Murat Yetkin, Radikal’deki dünkü yazısında 2001 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üst düzey komuta kademesinden gelen bir müdahaleyi ayrıntılarıyla anlattı. Daha önce köşesinde yazdığı, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’in anlatımıyla güncel hale gelen ‘Ecevit çekilsin’ baskısının detayları okununca, ülkemizdeki asker-siyaset ilişkisinin boyutları bütün çıplaklığıyla görülüyor.
Bülent Ecevit, askerlerin de sonradan çok beğenmeye başladığı saygın bir siyasetçi. Şeriatçı da değil, komünist de, bölücü de. ‘Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’ konusunda laiklerin, devletçilerin en güveneceği isimlerden birisi.
Murat Yetkin 2001 yılında Ecevit’in görevinden ayrılması konusunda askerlerin baskı yaptıklarını, gün, yer göstererek, isim vererek gözler önüne seriyor.
Başbakan Bülent Ecevit’in yardımcısı Hüsamettin Özkan’a, “Sen onun yerine geç” diyorlar. Olay daha da ileri boyutlara ulaşıyor, Murat Yetkin ve Hüsamettin Özkan, Bülent Ecevit’e kendisi hakkındaki müdahale girişimleri aktarıyorlar.
Bülent Ecevit Başbakan ve emrindeki komutanlar onu görevden uzaklaştırmak
istiyorlar. Ecevit bunu öğreniyor ve bütün bu komployu sessizce izliyor. Elinden bir şey gelmiyor. Daha önce yaşadıklarına bakarak belki de bunu doğal karşılıyor.
***
Murat Yetkin’in anlattığı öykü somut bir öykü. Demokratik bir ülkede böyle bir şey olur mu? Olursa ve Başbakan bunu öğrenirse ne olur? Bütün bu komutanlar en hafifinden hemen emekliye sevk edilirler. Büyük bir olasılıkla da yargılanırlar.
Bizde bu durum normal karşılanıyor. Askerin siyasete bu kadar karışmasını siyasetçiler bile tepki göstermeden kabulleniyorlar.
Murat olayı aktardıktan sonra şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: “Ancak 2001 güzünde yaşananların belki bir hükümet darbesi şiddetinde olmasa da başbakanı çekilmeye zorlama şeklinde ortaya çıkan bir siyasete müdahale olduğunu söylemek mümkün.”
***
Ergenekon operasyonunu bazı çevrelerin ‘üzüntüyle’ izlemesi, işte böyle bir alışkanlığın ürünü. Askerin siyasete müdahale etmesini dünyanın en doğal şeyi olarak algılamaya alışmışız.
‘Türkiye çok özel bir ülke’ diye demokrasi dışı müdahaleleri savunmaya başladınız mı, nerede duracağınız belli olmaz. Bir gün kendinizi darbe girişiminin içinde bile bulabilirsiniz. Ya da darbecileri beklerken...
***
Ergenekon soruşturmasının derinleştirilmesi, darbecilerden, katillerden hesap sorulması yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Bu yeni döneme geçiş, siyaset-asker ilişkisinin de normalleşmesi için bir yol açacaktır. Askerin siyaset dışında kalmaya alışması için bir sivil uzlaşmaya ihtiyaç var.
Evet, insanın gençliğinden itibaren edindiği alışkanlıklarından vazgeçmesi kolay değil. Gençliğinde kazanamadığı bazı alışkanlıkları da (mesela demokrasi) sonradan kazanması kolay değil. Ama alışkanlıkların değiştirilmesi bazen şart olabiliyor. Demokrasiyi sigara gibi bir ‘sağlıksız alışkanlık’, siyasete müdahale etmeyi ise bir ‘iyi alışkanlık’ olarak görenler, alışkanlıklarını değiştirmek zorundalar.
Şimdi AKP’ye kızıp Ergenekoncuları savunmaya bahane arayanların 2001 yılında Ecevit’in de iktidardan indirilmek istendiği görmeleri gerekiyor. Ecevit şeriatçı mıydı?
2001 yılındaki müdahale, Ergenekon’la karşılaştırıldığında daha masum görünebilir. Ama unutmayalım ki, kendisinde bu gücü ve hakkı gören bazı askerler, başka koşullarda başka şeyler de yapabileceklerine inanmaya başlayabilirler.
Ergenekoncular da sonuç olarak ‘memleketi kurtarma’ inancı ya da gerekçesiyle yapmışlar bütün bunları...
Özü itibarıyla arada bir fark olduğunu sanmıyorum...
Ergekon davası, asker-siyaset ilişkisinde yeni bir sorgulama dönemine imkân verecektir...
Radikal, 18 Temmuz 2008
|