RUS hikáyeci ve tiyatro yazarı Anton Çehov’un altın bir kuralı var.
Zaten bu kurala yabancı dilde “Çehov’un silahı” adı veriliyor.
Çehov diyor ki; eğer birinci perde açıldığında duvarda bir tüfek asılıysa...
Veya oyunculardan birisinin belinde tabanca görülüyorsa...
O tüfek patlamalı, o tabanca kullanılmalı, yoksa seyirci şaşırır.
Siyaset sahnesinde de tehdidin gerisi gelmeli.
Aksi halde ya gülünç duruma düşülür veya kafalar karışır.
Bakın bu ülkede son birbir buçuk yıldır bilek güreşi yaşanıyor.
Hükümete geçen yıl 27 Nisan’da muhtıra verildi, yanıtı ertesi gün geldi.
Geçen Meclis cumhurbaşkanı seçemedi, mecburen seçime gidildi, AKP kazandı.
AKP önce Abdullah Gül’ü seçti, ardından türbanı denedi, kapatma davası açıldı.
Şimdi dava sonucuna bakanlar diyor ki: “Ortak akıl çalıştı, artık barış zamanı...”
Haklı olabilirler, hatta dilerim haklılar, ama ya yanılıyorlarsa?
YA TARAFLAR ANLAŞMAYA YANAŞMAZSA?
O zaman bu karar çıkabilecek en kötüsüdür.
Muz niyetine her amaca, ağız tadına hizmet eder.
Muhalifler, “Demek ki yüzde 46’lık AKP laiklik karşıtı odakmış” diye korkutulur.
AKP, aynı oy oranına ve alternatifsizlik teziyle “feda edemezler” havasına girer.
Bu tez ve antitezden, Türkiye’yi rahatlatacak, sağlıklı sentez çıkar mı... Umarım.
Ama temkini elden bırakmamak gerek.
Unutmayın daha tüfek patlamadı, tabanca hálá belde!
* * *
Siyaseten izahı mümkün olmayan davaya yakışır sakillikte karar çıktı.
Muhtemel üç sakıncasını hemen sıralayabilirim:
1) İktidara ipotek:
AKP açısından türban, katsayı eşitliği ve benzeri alanlarda politika üretmek adeta imkánsız hale geldi. Bırakın icraatı söylem bile kapatma gerekçesi... AKP her an mayına basma tehdidi altında siyasete razı gelecek mi, boyun eğecek mi?
YOKSA ANAYASA'YI DEĞİŞTİRİP
BİLDİĞİNİ OKUYACAK MI?
2) Çankaya sorunu:
Bu kavgada atılan ilk taş Çankaya seçimine rastladı. Eğer bugünkü karar barış ilanıysa, gerisinde Dolmabahçe mutabakatı varsa, ilk anlaşma maddesi Çankaya’ya dairdi, unutmayın.
Çankaya için iki taraf varsa... Öyle varsayılıyorsa. Bir tarafın seçimi hálá geçerli ve değişmiyorsa adına uzlaşma denilemez.
3) Karar süreci: Ben de tıpkı Başkan Haşim Kılıç gibi Türkiye’de hiçbir gücün Yüksek Mahkeme’yi etki altında bırakamayacağından emin olmak isterim.
Ne var ki, kararla ilgili spekülasyon daha ilk günden çıktı. Çukurambar zirvesine katıldığı ileri sürülen üçüncü bir ismi sağır sultan duydu. Yabancıların tahmin başarısı kuşku yarattı.
* * *
Neticede kabul etmek lazım ki, bugünkü Türkiye düne göre çok daha az gerilim yaşıyor.
Yani şikáyet etmenin alemi yok. Uyarımız sadece yarınki potansiyel riskle ilgilidir.
Hürriyet, 2 Ağustos 2008
|