Dünya |
Minare yasağına tepkiler büyüyor |
İsvİçre’de milliyetçi partilerin desteğiyle, yeni minarelerin inşasının yasaklanması için önceki gün düzenlenen referandumda yasak kararı oyların yüzde 57,5’iyle kabul edilmesinin ardından tepkiler büyümeye devam ediyor. İsviçre Dışişleri Bakanı Micheline Calmy-Rey, hükümetinin hafta sonundaki referandumda camilere minare yasağına destek çıkmasından büyük kaygı duyduğunu söyledi. 56 üyeli Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşikilâtı’nın (AGİT) Yunanistan’ın başşehri Atina’da yapılan dışişleri bakanları toplantısına katılan Calmy-Rey, farklı kültür ve dinlerin bir arada yaşamasına konulan sınırlamaların aynı zamanda İsviçre’nin güvenliğini de tehlikeye attığını söyledi. Provokasyon riskinin aşırılığı alevlendirdiğini söyleyen Rey, minare yasağının sadece yeni minareleri kapsadığını vurgulayarak, İsviçreli Müslümanların toplumla iyi kaynaştıklarını ifade etti.
DİN ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE Almanya’da da İsviçre’deki minare yasağının yankıları sürüyor. Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinin Uyum Bakanı Armin Laschet, yaptığı yazılı açıklamada, Almanya her 4 kişiden birinin göçmen kökenli olmasından dolayı din ve kültür ile uyum arasındaki bağlantının iyi bir şekilde anlaşılması gerektiğini belirterek, ‘’Bizim göç toplumunda dinlerin ve kültürlerin çeşitliliği çok, bundan dolayı dinler ve kültürler arası diyalog çok önemli’’ dedi. Din özgürlüğü ve temel hakların İsviçre’de olduğu gibi halk oylamasına götürülemeyeceğini ifade eden Laschet, ‘’Almanya’nın bazı bölgelerinde kilise üyeleri azınlıkta. Burada pazar günü çan çalınmasıyla bir oylama yapılsa sonucu nasıl olur?’’ ifadelerine yer verdi. Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth da referandumu sert bir dille eleştirerek, ‘’Bu oylamayla din özgürlüğü ayaklar altında alınıyor’’ dedi. Yeşiller Partisi Federal Meclis Üyesi Jerzy Montag da İsviçre’de ortaya çıkan sonuca kızdığını, aynı zamanda üzüldüğünü, “Alman anlayışına göre bunun din özgürlüğüne müdahale anlamına geldiğini” belirtti. Alman Katolikleri Merkez Komitesi Başkanı Alois Glück de Deutschlandfunk radyosuna yaptığı açıklamada, İsviçre’de insanların bir arada yaşamasına zarar veren bir havanın oluşturulduğunu belirtti. ‘’Almanya Kültürlerarası Konseyi’’ Başkanı Jürgen Micksch de İsviçre’dekli oyalamayı felaket olarak nitelendirdi ve Müslümanlara karşı bir ırkçılık olarak değerlendirdi.
UYGULAMADA SIKINTI ÇIKAR
İsvİçre’nİn önde gelen günlük siyasî gazetelerinden “Neue Zürcher Zeitung”, ülkede minare inşaatını yasaklayan referandum kararını uygulamanın uluslararası hukuk açısından önemli sorunlar oluşturacağı yorumunda bulundu. Gazetenin internet sayfasında “Henüz son söz söylenmedi” başlığıyla yer alan yorumda, kararının uygulanmasının çok zorlu bir sınav olabileceği ve uzun süreli bir hukuk mücadelesine yol açabileceği görüşü dile getirildi. İsviçre Adalet Bakanı Eveline Widmer-Schlumpf’un yaz döneminde referandumla ilgili yaptığı bir açıklamada, vatandaşlara ve ülkedeki siyasî kültüre güvendiğini belirterek, “Karar ‘hayır’ olacaktır” şeklinde konuştuğu hatırlatılan yorumda, İsviçre Federal Meclisi ve Eyaletler Meclisinin (Bundesrat) de “minarelerin fanatik dincilerle hiçbir ilgisi olmadığı” şeklinde görüş belirttiğine işaret edildi. Bundesrat’ın minare inşaatını yasaklamanın din özgürlüğünü koruyan BM İnsan Hakları Beyannamesi 9. maddesine ve insanlara din, dil ve ırklarından dolayı ayrımcılık yapılamayacağına işaret eden 14. maddesine aykırı olduğuna dikkat çekildiği ifade edilen yorumda, İsviçre’nin, Strasbourg’daki İnsan Hakları Mahkemesinde suçlanması durumunda çok büyük bir ihtimalle söz konusu maddeleri ihlal etmekten suçlu bulunacağı savunuldu. Böyle bir davanın uzun yıllar sürebileceği, asıl önemli olanın İsviçre’nin bu davayı kaybetmesi durumunda ne yapacağı olduğu kaydedilen yorumda, İsviçre’nin böyle bir durumda referandum kararını uygulamakta direnmesi halinde bu ülkeye karşı çeşitli yaptırımların uygulanabileceği ve Avrupa Konseyi üyeliğinden bile çıkarılabileceği görüşüne yer verildi.
TAM BİR AYRIMCILIK
BM İnsan Hakları Yüksek Temsilcisi Navi Pillay, İsviçre’de yeni minarelerin yapılması yasağının ayrımcılık olduğunu belirtti. Yasağın, İsviçre’nin insan haklarıyla ilgili yükümlülükleri konusunda uluslararası hukukla çelişebileceğini söyleyen Pillay, referanduma götüren “yabancı düşmanlığını kışkırtan kampanyaları” ve bunun “derinden bölücü” neticesini kınadığını kaydetti. |
02.12.2009 |
İSVİÇRE BANKALARI ENDİŞELİ |
İsvİçre’nin La Liberation gazetesindeki haberde, iş çevrelerinin “İsviçre bankaları için bir engel daha” endişesini taşıdığı belirtilirken, Cenevre ya da Zürih’teki paraların kaçışı endişesinin ötesinde Avrupa basınının “İsviçre için felâketten söz ettiğine” dikkat çekildi. Haberde, siyasî çevrelerin ise minarelerin yasaklanmasının oluşturduğu şoku atlatmakta hâlâ zorlandığını belirtilirken, Halkçı UDP’nin Genel Başkan Yardımcısı Yvan Perrin, referandum sonucunun sürpriz olduğu ifadesine yer verildi. |
02.12.2009 |
ABD KONGRESİ: İSVİÇRE MAHKEMELERİ KARARI BOZAR |
ABD Kongresindeki Helsinki Komisyonu ise, İsviçre’de düzenlenen referandumla yeni minare yapımının yasaklanmasının endişe verici olduğunu belirtti. Konuyla ilgili açıklama yayımlayan komisyonun eşbaşkanları Demokrat Parti Maryland Senatörü Benjamin Cardin ve Demokrat Parti Florida milletvekili Alcee Hastings, referandum sonucunun İsviçre mahkemelerince bozulmasına yönelik beklentilerini dile getirdi. Cardin, minarelerin yasaklanması yönündeki referandum sonucunun, İsviçrelilerin belirli bir grubun ibadetine sınırlama getirilmesini uygun gördüğü gerçeğini de içeren bir dizi sebepten dolayı endişe verici olduğunu ifade etti. Benjamin Cardin, “İsviçre hükümetinin, İsviçrelilerin hoşgörüsüz insanlar olmadığını göstermek için süratle çalışacaklarına güveniyorum” dedi. |
02.12.2009 |
KİN VE IRKÇILIĞA TEŞVİK |
Ürdün’dekİ Müslüman Kardeşler Örgütü bağlantılı İslâmî Eylem Cephesi, İsviçre’de düzenlenen referandumla yeni minare yapımının yasaklanmasının “kin ve ırkçılığa teşvik” olduğunu bildirdi. İslami Eylem Cephesi’nin uluslar arası dosyalar yetkilisi Hodr Bani Halid, yasak kararının “Müslümanlara hakaret ve bir insan hakları ihlali” olduğunu belirtti. Bani Halid, bunun, kine, ırkçılığa, dini ayrımcılığa teşvik olduğunu ve İsviçre ve dünyadaki Müslümanlara zarar vermeye teşvik etmenin bir şekli olduğunu kaydetti. İslâmî Eylem Cephesi, İsviçre hükümetine, Müslüman dünyasıyla ilişkileri korumak amacıyla bu “ahlâksız” kararı yeniden gözden geçirme çağrısında bulundu. |
02.12.2009 |
ABD, 2018’e kadar Afganistan’da kalacak |
Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamaya göre ABD Başkanı Barack Obama, çok sayıda ülkenin liderini arayarak yeni stratejiye ilişkin bilgi veriyor. Obama’nın, bu görüşmelerini sürdüreceği kaydedildi. ABD’li yetkililer, yeni stratejinin, yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, Taliban’ın yenilgiye uğratılması ve Afgan güvenlik güçlerine askeri eğitim verilmesi görevlerini yerine getirmek üzere, ülkeye 30 bin ek ABD askeri gönderilmesini içerdiğini öne sürüyor. Pentagon yetkilileri, NATO üyesi ülkelerin de 10 bin ek asker göndermeleri beklentisinde olduklarını, böylece ülkeye sevkedilecek ek asker sayısının 40 bini bulmasının hedeflendiğini belirtiyorlar. Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, Obama’nın, bölgedeki durumun herkes için ortak bir tehdit oluşturduğundan hareketle, dünya liderleriyle görüşmeler yaptığını bildirdiler. Asker takviyesinin aşamalı olarak yapılması ve 12-18 ay içinde tamamlanması planlanıyor. Obama yönetimi, Afgan güçlerin, kendi ülkelerinin güvenliğini sağlayacak duruma getirilmesinin hedeflerden biri olduğunu hatırlatarak, bu ülkedeki askeri varlıklarının ‘’ucu açık bir süreç olmadığını ve hedefler sağlanınca geri çekilineceğini’’ kaydediyorlar. Afganistan’daki NATO ve ABD güçlerinin komutanı Orgeneral Stanley McChrystal, Kongre’ye verdiği bilgide, çekilmenin 2013’de başlayabileceğini söylemişti. ABD’li yetkililer, çekilmenin 2017 veya 2018’de tamamlanabileceğini ifade ediyorlar. |
02.12.2009 |
AB, Filistin Devleti’ni tanıyacak |
İsraİl’de yayımlanan Haaretz gazetesi, AB ülkeleri dışişleri bakanlarının önümüzdeki hafta yapacağı toplantıda, tek taraflı ilan edilecek, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini tanımalarının beklendiğini yazdı. AB dönem başkanı İsveç tarafından hazırlandığı belirtilen bir taslak belgeyi ele geçirdiğini bildiren gazete, AB dışişleri bakanlarının Kudüs’ün hem İsrail, hem de Filistin’in başşehri olması çağrısında bulunacaklarını savundu. Gazete, İsrail’in AB’nin bu planına karşı “bir diplomatik mücadele kampanyası” sürdürdüğünü belirtti. AB dışişleri bakanlarının 7 Aralıkta Brüksel’de başlayacak ve barış sürecinin ele alınacağı iki günlük toplantılarının sonunda, Orta Doğu politikasına yönelik bir açıklama yapılması bekleniyor. Haberde, İsveç’in taslak metninin, İsrail ile Filistinliler arasındaki nihai statü görüşmelerinin kilit noktalarından biri olan Kudüs ile ilgili çözüm hakkında AB’nin ilk resmi ifadesi olduğu kaydedildi. Taslak metinde, barış sürecindeki çıkmaz sebebiyle AB’nin endişelerinin dile getirildiği ve öngörülen takvime uygun olarak taraflar arasında müzakereler yapılması çağrısında da bulunuluyor. Metinde, bu konuyla ilgili olarak, “Amaç, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden oluşan, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, demokratik, kalıcı ve (İsrail ile) yan yana bir Filistin devletidir” ifadelerine yer veriliyor. |
02.12.2009 |
İsrail, gelişmelerden rahatsız |
İsraİl, AB dışişleri bakanlarının tek taraflı ilan edilecek, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini tanıyacakları yönündeki haberlere sert tepki gösterdi. İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, “böyle bir niyetin Orta Doğu’da barış görüşmelerinin yeniden başlatılması fırsatına zarar vereceği” görüşü savunuldu. Açıklamada, “İsveç’in öncülük ettiği bu girişim, AB’nin İsrail ile Filistinliler arasındaki siyasî süreçte önemli bir arabulucu olarak yer alma gayretlerine de zarar verir” denildi. Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinde 10 ay süreyle inşaatları durdurma kararına da atıfta bulunulan açıklamada, “İsrail hükümetinin Filistinlilerle müzakereleri yeniden başlatma konusunda önemli adımlar attığı” görüşüne yer verildi. AB’nin Filistinlileri müzakere masasına döndürmek için baskı yapması gerektiği ifade edilen açıklamada, “İsveç’in öncülüğündeki bu tür hareketler sadece tam tersi sonuçlar verir” denildi. İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi, AB ülkeleri dışişleri bakanlarının önümüzdeki hafta yapacağı toplantıda, tek taraflı ilan edilecek, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini tanımalarının beklendiğini yazmıştı. |
02.12.2009 |
AB, üç ülkeye vizeyi kaldırdı |
AB içişleri ve adalet bakanları, Sırbistan, Karadağ ve Makedonya vatandaşlarının Schengen ülkelerine vizesiz girebilmesini onayladı. 3 Batı Balkan ülkesi vatandaşlarının, 19 Aralık’tan itibaren geçerli olarak vize muafiyetinden yararlanmaları için biyometrik pasaportlarını yanlarında taşımaları yeterli olacak. Ortak vize alanı Schengen, AB’de Bulgaristan, Romanya, İngiltere ve İrlanda dışındaki 23 üye ülkeyle Norveç, İzlanda ve İsviçre’yi kapsıyor. |
02.12.2009 |
Boris Tadiç’e içki cezası |
SIrbİstan Devlet Başkanı Boris Tadiç, stadyumda içki içerek yasaları ihlâl etmekten mahkemeye çıktı. Tadiç, yargıca, yaptığının suç olduğunu bilmediğini belirterek, işlenen suçun bütün sorumluluğunu kabul ettiğini söyledi. Boris Tadiç, geçen ekim ayında Sırbistan’ın Romanya’yı 5-0 yendiği maçtan sonra stadyumda kutlama için şampanya içmişti. Yargıcın, dâvâyla ilgili hükmünü, Tadiç’le birlikte, Sırbistan’ın Dünya Kupası eleme maçında kadeh tokuşturduğu Spor Bakanı ve Sırbistan Futbol Federasyonu başkanına postalayacağı kaydedildi. Tadiç ve diğer sanıklar, 450 ila 750 dolar para cezasına çarptırılabilecek. |
02.12.2009 |
Çin: İran konusunda yaptırım değil, diyalog lâzım |
İran’a her türlü müdahaleye karşı olan ve desteğini her zaman ortaya koyan Çin yönetimi, İran’ın nükleer programı konusunda yaptırım değil daha fazla diyaloğa ihtiyaç olduğunu açıkladı. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Qin Gang, dün düzenlenen basın toplantısında İran’ın 10 yeni uranyum zenginleştirme projesi başlatacağı açıklamasıyla ilgili gazetecilerin sorularını cevapladı. ABD ve Avrupa Birliği tarafından kınanana söz konusu projeyle ilgili Qin Gang, İran’a yaptırımların Birleşmiş Milletler’in (BM) yeni baskı hedefi olmadığını söyledi. Basın toplantısında “İran sorununu diyalog yoluyla uygun bir şekilde çözmemiz lâzım.” diyen Çinli sözcü, ilgili tüm tarafların diplomatik çabalarını arttırması gerektiğine işaret etti. ABD, İran konusunda Çin’in sağlam bir duruş sergilemesi için baskı yapıyordu ve BM nükleer ajansı, Cuma günü İran’ın bütün uranyum zenginleştirme aktivitelerini sona erdirmesi çağrısını içeren bir kararı onaylamıştı. |
02.12.2009 |