Güncel |
CHP DEMOKRASİNİN Mİ, YOKSA KATLİÂMLARIN MI YANINDA? |
ALEVİ Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in açıklamalarına tepki göstererek Alevi toplumunun kendisine yönelik hiçbir saldırıyı unutmadığını ve bunu da unutmayacağını söyledi. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Balkız, sert ifadelerle Öymen ve CHP’yi eleştirdi. “Evlad-ı Kerbelayık, Bihatayık, ayıptır, zulümdür, günahtır. Ülkenin iç sorunları, devletlerarası savaş usulleri ile çözülemez. CHP demokrasinin mi, yoksa katliamların mı yanındadır? Bilmek İstiyoruz.” diyen Balkız, Öymen’in söylediklerinin CHP’nin demokrasiden ne kadar uzaklaştığını kendilerine bir kez daha gösterdiğini vurguladı. 1937-1938’de Dersim’de yapılan katliamının yaşanan vahşeti hala yaşayan canların anlattığını ifade eden Balkız, “Bellekler hala tazedir. Laç deresinin nasıl cesetlerle doldurulduğunu, Munzur suyunun günlerce kan kırmızı aktığını, kurşuna dizilenleri, kurşunla ölmeyenlerin süngülerle nasıl vahşice katledildiklerini anlatır dururlar. Dersim katliamının üzerinden 72 yıl geçmesine ve yaşanan acıların, sürgünlerin, trajedilerin varlığına rağmen, bu gün bu çağda dahi CHP’yi temsilen söz alan Onur Öymen’in; sanki başkaca hiçbir çözüm yokmuşçasına dolaylı olarak da olsa hala katliamı önermesi ve savunması tüylerimizi diken diken etmiştir. Ülkemizin doğusunda 25 yıldır yaşanan ‘düşük yoğunluklu savaş’ta; yitirdiklerimiz yetmedi mi? Ekmeğimize, aşımıza, kardeşliğimize göz koyanlar! Bunca acı yetmedi mi? Dersim katliamını ‘demokratik açılım’ın tartışıldığı bir ortamda, çözüm diye önerenler! Çözüm için emsal gösterenler! Size sesleniyoruz! Ülkemizin sınırları içinde yaşanan sorunları; Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz olan Kurtuluş Savaşı ile devletlerarası savaş konumunda olan Kıbrıs çıkartması ile kıyaslayanlar! Ey çağın gerisinde kalanlar! Size sesleniyoruz; Dersim’de bırakın bizim analarımızın ağlamasını, ölülerinin yasını tutmasını, çıplak bedenleri sarmalarına dahi izin verilmemiştir! Ey anaların ağlamasını normal görenler! Size sesleniyoruz! Alevilerin oylarıyla yıllardır o meclis kürsüsünde oturanlar!” dedi. |
14.11.2009 |
ÖYMEN’E SUÇU VE SUÇLUYU ÖVME SUÇLAMASI |
İnsan Hakları Derneği (İHD) Tunceli Temsilcisi Barış Yıldırım, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen hakkında suç duyurusunda bulundu. Yıldırım yaptığı açıklamada, ‘’Öymen, bakanlık yapan İhsan Sabri Çağlayangil ve yine o dönem generallik yapan çeşitli kişilerin anılarında belirttiği, suç teşkil eden kimi eylemler ve insan hak ve özgürlüklerine aykırı uygulamaları överek, TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen ‘Suç ve Suçluyu Övme’ fiilini ihlâl etmiştir’’ dedi. MECLİS KÜRSÜSÜNDE TOPYEKûN İMHA İSTEMİŞTİ
10 Kasım’da Mecliste yapılan demokratik açılım görüşmeleri sırasında CHP grubu adına konuşan Onur Öymen’in sarf ettiği sözlere tepki büyüyor. Hükümetin Kürt sorununa çözüm arayışı dolayısıyla gündeme getirdiği yaklaşımı sert bir şekilde eleştiren Onur Öymen konuşmasında özetle Mustafa Kemal’in Şeyh Said ve Dersim isyanları sırasında yaptığının örnek alınması gerektiğini vurgulamış; bu sorunla uğraşmak yerine sorun teşkil eden tüm kesimlerin topyekûn imha edilmesini önermişti!
Tek parti dönemine suç duyurusu
İNSAN Hakları Derneği (İHD) Tunceli Temsilcisi Barış Yıldırım, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen hakkında suç duyurusunda bulundu. Barış Yıldırım yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in, 10 Kasım 2009 tarihinde, TBMM’de yaptığı konuşmasına ilişkin, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi. Yıldırım, Öymen’in 10 Kasım 2009 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmada, o dönem yaşayan ‘’Dersimliler’i’’ terörist olarak değerlendirdiğini öne sürerek, ‘’Öymen, bakanlık yapan İhsan Sabri Çağlayangil ve yine o dönem generallik yapan çeşitli kişilerin anılarında belirttiği, suç teşkil eden kimi eylemler ve insan hak ve özgürlüklerine aykırı uygulamaları överek, TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen ‘Suç ve Suçluyu Övme’ fiilini ihlal etmiştir’’ iddiasında bulundu. Yıldırım, Öymen’in beyanatlarının TCK’ya ve çeşitli hukuksal düzenlemelere aykırı olduğunu ifade ederek, Öymen hakkında gerekli soruşturmanın açılması ve iddianame düzenlenmesi talebiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunu kaydetti.
CHP’YE SİYAH ÇELENK BIRAKTILAR
ANKARA Tuncelililer Derneği üyesi bir grup, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in TBMM’deki konuşmasını protesto etmek amacıyla CHP Genel Merkezine siyah çelenk bıraktı. CHP Genel Merkezi önünde toplanan grup, burada zılgıt çekerek ‘’Dersim Onurdur, Onuruna Sahip Çık’’, ‘’Yaşasın Barış, Yaşasın Kardeşlik’’, ‘’Dersim’e Uzanan Eller Kırılsın’’ şeklinde sloganlar attı. Ankara Tuncelililer Derneği Başkanı Bülent Akdağ, yaptığı açıklamada Öymen’in ‘’Türkiye’de ayrımcılığı körüklediğini’’ iddia etti. Kendilerinin barıştan yana olduğunu ifade eden Akdağ, ‘’CHP de böylece barış ve kardeşlikten yana olmadığını ortaya koymuştur. Onur Öymen’in Dersimlilerden alması gereken ders insan sevgisidir’’ dedi.Seçimlerde CHP’ye kendi illerinden oy verilmemesi çağrısında bulunan Akdağ, CHP’deki Tuncelilileri de istifa etmeye davet etti. Akdağ, ayrıca Munzur Vadisi’nde yapılması planlanan baraj projesinin de yanlış olduğunu, burada doğaya karşı suç işlenmesinin önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. ‘’Dersim Onurumuzdur, Onurumuza Sahip Çıkalım’’ yazılı dövizler taşıyan grup, daha sonra, zılgıt ve alkışlar eşliğinde siyah çelengi CHP önüne bıraktı. Grup, burada çeşitli Kürtçe sloganlar da attı. |
14.11.2009 |
Açılım için yeni anayasa şart |
Genel Kurul’da demokratik açılımı anlatan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Türkiye’nin çağın gerisinde kalan bir anayasaya mahkûm olmak zorunda olmadığının altını çizerek, “Türk halkı daha iyi bir anayasaya lâyıktır. Bunun için toplumun tüm kesimlerinin görüşünü alarak yeni bir anayasa yapmak istiyoruz” dedi. Atalay: Yeni bir anayasa şart
İÇİŞLERİ Bakanı Beşir Atalay, “Türk halkı daha iyi bir anayasaya layıktır. Bunun için toplumun tüm kesimlerinin görüşünü alarak yeni bir anayasa yapmak istiyoruz” dedi. Hükümet adına Genel Kurul’da demokratik açılım konusunda ilk konuşmayı yapan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bu yolda atılacak adımları anlattı. Demokratik açılımın hayata geçirilmesi için yeni bir anayasanın şart olduğunu ifade eden Atalay, demokratik ve toplumsal ihtiyaca cevap verecek sivil bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Demokratik açılımın kapalı bir paket değil ucu açık dinamik bir süreç ve proje olduğunu ifade eden Atalay, Türkiye’nin çağın gerisinde kalan bir anayasaya mahkûm olmak zorunda olmadığının altını çizdi. |
14.11.2009 |
Başbakan dinlenirken sizler neredeydiniz? |
BTK Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek, ‘’Hiçbir hakim kararı yok, bir ülkenin Başbakanı 6 yıl dinleniyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bugün tartıştığımız dinlemeler, hakim kararı ile usulüne ve mevzuatta yazan hususlara uygun yapılıyor, her nedense toplum ayağa kalkıyor. Bu çifte standarttan kurtulmamız lâzım’’ dedi. Başbakan dinlenirken neredeydiniz?
BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek, ‘’Hiçbir hakim kararı yok, bir ülkenin Başbakanı 6 yıl dinleniyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bugün tartıştığımız dinlemeler hakim kararı ile yapılıyor, usulüne uygun ve mevzuatta yazan hususlara uygun dinlemeler yapılıyor, her nedense toplum ayağa kalkıyor. Bu çifte standarttan kurtulmamız lazım’’ dedi. Şimşek, BTK Başkanı Tayfun Acarer ile ‘’yargıda telefonların dinlendiğine yönelik iddialara’’ ilişkin düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Fethi Şimşek, bir soru üzerine, yapılan incelemede ortaya konan işlemler nedeniyle Yargıtay’a ait olduğu iddia edilen telefonlarla ilgili dinleme işlemi gerçekleşmediğini ifade etti. Soruşturma yapılacak kişilerle ilgili olarak soruşturma usullerini takdir edecek mercinin Cumhuriyet savcıları olduğunu vurgulayan Şimşek, ‘’Bize intikal eden kararlarda bu konuları incelememiz mümkün değildir. Bize gelen kararlarda şekil bakımından, yani katalog suçlarına uyup uymadığı ve tedbir süresine uyulup uyulmadığı noktalarında inceleme yapıyoruz. Bunun dışındaki takdir hakkı tamamıyla Cumhuriyet savcılarına aittir. Soruşturma dosyasından bize intikal eden sadece dinlemeye ilişkin hakim kararıdır’’ diye konuştu. Şimşek, ‘’Başkanlıkta yeni bir geniş inceleme yapılacağından bahsediliyor’’ denilmesi üzerine, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına ‘’geniş inceleme’’ yapılacağına dair herhangi bir karar ya da talebin ulaşmadığını söyledi. |
14.11.2009 |
27 ilde, kaçak akaryakıt baskını |
Ankara Jandarma Alay Komutanlığı ekipleri, akaryakıt kaçakçılarına yönelik ‘’By Pass-2’’ operasyonun ikincisi için dün sabah erken saatlerde harekete geçti. Operasyonun, Ankara’nın Gölbaşı, Yenimahalle ve Polatlı ilçeleri başta olmak üzere Adana, Konya, Balıkesir, Van, Kocaeli, Samsun, Yalova, Osmaniye, Niğde ve Mersin’in de aralarında bulunduğu 27 ilde gerçekleştirildiği kaydedildi. Operasyona, jandarma ekipleri ile EPDK ve vergi denetçileri de katıldı. ilk operasyonda olduğu gibi hileli akaryakıt araması yapıldı. |
14.11.2009 |
RTÜK’ten dil açılımı |
RADYO ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun özel kanalların Türkçe dışındaki dillerde yayın yapması ile ilgili yayın sınırını kaldıran yeni yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. “Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik” ile özel kanallar RTÜK denetiminde farklı dillerde yayın yapabilecek. Resmî Gazete’nin 25 Ocak 2004 tarihindeki 25357. sayısında yayımlanan Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik ise yürürlükten kaldırıldı. |
14.11.2009 |
Alevilerin taleplerini ilk kez, dinliyoruz |
DEVLET Bakanı Faruk Çelik, ‘’Alevi vatandaşlarımızın talepleri ilk kez, yıllar sonra değil yüzyıllar sonra devletle buluşmuş. Bunları dinliyoruz ve çözüm üretme gayreti içindeyiz’’ dedi. Çelik, Rize Valiliğini ziyaret ederek Vali Seyfullah Hacımüftüoğlu’ndan ilin sorunları hakkında bilgi aldı. Vali Hacımüftüoğlu, Bakan Çelik’e bir vazo hediye etti. Daha sonra Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı’yı makamında ziyaret eden Çelik, burada gazetecilerin sorularını cevapladı. Hükümetin son dönemde ülkenin normalleşmesi için, demokratik açılım çerçevesinde ele aldığı konular olduğunu belirten Çelik, bunlardan birisinin de Alevi vatandaşların taleplerini içeren ve bunlara cevap oluşturacak çalıştaylar olduğunu söyledi. Bunlardan beşincisinin İstanbul’da gerçekleştirildiğini ifade eden Çelik, ‘’Daha önce akademisyen, ilahiyat fakültesi ve Alevi Bektaşi kanaat önderleri ile çalıştaylar gerçekleştirildi. Bugüne kadar elde ettiğimiz neticelerin en güzeli, en iyisi toplumda kesimler arasındaki mesafeyi ortadan kaldıran, birbirleri ile bir masa etrafında bir araya gelebilen ve meselelerine çözüm arayan çalıştaylar bütünlüğü içinde olması. Bunu çok önemsiyoruz’’ diye konuştu. |
14.11.2009 |
Islak imzalı belge Genelkurmay’a gelmedi |
Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, ‘’İrtica İle Mücadele Eylem Planı’’ başlıklı, ‘’ıslak imzalı’’ olduğu iddia edilen belgenin henüz Askeri Savcılığa ulaşmadığını, belge ile ilgili adli tıp raporunun Askeri Savcılığa ulaştığını, raporda, sadece imza tetkikinin yapılmış olduğunu bildirdi. Tuğgeneral Çubuklu, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’ndaki haftalık basın bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı. Belgeyle ilgili soruşturmanın Askeri Savcılıkta devam ettiğini belirten Çubuklu, Askeri Savcılığın 4. kez detaylı bir yazı yazarak, belgenin var olduğu iddia edilen aslını tekrar talep ettiğini, halen cevabın beklendiğini, cevabın henüz askeri savcılığa ulaşmadığını söyledi. Belgeyle ilgili adli tıp raporunun Askeri Savcılığa ulaştığını ifade eden Tuğgeneral Çubuklu, ‘’Raporda, sadece imza tetkikinin yapılmış olduğunu’’ bildirdi. Sivil savcılığın istediği bazı belgelerin Genelkurmay Başkanlığı tarafından gönderilmediği yönündeki iddialara ilişkin soru üzerine Tuğgeneral Çubuklu, bu konuyu geçen hafta cevapladıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti:’’Genelkurmay Başkanlığına intikal eden, Cumhuriyet savcılıklarından veya mahkemelerden, sadece bununla ilgili söylemiyorum, yasaların öngördüğü çerçevede, bütün taleplere anında, tabii istenen talepler kapsamlıysa bunlar incelenmek suretiyle, ilgili yerlerden sorulmak suretiyle anında cevap veriliyor. Bazı medya kuruluşlarında yer aldığı gibi 3 bin sayfa, 100 sayfa, bin sayfa gibi böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Personel isteniyorsa o da aynı şekilde gönderiliyor.’’ Tuğgeneral Çubuklu, ‘’ıslak imzalı’’ olduğu iddia edilen belgenin Askeri Savcılığa gönderilmemesi konusunda Askeri Savcılığın soruşturmayı yürüten savcılık hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmadığının sorulması üzerine, bunun Askeri Savcılığın takip ettiği bir konu olduğunu belirtti. Tuğgeneral Çubuklu, ‘’Şu anda onunla ilgili olarak söz söylemek uygun olmayacaktır. Yasaların el verdiği çerçevede gereğini yapacaktır’’ dedi. |
14.11.2009 |
CHP çark etti |
CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek, MHP’nin Kürt sorununun çözümüne yönelik atılan adımlara kapıları tamamen kapatmasının sorulması üzerine MHP gibi düşünmediklerini belirterek “Kürt sorunu diye bir sorun var, bu sorun çözülmelidir” dedi. Bunu 1989 yılındaki raporularında gündeme getirdiklerini belirten Özyürek, böylece CHP’nin daha önceki ‘Raporumuz yok’ açıklamalarından çark ettiklerini açıklamış oldu. CHP, MHP gibi düşünmüyor
Cumhurİyet Halk Partisi (CHP) Genel Saymanı Mustafa Özyürek, kendilerinin MHP gibi düşünmediğini belirterek “Kürt sorunu diye bir sorun var, bu sorun çözülmelidir” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in açıklamaları için ise Özyürek, maksadını aşan ifadeler olduğunu ve Öymen’in de o çerçevede özür dilediğini belirtti. Meclis’te dün görüşülen demokratik açılım öncesi değerlendirmelerde bulunan Özyürek, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Beklentilerinin somut bir şekilde hükümet ne yapmak istiyorsa bunları somut bir şekilde ortaya koyması olduğunu vurgulayan Özyürek, İçişleri Bakanının yapacağı ilk konuşmada ne yapılması gerektiğini anlatmasını beklediklerini ifade etti. MHP’nin Kürt sorununun çözümüne yönelik atılan adımlara kapıları tamamen kapatmasının sorulması üzerine ise Özyürek, MHP gibi düşünmediklerini belirterek “Kürt sorunu diye bir sorun var, bu sorun çözülmelidir. Ama bu sorun terör örgütünün taleplerini dikkate alarak çözülmez. Bu sorun Kürt yurttaşlarımızın taleplerini dikkate alarak çözülür. Bunu 1989 yılındaki raporumuzda gündeme getirdik. Kültürel haklarla ilgili bir sorun var. Bugün memnun olduk, özel televizyonlarda 24 saat Kürtçe yayını yapılabilecekmiş. Biz bunu 89 yılı raporumuzda söylemişiz. Diyoruz ki devlet radyo televizyonunda bunu yapmayın. Bırakın özel televizyonlar yapsın. Bugün yönetmelik yayınlanmış, bugüne gelmesi olumlu bir şey. Maksatlı bir şekilde bugüne getirilmiş ama olsun öncede yayınlansaydı biz memnun olurduk, sonrada yayınlansa. Taş atan çocuklar meselesi... Çocuk mahkemesinde yayınlanmasına kuşku yok. Ama sadece bunlarla sınırlı bir açılımsa, demokratik açılım, Kürt açılımı, bu yeterli değil. Bunlar zaten yapılması gereken işler. Biz, iktidar yola çıkınca zannettik ki iddialı, sorunu bütünüyle çözecek adımlar atacak, kanun tasarıları gelecek. Şu ana kadar bunlar olmadı, umarız ki bugünkü müzakerelerde hükümet bu yönde somut önerilerde bulunur. Bizde bu somut önerileri değerlendirerek yolumuza devam ederiz” ifadelerini kullandı. 1989 yılında Kürt sorununun çözümüne yönelik hazırladıkları raporun kanun teklifi olarak Meclise getirilmesi halinde hepsini destekleyeceklerini vurgulayan Özyürek, kendilerinin bu raporun arkasında olduklarını sürekli söylediklerini hatırlattı.
ONUR ÖYMEN’İN İFADELERİ MAKSADINI AŞTI ÖZÜR DİLEDİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Meclis’teki demokratik açılım görüşmelerinde tepki çeken sarf ettiği sözleri de değerlendiren Özyürek, “Kendisiyle görüştüm. Belirtmek istediği ‘terörle müzakere edilmez. Atatürk de teröre karşı bir müzakere yolu açmamıştır.’ demek istedi. Onun dışında Tuncelileri, Dersimlileri, Alevileri, Kürtleri rencide etmek, onları üzmek gibi bir niyetinin olmadığını ve Halk Tv’de yaptığı bir yayında da ‘eğer incittiysem Alevilerden, Kürtlerden özür dilerim’ dediğini ifade etti. Bizim Alevileri, Kürtleri incitecek bir şey yapmamız söz konusu değil. Bu sosyal demokrat partisi olarak, bu bizim temel anlayışımıza ters. İkincisi sürekli o kesimlerle beraber politika yapan insanlarız. Bizim milletvekillerimiz de var, merkez yönetim kurulunda arkadaşlarımız da var. Yani onları dışlayan, onları inciten bir şey ama maksadını aşan ifadeler olmuştur. Onur Öymen de o çerçevede özür dilemiştir.” şeklinde konuştu. |
14.11.2009 |
Barışa hiç olunmadığı kadar yaklaşıldı |
İngİlİz The Economist dergisi, Türk hükümetinin, muhalefetin ‘ihanet çığlıklarına’ kulağını tıkamış bir şekilde, uzun süredir devam eden Kürt sorununu çözmek için cesur hamleler yaptığını yazdı. Dergi, sarsıcı tartışmalara rağmen Türkiye ile ülkedeki isyan Kürtler arasında barışa hiç olunmadığı kadar yaklaşıldığı yorumunu yaptı. Açılım kapsamında ‘taş atan çocuklar’ın cezalarının azaltılmasını ya da ertelenmesiyle ilgili tasarıya dikkat çeken The Economist, “Tasarı geçerse, bu çocuklar artık yetişkinler için kurulan mahkemelerde yargılanmayacak, Bu da PKK’ya katılabilecek işsiz Kürt gençlerin radikalleşmesini engelleyebilir” diye yazdı. Dergi, açılım sürecinde şehit aileleri ve gazilerin tepkilerine de dikkat çekti. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, yumuşak Kürt politikasına destek verdiğini, ordunun hükümeti devirme planları yaptığının ortaya çıkmasının ardından savuna pozisyonunda kalmayıyı tercih ettiğini yazdı. |
14.11.2009 |
Türk Eğitim-Sen:İş bırakma eylemi etraflıca düşünüldü |
Türkİye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, ‘’Hükümete uyarı niteliğindeki iş bırakma eyleminin etraflıca düşünülmüş bir hareket olduğunu’’ söyledi. Koncuk, Antakya Öğretmenevi’nde düzenlediği toplantıda, 25 Kasımda konfederasyona bağlı tüm sendikalarının katılacağı iş bırakma eyleminde, sokakların, ezilen, sömürülen ve dışlanan vatandaşın sesini ülke yönetimine duyuracaklarını belirtti. Eylemle ilgili karar öncesinde detaylı bir süreç yaşandığını ifade eden Koncuk, ülkemizde işsizlik başta olmak üzerer hayati sorunlar bulunduğunu, zenginleri koruyan tek taraflı tedbirlerle, ekonomideki dengeleri alt üst olduğunu kaydetti. Koncuk, toplumun tüm kesimlerinin bu eyleme destek vermesi gerektiğini savunarak, ‘’İşçisi, işsizi, memuru ve emeklisi ile herkesin elini taşın altına koymasını ve bu eyleme ortak olmasını istiyoruz’’ dedi. |
14.11.2009 |
ÇAĞLAYANGİL: ORDU ZEHİRLİ GAZ KULLANDI |
Süleyman Demirel hükümetlerinin ünlü Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Malatya Emniyet Müdürlüğünde çalıştığı yıllarda Dersim’deki katliâma şahit olmuştu. Çağlayangil bir röportajında Öymen’in örnek gösterdiği zulmü şöyle anlatmıştı: “Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim dâvâsı da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Dersim böyle bitti...” 1937-1938’de Dersim’de neler oldu?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in sözleriyle tekrar gündeme gelen 1938 Dersim Katliamı ile ilgili Ayşe Hür’ün 16 Kasım 2008’de Tarafta çıkan Tarih Defteri sayfasını yeniden yayımlıyoruz. Kızılbaş Kürtlerin yurdu Dersim’i hükümetin gözünde ‘çıban başı’ yapan, Dersimlilerin Osmanlı’dan beri alışık oldukları gibi özerk yaşamak istemeleri, devlete vergi ve asker vermeye yanaşmamalarıydı. Ama Cumhuriyet kadroları işi kökten halletmeye kararlıydılar. 1925 Şeyh Said, 1926-1930 Ağrı isyanlarının bastırılmasından sonra sıra Dersim’e gelmişti. 14 Haziran 1934’te Türkiye’yi etnisite esasına göre üç bölgeye ayıran 2510 sayılı İskan Kanunu çıkarıldı. 25 Aralık 1935’de bir nevi sıkıyönetim kanunu olan 2884 sayılı Tunceli İlinin İdaresi Hakkındaki Kanun çıkarıldı ve Dersim’in adı Tunceli (‘Tunç Eli’) olarak değiştirildi. Ardından Birinci Umumi Müfettişlik bölgesi kapsamında bulunan Elazığ, Tunceli, Erzincan ve Bingöl’ü içeren Elazığ merkezli Dördüncü Genel Valilik kuruldu. Bu genel valiliğin başına general Abdullah Alpdoğan atandı. Alpdoğan Paşa, 1921’deki Koçgiri ayaklanmasını gaddarca bastıran Sakallı Nurettin Paşa’nın damadıydı ve aynen kayınpederi gibi çok sert bîr*” askerdi.
1937 ISLAHAT PROGRAMI • Bölgeye dair izlenim ve önerilerini 1935’te hazırladığı ‘Şark Raporu’nda belirtmiş olan Başbakan İsmet İnönü 18 Haziran 1937’de Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın da katıldığı Bakanlar Kurulu toplantısında Dersim için ‘Islahat Programı’nı açıkladı. Programa göre, Dersim’e yol, köprü, okul, kışla yapılacak, askerlik ve vergi işleri düzene konulacak, ağalık, derebeylik, şeyhlik kökünden kaldırılacak, zorbaların malları devlete geçecek, halka toprak, ziraat aletleri ve tohumluk verilecekti. Dersim’i haydut yatağı durumuna getirenler, Batı illerine nakledilecek, orada iskan edilip, namuslu, eğitilmiş vatandaşlar haline getirileceklerdi. Dersim tamamen boşaltılacak ve burada Bakanlar Kurulu’nun izni olmadan kimse oturmayacak ve yerleşmeyecekti. Böylece, resmi tarih tezine göre ‘Horasan’dan gelme öz Sünni Türk olan ama sonradan Kızılbaş Kürtlere dönüşen Dersimliler’, asıl çevrelerine, benliklerine kavuşacaktı. Aslında daha program hazırlanırken, jandarmaca aranan 3.700 kişiden 2 bini güvenlik güçlerine teslim olmuş, ‘asayişsizlik’ olaylarında önemli bir azalma kaydedilmişti. Direnen tek kesim, Kutu deresine saklanan Seyit Rıza ve yandaşlarıydı.(...)
BOMBARDIMAN UÇAKLARI • İki aşiret reisinin Munzur’un iki yakasından birbirine bağırmasını ‘en mühim toplantı’ diye sunan Tan gazetesinin niyeti tam olarak anlaşılmayan merkeze yönelik çevresel bir tepkiden ibaret olan olayı ‘büyük bir isyan’ olarak gösterme gayretleri gerçekten gülünçtür, ancak Kızılbaş Dersimliler ile Türk ulus-devleti arasındaki savaşın sonu çok hazindir. 20 Eylül’de İsmet İnönü Atatürk tarafından görevinden alınmış ve başbakanlığa Celal Bayar getirilmiş, bütçeye 1 milyon liraya yakın tahsisat konulmuş, ardından Diyarbakır’dan kalkan üç uçak filosu bölgeye bombalar yağdırmıştır. Bu uçaklardan birini Mustafa Kemal’in manevi kızı ve Türkiye’nin ‘ilk kadın pilotu’ Sabiha Gökçen kullanmıştır. Seyit Rıza’nın aşiretine sığınan Koçgirili Alişer ve karısı Zarife öldürüldükten sonra Seyit Rıza ve iki adamı, bazı kaynaklara göre 5 Eylül’de, bazılarına göre 10 Eylül’de, kendilerine güvence veren Erzincan Valisi’ne teslim olmaya giderken tutuklanmışlardır. Dersim’in siyasi önderlerinden Baytar Nuri Dersimi ise yurt dışına kaçmayı başarmıştır.
BUĞDAY MEYDANI’NDA İNFAZ • Seyit Rıza ve yandaşlarının duruşması 18 Eylül 1937’de Elazığ’da başlar. 12 Kasım 1937’de Atatürk yanında başbakan Celal Bayar, Dahiliye ve Nafıa vekilleri, Orgeneral Kazım Orbay ve Alpdoğan Paşa olduğu halde Diyarbakır, Elazığ ve Adana’yı kapsayan bir ‘tetkik gezisi’ne çıkar. Gezi sırasında, her türlü hukuk ilkesi çiğnenerek, tatil günü, araba farlarının ışığında yargılanan 58 kişiden 11’i idama mahkum olur, bunlardan dördü hakkında idam cezası yaşlarının geçkin olmalarından dolayı 30 sene ağır hapse çevrilir. Geriye kalan yedi kişi, Seyit Rıza ile oğlu Hüseyin, Demenanlı Cebrail oğlu Hasan, Kureyşanlı/Seyhanlı Seyit Hüseyin (Hisso Seydo) ve Ulkiye oğlu Hasan, Kalanlı Mirza Alioğlu Ali ve Yusufanlı Kamer oğlu Fındık, 15 Kasım 1937’de Elazığ’da Buğday Meydanı’nda idam edilirler. (Cezaları 30 yıla çevrilen dört kişi hapiste öleceklerdir.) O dönemde Malatya Emniyet Müdürlüğünde görevli olan İhsan Sabri Çağlayangil, Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensür’in emriyle, Diyarbakır’da yeni yapılan Singeç köprüsünü açmaya gidecek olan Atatürk’ten Seyit Rıza’nın hayatının bağışlanmasını isteyecek ‘6 bin beyaz donluya meydan vermemek’ için, duruma el koymuştu. Çağlayangil'e göre usule itiraz eden savcı izinli sayılarak göreve yardımcı getirilmiş, okuma yazma ve Türkçe bilmeyen sanıklara ne iddianame, ne avukat verilmiş, asabilmek için Seyit Rıza’nın yaşı 57’ye indirilmiş, oğlunun yaşı da 17’den 21’e çıkartılmış, bölge komutanı Alpdoğan Paşa, kararın yazılacağı boş kâğıdı önceden imzalamıştı. Çağlayangil idam anını şöyle anlatmıştı: “Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Etrafta hiç kimse yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa bağırdı: ‘Evladı kerbelayık. Bihatayık. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’ dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap-rap yürüdü. Çingeneyi itti, ipi boynuna geçirdi, sandalyeye ayağı ile tekme vurdu ve kendini astı. Gömüleceği yer türbe olmasın diye cenazesi de yakıldı...” (İhsan Sabri Çağlayangil, Anılar, Güneş Yayınları, 1990, s. 45-55) Bir iddiaya göre ise, Seyit Rıza’nın bedeni yakılmamış, gizli bir yere gömülmüştür. Seyit Rıza’nın varisleri devletten bugüne dek bu konuda bir bilgi alamamışlardır.
İKİNCİ DERSİM HAREKÂTI • Ancak idamlardan sadece 1,5 ay sonra Dersim’de ilkinden de kapsamlı bir harekata başlandı. Genelkurmay kitabına göre, Ovacık ilçesi adliyesi ve asker alma şubesinin istediği 1.149 kişi hakkında kanunu takibat yapan müfrezeye Kaçkerek köyünde 2 Ocak 1938 günü pusu kurulması ve toplam 9 jandarma erinin öldürülmesi üzerine, Haydaran ve Kör Abbas aşiretlerinden 100 kişi, Demananlı 50 haydut, Keçel haydutlarından 100 kişi, Abbas Aşuran ve Beyit uşaklarından 50 kadar silahlı kişiyle bunların 5-6 bin tahmin edilen aile efradı temizlenecekti. (Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Genelkurmay Harb Tarihi Başkanlığı, 1972, s. 432 ve devamı) Amacın bu olmadığı belliydi. Çünkü operasyonlar yalnız isyan bölgesi denilen yerlerle sınırlı kalmamış, devlete vergi veren, askere giden Pertek, Mazgirt, Nazimiye, Pülümür ilçe ve köylerini, hatta Dersim’i aşarak Erzincan’ı da içine almıştı. 31 Ağustos’a kadar süren ikinci ‘tedip’ ve ‘tenkil’ harekatında, Genelkurmay kaynağı tarafından ‘haydut’, ‘eşkıya’, ‘şaki’, ‘dağlı’ diye nitelenen ve bu gruplar yine kitabın diliyle ‘imha edilmiş’, ‘temizlenmiş’, ‘köyleri yakılmış’tı. 6-16 Eylül 1938 arasındaki harekâtın bilançosu ise şöyleydi: “Tarama bölgesinden ölü ve diri 7.954 kişi çıkarılmıştır. 1.019 silah toplanmıştır.” (Reşat Hallı, s. 478) Gayri resmi kaynaklara göre ise ölü sayısı bunun kat kat üstündedir.
VE SÜRGÜNLER • ‘Tarama’nın ardından İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından bizzat seçilen 3.470 kişiden oluşan 347 aile Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Balıkesir, Manisa ve İzmir gibi Batı illerine serpiştirilerek yerleştirilirler. Mustafa Kemal, hastalığı dolayısıyla Celal Bayar tarafından okunan 1 Kasım 1938’deki Meclis’i açış konuşmasında Tunceli’de ‘haydutluk ve eşkıyalık olaylarının bitirilerek ulusal egemenliğin sağlanmasından duyduğu kıvancı’ dile getirmiş, İsmet İnönü ‘Dersim müşkilesinden kurtulduk’ demiştir. Halbuki, dağlara sığınanların mücadelesi 1946 affına dek sürecek, bölgenin yasak bölge olmasına ise ancak 1948’de son verilecektir.
Ayşe Hür, Taraf, 13 Kasım 2009
Çağlayangil: Ordu Dersimli Kürtleri fare gibi zehirledi*
Dersİm müşkilesine son verirken kullanılan araçların neler olduğunu geçtiğimiz aylarda bana posta ile ulaştırılan bir ses kaydından öğrendim. Kayıtta Süleyman Demirel hükümetlerinin ünlü Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’le muhtemelen emekli olduktan sonra yapılan bir röportajdan bir bölüm vardı. Çağlayangil’i yakından tanıyan birkaç kişiye kaydı dinlettikten sonra, sesin kendisine ait olduğundan emin oldum. Röportaj Çağlayangil’in evinde yapılmışa benziyordu, çünkü arada Çağlayangil’in eşinin sesi de duyuluyordu. Bir kopyasını internet sayfasına koyacağım bantın özellikle son cümleleri tüyler ürperticiydi. Bantın dökümünü kelimesi kelimesine aktarıyorum:
KANLI BÎR HAREKET•“.....Tercümana Kürtçe anlattı. Tercüman bize tercüme etti. [Kürt adam şöyle dedi] ‘Beyanatınız bizi duygulandırdı. Vereceğiniz isimler üzerinde inceleme yaptık. Üç tanesi hariç bunları size teslim etmeye karar verdik.’ Abdullah Paşa bu üç tanenin kim olduğunu sordu. İçlerinden biri bu kadın. Bir tane de başka adam var. Abdullah Paşa bu üç kişinin istisna edilmesine razı olamayacaklarını, bu üç kişinin de teslimi gerektiğini kabul ettiklerini beyan etti ve bu üç kişinin istisnasının sebebini sordu. Kürt büyük bir samimiyetle dedi ki: ‘Bir adamın bir kocası olur dedi. Siz bir hareket yapıyorsunuz. Bu hareket gelir geçer. Buraları yine Kürt ağalarına kalır. O zamanlar bize zulüm ederler. Bizi kurtaramazsınız siz. Siz bütün Dersim’e hakim olsanız, oraya devlet otoritesi girse zaten biz ağaya kul olmalıyız. Ama siz yoksunuz, bizim daimi muhatabımız ağa olduğu için ve kudret de onda olduğu için ve bunlar da şeyh olduğu için, din büyükleri olduğu için, size değil onlara itaate, sizin değil onların söylediğini yapmaya mecburuz.’ Abdullah Paşa, şimdiye kadar bu işin böyle olduğunu, fakat hükümetin bundan sonra kararlı olduğunu, Dersim’i de yurdun öbür parçaları gibi hükümetin otoritesinin cari olduğu ve hükümetin üstünde tek bir otoritenin bulunmadığı yer yapmakta kararlı olduğunu, ağaların lafına kapılmamasını, meseleyi tekrar tezekkür etmelerini söyledi. Bunlar kabul etmediler. Sonra biz geri döndük. Yani meclise. Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler. Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Dersim böyle bitti. Bugün Dersim’e rahatça gidebilirsiniz. Jandarma da gider siz de gidersiniz. Yalnız son zamanlarda bilhassa sınırlarda dış tesirlerden Kürtlerin bağımsızlık hareketi başladı. Kürtlerin bir bölümü Türkiye’de, bir bölümü İran’da....” (Kayıt burada bitiyor.) Eğer Çağlayangil’in dedikleri doğruysa ‘Dersim’de soykırım yapıldı’ diyenlere nasıl itiraz edeceğiz?
(*) Çağlayangil’in ses kaydını bu linkten dinleyebilirsiniz. http://www.ensonhaber.com/gundem/164188/kizilb as-kurt-alevileri-fare-gibi-zehirlediler.html |
14.11.2009 |
Grip okulları boşaltıyor |
Halk arasında “domuz gribi” olarak bilinen “H1N1” virüsü sebebiyle ölümlerin hızla artmasının ardından veliler çocuklarını okula göndermemeye başladı. 436 bin öğrencinin bulunduğu Adana’da okula devamsızlığı olan öğrenci sayısı 20 bin oldu. Bununla birlikte, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Kayseri’de ilköğretim, ortaöğretim ve dershanelerin bir hafta tatil edilmesi velilerin tedirginliği daha da arttırdı. Halk arasında “domuz gribi” olarak bilinen “H1N1” virüsü nedeniyle ölümlerin hızla artmasının ardından veliler çocuklarını okula göndermemeye başladı. 436 bin öğrencinin bulunduğu Adana’da okula devamsızlığı olan öğrenci sayısı 20 bin oldu. Domuz gribi sebebiyle Türkiye’de ölü sayısının 40 ulaşmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Kayseri’de ilköğretim, ortaöğretim ve dershanelerin bir hafta tatil edilmesinin ardıdan velilerin tedirginliği biraz daha arttı. Adana’da da domuz gribi ölümlerinin başladığı günlerde yaklaşık 900 okulda bulunan 436 bin öğrenciden sadece 5 bin devamsızlık olurken, son günlerde bu rakam 20 binleri aşmaya başladı. Çarşamba günü okula gelmeyen öğrenci sayısı 8 bin iken Kayseri’de okulların tatil edilmesiyle birlikte devam etmeyen öğrenci sayısı 20 bini aştığı kaydedildi. Pandemik A gribi nedeniyle şehir genelinde çok sayıda okulda öğrenciler rapor alarak veya devamsızlık yaparak eğitimlerine ara verdi. Öksürük, nezle veya hastalık belirtileri gösteren öğrenciler, hastanelerde doktor muayenesinden geçirildikten sonra aldıkları raporla okula gitmiyor. Bazı öğrenciler de kendisini hastalıktan korumak için devamsızlık yapıyor. Rapor ve devamsızlık durumunun hastalığın Türkiye’de yaygınlaşması olan ilk dönemlerde daha az olduğu, ancak MEB’in Kayseri’de okulları tatil etmesinin ardından okulda devamsızlık arttığı belirtildi. Okullardaki devamsızlık ve rapor durumunun eğitime ara verilecek bir noktada olmadığı öğrenildi. |
14.11.2009 |
65 yaşIndakİ Alman Müslüman oldu |
Manavgat’ta yaşayan 65 yaşındaki Alman Annelie Edelgard Baksic, Müslüman oldu. İslâm dininin kendisine uygun bir din olduğunu belirterek Manavgat Müftülüğü’ne başvuran Alman Baksic, yapılan törenle Müslüman oldu. Fatma ismini alan Baksic’e Manavgat Müftüsü Halil Taş Almanca Kurân-ı Kerim hediye etti. İslâm dinini kendi rızasıyla seçtiğini vurgulayan Alman kadın, ‘’İslâm dininin dünya görüşüme ve hayat ilkelerime uygun olduğunu gördüm. Müslüman olduğum için çok mutluyum’’ dedi. Baksic’e ihtida belgesini veren Manavgat Müftüsü Halil Taş da, isteyen herkese İslâm dinin öğretmeye hazır olduklarını bildirdi. |
14.11.2009 |
Mehmet Zahit Kotku Hazretleri anılıyor |
Merhum Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi, vefatının 29. yıldönümünde, sevenleri tarafından rahmetle anılıyor. Yıllarca Fatih`teki İskender Paşa Camii`nde vaaz ve irşad görevlerinde bulunan Ünlü İslam alimi Mehmed Zahit Kotku, vefat yıldönümünde hayır ve dualarla yad edilecek. Cumhuriyet Dönemi`in önde gelen İslam alimlerinden merhum Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi, 13 Kasım 1980`de (5 Muharrem 1401) İstanbul`da öğleye yakın, dualar, Yasin`ler, tesbih ve gözyaşları ile uyur gibi bir halde iken ahirete irtihal eylemişti. |
14.11.2009 |
Okullara “standart” gelecek |
MİLLî Eğitim Bakanlığı (MEB), bütün ilköğretim kurumlarında kaliteli eğitimin belirli düzeye getirilmesi için “eğitim yönetimi”, “öğrenme ve öğretme süreçleri” ile “sağlık, güvenlik, temizlik ve beslenme” alanlarında standartlar getiriyor. MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü “İlköğretim Kurumları Standartları” isimli bir değerlendirme sistemi oluşturdu. Belirlenen standartlar okul yönetimine rehberlik yaparak onların görevlerini daha iyi yapmalarını sağlayacak. İnternete girilecek veriler sayesinde MEB, müfettişler, öğretmenler, veliler ve çocuklar okulların güçlü ve zayıf yanlarını inceleme imkânı bulacak. Standartların en önemli özelliğini “objektif ölçüm sağlaması” oluşturuyor. İlköğretim okulları e-okul veri tabanına eklenecek bir modül ile öz değerlendirmelerini yaparak mevcut durumlarını görebilecek ve geliştirilmesi gereken yönlerini ortaya koyabilecek. Yazılım aracılığıyla okul yöneticilerinin, öğretmenlerin, çocukların ve velilerin görüşleri da alınacak. Bu şekilde okulun gelişimi için bütün paydaşların katılımı sağlanacak. Bakanlıkça geliştirilen sistem 2010 Ocak ayında belirlenecek okullarda pilot uygulaması yapıldıktan sonra yurt genelinde bütün ilköğretim okullarında uygulanmaya başlayacak. Uygulama için uzman kişilerden oluşan İlköğretim Kurumları Standartları Komisyonu çalışacak. |
14.11.2009 |
Kurban ibadetini hafife almayın |
Bursa Müftüsü Mahmut Gündüz, vatandaşlara, imkânlarını zorlayarak kurban kesme çağrısı yaptı. Gündüz, kurbanlık hayvan fiyatlarının pahalı olabileceğini, ancak dini vecibelere mazeret aranmaması gerektiğini söyledi. Gündüz, şunları kaydetti: “Kurban kesmek Allah rızası için yapılan bir eylemdir. Cenâb-ı Allah kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemez. Ekonomik gücü olanlar, imkânı olanlar kurbanlık hayvan fiyatlarının pahalılığını büyütmemeli. Allah’ın verdiği bu güzel nimetlere karşı kişi ‘bu görevi yapayım’ demeli. Hayat şartları içerisinde kurban kesemeyecek durumda olanlara da ‘illa keseceksin’ diyen yok. Kurbanı kimse hafife almasın. Dinimizde farzdan sonra vacip gelir. Kurban kesmek vaciptir. İnsanlarımız kurban kesmekten mahrum kalmasın. Durumu iyi olan kişi severek, isteyerek Allah rızası için kurban kesmeli.” Vatandaşlardan, kestikleri hayvanların etini fakirlerle paylaşmasını isteyen Gündüz, “Fakirlere kurbanlık et dağıtılmalı ki kesilen kurbanın mânâsı olsun. Elbette çevremizdeki ihtiyaç sahiplerini unutmamamız lâzım. Fakirlerin ayağımıza gelmesini beklememeliyiz. Biz gidip fakirleri bulmalıyız.” ifadesini kullandı. |
14.11.2009 |
TCDD’DEN BAYRAMDA EK SEFER |
TCDD, Kurban Bayramı’nda artan yolcu talebini karşılamak üzere bazı hatlara ilâve sefer koyacak, trenlere ilâve vagonlar bağlayacak. TCDD Genel Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, 26-30 Kasım tarihleri arasında Haydarpaşa-Eskişehir hattında Haydarpaşa’dan saat 14.45’te ve Eskişehir-Haydarpaşa arasında Eskişehir’den saat 15.20’de hareket edecek ilâve trenler sefer yapacak. Kurban Bayramı süresince Ankara-Eskişehir hattında Ankara ve Eskişehir’den saat 17.00’de hareket edecek olan Yüksek Hızlı Tren ile yeni bir tren daha hizmete sunulacak. Bayram süresince Fatih, Boğaziçi, 9 Eylül, Karesi, Meram, Pamukkale, Erzurum, Doğu Ekspres trenleriyle İzmir, Çukurova, İç Anadolu, 4 Eylül mavi trenlerine her gün ilâve vagonlar bağlanacak. |
14.11.2009 |
Rusça ilahiyat eğİtİmİ büyük ihtiyaç |
Dİyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Rusya’da 20-25 milyon Müslümanın yaşadığını belirterek, ‘’Gönül isterdi ki ilahiyat fakültelerinin birisi Rusça diliyle ilahiyat eğitimi versin. Bu, bugün büyük bir ihtiyaç’’ dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Merkezi İhtisas Kursu Tesisi’nin temel atma töreni için Kayseri’ye gelen Bardakoğlu, Kıranardı Kent Ormanı Şelale Park’ta verilen yemeğe katıldı. Bardakoğlu, burada yaptığı konuşmada, Diyanet İşleri’ne bağlı 16 eğitim merkezin bir kaç fonksiyonu olduğunu bildirdi. Bu fonksiyonlarından birinin, din görevlilerini sürekli mihraba ve din hizmetine ehil hale getirmek olduğunu ifade eden Bardakoğlu, ‘’Din görevlilerini sadece diploma verip mihraba geçirmek yetmiyor. Din görevlimizin sürekli bilgisini yeni ve taze tutması, aşkını ve heyecanını koruması gerekiyor’’ dedi. Bardakoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Bunların yanında bir de bu din görevlilerine rehberlik edecek insanları yetiştirmek gerekiyor. Bir şey çok amaçlı ise herhangi bir amacı gerçekleştirmekte eksik olabiliyor. Aynen bugün imam hatip liselerimizin durumu gibi. Böyle olunca da halkımızın huzuruna daha bilgili ve donanımlı çıkmak için bu eğitim merkezlerimizden 5 tanesini ihtisas eğitimine çevirdik. Dedik ki ‘Kayseri’deki eğitim merkezini niye bize yakışan bir şekilde yapmıyoruz?’ Bunun üzerine bir çalışma yaptık. Yer bulundu. İmkânlar netleştirildi ve Kayseri’de böyle bir ihtisas eğitim merkezini inşa edelim dedik.’’ Bardakoğlu, ‘’Bugün gönül isterdi ki ilahiyat fakültelerinin birisi Rusça diliyle ilahiyat eğitimi versin. Bu, bugün büyük bir ihtiyaç. Çünkü Rusya’da 20-25 milyon Müslüman var. Bizim onlara ulaşmamızın tek imkânı Rusça, ama Rusça doğru düzgün bir kitap bile yok. Bizim bugün ilahiyat fakültemizin birisi Rusça eğitim vermeliydi ve Rusça bilen yüzlerce din görevlimiz olmalıydı’’ diye konuştu. |
14.11.2009 |
Dünya liderlerine Risâle-i Nur |
Doğru Yol Partisi’nden (DYP) 19. Dönem İzmir Milletvekili olan Mehmet Özkan, Bediüzzaman Hazretleri’nin telif ettiği Risâle-i Nur Külliyatından bazı eserlerin orijinallerini ve İngilizce tercümelerini dünya liderlerine gönderdiğini ve çok olumlu tepkiler aldığını belirtti. 19. Dönem İzmir Milletvekili olan Mehmet Özkan, Risâle-i Nur eserlerine ülkemizin olduğu kadar bütün dünyanın da ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Bu inançla hareket ettiğini ve Risâle-i Nur gibi önemli bir eseri dünya liderlerinin dikkatlerine sunmayı amaçladığını belirten Mehmet Özkan, 20’den fazla ülkenin devlet başkanı, başbakan, Kral ve Kraliçelerine Risâle-i Nur eserlerinin bazılarını bir mektup ile birlikte gönderdiğini belirtti. Risâle-i Nur eseri gönderdiği liderlerin hepsinden çok olumlu tepkiler ve teşekkürler aldığını belirten Özkan, aralarında Obama, Berlusconi, Sarkozy, Medvedev ve Merkel gibi Avrupa’nın, Amerika’nın ve geri kalan coğrafyaların önemli ülkelerinin bulunduğu 20’den fazla lidere bu eserleri gönderdiğini ve hepsinin Risâle-i Nur eserlerini özel kütüphanelerine eklediklerini ifade etti. Mehmet Özkan bundan sonra da bu türden faaliyetlerine devam edeceğini zira insanlığın Risâle-i Nur eserlerindeki hakikatlere muhtaç olduğuna inandığını sözlerine ekledi.
DÜNYA LİDERLERİNE GİDEN MEKTUP
İşte 19. Dönem İzmir Milletvekili Mehmet Özkan’ın dünya liderlerine gönderdiği İngilizce mektubun tercümesi: “Bildiğiniz gibi bütün dinler insanlığın dünya ve ahiret saadetini temin etmek için gönderilmiştir. İslâm ve onun peygamberi olan Hz. Muhammed'e de (asm) Allah tarafından aynı amaçla gönderilmiştir. Bugün dünyanın hemen her yerinde insanlar inançsızlık, terör, uyuşturucu kullanımı, ahlâksızlık ve bunun gibi ortak sorunlar yaşıyor. Bunun yanında farklı ırk, kültür, din, dil ve renge mensup insanlar aynı coğrafyada birlikte emniyet içinde yaşama güçlüğü çekmektedir. Türkiye’de bu ortak sorunlara çözümler öneren çok güçlü bir ses yükseldi. Ortak sorunlarımıza çareler öneren bu gür ve çok önemli sese hep birlikte samimane kulak vermeliyiz. Bu ses, Türkiye’nin sosyal değişiminde hayatî bir rol oynayan dünyaca tanınmış çağdaş düşünür ve bilim adamı Bediüzzaman’ın sesidir. Bediüzzaman, küresel sorunlara, dünyanın karşı karşıya olduğu ruhî bunalımlara, sevgi ve şefkatten mahrum kalplere çare olacak çözümler üretmiş bir şahsiyettir. Onun hakkında söylenecek çok şey var. Söz konusu mesajları içeren kitaplarından bir kaçını takdim ediyorum. Saygılarımla. Mehmet Özkan 19. Dönem İzmir Milletvekili”
HANGİ LİDERLERE RİSÂLE-İ NUR ULAŞTIRILDI?
Mehmet Özkan’ın bir mektup yazarak Risâle-i Nur eserleri ulaştırdığı dünya liderlerinden bazıları şu şekilde: ABD Devlet Başkanı Barack Hüseyin Obama, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Hollanda Kraliçesi Beatrix Wilhelmina Armgard, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Finlandiya Cumhurbaşkanı Tarja Kaarina Halonen, Norveç Kralı Harald V, İspanya Kralı Juan Carlos, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Belçika Prensi Phillippe, Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer, İsviçre Cumhurbaşkanı Hans-Rudolf Merz, Yeni Zelanda Genel Valisi Anand Satyanand, Avustralya Genel Valisi Quentin Bryce, Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski, Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, Macaristan Cumhurbaşkanı Laszlo Solyom, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov, Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papoulias, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair.
BAZI DEVLET BAŞKANLARININ CEVAPLARI
DÜNYA liderlerine bir mektupla birlikte Risâle-i Nur eserlerini gönderen Mehmet Özkan’a en üst düzeyden liderler (onların sözcüleri) tarafından teşekkür mektupları gönderildi. Bu teşekkür mektuplarından bazıları ve verilen cevaplar şu şekilde:
Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Mehmet Özkan Bediüzzaman Said Nursî’nin ve Colin Turner’in yazmış olduğu kitapların kopyalarını bize göndermiş olduğunuz için yürekten teşekkürlerimi sunarım. Göndermiş olduğunuz kitaplar Cumhurbaşkanımızın özel kütüphanesine eklenmiştir. Lütfen, en güzel başarı dileklerimizi ve saygılarımızı kabul ediniz.
Norveç Kralı Harald V adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Mehmet Özkan Majesteleri Kralımız ve Kraliçemiz göndermiş olduğunuz Bediüzzaman Said Nursî tarafından yazılmış değerli eserler için benden özellikle size teşekkürlerini iletmemi istediler. Bu eserleri Majestelerine gönderme nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ederiz.
Hollanda Kraliçesi Beatrix Wilhelmina Armgard adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Mehmet Özkan Majesteleri Kraliçemiz adına Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerini bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim. Bu çok nazik davranışınız Majesteleri tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Saygılarımla.
İsviçre Cumhurbaşkanı Hans-Rudolf Merz adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Mehmet Özkan Cumhurbaşkanı Hans-Rudolf Merz adına mektubunuz ve göndermiş olduğunuz kitaplar için çok teşekkür ederim. Sayın Cumhurbaşkanımızda sizin endişelerinizi paylaşmakta ve temennilerinize katılmaktadır. Lütfen bizimle irtibat halinde olmaya devam ediniz. Saygılarımla.
Yeni Zelanda Genel Valisi Anand Satyanand adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Mehmet Özkan Bu mektubu, bize göndermiş olduğunuz Bediüzzaman Said Nursî’nin kitapları ve nazik mektubunuza teşekkür etmek maksadıyla göndermiş bulunuyoruz. Gönderdiğiniz eserler büyük ehemmiyetle ve alâkayla incelenecektir. En derin saygılarımızla.
Avustralya Genel Valisi Quentin Bryce adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Mehmet Özkan Bilim adamı ve düşünür Bediüzzaman Said Nursî’nin fikirleriyle alâkalı olarak bize yollamış olduğunuz mektubunuz için çok teşekkür ederiz. Bu zatın eserlerinden bazılarını bizimle paylaşma nezaketiniz için de ayrıca teşekkürlerimizi sunarız. Ekselansları bu nazik düşüncenizi memnuniyetle karşılamış ve benden size en derin teşekkürlerini ve iyi dileklerini iletmemi istemiştir. Saygılarımla.
İngiltere Başbakanı Gordon Brown adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Mehmet Özkan Başbakanımız göndermiş olduğunuz mektup ve kitaplar için teşekkür etmemi istedi. Saygılarımla.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel adına gönderilen teşekkür mektubu:
Sayın Şansölyemiz Angela Merkel, Bediüzzaman Said Nursî’nin kitapları ve nazik mektubunuz için teşekkür etmemi istedi. Saygılarımla.
HANGİ ESERLER GÖNDERİLDİ?
19. Dönem DYP İzmir Milletvekili Mehmet Özkan’ın dünya liderlerine göndermiş olduğu eserler şunlardan oluşuyor: Bediüzzaman’ın telif ettiği: Gençlik Rehberi, Haşir Risâlesi, Küçük Sözler, Tabiat Risâlesi, 23. Söz ve 33 Pencere (33. Söz) Bunun yanında Mehmet Özkan, Dr. Colin Turner’in kaleme almış olduğu “Bir İman İnkılâbı Risâle-i Nur” adlı eseri de bu pakete eklediğini ifade ediyor. |
UMUT YAVUZ 14.11.2009 |
Hızlı tren raydan çıktı |
Ankara-Eskişehir seferini yapan 91003 sefer sayılı yüksek hızlı trenin (YHT) iki vagonu, Hasanbey mevkiinde makas değiştirirken raydan çıktı. TCDD Genel Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Ankara’dan saat 11.10’da hareket eden YHT’nin iki vagonu Hasanbey mevkiinde konvansiyonel hattın makas girişine geldiği sırada raydan çıktı. 245 yolcusu bulunan trende ölü ya da yaralının bulunmadığı bildirildi. Yetkililer, yolcuları en kısa sürede Eskişehir’e transfer etti.
Ulaştırma Bakanı: Ciddi bir konu değil Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Yüksek Hızlı Tren’in bazı vagonlarının raydan çıkması ile ilgili, ‘’Hızlı hattan normal hata geçerken 1-2 vagon raydan çıktı. Ciddi bir konu değil’’ açıklamasını yaptı. Yıldırım, gazetecilerin, konuya ilişkin soruları üzerine, Eskişehir’deki istasyonun yanında yer altı geçişi yapıldığını belirtti. Binali Yıldırım, ‘’Orada geçici bir hat çektiler. O yeraltı geçişinin yanında hızlı hattan normal hata geçerken, 1-2 vagon raydan çıktı. Herhangi bir şey yok. Ciddi bir konu değil’’ dedi.
Ölen ya da yaralanan olmaması sevindirici Eskişehir Valisi Mehmet Kılıçlar, Yüksek Hızlı Tren’in (YHT) bazı vagonlarının şehir yakınlarında raydan çıkmasına ilişkin, ‘’Kazada ölen ya da yararlanan olmaması sevindirici’’ dedi. Kaza yerinde incelemede bulunduktan sonra yetkililerden bilgi alan Vali Kılıçlar, gazetecilere yaptığı açıklamada, Ankara-Eskişehir seferini yapan YHT’nin bazı vagonlarının, Hasanbey Köyü yakınlarında raydan çıktığını belirtti. ‘’Kazada ölen ya da yaralanan olmaması sevindirici’’ diyen Kılıçlar, kazanın hızlı trenin kendi hattından konvansiyonel hata geçiş yaptığı sırada meydana geldiğinin sanıldığını kaydetti. Öte yandan, Ankara’dan saat 11.10’da hareket eden 91003 sefer sayılı Yüksek Hızlı Tren’de bulunan bazı şeker ve kalp hastası olan yolculara olay yerine gelen ambulanslardaki sağlık ekibi müdahale etti ve bu kişileri yakındaki hastanelere kaldırdı. Yolcuların tahliyesi için olay yerine güvenlik güçlerine ait çok sayıda otobüs gönderildi.1. Hava Kuvveti Komutanlığı Destek Üs Komutanlığına ait otobüslerle de yolcular kent merkezine taşınırken, çok sayıda asker ve polis de yardım için bölgeye sevk edildi. |
14.11.2009 |
Deniz Feneri İçlikaval İlköğretim Okulu açıldı |
Deniz Feneri Bitlis’te öğrencilerinin rutubet ve soğuk nedeniyle böbrek hastası olduğu; pek çoğu terör dolayısıyla göç ettikten sonra köye geri dönen ailelerin çocukları için okul yaptırdı. Bitlis İli Hizan İlçesi İçlikaval Köyü’nde bulunan 1963 yılında yapılmış tek derslikli köy okulunda öğrencilerin zor şartlar altında; tuvaleti olmayan, çatısı çökmüş, rutubetli, camları kırık bir okulda eğitim gördüğü bilgisine ulaşan Deniz Feneri Derneği yetkilileri, hayırseverlerin yardımları ile yenileme çalışmalarını tamamladı. Terör dolayısıyla ailelerin göç ettiği köylerden biri olan İçlikaval’a “Köye Dönüş” projesi kapsamında ailelerin geri dönmesiyle öğrenci sayısında artış yaşanmış. Okulun yetersizliği sebebiyle kızların eğitimine devam edemediği köyde okul binası yıkılarak 126 öğrenci kapasiteli, 100 metrekare alan içinde 500 metrekare kullanım alanlı 2 katlı ve 6 derslikli olarak yeniden inşa edildi. Açılışta bir konuşma yapan Deniz Feneri Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz, İçlikaval İlköğretim Okulu’nun yapım maliyetinin 252 bin 500 TL olduğunu, Deniz Feneri’nin daha önce de Bitlis’in Tatvan ve Hizan İlçelerinde ve köylerinde, 15 ayrı okulun tuvaletlerini ve kömürlüklerini inşa ederek öğrencilerin hizmetine sunduğunu söyledi. Cengiz, Bitlis’te okul inşaatı, okul tamiri dışında 3.914 aileye mensup 23.874 kişiye nakit, gıda, giyim, eğitim ve sağlık alanında 2 milyon 127 bin TL değerinde yardım yaptıklarını da belirtti. |
14.11.2009 |
Karayolları kış için hazırlıklarını tamamladı |
KARAYOYLARI Genel Müdürü Cahit Turhan, 15 Kasım-15 Nisan tarihleri arasında yaklaşık 60 bin kilometre yolda kar, tipi ve buzla mücadele edeceklerini belirterek, ‘’Yollarımızda kar mücadelesi çalışması kapsamında bütün hazırlıklarımızı tamamladık’’ dedi. Turhan, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgeleri dışında kalan karayolu ağında, kış mevsiminde kar yağışı, tipi ve buzlanma sebebiyle ulaşımda zaman zaman aksamalar yaşandığını söyledi. Türkiye’nin kara yolları ağının yaklaşık 64 bin kilometre uzunluğunda olduğunu hatırlatan Turhan, 15 Kasım-15 Nisan tarihleri arasında yaklaşık 60 bin kilometre yolda kar, tipi ve buzla mücadele edeceklerini dile getirdi. Turhan, şunları kaydetti: ‘’Yollarımızda kar mücadelesi çalışması kapsamında tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Bu kapsamda 404 ‘kar mücadele merkezi’ oluşturduk. Çalışmalarımız kapsamında 3 bin 765 makine ve ekipman ile 3 bin 826 personelimizi hazır hale getirdik. Depolarımızda 71 bin 498 ton tuz ile 157 bin 953 metreküp agrega (kum ve çakıl karışımı) bulunuyor.’’ Turhan, Bolu Dağı geçişi, Ankara-Adana yolunun Aksaray-Gölbaşı arası, Sivas-Erzurum yolunun Kızıldağ geçidi, Trabzon-Erzurum yolundaki Kop geçidi, Erzurum-Ağrı yolundaki Tahir geçidi, Van-Bitlis yolundaki Kuzgun geçidi, Edirne-İstanbul yolunun Silivri-Selimpaşa arası, Ilgaz geçidi ile Kayseri-Malatya yolunun Pınarbaşı-Gürün arasında yoğun olarak kar mücadelesi yapıldığını anlattı. Kış mevsiminde, sürücülerin yola çıkmadan önce seyahat edecekleri güzergâhla ilgili meteoroloji raporlarına bakmalarını ve yol durumu hakkında bilgi edinmelerini isteyen Turhan, sürücülerin araçlarının kış bakımlarını yaparak gerekli önlemleri almalarını istedi. |
14.11.2009 |
Rahmet çiftçiyi sevindirdi |
EDİRNE Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Yorulmaz, yağışların toprağı tava getirmesiyle bölgede buğday ve arpa ekiminin büyük oranda tamamlandığını belirtti. Yorulmaz, Edirne yöresinde yağış sebebiyle ekimin rahat yapıldığını söyledi. Yağışların ardından ekim için tarla hazırlığının daha kolay ve az masraflı olduğunu ifade eden Yorulmaz, ekim için tarlasını hazırlayan çiftçinin tavlı toprağa attığı buğday, arda ve diğer ürünlerin en az kayıpla çıkmaya başladığını belirtti. Geçen yıla oranla bu yıl toprak altı gübre fiyatlarının düşük olmasının çiftçiye büyük bir rahatlık sağladığını bildiren Yorulmaz, şunları kaydetti: ‘’Yağışların toprağı tava getirmesiyle bölgede buğday ve arpa ekimi büyük oranda tamamlandı. Çok fazla yeri olanlar ile toprağını hazırlamakta geciken üreticilerimiz topraklarının bir bölümünü ekemedi. Havalar bir hafta yağışsız gittiği takdirde ekim yapamayanlarda ürünlerini ekebilecekler. Ardından da çiftçimiz ekimi tamamladığı için rahat bir nefes alacak.’’ |
14.11.2009 |
Çaldıkları koyunları kurbanlık diye sattılar |
KONYA’DA çaldıkları 78 koyunun 74’ünü kurbanlık diye satan 3 kişi polis ekiplerince yakalandı. Edinilen bilgiye göre, Konya’nın Altınekin ilçesinde 3 kişiye ait 78 koyun bir gecede çalındı. Bunun üzerine Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Bürosu ekipleri koyun hırsızlarını yakalamak için çalışmalara başladı. Kurulan hayvan pazarlarında araştırma yapan ekipler, aynı zamanda bu tip hırsızlığı yapabilecek şüphelileri araştırmaya başladı. Daha önce sabıkası bulunan Hacı B. (39), Erdal K. (30) ve Ramazan K.’nın (24) koyun sattığını öğrenen polis, şüphelileri evlerinde gözaltına aldı. Gözaltına alınan şüpheliler ilk başta suçlamaları kabul etmedi ama yapılan aramada 4 koyun çıkması üzerine suçlarını itiraf ettiler. Polis, 60 koyunun Aksaray’da bir kişiye, 14 koyunun ise Konya’da satıldığını belirledi. Aksaray’da satılan koyunlardan 43’ü bulunurken, Konya’da aramalarda bulunan 4 koyun sahiplerine teslim edildi. Üç şüpheli de çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. |
14.11.2009 |
4 yılda, 95 iş değiştirdi |
ORDU’NUN Perşembe ilçesinde yaşayan bir genç, son 4 yılda kasaplıktan berberliğe kadar 95 farklı işte çalıştı. Perşembe ilçesinde yaşayan 20 yaşındaki Levent Kumaşoğlu, ilk iş deneyimine 2005 yılında başladı. İşe başladığı fırında iş yerinin patlamasına sebep olan ve ustaları tarafından affedilen genç, para alamadığı için işten ayrıldı. Kasaplıktan, manavlığa, garsonluktan, berberliğe kadar yapmadığı iş kalmayan Levent Kumaşoğlu, yaptığı sakarlıklara rağmen sempatik tavırları nedeniyle işten çıkarılmadı. İşten atılmayan ancak iş yerlerine verdiği zararlar dolayısıyla parasını da alamayan genç, her seferinde bu sebeple işlerden kendi isteğiyle ayrıldı. İlçede yapmadığı iş kalmayan ve en son gazeteciliğe merak salan Levent Kumaşoğlu, askere çağrıldı. 95 farklı işte çalışan Levent Kumaşoğlu, askerde geçirdiği rahatsızlık dolayısıyla hava değişimi için memleketine gönderildi. |
14.11.2009 |
Konya Ovası’na ‘can suyu’ gelecek |
HÜKÜMET, suya hasret Konya Ovasının geleceği için tedbir alınması gerektiğinden hareketle, Konya Ovası Projesi (KOP) çerçevesinde bir ‘’Eylem Planı’’ için hazırlıklara başladı. Bu yılın sonuna kadar tamamlanması öngörülen Plan, tarımsal gelişmeye odaklı sulama imkânlarını artırmak için yürütülen projeler etrafında hazırlanacak. Başta Göksu Nehri’nin suyunu borularla Konya Ovasına taşıyan Mavi Tünel Projesi olmak üzere bölgede yürümekte olan bütün sulama projeleri, ovanın sulama ihtiyacının ancak 3’te 1’ini karşılıyor. Bu duruma çözüm bulmak için su yönetimi odaklı bir eylem planı hayata geçirilecek. Proje bazlı plan, yıl sonuna kadar tamamlanacak. Plan için hükümet yeterli kaynağı ayıracak. Ayrıca bütçe kanununda verilen yetki sayesinde il özel idareleri ve kalkınma ajansları da gerektiğinde bölgeye kaynak aktarabilecek. KOP Eylem Planının bütçesi Devlet Su İşleri ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bütçelerinde içselleştirilecek, ayrıca buraya kullanılamayan GAP kaynağı da aktarılabilecek. Bütçe, su ve tarımsal üretim etrafında dönen bir bütçe olacak. KOP bünyesinde yürüyen projelerin bir kısmının bütçesi 2010 yatırım programında yer alacak bir kısmı da sonra planlanacak. KOP Eylem Planı çerçevesinde; su yönetimi, toplulaştırma ve ürün deseniyle ilgili projeler üzerinde durulacak, kırsal kalkınma anlamında gelir arttırıcı faaliyetlere yer verilecek.
DAP İÇİN DE BENZER BİR ÇALIŞMA YAPILACAK 16 ili kapsayan Doğu Anadolu Projesi (DAP) için de böyle bir eylem planı hazırlanacak. DAP Eylem Planının da 2010 yılının ilk yarısında hayata geçirilmesi planlanıyor. |
14.11.2009 |
Çocuğu bilgisayardan koruyun |
Aİle ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürü Doç. Dr. Ayşen Gürcan, bilgisayarın, çocukların odasından ziyade evin ortak kullanım alanında tutulmasını, girilen siteleri kontrol eden yazılımlardan yararlanılmasını, aile güvenlik filtre programlarının kullanılmasını önerdi. Doç. Dr. Gürcan, yaptığı açıklamada, internetin, günlük hayatın vazgeçilmezlerinden biri olduğunu, gelecekte de bu durumun artarak devam edeceğini belirterek, internetle yaşamayı ve geleceğin büyükleri olacak çocuklara interneti doğru kullanmayı öğretmek gerektiğini söyledi. İnternetten kaçmanın, bu teknolojiyi hayattan çıkarmanın ne doğru ne de mümkün olduğunu dile getiren Gürcan, gençleri teknoloji okuryazarı ve doğru seçimler yapabilecek bireyler olarak yetiştirmenin önemini vurguladı. Çocuğun internet başında geçirdiği zamanın azaltılmasında, ilgi duyduğu alanlardaki aktivitelere katılmasının, bütün aile bireylerinin bir araya geldiği ortamlar oluşturulmasının önem taşıdığına işaret eden Gürcan, ‘’Aile, başka önceliklerini erteleyerek, çocuğu ile zaman geçirmeli. Okul başarısızlığı, sınıf arkadaşlarıyla yaşadığı kişisel sorunların tesbitini ustalıkla yapmalı, soruna en kısa sürede müdahale etmeli. Aileler çocuklarını takip etmeli, gözlemlemeli ve onu önemsediklerini gerek sözle gerek beden diliyle hissettirmeli’’ değerlendirmesinde bulundu. Bilgisayarın, çocuğun odasından ziyade, evin ortak kullanım alanında tutulmasını, hangi sitelere girildiğini kontrol eden yazılımlardan yararlanılmasını, aile güvenlik filtre programlarının kullanılmasını Öneren Gürcan, ‘’Eğer çocuk, internet kafe üzerinden internet kullanıyor ise mutlaka gittiği kafeyi aile en az bir kez ziyaret etmeli, hatta belli yaş gruplarında olan çocukları ebeveynleri kendileri götürmelidir. Kafe yöneticisi ile tanışıp, çocuğuna ilişkin görüşmeler yapmalıdır’’ diye konuştu. Gürcan, çocukların, tanımadıkları kişilere kişisel bilgileri vermemeleri yönünde uyarılması gerektiğini de kaydetti. |
14.11.2009 |
Google büyümeye devam ediyor |
Google, mobil cihazlara reklam teknolojileri sunan AdMob’un bütün hisselerini 750 milyon dolara satın almak üzere bir sözleşme imzaladığını duyurdu. Google’den yapılan açıklamada, ‘’Bu satın alma sayesinde, Google’nin mobil reklâmcılık alanındaki uzmanlığı artıp teknolojisi zenginleşirken, reklâm verenler ve yayıncılar da büyümekte olan bu yeni alanda daha fazla seçeneğe sahip olacaklar’’ denildi. AdMob’un Kurucusu ve CEO’su Omar Hamoui konuyla ilgili olarak, anlaşmanın, Google’nin, yeni mobil reklâm formatları oluşturma, sunma ve analiz etmekte kullanılacak araçlar geliştirme konusundaki çabalarına katkı sağlayacağını kaydetti. |
14.11.2009 |
İnternete dalan doktor, hastayı unuttu |
Çİn’İn doğusundaki Jiangsu eyaletinin merkezi Nanjing’de internette oyuna dalan bir doktor, 5 aylık bir bebeğin ölümüne yol açtı. China Daily gazetesinin bildirdiğine göre, bebek salı günü kafasında şişliğe yol açan ciddî bir göz enfeksiyonundan dolayı Nanjing Çocuk Hastanesine getirildi. Hastane yetkilileri, çocuğun durumunun öğleden sonra iyi olduğunu, ancak daha sonra kötüleştiğini ve Çarşamba saat 01.30’da öldüğünü belirtti. Bilgisayar teknisyenleri, daha sonra göz doktoru Mao Şiaocün’ün o saatlerde bilgisayarda oyun oynadığını tesbit etti. Doktor Mao’nun görevinden alınacağı ve diplomasının iptal edileceği bildirildi. Ayrıca olayla ilgili araştırma yapan grup, aralarında hastane başkanı ve parti sekreterinin de bulunduğu 11 kişinin cezalandırılacağını açıkladı. |
14.11.2009 |
NASA, Spirit’i kurtaracak |
Nasa, Mars gezegeni yüzeyine konuşlandırdığı, ancak 6 aydır kuma saplanmış durumda kalan ‘’Spirit’’ adlı robotunu kurtarmak için bir plan geliştirdi. Riskli operasyonun birkaç ay sürmesi planlanıyor. Mars keşif programının başında bulunan Doug McCuistion, yaptığı açıklamada, ‘’Spirit bu kum batağından kurtulamazsa, şu anda bulunduğu krater kıyısı onun Mars’taki maceralarının son bulduğu yer olabilir’’ dedi. Robot, geçen Nisan ayında talk pudrası inceliğinde bir kuma saplanmıştı. |
14.11.2009 |
Diyabete karşı dengeli beslenme |
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Ramis Çolak, ‘’Gelecekte de peşimizi bırakmayacağı tahmin edilen diyabet ya da diğer adıyla şeker hastalığına ‘dur’ demenin yolu, dengeli beslenmeden geçiyor’’ görüşünü bildirdi. Çolak, yaptığı açıklamada, bütün dünyada yaygın bir hastalık olarak bilinen diyabetin toplumda yeterince tanınmadığını söyledi. Hastalığın her geçen gün dünyada ve Türkiye’de yaygınlaştığını vurgulayan Çolak, diyabetlilerin kan şekerini dengelemelerinin yolunun ‘’doğru beslenme, ilaç kullanımı ve egzersiz’’ olduğunu da ifade ederek, ‘’Bu üçlünün yanı sıra bilinçli olmak da gerekiyor’’ dedi. |
14.11.2009 |