Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Ordu ve yargı

Ordu yargı üzerinde etkili mi? 7 Haziran günlü Milliyet‘te de yazmıştım; bu iki önemli kurum arasında organik ilişki yok ama, ideolojik öncelikler bakımından, CHP de dahil olmak üzere, bir “tarihsel blok” halindedirler.

Geçenlerde Taraf gazetesi “Genelkurmay’ın Türkiye’yi biçimlendirme planı” manşetiyle bir belge yayımladı. Milliyet‘te arkadaşlarımız Derya Sazak ve Semih İdiz bu “plan”ın ayrıntılarını yazdılar ve eleştirdiler. Bence bu “plan”ı iki başlıkta özetlemek mümkün:

Yargının, üniversitelerin, bazı gazeteci ve sanatçıların TSK ile aynı paralele çekilmesi!

Kuzey Irak’ta ağır silahlarla operasyon yapılarak Güneydoğu’daki Türk vatandaşlarına “mesaj” verilmesi!

YÖNETMEDEN HÜKMETMEK

Genelkurmay yaptığı açıklamada “komuta katında onaylanmış böyle bir belge”nin bulunmadığını bildirdi ama belgenin “sahte” olduğunu söylemedi. Anlaşılan, bir “iç çalışma” belgesidir bu. Ordunun siyaset hakkındaki “tarihsel” kültürünü yansıtan bir belge: Ordu yönetimi ele almak istemiyor ama kontrol altında tutmak istiyor...

(...)

Bu noktada Steven A. Cook’un, Türk ordusunu da incelediği “Yönetmemek Ama Hükmetmek” (Ruling But Not Governing) adlı eserini hatırlamamak mümkün mü?

Böyle bir tabloda yargı-ordu ilişkileri elbette önem kazanıyor; “yargı bağımsızlığı” kavramının hayati bir boyutu öne çıkıyor.

Bir de bu “Yönetmemek Ama Hükmetmek” denilen ‘vesayet’ anlayışının neye yaradığı tartışmaları gündeme geliyor.

TARİHİN DERSLERİ

(...) İleri demokrasilerde de ordunun, meşru anayasal kurullarda siyaset hakkında görüş bildirme imkânı vardır ve gereklidir.

Hele bu jeopolitikte Türkiye’nin güçlü ve caydırıcı bir orduya sahip olması şarttır.

Ama, tarih gösteriyor ki, ordunun rolü siyaset ve hele de yargı üzerinde “kontrol” düzeyine çıkarsa iki şey oluyor:

Ordu siyasi tartışmaların tarafı haline gelerek yıpranıyor; farklı düşünen vatandaş kitlelerinin ve aydınların eleştirilerine maruz kalıyor.

Ordunun siyaseti vesayet altında tutması ise siyasetin alanını daraltıyor; çözüm geliştirme yeteneğini kısıtlıyor.

Ordu ve yargı bir “tarihsel blok” halinde siyasetin çeşitli çözümler önermesine izin vermezse, çözümler yelpazesi zamanla nasıl oluşabilir?!

Bu noktada Org. Aytaç Yalman’ın, Kürt meselesini 1960’larda, 70’lerde demokratik siyasetlerle çözmek mümkünken neden çözülemediğine dair açıklamalarını hatırlamak gerekir!

“İrtica” konusunda da çözümleri “tarihsel blok”un dogmaları engellemiyor mu?

Ordunun siyasi vesayetten vazgeçerek sadece savunma ve güvenlik gibi iki kutsal görevi sürdürmesi, yargının ise “tarihsel blok”tan da bağımsız, tarafsız hakem olması...

Bunlar filozofların uydurmaları değil, asırlık tecrübelerle insanlığın vardığı sonuçlardır.

Milliyet, 24. 6. 2008

Taha Akyol

25.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün haberler

Başlıklar

  Bir tabu: silâh lobiciliği....

  Ordu ve yargı

  Yönetmeden hükmedenler

  Hırvatistan: 20, Türkiye: 8

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır