23 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

AB savsaklandı

ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sıtkı Şükürer, 50 yıllık geçmişe genel olarak bakıldığında, iç sorunların da etkisiyle, ülke yönetimindeki iktidarların çoğunlukla AB’ye üyelik konusunda yeterince atak ve girişimci bir ruhla davranamadıklarını, fırsatları değerlendiremediklerini söyleyerek, “Reformlar, nedense hep son dakikalarda yapılmıştır’’ dedi.

Hükümetler AB’yi savsakladı

EGE Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sıtkı Şükürer, ‘’AB istediği için değil, kendimiz, insanımız için yapılması gerektiği söylenen reformlar nedense hep son dakikalarda yapılmıştır’’ dedi. ESİAD Avrupa Birliği Bilgi Merkezi’nin faaliyetleri çerçevesinde Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından hazırlanan ‘’Basında TürkiyeAB İlişkilerinin 50. yılı’’ konulu sergi, Fransız Kültür Merkezi’nde açıldı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin gazete sayfalarında anlatıldığı serginin açılışında konuşan Sıtkı Şükürer, Türkiye’nin 31 Temmuz 1959 tarihinde Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Yunanistan’ın ardından ilk başvuruyu yaptığını, aradan geçen 50 yıllık süreçte inişler ve çıkışlar yaşandığını söyledi. ESİAD’ın, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği için çaba gösteren bir sivil toplum kuruluşu olduğunu, gelişmeleri soğukkanlı ve uluslararası ilişkilerin geçerli kuralları çerçevesinde görmeye çalıştıklarını, ülke çıkarlarını korumada ince hesapları iyi yapmaya çalıştıklarını belirten Şükürer, şöyle konuştu: ‘’Bize göre 50 yıllık süreçte AB tarafındaki en büyük sorun, Türkiye’yi bir AB üyesi olarak görmekteki tereddütün yıllar boyunca, artık bu konunun tartışılmaması gereken bugünkü konumumuzda dahi zihinleri meşgul ediyor olmasıdır. 25 Mart 2007’de Berlin’de yapılan AB’yi kuran Roma Anlaşması’nın 50. yıl kutlamalarına aday ülke Türkiye’nin davet edilmemesi ya da son günlerde Sırbistan, Makedonya ve Karadağ vatandaşlarına tanınan vize muafiyetinin Türk vatandaşlarından esirgenmesi gibi AB’ye yakıştıramadığımız tavırların arkasında hep bu çözülmeyen tereddütün yattığı açıktır. 50 yıllık geçmişe genel olarak baktığımızda, iç sorunların da etkisiyle, ülke yönetimindeki iktidarların çoğunlukla AB’ye üyelik konusunda yeterince atak ve girişimci bir ruhla davranamadıklarını, fırsatları değerlendiremediklerini söyleyebiliriz. AB istediği için değil, kendimiz, insanımız için yapılması gerektiği söylenen reformlar, nedense hep son dakikalarda yapılmıştır.’’

TÜRKİYE, ÖZLÜ REFORMLAR YAPMAK ZORUNDA

AB Dönem Başkanlığı görevi yıl sonunda sona erecek İsveç’in Dışişleri Bakanı Carl Bildt, “Türkiye, özlü reformlar yapmak zorunda, ama biz de stratejik ve siyasi liderliği olan bir vizyona sahip olmalıyız. Ben iyimserim” dedi. Bildt, İspanyol El Pais gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin AB üyeliğine destek verdiklerini belirterek, Türkiye ve Müslümanlarla ilgili Avrupa’da mevcut olan “korku ve hayallerin ortadan kaldırılması gerektiğini” söyledi. “Türkiye’ye kapılar kapanırsa Avrupa’da Müslümanların olmayacağını düşünmek büyük hata” diyen Bildt, şunları belirtti: “Müslüman kültürünün mirasıyla birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Geçmişten gelen ulusal klişeleri ve diğer önyargıları AB’nin aşabileceğini göstermek zorundayız. Müslümanlar hakkındaki önyargıları aşmak ve onlara el uzatmak AB’nin geleceği için çok önemli.”

23.12.2009


 

Bir intihar daha

Ezine Jandarma Bölük Komutanı Üsteğmen Galip Önder intihar etti. İlçede bir yıl önce göreve başlayan Üsteğmen Önder’in, dün saat 08.00 civarında, tabancasıyla makamında kendisini vurduğu bildirildi. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Ezine Kaymakamı Cengiz Karabulut, “İntihar nedeniyle ilgili henüz kesin bir bilgi yok. Biz de şoke olduk” dedi.

Bir asker daha intihar etti

Çanakkale’nİn Ezine ilçesi İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen Önder Galip, makamında intihar etti. Edinilen bilgiye göre, sabah İlçe Jandarma Komutanlığına gelen Galip, makamına geçerek kapısını kapattı. Henüz belirlenemeyen bir sebeple beylik tabancasıyla başına ateş eden Galip, olay yerinde öldü. Silâh sesini duyan ve odaya giren diğer askeri personel, Galip’in cesediyle karşılaştı. Durumun ilgililere bildirilmesinin ardından, Cumhuriyet Savcısı olay yerine gelerek inceleme yaptı. Galip’in evli ve 2 çocuk babası olduğu öğrenildi.

23.12.2009


 

Bombalarla yapamadı, ambargoyla yapıyor

İHH’nın Gazze’ye uygulanan ambargoyu delmek amacıyla “Filistin’e yol açık” sloganıyla düzenlediği yardım konvoyu yoluna devam ediyor. Konvoya katılanlardan İngiliz eğitim uzmanı Jachie Alsauil, muhabirimiz Mustafa Gökmen’e, “İsrail bomba ile öldüremediği insanları ambargo ile öldürmeye çalışıyor” dedi.

Bombalarla yapamadı, ambargolarla yapıyor

İngiltere vatandaşı Eğitim uzmanı Jachie Alsauil, İsrail’in bomba ile öldüremediği insanları ambargo ile öldürmeye çalıştığını söyledi.

Filistin halkına destek olmak üzere İngiltere’den yola çıkan “Filistin’e Yol Açık” Gazze yolculuğunu sürdürüyor. Şam’daki Sahara Otelde iki gece konaklayan konvoydakilerden İngiliz eğitim uzmanı Jachie Alsail, Yeni Asya’ya konuştu. Kendisini orta yaşlı bir bayan olarak tanımlıyan Alsail, seyahati süresince uğradığı ülkeler içinde en fazla Türkiye’den etkilendiğini söyledi. Gazze’nin kendileri için önemli olduğunu belirten Jachie Alsail, şunları kaydetti:

“Çünkü oradaki insanlar yardıma muhtaç. Ordaki insanlar bombaların altında günlerce hayatta kalma mücadelesi verdiler. Çok büyük bir felaket yaşadılar. Şimdi de ambargo sebebiyle sıkıntı çekiyorlar. İsrail, bomba ile öldüremediği insanları ambargo ile öldürmeye çalışıyor. Bu haksızlığa dikkat çekmek için İngiltere’den yola çıktık. Başaracağımızı umuyorum.”

Jachie Alsail, kendi ülkesi de dahil dünyanın güçlü ülkelerinin bu drama seyirci kaldığını kaydederek, kan ve gözyaşı ile dünyaya hakim olma çabalarının insanlık için felaketten başka bir şey getirmediğine dikkat çekti.

“FİLİSTİN’E YOL AÇIK” KONVOYU ŞAM’DA GÖVDE GÖSTERİSİ YAPTI

Filistin halkına destek olmak üzere İngiltere’den yola çıkan ve hafta sonu Suriye’nin başkenti Şam’a ulaşan “Filistin’e Yol Açık” konvoyu Şam’da gövde gösterisi yaptı. Şam yakınlarındaki El Sahara Otelinde konaklayan konvoy için “Hoş geldiniz” gecesi düzenlendi. Hamas’ın Şam’da bulunan Siyasi Büro Şefi Halid Meşal’in yardımcısı Musa Ebu Marzuk ile çok sayıda Suriyeli ve Filistinlinin katıldığı gecede Türkiye bayrakları da dikkat çekti. Gecede konuşan Ebu Marzuk, “İnşallah bir gün özgürce Gazze’ye ve Kudüs’e gireceğiz” dedi. Konuşması sık sık sloganlarla kesilen Ebu Marzuk, “Baskıyı ve zulmü göze alarak bize yardım etmeye geldiniz. Siz ey büyük insanlar! Onlarca sınırı geçtiniz. İsrail’in verdiği zararlara karşılık siz, ümidi ve inancı taşıyorsunuz” ifadesini kullandı.

İHH Başkanı Bülent Yıldırım da konuşmasında, konvoyun İngiltere’den yola çıktığını hatırlatarak, “Tek hedefimiz Gazze’ye girmek ve ambargoyu delmek. Tüm İslam ülkelerinin desteğini arkamıza almış durumdayız. İnşallah Mısır, bu duyarlılığı görerek Refah sınır kapısını konvoyumuza açacaktır” dedi.

Öte yandan konvoy organizatörlerinden İngiliz parlamenter George Galloway, otelde düzenlediği basın toplantısında, “Biz Avrupalılar olarak, Gazze’ye daha fazla destek olabiliriz. Ancak Gazze’yi özgürleştirecek olanlar Araplardır” diye konuştu.

Rachel’in kutsal dâvâsı Filistin için çok önemli

Konvoydakİ arkadaşlara tarafından Filistin uğruna 2003’te İsrail tarafından hunharca öldürülen ABD’li barış gönüllüsü Rachel Corrie, benzetilen İrlandalı Aktivist Gazeteci Cveeva (Caoimhe) Butterly, Rachel’in kutsal davasının Filistin için çok önemli olduğunu söyledi. Onun sayesinde bu davanın bir yerlere geldiğini belirten Butterly, “Onun sayesinde dünya duydu ve anladı orada yaşanan gerçekleri. Biz onu önemsiyoruz, hayırla yad ediyoruz” dedi.

İrlanda’da doğduğunu ancak Afrika asıllı olduğunu düşündğünü ifade eden fakat Butterly, şuları söyledi: “Aktivistim, insan hakları mücadelesi veriyorum. Özellikle 7-8 yıldır Filistin meselesi ile ilgileniyorum. Filistin meselesi ile ilgilenmek benim için şereftir. Bu kutsal bir sorun. Avrupa devletleri, hükümetleri bu konuya ilgisiz. Ama zaten halk ile hükümetler arasında daima fark var. Bazı şeyler hükümetlerin elinde değil ve bazı şeyleri halka söylemiyorlar. Tabi biz ilgileneceğiz, bu tür konulara ilgi göstereceğiz ki hükümetlerimiz de ona göre meseleyle ilgilensinler. Sonuçta bu sorun stratejik bir sorun değil.”

İrlandalı Gazeteci Butterly, Türkiye’yi çok sevdiğini belirterek, Türkiye’deki ilgi alaka karşısında gözyaşlarını tutamadığını kaydetti. Butterly, “Tüylerim diken diken oldu. Türk halkı çok duyarlı. Onlar, her zaman Filistin’in yanında. Hepsi mücahit, hepsi mücadeleci. Başbakan Tayyip Erdoğan da bu konu ile ilgili. Ona da teşekkür ediyoruz. 5 yıldır ben Gazze’de yaşıyorum. Zaman zaman oradayım. Ambulans şoförlüğü yapıyorum orada. İsrail son saldırıda 16 gazeteciyi şehit etti. Biz de her zaman tehlike içindeyiz ama umursamıyoruz. Dünyanın ilgisini bu zulme çevirebilirsek memnun oluruz” diye konuştu.

MUSTAFA GÖKMEN

23.12.2009


 

Eski DTP’liler Mahmur’da

KapatIlan Demokratik Toplum Partisi’nin milletvekillerinden oluşan bir heyet, boşlatılması ile gündeme gelen Mahmur Kampında inceleme yapmak üzere Türkiye sınırdan Irak’a giriş yaptı.

DTP eski milletvekilleri Sevahir Bayındır, İbrahim Binici, Özdal Üçer, DTP eski MYK Üyesi Hatice Çoban, Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal ve Uludere Belediye Başkanı Şükran Sincar’dan oluşan heyet, sabah saatlerinde Habur Sınır Kapısı’nda geçip Mahmur’a doğru yola çıktı. Heyetin 2 günlük ziyareti sırasında kamp sakinlerini dinleyerek isteklerini ve Türkiye’ye gelmeleri halinde beklentilerini bir rapor haline getirip kamuyu ile paylaşacak. Mahmur Kampı’nda halen Türkiye’den gelmiş 12 bin kişi yaşıyor. Bunların arasında yaklaşık 6 bin kişinin ise Türkiye nüfus cüzdanı bulunmuyor.

23.12.2009


 

55 kaçak yakalandı

Kayserİ ve İzmir’de, yurda kaçak yollardan girdiği tespit edilen yabancu uyruklu 55 kişi yakalandı.

Alınan bilgiye göre, jandarma ekipleri Kayseri-Malatya kara yolu 80. kilometrede Pınarbaşı ilçesi yakınlarında yaptıkları kontrolde, Diyarbakır’dan İstanbul’a gitmekte olan Eyüp Şahin yönetimindeki 34 DBE 21 plakalı yolcu otobüsünde, yurda kaçak olarak girdikleri belirlenen Pakistan uyruklu 11 kişiyi yakaladı. Bir ihbarı değerlendiren polis ekipleri, İzmir’in Konak ilçesi Oğuzlar Mahallesinde park halindeki 35 AJ 3038 plakalı kamyonun kasasında, yırda yasadışı yollardan girdiği belirlenen Filistin, Somali ve Irak uyruklu 44 kişi yakaladı.

23.12.2009


 

Suriye ile bir kapı daha açıldı

KİLİS Çobanbey Demiryolu Sınır Kapısı, Türkiye ve Suriye ulaştırma bakanlarının katılımıyla açıldı.

Türkiye-Suriye Çobanbey Demiryolu Sınır Kapısı’nın açılış programına Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Suriye Ulaştırma Bakanı Yarob Süleyman Badr katıldı. Bakan Yıldırım, açılış programında yaptığı konuşmada, iki ülke arasındaki birlik, beraberliğe dikkat çekti. Bakan Yıldırım, “Türkiye’nin komşu ülkelerle 2009 km sınırı var. Sınırların en uzunu 870 km ile Suriye sınırıdır. Suriye ile Türkiye’nin, gerek hükümetler olarak gerek halk olarak tarihten gelen kültürden gelen ortak medeniyet mirasından gelen hukuku, sınırla ölçülemeyecek zenginliktedir, derinliktedir. Bunun için üçüncü demiryolu sınır kapısını Kilis Çobanbey’de açıyoruz.” dedi.

23.12.2009


 

Bulanık’ta “gizlilik” kararı

Muş Cumhuriyet Başsavcısı Feridun Süzer, 16 Aralıkta Bulanık ilçesinde yaşanan olaylarla ilgili yürütülen soruşturmanın daha sağlıklı yapılması için gizlilik kararı alındığını söyledi.

Süzer, makamında basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Bulanık’ta meydana gelen olaylarla ilgili Bulanık Cumhuriyet Savcılığı tarafından sürdürülen soruşturmada gizlilik kararı alındığını belirtti. Başsavcı Süzer, artık olayla ilgili açıklama yapanlar hakkında soruşturma açılacağını bildirdi. Soruşturmanın amacının tehlikeye düşürülmemesi için gizlilik kararı alındığına dikkati çeken Başsavcı Süzer, şunları kaydetti: ‘’Soruşturmanın daha sağlıklı yapılması için gizlilik kararı alındı. Kimseden bir şey saklanmıyor. Aksine soruşturmanın salahiyeti için gizlilik kararı alınmıştır. Soruşturmayı Bulanık Cumhuriyet Savcılığı yürütmekte. Olayın aydınlatılması için gece gündüz çalışılıyor. Artık bütün gelişmeler, soruşturma dosyası kapsamında gizlilik içerisinde değerlendirilmeli. Soruşturmayla ilgili hiçbir açıklamanın yapılmaması gerekiyor. Hukuken ne yapılması gerekiyorsa onlar yapılır. Kimsenin kimseden asla bir şey kaçırdığı, sakladığı yok. Bilakis bir şeyler gizlenmesin, saklanmasın. Hukuken kim sorumluysa cezalandırılsın diye arkadaşlarımız hassas bir şekilde yapmaları gerekeni yapıyorlar. Bizim hukukçu olarak amacımız, bir an önce adaletin gerçekleşmesidir.’’

23.12.2009


 

‘Sır ölümlere Meclis el atmalı’

Son dönemlerde TSK’da görev yapmış subaylar başta olmak üzere peş peşe gelen ölümler, Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu Başkanvekili Emekli Yarbay Tevfik Diker’in dikkatini çekti.

TBMM’nin yaşanan sır ölümlere al atmasını isteyen Diker, bu amaçla bir an önce Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerektiğini kaydetti. Türkiye, son bir yıl içinde çok sayıda ‘sır ölümler’ yaşandı. TSK, ASELSAN ve Emniyet’teki bu ölümler, kayıtlara intihar olarak geçse de kamuoyunda çeşitli şüpheler giderilmiş değil. Eski Manisa Milletvekili Tevfik Diker de yaşanan ölümleri şüpheli buluyor. Diker, “Sır ölümlerin bir kısmı intihar diye geçiştiriliyor. Sır ölümlerle hayatını kaybedenledin kimlik ve geçmiş icraatlarına bakıldığında çok önemli işler yaptıklarını ve çok şey bildiklerini görüyoruz. Nitekim en son intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar ve Deniz Albay Bergütay Varımlı gibi...” dedi. Diker, ölümlerle ilgili Genelkurmay’ın bir açıklama yapmadığını, bunun ise bu yöndeki şüpheleri artırdığını söyledi. Diker, ölen TSK mensuplarının Ergenekon davası kapsamında ismi geçenler arasında görüldüğüne dikkat çekti. Diker, ölümlerle ilgili kamuoyunda oluşan şüphelerin ortadan kaldırılması için TBMM’nin harekete geçmesini istedi. Bu kapsamda bir Meclis Araştırma Komisyonu’nun kurulması gerektiğine işarete eden Diker, “Bu nedenle sır ölümlere faili meçhul cinayet gibi bakılmak zorunda kalınmaktadır. Faili meçhuller devletin ayıbıdır. Son iki yılda TSK’da ve diğer kurumlarda meydana gelen sır ölümleri araştırmak ve kamuoyuna doyurucu bir açıklama yapmak için TBMM Araştırma Komisyonu kurulması gerekir. Komisyonun kurulması için 20 milletvekilinin bir araştırma önergesi vermesini ve önergenin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesini bekliyorum” dedi.

23.12.2009


 

“Suikast girişimi’’ vahim bir durum

AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a ‘’suikast girişimi’’ iddiasına ilişkin olarak, ‘’Böyle bir olay vahim bir durumdur’’ dedi.

Bozdağ, MYK toplantısı için AKP Genel Merkezi’ne gelişinde gazetecilerin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik ‘’suikast girişimi’’ iddiaları ile ilgili sorularını cevapladı. Konuyla ilgili gerekli incelemelerin yapıldığını belirten Bozdağ, gerçeğin ise adli soruşturma sonucunda ortaya çıkacağını söyledi. Bekir Bozdağ, ‘’Biz de gerçeğin ortaya çıkmasını bekliyoruz’’ dedi. Bir gazetecinin ‘’Bu planlanmış profesyonel bir suikast olabilir mi?’’ sorusuna ise Bozdağ, şu cevabı verdi: ‘’Bu iddiaları araştırmak Cumhuriyet Savcılarının görevi ve bununla ilgili araştırmalar yapıldıktan sonra hepimiz bu işin gerçeği nedir, maddi gerçeği ne değildir, o zaman öğreneceğiz. Şu aşamada sizden fazla bir şey bildiğimi söyleyemem. Ama durum vahim bir durumdur. Bu durumun araştırılması, maddî gerçeğin ortaya çıkarılması ve ilgililer kimse veya failleri kimlerse onlarla ilgili gerekli işlemlerin yapılması zaten gereklidir.’’ AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç ise aynı yöndeki soruya şu cevabı verdi: ‘’Konunun detaylarına çok vakıf değiliz. Hukuk devletinde yaşıyoruz. Yargı, kurumlar gereken incelemeyi, soruşturmayı mutlak surette yapacaktır. Konu tüm detayları ile ortaya çıktığı zaman herkesi doğru bilgilendirme imkânı olacaktır. Hukuk devleti çalışıyor. Türkiye, demokrasisine, hukukuna, hukukun üstünlüğüne mutlaka sahip çıkacaktır.’’

23.12.2009


 

Ahmet Türk hakkında soruşturma

ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı, kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk hakkında, geçen hafta Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile kapatılan DTP’nin Parti Meclisi üyelerinin katılımıyla düzenlenen toplantının ardından yaptığı açıklamalar sebebiyle soruşturma başlattı.

Alınan bilgiye göre, Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından başlatılan soruşturma, TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen ‘’suçu ve suçluyu övme’’ ile 216. maddesinde yer verilen ‘’halkı kin ve düşmanlığa tahrik’’ suçları kapsamında yürütülecek. Soruşturma çerçevesinde, ilgili güvenlik birimlerinden istenen görüntü ve ses kayıtları incelenecek. BDP ile kapatılan DTP’nin Parti Meclisi üyelerinin katılımıyla geçen hafta düzenlenen toplantının ardından açıklamalarda bulunan Türk, konuşmasında, ‘’Türkiye’deki demokratik güçler, aydınlar, yazarlar, akademik çevreler bu süreçte parlamentoda bulunmanın önemini ortaya koydular. Çarşamba günü İmralı’da sayın Öcalan ile avukatları bir görüşme yaptılar. Bu görüşme sonucunda, sayın Öcalan da parlamento zemininin terk edilmesinin doğru olmadığını ve bu mücadelenin devam edilmesi gerektiği şeklinde... Avukatlarıyla bunu paylaştı. Bu şekilde bize ilettiler’’ ifadelerini kullanmıştı.

23.12.2009


 

HAK-İŞ'ten AB'ye ‘vize’ tepkisi

HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye karşı vizeyi ‘’siyasî bir sopa olarak kullandığını’’ söyledi.

Uslu, yaptığı yazılı açıklamada, AB’nin Makedonya, Sırbistan ve Karadağ’a ayrıcalık yaparak vize uygulamasını kaldırdığını hatırlattı. AB’nin vize uygulamalarıyla ilgili siyasi davrandığını bildiren Hak-İş Genel Başkanı Uslu, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ‘’AB’nin bu kararı ile vize uygulamasının aslında hukuki ya da sosyal hiçbir geçerliliğinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Vize, Türkiye’ye yönelik siyasi bir sopa olarak kullanılıyor. Bu gelişme AB’nin isterse bir akşamda üç ülkeye yönelik vize uygulamasını kaldırabileceğini göstermektedir. Türkiye 50 yıldır AB’nin partner ve aday ülkesiyken daha üyelik için bile başvurmamış ülkelere yönelik vize uygulamasının kaldırılması, AB’nin vize uygulamasını Türkiye’ye yönelik siyasi bir araç ve baskı unsuru olarak kullandığının açık bir göstergesidir.’’ Türkiye ile Suriye, Libya ve Ürdün arasında vizenin kaldırıldığını da hatırlatan Uslu, hükümetin AB yetkilileri ile de vizelerin kaldırılması için çalışmalar yürütmesi gerektiğini kaydetti.

23.12.2009


 

501 saatte 110 kanun çıktı

TBMM'DE 2009 yılında yoğun yasama mesaisi yapıldı. Genel Kurul, 1 Ocak-15 Aralık tarihleri arasında 108 kez toplanırken, 501 saat 39 dakikada 110 kanun çıkarıldı. Bu çalışması tutanaklara 23 bin 877 sayfa olarak yansıyan Genel Kurulda en uzun mesai, 98. birleşimde Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili yasa tasarısı görüşmelerinde yapıldı.

11 saat 16 dakikalık bu birleşimde, tasarının 6 maddesi kabul edilebildi. Milletvekillerince verilen ve Genel Kurulda kabul edilen kanun teklifleri arasında ilk sırayı 17 teklif ile CHP aldı. AKP’li milletvekillerince verilen 15 teklif, MHP’li milletvekillerinin 5, DSP’nin 3, kapatılan DTP’nin 2, bağımsız milletvekillerinden ise 1 olmak üzere toplam 43 kanun teklifi kabul edildi. İhtisas komisyonlarında da yoğun bir yıl yaşandı. Komisyonlarda toplam 111 tasarı, 43 teklif görüşülerek rapora bağlandı. Meclisin denetim faaliyetleri kapsamında, milletvekilleri tarafından çok sayıda sözlü ve yazılı soru önergesi, genel görüşme önergesi, Meclis araştırması önergesi ile gensoru önergeleri verildi. Verilen 511 sözlü soru önergesinden 47’si cevaplandırılırken, 405’i gündemde cevaplandırılmayı bekliyor. Milletvekillerince verilen yazılı soru önergelerinin sayısı 4 bin 967’ye ulaştı. Verilen 3 genel görüşme önergesinden 1’i görüşülürken, verilen 3 gensoru önergesinden 3’ü de görüşülerek reddedildi. TBMM’yi bin 34 grup ve bireysel olmak üzere toplam 63 bin 740 kişi ziyaret etti.

23.12.2009


 

Yeni Anayasa için “darbe duâsı”

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Anayasa değişikliği için ellerinde iki seçenek kaldığını belirterek, “Ya bu anayasayı dörtte bir, dörtte bir, dörtte bir, dörtte bir şeklinde tamamını değiştireceğiz, bu bir taktiktir. Ya da yağmur duâsına çıkar gibi darbe duasına çıkacağız, başka da çare kalmıyor” dedi.

Türk Demokrasi Vakfı’nın Rixos Otel’de düzenlediği “Anayasa ve Demokrasi” konulu konferansta konuşan Kuzu, Anayasanın demokrasiye dayanmasının önemli olduğunu söyledi. Bir ülkede Anayasanın olmasının, orada demokrasinin olduğu anlamına gelmeyeceğini ifade eden Kuzu, içinin okunup muhtevasına bakılması gerektiğini belirtti. “Türkiye’de hep telaşsız ortam aranmış ama hep telaşlı olmuş” diyen Kuzu, şunları kaydetti:

“Cumhuriyet tarihimizin yüzde 60’ı olağanüstü hal ile sıkıyönetimle geçirilmiş. Tam düzlüğe çıkacağımız zaman başımıza başka şey getiriliyor. Belki içinde bulunduğumuz bölge bunu tahrik ediyor. O açıdan telâşsız bir ortamı beklersek, pek bulamayız. Telâş olmadığını düşünerek yolumuza devam etmemiz lazım. Sağlam bir devlet geleneğimiz var onun için sorunların üstesinden gelebiliyoruz. Konsensüs şartını aramamız lazım. Hiçbir zaman bu oy birliği değildir. Birinci sınıf demokrasi, söylemesi kolay ama yapması zor bir kavram. Burada en idealini demek istiyoruz. Kuvvetler ayrılığın çok net olarak konulması lâzım. Bugünkü sorunlar belki kuvvetler ayrılığının tam olarak yapılamamasından kaynaklanan sıkıntılardır. Uygulamaya yansıyor, bu bir iktidar kavgasına dönüşüyor. Anayasada bazı temel değerler olur ama bu ideoloji çok sert olarak Anayasaya girerse o zaman demokrasiyle çelişkiler, başlar çoğulculuğu engeller. Türkiye bunu da yaşıyor.”

“HALK ANAYASANIN HİÇBİR YERİNDE YOK”

“Tanzİmat’tan bu yana halk bu Anayasanın neresinde?” şeklindeki soruya Burhan Kuzu, 21 ve 24 Anayasasının özel şartlarının bir kenara bırakılması halinde, halkın bu Anayasanın hiçbir yerinde olmadığını kaydetti. 1982 Anayasasının dilinin çok kötü olduğunu ve bunun tekrar yazılması gerektiğini anlatan Kuzu, sivillerin her zaman demokrat olmadığını vurguladı. Kuzu, şöyle devam etti: “Zaten birçok tartışma da buradan çıkıyor, 367 rezilliğinde olduğu gibi. Türkiye de yorumu farklı yapmak için zaten bahane arıyor, hüküm de buna fırsat vermişse tamam işte aradığını bulmuştur. Bunları net olarak ortaya koymak lazım. Anayasa yapmak için ‘Kurucu Meclis’ olunması gerektiği yönünde eleştiriler yapılıyor. Kurucu Meclis ihtilal sonrası oluşabilir. Anayasa değişikliği için elimizde iki seçenek kalıyor, ya bu anayasayı dörtte bir, dörtte bir, dörtte bir, dörtte bir şeklinde tamamını değiştireceğiz, bu bir taktiktir. Ya da yağmur duasına çıkar gibi darbe duasına çıkacağız, başka da çare kalmıyor. ‘Allah’ım bize bir darbe gönder ve çok da tehlikeli olmasın, bir an önce yapıp çekip gitsinler’. Böyle bir şey olabilir mi?”

23.12.2009


 

Gül, devletin zirvesini topluyor

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, geçen yıl olduğu gibi, yasama yürütme ve yargı organları başkanlarını bir araya getireceğini söyledi.

Resmî ziyaret için bulunduğu Kuveyt’te temaslarını izleyen Türk gazetecilerle sohbet toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Gül, soruları da cevapladı. Cumhurbaşkanı Gül, ‘’Türkiye’nin içerideki görüntüsüyle dışarıdaki görüntüsü arasında bir fark olduğu ve makasın giderek açılmasını nasıl değerlendirdiği’’ sorusunu cevaplarken, bu durumun üzücü olduğunu ve Türkiye’ye yakışmadığını söyledi. Kendi içinde güçlü olan bir ülkenin dışarıda da güçlü olacağını işaret eden Gül, ‘’Bu rahatsızlık büyürse dışarıdaki görüntümüzü de zedelemeye başlar. Bir ülkenin siyaseti çalkantılı olursa dışarıda başı dik temsil edilemez’’ diye konuştu. Gül, ‘’rahatsızlık’’ ifadesinden neyi kastettiğinin sorulması üzerine, ‘’Siyasetçilerin üslubu yaralayıcı oluyor’’ dedi. Cumhurbaşkanı Gül, sadece genel başkanların değil, parti sözcü ve temsilcilerinin de aynı üslubu kullanabildiğine dikkati çekti. Türkiye’nin, hangi hükümet iş başında olursa olsun önemli meseleleri olduğunu, bu konuların çözülmesi için beraber çalışabilme, ortak anlayış yaklaşımı gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, bu konuların hükümet üstü meseleler olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Gül, bu meselelere örnek olarak Güneydoğu sorununun yanı sıra Kıbrıs ve Ermeni meselelerini gösterdi.

Gül, bir soru üzerine, yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarını geçen yıllarda yeni yıl yemeğinde bir araya getirdiğini hatırlatarak, bu yıl da böyle yemek düzenleneceğini bildirdi.

23.12.2009


 

Sokaktaki eylemi EĞİTİMCİ BİTİRİR

TÜRKİYE Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, terör örgütünün eylemlerde kullandığı çocukları sokaktan çekmenin polisin değil eğitimcilerin işi olduğunu belirterek, “Bu çocukların birçoğu eylem anında okulda olması gerekirken sokakta.

Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda sorumluluğu üzerine alarak acilen gerekli çalışmaları başlatmalıdır” dedi.

Doğan Ceylan, yaptığı açıklamada, çeşitli bahanelerle yapılan eylemlerde terör örgütünce en ön saflara çocukların sürüldüğünü belirterek, aralarında 6-7 yaşlarında küçücük çocukların bile bulunduğuna işaret etti. Ceylan, başlangıçta terör örgütünün çocukları kalkan amaçlı kullandığını anlatarak, “Sayıları az olan bu masum çocukların zamanla sayısının arttığını, üstelik terör örgütünce kalkan olarak kullanılmaktan daha ileriye gidilerek güvenlik güçlerine taş atan birer eylemciye dönüştürüldüğünü üzüntüyle izlemekteyiz” dedi.

“OKUL YERİNE EYLEME GİDİYORLAR”

EMNİYET güçleri bu çocukları içinde bulundukları durumdan uzaklaştırmak ve sokaktan çekmek için büyük çaba sarf ettiğini belirten Ceylan şöyle konuştu: “Bir polis memurumuzun eylemci çocuklara muz alması, Emniyet Müdürlüklerince çocuklara ayakkabı, futbol topu dağıtılması gibi yöntemlerin yanı sıra Adana Valisi’nin bu çocukları ailelerinin yanından alarak yatılı okullarda okutmaya yönelik tutumu oldu. Valilikler ve emniyet teşkilâtı bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyor, ancak, bu konuda sorumluluğu alacak ilk kurum Millî Eğitim Bakanlığı olmalıdır. Eylemci çocukların tamamına yakını okul çağındadırlar. Yaşları küçük olduğu için örgüt tarafından kolayca yönlendiriliyor. Çocuklar, bu eylemlere ya okula gitmeyerek veya okul saatlerinin dışında katılıyor. Bu çocukların eyleme katıldıklarından öğretmenlerinin ve ailelerinin haberi bile yok.”

“MEB SORUMLULUĞU ÜZERİNE ALMALI”

DOĞAN Ceylan, bu çocuklarımıza sevgiyi, kardeşliği öğretecek, askerin-polisin kendi ülkesinin insanı olduğunu hissettirecek, yaptığının yanlışlığını gösterecek ve onları sokaklardan çekecek tek gücün eğitimciler olduğunu açıkladı. Ceylan, “Maalesef bu güne kadar Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda bir çalışma başlatmamıştır. Eğitimciler olarak, her gün haber programlarında polis taşlayan çocuklar görmekten üzüntü duymaktayız. Masum yavrularımızın terör örgütünün etkisinden kurtarılması çok önemli bur husustur. Bakanlığımız bu konuda sorumluluğu üzerine alarak acilen gerekli çalışmaları başlatmalıdır.” diye konuştu.

23.12.2009


 

H1N1 gribinin tedavi masrafları devletten

SOSYAL güvencesi olmayan domuz gribi hastalarına, tedavi masraflarına karşılık senet imzalattırılması Sağlık Bakanlığını harekete geçirdi.

Bakanlık, sosyal güvencesi olmayanların, domuz gribi tedavi masraflarının devlet tarafından karşılandığını bildirdi.

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç, H1N1 Tedavi Faturası Ödemesi konulu bir genelge yayınladı. Söz konusu genelgede, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde domuz gribi tedavisi gören Nuriye Sarı’nın sosyal güvencesi olmadığı için işsiz olan eşi Saffet Sarı’ya hastane masraflarına ilişkin 572 TL senet imzalatıldığı yönündeki haberlere dikkat çekildi. Pandemi vakalarının acil vaka statüsünde değerlendirildiğini belirten Koç, pandemi teşhisi konularak tedavisi yapılan sosyal güvencesi olmayan hastaların, tedavi giderlerinin illerdeki Sosyal Yardımlaşma Vakfı’na tahakkuk ettirilerek tahsil işleminin yapılacağını bildirdi.

Öte yandan Sağlık Bakanlığı yetkilileri, nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, 3 günden uzun süren yüksek ateş, koyu -iltihaplı balgam, ishal ve kusma belirtileri başladığında doktora gidilmesi gerektiğini belirtiyor. Bakanlık, domuz gribine karşı aşılama çalışmalarına da devam ediyor. Hastalığa karşı en önemli sigorta olarak nitelendirilen aşı; gribin yayılmasını önlemek, risk gruplarını hastalıktan korumak, hastalığın şiddetini ve ölümleri engellemek, toplumda verilmesi gereken zorunlu hizmetlerin kesintisiz sürdürülmesini sağlamak amacıyla önem arz ediyor.

“Domuz gribi 1 yılda biter”

İSTANBUL Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı Prof. Dr. Recep Öztürk, domuz gribi ile ilgili “30 milyon kişi aşı olsun, bu virüs Türkiye’de 1 yılda biter” dedi. Prof. Dr. Öztürk, Pendik Belediyesi Bülteni’ne domuz gribi ile ilgili açıklamalar da bulundu. Bütün dünyayı etkisi altına alan virüs için tek korunma yolunun aşı olmaktan geçtiğini yineleyen Öztürk, virüsün yayılma hızının aşı olan insanların sayısıyla ters orantılı olduğunu vurguladı. H1N1 aşısı olan her insanın ‘virüs taşıyıcı konumdan çıkıp ‘zinciri’ bozduğunu ifade eden Öztürk; “İnanın Türkiye’de 30 milyon kişi aşı olsa bu virüs ülkemizde yaklaşık bir yılda sona erer” diye konuştu.

Mecliste, 762 kişiye aşı yapıldı

MECLİS'TE milletvekili, personel ve bunların bakmakla yükümlü oldukları toplam 762 kişiye domuz gribi aşısı yapıldı. Edinilen bilgiye göre, TBMM Baştabipliği tarafından yaklaşık 1 ay önce başlatılan domuz gribi aşısı uygulamasına, şimdiye kadar 762 kişi katıldı. Sağlık çalışanları, hacı adayları ve çocukların ardından Mecliste başlatılan aşı uygulamasından, milletvekillerinin yanı sıra personel ile bunların bakmakla yükümlü bulundukları kişiler yararlandı. Yaklaşık bir ay içerisinde 762 kişiye domuz gribi aşısı yapıldığı, aşı uygulamasının halen sürdüğü kaydedildi.

23.12.2009


 

Sigara yasağı uygulaması, işletmelerin yüzünü güldürdü

KAPALI mekanlarda sigara yasağı işletmelerin yüzünü güldürdü. Genişletilmiş sigara yasağının yürürlüğe girdiği 19 Temmuz 2009’dan itibaren 3 bin 22 yeni kahvehane hizmete açıldı.

Bilkent Üniversitesi’nin çalışmasına göre, Türkiye’de 2009 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre gayrisafi yurtiçi hâsıla yüzde 3.3, toptan ve perakende ticaret yüzde 7.2 oranında azalırken, otel ve restoranların içinde olduğu ikram sektörü payında yüzde 5.2 oranında artış olduğu belirlendi. Çalışma aynı zamanda, genişletilmiş sigara yasağının yürürlüğe girdiği 19 Temmuz 2009 tarihinden itibaren 2 bin 10 kahvehanenin kapandığını, buna karşın 3 bin 22 kahvehanenin hizmete açıldığını gösterdi. Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazmi Bilir, “Tütün kontrolü yasasının uygulamaya girmesini izleyen dönemde özellikle ikram sektöründen yapılan itirazların bilimsel bir temeli olmadığını yapılan bu çalışmanın sonuçlarından anlıyoruz”dedi. Tütün kontrolü yasasının ülkenin yararına olduğunu vurgulayan Bilir, ikram sektörünün bu yasadan dolayı ekonomik zarar görmediğini, kahvehanelerin iflas ettiği ve kapandığı yolundaki açıklamaların doğru olmadığını vurguladı.

23.12.2009


 

Okul servisinde etüt yapıyorlar

KIRIKKALE’DEKİ evlerinden servisle Sulakyurt ilçesindeki okullarına giden Sağlık Meslek Lisesi öğrencileri gidiş-geliş yaklaşık 2 saat süren yolu öğretmenleri ile birlikte etüt yaparak değerlendiriyorlar.

Kırıkkale şehir merkezinde oturan ancak Sulakyurt ilçesindeki Sağlık Meslek Lisesi’nde eğitim gören 65 öğrenci, okullarına gitmek için sabah saat 07.00’de 52 kilometre mesafedeki okullarına gitmek için servislere biniyor. Yaklaşık 1 saat süren yolculuğu değerlendirmek isteyen öğrencilere, beraber yolculuk yaptıkları öğretmenleri, anlayamadıkları konularla tekrar yaparak yardımcı oluyor.

23.12.2009


 

Çalışanlara, tez hazırlamadan yüksek lisans fırsatı

İSTANBUL Üniversitesi, nitelikli öğretim üyesi kadrosunun ders vereceği halkla ilişkiler, gazetecilik ve radyo-televizyon alanında ikinci öğretim tezsiz yüksek lisans programları açtı.

Dört yıllık yüksek öğretim programlarından mezun, adayların başvurabileceği programlar için başvurular 21–25 Aralık tarihlerinde yapılacak. Programa başvuruda yabancı dil bilgisi aranmıyor. Türkiye’nin en köklü üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi, üniversitelerin 4 yıllık bölümlerinden mezun, Akademik Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavı’ndan (ALES) 55 ve üzeri puan almış adayları iletişim alanına hazırlayan tezsiz yüksek lisans eğitimine katılmaya çağırıyor. Başvuruda istenen belgeler ve diğer ayrıntılarla ilgili bilgi, Enstitü’nün http://sbe.istanbul.edu.tr/ internet sitesinde yayınlanacak.

23.12.2009


 

Araçlar köprüde birbirine girdi

HALİÇ Köprüsü üzerinde sabaha karşı görülen gizli buzlanma sürücülere zor anlara yaşattı. Köprü üzerindeki buzlanma sebebiyle duramayan onlarca araç birbirine girdi.

Havaların soğumasıyla birlikte köprü ve viyadüklerde gizli buzlanmalar oluştu. Sabaha karşı Haliç Köprüsü üzerinde gizli buzlanma sebebiyle çok sayıda kaza meydana geldi. Köprüdeki buzlanmayı fark edip yavaşlamak isteyen bazı sürücüler bariyelere çarptı. Seyir halindeki diğer araçlar da duramayarak zincirleme kazaya sebep oldu. 10 aracın karıştığı ilk kazada 2 kişi hafif yaralandı. Polis kaza mahallinde incelemelerde bulunarak kazaya karışan araçları kaldırdı ancak gizli buzlanmaya karşı köprü üzerinde hiçbir tedbir alınmadı. Köprü üzerinde tuzlama çalışması da yapılmadı. Polisin ayrılmasından 10 dakika sonra buzlanma sebebiyle fren yapan bir otomobil bariyerlere çarptı. Ardından da bir taksi ile 2 otomobil aynı sebeple kazaya karıştı. Tuzlama çalışması da bu kazalardan sonra yapıldı.

23.12.2009


 

Havayolunda yolcu hakları düzenlemesi geliyor

ULAŞTIRMA Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün (SHGM) hazırladığı, ‘’Havayolu ile seyahat eden yolcuların haklarına dair düzenleme’’ ile uçuşlarda gecikme ve iptaller sebebiyle oluşan yolcu mağduriyetlerinin önüne geçilmesi hedefleniyor.

SHGM’den yapılan yazılı açıklamada, Avrupa Birliğine uyum yasaları çerçevesinde mevcut mevzuat değişiklikleri ve yeni düzenlemelerin oluşturulması doğrultusunda çalışmalara devam eden genel müdürlüğün, daha önce uluslar arası anlaşmalar ve değişik alanlardaki ulusal düzenlemelerle yürütülen havayolu ile seyahat eden yolcuların haklarını, hazırladığı taslak yönetmeliğin yayımlanmasının ardından tek bir düzenlemede toplamış olacağı belirtildi. Düzenlemenin 2010 yılı içerisinde yayımlanmasının beklendiği ifade edildi.

23.12.2009


 

Anlaşma olmazsa ilâç parayla alınacak

SOSYAL Güvenlik Kurumu ile Türk Eczacıları Birliği arasındaki anlaşma krizinden 9,5 milyon yeşil kartlı ve askerler etkilenmeyecek.

Eczanelerle tek tek anlaşma olmasa bile SGK kapsamı dışında kalan bu iki kesim ilâçlarını, 17 Ocak 2010 sabahı da eczanelerden ücretsiz alabilecek. SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı sigortalıları ve bakmakla yükümlü olduğu 62 milyon kişi ise serbest eczanelerden ilâç alamayacak. Alırlarsa parasını cepten ödeyecekler.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ilâç alım protokolünü iptal etmesinin ardından başlayan tartışma sürüyor. Kurum, eczacıların çatı örgütünü aradan çıkaracak sözleşmeyi bitirdi. TEB’in bulunduğu 45 maddenin üzeri çizildi. 23 bin eczaneyle tek tek anlaşma yapmak için Sosyal Güvenlik İl Müdürlerini yetkili kıldı. TEB ise eczanelerin bireysel anlaşmaya yanaşmayacağı ısrarlarını sürdürüyor. Bu yönde odalar aracılığıyla imza toplanırken, bundan sonra izlenecek politikayla alakalı eczacı oda başkanlarıyla TEB toplantı yapıyor. Toplantı sonunda eczacıların anlaşma yapıp yapmayacağı netlik kazanacak. 16 Ocak 2010’a kadar hangi sonucun çıkacağı 71 milyon vatandaş tarafından merakla beklenirken, bu krizden etkilenmeyecek iki kesim bulunuyor. Sağlık Bakanlığı kapsamındaki yeşil kartlılar ile Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde çalışanlar. Eczaneler, devletle anlaşmasalar dahi fesih edilen anlaşmanın dışında kalan bu iki kesim 17 Ocak 2010 sabahı ilâçlarını bugünkü gibi almayı sürdürecek. Hiçbir geliri olmayanlara verilen yeşil kart sayısı Sağlık Bakanlığı kayıtlarında 9 milyon 593 bin 981 kişi. Bu kişiler 1 Ekim 2010’da SGK kapsamına geçecek.

Kamu çalışanları 15 Ocak 2010 tarihinden sonra Genel Sağlık Sigortası şemsiyesi altına gireceği için anlaşma olmazsa memurlar da ilâç alamayacak. SSK kapsamındaki 35 milyon sigortalı ve yakını ile Bağ-Kur kapsamındaki 16 milyon kişi de 17 Ocak 2010 sabahı sıkıntı yaşayacak. Anlaşma olmazsa memurlarla birlikte yaklaşık 62 milyon vatandaş serbest eczanelerden ilâçlarını para vererek almak zorunda kalacak.

23.12.2009


 

MGB, ‘Özgürlük Konvoyuna’ minibüs bağışladı

MERSİN Gönüllüler Birliği, 1 minibüsü “Gazze’ye Özgürlük Konvoyu”na teslim edilmek üzere bağışladı.

Aracın teslimi sebebiyle Hz. Mikdat (Muğdat) Camii önünde bir tören düzenleyen MGB’nin Dönem başkanı Ömer Erdoğdu yaptığı konuşmada: “Bildiğiniz gibi Londra’dan başlayan İtalya, Almanya, Yunanistan güzergahını takip ederek iki gün önce de Türkiye’ teşrif eden bir insanlık grubu, Gazze’deki İsrail ambargosunu delmek için, oradaki insanlara hak ve özgürlüklerini vermek için Müslümanı. Hıristiyanı, Yahudisi hatta Ortodoksu bir araya gelerek “Filistin’e Özgürlük Konvoyu” oluşturmuşlar. Bu konvoy hareket ederken Türkiye’mizin çeşitli illerinden duyarlı insanlar maddi desteklerle katkıda bulunuyorlar. Mersin’li hayırsever insanlarının da böyle bir katkıda bulunması elbette icap ederdi. Biz Mersin’li Gönüllüler Birliği olarak hemşehrilerimize durumu anlattığımızda hüsn-ü kabul ile şu gördüğünüz aracı, Filistin’deki, Gazze’deki Müslümanlara iletmek üzere bağışta bulundular.” Birlik temsilcileri aracı Adana’da konvoya teslim etti.

23.12.2009


 

Akdeniz’de 5,4 büyüklüğünde deprem

AKDENİZ’DE 5,4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü, merkez üssü Akdeniz olan ‘’şiddetlice’’ depremin saat 08.06’da, 39,2 kilometre derinlikte meydana geldiğini ve 5,4 büyüklüğünde olduğunu duyurdu.

Manavgat’ta hissedilen deprem sebebiyle vatandaşlar sokağa döküldü. 13 saniye süren depremde ilçede mal ve can kaybı yaşanmadı. Manavgat’ta restoran işletmeciliği yapan Yılmaz Can, depremin korkuttuğunu, kendilerini dışarı atmak istediklerini, ancak panikten bunu yapamadıklarını anlattı. Çocuklarının ve eşinin korkulu halini görünce kendisinin de çok tedirgin olduğunu belirten Can, şunları söyledi: “Deprem bizi çok korkuttu. Deprem korkusunun bu kadar kötü olduğunu hiç bilmiyordum. Başka bir apartmanda oturan kardeşim ise deprem olur olmaz çocuklarıyla birlikte korkudan dışarı çıkmış. Deprem kısa sürdü ama bizi çok korkuttu.” Deprem Kıbrıs’ta da hissedildi. Lefkoşa’da tek katlı binalarda dahi hissedilen depremde, herhangi bir hasar kaydedilmedi.

23.12.2009


 

Edirne’deki nehirlerin debisi düştü

EDİRNE’DEKİ Tunca Nehri’nin taşması sonucu önceki gün araç trafiğine kapatılan Fatih, Kanuni ve Yeniimaret köprülerinde ulaşım hâlâ sağlanamıyor.

Tunca Nehri’nin önceki gün debisinin yükselmesi sonucu Edirne’nin Sarayiçi mevkiindeki Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri, Balkan Şehitliği ve bazı tarım alanları sular altında kaldı. Nehrin yatağından taşması sonucu Tunca Nehri üzerindeki Fatih ve Kanuni köprüleri ile Yeniimaret Mahallesi’ne ulaşımın sağlandığı Yalnızgöz Köprüsü halen araç trafiğine kapalı tutuluyor. DSİ 11. Bölge Müdürlüğünün yaptığı ölçümlere göre, Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin yükselen debileri düşmeye başladı. Dün yapılan ölçümlerde debisi 218 metreküp/saniye olan Tunca Nehri’nin debisi 152 metreküp/saniye, Meriç Nehri’nin debisi 595 metreküp/saniyeden 587 metreküp/saniyeye ve Arda Nehri’nin debisi ise 249 metreküp/saniyeden 201 metreküp/saniyeye düştü.

23.12.2009


 

Güneşkent Antalya’ya doğru

ANTALYA Büyükşehir Belediyesi Temiz Enerji Koordinatörü Erdem Armen, belediye çalışanlarına koordinatörlük çalışmaları ve güneş enerjisi hakkında bilgi verdi.

Kültür Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıda konuşan Armen, Avrupa ülkelerinin güneş enerjisini genişletme çabasında olduklarını bildirdi. Güneşlenme değerleri açısından Türkiye’de en ideal şehir olan Antalya’nın Avrupa’nın da birçok şehrinden daha şanslı olduğunu kaydeden Armen, güneş enerjisiyle elektrik üretiminde Türkiye’de öncü olmak istediklerini söyledi. Yakın zamanda 9 dönümlük bir arazide güneşparkı ve güneşevi kuracaklarını bildiren Erdem Armen, şöyle devam etti: “Bu arazimizde elektrik üretimi gerçekleştirecek ve bunun uygulamalarını göstereceğiz. Aynı zamanda isteyenlere eğitim vereceğiz. Proje tasarımları olacak ve yine isteyenlere güneş enerjisi konusunda danışmanlık hizmeti sağlayacağız. Büyükşehir Belediyesi olarak güneş enerjisini imar yönetmenliğine de yerleştirmeye çalışıyoruz. Çalışmalarımızı sivil toplum kuruluşlarıyla da paylaşıyoruz. Ayrıca Antalya Büyükşehir Belediyesi Ulusal Fotovoltaik Teknoloji Platformu’nun tek yerel yönetim üyesidir.”

23.12.2009


 

Ege’de barajlar yeni yıla dolu girecek

DSİ 21. Bölge Müdürlüğünün faaliyet alanında bulunan Aydın, Denizli ve Muğla’daki barajlarda doluluk oranının yüzde 47’ye ulaştığı, yeni yılda su sıkıntısı çekilmeyeceği bildirildi.

DSİ 21. Bölge Müdürü Halil İbrahim İndap, 21 Aralık itibarıyla Geyik Barajı’nda geçen yıl yüzde 40 olan doluluk oranının bu yıl yüzde 90’a, Mumcular Barajı’nda yüzde 14’den 47’ye, Topçam Barajı’nda yüzde 13’den 49’a, Işıklı Gölü Barajı’nda yüzde 31’den 39’a, Gökpınar Barajı’nda yüzde 39’dan 55’e, Kemer Barajı’nda yüzde 15’den 54’e, Adıgüzel Barajı’nda yüzde 10’dan yüzde 44’e, Karpuzlu Yaylakavak Barajı’nda yüzde 16’dan yüzde 51’e yükseldiğini söyledi. İndap, Cindere Barajı’nda yüzde 34, Bayır Barajı’nda yüzde 94 ve Akgedik Barajı’nda yüzde 78 doluluk oranının gerçekleştiğini belirtti. Geçen yıl aynı dönemde barajlarda toplam 294 milyon 900 bin metreküp su varken, bu yıl 976 milyon 900 bin metreküp su olduğunu belirten İndap, bu yılki doluluk oranının, geçen yıldan yüzde 33 artışla yüzde 47 olarak gerçekleştiğini ifade etti. İndap, göletlerdeki toplam doluluk oranının da geçen yıla göre yüzde 22’lik artışla yüzde 61 olarak gerçekleştiğini söyledi.

23.12.2009


 

Havayolu şirketi yolcularını ortada bıraktı

ADANA’DAN Trabzon’a giden özel bir hava yolları şirketine ait uçak, olumsuz hava şartları sebebiyle iniş yapamayınca zorunlu olarak Samsun-Çarşamba Havaalanı’na indi.

Uçağın pilotu yolculara durumu iletmesinin ardından İstanbul’a döneceğini söyledi. Bavulları ile birlikte uçaktan indirilen yolcular, hava alanının içine alındı. Yolcuların tahliyesinin ardından uçak İstanbul’a döndü. Yaklaşık 200 yolcu ise ortada kaldı. Yolcular, özel hava yolları şirketinin Çarşamba Havaalanı’ndaki ofis yetkilileriyle görüşerek otobüs tutmalarını istedi. Şirket yetkilisi ise ellerinden bir şey gelmeyeceğini söyleyince vatandaşlar tepki gösterdi. Hava yolu şirketinin kendilerini mağdur ettiğini dile getiren yolcular, “Adana’dan Trabzon’a gitmek için uçağa bindik. Hava şartlarından dolayı Trabzon’a inemeyince bizi Samsun’a bıraktılar, adeta kendi başınızın çaresine bakın dediler. Burada bize yardımcı olacak hiçbir yetkili yok. Mağdur edildik” dedi.

23.12.2009


 

Erciyes’te kar sevinci

ERCİYES Kayak Merkezi’nde kar kalınlığı 55 santimetre oldu.

Önceki başlayan ve aralıklarla devam eden yağış sonrası, kayak pistlerindeki kar kalınlığı 45 santimetreden 55 santimetreye çıktı. Kayakevi yetkilileri, pistlerdeki kar kalınlığının kayak yapmak için yeterli olduğunu, kayakseverleri Erciyes’e beklediklerini söyledi. Bu arada, kar yağışıyla birlikte kayak merkezindeki otellerin yılbaşı rezervasyonlarının artmasının beklendiği kaydedildi.

23.12.2009


 

Çöpe atılan parçalardan geçiniyorlar

MAHALLE mahalle dolaşarak çöplerden kutu, teneke, demir ve plastik parçalarını, kir-pas demeden toplayan vatandaşlar bu şekilde hem kendilerinin, hem de sektör olan işleri sayesinde yüzlerce ailenin geçimini sağlıyor.

Van Sanayi sitesindeki hurdacılar çarşısında faaliyet gösteren 30 iş yerinde çalışan yüzlerce kişi, çevre illerde ve Van merkezde plastik, demir alüminyum, karton ve teneke parçalarını toplayarak demir çelik fabrikalarına gönderiyor. 1980 yılından beri baba mesleği olan hurdacılığı sürdürdüklerini belirten Sinan Demir, zor şartlarda çalışarak geçimlerini sağladıklarını kaydetti. Ağabeyi Erol Demir ile birlikte hurdacılık yaptığını belirten Demir, 50 kişiye yakın çalışanlarının bulduğunu belirterek, bu kişilerin her sabah çıkarak mahalle mahalle dolaştıktan sonra topladıkları hurdaları kendilerine getirdiğini söyledi. İş yerine gelen hurdaların, plastik, demir, teneke, alüminyum olarak ayrıldığını ve daha sonra preslendiğini Anlatan Demir, ‘’kilosunu 25 kuruşa aldığımız hurdaları presledikten sonra tırlara yükleyerek İskenderun Demir Çelik Fabrikasına gönderiyoruz’’ dedi.

‘’İŞ YOK DİYENLERE ÖRNEK OLSUN’’

Bölgenin işsizlik sorunu olduğunu ancak insanların isteyince çöplerden bile para kazandıklarını belirten Demir, şunları söyledi: ‘’Benim iş yerime bağlı 50 kişi çalışıyor. Bunlardan 40 tanesi seyyar arabalarla mahallelerde hurdaları getiriyor. Kimi çöpten, kimi vatandaşlardan para karşılığı hurdaları alıyor. Bu 50 kişinin bakmakla yükümlü olduğu en az 6 kişi var sadece bu iş yeri sayesinde en az 200 kişinin karnı doyuyor. Sanayi Sitesinde 30 hurda işletmecisi var. Burada çalışan insanlar sayesinde en az bin 300 kişi bu sayede evine ekmek götürüyor. Bu da iş yok diyenlere örnek olsun. İnsan isteyince taştan bile para kazanabiliriz. İşimiz zor ama hayat daha da zor, çok şükür kimseye muhtaç olmadan geçimimizi sağlıyoruz. Ben ve kardeşim 12 nüfuslu ailemizi rahatlıkla yaşamını sağlıyoruz. Ailemizden 3 asker ve 3 öğrenci var. Bu iş olmasa ne yapardık.’’

23.12.2009


 

Cepte tehlike var

Karadenİz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Topbaş, yaptığı açıklamada, cep telefonlarının çok kısa bir zaman içerisinde hem yaygınlaştığını hem de teknolojisinde hızlı değişim görüldüğünü belirterek, bu durumun ‘’sağlık sorunlarına sebep olup olmadığı’’ yönündeki tartışmaları da beraberinde getirdiğini söyledi.

Çünkü bu kadar çok verinin aktarılabilmesi için hem baz istasyonlarının nitelikleri hem de sayısında artış olacağı, bununla birlikte bu sistemi oluşturan non-iyonize radyasyonun ve elektriksel alan şiddetlerinin de artışının söz konusu olabileceği konuşulmaya başlandı’’ dedi. Cep telefonlarıyla konuşurken birkaç ayrıntının muhtemel sağlığa zararlı etkileri bertaraf edebileceğini dile getiren Topbaş, şöyle devam etti: ‘’Cep telefonlarının özellikle aynı kulağa dayalı olarak 6 dakikanın üzerinde kullanılmasının riski vardır. Aynı kulakla 6 dakikayı geçen konuşmalarda kulak çevresinde ısı artar. Bu artış yaklaşık 1 santigrat derece olur. Isı artışıyla birlikte etkilediği bölgelerdeki hücrelerde yapısal değişimler yaşanabilir. Bunlar her ne kadar vücuttan bertaraf edilebilse de bertaraf edilemeyecek sorunlar ortaya çıkabilir. Bu da baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, dikkat eksiklikleri, hücrelerde yapısal değişikliklere sebep olabilir. Bu yönde araştırmalar devam etmektedir ancak ısı artışına sebep olduğu kanıtlanmıştır. Bu sebeple aynı kulağa cep telefonunu dayayarak, 6 dakikadan fazla konuşulmaması gerekir.’’

TELEFONLA KONUŞURKEN “KABLOLU KULAKLIK KULLANIN’’

Topbaş, telefonun özelliğine veya teknolojik gelişmelere bağlı olarak bu sürenin de kısalabileceğine dikkati çekerek, ‘’Cep telefonun cihazlarının mutlaka kablolu kulaklıkla kullanılması gerekmektedir’’ dedi. İletişim teknolojilerinde tüketimin sınırsız olmasının, insanları ayrıca sosyal hayattan uzaklaştırarak marifeti büyük ancak ekranı küçük bir dünyaya insanları hapsettiğini savunan Topbaş, ‘’Bunlar, sosyal ilişkilerimizi de etkileyebilir. O sebeple iletişim teknolojilerinin ‘gerek oldukça’ kullanılması her yönden daha olumlu sonuçlar doğuracaktır’’ diye konuştu.

23.12.2009


 

Paslanma ve parmak izine son verecek buluş

Kocaelİ Üniversitesi (KOÜ) Lazer Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezinde bilim adamları, metal yüzeylere femtosaniye lazerle işleyerek süper hidrofobik (su tutmaz) özellik kazandırmayı başardı.

Kara, deniz ve hava araçlarında motor kaporta, gövde ve kanatlarda kullanılan metal malzemelere bu özellik kazandırılması hâlinde paslanmanın önüne geçilebilecek. Sürtünme azaltılmış olacak, böylece malzemenin ömrü uzayacak. KOÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Arif Demir, ‘’Lazerle çok özel parametrelerde işleyerek süper hidrofobik özellik kazandırdığımız metalin üzerinde su damlaları durmayıp akıyor. Diğer yüzeylerde ise durum tam tersi, damlalar yüzey üzerinde yayılıyor, bu da paslanmayı ve sürtünmeyi arttırıyor, dolayısıyla malzemelerin ömrü kısalıyor. Ayrıca, metallere lazerle işleyerek hidrofobik özellik kazandırılması kaplamaya göre çok daha pratik bir yöntem.’’

Süper hidrofobik özelliğe sahip metallerin çok geniş kullanım alanı olduğunu da söyleyen Demir, şunları kaydetti: ‘’Kara, deniz ve hava araçlarında motor, kaporta, gövde ve kanatlarda kullanılan metal malzemelere bu özelliğin kazandırılması mümkün. Böylece yüzeyler su tutmayacağı için paslanma, buzlanma ve donma da olmayacak, sürtünme azalacak, malzemenin ömrü uzayacak. Söz konusu teknoloji araçların çürüme riski fazla olan aksamı üzerine rahatlıkla uygulanabilir. Müşterinin talebine göre kaportaya, motora ya da farklı aksamlara lazerle işlenerek hidrofobik özellik kazandırılabilir. Bu özelliğin kazandırıldığı kaporta boya gerektirmez. Bunun için otomotiv firmaları bir hat veya ünite oluşturabilir. Otomotiv firmaları böyle bir yatırıma girmeye karar verirse kendilerine yardımcı olabiliriz.’’ Hidrofobik özellik kazandırılmış yüzeylerin hijyen de sağladığını ifade eden Demir, özellikle topluma açık yerlerde bu özelliğe sahip kapı kolları ve armatürlerin su tutmayacakları için çok daha hijyenik olacağını savundu. Prof. Dr. Demir, bu tür yüzeylerin bir başka özelliğinin ise temas halinde üzerlerinde parmak izi kalmaması olduğunu açıkladı.

23.12.2009


 

Demir eksikliği zekâyı etkiliyor

İnsanlarIn beyin gelişiminin bebeklik dönemindeki ilk iki yaş süreci olduğunu belirten uzmanlar, bu dönemdeki demir eksikliğinin beyin gelişimiyle birlikte zekâ düzeyini olumsuz etkilediğine dikkat çekti.

Kayseri Erciyes Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mehmet Akif Özdemir, iki yaş dönemindeki beslenmenin önemine vurgu yaparak, çocuklarda günde yarım litreden fazla tüketilen sütün demir eksikliği sebebi olabileceğini açıkladı. Prof. Dr. Mehmet Akif Özdemir, demirin, insan organizmasındaki çeşitli sistemlerin fonksiyonunu yerine getirebilmesi için vazgeçilmez öneme sahip olduğunu dile getirdi. Özdemir, okul çağındaki çocuklarda, demir eksikliği sebebiyle, başarıyı olumsuz etkileyen zihni ve fiziki performans düşüklüğü görülebildiğine işaret ederek, “Bu çocukların zekâ düzeyleri, demir eksikliği olmayan kişilere oranla biraz daha düşüktür” ifadesini kullandı. Anne sütünde az olan birkaç madde arasında demirin de bulunduğunu ifade eden Özdemir, “Bu problemin önlenmesi için gelişmiş ülkelerde çocuklara verilen mamalar demir bakımından güçlendirilmiştir. Bizim çocuklarımıza da bu destek sağlanmalıdır.” diye konuştu.

23.12.2009


 

Acı, gerçekten paylaşılabiliyor

“AcInI hissediyorum” diyen birçok kişinin fiziksel olarak gerçekten de böyle hissettikleri ortaya çıktı. İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırma çerçevesinde, başkalarının acısını hissettiklerini söyleyen kişilerin bunu söylerken beyinlerinde acı hissiyle bağlı bölgelerde hareketliliğin arttığı gözlendi.

Araştırma kapsamında 108 üniversite öğrencisi, yaralı atletler ve iğne yapılan hastalar gibi acı veren durumların görüntülerine maruz bırakılırken, öğrencilerden üçte ikisi, en az bir görüntüde sadece duygusal bir tepki göstermekle kalmayıp acıyı hissettiklerini söyledi. Bilim adamları, acı veren görüntüler karşısında acı hissettiklerini söyleyen ve söylemeyen her iki gruptan öğrencilerin beyinlerinde duygu merkezlerinde hareketlilik görürken, acıyı hissettiklerini söyleyenlerin beyinlerinin acıyla bağlantılı bölgelerinde daha fazla hareketlilik dikkati çekti.

23.12.2009


 

Ekmeği atıklardan çıkarıyorlar

Mahalle mahalle dolaşarak çöplerden kutu, teneke, demir ve plastik parçalarını, kir-pas demeden toplayan vatandaşlar bu şekilde hem kendilerinin, hem de sektör olan işleri sayesinde yüzlerce ailenin geçimini sağlıyor.

Van Sanayi sitesindeki hurdacılar çarşısında faaliyet gösteren 30 iş yerinde çalışan yüzlerce kişi, çevre illerde ve Van merkezde plastik, demir alüminyum, karton ve teneke parçalarını toplayarak demir çelik fabrikalarına gönderiyor. 1980 yılından beri baba mesleği olan hurdacılığı sürdürdüklerini belirten Sinan Demir, zor şartlarda çalışarak geçimlerini sağladıklarını kaydetti. Ağabeyi Erol Demir ile birlikte hurdacılık yaptığını belirten Demir, 50 kişiye yakın çalışanlarının bulduğunu belirterek, bu kişilerin her sabah çıkarak mahalle mahalle dolaştıktan sonra topladıkları hurdaları kendilerine getirdiğini söyledi. İş yerine gelen hurdaların, plastik, demir, teneke, alüminyum olarak ayrıldığını ve daha sonra preslendiğini Anlatan Demir, ‘’kilosunu 25 kuruşa aldığımız hurdaları presledikten sonra tırlara yükleyerek İskenderun Demir Çelik Fabrikasına gönderiyoruz’’ dedi. Bölgenin işsizlik sorunu olduğunu ancak insanların isteyince çöplerden bile para kazandıklarını belirten Demir, ‘’Benim iş yerime bağlı 50 kişi çalışıyor. Bu 50 kişinin bakmakla yükümlü olduğu en az 6 kişi var sadece bu iş yeri sayesinde en az 200 kişinin karnı doyuyor’’ dedi.

23.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl