Güncel |
Feodalite toplumumuzda arızî bir durumdur |
ŞANLIURFA Valisi Nuri Okutan, toplumumuzda hem cemiyetin hem de ferdin ön planda olduğunu belirterek, “Feodalite, bizim toplumumuzda arızî bir durumdur” dedi. Akademik Dayanışma Araştırma ve Geliştirme Vakfı (ADAG) Şanlıurfa Şubesi tarafından DSİ XV. Bölge Müdürlüğü Konferans Salonunda düzenlenen “Feodalite Ekseninde Törelerimiz ve İslâm” konulu panele Vali Okutan ile birlikte, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan, Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Harran Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Bakkal, Prof. Dr. Akın İşcan ve Dr. Yaşar Yiğit katıldı. Vali Nuri Okutan, yaptığı konuşmada, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatarak, insanların eylemleri, kabahatleri önceden belirlenmiş hükümlere göre karşılık bulacağını söyledi. Okutan, “Hukukun da ana kaynakları vardır: Anayasa, kanunlar, yönetmelikler; örf, adet ve gelenekler bunların içerisindedir” dedi. Toplumumuzun sınıflı bir toplum olmadığını, feodal bir toplum olmamızın da söz konusu olamayacağını kaydeden Vali Okutan, şunları söyledi: “Batı toplumu sınıflı bir toplumdur ve ferdi önemser. Doğuda ise cemiyet, toplum öne çıkar. Bizim toplumumuzda hem cemiyet hem de fert ön plandadır. İnanç sistemimiz yaratılan her insanı bir âlem olarak görmekte hatta bir insanın öldürülmesini insanlığın ölmesi olarak kabul etmektedir. Burada hemen şunu söylemek gerekir: Feodalite, bizim toplumumuzda arızî bir durumdur.” Törelerin İslâm ile bağlantısının tartışıldığı panelde, İslâmın töreyle irtibatının doğru kurulması gerektiği önemine vurgu yapıldı. Panelistler, özellikle Kur’ân’ın töreye bakış açısını hayatın eksenine koyulması gerekliliği üzerinde durdular. Diyanet İşleri Yüksek Kurul Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan ise şunları kaydetti: “Kur’ân perspektifinden bakacak olursak an’aneler, töreler, gelenekler tümüyle ne ret edilmiştir ne de tümüyle kabul edilmiştir. Kur’ân’ın bu konuda seçici davrandığını görüyoruz yararlı olan bireye ve topluma faydası olan her türlü gelenek ve görenek yaşatılmaya lâyıktır ve yaşatılması lâzımdır. ‘Biz eskiden beri kültürel değerlerimiz olarak ne geldiyse ne bulduysak biz onu yaşatmalıyız’ görüşü bu İslâmî yaklaşıma aykırıdır. Yüzyılların kemikleşmiş gelenekleri alışkanlıkları öyle bir anda değiştirilemez bunun sağlanabilmesi için önce zihni bir alt yapının oluşturulması gerekir.” |
01.11.2009 |