"Gerçekten" haber verir 23 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Haberler

 

DEŞİFRE OLANLARIN TASFİYESİ

12 Mart döneminin önde gelen sol eylemcilerinden olan ve katıldığı olaylardaki rolü için sonradan “Kullanılmışız” değerlendirmesi yapan Sarp Kuray, Ergenekon operasyonu için “Deşifre olmuş insanların tasfiyesidir, yoksa sistem hâlâ işliyor” diye konuştu.

CAMBAZA BAK OYUNU

ABD'nin 1946'dan itibaren ordu dahil, değişik kuruluşlar içinde çekirdek örgütlenmeler meydana getirdiğini, Ergenekon'un bunlardan biri olduğunu belirten Kuray, derinlere inmeden yapılacak bir operasyonun “cambaza bak oyunu” olmaktan öteye gidemeyeceğini söyledi. Kuray, “57 kişi cezalandırılarak mı bu organizasyon bitirilecek?” diye sordu.

ORDU VE HÜKÜMET YAN YANA

Eruygur'la Tolon'u ziyaret eden ordunun diğerlerini etmediğine dikkat çeken Kuray, “Böylece dâvânın ne yönde yürüyeceği belli oluyor. Mıntıka temizliği yapılıyor” şeklinde konuştu. Kuray, bu temizlikte orduyla hükümetin yan yana olduğunu, ordu içindeki asıl güçlerin üzerine gidilmediğini söyledi.

Bu haftaki konuğumuz Ankara Valiliği yapmış Envar Kuray’ın oğlu, Yassıada duruşmalarında Başsavcılık yapmış Altay Ömer Egesel’in yeğeni Sarp Kuray... Kuray Aksiyon dergisine yaptığı açıklamada 1971 ihtilâl hazırlıklarında suça itildikleri yönündeki beyanlarıyla dikkatleri üzerine çekmişti. O dönem askerî darbe yapmak isteyen bazı askerlerin yönlendirmesiyle çeşitli yerlere bomba attıkları ve bazı dükkânları soyduklarını anlatmıştı. Kuray bugün devletin bazı kademelerinin planladığı oyuna kendilerinin bilinçsiz olarak çekildiğini söylüyor. Türkiye’nin en büyük problemi olan bu projenin 1946’dan bu yana uygulanmaya çalışılan Amerikan projesi olduğunu söylüyor. Amerika’nın askeri nasıl manipüle edip kendi planları çerçevesinde harekete zorladığını anlatıyor. Ergenekon’u ise Amerika’ya karşı değil, bu planın bir parçası olarak görüyor. Kuray’ın tek isteği toplumun çeşitli kesimlerinden Amerikan projesine bilerek veya bilmeyerek katkı sağlamış olanların açık yüreklilikle bunları anlatmaları. Yoksa Türkiyenin çıkış şansı yok diyor Kuray... Ve ekliyor İslâmiyetin eşitlik, adalet, özgürlük, demokrasi değerleri etrafında Türkiye birleşebilir... Not: Sarp Kuray 63 yaşında ve Yargıtaydaki dâvâsı aleyhte sonuçlanırsa 71 yaşında hapisten çıkacak...

1971 yılında devrim yapmak isteyen cunta tarafından kullanıldığınızı söylemiştiniz. İhtilâlcilerin yönlendirmesiyle bombalar atıyor, dükkânları soyuyorsunuz. Burada nasıl vicdan aranır ki?

Bizim cana kastımız yok siyasal iktidar mücadelesi yapıyoruz. Ama bizimki bir yanılgıydı. Bugün böyle bir ittifak teklifi gelse kabul etmem, çünkü Amerika’nın 46 projesi sonucu devlet geleneği içinde yapılanmasını dikkate alırım. Ne olursa olsun iktidar olayım anlayışı ahlâksızlıktır. Ben belli bir aileden gelen biriyim. Kendi çıkarlarımı feda ederek içinden gelmediğim bir sınıf için mücadele ediyorum. Atılan bombaların savunmasını yapmam...

Sizin, devrimciler olarak dini

ıskaladığınıza dair bir eleştiriniz var. Ondan bahseder misiniz?

Sol harekette 70’lerden sonra bir şablonculuk var. Kimi Maoculuğu, kimi Sovyetleri, kimi Arnavutluk’u getirmiş. Türkiye’nin kendine özgü koşulları tartışılmamış. Türkiye’de devrimci hareketlerin din konusundaki araştırmalarının gün yüzüne çıkarılması lâzım. Bu noktada sosyalist önder Dr. Hikmet Kıvılcım’ın İslâm dini üzerine yaptığı binlerce sayfalık araştırmaların toprak altından çıkarılması lâzım.

İslâm hakkında ne der Dr. Kıvılcım?

Sosyolojik olarak İslâm dininin reformist bir din, Hz. Muhammed’in reformcu olduğunu söylüyor. Belirgin özellik olarak malların Müslümanların ortak malı olduğu anlayışının hakim olduğunu belirtiyor. Mekke’de bir avuç zengin dışında, mülke uzak duran kesimlerin Hz. Muhammed’in yanında saf tuttuğunu söylüyor.

Bu anlayışı hareketinize

yansıtsaydınız ne olurdu?

Toplumla barışıklığı sağlardı.

Barışık değil miydiniz?

Dine karşı alış ve şablonculuk iç içe girince halkla kopuş oldu.

12 Eylül’de solun iktidar olma şansı yoktu. Sen konsepti yapmışsın, milisleri salmışsın sokağa. Devrimcileri çerçevesi çizilmiş oyunun içine sokuyorsun. İktidar olacaklardı deyip beline vuruyorsun. Şimdi bu oyunları deşifre etmemiz lâzım.

Sizin İslâma bakışınız nasıldır?

Egemenliğini putlarla sağlayan zenginler irade yoksullarını etrafında toplamış, Hz. Muhammed’i hicrete zorlamıştır. Devrin İslâm felsefesi eşit, özgür yurttaş anlayışıdır. İslâm devlet felsefesine dönüştürüldüğünde halk yığınları geriye itilmiştir. Bu konular derin araştırmalar istiyor. Şablonculuk bizi tarihimizden uzaklaştırmıştır. Tarihimizle barışık olmalıyız.

Sosyalist olarak İslâmı

olumluyorsunuz. Bunları

sosyalistlere nasıl anlatacaksınız?

Ben sosyolojik bir analiz yapıyorum ve sosyalizmle paralellikler kuruyorum. Çelişkili bir durum yok. İslâmın kuruluş koşullarını ve daha sonra başından geçenleri iyi okumak lâzım. Ben teolojik bir tartışma yapmıyorum.

Dinle doğru bir ilişki kurmadığınızı

söylüyorsunuz. Sizce bu ilişkinin

kurulamayışındaki yanılgı nedir?

Türkiye’deki aydınların yanılgısı halkın dine bağlılığını irtica olarak algılamalarıdır. Milletin dine bağlılığı İslâmın çıkışındaki eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi kavramlarına özlemdir. Asr-ı Saadete özlemdir. Batı bakış açısıyla ve şablonculukla olaylar değerlendirildiği için bizi yanlış yerlere götürmüştür. Sosyalizmde Türkiye’ye özgü bir yorum yapılmadı. Olaylar laiklik-antilaiklik üzerinden değerlendirildi. Eğer böyle olmasaydı bütünleşme olacaktı. Tarihsel dinamikler içinde tarikatları alıyorum, Ahi Evren’i alıyorum, Hacı Bektaş’ı, Şeyh Edebali’yi alıyorum. Bunlar doğru değerlendirilmedikçe Osmanlı’nın kuruluşu anlaşılamaz.

Her halde bu dinle barışıklığın

üretici güç olduğunu söylediğiniz ordu tarafından da benimsenmesi gerekir...

Türkler Emevilerle büyük savaşlar içine girmiştir. Daha sonra Abbasiler döneminde Ahmet Yesevi’nin temsil ettiği tasavvuf damarıyla Müslümanlığa yaklaşıyorlar. Ordunun Müslümanlık anlayışında bu egemen oluyor. Bugün ordunun kırılma noktalarını tartışırken tarikatlar ve diğer sosyal yapılar üzerinden de bunları konuşmamız lâzım. Emperyalist güçlerin bunların içindeki oyunlarına bakmamız lâzım. Sadece ordudan değil her yerden takip etmeliyiz.

Meselâ?

Biz Dolmabahçe’deki Amerikan filosunu protesto etmek isterken kimlerin orada toplu halde namaz kıldığını biliyoruz. Herkes eteğindeki taşı dökecek. Bunu yapmadığı takdirde günümüze gelme şansımız yok. Biz namuslu bir şekilde başımızdan geçenleri anlatıyoruz. Nasıl bana “Bomba atmanız etik miydi?” diye soruyorsunuz Eygi’ye de toplu namazların hangi organizasyonlar içinde olduğunu soracaksınız. İslâmiyetin kuruluşundaki değerlere karşı değiliz. O günlerde İslâm yorumunu egemen sınıfların çıkarlarına uygun hale getirdiler. “İslâm kapitalizme açıktır” yorumunu getirdiler. Biz İslâm konusundaki yanlışlıklarımızı açıklıkla ifade ediyoruz. İslâmî kesim içinde bazıları da kendi öz eleştirisini yapmalı. Osmanlı kuruluşu İslâmın rönesansıdır. Asr-ı Saadet düzeni kurulmuştur.

Günümüzde askerin rahatsızlanıp

hastalandığı konu İslâm. Bu konuda

ne söylersiniz?

Askerin dinle olan ilişkisini bozdular. Biz tahsilat, çek, goy goy bilmeyiz. Vatansever Güçbirliği diye bir kitap okudum korkunç. Adamlar telefonda çek senet işlerini görüşüyorlar. Ben ordu içindeki bozulmamış damarın ciddî bir özeleştiri yaparak halkın değerleriyle barışması gerektiğine inanıyorum. Halk için halka rağmen anlayışını artık mahkûm etmek gerekiyor. Amerikan planının tüm sosyal ve siyasal yapılardaki oyunlarını deşifre etmek şart. Bu ülkede ağır manipülasyonlar var.

Türkiye şu an itibariyle

ne yapmalı sizce?

1919 projesinin güncellenmesi lâzım. O dönemki mücadele içinde Kürtler, müftüler, dedeler vardı. Daha sonra Kürtler, din faktörü, sosyalistler belli bir çerçeveye hapsedildiler. Bu da cumhuriyet tarihinde makro problemlere neden olmuştur. İzmir İktisat Kongresi'nde denize döktüğümüz emperyalistler geri çağrılmıştır. İktisat Kongresi Lozan’a bir basamak olarak yapılmıştır... Türkiye’nin iç savaşa girmesi için türlü oyunlar sergilenmiştir. Ergenekon’a da böyle bakmamız lâzım. Toplumdaki hoşgörü bunları engellemiştir. İslâmî camia içindeki insanlar da Amerikan projesinde nasıl bir tuzak içine düşürüldüklerini açıkça ifade etmek zorundalar...

Ergenekon demişken. Siz Ergenekon

çetesine nasıl bakıyorsunuz?

Amerika 1946’dan bu yana ordu dahil değişik kuruluşlar içinde çekirdek örgütlenmeler meydana getirmiştir. Ben Ergenekon’u bu çekirdeğin bir devamı olarak görüyorum. Alan temizleme yapılıyor.

NATO’cular Ergenekoncuları tasfiye

ediyor fikrine katılıyor musunuz?

Ergenekoncu oldukları söylenen insanlar devrimci gençlik kırılırken ne yapıyorlardı diye sormak lâzım. 57 kişi cezalandırılarak mı bu organizasyon son bulacak dersiniz? Nasıl Susurluk’ta bazı insanlar tasfiye oluyorsa bugün de bazı insanlar tasfiye oluyor. Bu cambaza bak oyunudur.

Ergenekon dâvâsını hafife mi

almalıyız yani?

Hayır. Binlerce failî meçhul cinayetin ortaya çıkarılması açısından olumludur. Çerçevesi çizilmiş şekilde sürdürülecek bir dâvâ demin söylediğim gibi cambaza bak oyunudur. Bu tartışmayı derine götürüp ABD projesine bağlamak gerekir. Bu deşifre olmuş insanların tasfiyesidir, yoksa sistem hâlâ işlemektedir. 2004’te ihtilâl yapmak isteyen komutanlardan başlamadığımız sürece Veli Küçük’le bir yere varamayız. Ordu Tolon ve Eruygur’u ziyaret ediyor, diğerlerini etmiyor. Dâvânın ne yönde yürüyeceği belli oluyor. Anlaşılan mıntıka temizliği yapılıyor.

Hükümet bu mıntıka

temizliğinin neresinde?

Hükümetle ordu yanyanadır. Ordu içindeki güçlerin üstüne gidilmemiştir. Bana sorarsanız asıl fırtına ordu içindeki jeopolitik tartışmalar üzerine kopuyor. Anadolu geleneğinden orduyu koparmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

H. Hüseyin Kemal

23.12.2008


 

Şiddetin çaresi din eğitimi

Violence Prevention Network oluşumu işbirliğiyle yürütülmeye başlanan proje kapsamında imamlar, şiddet suçundan hüküm giyerek cezaevine girmiş olan genç mahkûmları ziyaret ederek onların bir daha şiddet suçu işlemekten sakınmalarını sağlamaya çalışıyor.

Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD), göçmen gençlerin aşırıcı grup ve fikirlerin etkisi altında kalarak işledikleri şiddet suçları azaltmak amacıyla yeni bir proje başlattı. Violence Prevention Network (VPN) oluşumu işbirliğiyle yürütülmeye başlanan proje kapsamında imamlar, şiddet suçundan hüküm giyerek cezaevine girmiş olan genç mahkûmları ziyaret ederek onlarla konuşuyor, onların bir daha şiddet suçu işlemekten sakınmalarını sağlamaya çalışıyor. Köln merkezli ZMD’den yapılan açıklamada, söz konusu proje kapsamında ilk cezaevi ziyaretinin 18 Aralık’ta Berlin’de yapıldığı kaydedildi. Ziyarette ZMD temsilcisi imam Muhammed İmran Sagir, şiddet suçu işlemiş olan bir grup Müslüman mahkûm gençle görüştü. Projeyle ilgili bir açıklama yapan Genel Sekreter Aiman A. Mazyek, “Din, şiddet suçu işlemiş bu gençlere kendilerini pozitif yönde değiştirmeleri konusunda yardım edebilir” dedi. Açıklamada, “Programın hedefi, gençlerdeki önyargı motifli suç oranının azaltılması ve bu tür olayların tekrarlanmasının engellenmesidir. Cezaevi içinde gönüllü bir pedagojik grup, serbest bırakılan bu gençlere ulaşıp, onların suç işlemekten uzak, sorumluluk duygusuyla şekillenmiş bir hayat sürmeleri ve insanlığa zarar veren ideoloji ile fiillerden uzak kalmaları için çalışmaktadır” denildi.

ZMD Genel Sekreteri Mazyek, “İslâm’a mensup iseler, o zaman İslâm’ın şiddeti, ırkçılığı ve çevreye zarar vermeyi günah olarak tanımladığını bilmeliler. Ayrıca bu fiilleri Kur'ân’a dayandırarak yapmak da ayrı bir günahtır” dedi. Benzer programları daha önce uyguladıklarını hatırlatan VPN Genel Müdürü Judy Korn ise “Bu programa katılanlarda suç işleme tekerrürü, hiç ilgilenilmeyen gençlere göre önemli oranda düşüyor. Bu gençler nefret ve şiddette veda etme sorumluluk duygusunu kazanıyor. Biz, önyargılar motifli şiddet suçlarının azaltılması ve gençlere ebediyyen şiddet suçundan uzak bir hayat kazandırılmasına yardım edilmesi konusunda bunun doğru yol olduğundan eminiz” diye konuştu. VPN, 2001’den beri 7 eyalette bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Köln / cihan

23.12.2008


 

Gül’den Canan Arıtman’a 1 YTL’lik tazminat dâvâsı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “annesinin etnik kökeniyle ilgili gerçek dışı beyanlarda” bulunarak, “kamusal konumundan kaynaklanan, büyük sorumluluk ve titizlikle yerine getirdiği devlet adamlığı kimliğini kamuoyunda karaladığı” gerekçesiyle CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a 1 YTL’lik manevî tazminat dâvâsı açtı.

CumhurbaşkanI Abdullah Gül, “annesinin etnik kökeniyle ilgili gerçek dışı beyanlarda” bulunarak, “kamusal konumundan kaynaklanan, büyük sorumluluk ve titizlikle yerine getirdiği devlet adamlığı kimliğini kamuoyunda karaladığı” gerekçesiyle CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a 1 YTL’lik manevî tazminat dâvâsı açtı. Edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Gül’ün avukatı Ömer Küçüközcan tarafından dün açılan dâvânın dilekçesinde, Arıtman’ın geçen hafta TBMM’de gazetecilere 1915 olayları dolayısıyla bir grup tarafından başlatılan “özür dileme kampanyasını” değerlendirdiği hatırlatıldı. Arıtman’ın, bu sırada “Cumhurbaşkanı Gül’ün kampanyayı desteklediğini” iddia ederek, Gül’ün annesinin Ermeni kökenli olduğunu beyan ettiği kaydedilen dilekçede, bu iddianın tamamen gerçek dışı olduğu ifade edildi. Dilekçede, Cumhurbaşkanı Gül’ün kamusal konumundan kaynaklanan, büyük sorumluluk ve titizlikle yerine getirdiği devlet adamlığı kimliğinin kamuoyunda karalanması dolayısıyla Arıtman’dan 1 YTL manevî tazminat talep edildi. Ankara / aa

23.12.2008


 

Kıbrıs’ta 13. buluşma

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunması amacıyla 11 Eylülde başlatılan müzakereler çerçevesinde dün 13. kez bir araya geldi.

Liderler, bu yılın son görüşmesinde, “Yönetim ve Güç Paylaşımı” ana başlığı altında federal hükümette “dış ilişkiler” konusunu ele aldı. Liderler önce başbaşa görüştü. Lefkoşa ara bölgede yapılan görüşmeye daha sonra, liderlerin heyetleri ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer da katıldı. Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulmak amacıyla 11 Eylülde başlayan görüşmelerde “Yönetim ve Güç Paylaşımı” ana başlığı altındaki konuları müzakere eden taraflar, aynı konuyu görüşmeye 2009’da da devam edecek. Liderlerin yeni yıldaki ilk görüşmesi 5 Ocakta yapılacak. Lefkoşa / aa

23.12.2008


 

Akdeniz’e çağmur yağdı

Doğu Akdeniz’de Afrika üzerine oluşan fırtınalardan kaynaklı toz, yağışla birlikte çamura dönüştü.

Adana Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, Doğu Akdeniz, dün akşam saatlerinden itibaren Afrika üzerinden gelen fırtınalardan kaynaklı toz bulutlarının etkisi altına girdi. Tozun yağışla birlikte çamura dönüştüğü bölgede, sabah işlerine gitmek üzere araçlarına yönelen sürücüler çamurla kaplı araçların şaşkınlığını yaşadı. Özellikle koyu renk araçlarda daha fazla görülen toz yağışı, araçların trafikteki seyrini de zorlaştırdı. Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay’da etkili olan toz yağmurunun, 3-4 gün içinde beklenen sağanak yağışlarla birlikte etkisini kaybetmesi bekleniyor. Bölgede, toz yağışının yanı sıra hava sıcaklıklarında da 3-4 derecelik düşüş oldu. Hava sıcaklıkları gündüz maksimum 15 derece, gece ise 5 dereceye kadar düşecek. Yağışların ise Perşembe gününe kadar devam etmesi bekleniyor. Doğu Akdeniz’de bugün bütün il merkezlerinde hava parçalı bulutlu, yer yer sağanak yağışlı olacak. Günün en yüksek sıcaklığı Adana ve Mersin’de 15, Antakya’da 11, Osmaniye’de ise 13 derece olacak. Adana / aa

23.12.2008


 

BEDİÜZZAMAN OLMADAN ASLA

Tarihî akışı içinde insanlığın seyrini değiştirebilecek bir krizle karşı karşıya olduğumuzda birçok kişi hemfikirdir.

Yaşananları—“Küresel ekonomik kriz” olarak adlandırılsa da—insanlığın son birkaç asırdır geçirdiği ruhî depresyonlarının, mânevî krizlerinin bir neticesi olarak kabul etmek bizi daha doğru sonuçlara götürecektir.

“Bugün yaşadığımız krizi insan unsurundan bağımsız düşünmek mümkün müdür?” sorusunun cevabı birçok noktada anahtar kabul edilebilir. İnsanlık tarihi boyunca yaşanagelen bu tür krizleri insan azgınlığının, insanın değer tanımazlığının, öldürücü hırsının ve sınır tanımaz hazcılığının bir neticesi olarak değerlendirmek mümkündür. Bu hususta Papa’nın yaşanan finans krizini “İlâhî bir ikaz” olarak yorumlaması ve her şeyi maddiyatta arayan bir anlayışın yanlışlığına dikkat çekmesi dikkate değer bir açılımdır.

Kapitalist anlayışın “homo-economicus” olarak tanımladığı, insanlık potansiyelini iktisadî fayda üzerinden değerlendirdiği ve maddecilik hırsıyla bezeyerek “benmerkezci” hâle getirdiği insanın yaşadığı dünyayı iktisadî ve ahlâkî bir çöküşün eşiğine getirmesi insanlığı farklı arayışlara itmektedir. Bu bağlamda insanı “eşref-i mahlûkat” olarak tanımlayan İslâm’ın hangi argümanlarla bu tür çöküşlere karşı önleyici tedbirler sunduğu önem kazanmaktadır. Zira özü itibariyle Kapitalizm ve Marksizm gibi beşerî sistemlerin insanlığı özlediği huzura kavuşturamayacağı açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak son birkaç yüzyıldır yoksulluğun pençesinde kıvranan, geri kalmışlığın verdiği eziklikle bariz hatalar yapan, yüz kızartıcı tavırlar sergileyen İslâm toplumlarının bu durumda yeniden şekillenen dünyada yerini nasıl belirleyeceği, ekonomik krizle sarsılan Batı dünyasına nasıl yol gösterici olabileceği merak konusudur.

Krizle birlikte tartışılan hususlardan biri de farklı inançlara sahip insanların sergiledikleri ortak insan tipidir. Kanaat etmeyen, elindekiyle yetinmesini bilmeyen, hırs ile hep daha fazlasını isteyen insan tipi kapitalizmin insanlığa bir hediyesidir. Göreceli olarak bu tür insanlar her zaman yoksuldur. İnsana özgü bu özellik kurumsal bir nitelik kazandığında içinde bulunduğu toplumu da yoksullaştırmakta ve o toplumun her alanda yozlaşmasına yol açmaktadır. Yaşadığımız sosyo-ekonomik sıkıntıların ve daralmaların özünde insanın hırsı ve kanaatsizliği ile birlikte çeşitli yollarla bunu kurumsallaştırması yatmaktadır. Günümüz İslâm toplumları da bu halden uzak değillerdir.

Bunlar ışığında değerlendirildiğinde Bediüzzaman Said Nursî’nin iktisadî görüşlerinin insanlığın bu sıkıntıyı atlatmasında yardımcı olabilecek yegâne adres olduğu görülür. Hep daha fazla isteme ilkesi üzerine kurulu kapitalist anlayışı “İnsan, hırs ile bütün dünya ona verilse, ‘Hel min mezîd’ (Daha yok mu?) diyecek. Hem, hodgâmlığıyla, kendi menfaatine binler adamın zararını kabul eder” ifadeleriyle eleştiren Said Nursî’nin bu hususlardaki görüşlerini bir bütün olarak ortaya koymak farklı açılımlar bekleyen insanlık adına önem kazanmaktadır.

Bediüzzaman, pozitivist anlayışla beslenen kapitalizmin aşırı maddeciliğiyle huzursuz ettiği insana yaradılış gayesini hatırlatır ve onu Rabbinin sonsuz merhamet, şefkat ve keremiyle tanıştırır. Bugün olduğu gibi, milyonlarca insanın açlık kaygısıyla yaşadığı bir ortamda, para baronlarının insanları iliklerine kadar kemirecek bir düzeni devam ettirebilme çabaları ve bu çabaların ortaya koyduğu gayr-i ahlâkî tavırlar karşısında sözünü esirgemeden söyler, teşhislerini birer birer sıralar. Bediüzzaman, bütün beşerî bunalımları, krizleri, fesatları, rezil ahlâkı, zulüm ve haksızlıkları; hodgâmlığa (bencillik) tekabül eden “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne” ve faizi karşılayan “Sen çalış ben yiyeyim” anlayışına dayandırır. İnsanlığın “Ben-biz, uhuvvet-hodgâmlık, hırs-kanaat, şefkat-zulüm” karşılaşmalarında insanî potansiyelini ön plana çıkararak “erdemli toplum”a yönelmesinin yollarını gösterir. İslâm’ın ortaya koyduğu “Komşusu açken tok yatan bizden değildir,” “Yiyiniz, içiniz; ancak israf etmeyiniz” gibi yardımlaşmayı esas alan, müsrifliği yasaklayan hayat prensiplerinin önemine değinir. Bu bağlamda zekât, sadaka, vb. İslâmî kurumların hayata geçirilmesinin önemini vurgular.

Her türlü israf, kanaatsizlik ve fakirliğe karşı “İktisat” kavramını gözler önüne serer. “Hırs sebeb-i hasarettir” diyerek insanı “şükr”ün hazzıyla tanıştırır. Bütün dünyada bulaşıcı bir hastalık haline gelen tüketim kültürünün, zarurî olmayan ihtiyaçların zarurî ihtiyaçlar haline dönüşmesine sebep olan taklitçilik, görenek ve özenti belâsının önüne nasıl geçilebileceğinin yollarını gösterir. Bunlarla birlikte toplumda fertler arasında yaygınlaşan menfaatperestlik, bencilik, kendi çıkarını düşünme, kayırmacılık, rüşvet, torpil gibi hastalıklara karşı tepeden inmeci bir siyasî yaklaşımdan ziyade imanlı fertleri önerir ve bunun da yol haritasını sunar. Özetle, insanın ve toplumun mesh-i manevisine sebep olan bireysel ve toplumsal ahlâkî dejenerasyonun önünü açan, kuvvete, menfaate, ırkçılığa, sefahete dayanan bir medeniyet anlayışına karşı çoğunluğun mutluluğunu tazammun eden ve hakka dayanan Kur’ân medeniyetinin esaslarını ortaya koyar.

İnsanlık için süre daralmaktadır. Dünyanın ahlâk ve fazilet kavramlarını daha sıkça konuşmaya başlaması, faizi sıfırlama gibi tedbirlere yönelerek sömürü düzenlerinin önüne geçmeye çalışması Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu Kur’ânî medeniyete doğru atılmış bir adım olarak değerlendirilebilir. İnsanlık kendisine açılan bu yola ya girecektir ya da yine Bediüzzaman’ın ifadeleriyle “erken bir kıyâmet” kaçınılmaz olacaktır.

AHMET DURSUN

23.12.2008


 

Sigara çevrenin de birinci düşmanı

Deniz Temiz Derneği tarafından, ‘’Uluslararası Kıyı Temizliği Kampanyası’’ çerçevesinde bu yıl 24 noktada toplanan 5 bin 321 kilogram atığın yüzde 73.8’inin sigara, izmarit ve sigara ambalajı atığı olduğu belirlendi.

Denİz Temiz Derneği/TURMEPA tarafından, ‘’Uluslararası Kıyı Temizliği Kampanyası’’ çerçevesinde bu yıl 24 noktada toplanan 5 bin 321 kilogram atığın yüzde 73.8’inin sigara, izmarit ve sigara ambalajı atığı olduğu belirlendi. Deniz Temiz Derneği/TURMEPA Genel Müdürü Levent Ballar, yaptığı açıklamada, dernek olarak, deniz ve kıyı temizliği alanında bilinen en eski ve en büyük gönüllü katılımı olan ‘’International Coastal Cleanup’’ (Uluslararası Kıyı Temizliği Kampanyası) çerçevesinde, her yıl Eylül ayında vatandaşların da katılımıyla, kıyı bölgelerinde temizlik çalışması yaptıklarını kaydetti. Temel amacı, insanların kıyı temizliği yaparak sorunun çözümünde bir rol oynamalarını sağlamak, halkın dikkatini bu soruna çekerek, bilinçlenmeye yardım etmek ve kirliliğin sebeplerini, nereden geldiğini öğretmek olan faaliyetin, bu yıl 20 Eylül’de gerçekleştirildiğini hatırlatan Ballar, temizliğe katılan bin 744 gönüllünün 24 noktada toplam 5 bin 321 kilogram atık topladığını belirtti. Bursa / aa

SİGARA BİRİNCİ SIRADA

Ballar, ayrıca gönüllü 30 dalgıcın katılımıyla sualtı temizliğinin de yapıldığını ve denizden bin 623 kilogram atık çıkarıldığını kaydederek, her yıl kampanyada toplanan atıkların kayıtlarının incelenip bir rapor haline getirildiğini bildirdi. Levent Ballar, raporda, toplanan atıkların, ‘’Tatil ve plaj faaliyetlerinden kaynaklanan atıklar’’, ‘’Sigara ve izmarit kaynaklı atıklar’’, ‘’Denizdeki faaliyetlerden kaynaklanan atıklar’’, ‘’Çöp kaynaklı atıklar’’, ‘’Tıbbî kaynaklı atıklar’’ olarak sınıflandırıldığını anlattı. Ballar, rapora göre toplanan atıkların yüzde 73.8’ini sigara, izmarit ve sigara ambalajı atıklarının oluşturduğunu kaydetti. Ballar, bu atıkların miktarının çok olmasının, insanların sigaralarını çöp yerine kuma atması veya kumda söndürmesinden kaynaklandığını belirterek, kıyıları kirleten atıklar arasında ikinci sırayı yüzde 23.6 ile plaj ve tatil faaliyetlerinden kaynaklanan (spor aktiviteleri, piknik, plaja gitmek) atıkların oluşturduğuna dikkati çekti. Levent Ballar, ‘’Su ve su yolundan kaynaklanan atıklar, balık oltası, balık ağı veya midye kapanları gibi zararlı atıkların çoğu her zaman kıyıya vurmadıklarından, suda yaşayan canlılara ve insanlara büyük bir tehlike doğurmaktadır. Bu tip ve benzeri atıklar, Türkiye’de toplanan atıkların yüzde 1.5’ini oluşturmaktadır’’ dedi.

23.12.2008


 

Zeydi’den karşı dâvâ

ABD Başkanı Bush’a ayakkabı fırlatan Iraklı gazeteci Muntazar El Zeydi, gözaltına alındıktan sonra kendisini dövdükleri gerekçesiyle güvenlik görevlilerine dâvâ açtı. Bu arada, Zeydi hakkında açılan dâvânın 31 Aralık Çarşamba günü başlayacağı ve yöneltilecek suçlamanın niteliğine göre 15 yıla kadar hapsinin istenebileceği bildirildi.

ABD Başkanı George W. Bush’a ayakkabı fırlatan Iraklı gazeteci, gözaltına alındıktan sonra kendisini dövdükleri gerekçesiyle güvenlik görevlilerine dâvâ açtı.Başkan Bush’a 14 Aralıkta Bağdat’taki basın toplantısında ayakkabılarını fırlatmasıyla dünya çapında meşhur olan gazeteci Muntazar El Zeydi’nin avukatı Diya El Saadi, cezaevinde bulunan gazetecinin kendisine şiddet uygulayanlardan dâvâcı olduğunu belirterek, bu kişilerin Irak başbakanlığına bağlı basın merkezinin güvenliği için çalıştıklarını kaydetti. 29 yaşındaki müvekkilinin vücudunda dayak izleri bulunduğunu, bir dişinin kırıldığını ve gözünün yaralandığını belirten avukat, bunları aldıkları iki raporla belgelediklerini söyledi. El Saadi, müvekkiline gözaltı sırasında şiddet uygulandığını, cezaevine nakledildikten sonra dövülmediğini belirtti.

DÂVÂ HAFTAYA ÇARŞAMBA GÜNÜ BAŞLIYOR

Bu arada, El Zeydi’nin dâvâsının 31 Aralık Çarşamba günü başlayacağı bildirildi.

Yargıç Diya el Kenani, soruşturmanın sona erdiğini ve dosyanın Irak Merkez Ceza Mahkemesine gönderildiğini, dâvânın bu mahkemede 31 Aralık Çarşamba günü başlayacağını belirtti. El Zeydi, misafir bir devlet başkanına “saldırı girişiminden” yargılanırsa 1 ila 5 yıl, “saldırıdan” yargılanırsa 5 ila 15 yıl hapis cezasına çarptırılabilecek. Bağdat / aa

23.12.2008


 

Tasarrufu bıraktık, israfa yöneldik

Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, ‘’Tasarruftan uzaklaşıp hak etmediğimiz bir tüketime ve lükse yöneldik. Bu yüzden daima birtakım güçlerin yardımına muhtaç kalıyoruz’’ dedi.

ANKARA Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, ‘’tasarruftan uzaklaşıp hak etmediğimiz bir tüketime ve lükse yöneldik. Bu yüzden daima bir takım güçlerin yardımına muhtaç kalıyoruz’’ dedi.

Özdebir, Gazi Üniversitesi İktisadî İdarî Bilimler Fakültesi (İİBF) Akademi Borsa Merkezinin düzenlediği ‘’Yatırım 2009’’ başlıklı panelinin açılışında konuşma yaptı. Sözlerine ‘’Dünyada öyle bir yarış, öyle vahşi bir rekabet var ki. Her ülke kendi çıkarlarını maksimize etmek için elinden gelen oyunu oynuyor’’ diye başlayan Özdebir, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını sağlayamadığı ve gelişmiş ülkelerin politikaları ile hedeflerine odaklanamadığı için bir çok fırsatı kaçırdığını kaydetti. Türkiye’nin kalkınması için iyi yetişmiş insan gücüne ihtiyacı bulunduğunu belirten Özdebir, ülkenin bugüne kadar iyi yönetilmemesi ve iyi stratejiler geliştirmemesi sebebiyle birlikte yola çıktığı ülkelerin gerisinde kaldığına işaret etti. Ancak yarışın henüz kaybedilmediğini, gerekli potansiyelin var olduğunu belirten Özdebir ‘’Yeter ki huzur ve barış içerisinde olunsun’’ dedi. Ülke olarak en büyük sorunlardan birisinin yeterli tasarrufun yapılmaması olduğuna işaret eden Özdebir, ‘’Tasarruftan uzaklaşıp, hak etmediğimiz bir tüketime ve lükse yöneldik. Bu yüzden daima bir takım güçlerin yardımına muhtaç kalıyoruz’’ dedi.

Türkiye’nin 2001 krizinden kurtulmak için bir takım programlar uyguladığına değinen Özdebir, Türkiye’ye kredi veren IMF gibi kuruluşların amacının ülkenin kalkınmasını sağlamak değil, dünyadaki işleyişin bozulmamasını, Türkiye’nin borçlarını ödeyerek bu işleyişi aksatmamasını sağlamak olduğunu anlattı. Ucuz döviz ve yüksek faiz sebebiyle Türkiye’nin yabancı para bağımlısı haline geldiğine işaret eden Özdebir, ekonomide de tabiatta olduğu gibi kurallar bulunduğunu bu kuralların tabiatta olduğu gibi haksız kazanımları alıp götürdüğünü söyledi. Ankara / aa

23.12.2008


 

Mesnevî, ‘yolcular’a rehber

İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, s. 189

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Yeniterzi, Mevlânâ’nın Mesnevî’yi ‘’yolculara rehber olsun’’ diye yazdığını, o sebeple eserin tamamında yolcuların özelliklerini verdiğini söyledi.

Prof. Dr. Yeniterzi, yaptığı açıklamada, hayatın bir yolculuğa, insanın da yolcuya benzetilmesinin Kur’ân-ı Kerim başta olmak üzere, hadislerde, diğer sufi veya sufi olmayan şairlerin şiirlerinde çeşitli örneklerle anlatıldığını belirtti. Kur’ân-ı Kerim’in ilk sûresinde de insanların doğru yola ulaşması, doğru yoldan ayırmaması için Allah’a niyazının bulunduğunu ifade eden Yeniterzi, ‘’Dinî, tasavvufî, fikrî ve edebî birçok eserde bunlar anlatılıyor. Anlatılanlar genel itibarıyla aynıdır. Ancak bu gerçeklerin dile getirilişi, verilen örnekler, yapılan benzetmeler her eserde farklı bir çeşniye sahiptir’’ dedi. Mesnevî’nin de bu eserler arasında sekiz asırdır tazeliğini korumasıyla güncelliği, Anadolu sınırlarını aşarak dünyaya ulaşan sesiyle de evrenselliği yakalayan, kutup yıldızı benzetmelerine lâyık, seçkin bir şaheser olduğunu vurgulayan Yeniterzi, Mevlânâ’nın güçlü bir eğitim aracı olarak gördüğü şiiri, sanat yapma arzusuyla değil, öğüt verme amacıyla yazdığını bildirdi.

Yeniterzi, Mesnevî’nin tamamında ‘’dünya hayatı-yol, insan-yolcu’’ metaforlarının çok sayıda örnekle ve çok zengin bakış açılarıyla ele alındığını dile getirerek, şunları kaydetti:

‘’Öncelikle yolcunun tanımı yapılır. Mevlânâ, Mesnevî’yi ‘yolculara rehber olsun’ diye yazmıştır. O yüzden eserin tamamında yolcuların özelliklerini verir. Bu büyük yolculuğun yolcuları ise insan olma şuuruna ulaşmak, Allah’a yaklaşmak, temiz gönüller arasına karışmak, aslını aramak, fani canını ebediliğe kavuşturmak isteyen herkestir. Sonra varılacak hedef, gidilecek yol bilinmelidir. Amaç ruhun beden kafesinden kurtulması, su ve çamur bataklığından yükselmesi, canın canana kavuşması, cüz olmaktan kurtulup külle (bütüne) ulaşmaktır.’’ Konya / aa

‘HAYAT YOLCULARINA’ İKAZLAR

Prof. Dr. Yeniterzi, Mesnevî’de ‘Hayat yolcularına’’ çok sayıda uyarı ve ikazların bulunduğunu ifade etti. Mesnevî’de uyarı ve ikazların yer aldığı bazı beyitler şöyle:

‘’Yolculuğa çıkılacak zaman önemlidir. Sevgiliye kavuşma yolunda ise kaybedecek bir an yoktur, karar verilince yolculuk başlar: (Ey yoldaş, ey arkadaş! Sufi, vaktin oğludur. ‘Yarın’ demek yol şartlarından değildir)

Yola çıkan insana yolda kullanmak için teçhizat, azık, su gerekir. Bu ihtiyaçlardan en önemlisi ümit azığıdır. İnsan başaracağına inanır ve bu inançla hareket ederse, bütün yollar aşılır: (Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa varma güneşler var)

İnsan yolda sağlığını, parasını, arkadaşını kaybedebilir, ama asla ümidini kaybetmemelidir: (Fakat aslanlığına dayanma, güvenme. Ümit ağacının gölgesine sığın!)

Eksik bilgi ile yola çıkanlar, yolu bulmakta güçlük çeker, yanlış yollara sapar. Bazen daha önce gittiğimiz yeri bulmakta bile zorlanabiliriz. Bu yüzden yapılması gereken, her yolculukta, yolu ve gidilecek yeri iyi bilen, doğru yolu gösterip, yoldaki tehlikelere karşı bizi ikaz eden bir kılavuzun (rehber, delil, mürşit, pir) görüş ve bilgisine güvenmek, onun peşinden ayrılmamaktır.

İnsanın yoluna dikilen maniler hep kendinden kaynaklanır. Bunlardan biri de kadercilik anlayışıdır. Cüz'î iradeyi ve sorumluluğu reddeden insan kendi yolunu kendisi keser: (Senin cebriliğin yolda uyumaktır, uyuma, o kapıyı, o dergâhı görmedikçe uykuya dalma! Cebre inanmakla yol kesen haydutlar arasında uyumak eşittir. Vakitsiz öten kuş nasıl olur da kurtulur?)

Yolun sonunda varılacak yere hediye götürmek şarttır, eli boş gidilmez: (Ey ulu kişi! Dostları görmeye eli boş gitmek, değirmene buğdaysız gitmeye benzer. Ulu tanrı bile mahşer günü, halka ‘Kıyamet günü için armağanın nerede? Bize yapayalnız, azıksız, adeta sizi yarattığımız gibi geldiniz. Kendinize gelin! Kıyamet günü için ne hediyeniz var, ne getirdiniz? der)

Hayat yolu, düz değildir. Tuzakları, sarp geçitleri vardır, insanı yolundan alıkoymak isteyen haramilerle doludur. Bu geçitlerden biri şeytanın da yolunu şaşırtmış olan kıskançlıktır: (Haset, yolda gırtlağına sarılırsa... Yolda bundan daha güç geçit yoktur. Ne kutludur o kişi ki yoldaşı, haset değildir.) Prof. Dr. Yeniterzi, bir rehber sıfatıyla Mevlânâ’nın günlük hayatla bağdaştırarak verdiği yol ve yolcu metaforlarının, insanlar için önemli ikazlar içerdiğine dikkati çekerek, ‘’Bu yol, dünya hayatı olarak da ele alınabilir, sufi gelenek içinde mistik bir tecrübe olarak da. Her şekilde her insan bu bilgilere ihtiyaç duyar’’ şeklinde konuştu.

23.12.2008


 

“Kaba davranan” şoför yandı

Ankara Minibüsçüler Odası Başkanı Hacı Bekir Gani, yolculara daha iyi hizmet verebilmek için kurallara uymayan esnafa gerekli müeyyideyi uyguladıklarını, 3 ayda 19 minibüs şoförünün görevden uzaklaştırıldığını bildirdi. Gani, yaptığı açıklamada, minibüs şoförlüğünün, hizmet sektörünün önemli ayağını oluşturduğunu, şoförlerin yüzde 33’nün üniversite mezunu olduğunu söyledi. Şoförlerin eğitim seviyesinin yükseltilmesi için çaba gösterdiklerini kaydeden Gani, bilinçli şoförün aracın genel temizliğinden, yolcularla iletişime kadar, mesleğin her kademesine önem vermesi gerektiğini vurguladı. Öte yandan minibüs yolcularının bir kısmı, yolculukta yaşadıkları olumsuzlukları ‘’www.sikayetimvar.com’’ internet sitesine yazarak, sorunlarına çare arıyor. Başvurularda en çok ‘’hızlı araç kullanımı’’, ‘’durakta çok bekleme’’, ‘’fazla yolcu alma’’ ve ‘’kaba davranma’’ şikayetleri yer alıyor. Ankara / aa

23.12.2008


 

30 yıldır hastanede yatıyorlar

Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde aileleri bulunamayan veya ailesi tarafından istenmeyen hastalar yaklaşık 30 yıldır hastanede kalıyor Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Osman Salış, yaptığı açıklamada, hastanede tedavi gördükten sonra ailelerine teslim edilmesi gereken bazı hastaların çeşitli sebeplerle hastanede kaldıklarını söyledi.

Söz konusu hastalardan bazılarının ailelerinin bulunamadığını, bir kısmının ailesinin olmadığını belirten Salış, bir kısmının da ailesi tarafından kabul edilmediğini anlattı. Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine Karadeniz Bölgesindeki 14 ilden hasta geldiğine işaret eden Salış, 230 yatak kapasiteli hastanenin dolu olduğunu bildirdi. Samsun / aa

23.12.2008


 

İşçi çıkarmayana vergi teşviki getirilsin

ANKARA Giyim Sanayicileri Derneği (AGSD) Başkanı Canip Karakuş, krizin en ağır sonuçlarına, çalışanların katlanmak zorunda kaldığına işaret ederek, ‘’2009 yılında işçi çıkarmayan ya da artıran işletmeler için vergi teşviki getirilsin’’ dedi.

Karakuş yaptığı yazılı açıklamada, işçi çıkartmayan şirketlerden 2009 yılında SSK işveren payı alınmamasını, alınmışsa iade edilmesini öngören bir istihdam ödüllendirme sistemi teklif etti. Krize karşı alınması gereken tedbirlerin başında ‘’istihdamı koruma kalkanı’’ başlığı altında bir dizi tedbirin gelmesi gerektiğini ifade eden Karakuş, küçülme eğilimine giren işletmelerin işe, işçi çıkarmakla başlamamaları için devletin istihdamı teşvik etmesi gerektiğini kaydetti.

Yaklaşan yerel seçimin Türkiye’nin gerçek gündemini karartmaması gerektiğini de belirten Karakuş, şöyle dedi: ‘’Gündemimiz ekonomik kriz olmalıdır. Yerel seçim var diye 3 ay tatile çıkmak gibi bir lüksümüz olamaz. 2007 yılını seçimle, 2008 yılını krizin öncü depremleriyle geçirdik. Öyle anlaşılıyor ki 2009 yılında da artçı depremler olarak. Bu sarsıntıları beşik sanıp uykuya dalarsak hepimizi enkazdan çıkarırlar. İşi gücü yerel seçimlere ayırıp Türkiye’nin gerçek gündemi olan reel geçimi bir tarafa bırakamayız. İnsanımızı bu zor günlerde yalnız bırakmamamız lâzım. İstihdam azaltmak hiçbir zaman ilk önlem olmamalı. Buna devlet de ödül sistemiyle destekte bulunmalı.’’ Ankara / aa

23.12.2008


 

Açılan şirket sayısı yüzde 37 azaldı

TÜRKİYE'DE Kasım ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, kurulan şirket ve kooperatif sayısı yüzde 37 azaldı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Kasım ayına ilişkin ‘’Kurulan ve Kapanan Şirketler’’ verilerine göre, geçen ay 2007 yılının aynı dönemine göre, kurulan şirket ve kooperatif sayısı yüzde 37 azalarak 4 bin 904’den 3 bin 88’e düştü. Kasım ayında yeni kurulan 3 bin 88 şirketin bin 149’u İstanbul, 366’sı Ankara, 181’i İzmir ve bin 392’si diğer illerde yer aldı. 2008 yılı Kasım ayında kurulan toplam 3 bin 88 şirket ve kooperatifin yüzde 92,9’u (2 bin 866) limited şirket, yüzde 5,2’si (162) anonim şirket, yüzde 1,9’u (59) kooperatif ve 1’i kolektif şirket oldu. Kasım ayında kurulan toplam 3 bin 88 şirket ve kooperatifin, 937’si toptan ve perakende ticaret, motosiklet, kişisel ve ev eşyalarının onarımı, 528’i imalat, 423’ü inşaat, 411’i gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetleri, 270’i ulaştırma, depolama ve haberleşme, 141’i otel ve lokantalar sektörlerinde yer aldı. 2008 Kasım’da, geçen yılın aynı ayına göre, kurulan ticaret unvanlı işyeri sayısı yüzde 28,7 azalarak 4 bin 209’dan 3 bine düştü. Ankara / aa

23.12.2008


 

Orta direğe Obama desteği

ABD'DE 20 Ocak’ta başkanlık görevini George W. Bush’tan devralacak Barack Obama, ekonomik krizden etkilenen Amerikan orta sınıf ailelerine yardım için bir çalışma grubu kurdu. Barack Obama yayınladığı açıklamada, “Yönetimim kendisini tamamen çalışan orta sınfın ve ailelerin geleceğine vakfedecektir. Orta sınıf, her gün Beyaz Saray’daki çalışmalarımızın merkezinde olacaktır” dedi. Obama, söz konusu çalışma grubunu kurarak, yüksek işsizlik, gayrımenkul ve kredi kriziyle boğuşan orta sınıf ailelerin şartlarının iyileştirilmesini öngören planları hayata geçirmek için üst düzey yetkilileri bir araya getirmek istiyor. Joe Biden’ın başkanlık edeceği çalışma grubunda, 20 ocakta göreve gelecek yeni yönetimin sağlık, eğitim ve çalışma bakanları da yer alacak. Orta sınıfa destek için kurulan çalışma grubunun, bulguları ve teklifleri konusunda her yıl yayınlanacak rapora internetten de ulaşmak mümkün olacak. Washington / aa

23.12.2008


 

Türkiye, Akdeniz'in yangın üssü olacak

ORMAN Genel Müdürü Osman Kahveci, Antalya’nın, Akdeniz ülkelerinde orman yangını eğitim ve müdahale merkezi olacağını bildirdi. Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, yaptığı açıklamada, Akdeniz ülkeleri arasında orman yangınlarıyla mücadele ve müdahalede iş birliğini sağlamak amacıyla Antalya’ya ‘’Yangın Üssü’’ kuracaklarını ifade etti. Bu konuda Antalya’da bir çalışma başlattıklarını belirten Kahveci, şöyle konuştu: ‘’Akdeniz ülkelerinde orman yangınlarıyla mücadelede iş birliği sürecini başlatıyoruz. Büyük bir yangın eğitim merkezi kurmayı planlıyoruz. Bütçesini yaptık. Bizimle aynı iklim kuşağında olan ülkelerde yangın işçilerinin, yangındaki görevlilerin eğitildiği ve yangın operasyonlarında üs olarak kullanılacak bir merkez yapmayı düşünüyoruz. Bunu Antalya’da yapmayı amaçlıyoruz.’’ Öte yandan, 1. Orman Yangınları ile Mücadele Sempozyumu da 7-10 Ocak 2009 tarihleri arasında Antalya’da yapılacak. Antalya / aa

23.12.2008


 

Ramazan Tan Tavas’ı yönetmeye aday

DEMOKRAT Parti’den (DP) Denizli’nin Tavas ilçesinde belediye başkanlığı için aday adayı olan Ramazan Tan, modern ve büyüyebilen Tavas’ı yönetmeye aday olduğunu söyledi.

29 Mart Yerel İdareler Seçimleri için belediye başkanlığı adayları netleşmeye başladı. DP’den Tavas Belediye Başkanlığı için 4 aday adayı taban (temayül) yoklaması neticesinde bugün belli olacak. 1983 yılından beri demokrat çizgide siyaset yapan Ramazan Tan, İlçe Başkanlığından ayrılan Necdet Canlı, İl Genel Meclisi Üyesi Mehmet Seyiş ile CHP kulvarından yeni gelen İsmail Taşkıran DP’den aday olmak için yarışıyor. 1965 doğumlu Ramazan Tan, aktif siyasete 1983 yılında, Doğru Yol Partisi’nin Gençlik Kolları’nda başladı. 1994-1999 yılları arasında, Belediye Meclis Üyeliği görevinde bulundu. İktisat mezunu ve evli 3 çocuk babası olan Tan, İngilizce ve Fransızca biliyor. Tan, modern ve büyüyebilen Tavas’ı yönetmeye aday olduğunu söyledi. Tavas/Yeni Asya

23.12.2008


 

İnsan hakları kuruluşları yetersiz

BAŞBAKANLIK İnsan Hakları Başkanı Hasan Tahsin Fendoğlu, Türkiye’deki insan hakları kuruluşlarının yetersiz olduğunu söyledi.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabulünün 60. yıl dönümü dolayısıyla ‘’İnsan Hakları Gecesi’’ düzenledi.

Kocatepe Kültür Merkezinde düzenlenen faaliyetin açılışında konuşan Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Fendoğlu, birinci ve ikinci dünya savaşında 60 milyona yakın insanın öldüğünü belirtti. Fendoğlu, bunun üzerine 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edildiğini hatırlattı. İnsan hakları konusunda dünyada ve Türkiye’de yapılması gereken birçok düzenlemenin bulunduğunu ifade eden Fendoğlu, ‘’60. yılda insan haklarının nasıl olduğunu en çok çocuklar biliyor. Halimiz çok doğru değil. İnsan hakları kavramı bu toprakların kavramıdır. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ demişiz. Bireyin yaşamasına eskiden beri önem vermişiz’’ diye konuştu. Fendoğlu, Türkiye’deki insan hakları kuruluşlarının yetersiz olduğunu belirterek, bu konuda üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düştüğünü kaydetti.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu da 2008 yılının acı olaylarla geçtiğini ifade ederek, Irak ve Filistin halkının büyük sıkıntılar çektiğini söyledi. Türkiye’nin özgürlükler alanında sorunlar yaşadığını örneklerle anlatan Gergerlioğlu, sorunların çözümü için yeni bir sivil Anayasa hazırlanması gerektiğini dile getirdi.

Düzenlenen gecede, kimi kişi ve kuruluşlara da dört dalda insan hakları ödülleri verildi.

Ayrıca gecenin sonunda Grup Endişe ve Ömer Karaoğlu birer konser verdi.

CEMİL YÜZER / ANKARA

23.12.2008


 

Meclis arşivi halka açılıyor

Meclİsİn 11 milyon 500 bin sayfalık arşivi, elektronik ortama yüklenerek halka açılıyor. 1961’den beri Meclisin sığınağında hizmet veren arşiv, yeni binaya taşındı.

TBMM’nin 1961 yılından beri kullandığı parlamento binasının sığınağında bulunan arşivde, yeniden yapılanmaya gidildi. Dikmen girişinde yeni yaptırılan ziyaretçi binasının alt katları, arşiv binası olarak düzenlendi. TBMM Genel Kurulu ve kulislerin alt katında bulunan sığınakta yer alan dokümanlar yeni arşiv binasına taşındı. Sadece araştırmacılara hizmet veren Meclis arşivi, internet ortamına aktarıldıktan sonra bütün vatandaşların kullanımına açılacak. 1908’den itibaren korunan arşivde yaklaşık 11 milyon 500 bin sayfalık doküman bulunuyor. Genel Kurulun, gizli oturum tutanakları ise “Gizli Arşiv” bölümünde muhafaza ediliyor. Ankara / aa

23.12.2008


 

Yılın son MGK’sı 30 Aralık’ta toplanacak

MİLLÎ Güvenlik Kurulu (MGK), 2008 yılının son toplantısını 30 Aralık Salı günü yapacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilecek toplantı, saat 13.30’da başlayacak. MGK’nin iki ayda bir yapılan olağan toplantısında, iç ve dış gelişmeler değerlendirilecek. Ankara / aa

23.12.2008


 

Asgarî Ücret Tespit Komisyonu toplandı

AsgarÎ Ücret Tespit Komisyonu, önümüzdeki yıl uygulanacak asgarî ücreti belirlemek üzere üçüncü kez toplandı. TİSK Genel Merkezi’ndeki toplantıya, hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Fikret Şöhret, işçi kesimi adına Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nihat Yurdakul, işveren kesimini temsilen TİSK Yönetim Kurulu Üyesi Ali Nafiz Konuk katıldı. Toplantının açılışında konuşan Şöhret, toplantıda uzmanı değerlendirmelerinin ele alınacağını; komisyon olarak Türkiye genelinde tek bir asgarî ücretin belirlenmesi konusunda mutabık olduklarını bildirdi. Ankara / aa

23.12.2008


 

TÜBİTAK ödülleri bugün verilecek

2008 yılı TÜBİTAK Bilim ve Teşvik Ödülleri ve TÜBİTAK Özel Ödülü, bugün Çankaya Köşkü’nde düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan yazılı açıklamada, Türk bilim dünyasının en önemli ve itibarlı ödülleri olan ‘’2008 Yılı TÜBİTAK Bilim ve Teşvik Ödülleri ile TÜBİTAK Özel Ödülü’’nün, bugün saat 15.00’te Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayelerinde Çankaya Köşkü’nde düzenlenecek törenle sahiplerine verileceği bildirildi. TÜBİTAK Bilim Kurulu, 2008 yılında 3 Bilim Ödülü, 18 Teşvik Ödülü ve 1 TÜBİTAK Özel Ödülü verilmesine karar vermiş, ödül kazananlar TÜBİTAK tarafından 24 Temmuz 2008’de kamuoyuna duyurulmuştu. Ankara / aa

23.12.2008


 

Cami yangınlarıyla ilgili 5 kişi gözaltında

İstanbul’da 19 camide ardı ardına çıkan yangın olaylarına karıştıklarından şüphelenilen 5 kişi gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, şehirde son zamanlarda camilerde çıkan yangınlara ilişkin çalışmalarını sürdüren Asayiş Şube Müdürlüğü Gasp Büro Amirliği ekipleri, Kadıköy ve çevresinde operasyon düzenledi. Operasyonda, olaylara karıştıklarından şüphelenilen 5 kişi gözaltına alındı. İstanbul / aa

23.12.2008


 

12 ilin valisi merkeze alındı

BazI illerin valilerinde değişiklik öngören valiler kararnamesi Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Konuya ilişkin Bakanlar Kurulu kararına göre, 12 ilin valisi merkeze alındı. Kararnameye göre, Bitlis Valisi Mevlüt Atbaş, Çanakkale Valisi Orhan Kırlı, Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Erzincan Valisi Ali Güngör, Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı, Hakkâri Valisi Ayhan Nasuhbeyoğlu, Rize Valisi Kasım Esen, Sinop Valisi Zeki Şanal, Aksaray Valisi Sebati Buyuran, Bartın Valisi İsa Küçük, Yalova Valisi Doç. Dr. Yusuf Erbay, Kilis Valisi Nevzat Turhan, merkeze alındı. Çankırı Valisi Ali Haydar Öner Isparta’ya, Isparta Valisi Şemsettin Uzun Çankırı’ya, Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar Eskişehir’e, Merkez Valisi Halil Işık Bartın’a, Müsteşar Yardımcısı Zekeriya Şarbak Rize’ye, Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Abdülkadir Atalık Çanakkale’ye, Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü Muammer Türker Hakkâri’ye, Gaziantep İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Abdülkadir Demir Erzincan’a, Yıldırım Kaymakamı Turhan Ayvaz Kilis’e, Karatay Kaymakamı M. Hakan Güvençer Sinop’a, Avcılar Kaymakamı Hasan Duruer Mardin’e, Sakarya İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Orhan Alimoğlu Aksaray’a, Hukuk Müşaviri Nurettin Yılmaz Bitlis’e, Sarıyer Kaymakamı Mehmet Ersoy Yalova’ya, Mülkiye Başmüfettişi Muammer Erol Elazığ’a atandı. Ankara / aa

23.12.2008


 

120 yıllık bağlama

AşIklar diyarı olarak bilinen Sivas’ta bir saz imalatçısında bulunan, yaklaşık 120 yıllık olduğu bildirilen bağlama ilgi çekiyor.

Sivas’ın Ulaş ilçesine bağlı Ovacık köyünde yapıldığı belirtilen bağlama, değişik görünümü ve yapım tarzıyla dikkati çekiyor. Şentürk İyidoğan, yaptığı açıklamada, bu bağlamanın, Ovacık köyünde 1858 doğumlu Hüseyin Yılmaz’ın yaptığı bir saz olduğunu söyledi. Bu sazın kopuz tarzı olduğunu ifade eden İyidoğan, ‘’Yaklaşık 120 yıl önce yapılmış. Yapımı da bizim çalışmalarımızdan farklı. Sapı bal mumuyla tutturulmuş’’ dedi. Ovacık köyünde böyle bir sazın olduğunu duyduğunu, kendisinin de merak ederek gidip sazı gördüğünü anlatan İyidoğan, oradaki arkadaşlarının vasıtasıyla ve daha iyi koruyabileceği düşüncesiyle, sazı kendisine verdiklerini bildirdi. İyidoğan, daha önce bu kadar eski bir bağlama görmediğini ve duymadığını kaydetti. Sivas / aa

23.12.2008


 

Balıkçılar umduğunu bulamadı

Sİnop-Kastamonu Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği Başkanı Ali Bayrak, balıkçıların bu sezon kalkandan umduğunu bulamadığını söyledi. Bayrak, yaptığı açıklamada, algarna ve salyangoz avcılığı yapanların yavru kalkanları telef ettiğini belirterek, ‘’Algarna, deniz dibindeki eko sistemi olumsuz et-kiliyor ama bunu yetkililere anlatamadık’’ dedi. Balıkçının bu yıl kalkandan umduğunu bulamadığını ifade eden Bayrak, şu ana kadar çıkan balığın masrafları karşılamadığını kaydetti. Bayrak, balıkçıların yasaklara riayet ederek 40 santimetreden küçük kalkan avlamamalarını istedi. Sinop / aa

23.12.2008


 

Eski uzay mekikleri sergilenecek

Amerİkan Havacılık ve Uzay Kurumu (NASA), 2010’da kullanım dışı bırakmayı planladığı uzay mekiklerini ve motorlarını sergilemek için en uygun yeri bulmak amacıyla araştırma yapıyor. NASA’nın konuyla ilgili açıklamasında, aralarında okullar ve bilim müzelerinin de bulunduğu bütün “uygun kuruluşlardan” uzay mekiği programının sona ermesinin ardından mekiklerin sergileneceği yer konusunda fikirlerini bildirmeleri istendi. Kullanım dışı bırakılacak üç uzay mekiğinden ikisi ve altı mekik motorunun halkın ve öğrencilerin yararına en uygun yerde sergilenebilmesiyle ilgili görüşlerin NASA’ya 17 marta kadar iletilebileceği belirtildi. NASA’nın Florida’daki Kennedy Uzay Merkezi’nde bulunan mekiklerin her birinin taşınması ve sergilenmesi amacıyla hazır hale getirilmesinin malî portresinin 42 milyon doları bulacağı hesaplanıyor. Mekiklerin parçalara ayrılmadan taşınacağını ve sergileneceğini kaydeden NASA yetkilileri, uzay aracını bir Boeing 747 tipi Jumbo Jet’in sırtında en yakın havalimanına taşınma maliyetinin 6 milyon dolar tutacağını belirtiyor. NASA, Discovery, Atlantis ve Endeavour uzay mekiklerini 30 Eylül 2010’da kullanım dışı bırakmayı öngörüyor. Ancak, 20 Ocakta başkanlık görevini George W. Bush’tan devralacak Barack Obama’nın ekibinin, bu tarihi erteleyerek, mekiklerin kullanım süresini uzatma olasılığı da bulunuyor. Ankara / aa

23.12.2008


 

Duvar yıkılsın, Uzungöl kurtulsun

Türkİye ve Doğu Karadeniz’in en önemli turizm merkezlerinden Uzungöl’de toplanan bir grup çevreci, duvar inşaatını protesto için yürüyüş yaptı. Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Greenpeace Akdeniz Ofisinin organizasyonuyla yaklaşık 100 kişilik grup, Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Uzungöl beldesinde toplandı. Gölün eski fotoğraflarını taşıyan grup, ‘’Duvar yıkılsın, Uzungöl kurtulsun” şeklinde slogan atarak, inşaat halindeki yolda bir süre yürüdü. Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu Başkanı Kenan Kuri, Uzungöl’deki duvarın bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini savundu. Uzungöl’un eski cazibesini kaybettiğini belirten Kuri, ‘’Tabiat parkı, sit ve özel çevre koruma alanı olan Uzungöl’ün bir yakasına inşa edilen duvar, Uzungöl’ün cazibesini katletmiştir.

Duvar olayı, ‘O kadar kusur kadı gölünde de olur’ mantığıyla geçiştirilecek türden basit bir şey değildir. Altyapı hizmetleri halk için yapılır. Halka rağmen yapılan uygulamalar, dünyanın hiçbir yerinde kabul görmez’’ diye konuştu.

Bunun aynı zamanda kamuyu maddî ve manevî zarara uğrattığını öne süren Kuri, bu durumun sorumlularının yargılanması gerektiğini söyledi. Doğal Hayatı Koruma Vakfı Karadeniz Sorumlusu Ercan Sütçü de bu tür yapıların doğal alanlarda olmaması gerektiğini ifade etti. Uzungöl’ün önemli bir tabiat parkı olduğunu belirten Sütçü, şunları kaydetti: ‘’Bu parkın eski haliyle kalması, olması gereken en ideal şeklidir. Bu şekilde olmasını istemiyoruz.” Trabzon / aa

23.12.2008


 

Ebru sanatı tanıtıldı

BatI Trakyalı sanatçı Fevzi Ali, Gümülcine’de ‘’Sudaki İzdüşümü’’ adlı bir ebru sergisi düzenledi. Gümülcine’de, Gümülcineliler Kulübü’nün (Leshi Komotineon) sergi salonunda düzenlenen ve bir hafta süreyle açık kalan sergide, Fevzi Ali’nin 100’ün üzerinde eseri, izleyicilerin beğenisine sunuldu. Türk ve Yunanlı Gümülcineliler tarafından büyük ilgiyle izlenen sergide Türk sanatçı, ebru sanatı hakkında katılımcılara bilgi verdi ve ebrunun yapılışını uygulamalı olarak gösterdi. Gümülcine / aa

23.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır