Görüş |
Hukuka riayet askerî disiplinin temelidir
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde, astının hukukuna riayet etmeyen amirler, askerî disiplini temelinden sarsan disiplinsizlerdir. Hukukun tesisi ve gerçek disiplinin temini için, onlar da cezalandırılmalıdırlar. 29 Eylül 2009 tarihli ajanslarda; “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türk Silâhlı Kuvvetleri ve askerî okullardan ihraç edilen 21 kişinin yaptığı başvuruda, Türkiye’nin insan hakları ihlâlinde bulunduğuna hükmetti. Türkiye’nin, Millî Savunma Bakanlığı tarafından Askerî Yüksek İdare Mahkemesine(AYİM) iletilen belgelerin dâvâcılara açık tutulmaması nedeniyle; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkıyla ilgili 6. maddesinin 1. fıkrasını ihlâl ettiği görüşüne varan AİHM, başvuru sahiplerine mahkeme masrafları dahil yaklaşık 120 bin avro ödenmesini kararlaştırdı” haberi yer aldı. Mağdurların, Yüksek Askerî Şûrâ Kararları ile Silâhlı Kuvvetlerden çıkarılan kişilerden olmadıkları anlaşılmaktadır. Çünkü onlara uygulanan kararlar yargı denetimi dışındadır. AYİM’e müracaat edemezler; etseler de dâvâları reddedilir. AİHM de çifte standart uygulayarak, YAŞ Mağduru asker kişilerin dâvâlarını esastan görüşmeyip, şeklen inceleyip reddetmiştir. Bu nedenle, AİHM’in haklı bulduğu 21 kişinin, TSK’den ilişiğinin kesilmesi işlemlerinin, bağlı oldukları Kuvvet Komutanlıkları tarafında tesis edildiği; ilişikleri kesildikten sonra MSB aleyhine AYİM’de dâvâ açtıkları; bu mahkemede dâvâ görülürken MSB Savunmasında şahısların çıkarılma gerekçelerinin dâvâcılara verilmediği; ancak dâvâlarının reddedildiği; İç hukukta adaleti bulamayan dâvâcıların, Uluslar arası hukuka yönelip, haklarını AİHM’de aradığı anlaşılmaktadır. Bu olayda, kamu oyunu ilgilendiren üç önemli ihlâl bulunmaktadır. •Birincisi, şahısların ve dolayısıyla askerî amirlerin hukuk dışı ve keyfi tutum ve davranışları; •İkincisi, askerî yargının, Millet adına adaleti tesis yerine, idarenin tasdikçisi durumunda bulunması; •Üçüncüsü de, AİHM tarafından verilen para cezasının faturasının vatandaşa kesilmesidir. Askerî okullardan çıkarılma; Kanun, Yönetmelik ve Yönergelerde düzenlenmiştir. İki sebep vardır. •Birincisi başarısızlıktır. Dört senelik okulları beş senede bitiremeyenlerin okulla, dolayısıyla da TSK ile ilişikleri kesilir. •İkincisi de; disiplinsizlik sebebi iledir. Askerî öğrencilere; Lise düzeyindeki askerî okullarda her yıl için 100, Harp Okullarında ise dört yıl için 120 disiplin puanı tahsis edilir. Yönetmelik ve yönergelerde disiplin suç ve kabahatlerinde kaç disiplin puanı düşüleceği belirtilmiştir. Lise düzeyindeki Askerî Okullarda disiplin puanları 49’un altına düşenler; Harp Okullarında ise disiplin puanlarını bitirenler hakkında; Okulların Disiplin Kurulları kararı ile çıkarma kararları verilir; okulların bağlı oldukları Kuvvet Komutanlıklarının onayı ile de ilişik kesme işlemler yürürlüğe sokulur. Bu tür işlemler bu kadar sarih ve net iken, AYİM’e açılan dâvâda, dâvâcılara, okuldan çıkarılma sebebi açıklanamıyorsa, idarenin keyfiliği söz konusudur. Suçlamaların sübjektif sebeplere dayandığı anlaşılmaktadır. Öğrencinin her eylem, suç ve kabahatinde yazılı savunmasının alınması Anayasal bir sorumluluktur. Yazılı belgesi olmayan kanaatler ve TSK’den çıkarılma işlemleri keyfilikten ileri gidemez. Bu da sorumlu amirlerin suç işlediği anlamına gelir. Çıkarılma işlemlerinin iptali ile ilgili açılan dâvâlarda AYİM; Millet adına, Anayasa ve Yasalarla belirlenmiş haklar çerçevesinde, İdarenin hukuk dışı davranışlarına karşı, adil yargılama ortamı oluşturarak, kişilerin savunmasına imkân hazırlaması gerekirken; idarenin tesis etmiş olduğu işlemlerin gerekçelerini dâvâcılara göstermeden, bir nev'î idarenin hukuk dışı işlemlerini tasdik makamı imiş gibi, şahısların aleyhine kararlar tesis ederek, adil yargılama ilkesini ihlâl etmiş ve tarafsız davranamamıştır. Diğer yandan, AİHM’in verdiği 120 bin avro para cezasının hukuk dışı işlemleri tesis eden sorumlulara ödettirilmemesi, keyfiliği teşvik anlamına gelecektir. Mevcut yasal mevzuata göre, verilen para cezasının, MSB‘lığınca alınacak bir kararla, sorumlu personele ödettirilmesi mümkündür. İdarenin elemanlarınca yapılan hatalardan doğan maddî zararın, hata sahibine rücu ettirilmesi, Millî Savunma Bakanının kararına tabidir. Ancak genel uygulama, bu tür maddî tazminatların genel bütçeden ödettirilmesi yönündedir. Adaletin tesisi ve mağduriyetlerin tekerrürünün önlenmesi için, idarî dâvâlarda, idarenin kusursuz sorumluluğundan doğan tazminatların genel bütçeden; ancak idarenin kusurlu sorumluluğundan ve hizmet kusurlarından doğan tazminatların da, kusurlu personele rücu edilerek, şahıslar tarafından tahsil edilmesi usul haline getirilmelidir. Sonuç olarak; •Türk Silâhlı Kuvvetlerindeki keyfi ve hukuk dışı uygulamaların engellenmesi için, YAŞ Kararları dahil, bütün idarî işlemler yargıya açılmalı ve hatalı uygulamalardan doğan maddî tazminatlar kusurlu kişilere ödettirilmelidir. •Askerî yargıyı, Askerî İdarenin vesayetinden kurtarmak için, askerî hakimlik sınıfı kaldırılmalı, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Danıştay’ın bünyesine; Askerî Yargıtay da Yargıtay’ın bünyesine dahil edilmelidir. •Bu düzenlemelerin siyasî otoritenin sorumluluğuna giren ve ülkemizin önünü açacak temel meselelerin başında olduğunun şuuruna varılmalıdır.
ADNAN TANRIVERDİ (Emekli Tuğgeneral) ASDER Gnl. Bşk. |
03.10.2009 |