|
|
|
Sivas’ın kayıp surları aranıyor |
Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Arkeoloji ve Sanat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi yetkililerinden alınan bilgiye göre, Sivas’ta Anadolu Selçuklular döneminden kaldığı tahmin edilen surların ortaya çıkarılması ve Sivas Havaalanı yolu üzerinde bulunan Huykesen Kilisesi’nin turizme kazandırılması amacıyla çalışma başlatıldı.
Sivas Belediyesi tarafından desteklenen çalışma kapsamında, Sivas Müze Müdürlüğü, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü yetkilileri ve CÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyeleri Sivas şehir surlarının olduğu güzergâhı belirlemek için şehrin çeşitli yerlerine gezi düzenledi. Şehir surlarının tesbit edilmesi için yüzey araştırması yapan ekip, Huykesen Kilisesi’nin turizme kazandırılması için de burada ön çalışma yaptı. Şehir surlarının şu an gün yüzünde olmadığını belirten yet-kililer, ancak yörede Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaattin Keykubat dönemine ait surların olduğunu tahmin ettiklerini, bu surların ortaya çıkarılması için yüzey araştırması yaptıklarını kaydettiler.
Harabe görünümündeki Huykesen Kilisesi’nin etrafının açılarak turizme kazandırılması için de çalışma yapılacağını bildiren yetkililer, bu konularda hazırlanacak projenin kısa süre sonra Sivas Belediye Başkanlığına sunulacağını ifade ettiler.
Sivas Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Sarılar, şehir surlarının şu anda gün yüzünde olmadığını, ancak Fransız araştırmacı Albert Gabriel’in Sivas Vilayet Haritası’ndan yola çıkarak surların geçtiği güzergâhı belirlemeye çalıştıklarını kaydetti. Sarılar, bu haritadan elde ettikleri bilgiler doğrultusunda Üçlerbey, Yüceyurt, Alibaba ve Mısmılırmak mahallelerindeki bazı noktalarda sur kalıntıları tesbit ettiklerini söyledi.
|
03.10.2008
|
|
|
Dicle’nin 10 gözlü köprüsü yenileniyor |
DİYARBAKIR'DA eski Silvan yolu üzerinde bulunan ve orijinalı Roma döneminden kalan ancak 1065 yılında tekrar yapılan On Gözlü Köprü, Dicle Nehri üzerinde ayakta kalan kullanılabilir tek tarihî köprü olarak biliniyor.
Son 30 yılda yüksek tonajlı araçların yoğun olarak kullandığı köprünün kemerlerinde oluşan çatlak ve oymalar sebebiyle restorasyon çalışması başlatan Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü, Diyarbakır Müzesi’nden arkeologlar gözetiminde moloz dökülerek kapatılan köprünün son ayaklarını ortaya çıkardı. Diyarbakır Müze Müdürü Mehmet Bilici, çatlak ve hasar durumunu tesbit etmek amacıyla restorasyon öncesinde köprünün temelini ve giriş çıkış ayaklarını temizleyerek ortaya çıkardıklarını söyledi.
Bilici, ‘’Köprü çok sağlam olmasına rağmen günümüzde çok ağır tonajlı araçlar kullandığından zarar görmüş. Yoğun araç trafiği nedeniyle köprüde çatlaklar oluşmuştu. Köprü ayaklarındaki çalışmamızdan sonra Karayolları Müdürlüğü restoras-yon çalışması başlattı’’ dedi.
On Gözlü Köprü’nün restorasyonunu gerçekleştiren Mimar Zülfikar Halefoğlu ise suyu zaman zaman farklı gözlere vererek köprü ayaklarında çalışma yaptıklarını ifade ederek, köprünün su altında kalan kısımlarında 5 santimetreye varan çatlaklar ile büyük oymalar ortaya çıktığını söyledi. Köprünün ayaklarında enjeksiyon ve güçlendirme çalışmasına devam ettiklerini ifade eden Halefoğlu, ‘’Köprünün 2, 3 ve 6. ayakları ile iki kemerinde hasarlar var. Müze ekibi köprünün giriş ve çıkışlarında kazı yaptı. Bu sene hedefimiz bu ayaklardaki durumu güçlendirmek daha sonra köprünün üst döşemesi yapılacak ve teraslamaya geçilecek’’ diye konuştu.
TRAFİĞE KAPATILMASI LÂZIM
Mimar Halefoğlu, köprüdeki hasarın büyük araçların geçişi ve titreşimlerden kaynaklandığını kaydederek, ‘’Bu tür köprülerde çimento esaslı bir harç olmadığı için büyük yüklenme yapılmaması lazım. Şimdi restore edilmeseydi, bu köprünün yarını olmayabilirdi. Doğrusu bu tür köprülerin trafiğe kapatılması lâzım. Çünkü köprü yapılırken yaya ve hayvan geçişi için yapılmış. Ancak bu köprüden 40 tonluk araçlar geçmiş. Oysa başka ülkelerde tarihî köprülerden kamyon geçtiğini göremezsiniz’’ dedi.
Halefoğlu, restorasyon çalışmasından sonra köprünün trafiğe kapatılıp kapatılmayacağı kararını Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun karar vereceğini sözlerine ekledi.
|
/ Diyarbakır
03.10.2008
|
|
|
Yer altındaki servet gün yüzüne çıkıyor |
YOZGAT'TA üç ayrı koldan yürütülen çalışmalar ile antik şehir kalıntıları, madenler ve jeotermal kaynaklar yer üstüne çıkartılarak, ekonomiye kazandırılacak
Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Şahmuratlı Köyündeki Kerkenes Dağındaki tarihte kayıp şehir olarak bilinen Pteria Antik Kenti’ni ortaya çıkartabilmek için Ortadoğu Teknik Üniversitesinden İngiliz Dr. Geoffrey Summers, beş ayrı medeniyetin izlerine rastlanılan Peyniryemez Köyündeki Çadırhöyükte’ki kalıntıları ortaya çıkarmak için ABD Chicago Üniversitesinden Prof. Dr. Ronadl Lee Gorny, Galatların Başşehri Tavium kalıntılarının bulunduğu Yozgat’ın Böyük Nefes Köyünde de Avusturya Klagenfurt Üniversitesinden Prof. Dr. Karl Strobel kazı çalışmalarını sürdürüyor. Bu ekiplere son olarak, Kuşaklı Höyükte İtalya Udine Üniversitesinden Prof. Dr. Alfonso Archi, Hititlerin en büyük antik şehirlerinden Zippalanda’nın izine rastlanılan Büyük Taşlık Köyünde de İtayla Firenze Üniversitesinden Prof. Dr. Stefania Mazzoni başkanlığındaki ekip katılarak, yüzey araştırma çalışması başlattı. MTA tarafından önceki yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda varlığı tesbit edilen çinko, granit, kalker, kömür, demir, mermer, traverten, altın gibi madenlerin yer üstüne çıkartılması için 507 şirket ve kişiye ruhsat verildi. Türkiye Petrolleri Ofisi de Şefaatli, Yenifakılı ilçeleri arasında petrol arama sondajları yapıyor. Yozgat Valiliği ise Hacettepe Üniversitesi ile yaptığı protokol ile il genelindeki jeotermal kaynakların bulunup, sondajla yeryüzüne çıkartılmasına yönelik çalışmaları başlattı.
|
03.10.2008
|
|
|
Antalya, Unesco dünya mirası listesine hazırlanıyor |
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığının Karain Mağarası, Kekova, Perge ve Myra Antik şehirleri ile Noel Baba Kilisesi’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alması için hazırlık çalışmaları başlattığı bildirildi.
Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürü İbrahim Acar, Antalya’ya yılda 8 milyondan fazla turistin geldiğini, özellikle Rusya, Almanya, Hollanda ve İngiltere başta olmak üzere AB ülkelerinde yaşayanlar için Antalya’nın vazgeçilmez olduğunu söyledi. Deniz, kum ve güneşin dışında kültür turizminin de bölgede ağırlık kazanması gerektiğini anlatan Acar, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın talimatıyla, Karain Mağarası, Perge ve Myra Artik Kentleri, Kekova ile Demre’de bulunan Noel Baba Kilisesi’nin UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alınması için çalışma başlattığını bildirdi. Acar, çalışmanın geçtiğimiz Temmuz ayında başlatıldığını belirtti.
|
03.10.2008
|
|
|
Tiyatroda klâsikler geçidi |
SEZONA başlamanın tatlı koşuşturmacasının yaşandığı Devlet Tiyatrolarında (DT) bu yıl, Türk edebiyatının klâsikleşmiş eserlerinin bir bakıma “geçit töreni” yapılacak.
DT’de bugünlerde rejisöründen oyuncusuna, ışıkçısından kostüm tasarımcısına yeni sezona başlamanın heyecanı yaşanırken, seyircilerle buluşacak 57 yeni oyun şimdiden merak edilmeye başlandı. Bu yılki repertuvarda özellikle Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, Ömer Seyfettin’in “Asilzadeler”, Ahmet Mithat Efendi’nin “Felatun Beyle Rakım Efendi”, Refik Halit Karay’ın “Çankaya” gibi Türk edebiyatının önemli eserlerinin sayıca fazlalığı dikkati çekiyor. DT Genel Müdürü Lemi Bilgin, bu sezonki repertuvarı “renkli ve çeşitli” olarak tanımladı. Bu yıl yerli ve yabancı klâsiklerden uyarlamalar ile yeni yazılmış oyunlara ağırlık verdiklerini, aynı zamanda geçen sezonda çok başarılı olup seyircinin beğenisini kazanan ve ödül alan oyunların da yine bu dönem seyirci karşısına çıkacağını anlattı. Bilgin, “Şu anda 132 eserimizle başlıyoruz, giderek daha da zenginleştirmeye çalışacağız” dedi. Bilgin, bu yılki oyunlarda, kaybolan bazı insanı değerlere dokunarak, onları tekrar hatırlatmayı amaçladıkların belirtti. DT’de, yeni dönem, dünya edebiyatının seçkin örnekleri de tiyatroda seyirciyle buluşacak. Aristophanes’in eseri “Barış”, William Shakespeare’in “Fırtına” ve “Macbeth”, Carlo Goldoni’nin “İki Efendinin Uşağı”, Henrik İbsen’in “Yaban Ördeği” ve “Hortlaklar”, Gogol’ün “Müfettiş” ve “Evlenme”, John Steinbeck’in “Gazap Üzümleri”, Cengiz Aytmatov’un “Mankurt Efsanesi” ve Jean Paul Sartre’nin “Troyalı Kadınlar” gibi eserlerdeki karakterler tiyatro sahnelerinde canlanacak.
|
03.10.2008
|
|
|
“Nasrettin Hoca halen yaşıyor” |
ATATÜRK Üniversitesi (AÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilaver Düzgün, dünyaya yayılmış Nasrettin Hoca fıkralarının günümüzde bile üretildiğini söyledi.
Doç. Dr. Dilaver Düzgün, yaptığı açıklamada, asırlardır fıkraları anlatılan Nasrettin Hoca’nın hem bir halk bilgesi hem de fıkra tipi olarak Türk milletinin doğurduğu en büyük mizah temsilcisi olduğunu kaydetti. Nasrettin Hoca’nın gerçekten yaşayıp yaşamadığı yönünde halen tartışmaların olduğunu ifade eden Doç. Dr. Düzgün, çeşitli kaynaklara göre Hocanın 1200’lü yıllarda yaşadığını bildirdi. Doç. Dr. Düzgün, ünü Türkiye’yi aşarak bütün dünyaya yayılan Nasrettin Hoca’nın, halk tarafından üretilen fıkraları sayesinde halen yaşadığını belirterek, ‘’Nasrettin Hoca’nın yaşam öyküsü ile hakkında anlatılan fıkralarındaki olayları, birbirinden ayrı düşünmek gerekir’’ dedi. Nasrettin Hoca’nın Türk milletinin önemli bir halk sözcüsü olduğunu anlatan Düzgün, şunları kaydetti: ‘’Halk tarafından şekillendirilen Nasrettin Hoca, belirli bir kişiyle sınırlı olmadığını düşünüyoruz. Nasrettin Hoca’ya atfedilen fıkraların ayıklanması ve gerçekten hoca fıkrası olup olmadığının yargısına varılması çok güçtür. Önemli olan Nasrettin Hoca fıkrasının topluma mal olup olmamasıdır. Anonim nitelik kazanmışsa fıkra artık Nasrettin Hoca fıkrası olmuştur.’’ Günümüzde de yaşanan birçok olayla ilgili üretilen fıkraların, ‘’Nasrettin Hoca fıkrası’’ gibi anlatıldığına işaret eden Düzgün, ‘’Halkımız en büyük fıkra tipini hiç unutmuyor ve onu yaşatmak için sürekli fıkra üretiyor’’ diye konuştu.
|
03.10.2008
|
|
|
|