|
Orta okullu yıllarımdan hatırımda kalan bir münâzarâ konusudur.
“Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı çok bilir?”
Münâzarâlarda maksat tezlerden birinin doğru olup olmadığını ortaya çıkarmak olmayıp, ifade ve mantık gücünü geliştirmeye yöneliktir. Türkçe kompozisyon dersinde günlerce hazırlanır, münâzarâ günü hararetli tartışmalar olurdu. Gezmek ve okumak çok şeyler öğrenmenin karşıtı ve alternatifi değil elbet. Hem okumak, hem gezmek çok şeyler bilmenin önemli araçlarındandır.
Bursa’da liseyi okudum. Ulucami ve tarihî yerleri öğrencilik yıllarımda da çok defalar gezdim. Ancak aradan geçen 35 sene sonra, YASEM’in seminerleri dolayısıyla Bursa’da misafiri olduğum, o yıllardan talebelik arkadaşım olan muhterem Ramazan Oruç’un bir Pazar sabahı namazı sonrasında, Ulucami’yi gezdirip anlatması ile gerçekten Ulucami hakkında hiçbir şey bilmediğimi öğrendim.
Barış Manço “7 den 77’ ye” programı ile Türkiye’nin bir çok ilini hatta dış dünyada bir çok ülkeyi tanıtan programları ilgi görüyordu. Şehre girişte nüfus tabelâsı bir de kendi sayısını ekleyerek tanıtıma başlıyordu. Daha sonra özel televizyonlarda bu ve benzeri programlar çoğaldı. Gerek yurt içi, gerekse yabancı ülkeler hakkında yapılan programlardan masrafsız, külfetsiz bilgi sahibi olunabiliyor.
Bizzat gidip görmenin, herkesin ilgi duyduğu alanları sorup araştırması daha başka zevkli yanıdır.
Bir yeri gezerken orası hakkında yayınlanmış materyali, kitabı, broşürün okunması lâzımdır.
Yurt dışı deneyimim olmadığı halde, ancak Türkiye’nin dörtte üçünü görmek nasip oldu. Çok faydalı, ufuk açıcı, sağlığa da faydası hadisçe sabit olan bir iş gezmektir.
“Seyahat edin sıhhat bulun” diyor Hazreti Peygamberimiz (a.s.m.)
SEYAHAT EDEN NASIL SIHHAT BULUR?
Peygamberimiz (asm) söylemişse elhak öyledir. “Sünneti seniyyenin hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir Nur bulunmasın”. Bize düşen hikmetini tahkik ve merak etmektir. Hikmetini çözerken dolaylı olarak başka şeyler de öğrenebiliriz.
Yine aynı konu ile ilgili olan bir hadis, ”gittiğiniz aynı yoldan değil farklı yoldan dönünüz” meâlindeki sözleridir.
Şimdi seyahatten, gezmekten başlayalım. Sonra neden aynı yoldan değil farklı yoldan dönmenin hikmetini öğrenelim.
Seyahat merakı tahrik eder. İnsan bu dünyayı başta göz olmak üzere beş duyu organı ile algılıyor. Öğrenme olayının yüzde 81’i de görmekle oluyor. Aynı yerleri, aynı şeyleri görmek merakı tahrik etmez. Yeni farklı olan dikkat çeker, merakı tahrik eder. Beynin her yeni uyarı aldığında, beyin hücreleri arasında yeni snaptik bağlantılar oluşur. Bu da beyni canlı ve zinde tutar. Hafızayı güçlendirir. Vücut anatomisinin de aktif kalmasını sağlar.
Aynı zamanda gezmek başlı başına beden aktivitesi, egzersizdir, faaliyettir. Faaliyetin kendisi sıhhattir.
Evet hep farklı ve yeni yerleri görmek beynin aktivitesi, beyin sağlığı, ruh sağlığı ve beden sağlığıdır.
Okumak gezmenin alternatifi değildir. Okumak da beyni hep aktif tutan bir eylemdir. Yeni kelimeler, yeni kavramlar her birisi beyinde hep yeni bağlantıların oluşturulması demektir. İnsanın tekâmülünde okumanın yerini alacak bir icat daha yapılmadı. İlla ki okumak.
Hem gezmek, hem okumak ise nurun âlâ nur, yani Nur üstüne nurdur. Yazın nasıl ki yiyecekler hafif seçilir. Okunacak kitapları da hafiflerinden seçebilirsiniz. Herkesin kendine göre hafif gördüğü kitap farklı olabilir.
1995 yılında ‘yılın okuru’ seçilen İskenderun’dan Muhsine Nine (merhume Muhsine Kaçorlu) Atv’de yayınlanan haberinde, “okuyacak kitap bulamamakla, yiyecek ekmek bulamamayı eşdeğer görüyorum” demişti.
“Risâleler ekmek, su kadar önemli ihtiyaçtır” diyen Üstad Bediüzzaman ve “dem ve damarlarına işleyinceye kadar oku” diyen talebesi Zübeyir Gündüzalp diyorsa fazla söze hacet yok aslında.
Yaz tatili hem gezmek, hem okumak içindir.
| 
