Sevgili okuyucular, mağdur, mazlum ve mustarip milletimizle beraber, darbecilerin, çetecilerin her gün bir yenisi ortaya çıkan oyunlarını dehşet ve ibretle takip ediyoruz.
Millî ve manevî değerlerine, örf, âdet ve geleneklerine bağlı ve dindar olmaktan başka kabahati olmayan zavallı halkımız üzerinde baskı kurarak devlete hâkim olmaya çalışan despotların iblîsâne yöntemlerle geniş halk yığınlarını nasıl sindirdikleri artık açıkça görülmektedir.
31 MART’TAN MENEMEN’E İRTİCA OYUNLARI
Efendim, darbecilerin ve çetecilerin Türk Milleti üzerinde oynadığı sözümona halâskârane irtica oyunları, aslında en az 100 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Bundan tam 100 yıl önce, Mason locaları örnek alınarak kurulan İttihatçı çeteler, ‘31 Mart Vakası’ adıyla bilinen ve hâlâ yakın tarihimizdeki ilk irtica olayı olarak takdim edilen oyunu düzenlemişlerdi. Şimdiki Ergenekon Çetesi’nin ve darbecilerin ağababası olan İttihatçılar, olayın sonucunda Abdülhamid Han’ı tahttan indirip 6 senede 6 asırlık Osmanlı İmparatorluğu’nu yerle yeksân ettiler.
31 Mart Vakası, aslında bir irtica olayı değil, İttihatçı kurgusuydu. Daha önce, ele geçirdikleri 3. Ordu’dan getirip Taşkışla’ya yerleştirdikleri ‘Avcı Taburları’nı kışkırtıp ‘irticaî isyan’(!) düzenlemişlerdi.
Menemen Olayı’nın arkasında da, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı fesh ettiren CHF yönetiminin irticaî gerekçe arama kurgusu vardı. Bir avuç sarhoş ve esrarkeşin saldırısını, yurt çapında bir irtica olayı olarak takdim edip mütedeyyin halk üzerinde baskı kurdular. Maksat, CHF’nin, İttihat Terakki Merkez-i Umumî Cuntası’na benzer tek parti yönetiminin ve daha sonraki Millî Şeflik Dönemi’nin devam ettirilmesiydi.
Demokrasiye geçildikten sonra da bürokratik iktidarlarını devam ettiren bu ekip, Atatürk’ün Selânik’teki evini bombalatıp 6-7 Eylül Olayları’nı düzenlemiştir.
DARBECİLER, ÇETECİLER VE PSİKOLOJİK HAREKÂT
Efendim, darbeciler ile çeteciler, psikolojik harekâtlarını yürütmek için her devirde basını hiçbir ahlâk kuralına bağlı olmadan kullanmışlardır. 1960’da başlayan ‘Darbe Dönemi’, bunun utanç verici misâlleriyle doludur.
27 Mayıs’ta, DP’li devlet adamlarını karalamak için uygulanan kampanyada, gazete manşetlerinde hergün, Et ve Balık Kurumu’nda kıyma yapılan gençler, Bayar’a hediye edilen Afgan tazısı, Menderes’in kasasından çıkan naylon kadın çamaşırları çarşaf çarşaf yayınlanmıştır.
12 Mart’ın esası olan sosyalist 9 Mart Darbesi’nin hazırlıkları sırasında da, çetecilerin ve darbecilerin benzeri psikolojik harekâtı müşahade edilmiştir.
12 Eylül’de, Başbakanlık binası önünde patlatılan bombalar dahil olmak üzere birçok terör olayının bizzat darbeciler tarafından hazırlandığı artık cümlenin malûmudur.
TELE KIZ ŞAHİN İLE
SARHOŞ KALKANCI
Sevgili okuyucular, lâikçi geçinerek hayalî irtica ticareti yapan medyada, 1909 sonrasından itibaren hep din adamları, dindarlar ve dinî inançlar tahkir ve tezyif edilerek aşağılanmaya çalışılmıştır. Sadece Cumhuriyet Gazetesi’nin koleksiyonlarını gözden geçirseniz bile söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu anlarsınız... Çember sakallı, cübbeli bir mürtecinin peşinde yürüyen çarşaflı, peçeli dört kadın; küçük bir kız çocuğunu horoz şekeriyle kandırmaya çalışan sapık din adamı; falakayla çocukları döven Kur’an kursu hocası ve daha neler neler...
Hele darbe önceleri bu psikolojik harekât iyice azgınlaşmıştır. 28 Şubat öncesinde medyanın rezil hâlini bir hatırlayınız. Ergenekon soruşturmasından sonra, artık çeteciler ve darbeciler tarafından hazırlandığı açığa çıkan, Müslim Gündüz, Fadime Şahin ve Ali Kalkancı tulûatını gözlerinizin önüne getiriniz. Başörtülü Fadime Şahin, meğer bir tele kız imiş; sözde tarikat şeyhi Ali Kalkancı ise, Fatiha okumayı dahi bilmeyen alkolik bir sahtekârmış. Veli Küçük, çetesinden Turgut Büyükdağ’ı görevlendiriyor; o da uygulamayı porno yazarı Ümit Oğuztan ile travesti Sisi’ye veriyor. Ayrıca, Aczmendî kıyafetli kadrolu istihbaratçılar da cabası...
Bu rezillikleri televizyonlarında yarım saatte bir yayınlayanlar, gazetelerine manşet yapanlar şimdi hiç utanıp sıkılmazlar mı?..
HEP AYNI İRTİCA OYUNU
Efendim, 28 Şubat’tan bugüne, ne yazık ki hep aynı hamam, aynı tas...
Şu rezaletlere bir bakınız.
Çeteciler Ekip diye bir ceride çıkarıp bir Arap dergisinde fotoğrafı yayınlanan şarkıcının resmini ‘Cinci Cemile’ diye takdim ediyor.
Gaziantep Öğretmenevi’nin yan sokağından çıkan kendi hâlinde bir çarşaflı kadın, öğretmen diye takdim ediliyor.
Mersin’de—muhtemelen çeteciler tarafından ayarlanan—şırıngalı bir sapık, irticacı olarak gösteriliyor.
Gazetelerde ‘Bir kadeh rakı yasak!’ diye manşet atılıyor.(...)
Çeteci Ergun Poyraz’a para verip Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı karalayan uydurma kitaplar yazdırıyorlar.
CHP milletvekili Halil Tiryaki, elektrik trafolarının üzerlerine manzara resimleri yapıldığını farketmeyince, yanına foto muhabirlerini alıp Mamak’ta mescit avına çıkıyor. Ancak trafoların üzerindeki kurukafaları görünce ikna oluyor.
Daha neler var neler...
Lâkin daha önemlisi, Ergenekon Çetesi, başörtüsü aleyhine karar veren Danıştay üyelerini öldürtüp dindarların üstüne atarak ortalığı karıştırabiliyor.
PKK ile işbirliği yapıyorlar. Hizbullah terör örgütünü kurup domuz bağıyla cinayet işletiyorlar.
Ayrıca, sözde irticacıları suçlamak için Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu gibi lâiklik taraftarı aydınları da alçakça katledip İslâm’ı terörist göstermeye çalışıyorlar.
Halkı fişleyip darbe plânları yapıyorlar.
***
Sevgili okuyucular, artık milletimiz bu oyunları yutmuyor. Darbecilerin ve çetecilerin maskeleri düşmüş, arkasından iğrenç yüzleri ortaya çıkmıştır. Bundan böyle, hiç kimse hayalî irtica iddialarına inanmayacaktır. Artık yalancıların ve millet düşmanlarının mumları sönmüştür.
Radikal, 10 Ağustos 2008
|