"Gerçekten" haber verir 24 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

İsrail’de yasak, Türkiye’de ise serbest

İsrail’de domuz eti satışı kanunen yasak iken Türkiye’deki çiftliklerde yetiştirilen domuzların eti rahatlıkla satılabiliyor. İsrail'de domuz eti satarken yakalanan bir kişiye 12 ile 16 yıl arasında hapis cezası veriliyor. Buna karşılık, Türkiye'deki 87 domuz çiftliğinde yetiştirilen domuzların eti, kilosu 17 YTL'den satılıyor.

İSRAİL'DE domuz eti satışı kanunen yasak iken Türkiye’deki çiftliklerde yetiştirilen domuzların eti rahatlıkla satılabiliyor. Antalya’nın Manavgat ilçesinde otellerin yemek artıklarını domuz çiftlikleri alıyor. Çeltikçi köyündeki domuz çiftliklerine otellerden günlük 2 ton yemek ve yiyecek artığı getiriliyor. Çiftlik sahibi Mesut Güreşci, çiftliklerinde 320 domuzun bulunduğunu ve bunun 25’inin yeni doğum yaptığını bildirdi. Güreşçi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan sadece çiftlik içinde kesim ve et satışı yapma yetkileri bulunduğunu kaydetti. Etin kilosunu 17 YTL’den sattıklarını hatırlatan Güreşçi, “Dışarıya kesinlikle satış yapmıyoruz. Et, salam, sosis almaya gelenlerin yüzde 98’i tatile gelen ve yerleşik turistler. Yerleşik turistler, özel günlerinde kesim yaptırıyor. Nadiren Avrupa ülkelerinde yaşayan gurbetçiler de et alıyor. Et almak için Alanya’dan, Kemer’den, Kaş’tan, Fethiye’den, Ölüdeniz’den gelen yerleşik turistler var” diye konuştu. Öte yandan, İlahiyatçı Yazar Reşit Haylamaz’ın hazırladığı Türkiye’de ‘Domuz Gerçeği’ kitabında 24 il ve ilçede 87 domuz çiftliği bulunduğu bildiriliyor. Bunun yüzde 56’sı İstanbul, Tekirdağ ve Eskişehir’de yer alıyor. Kitaptaki bilgilere göre; İsrail’de domuz eti satımı kanunen yasak. İsrail’de domuz eti satarken yakalanan bir kişiye 12 ile 16 yıl arasında hapis cezası veriliyor.

24.08.2008


 

450 SİTEDEN PROTESTO

The Financial Times gazetesi, Türkiye'deki internet sitelerinin, kendi sitelerini kapatılmış gibi göstererek mahkemelerin Youtube'a koyduğu yasakla dalga geçtiğini yazdı. Gazete, "sansürü kınama" hareketi ile 450 kadar sitenin, kendilerini kapatılmış gibi gösteren bir mesajı yayınladıklarını kaydetti.

ATATÜRK'E HAKARET...

2007'de yasalaşan tasarı ile mahkemelerin intiharı ve uyuşturucuyu teşvik, sübyancılık, ahlâksızlık, yasadışı fahişelik ve Atatürk'e hakaret gibi nedenlerle internet sitelerini kapatma yetkisine sahip olduğunu hatırlatan gazete, Google'un sahibi olduğu Youtube'un da birçok kez yasaklandığını vurguladı.

Youtube yasağı dünyanın dilinde

The Financial Times gazetesi, Türkiye’deki internet sitelerinin, kendi sitelerini kapatılmış gibi göstererek mahkemelerin Youtube’a koyduğu yasakla dalga geçtiğini yazdı.

Gazete, “sansürü kınama” hareketi ile 450 kadar sitenin, kendini kapatılmış gibi gösteren bir mesajı yayınladıklarını kaydetti. Gazete, haberinde “2007’de yasalaşan tasarı ile mahkemeler intiharı ve uyuşturucuyu teşvik, sübyancılık, ahlâksızlık, yasadışı fahişelik ve Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret gibi nedenler dolayısıyla internet sitelerini kapatma yetkisine sahip oldu. Bu gücü tam manasıyla kullanan hakimler Wordpress, Alibaba.com, Slide.com ve Geocities gibi siteleri geçici olarak kapattı” dedi. Google’un sahibi olduğu Youtube’un, pekçok kez yasakladığını belirten gazete, sitenin Mayıs ayından beri de kapalı olduğunu aktardı. Yasağa karşı hareketin Fırat Yıldız adlı blogcu ile başladığını belirten gazete, Youtube benzeri bir site olan Dailymotion.com’un da yasaklanması ile Yıldız’ın “artık yeter” dediğini yazdı. Yıldız’ın sitesini kapatılmış gibi gösterdiğini belirten Financial Times, bu akıma sinema sitesi sinema.com ve sözlük sitesi Zargan.com gibi sitelerin desteklediğini belirtti. Gazete, bu akıma 450 kadar sitenin dahil olduğunu bildirdi.

853 SİTE KAPATILDI

Türkiye’de ‘zararlı içerik’ dolayısıyla kapatılan internet sitesi sayısı 853’ü buldu. Telekomünikasyon Kurumu’na (TK) bağlı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı 18 Ağustos 2008 tarihi itibariyle 612’si resen, 241’i de yargı kararıyla olmak üzere toplam 853 internet sitesinin erişimini engellemiş durumda. Sitelerin yasaklanma gerekçelerine bakıldığında “çocukların cinsel istismarı”, “müstehcenlik” ve “Atatürk aleyhine içerik” konuları başı çekiyor.

YOUTUBE YASAĞI 3.5 AYI GEÇTİ

YouTube.com, içeriğinde Atatürk’e hakaret bulunan videolardan dolayı ilk kez geçen yılın Mart ayında yasaklanmıştı. Sitede yasağa konu içeriğin temizlenmesinin ardından engelleme ortadan kalkmıştı. Ardından yine Atatürk’e hakaret ettiği ifade edilen videoların bulunmasıyla, site yeniden kapatıldı. Bu kez Youtube’a üç farklı yasak kararı çıktı. 24 Nisan 2008, 30 Nisan 2008 ve son olarak da 5 Mayıs 2008 tarihli mahkeme kararları kapatmaya hükmetti. Bu üç kapama kararının ikisi yasak gerekçesi içeriğin kaldırılmasının ardından ortadan kalktı. 5 Mayıs’ta Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin aldığı yasak kararı ise halen uygulanmaya devam ediyor.

/ Londra

24.08.2008


 

Su tasarrufu artık zorunlu hale geldi

ANADOLU Üniversitesi (AÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serdar Göncü, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de suyun giderek azalan, ancak artan nüfusla birlikte kullanım sıklığı artan bir özellik gösterdiğini kaydetti.

Bireysel ve toplumsal tedbirler almanın zorunlu olduğu bir döneme girildiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Göncü, en temel ihtiyaç olan suyun kontrolsüz tüketiminin giderek insanlığın varlığını da tehdit eder konuma geldiğini ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Göncü, Türkiye’de tüketilen suyun yüzde 72’sinin tarımsal sulama için kullanıldığını ve damlama tipi sulamanın tercih edilmemesinden dolayı 4/5 oranında suyun kaybedildiğini anlatarak şöyle konuştu: ‘’Hem Türkiye’de hem de dünyada nüfus artışına bağlı olarak kişisel kullanılan su miktarının da artması, en temel sorun. Dünyada çok fazla su var, ancak bunun büyük bir bölümü tuzlu su, yani kullanamayacağımız sular. Kutuplardaki suları, yeraltındaki ulaşamadığımız suları da çıkarttığımızda dünyada yüzde 0.3 oranında kullanabileceğimiz su var. Dolayısıyla bunu efektif bir şekilde kullanmamız gerekiyor. Öte yandan, endüstrileşmenin ve kişilerin refah seviyesinin artmasının da bunda etkisi büyük.’’

‘’Türkiye’de dünyaya oranla çok fazla su var’’ anlayışının ortalamalar karşılaştırıldığında doğru olmadığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Göncü, dünyada kişi başına 7 bin 600 metreküp su düşerken, Türkiye’de ise bunun 1450 metreküp seviyesinde bulunduğunu bildirdi. Yrd. Doç. Dr. Göncü, Türkiye’nin su fakiri ülke konumuna gelmeye başladığını anlatarak, şöyle devam etti: ‘’Nüfusu 70 milyonu aşan Türkiye’de su kullanım oranlarının bin metreküpe düşmesi sonucu su tasarrufunun zorunlu olduğu ortadadır. 2030 yılında 100 milyona yakın bir nüfusa sahip olacağımız ülkemizde bazı önlemler alınmazsa büyük sıkıntılar yaşanabilir. Alınabilecek önlemlere ilişkin ayrı ayrı kurumlar bazında değil Hükümet tabanlı uygulamaların tek elden yürütülmesi ve havza yönetimi yaklaşımının benimsenmesi gerekiyor.’’

24.08.2008


 

Trafikte kura ihlâli tamgaz

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığından alınan bilgiye göre, trafikte ceza yazılan kural ihlâlcilerinin sayısı 2008’in ilk 7 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 392’lere varan oranlarda arttı. Trafik kurallarını ihlâl ettiği için bu yılın ilk 7 ayında toplam 4 milyon 920 bin 911 sürücü ve yayaya ceza kesildi.

EMNİYET Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığından alınan bilgiye göre, Trafikte ceza yazılan kural ihlâlcilerinin sayısı 2008’in ilk 7 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 392’lere varan oranlarda arttı. Trafik kurallarını ihlâl ettiği için bu yılın ilk 7 ayında toplam 4 milyon 920 bin 911 sürücü ve yayaya ceza kesildi. Bu kapsamda, araç kullanırken cep telefonuyla konuştuğu için ceza alan sürücü sayısı 24 bin 609’dan 121 bin 190’a, alkollü araç kullananların sayısı 58 bin 894’ten 80 bin 663’e, emniyet kemeri takmayanların sayısı 135 bin 854’ten 354 bin 801’e, motor koruma başlığı takmayanlar 18 bin 387’den 35 bin 141’e yükseldi. Yük ve yolcu taşıyan bazı araçların hız limitlerine uymasını sağlayan takografı takmayan, kayıtları bozan ve hız limitine uymadığı anlaşılanlara yazılan cezalar da 29 bin 906’dan 95 bin 784’e çıktı. Kural ihlâlinde yazılan cezalardaki en az artış ise aşırı ya da hatalı yük taşıyanlara kesilen ceza oldu. Geçen yıla göre bu yılın 7 aylık döneminde bu ihlâle verilen cezalar sadece yüzde 1,2 arttı.

24.08.2008


 

Kuraklık umre turlarını da vurdu

Konya’da turizm şirketleri, kuraklık sebebiyle hasat zamanında istediğini bulamayan çiftçilerin umre ziyaretlerini iptal ettirmesinden ve ilginin düşük olmasından şikâyet ediyor.

KONYA'DA turizm şirketleri, kuraklık sebebiyle hasat zamanında istediğini bulamayan çiftçilerin umre ziyaretlerini iptal ettirmesinden ve ilginin düşük olmasından şikâyet ediyor. Konya’da faaliyet gösteren Hilal Turizm yetkilileri, yaptığı açıklamada, son yıllarda küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan kuraklığın kendilerini de dolaylı olarak olumsuz etkilediğini iddia etti. Her yıl ‘’Ramazan Umresi’’ için daha önceden rezervasyon aldıklarını bildiren firma yetkilileri, çok önceden yapılan rezervasyonlara rağmen yaz döneminde işlerinin bekledikleri gibi gitmediğini ifade etti. Kuraklık sebebiyle çiftçinin tarlasından yeterli verim alamadığını kaydeden firma yetkilileri, şunları söyledi: ’’Her yıl nisan-mayıs aylarında ve Ramazan ayının öncesinde umre turları düzenleriz. Ramazan ayına yaklaşırken düzenlediğimiz ‘’Ramazan Umresi’’ne ilgi daha fazla olur. İnsanlarımız Ramazan ayını orada geçirmek için aylar öncesinden bize rezervasyon yaptırırlar. Başvurular ve umre turları ramazan ayı süresince devam eder. Bu yıl da bu şekilde Ramazan ayı gelmeden ön kayıt aldık, ancak daha sonra bu kayıtlar iptal ettirildi. Başvuruların çoğunluğunu Konya’nın ilçeleri ve köyleri oluşturuyor. Bu insanlar çiftçilikle uğraşıyorlar. Kuraklık nedeniyle istedikleri verimi alamayan çiftçiler umre rezervasyonlarını iptal ettirdiler.’’

24.08.2008


 

Yargı reformu taslağında Bakanlığın hedefi yıl sonu

Adalet Bakanlığının, 2008-2013 yıllarını kapsayacak şekilde yapılacak yargı reformu çalışmaları doğrultusunda hazırladığı ‘Yargı Reformu Stratejisi Taslağı’ çalışmaları adlî tatilin bitiminin ardından hız kazanacak. Sayfa 5’te

Adalet Bakanlığı, Yargı Reformu Strateji Taslağıyla ilgili çalışmalarını bu yılın sonunda bitirmeyi planlıyor.

Alınan bilgiye göre, Adalet Bakanlığının, 9. Kalkınma Planı ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım süreci göz önünde bulundurularak, 2008-2013 yıllarını kapsayacak şekilde yapılacak yargı reformu çalışmaları doğrultusunda hazırladığı ‘’Yargı Reformu Stratejisi Taslağı’’ çalışmaları adli tatilin bitiminin ardından hız kazanacak. Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca hazırlanan, ‘’Türk yargısının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliğinin sağlanması, yargıya güvenin arttırılması ve adalete erişimin kolaylaştırılması’’ amaçlanan taslak, Mayıs ayı başında Adalet Bakanlığı internet sitesinde yayımlandı. Bu metin, henüz kesinleşmemiş ve çalışmaları devam eden bir ön taslak niteliğinde kabul ediliyor.

Taslak, 20-24 Mayıs 2008 tarihleri arasında da Adalet Bakanı, Bakanlık yöneticileri, Cumhuriyet Başsavcıları ile adlî ve idarî yargı adalet komisyonları başkanlarının katılımıyla Antalya’da yapılan toplantıda tartışıldı. ‘’Yargı Reformu Stratejisi Taslağı’’nın, ‘’katılımcılık ve şeffaflık ilkeleri çerçevesinde yapılacak geniş çaplı müzakere ve değerlendirmelerin ardından, ortaya çıkacak eleştiri ve öneriler doğrultusunda yeniden düzenleyerek’’ bu yılın sonunda uygulamaya konulması planlanıyor.

Adalet Bakanlığında, bu çalışmaları yürütmek için iki seçenek üzerinde duruluyor. Bu seçeneklerden biri, ortak komisyon kurulması. Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve diğer ilgili kuruluşlardan temsilcilerin katılımıyla bir komisyon oluşturulması ve çalışmaların bu komisyon tarafından ortak yürütülmesini planlıyor.

Bu seçenek gündeme gelmezse, taslak bütün ilgili kuruluşların görüşüne sunulacak. Gelen görüşler doğrultusunda çalışmalar yapılarak taslağa son şekli verilecek.

24.08.2008


 

İzmir’deki patlamaya 5 gözaltı

İZMİR'İN Konak ilçesinde meydana gelen patlamaya ilişkin olarak, olayın failleri olduğu iddiasıyla Diyarbakır’da 3, faillere ‘’yardım ve yataklık’’ yaptıkları gerekçesiyle İzmir’de 2 kişi yakalandı.

İzmir Emniyet Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, patlamayı gerçekleştiren 3 zanlının, olayın ardından otomobil kiralayarak Diyarbakır’a gittikleri tesbit edildi. Söz konusu 3 zanlı düzenlenen operasyonla Diyarbakır’da yakalandı. İzmir’in Kadifekale semtinde düzenlenen operasyonda ise zanlılara ‘’yardım ve yataklık’’ ettikleri iddiasıyla 2 kişi gözaltına alındı.

/ İzmir

24.08.2008


 

‘Sınırsız’ bayramlaşma için kayıtlar başladı

TÜRKİYE ve Suriye arasında pasaportsuz bayramlaşma için kayıtların başladığı bildirildi.

Alınan bilgiye göre, Ramazan Bayramı’nda Suriye’de bulunan akrabalarını ziyaret edecek vatandaşların, 29 Ağustos Cuma gününe kadar başvuru yapabilecekler. Yatılı bayramlaşmanın 48 saat olduğunu ifade eden yetkililer, bu süreyi aşanlar hakkında yasal işlem yapılacağını ve 3 yıl bayramlaşma hakkından yararlanamayacağını belirttiler. Bayramlaşma için ismini yazdırmak isteyen vatandaşlar nüfus cüzdanlarıyla Reyhanlı Emniyet Müdürlüğüne kayıt yaptırabilecekler.

24.08.2008


 

CHP’den Erdoğan'a 2 soru önergesi

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis’e iki ayrı soru önergesi verdi.

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, İran Cumhurbaşkanı’nın ziyareti, Gürcistan olayları ve boğazlardan ABD gemilerinin geçişiyle ilgili olarak ortaya çıkan siyasî sorunlar konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis’e iki ayrı soru önergesi verdi.

24.08.2008


 

Uçak kazasında hâlâ dâvâ açılmadı

ISPARTA'NIN Keçiborlu ilçesi yakınlarında 30 Kasım 2007’deki meydana gelen uçak kazasına ilişkin dava hâlâ açılamadı.

Isparta Cumhuriyet Başsavcı Vekili Osman Göğebakan, yaptığı açıklamada, dava için raporun beklendiğine dikkat çekerek, ‘’Sivil Havacılık Kurumu tarafından yapılan açıklamada geniş ve ayrıntılı raporun bize eylül ayı sonu veya ekim ayı başında geleceği belirtildi. Rapor geldikten sonra dava açılacak’’ dedi.

Uçak kazasında vefat edenlere ait eşyaların bir kısımının teslim edildiğini belirten Göğebakan, ‘’Keçiborlu Savcılığı tarafından eşyaların bir kısmı sahiplerine teslim edildi, bir kısmı ise tereke hakimliğine sevk edildi. Ancak hala teslim edilmeyen eşyalar var. Bunların da sahipleri hak iddia edebildikleri takdirde eşyalarını alabilecek’’ diye konuştu.

Göğebakan, kaybolan eşyalarla ilgili olarak bugüne kadar açılmış bir davanın olmadığını kaydetti. Atlasjet Hava Yolları Şirketinin World Focus Havayollarından kiraladığı MD-83 tipi uçak 30 Kasım 2007 tarihinde Isparta’nın Keçiborlu ilçesi yakınlarında düşmüş, kazada yolcu ve uçak ekibinden 57 kişi vefat etmiş, kurtulan olmamıştı.

24.08.2008


 

6 BİLİM İNSANI İÇİN YAPTIRILAN ANIT AÇILDI

Uçak kazasında vefat edenler arasında yer alan bilim insanları anısına, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) doğu yerleşkesindeki Fen Edebiyat Fakültesi önüne yaptırılan ‘’Prof. Dr. Engin Arık Parkı ve Bilim Şehitleri Anıtı’’ açıldı.

Kazada vefat eden Prof. Dr. Engin Arık’ın büstünün yer aldığı parkta anıtta Prof. Dr. Fatma Şenel Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet, Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan ve Yüksek Lisans Öğrencisi Engin Abat’ın isimlerinin bulunduğu kaidelerden oluşan bir de anıt yer alıyor.

24.08.2008


 

Dışişleri: Boğazlardan geçiş Montrö’ye uygun

DIŞİŞLERİ Bakanlığı, ABD dahil diğer yabancı askeri gemilerin Türk Boğazları’ndan geçişinin Montrö Sözleşmesi’ne uygun olarak yapıldığını duyurdu.

Dışişleri Bakanlığı, Boğazlardan yabancı bayraklı askeri gemilerin geçişi konusunda yeni bir açıklama yaptı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: ‘’Önceki açıklamalarımızda belirtildiği üzere, yabancı bayraklı askeri gemiler Karadeniz’e geçiş için Montrö Sözleşmesi bağlamında tarafımıza yapılan bildirimlere uygun olarak Türk Boğazlarından geçmektedir. Bu bağlamda, NATO Birinci Daimi Deniz Görev Grubu’na mensup olan İspanya (SPS Almirante Don Juan de Borbon), Almanya (FGS Luebeck), Polonya (ORP General Kazimierz Pulaski) ve ABD’ne (USS Taylor) ait dört gemi, 2007 Ekim ayında onaylanan NATO planlı faaliyetleri uyarınca eğitim ve liman ziyaretlerinde bulunmak amacıyla Batı Karadeniz’de Romanya’nın Köstence, Bulgaristan’ın Varna ve ülkemizin İstanbul Limanlarını ziyaret edeceklerdir. Bunun dışında, ABD dahil diğer yabancı askeri gemilerin Türk Boğazları’ndan geçişi de Montrö Sözleşmesi’ne uygun olarak yapılmaktadır.”

24.08.2008


 

Masadan kalkmasını biliriz

TÜRKİYE Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, konfederasyon genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, toplu görüşmedeki tavırlarına ilişkin eleştirilere cevap verdi.

Samimi ve ciddi bir şekilde sendikacılık yapma gayretiyle ellerindeki silahları en iyi şekilde kullanmaya çalıştıklarını belirten Akyıldız, “Masadan kalkılması gerektiğinde Türkiye Kamu-Sen kalkmasını bilir ama kalktığı masaya dönmek için birilerini araya sokmaz. Çünkü o masaya bir daha geri gelmez. Ondan sonra iş, alanlardadır, sokaklardadır” dedi.

24.08.2008


 

Plassnik: Türkiye’nin üyeliği referanduma sunulmalı

Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, Türkiye’nin ileride AB’ye katılması durumunda üyeliğin ülkesinde referanduma sunulması gerektiğini söyledi.

Plassnik, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin üyeliğinin Avrupa’ya yeni bir boyut kazandıracağı” gerekçesiyle bu durum için referandum yapılması gerektiğini ifade etti. Avusturya’da koalisyon ortaklarının sözleşmesinin de Türkiye’nin AB üyeliği konusunda referandum yapılmasını öngördüğünü doğrulayan Plassnik, “Türkiye’yle sürdürülen müzakerelerin sonucunda bir üyelik sözleşmesi hazırlanması kararı çıkması durumunda koalisyon partileri referanduma gidilmesi için girişimde bulunmayı kararlaştırdılar” diye konuştu.

24.08.2008


 

Rum öğrenciler Türkçe öğrenecek

KIBRIS Rum Kesimi Eğitim Bakanlığı, Ada’daki Rum ve Türkler arasında kültürler arası anlayış, barış içinde bir arada yaşama ve karşılıklı saygının geliştirilmesi için önlem paketi açıklamaya hazırlanıyor.

Cyprus Mail gazetesinin haberine göre, önümüzdeki öğretim yılında uygulamaya konacak önlemler arasında Rum çocuklara Türkçe öğretilmesi de yer alıyor. Türk Dili derslerinde Türkçe ve Yunanca metinleri karşılaştırmalı olarak görecek Rum öğrenciler için Kıbrıs Türk Edebiyatı’nı da öğrenme imkânı bulacak. Derslerde iki toplumun ortak sorunları ve önceki dönemlerde birlikte yaşama tecrübeleri de ele alınacak. Eğitim Bakanı Andreas Dimitriyu’nun reform programı kapsamındaki paket, öğrencileri KKTC'de akranlarıyla ortak faaliyetler için teşvik etmeyi de öngörüyor. AB'nin eğitim projelerine Kıbrıslı Türk gençler de davet edilecek.

24.08.2008


 

Uzlaşma milletle olur

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, zaman zaman birilerinin “uzlaşma, uzlaşma” dediğini ifade ederek, “Uzlaşma milletle olur. Uzlaşmaya karşı çıkanlarla değil. Biz milletle uzlaşmışız. Bizim milletle problemimiz yok” dedi.

Erdoğan, partisinin Güneysu İlçe Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Zaman zaman birileri diyor ki uzlaşma uzlaşma. Uzlaşma milletle olur. Uzlaşmaya karşı çıkanlarla değil. Biz milletle uzlaşmışız. Bizim milletle problemimiz yok. İşte onun için 81 vilayetin 80’i bizimle geldi kucaklaştı” dedi. Başbakan Erdoğan, “AK Parti uzlaşmaya karşıdır” diyenlere, “kaç tane vilayette milletvekiliniz var?” diye sordu. “Niye? Çünkü, siz bir defa milletle barışık değilsiniz ki. Milletin değerlerine saygılı olmayana millet oyunu verir mi? Vermez. Ve ne üreteceğini, bu ülke için bu millet için ne yapacağını söylemeyip, durmadan iktidarı karalayana millet oy verir mi? Geleceksin, kuru sıkı atacaksın, saygısızlık yapacaksın, hakaret edeceksin, ondan sonra bu millet oy verecek” diyen Başbakan, milletin ferasetinin üstün olduğunu hatırlattı. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: “Bizim milletimiz, kimi nasıl değerlendireceğini çok iyi bilir. Milletin iradesini küçümseyenler, siyaseti siyaset dışı yollarla tazyik altına alma hesapları yapa dursunlar, sandık başında bunun hesabını yine verecekler.”

24.08.2008


 

Tekirdağ’da yük gemisi battı

TEKİRDAĞ'IN Marmara Ereğlisi ilçesinde Türk bandıralı kuru yük gemisi battı, 6 personel kurtarıldı.

Edinilen bilgiye göre, Tekirdağ’ın Marmara Ereğlisi ilçesi limanından mozaik yükleyen “Osman Kartal” adlı kuru yük gemisi, limandan ayrılmasından kısa bir süre sonra yan yattı. Gemi kaptanın “SOS” vererek yardım çağrısında bulunması üzerine sahil güvenlik ekipleri, olay yerine geldi. Ekipler gemideki 6 personeli tahliye ederek kıyıya çıkardı. Su almaya devam eden gemi tamamen battı. Tekirdağ Valisi Aydın Nezih Doğan, yaptığı açıklamada, makine dairesine su alması sonucu geminin battığını belirtti. Doğan, batan gemideki personelin kurtarıldığını belirterek, “Kuru yük gemisi olan Türk bandıralı ‘Osman Kartal’ adlı gemi, makine dairesinden su alması sonucu tamamen battı. Gemideki 6 mürettebat sahil güvenlik ekiplerimiz tarafından kurtarıldı. Olayla ilgili incelememiz devam ediyor” dedi.

24.08.2008


 

İstanbul’da doktora darp

SULTANBEYLİ'DE bir sağlık ocağında görevli doktoru “darp ettikleri” öne sürülen aynı aileden 5 kişi gözaltına alındı.

Edinilen bilgiye göre, Battalgazi Sağlık Ocağı’nda 3,5 yıldır pratisyen hekim olarak çalışan Dr. Ahmet Şen, sağlık ocağına servis aracı ile geldiği sırada, bir grubun kendisini beklediğini gördü. Diğer sağlık personeli arabadan inerken, Şen, araç sürücüsü Cengiz Varlı ve genel idare memuru Tarık Gübül, polis merkezine gitmek üzere yola çıktı. Sağlık ocağı önünde bekleyen gruptakiler de minibüsle takip ettikleri ve yolunu kestikleri sağlık aracından indirdikleri Dr. Şen ve diğer 2 görevliyi darp etti. Bir güvenlik görevlisinin olayı görerek silahını çıkarması üzerine gruptakiler kaçarken, Dr. Şen Sultanbeyli Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Varlı ile Gübül ise ayakta tedavi edildi. Olaydan sonra çalışma başlatan polislerce, Hacer E. ile eşi, damadı, kızı ve oğlunu gözaltına alındı. Sultanbeyli Polis Merkezi Amirliğinde işlemleri tamamlanan 5 kişi adliye sevk edildi.

24.08.2008


 

ALEVLER, 14 KÖY EVİNİ YUTTU

ÇORUM'UN Bayat ilçesine bağlı Ahacık Köyünün Karabalçık Mahallesi’nde önceki gün gece saatlerinde başlayan yangında 35 haneli köyde 14 evin tamamen yandığı bildirildi.

Ahacık Köyü Muhtarı Mustafa Yiğit, saat 23.00 sıralarında başlayan yangına Bayat, İskilip ve Uğurludağ ilçe belediyelerine ait itfaiye ekiplerinin müdahale ettiğini söyledi. Yiğit, Orman İşletme Müdürlüğü ve İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı ekiplerin de müdahalesiyle yangının kontrol altına alındığını bildirdi. Çorum’a 146 kilometre uzaklıktaki 35 haneli köyde 14 evin tamamen yandığını, herhangi bir can kaybı yaşanmadığını, ancak köylülere ait hayvanların telef olduğu belirlendi. Muhtar Yiğit, ‘’yangında tamamen kül olan evlerden 6’sı boştu. Sahipleri şehir dışında yaşıyordu. Yangında 80’e yakın köylümüz mağdur durumda’’ diye konuştu. Kızılay Çorum Şube Başkanı Sedat Canbolat, Ahacık Köyüne 18 çadır, 84 rulo yatak, 200 battaniye, 15 mutfak seti ve içme suyu gönderildiğini söyledi. Bu arada, aynı bölgede 1969 yılında çıkan yangında 35 haneli Karabalçık Mahallesi’nin tamamen yandığı ve son yangında tahrip olan evlerin, 1969 yangınının ardından inşa edildiği öğrenildi. Ahacık Köyünün Nazpınar Mahallesi’nde 13 Şubat 2006 tarihinde çıkan yangında da 38 ev yanmıştı.

24.08.2008


 

Traktör satışına kuraklık darbesi

TÜRKİYE'DE yaşanan kuraklık sebebiyle traktör satışlarında önemli oranda azalma meydana geldiği bildirildi.

Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği Başkan Vekili Fazlı Özaltın, Doğu Anadolu Tarım Fuarı için geldiği Erzurum’da, 2006 yılında 44 bin, 2007 yılında 30 bin adet satılan traktöre, bu yıl ilginin az olduğunu söyledi. Bu yıl 21 bin traktör satışı yapıldığını bildiren Özaltın, ‘’2007 yılında traktör satışlarındaki azalmada seçim ve sonrasında yaşanan krizler etkili oldu. 2008 yılında ise dünyadaki global ekonomik krizlerle birlikte ülkemizde yaşanan kuraklıktan dolayı traktör satışları arzu edilen durumda olmadı’’ diye konuştu. Çiftçinin ürününden verim alamadığını dile getiren Özaltın, şunları kaydetti: ‘’Birçok çiftçi kuraklık nedeniyle tarlasını ekemediği gibi ekilen arazilerden de verim alınamadı. Verim alamayan çiftçi, traktör satışlarına ilgi göstermiyor. Ülkemizde yaşanan kuraklık, traktör satışında önemli oranda azalmaya neden oldu.’’

24.08.2008


 

Kuraklık ve Nurcular

20 Ağustos Çarşamba günü Lâhika sayfamızın “Risale-i Nur’dan iktibaslar” bölümünde “Kuraklık sebepleri” başlığı altında aktarılan pasajlardan birinde, şimdiye kadar üzerinde durulmayan, ama son derece önemli ve dikkat çekici bir nokta nazara veriliyordu:

“Anlaşılıyor ki, bu bahar fırtınasında iki haricî, iki dahilî dört cereyan, her biri bir maksada göre ve Nurcuların şevkine ve sa’ylerine ilişmek ve yüzlerini dünyaya ve siyasete çevirmek istemelerinden kuraklık başladı, inşaallah yakında ref’ olur.” (Emirdağ Lâhikası, 171. mektup, s. 395)

Tabiat hadiselerinin de sosyal olaylar gibi tesadüfî olmadığını her fırsatta vurgulayıp aralarındaki ilişki ve irtibatlara dikkat çekerken, bu bağlantıların özellikle manevî ihtilâtlarına her fırsatta işaret eden Bediüzzaman, bu meyanda birçok lâhikasında dile getirdiği bir hakikati bu cümlenin yer aldığı mektupta da ifade ediyor:

“Şimdiye kadar çok tecrübelerle, Risale-i Nur’un serbest intişarıyla belâların ref’i ve ona ilişmek ve susturulmakla belâların gelmesi sabit olmuş, hattâ mahkemede ispat edilmiş.” (a.g.e.)

Bu tesbitten hemen sonra gelen ve yazının başında aktardığımız cümlede dikkat çekilen hususların bilhassa içinde bulunduğumuz şu kritik dönemde çok dikkatli tahlil edilmesi gerekiyor.

Burada Üstad, ikisi haricî ve ikisi dahilî olmak üzere dört cereyanın, her birinin asıl maksatları farklı olmasına rağmen ortak bir hedef olarak Nurcuların şevkini kırıp hizmet için çalışmalarına sekte vurmak istediklerine dikkat çekiyor.

Bunun için başvurdukları yöntem de ilginç:

“Yüzlerini dünyaya ve siyasete çevirmek.”

Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla, o zaman Nurcuların yüzlerini dünyaya ve siyasete çevirerek onların hizmetteki şevk ve gayretine ilişme taktiği hayli etkili olmuş ki, kuraklık başlamış.

Çünkü Âl-i Beyt misyonunun takipçileri olarak en önemli gayeleri insanların imanını ve ebedî hayatını kurtarmak olan, tamamen uhrevî amaçlı bir hizmete odaklanmaları ve ne olursa olsun bu hedeften sapmamaları gereken Nur talebeleri eğer nazarlarını dünyaya ve siyasete çevirir ve bu sebeple hizmetteki şevkleri kaybolur, gayretleri azalırsa, rahmeti celb eden en önemli sebeplerden biri ortadan kalkacağı için kuraklık başlar.

Emirdağ’da, muhtemelen 1940’lı yılların ikinci yarısında yaşanan bir kuraklık olayı üzerine yazılan bu mektuptaki tesbit ve uyarının ışığında bugünkü durumumuzu gözden geçirecek olursak acaba nasıl bir manzara ile karşılaşırız?

Son yıllarda şiddetini daha arttırarak umumî bir âfet görüntüsü veren kuraklık musibetinde, Nur talebeleri olarak bizlerin, çok sinsi yöntemlerle derunî âlemimize ve harîm-i ismetimize nüfuz etmeye başlayan dünyevîleşme tuzağından etkilenmemizin payını acaba sorguluyor muyuz?

Üstadın o mektubunda dünya ve siyaseti birlikte zikretmesi de manidar. Demek ki, nazarları uhrevî hedeflerden uzaklaştırıp dünyaya çeviren sebeplerin başında siyasetin aldatıcı cazibesi geliyor. Bugünkü tabloya bu açıdan baktığımızda ise, bilhassa iktidar siyasetinin cazibesine kapılarak, büyük ihtimalle farkında bile olmadan yüzünü dünyaya çevirme eğiliminin, şimdiye kadar görülmemiş boyutlara ulaştığını görüyoruz.

“Yüzünü dünyaya çevirmek” denildiğinde de, rahatla yaşayıp hayatın keyfini çıkarmak, dünya nimetlerinden daha fazla pay almak, zenginleşmek, iktidar gücünü paylaşmak... gibi her nefse her zaman cazip gelen tuzaklar önümüze çıkıyor.

Ardından da, farkına varılıp zamanında frene basılmadığı takdirde insanı çok farklı uçurumlara sürükleyebilecek bir sath-ı mailde, iktidar çekişmeleri; nimet-ganimet paylaşımı kavgaları; lüks, israf, şatafat gaileleri beraberinde geliyor.

Yaşadığımız kuraklık felâketinin manevî sebeplerini yine Risale-i Nur’daki diğer izahlar çerçevesinde araştırırken, işin bu boyutunu özellikle mercek altına alıp kendimizi gözden geçirmemiz ve hesaba çekmemiz gerekmiyor mu?

Kazım GÜLEÇYÜZ

24.08.2008


 

Anadolu kışa hazırlanıyor

Yaz mevsimindeki meyve ve sebze bolluğunu kışa taşımak isteyenlerin hazırladıkları yiyecekler, mutfaklardaki yerlerini almaya başladı.

Reçel, pekmez, kayısı kurusu, yufka, salça, mantı, peynir, bulgur, erişte, turşu, salamura yaprak, kurutulmuş sebze ve meyveler gibi kışlık yiyecekler, Anadolu’nun vazgeçilmezleri arasında bulunuyor. Yaz mevsiminde yetişen sebze ve meyvelerin kurutulması, kaynatılması ya da tuzlu suyla salamura yapılması gibi yöntemlerle elde edilen yiyeceklerin en bilinenleri arasında reçel, turşu, salamura yaprak, salça, kurutulmuş meyve ve sebzeler geliyor. Erişte (ev makarnası), mantı, bulgur ve yufka ise kışın tüketilmek üzere hazırlanan yiyeceklerin başında yer alıyor.

Yaz mevsiminde hazırlanan yiyecekler, bölgelere göre değişiklikler gösterse de, temelde aynı ürün gruplarından oluşuyor. Kayısının çok yetiştiği bölgede kayısı reçeli, gülün çok yetiştiği bölgede gül reçeli, vişnenin çok yetiştiği bölgede ise vişne reçeli daha çok yapılıyor.

İMECE USÛLÜ HAZIRLIK

Hazırlanmaları bir hayli zahmetli olan kışlık yiyecekler, Anadolu’da hâlâ imece usulüyle yapılıyor. Komşular, toplanarak her gün bir evin kışlık yiyeceğini hazırlıyor.

Komşularının evinde toplanarak kışlık yiyecek hazırlarken görüşülen ev kadınları, ‘’bir bayanın tek başına mantı yapması zor oluyor. Onun için her gün bir komşumuzun evinde toplanıyor ve o komşumuzun mantısını el birliğiyle yapıyoruz. Ertesi gün ise bir başka komşumuzun işini yapıyoruz. Böylece hem boş zamanımızı değerlendiriyoruz hem de komşumuzun işini bitirmiş oluyoruz’’ dedi.

Erişte kestiklerini, yufka, mantı, reçel, salamura yaprak, bulgur, salça gibi kışlık yiyeceklerini hazırladıklarını belirten Kayserili kadınlar, ‘’Bazı kışlık yiyeceklerimizi ise gerekli meyvelerin henüz olgunlaşmaması nedeniyle henüz hazırlayamadık. Meselâ, henüz üzümler olgunlaşmadığı için pekmez ve kuru üzüm yapılmadı. Onları da İnşallah Ramazan ayında yapacağız’’ diye konuştular.

Kayısı, erik, biber, patlıcan gibi sebze ve meyvelerini kurutan, reçellerini ve salçalarını kaynatan, yapraklarını, yufka, mantı ve eriştelerini hazırlayan kadınlar, Ramazan ayını ve kış mevsimini rahat geçireceklerini ifade ettiler.

AİLE EKONOMİSİNE KATKI

Yaz mevsiminde hazırlanan kışlık yiyecekler, aynı zamanda aile ekonomisine de katkı sağlıyor. Ev kadınları, yaz mevsiminde yetişen sebze ve meyvelerin, kışın market ve manavlarda çok yüksek fiyatlarla satıldığını kaydetti. Hazırladıkları kışlık yiyeceklerle yaz mevsiminde yetişen sebze ve meyveleri, kış aylarında da tatma imkânı bulduklarını belirten kadınlar, ‘’aynı zamanda yazlık meyve ve sebzeleri, kışın yüksek bedel ödeyerek almak zorunda kalmıyoruz. Hazırladığımız yiyeceklerin büyük bir bölümünü de kendi bağ ve bahçelerimizden temin ediyoruz’’ diye konuştu.

24.08.2008


 

Van Gölü’nü Haliç gibi temizleyeceğiz

ÇEVRE ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Van Gölü’nü hazırlanan eylem programı çerçevesinde Haliç gibi 2 yıl içinde temizleyeceklerini söyledi

Hidrolojisi ve Kirliliği Sempozyumu için geldiği Van’da sabah kahvaltısı yapan Bakan Eroğlu, Vali Özdemir Çakacak, Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu, Belediye Başkanı Burhan Yenigün ve bürokratları ile İskele Sahili’ne inerek incelemelerde bulundu. Sahilde bir süre gezen Bakan Eroğlu, Van Gölü’nün de İstanbul Haliç kıyıları gibi temizleneceği sözünü verdi. Eroğlu, “Başbakanımız o zaman bana İstanbul’un su sorunundan sonra Haliç’i temizle talimatı verdi. Haliç o zaman berbattı. 7-8 km öteden kokusu gelirdi. Çok berbattı, hiçbir canlı hayat yoktu. 1997 yılını Haliç yılı ilân ettim. 1999 yılına kadar bütün işlemler bitti. O bir destandır aslında, kitabını yazmak lâzım. Herkesin bittiği dediği ve doldurulması gerekir dediği Haliç’i cüz'î bir rakamla temizleyerek İstanbullulara kazandırdık. Şimdi 33 çeşit balık Haliç’te yaşıyor” dedi. Van Gölü’nün temizlenmesi için bir eylem planı hazırlandığını dile getiren Eroğlu, kirlenmeye sebep olan unsurları ortadan kaldırmakla işe başlayacaklarını söyledi.

Atıksu Arıtma Tesisleri’ni kuracaklarını ifade eden Eroğlu şunları söyledi: ”Katı atıkların bertaraf edilmesi için hemen adım attık. Belediye başkanımız hemen çalışmalara başlıyor. Projenin yapım süresini beklemeden bir taraftan proje yapılırken diğer taraftan uygulamaya geçecek başkanımız. Yine göl çevresinde ağaçlandırma çalışmalarına başlayacağız. Dereleri ıslâh ederek derelerden gelen katı atıkların göle dökülmemesi için bentleri ve erozyon kontrol çalışmaları yapacağız. Tarım İl Müdürlüğümüz de ziraî ilâçlama ve lüzumsuz aşırı kullanılan, hem cebi hem gölü yakan gübre kullanımları kontrol edilecek. Toprak çeşidi ve analizleri yapılarak ona göre gübre kullanılacak. Bunlar yerine getirildikten sonra gölün kirlenmesi imkânsız olacak. Bunun yanında vatandaşlarımız duyarlı davranarak ellerindeki çöpleri sağa sola atmadan konulan çöp kutularının içine bırakmaları gerekiyor. Vanlılar, devlet, belediye, hep beraber Van Gölü’nü tertemiz kılacağız.”

Süleyman Çelebi / Van

24.08.2008


 

Gebzeli öğrenciler bisikletlerine kavuştu

OKS’DE başarı gösteren Gebzeli 115 öğrenciye düzenlenen törenle bisikletleri verildi.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, düzenlenen bir törenle OKS’de başarılı olan Gebzeli öğrencilere bisikletlerini dağıttı. Bisikletlerine kavuşan öğrencilerle aileleri, Başkan Karaosmanoğlu’na teşekkür etti. OKS’de başarı gösteren öğrencilere, bisikletleri Salı gününden itibaren dağıtılmaya başlanmıştı. Büyükşehir Belediyesi, önceki gün Sekapark Spor Tesisleri’nde yapılan törenle İzmit merkez, Kandıra, Gölcük ve Karamürsel’de başarılı olan 140 öğrenciye bisikletlerini dağıtmıştı. Salonu dolduran ailelere ve öğrencilere seslenen Başkan Karaosmanoğlu il genelinde başarılı olan 300 öğrenciye bisikletle ödüllendirme kararı verdiklerini belirtti. Başkan Karaosmanoğlu, ‘’Bu ödüllerin daha büyük başarıların önünü açmasını temenni ediyoruz. Öğrencilerimizin bu başarısında emek var, gönül var, azim var, çalışma var. Artık Türkiye, iyi yetişmiş, dünyayı tanıyan gençlerle Avrupa’yı geride bırakıyor’’ dedi. Başkan Karaosmanoğlu, öğrencilere verilen 23 vitesli bisikletlerin çok kailteli olduğunu ve İzmit’te üretildiğini de sözlerine ekledi.

24.08.2008


 

Batmanlı gençlere meslek edinme imkânı

DENİZ Feneri Derneği ve Batman Sanayici ve İşadamları Derneği (BASİAD) tarafından projelendirilen “Deniz Feneri Doğalgaz Tesisatçılığı ve Kaynakçılık” Eğitimi sınıfı açıldı.

Batman Valiliği, Batman İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve Uluslararası Gaz Eğitim ve Teknoloji Araştırma Merkezi (UGETAM) gibi kurumlar tarafından desteklenen Doğalgaz Tesisatçılığı ve Kaynakçılık Eğitimi Sınıfı düzenlenen törenle açıldı. Açılışa Batman Valisi Dr. Recep Kızılcık, Batman Milletvekili Ahmet İnal, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Engin Yılmaz, BASİAD Genel Başkanı Hasan Fehmi Dalgıç ve çok sayıda Batmanlı katıldı. Açılışı yapılan meslekî eğitim sınıfı ile Batman’da istihdam ortamı sağlamak ve kalifiye eleman yetiştirmek amaçlanıyor. Açılışta konuşan Batman Valisi Dr. Recep Kızılcık, meslek öğrenmenin ve yeni iş alanları oluşturmanın önemine değindi. Deniz Feneri’nin bu alanda hayata geçirdiği projeler ile örnek olduğunu belirten Vali Recep Kızılcık, “Doğalgaz Tesisatçılığı Meslekî Eğitim Atölyesi”nde eğitim alan gençler ile istihdam ortamı oluşturulacak. Bu sayede gençlerin ailelerine gelir getirme imkânı doğacak ve ailelerin sosyo-ekonomik kalkınmaları sağlanacaktır” dedi. Proje ile Batman’da yılda 120 doğal gaz tesisatçısı yetişecek.

Proje hakkında açıklama yapan Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Engin Yılmaz, “Başlattığımız meslekî eğitimler ile Batman ilinde oluşan işsizlik ve yoksulluk problemine yönelik kalıcı çözümler üretmeyi amaçlıyoruz. Yoksulluğu tüketme yolunda, ihtiyaç sahibi ailelere geçim kaynağı temin etmek ve sosyal dönüşüme katkıda bulunmak için üretmeli ve çalışmalıyız” diye konuştu.

Yeni Asya / İstanbul

24.08.2008


 

Umuda yolculukları kamyon kasasında bitti

İSTANBUL’DA yasadışı yollardan Türkiye’ye giriş yaptıkları belirlenen yabancı uyruklu 70 kişi yakalandı.

Bir ihbarı değerlendiren Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Van’dan geldiği belirtilen Tacettin G. yönetimindeki 34 EEU 26 plakalı kamyonu Maltepe Büyükyalı mevkisinde durdurdu. Kamyonun kasasında yapılan kontrolde, yasa dışı yollardan Türkiye’ye geldikleri ve Avrupa’ya gitmek istedikleri anlaşılan Pakistan ve Afganistan uyruklu 70 kişi yakalandı. Kaçaklar ile kamyon sürücü Tacettin G. ve yanındaki Necmettin K. gözaltına alındı. Kaçakların, polis merkezindeki işlemlerin ardından sınır dışı edilmek üzere Yabancılar Şube Müdürlüğüne, diğer 2 kişinin ise adliyeye sevk edileceği bildirildi.

24.08.2008


 

Vücuttaki “ben”ler değil, sayısı önemli

GAZİANTEP Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Bekerecioğlu, vücuttaki her benin kötü olmadığını ve kansere dönüşmeyeceğini bildirdi.

Bekerecioğlu, insan vücu-dunda ‘’ben’’ denilen çoğu zaman koyu renkli lezyonlar bulunabildiğini, benlerin sayısında yaşla birlikte artış yaşanabildiğini ve bir insanın hayatı boyunca yaklaşık 100 adet beni bulunmasının normal olduğunu belirtti. Benlerin insan vücudu için gerekli olduğuna ve vücutta artık hücreleri temizleyerek çöp kutusu görevi gördüğüne işaret eden Mehmet Bekerecioğlu, bazı benlerin ise ayrı tutulması gerektiğini ifade etti. Bekerecioğlu, ‘’Her ben kötü değildir, kötüye dönmez (kanserleşmez). Benlerde karakter ve huy değişikliği varsa, takip edilmeli ve gerekirse çıkarılmalıdır’’ dedi. Bekerecioğlu, şöyle devam etti: “Benlerin kötüye dönme potansiyelleri, genetik yatkınlıkla da ilgilidir. Her ben kötü değildir, ama benlerin sayısı fazla olan kişiler risk taşıyabilir. Ayrıca, açık tenli olmak da bir risk faktörüdür. Benler ile oynanmamalı ve tahriş edilmemelidir.’’

24.08.2008


 

Kaplıca, sağlık harcamalarını azaltıyor

İSTANBUL Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nergis Erdoğan, Türkiye’nin kaplıca zengini bir ülke olduğunu ve bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Erdoğan, kaplıcaların birçok hastalığın tedavisinde olumlu sonuç verdiğini belirterek, özellikle bazı romatizmal ve eklem ile cilt rahatsızlıklarında etkili olduğunu ifade etti.

Erdoğan, kurumların uzun süredir kaplıcalara yönlendirme yaptığını hatırlatarak, şunları söyledi: ‘’Ancak, son dönemlerde tedavi masraflarının çok az bir kısmı sosyal güvenlik kurumlarınca karşılanmakta. Bilimsel çalışmalar, kaplıca tedavisinin kronik bel ağrısı başta olmak üzere bazı rahatsızlıklarda maliyet yarar karşılaştırmasında daha verimli olduğunu gösteriyor. Yani kaplıca tedavisi gören hastalar, daha az sağlık kurumu başvurusu yapıyor, daha az ilâç kullanıyor. Kaplıcalardan yararlananlar iş günü kayıplarını azaltarak gitmeyenlere göre daha az sağlık giderine yol açıyorlar.’’

’’KAPLICALARDAKİ ZENGİNLİĞİMİZ

TURİZMDE DEĞERLENDİRİLEMİYOR’’

Erdoğan, Türkiye’nin kaplıca zengini bir ülke olmasına rağmen bunun turizm açısından yeterince değerlendirilemediğini vurguladı. Termal kaplıcaların sağlık yönünden öneminin bilinmesinin bu alandaki potansiyelin değerlendirilmesi açısından son derece önemli olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: ‘’Bu zenginliğimiz gerek yerli gerekse yabancı turistlere kaplıcalar yeterince tanıtılamamaktadır. Bunun yolu Sağlık ile Kültür ve Turizm Bakanlıklarının kaplıcalarımızı yurt dışında tanıtmasından geçer. Bu konuda üniversitelerimize de önemli görevler düşmektedir. Bilim adamları, çalışmalarıyla kaplıcaların etkilerini ispatlamalı ve yeni kullanım alanları açmalıdır.’’

24.08.2008


 

Minare konusunda ısrarcı olmayacaklar

İSVİÇRE’DE son seçimlerle en güçlü parti konumuna gelen aşırı sağcı İsviçre Halk Partisi (SVP) önderliğinde “minare yasağı” adı altında başlatılan imza kampanyasının hedefine varmasıyla referandumun önü açılmıştı.

Bu girişim, başta İsviçre Dışişleri Bakanı Calmy Rey olmak üzere yurtiçi ve dışında birçok tepkileri de beraberinde getirdi. 300 binden fazla Müslüman’ın yaşadığı ülkede minare karşıtı referandumu sinyalleri, değişiklik teklifinin dinî özgürlükleri hedef aldığı iddiasıyla büyük tepki çekiyor.

Kampanya sorumluları yaptıkları açıklamada gerekçe olarak, minarelerin ibadet için gerekli olmadığını, aslında minarelerin Müslümanların Avrupa’yı işgal stratejilerini simgelediğini, bu sebeple minare yasağının Anayasa’nın garantilediği din özgürlüğü ilkesine de aykırı olmayacağını öne sürüyor. İsviçre’de farklı birçok kantonlarda bulunan onlarca cami arasında sadece Zürih ve Cenevre şehirlerinde iki tane minareli cami bulunuyor. Cenevre’de bulunan İslâm Kültür Kurumu’nda imamlık yapan Reşit Ferhat, “Minare konusu ile ilgili farklı görüşlere bağlı olarak belirtmek istiyorum ki minare, camiyi diğer mabedlerden ayıran bir özelliğe sahiptir. Geçmişten günümüze de bu şekilde bilinegelmiştir. Minarenin böyle bir fonksiyonu olmasına rağmen zıt görüşlerle çatışmak ve sorun çıkarmak da istemiyoruz. Çünkü İslâmiyet’in ilk mescidi olan Peygamber mescidi, minaresiz inşaa edildi. Peygamberimiz (asm) bu mescidde görevini en güzel bir şekilde tamamlamıştır. Bundan dolayı bu konuda sorun çıkarmayı doğru bulmuyorum. Camilerin minarelerinin bulunması bir zorunluluk değildir. Camilerin daha önemli rolleri bulunmaktadır. Bunlara daha da ağırlık vermeliyiz. Mabedlerimizin asıl görevi hoşgörülü, diyalog mentalitesini benimseyen, toplumda güzel ahlâka sahip, merhametli, saygılı bir şahsiyet oluşturmasıdır. Minare yapımında şayet müsaade edilirse yapar, müsaade edilmezse saygı duyar yapmayız. Biz kültürler arası saygı ve sevginin kalmasından yanayız. Zira kitabımız Kur'ân’ın bize emrettiği doğrultuda önemli olmayan bu meselede sorun çıkaran taraf olmayacağız” diye konuştu. İsviçre’de yaşayan bir Türk de, “minarenin aslında sadece bir tabu olduğunu, minarenin yapılmasının İsviçre’de yaşayan Müslümanların sorunlarını çözmeyeceğini, ancak İsviçre’nin İslâmı bir din olarak tanıması ve İslâm’a bakış açısından minarenin yapılmasının önemli olduğunu” söyledi. Söz konusu referandum gerçekleştirildiğinde halkın çoğunluğunun destek vermesi durumunda İsviçre Anayasası’na minare yapımının yasaklanmasını öngören bir madde eklenebilecek.

24.08.2008


 

Ağaçlar kesilmesin diye

TRABZON'UN Boztepe mahallesindeki bu ilginç konut inşaatının ortaklarından Enver Bektaş, yaptığı açıklamada, inşaat yaptıkları arazinin Mustafa Pehlivan ile ortak olduğunu söyledi.

Pehlivan ile buraya konut yapmaya karar verdiklerini ve belediyeden izin aldıklarını anlatan Bektaş, ‘’Projelendirmenin ardından yapım için müteahhit ile anlaştık. Temel açma çalışmaları sırasında ortağım Mustafa Pehlivan’ı kaybettik. Ölümünün ardından ailesi, arazinin onun sahibi olduğu bölümü üzerinde bulunan çam ağaçlarının kesilmesini istemedi’’ diye konuştu. Bunun üzerine projede küçük bir değişiklik yaptıklarını belirten Bektaş, arazideki 2 çam ağacının olduğu bölümü havalandırma boşluğuna dönüştürerek, ağaçların buradan geçmesini sağladıklarını söyledi.

Bektaş, 4 kat olarak planlanan binayı bu şekilde tamamlamayı düşündüklerini ifade ederek, ‘’Bina yükseldikçe ağaçların dallarını budayacaktık. Bu şekilde bina yükselecekti. Bina bittikten sonra aile izin verirse, ağaçlar kesilip çıkarılabilir’’ dedi. Şu anda inşaatın durdurulduğunu belirten Bektaş, çevre sakinlerinin, çam ağaçlarının bulunduğu bölümün yeşil alan olduğu iddiasıyla Bölge İdare Mahkemesine başvurduğunu, mahkemenin de dâvâ sonuçlanıncaya kadar inşaatın durdurulmasına karar verdiğini söyledi. Bektaş, yaklaşık 4 aydır süren dâvânın sonuçlanmasını beklediklerini belirtti.

24.08.2008


 

Kur’ân bülbülleri Batman'da

CAMİLER ve Din Görevlileri Haftası etkinlikleri kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen Türkiye Kur’ân-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’nın finali bugün Batman’da yapılacak.

Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, Kur’ân kursu öğreticileri, imam-hatipler ve müezzin kayyımlar arasından seçilen 10 bölge birincisi final için yarışacak. Final yarışması, yarın saat 13.00’de Batman Şevket Başak Camii’nde gerçekleştirilecek. Yarışmada dereceye girenlere ödülleri, 13 Ekim 2008’de yapılacak ‘’Camiler ve Din Görevlileri Haftası’’ açılış töreninde verilecek.

24.08.2008


 

Engellerini karada bıraktılar

İZMİR'İN Çeşme ilçesindeki bir otelin dalış merkezinde ortopedik engelliler, profesyonel dalgıçların gözetiminde yunuslarla yüzüyor.

Dalış eğitmeni Aydın Koçluoğlu, organizasyonu, engellilerin de dalış yapabileceğini göstermek amacıyla İzmir Engelliler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ile birlikte düzenlediklerini belirtti. Engellilerin su altındaki güzellikleri tanıyabilmelerini arzuladıklarını anlatan Koçluoğlu, ‘’Elimizden geldiğince suyun altını insanlara sevdirmeye çalışıyoruz. Başarılı olduğumuza da inanıyorum’’ dedi. İnsanların engellerinin, su altı dalışında önem taşımadığını anlatan Koçluoğlu, şunları söyledi: ‘’Suyun altında engelli ya da engelsiz olmanız önemli değil. Su altında nötrdeyiz, sanki uzayda uçuyormuş gibi. Elbette eğitmenlerin yardımı gerekiyor. Ellerinden tutarak suyun altında gezdiriyoruz. Engelli olmak kesinlikle sorun değil. Öncelikle dalış hakkında 20-25 dakikalık bilgi veriyoruz. Dalış fiziğine ilişkin bilgi verdikten sonra da yine eğitmen nezaretinde dalıyoruz. Dalmayı sevdirmek için elimizden geleni yaptık.’’ Bir diğer dalış eğitmeni Kasım Kurtoğlu ise su altında olmanın uzayda süzülmeye benzediğini belirterek, ‘’Su altında hiçbir şey engel değil. Tüm engellileri engelsiz su altına bekliyoruz’’ diye konuştu.

24.08.2008


 

Egzersiz yaparken çok dikkatli olun

UZMAN hekim kontrolünde olmadan ve kişinin metabolizmasına uygun hazırlanmamış egzersizler, lif kopmaları, yumuşak doku yaralanmaları ile kalp ve tansiyon gibi sorunlara sebep olabiliyor.

Egzersiz yapılırken kalp hızının, kişinin hedef nabız sayısının üstüne çıkması halinde de kalp krizi ve inme gibi ölümcül olabilecek sorunlarla karşılaşılabiliyor. Uzmanlar, istenmeyen sağlık sorunları ile karşılaşılmaması için, egzersize başlanmadan önce mutlaka kişinin, yağ ve kas oranları, vücut kitle indeksi ile mevcut ve muhtemel hastalıklarının belirlenmesi için gereken testlerin (metabolik harita) yapılması, sonuçların uzman bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerektiği uyarısında bulundu. Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selda Demirtaş, her kişinin kendi ideal kilosunu bilmesi ve bu kiloyu korumaya çalışması gerektiğini söyledi. İdeal kilonun korunması için mutlaka kişiye özel diyet programı ile birlikte düzenli egzersizin yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Demirtaş, her iki programın da uzman hekimlerce değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Demirtaş, kişinin metabolik haritasına bakılmadan hazırlanan egzersiz programlarının ciddî sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade etti.

24.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır