Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunu neden kesmek istediler?
Bunun için 2003-2004’de niçin muhtıra ve darbe tertiplerine kalkıştılar ordu içinde? Yeni bir 28 Şubat için hangi akla hizmet medya desteği aradılar?
Demokrasi karşıtı bu tertipler sonuçsuz kalınca, AKP’yi kapatma davasına kadar uzanan darbesel sürecin 367 gibi, 27 Nisan gibi değişik halkalarına ne diye asılıp durdular?
Bu ülkede birinci sınıf demokrasi istemedikleri için yapıldı bunlar...
Birinci sınıf hukuk devleti istemedikleri için, bu ülkede hukukla kendini bağlamış şeffaf bir devlet görmek istemedikleri için yapıldı bunlar...
Çünkü şunun farkına vardılar:
AB, demokrasidir.
AB, özgürlükler düzenidir.
AB, hukuk devletidir.
AB, insan hakları düzenidir.
AB, pazar ekonomisidir.
Türkiye’nin AB yolunu bunlara karşı oldukları için torpillemek istediler.
Torpillemek istedikleri için AKP kapatılmak istendi; Kıbrıs çözümsüzlüğe bunun için mahkum edilmek istendi; Kürt sorununda sadece şiddet ve çözümsüzlüğe bunun için oynandı.
Bu alanlarda çözümün değil, sorunun parçası olan bir Türkiye’nin kapana gireceğini, AB ile bozuşarak ve AB’ye sırtını dönerek başka sulara, Batı’ya değil Doğu’ya doğru yol alacağına inandılar.
AB’yi sevmediler.
AB demokrasi istedikçe, daha beter AB düşmanı kesildiler. Bu nedenle AB diyeni de, Kıbrıs’ta çözüm diyeni de, hatta Kürt ya da Ermeni diyeni de vatan haini ilan ettiler.
Durmaksızın bahane icat ettiler.
“Güneydoğu’da şiddet varken demokratikleşme olmaz!” dediler. “Bizi AB’ye alacaklar mı ki, Kıbrıs’ta çözüme razı olalım?” dediler.
Kürt realitesi gibi, Bask modeli gibi devletin ‘gri yalanları’yla Türkiye’nin demokratikleşmesi ve kalkınmasına köstek olan en yakıcı meselesinde yıllar yılı ipe un serdiler.
Türkiye’nin çıkmazı böyle derinleşti.
Susurluk’a böyle geldik.
Ergenekon’a böyle gelindi.
Peki ama böyle mi gidecek?
Yeni dönemde güncel soru ve sorun budur. Onun için ilk yazımda sordum, Başbakan Erdoğan’ın yeni döneme ilişkin bir ‘yol haritası’ var mı diye.
Var mı?..
Hiç hayal kurmayın.
AB’ye sırtını dönen bir Türkiye’de demokrasi olmaz. AB’yi fazla iplemeyen bir Türkiye’de muhtıralar, darbe tertipleri, parti kapatmalar hiç eksik olmaz.
Kısacası:
‘Ankara kriterleri’ne bel bağlanmasın! Türkiye devlet olarak ‘Kopenhag kriterleri’nin altına yıllar önce imza attı, bu yoldan sakın ola sapılmasın!
Susurlukçular Ergenekoncular yıllardır Türkiye AB yolundan sapsın diye demokrasi ve hukuku hiçe sayan her türlü kirli ve kanlı işi tezgahladılar.
Türkiye sırtını AB’ye dönsün, Rusya’sına, Orta Asyası’na, Çin’e açılsın, (yanlış anlaşılmasın; AB yolunda yürüyen bir Türkiye’nin Rusya’yla da, Çin’le de en iyi ilişkileri kurmasında elbette yarar vardır) Kızılelma hayalinin peşine düşsün diye ellerinden gelen her türlü sinsi tezgahı kurmak istediler.
Bu oyuna gelecek miyiz?
Büyük resim gözden kaçmasın.
Büyük resim demokrasi ve hukukun üstünlüğü yoludur, AB yoludur. Ve bu yol yalnız demokrasi ve hukuka giden değil, aynı zamanda Türkiye’nin aş ve iş sorununu çözüm yolu olduğu için de büyük resmi oluşturur.
Eski Hazine Müsteşarlarımızdan, Radikal gazetesi yazarı Mahfi Eğilmez bu yakınlarda şöyle yazmıştı:
“Türkiye’ye 1980’den 2002 sonuna kadar 23 yılda toplam 18 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi oldu. Buna göre söz konusu dönemde yıllık ortalama doğrudan yabancı sermaye girişi yaklaşık olarak 783 milyon dolar ediyor.
Buna karşılık, 2003’den 2008 yılı haziran ayı sonuna kadar geçen 5.5 yıllık dönemde toplam 64.5 milyar dolar tutarında doğrudan yabancı sermaye girişi gerçekleşmiş durumda. Bu dönemin yıllık ortalaması ise 11.7 milyar dolar.”
Mahfi Eğilmez, bu büyük sıçramayı iki nedene bağlıyor. Önceliği, 2003’den itibaren AB ile uyumun hızlandırılıp müzakere sürecinin açılmasına verirken, aynı zamanda Körfez sermayesinin Türkiye’ye açılmasına işaret ediyor, (Mahfi Eğilmez, Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri, Radikal, 19.08.08, s.13)
Kısacası:
Türkiye, AB’ye sırtını dönmesin.
AB yolunda hızlanırken, elbette Rusya’ya da, Çin’e de, Körfez’e de, Ortadoğu’ya da açılsın. AB’de eli güçlenen Türkiye’nin Doğu’da da, Doğu’da eli güçlenen Türkiye’nin AB’de de, ABD’de de eli güçlenir, manevra alanı genişler çünkü.
Milliyet, 28.8.2008
|