(...)- “Cumhuriyetçi” unvanını “ulusalcılık”la pekiştirip biz de “ergenekon” payandası dayayanlar hiç kül yutar mı? Derhal kükrerler:
- Sizin laikliğiniz takkıyyedir. Ne derseniz deyin, sizi paralıyaciiz! Sokrates olunacaak, ol!
- Kerem edin efendimiz, İsrail, ABD, bütün Avrupa ülkeleri sizin gibi amansız laik değiller ki!
- Onların karşısında Siyasi İslam tehlikesi mi var? Sağ olsun, son zamanlarda Rubin’i getirdik de laiklik konusunda bize tecdid-i İman ettirdi. Laiklik; İslam ülkeleri dışında her yerde demokratik Hukuk Devleti ile bağdaşır, Türkiye’de demokratik Hukuk Devlet’ini savunmak demek, gericiliği savunmak demektir!
Ey Azizan, çok endişe verici bir çıkmazdayız. Her ülkede Anayasa mutluluk ümidi verir, bizde böyle olmaz. Anayasalar’ın asıl “can bağışlayıcı” kuralları, temel hak ve hürriyetler bölümünde yer alır. 1982 Anayasası dahi, bugünkü şekliyle, insan hürriyetini ilke olarak kabul eder, ancak Anayasa’da belirtilen sınırlama gerekçeleriyle ve özel bir kanun ile temel hak ve hürriyetler sınırlanabilir. Bu sınırlama temel hakkın özüne dokunursa, Anayasa Mahkemesi bu özel kanunu elbette iptal eder. İktidar; bu iptale ergel olmak için özel kanun çıkarmayıp da Anayasa değişikliğine başvurmuş ise “kanuna karşı hile” gerekçesiyle bu Anayasa değişikliği iptal edilebilir.
Oysa Anayasa Mahkemesi son kararıyla, “temel hakkı sınırlayan” değil, tam aksine: teyid eden bir Anayasa değişikliğini iptal etti. Anayasa’da, bunu yapamayacağına ilişkin çok açık hükümler vardır. Meclis; “kanuna karşı hile”ye başvurmayıp “anayasal yasama yetkisi”ni kullandı. Anayasa Mahkemesi ise, Anayasa’nın vermediği ve vermediğini de açıkça, tekrarla söylediği bir “olmayan, verilmeyen yetki” kullanarak, “Anayasa’nın yasakladığı bir yasak yargı işlemi” yaptı. Bu işlem kesin hükümsüzdür. Anayasa’nın 6. maddesinde, 149. maddesinde (son cümle), 11, maddesinde, 148. maddesinde, 149. maddesinde tekrarlanan bu yasağa karşı işlem batıl olmaz da ne olur? Anayasa hükümleri, gücü yetenin kendisini bağlı görmeyebileceği “haminne temennileri” midir?
Bilmiş oluna ki, sandıktan çıkmayan bir şey varsa, insanlık onuru, insan hürriyeti ve bunları koruyan temel ilkeleridir, müstebid dayatmaları temelsizdir vesselam!
Yeni Şafak, 16 Haziran 2008
|