Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Köker, yeni bir anayasa yerine, maddeler üzerinde değişiklikler yapıldığına dikkat çekerek, Türkiye’nin artık tamamen sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Sivil anayasaya ihtiyaç var
Gazİ Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Köker, yeni bir anayasa yerine, maddeler üzerinde değişiklikler yapıldığına dikkat çekerek, Türkiye’nin artık tamamen sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Bursa Ahenk Hukuk Derneği tarafından Ördekli Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Sivil Anayasa Üzerine Yol Haritası” konulu panelde konuşan Prof. Dr. Levent Köker, yeni anayasaya duyulan ihtiyacı dile getirdi. Türkiye’de yeni bir anayasa yerine, maddeler üzerinde değişiklikler yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Köker, anayasada ilk delinmenin Özal döneminde olduğunu hatırlattı. Prof. Dr. Köker, şöyle konuştu: “O dönem, Kenan Evren ‘deldirtmem’ dedi. Özal da ‘bir kere delmeyle birşey olmaz’ diyerek ilk değişiklikleri yaptı. Son 1982 Anayasası’nın 175 maddesinin 65’i değişik dönemlerde değişmiş. Türkiye’nin artık tamamen sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu herkes biliyor. Türkiye bir Anayasa değişikliği yapmak bakımından çok fazla yol alamadı. Başörtüsü yasağını üniversiteden kaldırmak için yapılan düzenlemeye 411 milletvekili onay verdi; ancak Anayasa Mahkemesi’nin hiç de hukuki olmayan kararına takıldı. 1989’da başörtüsü yasağının kaldırılması gerektiğini yazan birisi olarak bu yasak artık kaldırılması gerekiyor.”
SON İKİ ANAYASA DEMOKRASİ İLE ÇELİŞİYOR
Prof. Dr. Köker, 1961 ve 1982 anayasalarının ortaya çıkışındaki kurucu iradenin, ‘millet adına’, bu 2 anayasaya da vücut veren askerî iradenin belirleyiciliği altında oluşturulduğunun heyetlerce ortaya konulduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“2 Anayasa da millet kavramının zorunlu kıldığı seçime dayalı demokratik temsil aracılığıyla belirlenen kurucu iradeler tarafından yapılmamış olmakla, kendi içlerinde çelişkili olmuşlardır. Çelişki, bu anayasaların, içlerinde yazılı olan ‘egemenlik millete aittir, millet egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır’ temel hükmü ile en temel hükmü koyan iradenin millete ait veya milletten sadır olmaması arasındadır. Bu çelişkinin millî egemenlik ile demokrasiyi özdeşleştirerek aşılması düşünülebilirse de, klasik anayasacılığın bu formülü çağdaş demokrasinin ilkeleri bakımından uygun görünmemektedir.”
|