haberlerin yarattığı tartışma, şimdiye kadarki darbe planlarının ve iddialarının yarattığı tartışmadan çok daha fazla. Önümüzdeki aylarda yapacağımız araştırmalarda bunun sonuçlarını göreceğiz. Orduya olan güven daha da olumsuz etkilenebilir.”
ORDU NEDEN EN GÜVENİLİR KURUM?
Adil Gür, “Ordu her zaman en güvenilir olan kurum olarak çıkardı araştırmalarda. Niye ordu en güvenilir kurum olarak görünüyordu?” sorusuna, “Mehmetçik dediğimiz şey, Muhammed’in ordusu anlamına geliyor. Herkes çocuğunu Peygamber ocağına gönderiyor. Sorarım size, insanlar güvenmediği bir yere çocuğunu hiç teslim eder mi, gönderir mi? İnsanlar gönül huzuruyla çocuklarını oraya emanet ediyorlardı. Orduya olan güvenin yıllar boyunca çok yüksek olmasında, ‘Peygamber ocağı’ algısının büyük etkisi var. Orduya, ‘Peygamber ocağı’ dediğimiz için, ona, çocuklarımızı emanet ettiğimiz için ve onu saltanatın yerine koyduğumuz için hep ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ yaklaşımıyla davrandık ve orduyu hiç şikâyet etmedik. Aslında Türkiye’de son dönemlerde sadece orduya değil bütün kurumlara olan güven yıprandı” şeklinde cevap verdi. |
27.01.2010 |
Subay haberleri CHP’yi öfkelendirdi |
CHP Grup Başkanvekilleri Hakkı Suha Okay, Kemal Kılıçdaroğlu ve Kemal Anadol, bir gazetede ‘’İki subayın Meclise şafak baskını muhalefeti değiştirdi’’ başlığıyla yayınlanan haber konusunda ortak yazılı açıklama yaptılar. Okay, Kılıçdaroğlu ve Anadol, CHP’ye hiç kimsenin baskı ya da telkinde bulunamayacağını belirterek, ‘’Buna da gücü yetmez’’ dediler. CHP, “subay ziyareti haberine” öfkeli
CHP Grup Başkanvekilleri Hakkı Suha Okay, Kemal Kılıçdaroğlu ve Kemal Anadol, CHP’ye hiç kimsenin baskı ya da telkinde bulunamayacağını belirterek, ‘’Buna da gücü yetmez’’ dediler. Okay, Kılıçdaroğlu ve Anadol, ‘’İki Subayın Meclis’e Şafak Baskını Muhalefeti Değiştirdi’’ başlıklığıyla bir gazetede yayımlanan haber konusunda ortak yazılı açıklama yaptılar. ‘’Haberin tümüyle asparagas’’ olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle devam edildi: ‘’Şunu herkes çok iyi bilmeli ki CHP’ye hiç kimse baskı ya da telkinde bulunamaz. Ayrıca, buna da gücü yetmez. Çok partili yaşamı, demokrasiyi Türkiye’ye getiren bir partiye yalan haberlerle saldırmak, en hafif deyimi ile demokrasiden nasibini almamaktır. Demokrasiye aşık CHP’liler, kendi yetkili kurul ve kurumları ile hukuk devleti, Cumhuriyetin nitelikleri, aydınlanma devriminin ilkeleri yolunda demokratik mücadelesini sürdürme kararlılığıyla yolundan sapmamış ve gerektiğinde bedel ödemiş ve ödemeyi göze almıştır. Bir kelimeyi değiştirerek laf cambazlığı yapanlara destek verilmemiş olup bunun en somut kanıtı 26.06.2009 günlü Meclis TV kayıtlarıdır. Bu bandın incelenmesi halinde 5918 sayılı yasanın 7. maddesindeki değişikliğe destek verilmediği açıkça görülecektir. Nitekim, yasanın Meclisten geçmesi sonrasında bizzat Sayın Başbakanın ‘uyanık olsaydın’, ‘baskına hazır olsaydın’ sözleri de bu düzenlemede bir mutabakatın olmadığının açık göstergesidir. 26.06.2009 Cuma günü yasama çalımları saat 03.06’da tamamlanmıştır. Ertesi gün TBMM yaz tatiline girmiştir. Aynı gün sabahın 08.30’unda hiç kimse ile görüşme yapılması söz konusu olmadığı gibi takip edilen günlerde de CHP’li hiçbir yetkili ile bir görüşme olmamıştır. Partimize yönelik iftiralarını sürdürenleri CHP, yargıya taşıyarak, yargı önünde müfterilerden hesap soracaktır.’’ |
27.01.2010 |
Atalay: EMASYA’yı gündeme aldık |
İçİşlerİ Bakanı Beşir Atalay, Balyoz darbe planıyla tekrar gündeme gelen EMASYA Protokolü’nün kaldırılması konusunda çalışmaların sürdürüldüğünü söyledi. Memur-Sen tarafından Rixos Otel’de düzenlenen, ‘’Uluslararası Demokrasi Kongresi’’nde konuşan Atalay, Türkiye’de demokrasinin derinleştiğini ve Türkiye’nin giderek daha açık bir toplum haline geldiğini vurgulayarak, ‘’Buna ben normalleşme diyorum. Türkiye konuşuyor, tartışıyor, normalleşiyor’’ diye konuştu.Bakan Atalay, demokratikleşme çalışmalarının bütün hızıyla devam ettiğini bildirerek, çalışmalar hakkında bilgi verdi. Yapılan çalışmaların Türkiye’nin üniter yapısını, birliğini, kardeşliğini daha da güçlendireceğini ifade eden İçişleri Bakanı Atalay, ‘’Resmî dilimiz bizim dilimizdir, eğitim dilimiz bizim dilimizdir. Toplumun içinde fitne fesat yayanlara aldırmayın. Bizim çalışmalarımız toplumu daha güçlü, bir ve bütün hale getirmek içindir’’ diye konuştu. Türkiye’nin daha şeffaflaştığını, aydınlandığını ve karanlık kapılar arkasında bir şey kalmadığını vurgulayan Atalay, ‘’Biz faili meçhuller bırakmıyoruz, geçmişin faili meçhullerini de ortaya çıkarma çabası içindeyiz. Karanlık kapılar arkasındakileri de açığa çıkarmak için çalışıyoruz’’ şeklinde konuştu. Toplantı girişinde gazetecilerin, “EMASYA kaldırılacak mı?” sorusu üzerine İçişleri Bakanı Atalay, ‘’Protokol gündemimizde. O konuda çalışıyoruz’’ dedi. |
27.01.2010 |
Diyanet-Sen Başkanı Ahmet Yıldız vefat etti |
Memur-Sen’e bağlı Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, Ankara’da vefat etti. Diyanet-Sen’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Ahmet Yıldız, kaldırıldığı Ankara Dışkapı Hastanesi yoğun bakım ünitesinde vefat etti. Yıldız’ın naaşı, Ankara Kocatepe Camisi’nde ikindi vakti kılınan namazın ardından İstanbul’a gönderildi. İstanbul’da Samandra Hz. Ebubekir Camii’nde bugün kılınacak cenaze namazının ardından Yıldız, Sultanbeyli Mezarlığı’nda defnedilecek. 1956 yılında Trabzon’da dünyaya gelen Ahmet Yıldız, 2002 yılından beri Diyanet-Sen Genel Başkanlığı görevini yürütüyordu Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen camiasının bir büyüğünü daha kaybettiğini belirterek, “O bizim Ahmet Ağabeyimiz idi. Bilgeydi. Hoşgörülü ve uzlaşmacı tavrıyla herkese örnek oluyordu. Acımız büyük. Allah, başta ailesi olmak üzere, Memur-Sen ve Diyanet-Sen camiasıyla bütün sevenlerine sabır ihsan etsin. Mekanı cennet olsun” dedi. |
Recep GÖREN / Ankara 27.01.2010 |
Türk askeri, Şubat’ta Aden Körfezi'ne uğurlanacak |
TCG Gemlik Fırkateyni, Aden Körfezi’nde görev yapan uluslararası deniz gücüne katılmak üzere Marmaris Aksaz’daki deniz üssünden 1 Şubatta yola çıkacak. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliğinden yapılan yazılı açıklamada, Aden Körfezi, Somali açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde deniz haydutluğu ile mücadele etmek üzere halen Görev Kuvveti 151 bünyesinde görev yapmakta olan TGC Gökova’dan görevi devir alacak olan TCG Gemlik Fırkateyni’nin, Marmaris Aksaz’daki deniz üssünde 1 Şubatta düzenlenecek törenin ardından yola çıkacağı bildirildi. |
27.01.2010 |
DP Gaziemir’den “ilâç gibi” kampanya |
Demokrat Parti (DP) Gaziemir İlçe Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile Türk Eczacıları Birliği (TEB) arasında yaşanan ilâç krizinde vatandaşın mağduriyetini engellemek için “Siz de Bir Yaraya Merhem Olun” adı altında kampanya başlattı. DP Gaziemir İlçe Başkanı Nazmi Yılmaz, yaptığı açıklamada, SGK ile TEB arasında sonucunun ne olacağı belli olmayan ilâç krizi yaşandığını söyledi. Haftalardır süren bu tartışmaların neticesinde ilaç firmaları, ilaç depoları, eczanelerın ve en önemlisi vatandaşın mağdur olduğunu savundu. Yılmaz, şunları kaydetti: “Firmalar ciddî yatırım gerektiren ilaçların imalatını yapmamakta, Depolar stoklarında ilaç bulunduramamakta, eczaneler gelen hastaya yok satmak zorunda kalmakta ve ilaç ihtiyacı olan vatandaşımız istediği ilacı tedarik edememekte ve mağdur olmaktadırlar. Biz ne hükümetin ne de TEB’in karşısındayız, biz sadece vatandaşlarımızın mağdur edilmemesinden yanayız ve vatandaşlarımızın yanındayız. Bu nedenle ilaç bulmakta ve almakta zorlanan vatandaşımıza yardımcı olmak için evimizde, miadı dolmamış, kullanmadığımız ve genellikle çöpe atılan ilaçların toplanarak sağlık ocaklarımıza teslim edilmesini sağlamak ve doktorların kontrolünde ihtiyacı olanlara ücretsiz dağıtmayı amaçlıyoruz. Bu amaçla 21 Ocak 2010 tarihi itibariyle ‘Siz de Bir Yaraya Merhem Olun’ adı altında kampanya başlatmayı uygun gördük. Kampanyamız Şubat 2010 sonuna kadar devam edecektir. Bu kampanyaya tüm Gaziemirli vatandaşlarımızın desteğini bekliyoruz. ” |
27.01.2010 |
Başbuğ’un sözleri ikna edemedi |
Samsun Güven Hukuk ve Tahkim Derneği Başkanı Av. Mehmet Salih Öztürk, Balyoz darbe planına ilişkin olarak Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un açıklamalarının kamuoyunu tatmin etmekten uzak olduğunu belirterek, “Bu plan ordu içindeki kişilerce yapılmış olsa dahi kurumsal olarak orduya mal edilemez. Asıl sorumluluk TSK’ya düşmektedir” dedi. Hukukçular Başbuğ’a tepkili
SAMSUN Güven Hukuk ve Tahkim Derneği üyesi avukatlar, “Balyoz” darbe planına ilişkin olarak Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un açıklamalarının kamuoyunu tatmin etmekten uzak olduğunu belirterek, “Bu plan ordu içindeki kişilerce yapılmış olsa dahi kurumsal olarak orduya mal edilemez. Asıl sorumluluk TSK’ya düşmektedir” dediler. Dernek Başkanı Av. Mehmet Salih Öztürk'ün okuduğu açıklamada, darbe planlarının uygulanamadan gün yüzüne çıkmasının, demokratik hukuk devleti idealine yaklaşıldığının göstergesi olduğu dile getirildi. Bağımsız yargının plana ilişkin gerekeni yapacağına olan inancın dile getirildiği açıklamada, bütün sorumluluğun yargıya bırakılmayıp TSK ve hükümetin de yapacağı birtakım düzenlemeler bulunduğu kaydedildi. Açıklamada, “Bizler, bu planı yapanlarla TSK’yı aynı çizgide görmüyoruz. Bu plan ordu içindeki kişilerce yapılmış olsa dahi kurumsal olarak orduya mal edilemez. Bu konuda asıl sorumluluk TSK’ya düşmektedir” denildi. Hükümetin olayları dışarıdan izlemekle yetinmemesi istenilen açıklamada, “Yine hukuk dışı bir sürecin sonucu olarak imzalanan, hukuka uygun olmayan EMASYA protokolleri yürürlükten kaldırılmalı, yargı reformlarına hız verilmeli, anayasa değişikliği için gerekli adımlar atılmalıdır” açıklamasında bulunuldu. |
27.01.2010 |
‘Camiye bomba’ aydınlatılsın |
DSP Genel Başkanı Masum Türker, Balyoz darbe planında camilerin olup olmadığı konusunda halkın aydınlatılması gerektiğini belirterek, “Çünkü özellikle camileri kim bu plana eklemişse açıklandığı zaman, halkımızı ciddî bir şekilde bu planın varlığından dolayı infiale götürebilecek bir yaklaşım olması gerektiğini herkesin bilmesi gerekir” dedi. ‘Camiye bomba’ aydınlatılsın
DSP Genel Başkanı Masum Türker, Balyoz darbe planında camilerin olup olmadığı konusunda halkın aydınlatılması gerektiğini belirtti. Partisinin Bursa İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenleyen Türker, “Balyoz” darbe planını bir politikacı, deneyimli bir siyasetçi ve eskiden hükümette bulunmuş biri olarak değerlendirdiğini ifade ederek, ‘’Bir kere bir askerî plan var. Ama planda iki konu var ki biraz sırıtıyor. Hiçbir askerî faaliyette hazırlanmayacak planlar. Mesela Beyazıt ve Fatih camilerinin bombalanması meseleleri. Bunu biraz abartılı olarak, bu işe özellikle yandan çarpma bir yöntemle ekleme olduğunu düşünüyorum. Böyle bir şeyi duyarlı hiçbir kimse, hele orduda strateji bilen, kurmay olarak yetişmiş kişilerin yapacağını sanmıyorum. İleride bunu tarih gösterecektir, bir sivil darbe girişimi yapılmak istendi’’ dedi. Türker, Genelkurmay Başkanı’nın bu konudaki çıkışı konusunda ise şu değerlendirmede bulundu: ‘’Bu planda özellikle camilerin olup olmadığı konusunda halkın aydınlatılması gerekir. Çünkü özellikle camileri kim bu plana eklemişse açıklandığı zaman, halkımızı ciddî bir şekilde bu planın varlığından dolayı infiale götürebilecek bir yaklaşım olması gerektiğini herkesin bilmesi gerekir. Çünkü toplumun inançlarına ve değerlerine önem vermeden yapılacak bir yönetim, daima toplumda ters teper. Ben bunun Genelkurmay bünyesinde ya da ordu bünyesindeki plan içinde yer aldığını hâlâ kabullenemiyorum.’’ |
27.01.2010 |
Bahçeli: Genelkurmay’ın açıklamaları tatminkâr değil |
MHP Genel Başkanı Bahçeli, son olarak kamuoyuna yansıyan ve doğruluğu konusunda birçok belirsizlik bulunan iddialarla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığının açıklamalarını tatminkâr bulmanın mümkün olmadığını söyledi. Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, “Balyoz” darbe planı ile ilgili şunları söyledi: ‘’Biz, hakkındaki iddialara yönelik olarak Türk Silâhlı Kuvvetlerinin kamuoyu ile paylaştığı açıklamalarına güvenmek durumundayız. Ancak, son olarak kamuoyuna yansıyan ve doğruluğu konusunda birçok belirsizlik bulunan iddialarla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığının açıklamalarını tatminkâr bulmak mümkün değildir. Eğer, bir üst karargâh maiyetindeki gelişmelerden haberdar değilse bu çok ciddî bir sevk ve idare kusurudur, yok eğer bu vahim iddialar gerçek ise bu da kontrol dışı tehlikeli sapmalara ve niyetlere işaret etmektedir. Adına ne denirse denilsin, ister plan, ister tatbikat, ister tasarı, isterse tahayyül, bizim kendi milleti üzerinde harekât planlayan bir anlayışı gerekçesi ne olursa olsun hoş görmemiz mümkün değildir. Dileriz ve ümit ederiz ki bu zırvalar gerçek değildir, hepsi birer iftiradır. Türk Silâhlı Kuvvetleri asla hak etmediğini düşündüğüm bu ağır ithamlardan ve vebalden derhal kurtulmalıdır.’’ |
27.01.2010 |
Karanlık senaryoların hepsi lânetlidir |
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Hukuku çiğneyen her plan bir tehlikelidir. Karanlık senaryoların hepsi lânetlidir” dedi. Meclis grup toplantısında partililere seslenen Başbakan Erdoğan, ırkçılık tartışmalarına tavrının net olduğunu belirterek, “Irkçılık bizim kültürümüzün ve medeniyetimizin kesin bir dille reddedildiği bir hastalıktır. Irkçılık bizim tarihimizde asla tutunamamıştır. Bizim kültürümüzde kimsenin kimseye tahakkümü söz konusu değildir. Kimse ırkından dolayı diğerini küçümseyemez” diye konuştu. Birliğin insanların farklılıklarını yok saymak anlamına gelmeyeceğini ifade eden Erdoğan, “Kimse anne-babasının etnik kökenini taşıyor olduğu için kusurlu sayılamaz. Birlik demek insanların farklılıklarını yok saymak değildir. Farklılıkları zenginlik olarak göreceğiz” şeklinde konuştu. Konuşmasında faili meçhul cinayetlere de değinen Erdoğan, şjyle devam etti: “Uğur Mumcu, 17 yıl önce katledildi. Azmettirenler ortaya çıkartılmadı. Bu, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi, Necip Hablemitoğlu için de geçerli. Hrant Dink cinayetinde gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Danıştay olayında manşetler nasıl atıldı, hatırlayın. Gelişmeleri gördünüz, sonunda Ergenekon’la birleşti. Hukuku çiğneyen her plan bir tehlikelidir. Karanlık senaryoların hepsi lânetlidir. Gizli kapaklı olayların ortaya çıkmasından kim neden rahatsızlık duyuyor?” |
27.01.2010 |
Türk Başkan önce ‘o adam’la görüştü |
Makamına davet ettiği Büyükelçimizi aşağılayarak Türkiye'nin tepkisine yol açan İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayalon, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçilen AKP Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. Ayalon, ilişkilerde dönem dönem zorluklar yaşansa da, önemli olanın iki ülkenin de barış ve istikrar isteyen tarafta bulunması olduğunu söyledi. Çavuşoğlu, Ayalon ile görüştü
AVRUPA Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı, AKP Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, “alçak koltuk” krizinin yaşanmasına sebep olan İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon ile görüştü. İsrail’in, Türkiye’de yayımlanan “Kurtlar Vadisi” adlı dizide İsrail karşıtı mesajlar verildiği gerekçesiyle Türkiye Büyükelçisine rahatsızlığını iletme tarzı ile iki ülke arasında gerginliğe sebep olan Bakan Yardımcısı Ayalon, AKPM Başkanlığı görevine önceki gün seçilen Çavuşoğlu ile görüştü. Görüşmeden sonra Türk gazetecilerin sorularını cevaplayan İsrailli Bakan Yardımcısı, Türkiye ile ikili ilişkilere yönelik mesajlar verdi. Ayalon, ilişkilerin geliştirilmesinin iki tarafın da yararına olduğunu ifade etti. Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin iyi olduğunu, ancak dönem dönem zorluklar yaşandığını söyleyen Ayalon, ‘’Ama, gerçekte hatırlamamız gereken iki ülkenin de aynı tarafta olduğu, iki ülkenin barış, istikrar ve refahı isteyen tarafta olduğudur’’ dedi. |
27.01.2010 |
Rıdvan Kaya: Başbuğ cunta faaliyetlerinden hicap duymalı |
ÖZGÜR-DER Genel Başkanı Rıdvan Kaya, darbelerin konuşuluyor olmasından hicap duyduğunu belirten Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u asıl cunta faailyetlerinden ötürü hicap duymaya çağırdı. Kaya, Org. Başbuğ’un “Balyoz” darbe planı ile ilgili önceki günkü konuşmasında tekrarladığı akıl-vicdan vurgusuna ordunun, bu ülkenin tarihinde yaptığı darbelerle nasıl akıl-vicdan tutulmasına sebep olduğunu hatırlattı. Kaya, darbelerin konuşuluyor olmasından hicap duyduğunu belirten Başbuğ’a “Asıl cunta faaliyetlerinden hicap duymalısın!” diye seslendi. Kaya, Başbuğ’u TSK’nın gerçekleştirdiği tüm darbelerin hukuk dışı eylemler olduğunu itiraf etmeye ve tüm bu kirli geleneği şartsız, “ama”sız lanetlemeye davet etti. Rıdvan Kaya, konuşmasında “askerini hücum sathında ‘Allah, Allah’ sesleriyle ölüme yollayan bir ordunun Allah’ın evinde bomba patlatmasının nasıl düşünülebileceğini” soran Başbuğ’a şöyle seslendi: “Aynı ordu Allah’ın emri olan namazı kıldığı için çok sayıda mensubunu ihraç edebilmektedir. Halkın İslami kimliğini ve taleplerini öncelikli tehdit unsuru olarak kabul etmekte, İslâmî hassasiyet sahibi kitleleri iç düşman kategorisine oturtmakta ve inancının gereğini yerine getiren insanları fişlemektedir. Bu ordu, Allah’ın emri olan başörtüsüne karşı topyekûn bir savaş yürütmekte ve başörtülüleri toplumsal hayatın dışına püskürtmek için yoğun mesai harcayabilmektedir.” |
27.01.2010 |
Anayasa miadını doldurdu |
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa’nın miadını doldurduğunu, son kullanım tarihinin geçtiğini ifade ederek, ‘’Bu Anayasa ile Türkiye’nin çağdaşlaşma, modernleşme, daha ileri bir demokrasi yolculuğuna çıkması mümkün değildir’’ dedi. Çiçek, Memur-Sen tarafından Rixos Otel’de düzenlenen ‘’Uluslararası Demokrasi Kongresi’’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’de demokrasi ve anayasa sorunu olduğunu belirterek, mevcut bazı sorunların da bu etkenler dolayısıyla yaşandığını kaydetti. Anayasaların ülkelerin demokratik standartlarını gösteren önemli göstergeler arasında yer aldığını dile getiren Çiçek, ‘’Anayasa dediğimiz şey bir toplumun, bir milletin kendi devletinden beklentileridir. Kendi devletini siyasi ve hukuki anlamda değerlendirmesidir’’ dedi. Bir ülkede demokrasi sorunu olursa bunun anayasa sorununa dönüşebileceğini ifade eden Çiçek, ‘’Anayasa miadını doldurmuştur, son kullanım tarihi geçmiştir. Bu Anayasa ile Türkiye’nin çağdaşlaşma, modernleşme, daha ileri bir demokrasi yolculuğuna çıkması mümkün değildir. Çünkü bu Anayasa her gün uygulamada yeni problemler çıkartıyor ve biz de onları tartışıyoruz’’ diye konuştu.
TAM BİR VESAYET ANAYASASI
1982 Anayasası’nın siyaset kurumuna bir tepkinin sonucu oluştuğunu dile getiren Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Türkiye’de en kolay suçlanan kurum siyaset kurumudur. Ancak unutulmamalıdır ki vatandaşlarımızın iyi gününde de kötü gününde de yanlarında olan siyasetçidir. Az veya çok, seçimden seçime de olsa vatandaşlarımıza hesap veren tek kurum da siyaset kurumudur. 12 Eylül sabahından itibaren yapılan açıklamalara bakılınca siyaset kurumu tencereyi kirletenlerdir. Dolayısıyla olabildiğince siyasetin yasaklanması, siyasetin neredeyse bir binada, bir merdiven boşluğunda yapılır hale gelebilmesi için alan daraltılmıştır. Tam da şu günlerde, bir vesayet deniliyor. İşte tam da bir vesayet anayasasıdır. Siyaset kurumunu ve siyasetçiyi vesayet altında tutan bir anayasadır.’’ Anayasa’da yasama ve yürütmenin yerine bürokrasinin öne çıktığına işaret eden Çiçek, ‘’Bu Anayasa da ayağımızı sıkıyor, bu elbise gerçekten üzerimize dar geliyor’’ dedi. Anayasa’nın bazı konularda ‘’takoz görevi’’ gördüğünü ifade eden Çiçek, Türkiye’nin mevcut Anayasa ile bir çok açmazın içinde olduğunu söyledi. |
27.01.2010 |
Türkiye’nin ilâcı AB reformları |
Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen, ABHaber’e yaptığı açıklamada Türkiye'nin AB yolunda ilerlerken yapacağı kanun değişiklikleriyle radikal düşünceli tüm çevreleri kendiliğinden bertaraf edeceğine inandığını söyledi. Vanhanen, Türkiye’deki son siyasi tartışmaların ilacının AB reformları olduğunu da ima etti. Türkiye’nin ilâcı AB reformları
FİNLANDİYA Başbakanı Matti Vanhanen, Türkiye, AB yolunda ilerlerken yapacağı kanun değişiklikleriyle radikal düşünceli bütün çevreleri kendiliğinden bertaraf edeceğine inandığını söyledi. Vanhanen, Türkiye’deki son siyasî tartışmaların ilacının AB reformları olduğunu söyledi. Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen,ABHaber’e yaptığı açıklamada Türkiye’deki son günlerde gündeme gelen tartışmalarla ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’deki iç siyasi tartışmalara girmek istemediğini ifade eden Finlandiya Başbakan Matti Vanhanen, Türkiye’nin Helsinki (1999) zirvesinde AB üyeliği için aday olması kararı alındığı zaman başlayan sürecin aslında Türkiye’yi AB’ye üye yapmak ve AB içerisine çekmek için alınmış bir karar olduğunu söyledi. Hedeflerinin Türkiye’yi üyelik yolunda demokratik bir ülke olması (modernleşmesi) için gerekli kanun değişikliklerini yapması için destek vermek ve Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunu sağlamak olduğunu belirten Vanhanen, “Böylelikle Türkiye’nin mümkün olduğu kadar daha çok Avrupalı bir Türkiye olmasını amaçlıyoruz. Türkiye TBMM’de yapacağı gerekli kanun değişiklikleriyle daha da modern bir ülke olacaktır. Böylece gerekli yapısal reformlar ile (kanun değişiklikleriyle) radikal düşünceli çevreler kendiliğinden bertaraf olacaktır. Zaten, AB’nin de Türkiye’den beklentisi budur “ diye konuştu. |
27.01.2010 |
Üstad ehl-i sünnet imamı |
Cübbelİ Ahmed Hoca olarak tanınan Ahmed Mahmud Ünlü Hoca, Moral Fm ve Lalegül Fm’de eş zamanlı verilen canlı yayın programında, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ve Risâle-i Nur’la ilgili bazı soruları cevapladı. Daha önce bir TV programında Bediüzzaman Said Nursî ve Risâle-i Nur ile ilgili olarak aktardıklarının yanlış anlaşıldığını, bundan dolayı özür dilediğini ifade eden Cübbeli Ahmed Hoca şöyle konuştu: “İtiraf ediyorum. Okumamıştım ben risâleleri. Şimdi ilgili yerleri okudum ve görüşümü de söylüyorum: Üstad Hazretlerinin görüşlerinde ehl-i sünnete muhalif bir nokta yoktur. Onun sözleri birbirini tefsir ediyor zaten. Üstad, ehl-i sünnet imamıdır. Benim görüşüm ve kararım budur. Risâle-i Nur’u anlamak için dikkatle okumak lâzım. İlimle muhakeme etmek lâzım. Benim bundan önceki sözlerim dikkate alınmasın lüften. Ben bundan evvel başkasının bir yorumunu naklettim sadece. Benim kendi düşüncem değildi o. ‘Tabi bu sefer sen niye başkasının ağzından nakil yaptın...’ denilebilir. Belki orada bir yanlış yaptım ve yanlış anlaşılmaya sebep oldum. Bunun için de özür diliyorum.” Cübbeli Ahmed Hoca, ayrıca canlı yayında Risâle-i Nur’dan ilgili yerleri okuyarak, sözkonusu bahislerin ehl-i sünnet inancına uygunluğunu, hangi kaynaklara dayandığını da ayrıntılarıyla izah etti. Program kaydı sentezhaber.com’dan da dinlenebilecek. |
İSMAİL TEZER 27.01.2010 |
Eğitim ve istihdam birlikte düşünülmeli |
Gazİantep Valisi Süleyman Kamçı, eğitim ve istihdamı birlikte düşünmek ve harekete geçirmek gerektiğini belirtti. Kamçı, Gaziantep İl İstihdam ve Meslekî Eğitim Kurulu toplantısında, çalışma hayatında iki önemli faktörün dengelenerek arz ve talep dengesinin sağlıklı oluşturulmasının, ekonomik ve sosyal refahın bir göstergesi olduğunu söyledi. İş piyasasına nitelikli eleman temini açısından da eğitim ve istihdam ilişkisinin son derece önemli olduğunu ifade eden Kamçı, ‘’Eğitim ve istihdamı birlikte düşünmek ve harekete geçirmek gerekir. Yerel inisiyatif sahibi olarak hepimiz bu konuda daha etkin, daha verimli çalışmak zorundayız.’’ diye konuştu. |
27.01.2010 |
Yollar kapandı, hastalar kar üstü araçlarla taşındı |
Doğu Anadolu Bölgesi’nde kar ve tipi sebebiyle bin 261 köy yolunda ulaşım sağlanamıyor. Alınan bilgiye göre, kar yağışının ardından etkili olan tipi, bölgede ulaşımı olumsuz etkiledi. Kar ve tipi yüzünden Erzurum’da 540, Bingöl’de 218, Muş’ta 200, Tunceli’de 218, Ardahan’da 69 ve Iğdır’da 16 olmak üzere toplam bin 261 köy yolu ulaşıma kapandı. Erzurum’da yolu kar dolayısıyla ulaşıma kapalı olan köylerde durumu ağır olan 10 hasta, İl Özel İdare Genel Sekreterliği tarafından kar üstü araçlarla hastanelere yetiştirildi. Meteoroloji Erzurum Bölge Müdürlüğü'ne göre, bölgede, karın ardından dondurucu soğuk hava etkili olmaya başladı. Yetkilileri, hava sıcaklıklarında 4-5 derecelik bir düşüş olacağının tahmin edildiğini bildirdi. |
27.01.2010 |
Çeçen mültecilere yardım |
İHH ekipleri Fenerbahçe, Ümraniye ve Beykoz mülteci kamplarında yaşayan 121 Çeçen aileye gıda kumanyası, et, un ve sıvı yağ dağıtımında bulundu. Yardım çalışmaları yoğun kar yağışı altında gerçekleştirildi. Rus işgalinden kaçarak Türkiye’ye sığınan Çeçen mülteciler, zor şartlar altında hayata tutunma mücadelesi veriyor. İstanbul’da Fenerbahçe, Ümraniye ve Beykoz mülteci kampında kalan Çeçen aileler, sığınmacı olarak ikamet ediyor. Çalışma hakları olmayan Çeçen mülteciler, dışarıdan gelen yardımlarla ayakta durmaya çalışıyorlar. Deniz kenarına kurulan barakalardan oluşan Fenerbahçe kampı özellikle kışları çok soğuk oluyor. Ümraniye Camii altında kendilerine ayrılan küçük bölümlerde kalan Çeçenler ise, bir gün kendi evlerine yerleşmenin hayaliyle yaşıyor. Beykoz’da ise aynı binada kalan Çeçen aileler, yardım kuruluşlarından ve çevre halkından gelen yardımlarla geçimlerini sağlıyor. Çeçen mültecilere düzenli olarak çeşitli yardımlarda bulunan İHH İnsanî Yardım Vakfı ekipleri; Fenerbahçe, Ümraniye ve Beykoz kampında kalan 121 Çeçen aileye gıda kumanyası, et, un ve sıvı yağ dağıtımında bulundu. |
27.01.2010 |
Soğuk havada zehir soludular |
HABER merkezimize dün öğle saatlerine kadar ulaşan haberlere göre yurt genelinde son 24 saatte 85 kişi sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlendi, 2 kişi vefat etti. Bolu’nun Aktaş Mahallesi Kocabey Sokak Çiftçiler Apartmanı’nda yaşayan Kapaklı ailesinin yakınları, aileden haber alamayınca polise başvurdu. Olay yerine gelen polis ekipleri, Kalpaklı ailesinin kaldığı daireye girdiğinde, 2 yaşındaki Kardelen Kalpaklı ile anneannesi Aysel Göktanır’ın (60) vefat ettiğini belirledi. Melike Kalpaklı (20) ise olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından Bolu Köroğlu Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Melike Kalpaklı’nın hayatî tehlikesinin olduğu öğrenildi. Ağır kış şartlarının yaşandığı Sivas’ta, gece saatlerinden itibaren aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda vatandaş, sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenerek şehirdeki hastanelere kaldırıldı. Özellikle Esentepe, Tuzlugöl, Fatih, Altuntabak, Kardeşler Mahalleleri ile Alibaba Gecekondu Önleme Bölgesindeki tek katlı sobalı evlerden mide bulantısı, kusma gibi şikâyetlerle hastanelere kaldırılan toplam 60 kişi, Sivas Devlet, Numune ile Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama hastanelerinin acil servislerde tedavi altına alındı. Sivas Devlet Hastanesinde 18’i çocuk olmak üzere 38 kişinin, Numune Hastanesinde 17 kişinin, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesine ise 5 kişinin karbonmonoksit gazı zehirlenmesi şikâyetiyle başvurduğunu belirten yetkililer, sağlık durumu iyi olan kişilerin tedavilerinin ardından taburcu edildiğini, diğer vatandaşların ise tedavilerinin sürdüğünü kaydetti. Konya’da İhsan Çiftçi (30), eşi Esma (24) ve 5 yaşındaki oğlu Mustafa Çiftçisobadan sızan gazdan zehirlendi. Ambulansla Konya Numune Hastanesine kaldırılan 3 kişinin sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi. Kayseri’de ömür sobasından karbonmonoksit gazı sızması sonucu zehirlenenen 6 kişi Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alındı. Eskişehir’de 3 kişinin kömür sobasından sızan karbonmonoksit gazından zehirlendikleri tesbit edildi. 3 kişi tedavi altına alındı. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde Çiftçi ailesinden 6 kişi sobadan sızan karbonmonoksit gazından etkilendi. Yakınları tarafından Şemdinli Devlet Hastanesine kaldırılan aile fertlerinin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. Batman’da Akgün ailesinin aynı odada yatan 4 ferdi, gece etkili olan rüzgârın etkisiyle sobadan sızan gazdan zehirlendi. Tedavi altına alınan 4 kardeşin durumlarının iyiye gittiği öğrenildi. Bursa’da da 2 kişi sobadan sızan gazdan zehirlendi. Yakınları tarafından hastaneye kaldırılan 2 kişinin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. |
27.01.2010 |
3 kişinin cenazesi, toprağa verildi |
KOCAELİ’NİN Gölcük ilçesinde sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenen 3 kişinin cenazesi, toprağa verildi. Zehirlenerek vefat eden Zahide Çepnioğlu ve kızı Rabia Çepnioğlu ile Zümrüt Pustu için, Şehitler Mahallesi’ndeki Kocatepe Camii’nde tören düzenlendi. Burada ikindi vakti kılınan namazın ardından cenazeler, 17 Ağustos Mezarlığı’nda toprağa verildi. |
27.01.2010 |
Yaban hayvanları için yem bırakılacak |
YURDUN büyük bölümünü etkisi altına alan ağır kış şartları dolayısıyla Erzurum, Bursa, Edirne ve Kırklareli’nde, sokakta zor durumdaki hayvanlar barınaklarda bakım altına alınırken, yaban hayvanları için de yem bırakılıyor. Erzurum Çevre ve Orman Müdürü Muammer Toraman, son iki günde etkisini gösteren yoğun kar yağışının ardından, yaban hayvanlarının beslenmelerine yönelik çalışmalara ağırlık verdiklerini açıklayarak, belirlenen bazı bölgelere yem ve et bırakacaklarını söyledi. Şu anda bölgede yem ve et bırakılacak yerleri belirlemeye çalıştıklarını, bunun için avcılar ve bazı sivil toplum örgütlerinden görüş aldıklarını ifade eden Toraman, şöyle konuştu: ’’Yaban hayvanlarının, kış aylarında yaşamlarını sağlayacak kadar doğaya yem ve et bırakacağız. Bunun için hazırlık çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Geçmiş yıllarda da benzer çalışmalar yapıyorduk. Amacımız bölgemizdeki yaban hayvan popülasyonunun devamına katkı sağlamak.’’ Toraman, kanatlı ve tırnaklı hayvanlara yönelik çalışma yapılacağını belirterek, yapılan uygulamanın belli sürelerle tekrar edileceğini ifade etti. Bu arada, Erzurum Büyükşehir Belediyesi ekipleri de şehir merkezinde özellikle kuşlara yönelik yemleme çalışması yapacak. Kırklareli Çevre ve Orman Müdürü Fikri Erbaş, şehirde karla birlikte hava sıcaklığının eksi 11 dereceye düşmesiyle yem bulmakta güçlük çeken yaban hayvanları için tabiata 750 kilogram buğday atıldığını belirtti. |
27.01.2010 |
Terk edilen bebekler anneye teslim edildi |
KIRŞEHİR’DE geçen hafta Ankara-Kayseri kara yolunun kenarında bir battaniyeye sarılı olarak bırakılan ikiz bebekler, Sosyal Hizmetler uzmanının yaptığı görüşme sonucu anneleri Pınar A’ya verildi. Eşi Fikret A. ile olan ailevi sorunları sebebiyle ikiz kız bebekleri Nur Senem ve Nur Sinem’i bir battaniyeye sarıp bir sepetin içine koyarak Kayseri-Ankara kara yolundaki Aşıkpaşa Türbesi yakınına bırakan anne Pınar A. dün Kırşehir’e geldi. Kırşehir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne gelen uzmanlar, anne Pınar A. ile görüşme yaptı. Görüşmede anne Pınar A. pişmanlık duyduğunu, çocuklarına bir daha asla bırakmayacağını söyledi. Yapılan görüşme sonunda Kırşehir Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesinde Perşembe gününden bu yana tutulan ve tedavileri tamamlanan ikiz bebekler anne Pınar A’ya teslim edildi. Kırşehir Valiliğinin maddî durumları iyi olmayan ai-leye kalacağı bir ev tutulduğunu ve söz konusu aileye gerekli yardımların yapılacağını açıkladı. |
27.01.2010 |
Cezaevine esrarla girerken yakalandı |
KONYA’DA iki yaşındaki bebeğiyle birlikte cezaevinde bulunan oğlunu ziyarete giden kadının üzerinde esrar ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, Gülcan S. (40), 2 yaşındaki bebeği A.S. ile birlikte merkez Karatay ilçesindeki E Tipi Kapalı Cezaevi’nde yağma suçundan tutuklu bulunan 17 yaşındaki oğlu İ. S’yi ziyarete gitti. Cezaevi girişinde yapılan kontrolde Gülcan S’nin üzerinde bir miktar esrar bulundu. Polise teslim edilen Gülcan S, kucağında bebeğiyle Konya Numune Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirildi. Kimseye esrar taşımadığını belirten Gülcan S, kendisinin kullanıcı olduğunu iddia etti. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. |
27.01.2010 |
65 aile hekimine ihtar çekildi |
DENİZLİ İl Sağlık Müdürü Dr. Erdoğan Taş, Denizli'de aile hekimliği uygulamasının başladığı 2006’dan bugüne kadar, gelen şikâyetler sebebiyle 65 aile hekimine ihtar çe-kildiğini belirterek, 13’nün ise sözleşmelerini feshettiklerini açıkladı. Taş, Denizli’nin aile hekimliğinde pilot il olarak başlanan ilk şehirlerden birisi olduğuna dikkat çekerek, Sağlık Bakanlığının büyük önem verdiği uygulamayla ilgili şikâyetleri önemsediklerini vurguladı. Şikâyetlerde ağırlığın ‘’hekimlerin görev yaptığı bölgede oturmaması’’ olduğunu belirten Dr. Taş, bu sebeple 13'ünün sözleşmesinin feshedildiğini bildirdi. Türkiye’de ilk aile hekimi sözleşmesini fesheden ilin Denizli olduğunu söyleyen Dr. Erdoğan Taş, "262 aile hekimimiz var. 97’si aile sağlığı merkezimizde hizmet veriyor’’ dedi. |
27.01.2010 |
Obezİteye vergİ frenİ |
Kocaelİ Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Hatun, ABD’de şekerli içeceklerden alınan vergiye dikkat çekerek, ‘’Şişmanlığın giderek önem kazandığı bizim gibi ülkelerin de tartışmayı yakından izlemesi ve gerekli girişimleri başlatması gerekiyor’’ dedi. Hatun, dünya genelinde her geçen gün obezite oranının arttığını ve bundan en çok çocukların etkilendiğini söyledi. ABD’de son 20 yılda şişmanlık sıklığının yüzde 100 arttığını, şişmanlığın yoksul ülkelere ‘’ihraç’’ edildiğini ve dünya nüfusunun büyük bölümünün ‘’obezite pandemisi’’ riski taşıdığını öne süren Hatun, fazla kalori ve yağ içeren besinlerin, daha ucuz olduğunu ve bunun şişmanlığı yoksul hastalığı haline getirdiğini belirtti. Hatun, dünyada 1 milyardan fazla kişinin şişman veya fazla kilolu olduğunu, son 30 yılda fazla kilolu çocuk sayısının 3 kat arttığını ifade etti. Hatun, ‘’Dünyada 5 yaş altındaki 20 milyon çocuğun fazla kilolu veya şişman olduğu tahmin edilmektedir’’ diye konuştu. Kızarmış patates, kola çeşitleri, dondurma, patlamış mısır, hamburger gibi beslenme alışkanlığının çocuk menülerini ‘’istila ettiğini’’ dile getiren Hatun, çocukların günlük hayatta çok az yürümesinin de obezitenin gelişmesinde önemli bir etken olduğunu söyledi. Hatun, ‘’abur cubur’’ gıdaların içindeki şeker, tuz, yağ üçlüsünün ‘’opioid’’ olarak bilinen ‘’haz’’ sinyali ileticilerini hızla uyardığını belirterek, şöyle devam etti: ‘’Besin endüstrisi de stratejisini bu bilgi üzerine kurmakta ve bağımlılık manipülasyonu için en önemli hedef grup olarak çocuklar seçilmektedir. Şu anda ABD’de 33 eyalette şekerli içeceklere ortalama yüzde 5,2 oranında vergi uyguluyor, ama bu oran şekerli içecek tüketimini caydırıcı olmaktan uzak görünüyor. Bilim adamları, her 30 mililitre şeker eklenmiş içecek için 1 cent ek vergi konmasını öneriyorlar ve bu şekilde ABD ilk yılda 20 milyar dolar para birikeceğini ve bunun da çocuk beslenmesi, obezitenin önlenmesi ve sağlık güvencesi olmayanlara destek için kullanılabileceği üzerinde duruyorlar. ABD Başkanı Obama da şekerli içecek fiyatlarında yüzde 15-20 oranında artışa sebep olacak bu teklifi ‘düşünmeye değer’ bulduğunu açıkladı. Prof. Dr. Şükrü Hatun, kolalı içeceklere artı vergi uygulamasını Romanya’nın da gündemine aldığını bildirdi. |
27.01.2010 |
Narenciyeye pervaneli koruma |
Çukurova yöresinde dün geceden itibaren etkili olan soğuk havaya karşı çiftçiler aldıkları çeşitli tedbirlerle ürünlerini korumaya çalışıyor. Yurt genelinde etkili olan soğuk hava önceki geceden itibaren Doğu Akdeniz’de de kendini hissettirmeye başladı. Ceyhan Ziraat Odası Başkanı Yavuz Tezcan, Adana ve çevresinde çiftçilerin en önemli geçim kaynaklarından birini narenciyenin oluşturduğunu belirtti. Çiftçilerin en önemli gelir kapısı olan narenciyeyi don olayına karşı koruma konusunda geçmiş yıllara göre bilinçlendiğini anlatan Tezcan, şöyle devam etti: ‘’Artık çiftçiler dona karşı klâsik yöntemlerle mücadele etmiyor. Geçtiğimiz yıllarda bahçelere kurulmaya başlanan rüzgâr pervanelerinin sayıları her geçen gün arttı. Havaların soğumaya başlamasıyla da bu pervaneler çalıştırılmaya başlandı. Pervaneler soğuk havanın bahçe tabanında kalmasını engelleyerek, hava sirkülasyonu yaratıyor. Ürünler bu sayede dona karşı korunuyor.’’ |
27.01.2010 |
Güneş ışınlarıyla sudaki hidrojeni ayrıştırıp, enerji üretecekler |
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Hidrojen Teknolojileri Araştırma ve Uyulama Merkezi (HİTEM), Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak ve dünya bilimine ışık tutacak ‘’Güneş enerjisinden hidrojen sentezi için fotokatalitik yolla suyun ayrıştırılması’’ projesi başlattı. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Hidrojen Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nuri Özek, güneş ışınlarının yardımıyla suyun içindeki hidrojen ve oksijeni ayrıştırarak, iki farklı depolama yapacaklarını ve hidrojenden enerji üretimini sağlamaya çalışacaklarını bildirdi. Sudan hidrojen üretimini, laboratuvar ortamında üretilecek fotokatalitik hücreler (reaksiyonu sağlayan levha) ile gerçekleştireceklerini vurgulayan Özek, "Üretilen hidrojen, istenirse daha sonra kullanılmak üzere özel tanklarda saklanabilir ve ihtiyaç olduğunda yakıt hücresi sisteminde depolanan hidrojen kullanılabilir.’’ diye konuştu. Buradan çıkacak sonucun dünya bilimine ışık tutacağını vurgulayan Özek, hidrojen enerjisinin her alanda kullanılmasının ülkenin dışa bağımlılığından kurtaracağına da işaret etti.
TÜRKİYE'DE HİDROJEN TANKLARI ÜRETİLDİ
Sanayİ ve Ticaret Bakanlığının teşvikiyle Bahçeşehir Üniversitesi liderliğinde yürütülen ‘’Santez-123’’ projesi kapsamında Türkiye’de ilk defa yüksek basınca dayanıklı kompozit hidrojen tankları üretildi. Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, 2007 yılının Eylül ayında başlayan ‘’Yüksek Basınca Dayanıklı Kompozit Hidrojen Tanklarının Üretimi Projesi Santez-123’’, önümüzdeki ay sonuçlanacak. Özellikle yeni nesil araçlarda kullanılan hibrit teknolojisi, hidrojen ve elektrik enerjisinin kullanımına dayanıyor, dolayısıyla hidrojen tankları bu araçlarda standart olarak kullanılıyor. Yurt dışından 900 dolara ithal edilen tankların fiyatı projenin hayata geçmesiyle 150 dolar olacak. |
27.01.2010 |
Şemsiye altında mangalla ısınma |
ŞanlIurfa’nIn Siverek ilçesinde son günlerde yaşanan soğuk havalardan korunmak ve ısınmak için vatandaşlar farklı ısınma yöntemleri kullanıyorlar. İlçede soğuk havalardan korunmaya çalışan bazı vatandaşların yazın güneşten korunmak için kullanılan güneş şemsiyesinin kullanması dikkat çekti. Vatandaşlar çiseleyen yağmurdan korunmak için güneş şemsiyesinden faydalanırken, ısınmak için eski odun kömürü mangalıyla ısınmaya çalışıyorlar. |
27.01.2010 |
Picasso’yu yırttı! |
New York Modern Sanatlar Müzesini’nin ziyaretçilerinden biri, Pablo Picasso’nun ‘Actor’ tablosunun üzerine düşerek, eserin yırtılmasına sebep oldu. İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, New York Modern Sanatlar Müzesini (MOMA) ziyaret eden bir kişi, dengesini kaybederek İspanyol ressam Pablo Picasso’nun 1905 yılında çizdiği ‘Actor’ tablosunun üzerine düştü. Eserin sağ köşesinde yaklaşık 15 santimetre uzunluğunda bir yırtık oluştu. Yetkililer, Cuma günü meydana gelen olayda, bir cambazın tasvir edildiği eserin “odak noktası”nın zarar görmediğini söyledi. Müzede Picasso’ya ait yaklaşık 250 eser sergileniyor. |
27.01.2010 |
‘Avatar’ın adı Çin’de bir dağa verildi |
Çİn’İn güneyindeki Hunan eyaletinin Cangciacie şehrinde bir dağa, uçan dağları ve üç boyutlu animasyonlarıyla dünyada izlenme rekorları kıran “Avatar” filminin ismi verildi. “Avatar”ın ulaştığı şöhreti paraya çevirmek isteyen eyalet yönetimi, resmî internet sayfalarında, Cangciacie’deki “Güneyin Gökyüzü Sütunu” adlı dağın adının “Avatar Hallelujah Dağı” olarak değiştirildiğini duyurdu. “Pandora uzak, ancak Cangciacie yakın” ifadesinin kullanıldığı resmi internet sitesinde, “Avatar’daki Hallelujah Dağları’nı görmeye ve gerçek Pandora’yı keşfetmeye hoş geldiniz” ibareleri yer alıyor. |
27.01.2010 |
Yangın merdiveniniz sırt çantanızda |
Bursa’da faaliyet gösteren bir firma tarafından üretilen, portatif yangın merdiveni ‘’Tak&İn’’, yangın ve deprem gibi afetlerde mahsur kalan insanların binalardan kolaylıkla çıkışlarını sağlıyor. Yangın anında ucundaki pençe görevi gören kancalarla dışarıdan yardım gerektirmeden, pencere veya balkon kenarlarına takılarak kolayca aşağıya sarkıtılan merdiven, tasarımı sayesinde vatandaşlara güvenli bir iniş sağlıyor. ‘’Tak&İn’’i üreten firmanın Müdürü Ahmet Bakırcı, kendisi gibi makine mühendisi olan babasıyla birlikte icat ettikleri merdivenin uluslar arası patentini aldıklarını söyledi. Bursa iftaiyesinin ürünü çok beğendiğini ve bazı itfaiyelere de göndediklerini dile getiren Bakırcı, merdivenin yurt dışından da talep görmeye başladığını, bazı Avrupa ülkelerinin yanı sıra İran ve özellikle İsrail’den yoğun ilgi gördüklerini bildirdi. |
27.01.2010 |