"Gerçekten" haber verir 19 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Haberler

 

ORADA ÇOK ÇARPICI BİRŞEY VAR

“Bakın, bende eski tarihli bir Yeni Asya gazetesi var. Orada çok çarpıcı birşey var. ‘Bağımsız bir kurul paşaları muayene etsin’ başlıklı bir yazı. Hüseyin Kemal isimli herif yazmış. Bu lâfı eden, insan hakları savunucusu Av. Kadir Akbaş söylüyor. Bir röportaj. Hep suç. Baştan aşağı hepsi suç.”

“AYAKLARINI KESERİM”

“Celâlettin'i sıkar yaa. Bu telefonu açar ordu komutanı, ‘Bak vali, o emniyet müdürüne söyle, ayaklarını keserim haa’ der, tak kapatır. Biz böyle konuştuk. Buradan polis salâvatla geçer. Ama kurmay başkanı bile adam değil. Yetiştirmez olaydım bunları yaa.”

“SEN KİMSİN ULANN” DERDİM

“Şimdi ben başka türlü konuşuyorum da, o konuşan yok ortada. Ben derdim ki: ‘Sen kimsin ulann.’ Aman ne biçim konuşuyorsunuz? Böyle konuşuyorum. Yazının değeri kadar cevap alırsın. Vakti zamanında bunları hep mahkemeye verdim. M. Ali Birand dahil, mahkemeye veren adamdım ben.”

2. BAŞKANLA GATA'YI KONUŞTUK

“Burası dispanser olsaydı da öyle. Çok ayıp bunu söylemek, ama sıkılarak söylüyorum. Ben bizzat 2. Başkan ile konuştum şu telefondan. GATA'yı konuştuk. Oğlum gitti konuştu. Artı İsmail Paşa gitti konuştu. İsmail Koçman'ı bu iş için gönderdik. Çok utanarak söylüyorum, yapamıyorlar.”

ORDUNUN RACONU

“Bunlar nasıl pısmırıklar ya. Ordunun bir raconu var. Karizması. Ne karizması yaa. DGM savcısını çağırırdık: ‘Arkadaşlar, ikaz ediyoruz.’ Böyle konuşulurdu. Silâhlı Kuvvetlerin bütün fonksiyonları bitik. Ordunun başına molla geldi, sonra bizim şeyimiz bozuldu.”

Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’a ait olduğu iddia edilen ikinci ses kaydı yayınlandı. Ses kaydında basındaki haberlere yeterli tepki verilmediği belirtiliyor. Yeni Asya’nın da tehdit edildiği bölümde, yaptığı haberler için sık sık mahkemelere gidildiği belirtiliyor ve Hasan Hüseyin Kemal imzalı “Paşaları bağımsız kurullar denetlemeli” başlıklı röportajından argo bir üslupla şikâyet ediliyor.

Kaydın bir bölümünde asker ve polis arasındaki ilişkilerde emniyet müdürü için ‘Ayaklarını keserim’ ifadesi kullanılıyor. Ordu içindeki atamaların kişisel nedenlerle doğru yapılmadığından şikâyet edilen bölümde ise ‘Ordunun başına molla geldi’ ifadesi kullanılıyor. Kayıttaki ses, basında çıkan haberlere ilişkin verilecek cevabı, “Ben açıyordum derdim ki sen kimsin ulannn, aman ne biçim konuşuyorsunuz, böyle konuşuyorum, yazının değeri kadar cevap alırsın” şeklinde belirtiyor.

Askerle polisin ilişkilerini değerlendiren sesin, İstanbul Emniyet Müdürü Celâlettin Cerrah’la ilgili söyledikleri ise oldukça dikkat çekici: “Celalettin’i emniyet genel müdürünü sıkar yaa. Şeyi sıkar yaaa vali’yi. Bu telefonu açar bu ordu komutanı, yapmayın etmeyin, çıldıracağım, açar bana bak vali, o emniyet müdürüne söyle ayaklarını keserim haa der tak kapatır.”

Daha önce de Hurşit Tolon’a ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı yayınlanmış Hurşit Tolon’un avukatı, ses kaydının Tolon’a ait olmadığını, ileri teknoloji kullanılarak elde edildiğini iddia eden bir açıklama göndermişti. Av. İlkay Sezer, Zaman gazetesinin, “Sahte sesle ilgili savcılığa başvurdunuz mu? Söz konusu sesi hazırlayanların ceza alması, gerçeklerin ortaya çıkması için ne yaptınız?” sorusuna Sezer’in verdiği karşılık şöyle olmuştu: “Daha önce yaptığımız açıklamanın dışında bugün size söyleyeceğim bir şey yok. Yanlış anlamaları önlemek için biz açıklamalarımızı yazılı yapıyoruz.”

“AYAKLARINI KESERİM”

“Celalettin'i emniyet genel müdürünü sıkar yaa. Şeyi sıkar yaaa valiyi. Bu telefonu açar bu ordu komutanı, yapmayın etmeyin, çıldıracağım, açar bana bak vali, o emniyet müdürüne söyle ayaklarını keserim haa der tak kapatır. O kadar. Böyle konuşulur, biz böyle konuştuk. Böyle yaşadık. Sıkar diyorum bak şerefsizim sıkar yaaa. Celalettin’i falan sıkar. Buradan polis salâvatla geçer. Şerefsizim diyorum yaaa. Ama bunlar kurmay başkanı bile adam değil söylettirmeyin beni seni yaa yapma yetiştiremez olaydım bunları yaa. Burada kulağına diyorum ki yaa, kardeşim şunu söyle yap diyorum. Böyle pısmırık, bunlar nasıl pısmırıklar yaaa. Şerefsizim böyleler. Avukata diyorum ki, ya kardeşim Hıfzı Çubuklu aklı ermiyor mu buna diyorum. Efendim diyor, kıtadan gelmiş ama diyor. Ermiyor diyor. Ermiyor yaa. Yetmiyorrr. Kızarlar mızarlar ama ben Erdal’ı bilirim. 12 sene benle çalıştı. Günde en az 3 defa odaya girer çıkardı böyle. Ben atlasam o gelirdi yaa. Buna hemen hemen, hemen reaksiyon görecek. Yani misliyle. Altından kalkamayacak. Buraya Çevik Bir geldi. Çevik Bir de orda gerçi bana 2. Başkanlık yapmadı, ordu komutanlığı yaptı bir sene, şimdi kızarlar mızarlar. Ama ordunun bir raconu var. Ordunun bir raconu var. Şimdi moda bir deyim var, hani, Karizması, ne karizması yaa. Hani bilmem ne dersini aldırmazda bir şey oldu şimdi. Affedersiniz. Yapamıyor. Yani, bana bir arkadaşım dedi ki, buraya gelen; ‘Hayırlısıyla şu Ağustos gelse de ben de bırakıp gideyim’ yooo. Yani ben de bırakıp gideyim ben de paçayı kurtarayım, olmaz o. Haaa karşılığı bak sonra böyle olur. Olsunn. Olsun.”

YENİ ASYA’NIN TOLON’U KIZDIRAN RÖPORTAJI

Konuşma şöyle sürüyor:

“Şimdi köşe yazarlarından biri, ben bantta yürürken, şeyleri de dinliyordum, köşe yazılarının özetlerini veriyor birisi, köşe yazarı Silivri’den GATA’ya oradan GATA’ya doğru tünel vasıtasıyla gidenler, işte gidiyor falan diye, bir de ayırdım, haa aslında siz biliyor musunuz bilmiyorum, Yaşar Paşa bana aynen şunu itiraf etti: Bizim adlî müşavirimizden itiraf edeyim ki yeterince ben sordum ben, sizin adlî müşaviriniz, sizi tatmin ediyor, doyuruyor mu, size yeterli ve gerekli bilgiyi verebiliyor mu, teksir ediyor mu dedim, tam diyemem dedi. Şimdi diyemezseniz bakın bende eski tarihli bir şey gazetesi var, Yeni Asya gazetesi var, orda suç işlenmiş. Suç, evet ben bu işle uğraştım, vakti zamanında bunları hep mahkemeye verdim, M. Ali Birand dâhil mahkemeye veren adamdım ben. Hepsi suç, yani bunların hepsi suç duyurusu. Yeni Asya’nın ayırdım da oraya, orda çok çarpıcı bir şey var, bağımsız bir kurul, bakın şimdi bakın “Bağımsız bir kurul Paşaları muayene etmelidir” başlıklı bir yazı. Yeni Asya’da bağımsız bir kurul paşaları muayene etmeli. Yeni Asya’da Hüseyin Kemal isimli herif yazmış. Bu lafı eden, insan hakları savunucusu, Av. Kadir Akbaş bu zat söylüyor bu lafları, bir röportaj. Hep suç. Baştan aşağı hepsi suç. Şimdi ben başka türlü konuşuyorum da o konuşan yok orda. Ben açıyordum derdim ki ‘sen kimsin ulannn,’ aman ne biçim konuşuyorsunuz, böyle konuşuyorum, yazının değeri kadar cevap alırsın."

19.03.2009


 

Darbecilerin dosyası niye bekletiliyor?

MAZLUMDER Başkanı Gergerlioğlu, Genelkurmay Askerî Savcılığının iki yılı aşkın süredir darbe günlükleri ile ilgili herhangi bir işlem yapmadığını ve dosyanın Genelkurmay Adlî Müşavirliğinde bekletildiğini açıkladı. Gergerlioğlu, “Hukuk, darbecileri yargılayarak, onların topluma hesap vermesini sağlamalı, toplumun hukuka güveni zedelenmemelidir” dedi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu: Darbe günlüklerinin Genelkurmay başkanlığı adlî müşavirliğinde iki yıl tutarak toplumun hukuka olan güvenini muhafaza etmemiz mümkün değildir

MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu, Genelkurmay askerî savcılığının iki yılı aşkın birdir darbe günlükleri ile ilgili herhangi bir işlem yapmadığını ve dosyayı Genelkurmay adli müşavirliğinde beklettiğini açıkladı. Gergerlioğlu, “Hukuk, darbecileri yargılayarak, onların topluma hesap vermesini sağlamalıdır. Yoksa darbe günlüklerinin Genelkurmay başkanlığı adlî müşavirliğinde iki yıl tutarak toplumun hukuka olan güvenini muhafaza etmemiz mümkün değildir” dedi.

Gergerlioğlu yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Ergenekon Terör örgütü soruşturması kapsamında yeniden kamuoyunun gündemine gelen darbe günlükleri ile ilgili iddiaların aydınlığa kavuşturulması hukuk devletlerinde yargı mekanizmasına düşen önemli bir görevdir. Silah zoruyla yönetime el koyup hukuku askıya almak isteyen darbecilere karşı en büyük direnci hukuk uygulayıcıları göstermeleri gerekirken ne acıdır ki bu direnç gösterilmemiştir. Hukuk uygulayıcılarının bu tutumu toplumun yargıya/adalete olan güveninin daha fazla zedelenmesine sebep olmuştur. MAZLUMDER Türkiye de gerçekçi bir demokrasinin tesis edilmesi, evrensel değerler ölçüsünde hak ve özgürlüklerin hayat bulmasının temel dinamiği olarak hukukun üstünlüğü ilkesini görmektedir. Bu anlamda hukuk, darbecileri yargılayarak, onların topluma hesap vermesini sağlamalıdır. Yoksa darbe günlüklerinin Genelkurmay başkanlığı adli müşavirliğinde iki yıl tutarak toplumun hukuka olan güvenini muhafaza etmemiz mümkün değildir.

MAZLUMDER, darbe günlüklerinde ismi geçen ve bugün de Ergenekon terör örgütü kovuşturmasında sanık olarak yargılanan emekli generalle ilgi yaptığımız suç duyurusunun iki yıldan beri neden bir işlem yapılmadan Genel Kurmay Başkanlığı adli müşavirliğinde tutulduğunun hukuki gerekçesini açıklamasını bir kez daha hatırlatmak ister.

MAZLUMDER, Türkiye’deki çift başlı yargı trajedisinin ve dokunulmaz kişilerin varlığını Türkiye toplumunun geleceği açısından büyük bir tehlike ve risk olarak görmektedir. Bundan dolayı evrensel değerler ölçüsünde yeni bir ‘devletin anayasası değil toplumun anayasası’ yapılmasının şart ve kaçınılmaz olduğunu bir kez daha hatırlatmak ister.”

19.03.2009


 

Halk, 29 Mart’ta hükümeti uyarmalı

Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Bu hüküme’e 29 Mart'ta halkımızın bir sarı kart göstererek uyarıda bulunması gerekiyor. ‘Sen bu işi beceremedin' diyerek cevap vermemiz gerekiyor. Siz bize destek verin ki, Türkiye’yi bu kavgadan kurtaralım. Türkiye’yi özgürlük ve bereket ülkesi yapalım” dedi.

DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, ‘’Gençlerin askerliğini kısaltarak 15 aydan 9 aya, daha sonra da kademeli olarak 6 aya düşürmek, hatta bunların bir bölümünü Avrupa’da olduğu gibi kamu hizmeti yapabilmek noktasında bir anlayışı Türkiye milletiyle paylaşmalıdır’’ dedi.

Muğla’nın Marmaris ilçesinde partisinin bir otelde düzenlediği geceye katılan Soylu, Türkiye’de uzun yıllardan beri yanlış strateji uygulandığı için terörün hakkında gelinemediğini iddia etti. Soylu, ‘’Eğer dağdaki eşkıyanın karşısına siz 20 yaşındaki evladınızı 1,5 aylık bir eğitimden sonra gönderirseniz bu ülkenin her yerinde şehit ağıtları yükselir. Dünya bu konuda profesyonelleşmektedir, ordularını teknolojiyle, çeviklikle donatmaktadırlar’’ diye konuştu. Türkiye’de askerlik süresinin kısaltılması gerektiğini ifade eden Soylu, Türkiye’nin bir takım tabuları sarsmadan, bir takım paranoyaların altından kalkmadan, bir takım korku istasyonlarını itmeden birinci lige çıkamayacağını söyledi.

DP Genel Başkanı Soylu şunları kaydetti: ‘’Türkiye’de kimden korkuyoruz? Yunanistan’dan mı? Yunanistan askerliğini 9 aya indiriyor. Bütün Avrupa ülkeleri, bütün gelişmiş ülkeler askerlik sürelerini indirmektedir. Oysa biz gençlerimize 15 ay askerlik yaptırıyoruz. Hem de şu şekilde, iş arayan, iş kurmak için imkân arayan, evlenmek isteyen gencimize ‘askerden sonra’ diyoruz. Yani milattan Önce, milattan Sonra ki gibi gençlerimizin hayatını ikiye bölüp aslında bu ülkenin dinamizmini yatırıma, üretime, katma değerini, zenginliğe doğru yönelteceğimize ikiye bölüyoruz. Herkes bilsin ki artık dünyada silah güç değildir. Bilgi, barış, kardeşlik, üretim güçtür. Elbette ki bu ülkede 75 yaşında dahi bizi çağırsalar asker millet olduğumuz için kadınımızla erkeğimizle gideriz. Şahadet bizim için en onurlu mertebelerden bir tanesidir. Ama dünya meselelerine böyle bakmamak gerekir. Dünya kaynak yakalamaya, kaynak yönetmeye çalışmaktadır. Gençlerin askerliğini kısaltarak 15 aydan 9 aya, daha sonra da kademeli olarak 6 aya düşürmek, hatta bunların bir bölümünü Avrupa’da olduğu gibi kamu hizmeti yapabilmek noktasında bir anlayışı Türkiye Milletiyle paylaşmalıdır. Paylaşmak zorundadır. Oradan artan kaynakla eğitime, sağlığa, yatırıma, üretime ve gençlerimizin yarına ümitle bakmasını sağlayan bir Türkiye istiyoruz.’’

Soylu, gecede belediye başkan adayları için destek istedi. Marmaris / aa

19.03.2009


 

Vize kararı Avrupa’yı bağlar

Akdenİz Üniversitesi (AÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Öğretim Üyesi ve Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Avrupa Adalet Divanı’nın Türkiye’de kurulu şirket ve kuruluşlarda çalışanların hizmet sunmak için AB ülkelerine girişlerinde vize almalarına gerek bulunmadığı yönündeki kararının birlik üyesi tüm Avrupa ülkelerini bağladığını bildirdi.

Prof. Dr. Gümrükçü, yaptığı açıklamada, Almanya Türk Toplumu (TGD) tarafından 16 Martta Berlin’de düzenlenen bir toplantıda vizesiz Avrupa konusunun ele alındığını, bu toplantıda Avrupa Adalet Divanı’nın görüşlerinin ‘’tavsiye kararı’’ gibi gösterildiğini kaydetti. Bu durumu,’’Vahim bir hata’’ olarak nitelendiren Prof. Dr. Gümrükçü, şöyle konuştu:

‘’Avrupa Adalet Divanı kararları tavsiye niteliğinde değildir. Divanın kararı Avrupa ülkelerini bağlar, üye ülkelerin yasalarının üzerindedir, bu ülkelerin en son ve en yüksek mahkemesidir. Bu temel tezi bilmeden Avrupa Adalet Divanı konusunda görüş bildirmeleri, kararı yorumlamaları çok büyük bir hatadır. Ortada çok ciddi bir dezenformasyon var.’’

Prof. Dr. Gümrükçü, toplantıda kararın Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde farklı farklı uygulanacağına ilişkin ifadelerin de yer aldığını belirterek, ‘’O zaman Avrupa hukuk birliği olmaz. Bu birliğin temeline ters düşer’’ dedi. Antalya / aa

19.03.2009


 

Seçim yasakları başladı

29 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde propaganda yasakları, bugün başlayacak. Bugünden itibaren açılış ve temel atmaları da kapsayan törenler düzenlenemeyecek, seçim propagandasına dönük gezilerde makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtalar kullanılamayacak.

Seçim takvimine göre bugün başlayacak seçim propagandası döneminde, ilçe seçim kurullarınca gösterilenler dışında açık ve kapalı yerlerde toplu olarak propaganda yapılamayacak. Partiler ve adaylar, kendilerini tanıtıcı nitelikte broşür ve el ilanları dışında herhangi bir hediye ve eşantiyon dağıtamayacak ve dağıttıramayacak. El ilanı mahiyetindeki matbuaları dağıtacak kişilerin seçme yeterliliğine sahip olması gerekecek. Genel ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyelerle bunlara bağlı daire ve müesseseler, iktisadi devlet teşekkülleri ve bunların kurdukları müesseseler ve ortaklıkları ile diğer kamu tüzel kişiliklerinde memur ve hizmetli olarak çalışanlar ilan dağıtamayacak. Kamuya yararlı dernekler ve bunlarda görev alanlar, siyasi partilere veya adaylara her ne nam ve ad ile olursa olsun bağış ve yardımlarda bulunamayacak. Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbualar üzerinde, Türk Bayrağı, dini ibareler bulundurulmayacak. Seçim propagandalarında, Türkçe’den başka dil ve yazı kullanılmayacak. Ankara / aa

19.03.2009


 

29 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde propaganda yasakları, bugün başlayacak. Bugünden itibaren açıl

Yeni Asya Gazetesi Kırıkkale temsilciliği tarafından Bediüzzaman Haftası kapsamında “Küresel kriz ve Bediüzzaman’ın iktisat görüşü” konulu konferans geçtiğimiz günlerde yapıldı.

Programa büyük bir ilgi olduğu gözlenirken, birçok sivil toplum kuruluşu da destek verdi. Programın sunuculuğunu yapan Mesut Nurver, Bediüzzaman Hazretlerinin hayatını örnek göstererek izleyicilere çeşitli iktisat kareleri sundu. “Bediüzzaman’ın terekesinin bir sepeti doldurmadığını” söyleyen Nurver, günümüz insanlığının birçok şeye sahip olduğu halde bundan şikâyetçi olduğunu belirtti.

Konferansın açılış konuşmasını Hüseyin Kazan yaptı. Konuşmasında insanlığın yardımlaşmadan uzaklaşarak bencilleştiğini vurgulayan Kazan, bu asırda dünyevileşmenin arttığından söz etti. “Ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne” ve “Sen çalış ben yiyeyim” anlayışına Bediüzzaman’ın, “zekatı yaymak ve faizi haram kılmakla” çözüm getirdiğini belirtti.

Programa konuşmacı olarak katılan Eğitimci-Yazar Seyfettin Bulut ise sözlerine, “Aslında ortada kriz yok. Ben krizden etkilenmedim. Siz de etkilenmediniz.”diyerek başladı. İktisadı çeşitli yönleriyle değerlendiren Bulut, Müslüman bir insanın kriz diye bir derdi olamayacağından bahsetti. Bir insanın evi ve arabasının olmamasına rağmen mutlu bir hayat sürebileceğine dikkat çeken Bulut, Müslüman için “kanaat, rıza, memnuniyet” kavramlarının önem taşıdığını söyledi.

Bulut, iktisadın, “kast”dan geldiğini, her şeyde maksadına uygun hareket etmeye iktisat denildiğini belirtti. Çeşitli hikâyelerle programa renk katan Bulut, meseleye iki türlü bakışın olabileceğinden bahsetti. Bunların “Kârunca veya Süleymanca bakış” olduğunu söyleyen Bulut, hırsın, kanaatsizliğin Kârun’u toprağın altına çektiğini, malın da imtihan için verildiğini söyledi. Bulut sözlerine “imtihan için verildiğinin farkında olanlar Süleymanca bakışa sahiptir” diyerek devam etti.

Programın sonunda 40 yıllık Yeni Asya okuyucularına, Hizmet Beratı takdim edildi. Hizmet beratlarını takdim eden Mesut Nurver, okuyucularla kısa bir söyleşi yaparken, anlatılan hatıralarla duygu dolu anlar yaşandı.

Program boyunca hanım okuyucularımızın düzenlendiği kermes ve gençlerin gerçekleştirdiği Yeni Asya Gazetesi abone çalışması da devam etti. Programın bitişinde Seyfettin Bulut, kitaplarını imzalarken, Ramazan-İktisat-Şükür risaleleri de ücretsiz olarak dağıtıldı.

FURKAN DEMİR / KIRIKKALE

19.03.2009


 

YASEM Fotoğraf Kulübü kuruldu

YENİ ASYA Sürekli Eğitim Merkezi (YASEM) bünyesinde faaliyet göstermek üzere bir Fotoğraf Kulübü kuruldu.

Kulübün kuruluş amacı Yeni Asya Medya Grubu bünyesinde bulunan gazete ve dergilere tekniğine uygun çekilmiş kaliteli fotoğraf akışını sağlamak olarak açıklandı. Fotoğraf çekmeye meraklı genç kitleye temel fotoğrafçılık eğitimi imkânlarını sağlamak da Kulübün hedefleri arasında. Kulüb, fotoğraf çekimi için geziler de düzenleyecek.

Kulübün nihai amacı ise Yeni Asya gazetesi başta olmak üzere Genç Yaklaşım, Bizim Aile, Köprü ve Can Kardeş dergilerine ve Yeni Asya Neşriyat Yayınevine kaliteli fotoğraf desteği sağlamak olarak belirlendi. Fotoğraf yarışmaları düzenlemek de kulübün planları arasında.

Kulübün ilk eğitim

çalışması tamamladı

Yeni Asya Sürekli Eğitim Merkezi (YASEM) Fotoğraf Kulübü’nün eğitim faaliyetleri devam ediyor. Fotoğraf Kulübü’nün 13 Şubat’ta başlattığı Temel Fotoğrafçılık Eğitimi tamamlandı. Yeni Asya Vakfı Seminer Salonu’nda gerçekleştirilen Temel Fotoğrafçılık Eğitimi’nde dersleri fotoğraf sanatçısı Abdüsselâm Ferşatoğlu verdi. Beş hafta süren eğitimin tamamlanmasının ardından katılımcılara sertifikaları verildi. YASEM Koordinatörü Mustafa Gökmen, ikinci gurup Temel Fotoğrafçılık Eğitimi için kayıtların devam ettiğini belirterek, yeterli sayıya ulaşıldığı anda eğitimlerin başlayacağını söyledi. İstanbul/ Yeni Asya

19.03.2009


 

Soykırım tasarısı ABD Meclisi’ne verildi

Temsİlcİler Meclisi’nden bir grup milletvekili, Osmanlı dönemindeki olayların ‘Ermeni soykırımı’ olarak nitelenmesini isteyen tasarıyı Kongre’ye sundu.

Konuyla ilgili açıklama, Temsilciler Meclisi’nin Demokrat üyelerinden Florida milletvekili Adam Schiff’in bürosunca yapıldı. Schiff, “ABD’nin harekete geçme konusunda manevi sorumluluğuna” vurguda bulunarak, 1915 olaylarının soykırım olarak tanınması gerektiğini öne sürdü. Tasarının sunucularından olan Schiff, “Soykırımın inkârına ortaklık etmek, ABD’nin çıkarlarına hiçbir zaman hizmet etmedi” iddiasında bulundu. Tasarıyı destekleyenler, 1915 olaylarının ‘’20. yüzyılın ilk soykırımı olduğunu’’ öne sürüyor. Temsilciler Meclisi’ne sunulan tasarıda ABD Başkanı Barack H. Obama’ya ve Amerikan devletine, ‘’1915 olaylarını soykırım olarak tanıması’’ çağrısında bulunuluyor. New York / cihan

19.03.2009


 

Obruk Barajı enerji üretimine başladı

ÇORUM’DA 1996’da yapımına başlanan ve yaklaşık 1 milyar TL’ye mal olan Obruk Barajı ve Hidro Elektrik Santrali’nde enerji üretimine başlandığı bildirildi. AKP Çorum Milletvekili Cahit Bağcı, Kızılırmak Nehri’nde yapımına 1996’da başlanan ve yaklaşık 1 milyar TL’ye mal olan barajdaki enerji üretim çalışmalarını inceledi. Tesisleri gezerek enerji üretim çalışmalarından sorumlu Elektronik Mühendisi Erkan Ertürk’den bilgiler alan Bağcı yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 17 Ocak’ta açılışı yapılan Obruk Barajı ve HES’in Çorum’a ve Türkiye’ye hayırlı olmasını temenni etti. Obruk’un hem elektrik üretimi hem de tarımsal sulama amacıyla yapıldığını ifade eden Bağcı, ‘’Önceki hükümetler zamanında temeli atılan ancak bir türlü tamamlanamayan Obruk’u, AK Parti iktidarı döneminde bitirmek nasip oldu. Hem elektrik üretimi hem de tarımsal sulama amaçlı kurulan barajda 4 ünitede elektrik üretilecek”diye konuştu.

19.03.2009


 

6500 öğretmen atanacak

MİLLî Eğitim Bakanlığı, 6 bin 500 sözleşmeli öğretmen atayacak. Millî Eğitim Bakanlığı Başöğretmen Salonu’nda bugün Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in katılımıyla yapılacak atamalar, bilgisayar ortamında gerçekleştirilecek ve aynı gün bakanlığın internet sayfasından duyurulacak. Bakanlık, resmî eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla 2009-1 atama döneminde 25 Şubatta sözleşmeli öğretmenlikten kadrolu öğretmenliğe atananlardan boşalan 6 bin 500 pozisyona sözleşmeli öğretmen görevlendirecek. Adaylar, ‘’http://personel.meb.gov.tr’’ internet adresinde yayımlanan ‘’2009-1 Sözleşmeli Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu’’nda belirtilen şartlara göre, internet aracılığıyla başvurabilecek.

19.03.2009


 

Musalâha

Türkiye’nin Ermeni meselesi iki tarafı keskin bıçak gibidir.

Her iki tarafta, yaşanan acıların verdiği kin ve nefret duyguları hâkim. Yılların geçmesi ile bu duygular durulmadı tam aksi bir tırmanışa geçti.

Fakat yıllar sonra hiç beklenmedik önemli bir gelişme oldu. 2010 Dünya Kupası elemelerinde Ermenistan ve Türkiye A Millî Futbol Takımları, aynı grupta yer aldı. Her iki takım ilk maçını Eylül ayında Erivan’da yapacaklardı. Maçtan önce Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Abdullah Gül’e sürpriz bir teklif yaparak ‘maçı birlikte izlemeye davet etti. Karşılıklı sıcak mesajlar hedefine ulaştı ve samimi bir atmosfer oluştu.

Her iki ülkenin de kin ve nefret iklimi yerine dostluk iklimine ihtiyacı var. Çünkü her iki toplum çok acı çekti. Bu dostluk iklimine katkı yapacak her davranış sonraki nesillerin huzur hanesine geçecektir.

Hayatın devamı ‘kân dâvâsı’ ile değil dostluk ve barışla mümkündür.

Said Nursi ‘En aslah târık musalâhadır’ der. Yani barıştan başka selâmetli yol yoktur.

Ermeni toplumu yüzyıldır ulusal kimliklerini Türkiye karşıtlığı ve 1915 efsanesi üzerinde kurdu. Sebebi gayet açıktır. Evet, 1915 tehciri büyük bir felâketti ve bunu hiç kimse inkâr edemez. Osmanlı döneminde milyon rakamı ile ifade edilen bir milletin nüfusunun 70 binlere düşmesi bir vakıadır!

Beri taraftan Ermeni milleti çok mu masumdu? Hayır. Bağımsızlık hayâli ile Osmanlı Devletinde ayaklanma çıkaran Ermeni militanlarının öldürdüğü Müslüman sayısı 500 bin!

Ama ne olursa olsun devletler ve milletler geçmişin tozlu raflarında dolaşıp kalmamalı.

Yaşananlar çok acı da olsa hafızamızın bir yerinde kalmalı ve bugünümüzü etkilememeli. Bir ülke, politikasını mazinin acıları üzerine kurmamalı. Siyasette duygu yerine rasyonalite egemen olmalıdır. Düşmanlık yerine dostluklar kurulmalı. ‘Proaktif’ dış politika uzun vadede önemli getiriler sağlar.

Ermeni meselesinin çok canlı olduğu 1911 tarihinde Doğu bölgesini gezen Said Nursi’ye Kürt aşiret reisleri şöyle bir soru sorarlar: “Ermeniler bize düşmanlık edip hile ve hıyanet ediyorlar. Nasıl dostluk üzerine ittifak edeceğiz?”

Cevap çok manidardır: “Şu milletin saadet ve selameti, Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vabestedir. Fakat mütezellilane dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhafaza ederek, musalaha elini uzatmaktır”

Denilebilir ki bu ifadeler 1911 yılında yani Ermeni tehciri ve karşılıklı felâketlerin yaşanmadığı bir tarihte yazılmıştır. Değil. Said Nursî 1950’li yıllarda metni yeniden gözden geçirirken ifadelerin bir satırına bile dokunmamıştır!

İşte şu ifadeler de ona ait: ”Bir şey söyleyeceğim: Eğer mümkündür, Ermeniler birden sahîfe-i vücuttan silinsin. Olabilir. Yalnız, size husumetin bir faydası olsun. Yoksa, mutlaka husumet zarardır. Halbuki, Âdem zamanından yolda arkadaşlık eden bizimle gelmiş büyük bir unsurun zevâli değil, belki küçük bir kavmin mahvı dahi (dikenli bir ağacın kabuğunu soymak kadar) zordur. Ömer Dilân Kabilesi bin senedir yine Ömer Dilândır. Hem de, onlar uyanmışlar; siz uykudasınız, rüyâ görüyorsunuz. Hem de, fikr-i milliyette müttefik ve kavîdirler; siz, ihtilâfla şimdilik boşsunuz, hem de galebe etmek istiyorsunuz. Onlar sizi mağlup ettiği silah ile yani akıl ile, fikr-i milliyetle, meyl-i terakkî ile, temâyül-ü adâlet ile mağlup edebilirsiniz. Bence şimdi kılıç vuran, o kılıncın aksi döner, yetimlerine dokunur. Şimdi galebe kılıç ile değildir. Kılıç olmalı, lâkin aklın elinde. Hem de dostluğun sebebi vardır. Zîrâ komşudurlar. Komşuluk, dostluğun komşusudur. Hem de onlar uyandılar, dünyaya yayıldılar, terakkiyât tohumlarını topladılar; vatanımızda ekecekler. Bizi medeniyete mecbur, terakkîye îkaz, bizdeki fikr-i milliyeti hüşyâr ediyorlar. İşte şu noktalara binâen, onlarla ittifak etmek lâzımdır.”

Hayırlı olsun, coğrafyayı ortadan kaldırılamayacağımıza göre Ermenistan ile var olduğumuz sürece komşuyuz!

Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin birkaç katının dünyanın farklı coğrafyalarına dağıldığını ve milliyetlerine sahip çıktıklarını da biliyoruz. Üstelik Ermeni diasporası Yahudilikten sonra dünyanın en güçlü diasporasıdır. 1877-78 Osmanlı Rus savaşı ile başlayan Ermeni hareketliliği genelde bütün batı ile özelde ise ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya yönetimleri ile sürekli temas halinde olmuştur. Bediüzzaman “onlar uyanmışlar; siz uykudasınız, rüyâ görüyorsunuz. Hem de, fikr-i milliyette müttefik ve kavîdirler” derken bunu kast ediyor.

Kaldı ki, toplumlararası bağları sıklaştıran ve çoğaltan küreselleşme hareketi mekân algısını kısaltmış ve dünyayı tek coğrafya haline getirmiştir. Değil coğrafî komşular dünyanın bütün toplumları karşılıklı bağımlılık sürecine girdiler. Bu örümcek ağı modeline ebelik yapan iletişim ise Ermenilerin en iyi kullandığı silâhtır. Aradaki farkı görmek açısından yapılan bir literatür taramasında Ermenilerin tezleri ile ilgili yazılan kitap sayısı 23 bin iken Türkiye tarafının tezleri ile ilgili yazılan eser sayısı sadece 600!

Bediüzzaman Ermenileri meyl-i terakki ve temâyül-ü adâletle mağlup edebileceğimizi söyler.

İttihad ve Terakki ekolü İslâmın geniş ve kuşatıcı ruhunu öteleyerek etnisite üzerine siyaset yaptı. Sıkıntılarımızın büyük kaynağı budur. Aynı hataya tekrar düşmeyelim.

Diyalog kaçınılmazdır. Yapacağımız şey, biri birimizi lanetlemek, hakaret etmek ve millî gururumuzu okşamak için marşlar yazmak ve hainler ilan etmek değil, Doç. Sedat Laçiner’in dediği gibi entegrasyon, işbirliği ve kurumsallaşma gibi idealleri gerçekleştirmek olmalı.

Ibrahim KAYGUSUZ

19.03.2009


 

Kriz, kuru yemiş ihracatını da azalttı

Tüm Kuruyemiş Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜKSİAD) Genel Başkanı Hasan Hüseyin Karapınar, Ocak ayından bu yana kuru yemiş ihracatında ciddi azalmalar olduğunu söyledi. Karapınar, yaptığı açıklamada, kuru yemiş sektörünün global ekonomik krizden 2009 yılı Ocak ayına kadar etkilenmediğini, ancak bu tarihten sonra krizin etkilerinin hissedilmeye başlandığını belirtti. Türk kuru yemiş sektörünün ihracatının büyük bölümünü AB üyesi ülkelere yaptığını ifade eden Karapınar, AB ülkelerinde krizin Türkiye’den daha şiddetli hissedildiğini vurguladı. Konya / aa

19.03.2009


 

Büyük krizden büyük başarı çıkabilir

Yönetİm Danışmanı Azim Jamal, Türkiye Personel Yönetimi Derneği ve Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği işbirliğiyle ‘’Dalgalı Denizlerde Liderlik’’ konulu seminer verdi. TTNet Konferans Salonu’ndaki seminerde Jamal, en büyük engel ve zorlukların en büyük başarıları getirdiğine işaret ederek, ‘’Kriz ne kadar büyükse, başarı şansımız da o kadar büyük olacaktır’’ dedi. Önemli ve acil konuların birbirinden çok farklı olduğunu belirten Jamal, acil konulara odaklanan, önemli işlerle uğraşacak vakti olmayan bir şirketin gerçek başarıyı elde etmesi ve hedeflere ulaşmasının zor olduğunu aktardı. İstanbul / aa

19.03.2009


 

Yaşlılara hem ilgi, hem sevgi

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, yaşlılığın, giderek zorlaşan hayat mücadelesinde insanın daha çok desteğe ihtiyaç duyduğu hassasiyetler taşıyan bir süreç olduğuna dikkati çekerek, ‘’İnsanoğlu, bu dönemde önüne çıkan meşakkatler karşısındaki mücadele için, sahip olduğu tecrübeyle birlikte, toplumsal ilgi, sevgi ve saygıdan güç aldığı kadar, devletin sahiplenmesine de özel olarak ihtiyaç duymaktadır’’ dedi. Çubukçu, 18-20 Mart Yaşlılar Haftası dolayısıyla yayımladığı mesajda, yaşlıların, ‘’toplumsal hafıza ve tecrübe birikimini yaşatan hazineler olarak aile ve toplum hayatının baş tacı’’ olduğunu vurguladı. Ankara / aa

19.03.2009


 

İsrail’e baskı yapılsın

Portekİz, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim birimlerini daha fazla genişletmekten kaçınması için AB üyesi ülkelere baskı yapmaları çağrısında bulundu. Portekiz Dışişleri Bakanı Luis Amado, AB’li ortaklarına gönderdiği mektupta, gelecek hafta yapılacak görüşmede İsrail’e ‘’sert mesaj’’ vermelerini istedi. Mektubunda, Filistin yönetiminin 2007 Kasım ayında düzenlenen Annapolis konferansında verdiği taahhütlere uyma istekliliğini gösterdiğini belirten Amado, bununla birlikte İsrail’in yerleşim birimleri gibi kritik konularda ilerleme sağlamadığını kaydetti. İsrail’de, hükümeti kurmakla görevlendirilen Binyamin Netanyahu, Batı Şeria’daki yerleşimleri genişletmeyi istiyor. Lizbon / aa

19.03.2009


 

Kriz bankaları da vurdu

BANKACILIK Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bankaların nakit ve nakit benzeri varlıklarının yüzde 15,3 oranında azaldığını açıkladı. Türk bankacılık sektörünün varlıkları, Aralık 2008 dönemindeki 94,7 milyar TL seviyesinden Ocak 2009 döneminde 80,2 milyar TL seviyesine geriledi. Ankara / cihan

19.03.2009


 

Şener Eruygur’un eşi savcılığa çağırıldı

ERGENEKON operasyonu kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Emekli Orgeneral Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur, İstanbul Cumhuriyet Savcığı’na ifadesine başvurulmak üzere çağırıldı. Mukaddes Eruygur’un, medyada gündeme gelen ses kayıtlarına ilişkin ifadesine başvurulacağı iddia edildi. Ankara / cihan

19.03.2009


 

Almanya’nın imamları Türkiye’den

Deutschland dergisinin Şubat-Mart sayısında Jeannette Goddar imzasıyla yayınlanan makalede Almanya’daki imamların Türkiye tarafından eğitilip, gönderildiği ve böylece yeni bir hayata adım attıkları anlatılıyor. İşte Goddar’ın sözkonusu makalesi: Almanya’da Müslümanlar için yaklaşık 3000 ibadet mekânı var, şimdilerde minareleri ve kubbeleriyle camiler de sayıca artıyor. Bu ibadethanelerin imamlarının çoğu Türkiye’den geliyor. Seçimleri Türkiye’de yapılıp Almanya’ya gönderiliyorlar. Örneğin Almanya’daki Türk Müslümanların teşkilâtı DİTİB’in camisine bir imam mı gelecek, bu görevine önce iyi hazırlanması gerekiyor. Zira Almanya’daki en büyük Müslüman federasyonu olan DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) imamların meslek içi eğitimine yönelik bir Türk-Alman ortak programının partneri. DİTİB bünyesinde toplanmış 880 cemaat var. Dolayısıyla iyi hazırlanmış imam ihtiyacı da o derece büyük. Bugüne kadar Türkiye’nin görevlendirdiği, Almanya’da çalışan 450 imam Almanya’ya gelmeden önce Ankara’daki Goethe Enstitüsü’nde kursa katıldılar. Burada dört ay süren kurslarda Almanca öğreniliyor. Programda 380 saatlik dil dersinin yanısıra 20 saatlik de Almanya hakkında temel bilgilerin verildiği dersler var.

Toplum hayatına yönelik bir çalışmayı da Konrad Adenauer Vakfı üstleniyor: Vakıf, imamları bir haftalığına Almanya’daki hayatla ilgili bilgilerin verildiği bir kursa davet ediyor. Buranın programında siyaset, ekonomi ve din konularındaki konferansların yanısıra, çok kültürlü bir toplumda hayat ve Alman devlet kurumlarının görevlerine ilişkin bilgiler de yer alıyor. Gündemin en üstündeyse entegrasyonla ilgili konular var: Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenlerin durumu nasıl? Almanya’daki göçmelerin hakları ve yükümlülükleri neler? Bu program 2002 yılında Ankara’da T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Almanya Büyükelçiliği’nin inisiyatifiyle oluşturuldu. Diyanet İşleri Başkanlığı bu çalışmada, DİTİB’in camilerinde görev almak isteyen imam adaylarının Türkiye’nin her yerinden yaptıkları başvuruları değerlendirerek karara bağlıyor.

“Almanya’da imamların sorumluğu çok büyük, ellerindeki imkânları da”, diyor Ankara Goethe Enstitüsü’nden Günter Neuhaus. Türkiye’de olduğundan da daha fazla, ailelerin her türlü sorununda onların muhatabı durumunda olduklarını vurguluyor. “İmamların, eğitimci ve sosyal pedagog görevleri olduğunun farkına varmaları gerekiyor ilk aşamada” diyor Neuhaus. Diyanet bu önemli ödevin farkında: “Entegrasyon meselesi Türkiye’de gereğince yankı buldu. Buradakiler şunu biliyor: Almanya’ya gelmek isteyenler toplumla iç içe olmalılar.”

İmamların kendilerine sunulan Türk-Alman ortak eğitim çalışmasına istekle katılmaları da anlaşılır bir şey. Neuhaus’un da doğruladığı gibi, Almanya’daki hayata hazırlanma konusunda imamların ilgileri büyük: “Bir imam Almanya’nın bir yerinde dört yıllığına görev yapmakla da kalmıyor. Genellikle karısı ve çocuklarıyla bu ülkeye taşınıyor. Elbette görevinin onu nasıl bir yere götüreceğini merak ediyor.” İmamların iyi hazırlanması konusunda Türk-Alman işbirliğine verilen önemi, programın finansman yapısı da gösteriyor: İki taraf olarak Diyanet ve Alman Dışişleri Bakanlığı maliyetleri yarı yarıya üstleniyor. İstanbul / Yeni Asya

19.03.2009


 

Televizyona esir mi olduk?

BağImsIz Eğitimciler Sendikasının (BES) Ankara’da yaptığı araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 89.3’ü televizyonda yayınlanan bir programdan rahatsızlık duyduklarında RTÜK’e şikayet etmiyor. BES’in ‘’Televizyona Esir mi Olduk?’’ araştırması, başşehirde Çankaya, Mamak, Altındağ ve Sincan ilçelerinde toplam 1309 kişiye anket uygulanarak yapıldı. Ankete katılanların yüzde 29.6’sı günde en az 5 saat televizyon izlediğini belirtirken, yüzde 17.3’ü günde 5 saatten daha fazla televizyon izlediğini ifade etti. Katılımcıların yüzde 47.5’i ise ana haberlerden sonra çoğunlukla televizyon izlediğini belirtti. ‘’TV izlemenizin en öncelikli sebebi nedir?’’ sorusuna katılımcıların yüzde 27.2’si ‘’yapacak başka iş yok’’, yüzde 24.1’i ‘’gündemi takip edebilmek’’ cevabını verdi. Ankete göre, katılımcıların çoğunluğu ‘’televizyonda yerli dizi izliyor’’, ‘’televizyon izleminin kendilerini geliştirdiğini düşünüyor’’ ve ‘’magazin programlarını gereksiz, hep aynı yüzlerin değişik televizyon programlarında yer almasını sıkıcı buluyor’’. Katılımcıların yüzde 46.7’si televizyonda istediği programa rastlayamadığında ‘’kötünün içinden en iyisini seçerek, izlediğini’’ belirtirken, yüzde 89.3’ü ‘’televizyonda yayınlanan bir programdan rahatsızlık duyduklarında RTÜK’E şikayet etmediğini’’ ifade ediyor. Ankara / aa

19.03.2009


 

Discovery kenetlendi

Amerİkan Havacılık ve Uzay Kurumu (NASA) tarafından gönderilen Discovery uzay mekiğinin Uluslararası Uzay İstasyonu’na ulaştığı ve Avusturya üzerinde, yerden 350 kilometre yüksekte istasyonla başarılı bir kilitlenmenin gerçekleştirildiği bildirildi. Discovery’nin getirdiği 4’üncü ve son çiftli güneş panelinin UUİ’ye bu hafta sonuna kadar takılması planlanıyor. Cape Canaveral / aa

19.03.2009


 

Bilimadamları sesi ışığa çevirdi

AmerİkalI bilim adamları, elektrik sinyallerini sese dönüştüren bir prosesi tersine çevirerek ilk kez yüksek frekanslı sesleri ışığa çevirmeyi başardıklarını açıkladılar. Nature Physics dergisinde yayımlanan makalede, Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndan araştırmacılar, geliştirdikleri yeni teknolojinin, bilgisayar yongaları, LED’ler ve transistörlerin daha da geliştirilmesini sağlayacağını belirttiler. Cep telefonları gibi cihazlarda bulunan piezo-elektrikli hoparlörlerin insan kulağının duyabileceği düşük frekanslarda çalıştığını kaydeden araştırmacılar, bu prosesi tersine çevirerek, ışığı üretmek için, insan kulağının duyabileceğinden 100 milyon kez daha yüksek frekanslı ses dalgaları kullandıklarını ifade ettiler. Washington / aa

19.03.2009


 

Seyahat şirketleri uzay turu düzenliyor

İsveç’İn üç seyahat şirketi uzaya tur düzenleyecek. Uzaya turist taşıyan Virgin Galactic firmasıyla anlaşan söz konusu turizm firmaları, 200 bin ABD Doları karşılığında, 2,5 saat sürecek turlar için yolcu aramaya başladı. Firmaların yetkililerinden Andreas Axelsson, uzay gemisi Space Ship 2 ile uzaya turist taşıma işini yürüten Virgin Galactic’in isteği üzerine yaptıkları görüşmeler sonucunda, İsveç’te uzaya turist taşıma görevinin kendilerine verildiğini söyledi. Axelsson, uzay gezisine katılabilmek için çeşitli ülkelerden bugüne kadar 30 bin kişinin başvuruda bulunduğunu belirtti. Yolcu taşıyacak uzay gemisinin uçuşlarını İsveç’in kutuplara en yakın şehri Kiruna’daki havaalanından yapılabileceği ifade ediliyor. Stockholm / aa

19.03.2009


 

Müzisyenlerin beyni aynı dalga boyunda

Bİrlİkte çalan müzisyenlerin, sadece aynı nota kağıtlarına bakmadıkları, beyinlerinin de aynı dalga boyunda olduğu bildirildi. Berlin’deki Max Planck enstitüsü ile Avusturya’daki Salzburg Üniversitesinden araştırmacılar, birlikte çalan gitarcıların beyin elektro ansefalogramlarının hemen hemen aynı olduğunu ortaya koydu. Araştırmada, gitarcıların beyin elektro dalgalarının sadece çalarlarken değil, çalmaya başlamadan önce metronomu dinlerken de benzer olduğu kaydedildi. Şu ana kadar bu araştırmaların sadece bireyler üzerinde yapıldığı, ancak bu kez araştırmanın aynı melodiyi yaklaşık 60 kez çalan sekiz çift caz gitarcısıyla yapıldığı belirtildi. Berlin / aa

19.03.2009


 

Çöpten elektrik ve gübre üretilecek

Akdenİz Üniversitesinde (AÜ), atık maddelerin işlenmesiyle biyogaz üretilecek. Üniversitenin yıllık bin ton atığından, 150-160 bin kilowatsaat elektrik, 950 ton gübre elde edilecek. Akdeniz Üniversitesi Temiz Enerji Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKTENAM) Müdürü Prof. Dr. Osman Yaldız, yaptığı açıklamada, biyogazın, organik atıkların, metan bakterilerinin oksijensiz ortamda çürütülmesi sonucu ortaya çıktığını bildirdi. Üniversite olarak biyogaz üretmek için çalıştıklarını ifade eden Prof. Dr. Yaldız, üniversitenin yıllık atık miktarının bin ton olduğunu söyledi ve bin tonluk atıktan yıllık 150-160 bin kilowatsaat elektrik, 950 ton da gübre elde edeceklerini bildirdi. Antalya / aa

19.03.2009


 

Okul menüleri fast-food’a özendiriyor

Türkİye Diyetisyenler Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasemin Beyhan, Türkiye’deki okullarda menülerin çocuklara göre hazırlanmadığını öne sürerek, ‘’Birçoğu fast-food tüketime benziyor ya da özendiriyor. Menü, çocukların yaşı ve aktiviteleri göz önünde bulundurularak ayarlanmalı’’ dedi. Beyhan, özellikle okul çocuklarında ve yaşlılarda besin güvenliğinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ‘’Çocuklar, bağışıklık sistemleri tam gelişmediği, yaşlıların da savunma mekanizmaları zayıf olduğu için risk altındadırlar. Bu sebeple besin zehirlenmeleri bu gruplarda sık görülmektedir’’ diye konuştu. ‘’Çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimleri için yaşlarının ihtiyaçlarına uygun gıdalarla beslenmeleri gerektiğini, menülerin, çocukların yaşı ve aktiviteleri göz önünde bulundurularak ayarlanması gerektiğini’’ belirtti. Ankara / aa

19.03.2009


 

Meksika’da naylon torba yasağı

Meksİka’nIn başşehri Mexico City’de, plastik malzemeden üretilen naylon torba kullanımının yasaklanmasını ve müşterilere naylon torba veren işletme sahiplerine ceza verilmesini öngören yasa tasarısı belediye meclisinden geçti. Müşterilere naylon torba veren dükkan sahipleri ve işletmecilere 1,5 gün hapis cezası ile yaklaşık 77,4 dolar para cezası verilecek. Şehirde bir kişinin yılda ortalama 288 naylon torba kullandığının tahmin edildiği belirtildi. Çevreye ve insan sağlığına zararları sebebiyle naylon torbaların kullanımı bazı ülkelerde, ABD ve Avrupa’da da bazı bölgelerde yasaklanmıştı. Mexico City / aa

19.03.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis