Kültür-Sanat |
166 bin yazma eser tek çatı altında korunacak |
Çoğunluğu Selçuklu ve Osmanlı medeniyetleri dönemine ait paha biçilmez değerdeki binlerce yazma eser, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak olan Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı’nda toplanacak. Halen 28 ayrı kütüphanedeki toplam 166 bin 210 cilt yazma eserin denetim ve kontrolü İstanbul’da kurulacak başkanlık ile Ankara ve Konya’daki il müdürlüklerince gerçekleştirilecek. Nitelikli personel istihdamı ile eserler korunup gün yüzüne çıkarılacak ve dünyaya tanıtılacak. ‘Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı’ kuruluş ve görevleri hakkındaki kanun tasarısının önümüzdeki günlerde TBMM’ye sevk edilmesi bekleniyor. Başkakanlığın resmî internet sitesinde yer alan çalışmaya göre, başkanlık ile yazma eser kütüphanelerinin alanında uzmanlaşmış birimler olarak etkin şekilde hizmet vermesi, kültür mirası yazma ve eski harfli basma eserlerin toplanması, korunması, sağlıklı biçimde geleceğe ulaştırılması ile bilim, kültür ve san'at dünyasının hizmetine sunulması amaçlanıyor. Uygulamada kolaylık sağlanması, yazma eserlerle ilgili hizmetin ülke geneline yaygınlaştırılması ve bürokrasinin azaltılması amacıyla Marmara Bölgesi’ndeki kütüphanelerin merkeze bağlı olarak teşkilâtlanması, Anadolu’daki yazma eser kütüphanelerinin ise kurulacak olan Ankara ve Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlükleri’ne bağlı birimlerin yönetimi altında birleştiriliyor. Başkanlığın görevleri arasında şunlar yer alıyor: “Kütüphaneleri, kütüphanecilik ilke ve standartları çerçevesinde eşgüdüm içinde yönetmek, her türlü kütüphanecilik hizmetlerini doğrudan veya elektronik ortamda sunmak, kütüphanecilik standartlarını geliştirmek. Gerekli fiziki koruma ve güvenlik şartlarını oluşturarak eserlerin sağlıklı bir şekilde saklanmasını sağlamak. Konservasyon ve restorasyon çalışmalarıyla ilgili araştırma-geliştirme faaliyetlerini yürütmek, kullanılacak malzemeleri üretmek, temin etmek, eserlerin konservasyon ve restorasyonlarını yapmak. Eserlerin kütüphanecilik ilkelerine uygun olarak kataloglama, sınıflama ve bibliyografya çalışmalarını yürütmek. Eserlerle ilgili çeviri, sadeleştirme ve tıpkıbasım çalışmaları ile içerik incelemelerini yürütmek. Eserlerin dia, mikrofilm, dijital ortamlar ile fotoğraf ve benzeri dijital olmayan ortamlarda arşivini oluşturmak.” Tasarı ile Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi, Edirne Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Nuruosmaniye Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Köprülü Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Hacı Selim Ağa Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Atıf Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, İstanbul Millet Yazma Eser Kütüphanesi ve İstanbul Ragıp Paşa Yazma Eser Kütüphanesi İstanbul’daki merkeze bağlanıyor. Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi, Kastamonu Yazma Eser Kütüphanesi ve Kütahya Vahid Paşa Yazma Eser Kütüphanesi Ankara Yazma Eserler Bölge Müdürlüğüne, Diyarbakır Ziya Gökalp Yazma Eser Kütüphanesi, Kayseri Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, Konya Yusuf Ağa Yazma Eser Kütüphanesi, Sivas Ziya Bey Yazma Eser Kütüphanesi ve Manisa Yazma Eser Kütüphanesi de Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösterecek.
90 BİN CİLT EL YAZMASI ESER
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı 28 kütüphanede 166 bin 210 cilt yazma eser bulunuyor. Bu kütüphanelerden 14’ü yazma eser kütüphanesi olup 14’ü de halk kütüphanesi. Yazma eserler, 106 bin 174 adet eserle, başta Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi olmak üzere, büyük oranda İstanbul’daki kütüphanelerde yer alıyor. Osmanlı padişahları ve diğer saray erkânı için meydana getirilmiş eserler paha biçilmez minyatür, ebru ve tezhip san'atlarını içeriyor. Tarihî dönemleri itibarıyla da 10. yüzyıla kadar dayandırılabiliyor. Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi koleksiyonu, kendisine bağlı 5 yazma eser kütüphanesi ile birlikte, 90 bin cilt el yazma eser ve bir o kadar da nadir basma eserden oluşuyor. |
15.11.2009 |
3 asırdır tahta kaşık yapıyorlar |
Kütahya’nin Gediz ilçesine bağlı Saruhanlar Köyünde 7’den 70’e herkes, yaklaşık 3 asırdır sürdürülen tahta kaşık yapımıyla geçimini sağlıyor. İlçe merkezine 24 kilometre uzaklıkta, 120 hanede yaklaşık 500 kişinin yaşadığı köyde, genci, yaşlısı hemen hemen tüm halk mutfakta ve halk oyunları gösterilerinde kullanılmasının yanında hediyelik eşya olarak da satılan tahta kaşıkları yapıyor. Sokakları ve evlerini atölye olarak kullanan vatandaşlar, keser ve zımparalarla gelişen teknolojiye rağmen hala ‘’atadan kalma’’ yöntemlerle tahta kaşık üretiyor. Köylüler, burada 7’den 70’e herkesin yaklaşık 3 asırdır geçim kaynağının tahta kaşık üretimi olduğunu söyledi. Tahta kaşık üreten yaşlılar, ilkokuldan mezun olduktan sonra bu işe adım attıklarını ve annelerinden, babalarından öğrendikleri bilgilerle kaşık ürettiklerini ifade ederek, ‘’Dağdan kestiğimiz ağaçları evlerimizde ve sokaklarda yontarak kaşık yapıyoruz. Bir aile günde 50 ile 100 arasında kaşık üretiyor. Bu kaşıkları köyümüze her hafta gelen toptancılara veriyoruz. Bu işten aç kalmayacak kadar para kazanıyoruz’’ dedi. Köye her hafta gelen toptancıların kendilerinden tanesini 50 kuruşa aldıkları kaşıkları boyayıp pazarladıklarını belirten köylüler, tahta kaşıkların gürgen ve kayın ağacından yapıldığını bildirdi. Orman arazisi köye yakın olduğundan ham madde bulmakta güçlük yaşamadıklarına işaret eden köylüler, şunları kaydetti: ‘’Çocuklarımız, gelinlerimiz ve torunlarımızla hep bu işi yapıyoruz. Köydeki herkes kaşık yaparak geçiniyor. Atalarımızdan öğrendiğimiz mesleği devam ettiriyoruz. Bir keserimiz var. Onunla yonttuğumuz ağaçtan tahta kaşığın kalıbını çıkarıyoruz. Daha sonra oygu ve ustura dediğimiz aletlerle son şekliğini verip bunları piyasaya sürüyoruz. Toptancılar bizden aldıkları kaşıkları boyayıp Konya, Denizli, Aydın, İzmir gibi illere pazarlıyor. Burada üretilen kaşıklar Türkiye’nin dört bir yanına gidiyor.’’
TAHTA KAŞIK ÜRETİP, METAL KAŞIK KULLANIYORLAR
Köylüler, daha sağlıklı olduğundan tahta kaşığın yemek pişirirken ya da sulu yemek yenirken kullanılabileceğini, ancak metal kaşıklar yaygınlaştığı için özellikle çorba içerken bunların pek tercih edilmediğini anlattı. Tahta kaşık yapmalarına karşı köydeki hiçbir evde yemek yenilirken tahta kaşık kullanılmadığını, metal kaşıkların tercih edildiğini ifade eden köylüler, ‘’Tahta kaşık sağlığa faydalıdır. Metal kaşık zararlıdır, dişlere dokunur, tencereye zarar verir. Tahta kaşıklarla yemek yenilir, düğünlerde oynanır. Bu meslek ne açı öldürür, ne de zenginleştirir’’ diye konuştu. |
15.11.2009 |
AA’nın ödüllü fotoğraf sergisi, BİE’deAnadolu Ajansı muhabirlerinin farklı yıllarda çeşitli yarışmal |
Anadolu Ajansı muhabirlerinin farklı yıllarda çeşitli yarışmalarda ödül kazanmış fotoğrafları “Anadolu Ajansı Ödüllü Fotoğraflar Sergisi” Bersay İletişim Enstitüsü’nde açıldı. Anadolu Ajansı muhabirleri tarafından çekilen ödüllü fotoğrafların sergilendiği “Anadolu Ajansı Ödüllü Fotoğraflar Sergisi” 25 Kasım Çarşamba gününe kadar Bersay İletişim Enstitüsü’nde fotoğrafseverler tarafından gezilebilir. Sergide, Anadolu Ajansı muhabirlerinin 1994-2009 yılları arasında değişik kategorilerde ödül alan 25 fotoğrafı yer alıyor. Muhabirlerin objektiflerinden yansıyan bu kareler ülke gündeminden çeşitli yansımaları ortaya koyduğu kadar düşündürücü bir yolculuğa da çıkarıyor. Bersay İletişim Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkan Vekili Arın Saydam serginin açılışında yaptığı konuşmada, Anadolu Ajansı’nın 89 yıllık geçmişinin Türkiye Cumhuriyeti için önemini vurguladı. |
15.11.2009 |