Dünya |
Kıbrıs’a yeni bir açılım lâzım |
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir Rum gazetecinin ‘’çözüm yönünde yeni bir açılım olarak Maraş’ın askersizleştirilmesinin söz konusu olup olmadığı’’ sorusuna, Türkiye’nin, Kıbrıs’ta çözüm yolunda elinden gelen gayreti gösterdiğini, ancak barış için iki taraf gerektiğini söyledi. Kıbrıs’ta statükoyu sürdürmeyeceğiz
DIşİşlerİ Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs’ta statükonun sürmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Davutoğlu, Kıbrıs Türklerine, ‘’Yalnız değilsiniz, Türkiye her zaman yanınızda’’ mesajı verirken, Kıbrıs Rumlarına da 2004 yılında reddettikleri barış imkanının tekrar önlerinde olduğu belirterek, artık barışı reddetmemeleri ve geciktirmemeleri çağrısı yaptı. Avrupa Birliği’ne de (AB) taraflara adil ve tarafsız yaklaşmak zorunda olduğu mesajı veren Davutoğlu, BM ve uluslar arası topluma barış için elindeki imkanları kullanma çağrısında bulundu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu, Türkiye’nin, dünyanın değişik yerlerinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da barışın öncüsü olduğunu kaydetti. 2. tur Kıbrıs müzakereleri öncesinde faydalı görüşmeler yaptığını dile getiren Davutoğlu, ‘’Biz, sadece adada değil, Doğu Akdeniz’de de sadece barış değil en kapsamlı refah alanı oluşması için çaba sarf ediyoruz. Ve herkesin bunun farkına varmasını istiyoruz’’ dedi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ‘’Benimsediğimiz temel parametreler etrafında; iki kesimli, siyasî eşitli, iki kurucu devletin eşit statüde ortalığına dayanan bir barışın çok kısa zamanda gerçekleşebileceğine dair inancımız sonsuzdur’’ ifadesini vurguladı. Kıbrıs Türklerinin 2004 yılında barış istediğini dünyaya gösterdiğini ve hakkındaki bazı yanlış kanaatlere son verdiğini belirten Davutoğlu, Kıbrıs Rum yönetimine ve Rum halkına da ‘’artık barışı reddetmeyin’’ diye seslendi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, çözüm olmaması halinde alternatiflerin neler olacağının sorulması üzerine de şunları kaydetti: ‘’Önümüzde iki yol var; Ya kapsamlı bir barış olacak ve adada kalıcı bir çözüm hayata geçecek. İkinci yol statükonun sürmesi gibi gözükebilir. Statükonun sürmesine izin veremeyiz. Çünkü statükonun sürmesi, Kıbrıs Türkü’nün bütün insanlığın sahip olduğu temel haklardan istifade edememesi anlamına gelmektedir. Biz, Kıbrıs Türk halkının bu temel haklarının takipçisi olacağız.” |
03.09.2009 |
OBAMA'DAN BAŞÖRTÜLÜ KIZA ÖVGÜ |
Ülkesindeki Müslüman toplumun temsilcilerine Beyaz Saray'da iftar veren ABD Devlet Başkanı Obama, konuşmasında İslâmiyeti övdü. İftara davet edilen başörtülü Müslüman bir kız öğrenci hakkında bilgi vererek, öğrencinin okul puanıyla eyalet rekoru kırdığını anlatan Obama, söz konusu öğrencinin sadece Müslümanlar için değil, herkes için ilham kaynağı olduğunu kaydetti. MEDVEDEV EĞİTİM YILINI BİRLİKTE AÇTI
Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, 1 Eylül'de başlayan yeni eğitim öğretim yılının açılışını, başörtülü bir öğrencinin de bulunduğu sınıfta yaptı. Medvedev, başörtülü ilkokul öğrencisi ile aynı karede poz verdi. Rusya'da orta öğrenim ve üniversitelere öğrencilerin başörtüleri ile gitmelerine izin verilirken, öğretmenler de başörtülü olarak ders verebiliyor.
Türkiye’de yasak, dünyada muteber
MEDVEDEV, BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİYLE AYNI KAREDE
Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev de, 1 Eylül’de başlayan yeni eğitim öğretim sezonunun açılışını, aralarında başörtülü bir öğrencinin de bulunduğu sınıfta yaptı. Medvedev, başörtülü ilkokul öğrencisi ile aynı karede poz verdi. Rusya’da orta öğrenim ve üniversitelere öğrencilerin başörtüleri ile gitmelerine izin verilirken, öğretmenler de başörtülü olarak ders verebiliyor. Başşehir Moskova’nın Zamoskvoreçye bölgesindeki bulunan 518 nolu okulun açılış törenine katılan Medvedev, öğrencilere başarılar diledi. Engelli çocuklarla, sağlıklı çocukların birlikte eğitim aldıkları okulda Rusya lideri, öğrencilere hediyeler dağıttı. Öğrenci ve öğretmenlerle bir süre sohbet eden Rusya lideri, oğlu İlya’yı sabah erken okula göndermeden önce öptüğünü söyledi. Kendisine yöneltilen ‘Başkan olmak zor mu?’ sorusunu cevaplayan Medvedev, görevinin zor ve ilginç olduğunu ifade etti. Çocukken başkan olmak isteyip istemediği ile ilgili bir soruyu cevaplayan Rusya lideri, “Hayır, hiç istemedim. Hayat farklı bir şekilde örgüleniyor” cevabını verdi.
OBAMA’DAN, BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİYE TEBRİK
ABD Başkanı Barack Obama, ‘’İslâm’ın Amerika’nın bir parçası olduğunu’’ söyledi. Obama, ülkedeki Müslüman toplumunun temsilcilerine Beyaz Saray’da verdiği iftar yemeğindeki konuşmasında, Amerikan Müslüman toplumunun ABD’deki çeşitliliği oluşturan parçalardan biri olduğunu kaydetti. Konuşmasında İslâm’ın özelliklerine de değinerek, ‘’İslâm’ın büyük bir inanç, adalet ve gelişmeden yana olduğunu’’ belirten Obama, katılımcılara geldikleri için teşekkür etti ve Ramazan ayını kutladı. Kongrenin iki Müslüman üyesi Keith Ellison ve Andre Carson ile Müslüman ülkelerin büyükelçilerinin katıldığı iftar yemeğinde, İsrail’in Washington Büyükelçisi Michael Oren’ın da bulunması dikkati çekti. İftara dâvet edilen başörtülü Müslüman bir kız öğrenci hakkında bilgi vererek, öğrencinin okul puanıyla eyalet rekoru kırdığını anlatan Obama, söz konusu öğrencinin sadece Müslümanlar için değil, herkes için ilham kaynağı olduğunu kaydetti. Obama, yayınlanan mesajında, Ramazan'a özgü kuralların, Müslümanlar ile Hristiyanların ortak noktalarını hatırlattığını ifade etti. |
03.09.2009 |
Karabağ şartı çözümü engeller |
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın ‘Türkiye-Ermenistan İlişkileri Çalıştayı’ raporunda, normalleşme sürecinin Karabağ sorununa endekslenmesinin süreci tıkayacağı; bu sebeple, Karabağ sorununun yol haritasının bir konusu olmaması gerektiği kaydedildi. Normalleşme Karabağ’a endekslenmemeli
SİYASET, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın Mayıs ayında düzenlediği ‘Türkiye - Ermenistan İlişkileri Çalıştayı’nın raporu kamuoyuna açıklandı. Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın da katıldığı Çalıştay’da, Karabağ sorununun normalleşme sürecinin ve yol haritasının bir konusu olmaması gerektiği görüşü dile getirildi. Rapora göre, Çalıştay’da normalleşme sürecinin Karabağ sorununa endekslenmesinin süreci tıkayacağı; bu sebeple, Karabağ sorununun normalleşme sürecinin ve yol haritasının bir konusu olmaması gerektiği görüşü dile getirildi. Raporda, “Ancak, paradoksal olarak normalleşme süreci, Karabağ sorunu ile çakışmaktadır. Bu iki süreci birbirine paralel olarak iki ayrı kulvarda yürütmenin daha işlevsel olacağı öngörülmektedir. Bununla birlikte, normalleşme sürecinin ilerlemesinin Karabağ sorununun çözümünde kolaylaştırıcı işleve sahip olduğu da eklenmiştir.” ifadelerine yer verildi. Çalıştayda, Türkiye’nin Karabağ sorununda Azerbaycan tarafını tutan bir aktör olması yerine tarafsız politika izlemesinin sorunun çözümünü mümkün hale getireceği dile getirildi. Bu tutumun Kafkasya’da Türkiye’yi lider aktör konumuna getireceği ileri sürüldü. Çalıştayda ayrıca sınırın açılmasının olumlu sonuçlar doğuracağı belirtilirken, normalleşme sürecinde diaspora ve sözde soykırım tasarılarını üçüncü ülkelerde gündeme getirme çabalarının yavaşlatıcı ve engelleyici faktörler olduğu vurgulandı. |
03.09.2009 |
Meryem’in kalbi, Fatma’nın aşkı |
Meryem ismiyle, Hazret-i Meryem’i; Fatma ismiyle de, Hazret-i Fatma’yı hatırlamamak mümkün mü? Zaten Müslümanlar, bu iki güzide şahsiyetleri hatırlatsınlar diye, kız çocuklarına bu isimleri özellikle verirler. Sevgili Efendimiz (asm), Cennet kadınlarının efendileri olarak Hazret-i Asiye’yi, Hazret-i Meryem’i, Hazret-i Hatice’yi ve Hazret-i Fatma’yı bize bildirir. Yeni doğan her kız çocuğu aslında birer Asiye, birer Meryem, birer Hatice, birer Ayşe ve birer Fatma olmaya adaydır zaten. Ama bulundukları ortamı, anne ve babalarını seçme şansına sahip olmadıkları için, farklı ortamların ve fıtratlarına aykırı farklı telkinlerin kendilerini nasıl bir akibete sürüklediklerinden habersiz büyürler. Hıristiyanlarda da “Maria” ismine çok rastlanır. ««« Bu yazıyı, Cennet kadınlarının sultanlarına ve onların izini takip eden kadınlarımıza, annelerimize, bacılarımıza ve kızlarımıza ithaf ederken; ulvî mânâlar, yüce duygular, mânevî bağlar çerçevesinde, meslekî alanımda ve meşrû mesafede yakınımda bulunan iki kızımıza hasretmek istedim. Biri Meryem, öbürü Fatma.. Meryem; Allah ve Resûlünün anıldığı, beş vakit namazın eda edildiği, risâlelerin okunduğu ve gazetemizin girdiği bir evde büyüdü. Mâsum tesettürü ve sîmasındaki mâsumiyetiyle Hz. Meryem’i hatırlatır. Lâkin 22 yaşındaki bu mâsum Meryem’in mâsum kalbinin, hiç de mâsum olmayan niyetlere muhatap olduğunu, internet ve mesaj anaforunda ablukaya alındığını, hatta hali haline, zikri zikrine, fikri fikrine uymayan birine kalbini kaptırmak üzere olduğunu da, son ziyaretlerimizde öğrenmiş olduk. Bundan kurtuluşun ilk adımı, Meryem’in de dahil olduğu meşveretle, mesaj ve internet sayfalarını ona karartma kararı oldu. Ama bu karar safhasına gelinceye kadar, aileyi göz yaşlarına boğan, sahabeden Hz. Suheyb ile Hifa Hatun’un macerası ve aşağıdaki dersler çok etkili oldu: “Güzel değil batmakla kaybolan bir mahbup. Çünkü zevâle mahkûm, hakikî güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve ‘âyine-i Samed’ olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli.” (17. Söz) “Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder. İşte, insanda binlerle hissiyat var. Her birisinin, aşk gibi, iki mertebesi var: Biri mecazî, biri hakîki. (9. Mektup) “Elhasıl: Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-yı harfiyle sev; mânâ-yı ismiyle sevme. Ne kadar güzel yapılmış’ de. Ne kadar güzeldir’ deme. Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve O'na mahsustur. “Allah’ım, bize sevgini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle.” Amin. ««« Fatma’mıza gelince, Avusturya’da meslek eğitimine devam eden bir öğrencimdir. Kitaba ve okumaya olan tutkusu, aşk derecesindedir. Avusturya’ya geç geldi. Gelir gelmez, mukim olduğu şehirde, hemen Türkçe derslerine katıldı. Grubumuzda, babası Avusturyalı olan liseli bir kızımız ve ilk okul seviyesinde olanlar da vardı. Haliyle öğrenim seviyesi, Türkiye’de temel eğitimini gördükten sonra gelen Fatma’mızın seviyesine uymuyordu. Hatta bazen ona ders anlatma görevi bile veriyordum. Derken, Fatma bizim kütüphanedeki kitaplara talip oldu. Bu gidişle, kütüphanemde onun okuyup iade etmediği kitap kalmayacak. En son “Sözler” kitabını vermiştim. Takıldığı yerleri e-mail yoluyla bize sorarak, iki ay içinde onu da okudu. Şimdi Külliyatın tamamını istiyor. Bu yaz tatilinde Rize’deki köyüne gitmedi. Henüz 17 yaşında, çevresinin kendisini evliliğe zorlamasından çekiniyor. Hali haline, zikri zikrine, fikri fikrine yakışmayan bir yakışıklıya, çevresinin de baskısıyla gönlünü kaptırmaktan korkuyor. Gitmeyiş sebebini o bu kadar açık söylemedi. Ben tahmin edince, başıyla doğruladı. ««« Ve Hz. Meryem… Kendisine erkek eli değmeden, mu'cize Peygamberi, izn-i İlâhî ile dünyaya getiren Hz. Meryem, bir melek tarafından tebrik edilen ilk annedir. Meryem’in kalbi, yavrularının üstüne titreyen bütün annelerin yüreklerinin attığı yerdir. Ve o Meryem Ana’dır. Meryem’in kalbi hakikaten tam bir “ayine-i Samed” olmuştur. Rahman’dan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamıştır. Sevmişse annesini, sevmişse eniştesi Hazret-i Zekeriya’yı, sevmişse âlemin “müjdeci” olarak beklediği yavrusunu, yine O’nun hesabına sevmiştir. Meryem, kelime anlamıyla, “İbadet eden, Allah’a kullukta ileri giden, gayretli insan” demektir. Meryem oğlu İsa’nın (as) dünyaya gelişi gibi, gidişi de, pür-şer beşerin (insanoğlunun) akıl sır erdiremeyeceği sırlarla doludur. Bu sırlar ilâhî sandukçalarda saklıdır. İnsanoğlu lâyık olduğu kadarına muttali oluyor, daha lâyık olabildikçe o sırlar insanoğluna açılmaya devam edecektir. Bakınız Kudüs, Beytülmakdis, Beytüllahim ve Filistin beldeleri hâlâ esrarını koruyor. Oralarda hâlâ çözüm bekleyen yığın yığın düğümler vardır. Bu düğümlerin şifreleri Allah katındadır, Kur’ân’dadır. İnsanoğlu lâyık oldukça bunlar açılacaktır. Kur’ân’da 98 âyetli bir sûrenin adı “Meryem” olmasına ve sadece Hz. Meryem hakkında 34 âyet var olmasına rağmen, İslâm dünyasında Hazret-i Meryem ve Hazret-i İsa üzerine yazılmış fazla kitap yoktur. Hıristiyan dünyasının onları tanıtım ve anlatım şekli, onların hakikî veçhelerini âdeta perdelemiştir. Bu imaj, İslâm âlemini de haliyle olumsuz etkilemiştir. Ama artık ahirzamandır. Bir çok perdeler aralanmaya başlamıştır. Bilhassa Bediüzzaman’ın zuhuru ve Risâle-i Nurların neşriyle, pek çok şey gibi, bu alanda da parlak ve orijinal fikirler dünya kamuoyunda makes bulmuştur. Ve Hz. Fatma… Sevgili Efendimizin (asm) kızı Hz. Fatma’nın, sevgili babasına, olan sevgisi “aşk” derecesindeydi. Onda âdeta fani olmuştu, onunla yaşıyor, onunla gülüyor, onunla üzülüyordu. Her sahabenin biraz cahiliye dönemi olmuştur, ama onun ve Hz. Ali’nin hiç cahiliye dönemi olmadı. Vahiyle yaşadı, vahiyle büyüdü. Sevgili babasının vefatından sonra yüzü gülmedi. Onsuz bir dünya, Hz. Fatma’ya bomboştu.. Resûlullah’ın müjdesiyle, ona ilk kavuşan yine o oldu. Halbûki dünyada bıraktığı çok sevgilileri de vardı. Buna rağmen dönüp arkasına bakmadı bile. Çünkü Sevgililer Sevgilisi kabrin öbür tarafında idi. Çünkü onsuz ne Ali, Ali olurdu, ne Hasan, Hasan; ne Hüseyin, Hüseyin ve ne de Fatma, Fatma olurdu. ««« Doğrusu, ne Hazret-i Meryem’deki Allah’a adanan bir kalbi, ne de Hazret-i Fatma’nın kalbindeki Peygamber aşkını anlatabilecek değiliz. Kalemimiz de buna güç getiremez zaten. Onlardan birisini, bizzat Cenâb-ı Hak Kelâm-ı Kadim’inde anlatıyor. Diğeri de, Cemalullah’a, sevgili babası olan Resûlulah’a ve bütün sevdiklerine kavuşmuş vaziyette, lâyık olduğu mevkidedir. İşte böyle... Bizim Meryem’in mâsum kalbine, bizim Fatma’nın kitap aşkına nazar edelim derken, bunda da bir hikmet varmış ki, nazarım ve fikrim çok daha derinlere daldı. Ne hayırlı evlâtlarmış ki, Meryem’imiz, bizi Hz. Meryem’e, Fatma’mız da bizi Hz. Fatma’ya götürdü. |
Mikail YAPRAK 03.09.2009 |