Gürcistan, ayrılıkçı Güney Osetya’ya karşı operasyonunu başlatırken Rusya’nın bu denli şiddetli bir tepki göstereceğini tahmin edemedi. Özetle, Batı yanlısı Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, Rusya’da uzun süredir kaynayan ve taşma noktasına gelen kızgınlığı doğru okuyamadı.
Sivilleri vurmaktan çekinmeyen Rusya’nın bu aşırı tepkisi de zaten, Moskova’da Tiflis’e karşı bir operasyon için fırsat kollandığını gösterdi. Gürcistan, Güney Osetya’da “fevri davranmakla” suçlansa bile, Rusya’nın “barış gücü” kisvesi altında giriştiği şey sonuçta, BM üyesi olan ve sınırlarını korumaya çalışan Batı yanlısı bağımsız bir devlete karşı savaş açmaktır.
***
BU ANI KOLLAMIŞLAR
Başta Başbakan Putin olmak üzere, Rus yetkililerinin “Yaptıkları cezasız kalmayacak” türünden açıklamalarda bulunmaları da saldırı için bu anı kolladıklarını açıkça gösteriyor.
Kısacası, Moskova, Oset ayrılıkçılığını destekleyerek, Gürcistan’ı istediği noktaya getirip darbesini vurdu. Bunun şiddetini de Sırbistan’ın bombalanması, Kosova’nın bağımsızlığı ve ABD-NATO ekseninin Kafkaslar’a yayılmasından duyulan hiddet belirlemiş oldu.
Buradan, konuyla ilgili son yazımıza kızan ve bize mesajlar gönderen okurlarımızın “Rus muhipliği”ne geçmek istiyoruz. Abhaz kökenli vatandaşlarımız bir yana, bu kişilerin hissiyatını besleyen başlıca faktörün Batı ve özellikle de ABD aleyhtarlığı olduğu tepkilerden anlaşılıyor.
“Rus muhipler”in özellikle “ulusalcı” kesimden çıkmaları ise dikkat çekiyor. Oysa aynı kişiler dedeleri için Türklerin en büyük düşmanın Rusya olduğunu, hâlâ sıkıntı yaratan Ermeni sorunu dahil, birçok sorunu Türklerin başına ilk etapta Rusların ördüğünü unutuyorlar.
***
TARİHİN GARİP BİR TECELLİSİ
İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmayı başaran Türkiye’nin -tarihin garip bir tecellisi olarak aslen Gürcü olan- Stalin’in, daha çok Rus çıkarlarına hizmet eden bir şekilde, Boğazlar ile Doğu Anadolu üzerinde hak iddia etmesinden sonra Batı ittifakına girdiğini de unutuyorlar.
Bu arada bu kişilerin, Rus basınında, Gürcistan’daki çatışmalar çerçevesinde, daha şimdiden Türkiye aleyhtarı bir hava estirilmeye başlandığını da not etmeleri gerekiyor.
Ulusalcılarımızın, tarihte İslam düşmanı olan Rusların günümüzde de su yüzüne çıkan bir diğer temel korkularının “Pan-Türkizm” olduğunu, Moskova’nın sırf bu yüzden Karabağ’ın Ermenilere geçmesinde faal rol oynadığını da hatırlamaları gerekiyor.
Kaderini Gürcistan gibi Batı’ya bağlayan Azerbaycan da ileride kendisine çok kızan Rusya’nın benzeri bir saldırısına uğradığını düşünün. “Rus muhiplerimiz” o zaman kimi destekleyecekler acaba?
***
MOSKOVA, RUMLARI DESTEKLİYOR
Ulusalcılarımızın aynı şekilde, Moskova’nın her zaman Kıbrıs Rum kesimini desteklediğini, BM’de Rumlara karşı olan her şeyi engellediğini de hatırlamaları gerekiyor.
Öte yandan, bu çatışmada Moskova’yı destekleyenler acaba Rusların, Osetler gibi -ancak bu kez Rusya’dan- bağımsızlık isteyen Çeçenlere karşı sergiledikleri vahşeti de mi desteklemiş oluyorlar?
Batı düşmanlığı adına akıllarını güdülerine teslim edenler, kendilerine bunları sormayacaklar tabii. Ama küresel yansımaları olan bu meselenin Türkiye açısından hiç de sandıkları kadar basit olmadığını çok geçmeden görecekler.
Milliyet, 11 Ağustos 2008
|