Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî de, asrın eşsiz Kur’ân tefsiri Risâle-i Nur eserlerinde, bundan bir asır önce, bugün Vatikan’ın değindiği bu hakikate işaret etmişti.
Bediüzzaman, bugün insanlığın içine sürüklendiği global ekonomik buhranın sebep ve çarelerine değindiği eserinde, insanlığın felâketinin ve ahlâk bozulmasının sebebi olarak iki şeyi göstermiştir. Bunlar; “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.” ve “Sen çalış, ben yiyeyim” kelimeleridir. Bediüzzaman bu kelimelerin birincisinin “havâs tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe” sevk ettiğini, ikinci kelimenin ise “avâmı kine, hasede, mübârezeye sevk” ettiğini, böylece “rahat-ı beşeriyeyi” yani insanlığın rahatını kaçırdığını ifade etmiştir. Bediüzzaman, medeniyetin bunlara çare olmadığını ancak Kur’ân’ın tedavi edeceğini belirtir. Bediüzzaman bunu şu şekilde açıklar: Kur’ân, “Birinci kelimeyi esâsından vücûb-u zekât ile kal’ eder, tedâvi eder; ikinci kelimenin esâsını hurmet-i ribâ ile kal’ edip, tedâvi eder. Evet, âyet-i Kur’âniye, âlem kapısında durup, ribâya “Yasaktır!” der. “Kavga kapısını kapamak için, ribâ kapısını kapayınız!” diyerek, insanlara ferman eder. Şâkirdlerine, “Girmeyiniz!” emreder... Yani Kur’ân’ın ‘faizi’ yasaklayıp, İslâmî tarz ekonomiyi çözüm olarak sunduğunu belirtir.
(Bu kısım; Sözler, s. 373, Yeni Asya Neşriyat’da geçmektedir.)”
|