Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

ÖLMEMEK İÇİN GREVE

Limter-İş Genel Başkanı Cem Dinç, “Yönetmelik gereği Cumartesi ve Pazar günleri çalışmamamız gerekiyor. Yönetmelikler uygulansaydı şu an İhsan Turhan aramızda olurdu. Başka arkadaşlarımızın ölmemesi için 16 Haziran’da grev kararı aldık” şeklinde konuştu.

DİSK’e bağlı Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Cem Dinç, ‘’İşçiler ilk defa ölmemek için greve gidiyor’’ dedi. Limter-İş Sendikası üyesi bir grup işçi, 16 Haziranda başlatacakları grevi duyurmak ve tersane işçisi İhsan Turhan’ın (35) ölümüyle sonuçlanan kazayı protesto ettiler. Vefat eden işçinin çalıştığı Selahattin Arslan Tersanesi önünde Limter-İş Genel başkanı Cem Dinç, basın açıklaması yaptı. Ağır ve tehlikeli iş kolları yönetmeliği gereği pazar günleri çalışmamaları gerektiğini söyleyen Dinç, ‘’Pazar günleri zorunlu tatil olması gerekirken, biz Cumartesi ve Pazarları da çalışıyoruz. Eğer yönetmelikler uygulansaydı İhsan Turhan şu an aramızda olurdu’’ dedi. Turhan’ın ölümünden büyük üzüntü duyduklarını belirten Dinç, ‘’Biz, kuralsızlık sona ersin istiyoruz. Başka arkadaşlarımızın ölmemesi için 16 Haziranda grev kararı aldık. İşçiler ilk defa ölmemek için greve gidiyor’’ diye konuştu.

/ İstanbul

10.06.2008


 

LAİK CUMHURİYET TEHLİKEDE DEĞİL

Laikliğin “yeniden yorumlanamaz” bir kavram olmadığını belirten MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, “Gelişmiş demokrasinin, hukukun üstünlüğünün şekillendirdiği bir devlet yapısında insan haklarında gelinen seviye, yeni taleplerin ortaya çıkması—bazı yerlerde tepki görse de—demokratik laiklik kavramının oluşmasını gerekli kılıyor” dedi. Yeni Şafak'taki röportajında laik cumhuriyetin tehdit altında olmadığını ifade eden Öneş, “Ama laikliğin demokrasiyle yükseltilmesi sorunu var” diye konuştu

AB RÜZGARI DÜNYA İLE BÜTÜNLEŞTİRDİ

Öneş şöyle dedi: “Kürt meselesi gibi laik-antilaik kavgası da Türkiye'nin temel sorunlarından biri. Yol açtığı gerilime rağmen toplum ikisinin de çözümünü bulmuş ve hazır. 2002-2005 arası AB rüzgârı Türkiye'nin dünya ile bütünleşmesinde önemli gelişmelere neden oldu. Söz konusu olan laik cumhuriyetin tasfiyesi değil, geliştirilmesi, güçlendirilmesidir. 21. yüzyılda bireyi güçlendiren, toplumu da bu girişim içinde bütünleştiren bir yapı ve zihniyet hakim. Türkiye

buna biraz direniyor, ama yine de mesafe alıyor.

Devamı için Basından Seçmeler'e gidiniz

10.06.2008


 

Soylu: Sistem iflâs etti

Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Anayasa Mahkemesinin kararıyla, yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesi birbirine girmiş, sistem iflâs etmiştir” dedi.

SİNE-İ MİLLETE DÖNÜN

“AKP ve MHP el ele vererek üniversitelerde türbanı serbest bıraktırdı, ancak bu birliktelik bir sonuç vermedi” diyen Soylu, bu iki partiye, “Gelin, bu işten elinizi ayağınızı çekin, sine-i

millete dönün” çağrısı yaptı.

Soylu: Sistem iflâs etti

DP GENEL BAŞKANI SOYLU, ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARIYLA, YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI ARASINDAKİ KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİNİN BİRBİRİNE GİRDİĞİNİ, SİSTEMİN İFLÂS ETTİĞİNİ KAYDETTİ.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, ‘’Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla, yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesi birbirine girmiş, sistem iflâs etmiştir’’ dedi.

Bursa’nın Büyükorhan ilçesinde düzenlenen ‘’Yörük ve Türkmen Festivali’’ne katılan Süleyman Soylu, yaptığı konuşmada, Türkiye’nin ‘’Kırat iktidarı’’ döneminde parlak ve güzel günler geçirdiğini söyledi. Soylu, ‘’Kıratı unutmayın, ona yem vermeyi, su vermeyi unutmayın. Eski parlak ve güzel günler için yeniden kıratı şahlandırmanızı istiyorum’’ diye konuştu.

Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsüyle ilgili kararını değerlendiren Soylu, şunları kaydetti: ‘’AK Parti ve MHP el ele vererek, üniversitelerde türbanı serbest bıraktırdı, ancak bu birliktelik bir sonuç vermedi. Anayasa Mahkemesi, yapmış olduğunuz türban serbestliğini kabul etmedi. Artık sizin bu ülkede sözünüz geçmez oldu. Sizlere diyorum ki gelin bu işten elinizi ayağınızı çekin, sine-i millete dönün. Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla, yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesi birbirine girmiş, sistem iflâs etmiştir. Millî iradenin yeniden güçlenmesi için gelin, bu işleri bize bırakın.’’ Yörük çadırlarını ziyaret eden Soylu, vatandaşlarla bir süre sohbet etti.

/ Büyükorhan

10.06.2008


 

AYM’nin kararları askıya alınsın

AKP Ankara Milletvekili ve Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, TBMM üye tam sayısının en az üçte birinin yazılı teklifi ve beşte üçünün gizli oyu ile Anayasa Mahkemesinin iptal ve itiraz dâvâlarına ilişkin kararları ile yürürlüğü durdurma kararlarının askıya alınabilmesini öngören bir teklif sundu. Teklife ilk tepki CHP'den geldi.

AKP Ankara Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, Anayasa Mahkemesi kararlarının askıya alınması önerisinde bulundu. Teklife göre askıya alma kararı, Anayasa Mahkemesi kararını bütün hüküm ve sonuçları ile ortadan kaldıracak. İyimaya, konuyla ilişkin öneri taslağını, yaptığı yazılı açıklamayla duyurdu. İyamaya’nın öneri taslağına göre, TBMM, üye tam sayısının en az üçte birinin yazılı teklifi ve beşte üçünün gizli oyu ile Anayasa Mahkemesinin iptal ve itiraz davalarına ilişkin kararları ile yürürlüğü durdurma kararlarını askıya alabilecek.

Askıya almak için, Anayasa Mahkemesi kararının Anayasaya açıkça aykırı olması, dürüst yorum ilkeleri ile bağdaştırılamaması, temel normun birden fazla anlam içermesi yahut kararda kanun yada Anayasa koyucu gibi davranılmış olması hallerinden birinin gerçekleşmesi şart olacak. Milletvekillerinin özlük hakları ile Anayasanın ikinci kısmının ikinci ve dördüncü bölümlerinde ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalarda yer alan temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları askıya alınamayacak. Askıya alma teklifinin, Anayasa Mahkemesi kararının yayımını izleyen 10 gün içinde TBMM’ye verilmiş olması ve en geç 3 ay içinde sonuçlandırılması gerekecek. Askıya alma teklifinin sonuçlandırılmasına ilişkin TBMM kararları, Resmî Gazetede yayınlanacak. Askıya alma kararı, Anayasa Mahkemesi kararını bütün hüküm ve sonuçları ile ortadan kaldıracak. Mahkeme kararında denetlenmiş olan kanun ve kanun hükmünde kararname, hiçbir işlem gerekmeksizin, yürürlüğünü sürdürecek. Askıya alma kararının üzerinden 5 yıl geçmedikçe, Anayasa Mahkemesi aynı kuralı yeniden denetleyemeyecek. Anayasa Mahkemesi kararları, Resmi Gazetede yayımından itibaren 10 gün geçmedikçe yürürlüğe giremeyecek. Süresinde verilen askıya alma teklifinin 3 ay içinde sonuçlandırılmaması yahut reddi halinde Anayasa Mahkemesi kararı derhal yürürlüğe girecek. Anayasa Mahkemesi kararları yasama ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacak. AKP’li İyimaya, konuyla ilgili yazılı açıklamasında da Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerini esastan iptal etmesi kararının, Türkiye’de var olan Anayasa Mahkemesi krizini bütün boyutları ile somut şeklide görünür kıldığını savundu. Anayasanın TBMM’ye tanıdığı, “Tali kurucu iktidar yetkisi”nin, Yüksek Mahkemenin bu kararı ile pratik olarak sona erdiğini ileri süren Ahmet İyimaya, şunları kaydetti: “Krizin asli muhatabı, iktidarı ve muhalefeti ile siyaset kurumudur. Siyaset kurumunun ortak bir refleks geliştirmesi, suçlayıcı demeçlerle yetinmemesi; demokratik ve anayasal sorumluluğunun kaçınılmaz gereğidir.

Tanımlanan görev tarifleri içinde egemenlik (yasama-yargı) çatışması, kabul edilebilir ve makul bir durum olarak nitelenemez. Aynı anayasa ve adalet vatanında yaşayan sorumlu bir kişi olarak, çözüm yolunda geliştirdiğim bir öneriyi, ‘Askıya alıcı veto’yu kamuoyu ile paylaşıyorum.”

/ Ankara

10.06.2008


 

İslâma saldırılara Batı karşı çıkmalı

İslâm Konferansı Teşkilâtı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Batılı ülkelerden, İslâmiyete saldırı anlamı taşıyan eylemlere karşı daha sert tutum almalarını istedi. İhsanoğlu, İslâm fobisiyle hareket edenlerden uzak durmanın ya da bunları sadece kınamanın meseleyi çözmeyeceğini söyledi.

İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Batılı ülkelerden, İslâmiyete saldırı anlamı taşıyan eylemlere karşı daha sert tutum almalarını istedi. İhsanoğlu, Malezya’nın başşehri Kuala Lumpur’da düzenlenen, “Müslümanlar ile Batı arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi” konulu toplantıda yaptığı konuşmada, az sayıda şahıs ve örgüt tarafından Müslümanlara karşı artan “kin ve ayrımcılık kampanyası”nın arttığı uyarısında bulundu. Konuşmasında Batılı ülkeleri, Hollandalı bir milletvekilinin İslâm karşıtı filminde olduğu gibi, bu tür eylemleri eleştirmesini öven İhsanoğlu, ancak bu konuda daha çok önlem alınması gerektiğini kaydetti. İhsanoğlu, ifade özgürlüğü mazereti altında kışkırtma ve hakaret kampanyalarına devam ettikleri sürece, İslâm fobisiyle hareket edenlerden uzak durmanın ya da bunları sadece kınamanın meseleyi çözmeyeceğini söyledi. Ekmeleddin İhsanoğlu, basına da, Danimarka’da yayımlanan İslâm dünyasını rahatsız eden karikatürlerde olduğu gibi, bazı olayları aktararak, “tamamen hoşgörüsüzlüğü ve nefreti” savunanlara prim vermemesi çağrısında bulundu. Sorunu halletmek için güçlü ve kararlı ortak bir siyasî irade gerektiğini ifade eden İhsanoğlu, durumun daha da kötüye gitmemesi için artık somut tedbirler almanın tam zamanı olduğunu kaydetti. İhsanoğlu, bu tedbirlerin neler olduğuna ilişkin ayrıntıya girmedi. Konferansta Malezya Başbakanı Abdullah Ahmed Bedevi de dünya liderlerinden “ortak barış gündemi doğrultusunda ortak zeminler” geliştirmek için birlikte çalışmalarını istedi.

/ Kuala Lumpur

10.06.2008


 

Sağlı sollu yumruklar niye?

TBMM Başkanı Toptan, ‘’Yeni bir anayasa yapımı yanında çift kamaralı sistemi, yani senatoyu da tartışmalıyız’’ fikrini ortaya attığı için, ‘’sağlı sollu yumruk’’ atılmasını anlamadığını söyledi.

Karadenİz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesi (KEİPA) üyesi ülkeler parlamento başkanları zirvesine katılmak için Atina’da bulunan Toptan, gazetecilerin sorularını cevapladı. Toptan, bir gazetecinin, ‘’Yeni bir anayasa yapımı yanında belki çift kamaralı sistemi, yani senatoyu da tartışmalıyız’’ şeklindeki sözlerini hatırlatması üzerine ‘’Tam da istediğim gibi bu konu tartışılıyor’’ dedi. Toptan, ‘’Bu tartışılsın’’ derken, herhangi bir amaç ya da hedefe dönük olarak bunu söylemediğini de belirtti.

Senatoların, AB üyesi ülkelerin bir çoğunda bulunduğuna işaret eden Toptan, Türkiye’de 1980 öncesi uygulamasının çok verimli olmadığı fikrinin yanlış bir fikir olmadığını söyledi. Toptan, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Ama o günkü senato yapısını dikkate aldığımız zaman, 15 kişi cumhurbaşkanı tarafından atanıyordu. Yaklaşık 35-37 daimi senatör vardı. Bu, çağdaş, demokratik sisteme uymayan bir şekil. Böyle bir senatonun zaten verimli çalışması mümkün değildi. Bence, Anayasa Mahkemesine giden yolda senatolar bir filtre görevi görebilir. Bu bakımından hem yasa yapımına katkı sağlarlar hem de Anayasa Mahkemesinin önüne çok fazla işin, sorunun gitmemesini sağlayabilirler. Bunu söylerken, ‘Anayasa Mahkemesinin görev alanına giren bir takım hususlar, oradan alınıp, senatoya verilsin’ demiyorum, zaten öyle bir şey olamaz. Ne anayasa hukuku bakımından ne de siyaseten öyle bir şey olabilir. Anayasa Mahkemesi, bugün kendilerinin de şikâyetçi olduğu gibi çok ağır iş yükü altında. Bu nedenle ‘ihtilâflar oraya ne kadar az giderse, o kadar iyi olur’ diye düşünüyorum. Ama ihtilâf derken, gidecek olan konuların sınırlanmasını kast etmiyorum, gitme gereği duyulmamasını kast ediyorum. ‘Senato süzgecinden geçecek yasaların -kim götürecekse-, Anayasa Mahkemesine götürme ihtiyacını hissetmemesini, senatolar sağlayabilir’ diyorum.’’ “AKLA, MANTIĞA, HUKUKA SIĞMAYAN GÖRÜŞLER’’ TBMM Başkanı Toptan, bazı öğretim üyelerinin, ‘’Bu öneriyle Anayasa Mahkemesinin görevleri elinden alınıyor’’ şeklindeki ‘’akla, mantığa, hukuka sığmayan görüşlerinin, hiçbir dayanağı olmadığını’’ söyledi. Kendisinin kastının, böyle bir şey olmadığını belirten Toptan, bu öneriyle ‘’Hemen bugünden yarına senato kurulsun’’ denilmediğini kaydetti.Toptan, Türk siyasetinin başta senato olmak üzere, bu gibi temel konuları tartışmasında yarar gördüğünü vurgulayarak, ‘’Tartışılmasından da şu anda mutluyum. Ama bu fikri ortaya attım diye, sağlı sollu yumruk atılmasını da doğrusunu isterseniz anlamıyorum’’ diye konuştu. Belli bir kesimin hangi siyasî düşünceye sahip olursa olsun, kendisini desteklediğini, belirli bir kesimin ise desteklemediğini dile getiren Toptan, ‘’Benim tam arzu ettiğim buydu; tartışılsın. Ama tartışırken de birbirimizi incitecek davranışlardan ve sözlerden kaçınmak lâzım’’ dedi.

/ Atina

10.06.2008


 

Tam teşekküllü sivil anayasaya ihtiyaç var

Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Genel Başkanı Mahmut Çelikus, Anayasa Mahkemesinin başörtüsü kararıyla ilgili olarak, “Bu karardan sonra kamu vicdanı fena halde yara almıştır. Bu yaranın daha fazla büyümemesi için âcilen tam teşekküllü sivil bir anayasaya ihtiyaç vardır” dedi.

Esnaf ve Sanatkârlar Derneği (ESDER) Genel Başkanı Mahmut Çelikus, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsüyle ilgili verdiği kararla kamu vicdanını yaraladığını belirterek, bu yaranın daha fazla büyümemesi için tam teşekküllü sivil bir anayasanın hazırlanması gerektiğini söyledi. ESDER Başkanı Çelikus, Anayasa Mahkemesinin başörtüsüyle ilgili verdiği karara dair bir açıklama yaptı. Çelikus, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla yaralanan kamu vicdanının daha fazla büyümemesi için yeni bir anayasa hazırlanması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Millet iradesinin üzerinde bir güç yoktur. Milleti hiçe sayarak bir yere varılamaz. Devlet olmadan millet olmayacağı gibi millet olmadan da devlet olmaz. Yapılan kanun ve uygulamalar kamu vicdanında karşılığını bulmalı, aslı esası milletin refah ve huzuru olmalıdır. Bu karardan sonra kamu vicdanı fena halde yara almıştır. Bu yaranın daha fazla büyümemesi için acilen tam teşekküllü sivil bir anayasaya ihtiyaç vardır.”

Milletin değerlerini hiçe sayan devletlerin tarih sahnesinde uzun süre ayakta kalamadıklarını söyleyen Çelikus, şöyle devam etti: “Coğrafyamızda gelişen olumsuz, insanî olmayan ve tehditkâr çaba ve gayretleri gördükçe devlet-millet kaynaşmasına bugün daha çok ihtiyaç olduğu açıkça görülmektedir. Devletin bütün kurum ve kuruluşları milleti ile barışık yaşamalıdır. Aziz milletimiz de bu barışa ve kardeşliğe en güzel ce-vabı vermiştir ve bundan sonra da verecektir. Dostu üzmemek ve düşmanı sevindirmemek adına barış ortamı acilen gerçekleştirilmelidir. Milletinin değerlerini hiçe sayan devletlerin hiçbiri gelişme gösterememiştir. Tarih sahnesinde uzun süre kalamamıştır.”

Cemil YÜZER

10.06.2008


 

Avrupa’da, fakir zengin uçurumu büyüyor

Avrupa-Türkiye Turizm İş Konseyi Başkanı Hüseyin Baraner, Avrupa’da fakir ve zengin kesimler arasındaki uçurumunun hızla büyüdüğünü, yaşanan ekonomik krize rağmen geçen seneye oranla tatil paketi satışında yüzde 4.3 artış olduğunu bildirdi.

Baraner, ekonomik krizin bütün dünyada olduğu gibi Avrupa’da da kendisini şiddetli hissettirdiğine dikkat çekti. Baraner, ‘’Avrupa Birliği’nde ortak para kullanan 15 ülkede enflasyon Mayıs ayında yüzde 3.6 ile tekrar tarihî zirvesine çıktı. Yani Avrupa’da fakir zengin uçurumu büyüyor. Bu sorun Avrupa’da da müzmin hale gelmeye başladı’’ dedi. Baraner, Avrupa’da şiddetle hissedilen ekonomik krize rağmen insanların tatil yapmaya devam ettiğini, ortalama tatil paketlerinin satışının bu yıl geçen seneye oranla ortalama yüzde 4.3 arttığını bildirdi. Baraner, ‘’Avrupa orta direği fakirleştikçe daha çok seyahat ediyor’’ diye konuştu. Baraner, Avrupa’da adil ve eşit gelir dağılımı devrinin kapandığını belirtti.

/ Antalya

10.06.2008


 

Bakanlıktan 112’yi arayın çağrısı

Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan, vatandaşların 112 acil servisini kullanmaları konusunda hâlâ istedikleri noktada olmadıklarını bildirdi.

Acil vak'alarda öncelikle acil tıbbî yardımın önemli olduğunu, bunun da iyi bilenler tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan Buzgan, bu sebeple acil bir vak'ayla karşılaşanların 112 acil servisini aramalarının büyük önem taşıdığını belirtti.

Bu hizmetin ücretsiz verildiğine dikkati çeken Buzgan, şöyle konuştu: ’’Vatandaşlar, hastalarını araçlarıyla götürdüklerinde, başvurdukları sağlık kurumunda, hastanın rahatsızlığıyla ilgili acil müdahale yapabilecek uzman ya da yoğun bakım yatağı bulunmayabilir. Hasta yakınları bu yola başvurduklarında, o hastaneden bu hastaneye dolaşmak zorunda kalıyorlar. Halbuki doğru olan şey, 112’nin aranması, vak'alara önce bu birimdekilerin müdahale edip stabil hale getirdikten sonra uygun hastaneye sevk etmesidir.’’

Buzgan, ‘’Vatandaşların 112 çağrı numarasını mutlaka kullanmalarını istiyoruz’’ dedi.

Son yıllarda ülkedeki 112 acil sağlık hizmetlerinin çok geliştiğini, Batı ülkeleri düzeyine ulaştığını ifade eden Buzgan, çağrı alma, çağrı karşılama ve vak'alara ilk 10 dakikada ulaşma, acil müdahale ve vak'ayı hastanelere ulaştırma gibi hizmetlerin çok ileri seviyelerde olduğunu söyledi. İlk yardım araçlarının kalite ve donanımlarının geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesinin bunda payı olduğunu ifade eden Buzgan, deniz ambulansları ve kar paletli ambulansların kısa bir süre önce devreye sokulduğunu hatırlattı. Bu alanda çalışan personelin eğitimlerinin kesintisiz sürdüğünü, 112 acil sağlık hizmetlerinde görevlendirilmek üzere ‘’paramedik’’ adı verilen sağlık personelinin istihdam edildiğini belirten Buzgan, bu çalışmalar sayesinde yılda 1 milyon 200 bin vak'aya ulaşılıp hastaneye sevk edilebildiğini belirtti. ‘’Fakat, vatandaşların 112’yi kullanmaları konusunda hâlâ istediğimiz noktada değiliz’’ diye devam eden Buzgan, ‘’Vatandaşlarımızın kendi araçlarıyla ya da ilk buldukları araçla hastayı sağlık kurumlarına yetiştirmeye çalışmaları ya da bilinçsizce müdahalede bulunmaları hastaya zarar verebiliyor’’ diye konuştu.

Buzgan, sistem içinde Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin yanı sıra özel ve üniversite hastanelerinin de bulunduğunu belirterek, ‘’Özel hastanelerin acil hastayı kabul etmeme hakları yok" dedi.

/ Ankara

10.06.2008


 

Rize’ye beş yıldızlı modern cezaevi

Rize’de hizmete girecek olan Rize L Tipi Cezaevi’nin, kullanılan güvenlik sistemlerinin gelişmişliği, cezaevinde düzenlenecek meslek edindirme kursları, hükümlü ve tutuklulara sunulacak imkânlarla Türkiye’nin en modern cezaevlerinden biri olacağı bildirildi.

Kalkandere ilçesinin Hüseyin Hoca Köyünde 96 dönüm arazi üzerine yapımına 2004 yılında başlanan Rize L Tipi Cezaevi inşaat çalışmaları, ihaleyi daha önceden kazanan firmayla yaşanan sorunların 2 yıl gecikmeli olarak hizmete girecek. Hizmete girmesi için son hazırlıkları yapılan cezaevi, modern sistem ve cihazlarla donatıldı. Cezaevinde hükümlü ve tutukluların öğrenim görmeleri için sınıflar, iş atölyeleri, spor salonu, açık futbol sahası ve modern cihazlarla donatılmış revir ve diş ünitesi bulunuyor.

/ Rize

10.06.2008


 

Ilgın kaplıcaları, yatırımcılar bekliyor

2006 yılı sonunda termal turizm alanı ilân edilen, kısa süre önce de master planı hazırlanan Ilgın kaplıcaları, zengin su rezerviyle yeni yatırımcılar bekliyor.

Konya’nın Ilgın Belediye Başkanı Hasan Hüseyin Akıncı, dünyada turizm yatırımları içinde önemli yeri olan jeotermal turizminin Türkiye’de halen istenen düzeye ulaşamadığını, kaynakların çoğunun atıl durumda olduğunu belirtti. Akıncı, ‘’Tesislerin yaz aylarında yüzde 100 doluluğa ulaştığı ilçemize, termal turizm alanı ilân edilmesiyle birlikte yeni yatırımların gelmesini bekliyoruz’’ dedi.

/ Konya

10.06.2008


 

Afrika’ya Risâle-i Nur reçetesi

Konferans daha önceleri planlanmış olmasına rağmen bu günler Güney Afrika'da yaşanan ve bir çok komşu ülke mültecinin ölümüne sebep olan gençlik olaylarıyla aynı döneme denk gelmesi Nursî’nin fikirlerine olan ilgiyi daha da arttırdı.

“Ümitsizlik ve Ümit Arasında Bocalayan Gençliğin Problemleri: Risâle-i Nur’dan Çözümler” konulu konferans, Kanada, ABD, İngiltere, Türkiye ve Güney Afrika’dan akademisyenlerin katılımıyla Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde gerçekleştirildi. İki gün süren konferansla birlikte Cape Town’a gelen akademisyenlerden Müslüman kökenli olanlar konferans öncesi farklı camilerde konuşma yaparak çeşitli konulara ilişkin Nursî’nin fikir ve düşüncelerini cami cemaatlerine anlattılar. Böylece konferansın yanı sıra Güney Afrika’lı Müslümanlar Cape Town’da uzun süreli bir kültürel faaliyetle buluşmuş oldular. Güney Afrika’da yerleşik Divine Trust Foundation tarafından organize edilen konferansın açılışı şehrin önemli bir kültür merkezi olan Baxter Theater Center’de yapıldı. Sunuculuğunu ITV televizyonu sunucularından Şamsa Hanımın yaptığı toplantının açılışında Kur’ân-ı Kerim tilâvetinden sonra vakıf adına hoş geldiniz konuşması yapıldı. Nursî ve eserlerini tanıtan sinevizyonun izlenmesini müteakip Eyalet Başkanı İbrahim Resul’ün mesajını temsilcisi Tahir Salih okudu. İbrahim Resul mesajında kısaca şöyle dedi: ‘’Güney Afrika’da yapılmakta olan bu birinci Uluslararası Risâle-i Nur ve Said Nursî konferansına davetiniz için çok teşekkür ederim. Bu konferansın burada düzenleniyor olması gerçekten Cape Town, Western Cape ve Güney Afrika için büyük bir şereftir. Bu gün dünya her zamankinden daha çok Said Nursî’nin manevî liderliğine ve entelektüel katkılarına ihtiyaç duymaktadır. Onun kültürlerarası diyaloğa ve çok kültürlü toplumların bir arada yaşamasına sunmuş olduğu pratik, yaşanabilir çözümler her türlü takdirin üstündedir. Dolayısıyla düzenlemiş olduğunuz “Ümitsizlik ve Ümit Arasında Bocalayan Gençliğin Problemleri ve Dinin Cevabı: Risâle-i Nur’dan Çözümler” konulu gençliğimizin problemlerine odaklanmış bu konferansla Nursî’nin fikir ve düşüncelerinin insanlığı aydınlatmaya devam edeceğinin iyi bir göstergesidir. Önümüzdeki iki gün süreyle devam edecek toplantının başarılı geçmesini diliyor ve yabancı ülkelerden gelen misafirlerimize de güzel Cape Town’umuzda iyi günler geçirmelerini temenni ediyorum.”

Açılış oturumundan sonra dört tebliğin sunulduğu ve başkanlığını Uluslararası Barış Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Salie Abrahams’ın yaptığı birinci oturumda Prof. Dr. Faris Kaya ‘’Modern Türkiye’de İslâm ve Said Nursî’’ konulu tebliğini sundu. İkinci olarak Kanada Mc Gill Üniversitesinden Prof. Dr. Bilal Kuşpınar ‘’Gençliğin Korunmasında ve iyi Yetiştirilmesinde İmanın Rolü: Risâle-i Nur’un Ahlâkî Eğitim Modeli’’ konulu tebliğini sundu. Profesör Kuşpınar, kendisini gençlerin yerine koyarak tebliğini yazdığını söyledi. Kuşpınar, ‘’Said Nursî’nin eserlerinde dile getirmiş olduğu gibi hayata, çevreye ve dünyaya imanla bakınca her şeyin bir anlamının olduğunu görüyorum. İmansız gözle bakınca ise her şey anlamını yitirip abesiyete dönüşmüş oluyor. Gençlik gelişen teknolojik aletlerle yalnızlaşmakta ve ümitsizliğe düşmekte. İşte Nursî tam bu noktada gençlere her şeye mânâ-i harfi ile bakmasını öğretmek istemiştir. Ta ki onlarda imanla hayatlarına mânâ katsınlar ve niçin yaşadıklarını bilsinler. Günümüzde gençlik bir çok nimete mazhar olduğu için hayata anlam verememekte, yalnızlığa ve ümitsizliğe düşmekte. İşte tam bu noktada Nursî hayatın esas gayesinin ebediyet olduğunu, ebedî değerler için çalışmak gerektiğini, imanın esaslarını ispat ederek kâinata mânâ-i harfi nazariyle bakmasını öğretmektedir. Nursî’de yeis yoktur, ümit vardır ‘’ ifadeleriyle konuşmasını sürdürdü.

Nevada (ABD) Üniversitesi Profesörlerinden Prof. Dr. Yunus Çengel’in sunduğu ‘’Gençliğin Yetiştirilmesinde Risâle-i Nur Yaklaşımı: Türkiye Deneyimi’’ konulu tebliğ ise dinleyiciler tarafından büyük ilgi ile karşılandı. İlk oturum Johannesburg Üniversitesinden Prof. Dr. Yusuf Dado’nun ‘’Güney Afrika Millî Gençlik Komitesi ve Risâle-i Nur” başlıklı tebliği ile devam etti ve Stellenbosch Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yusuf Waghid: ‘’Eğitim, Sorumluluk ve Adalet: Ahlâkın İkamesinde ve Adaletin Yerli Yerince Oturtulmasında Said Nursî’nin Düşünceleri’’ konulu tebliği ile sona erdi. Genç bir akademisyen olan Profesör Waghid tebliğinde adalet ile eğitim arasında güzel bir ilişki kurarak adaletin sağlanması için Nursî’nin niçin eğitim üzerinde bu kadar durduğunu anlattı. Daha sonra konuyu Afrika kıt'asına getirerek dünyada en büyük adaletsizliğin yaşandığı Afrika kıt'asının çözümünün de Nursî’nin dediği gibi eğitimden geçtiğini ifade etti. Yine eğitim ile sorumluluk duygusu arasında benzer bağ kurdu ve Afrika’nın bu nemelâzımcılıktan kurtulması için yine Nursî’nin görüşlerine ihtiyaç olduğunu vurguladı. Tebliğini şu cümle ile bitirdi ‘’Nursî’nin işaret ettiği gibi en büyük düşman cehalettir. Afrika’nın kurtuluşunu hedefleyen ve eğitime dayalı olmayan hiçbir proje başarılı olamaz. Bizim üç düşmanımız var: Cehalet, zaruret ve ihtilâf. Çareler ise san'at, marifet ve ittihattır.’’

İkinci oturumda sırasıyla İngiltere Canterbury Christ Church Üniversitesinden Prof. Dr. Gareth Jones’un ‘’Tarihin Telâfisi: Risâle-i Nur Üzerine Notlar ve Cape Town’un 6. Mahallesi’’ konulu duygu yüklü tebliği, ardından Kwa Zulu Üniversitesinden Suleman Dangor’un ‘’Risâle-i Nur’un Günümüz Gençliğinin Problemlerinin Çözümüne Katkısı’’ konulu tebliği, ABD VTS’den Prof. Dr. Barney Howkins’in ‘’Dinin Gençliğin Yetiştirilmesindeki Yeri ve Rolü: Risâle-i Nur Örneği’’ konulu tebliği, Prof. Dr. Salie Abrahams’ın ‘’Çok Kültürlü Bir Toplumda Gençlik Eğitimi: Risâle-i Nur Yaklaşımı’’ konulu tebliği, son olarak da Johannesburg Üniversitesi’nden Prof. Dr. Eşref Dokrat’ın ‘’Nursî’ye Göre Havf ve Reca Kavramları’’ konulu tebliğleri sunuldu.

Sempozyumun bittiği günün akşamı 100’e yakın seçkin bir misafir grubuna yemek verildi. Orada da birbirinden güzel konuşmalar yapıldı. Güney Afrika’da herkesin sevip saydığı önemli bir dinî lider Ömer Habir de toplantıya katılıp kısa bir konuşma yaptı. Konuşmasında şu tesbitlerde bulundu: ‘’Bu dünyada herkes bir yarış içinde. Fakat yarışlar farklı farklı. Atletler kendi aralarında koşarak yarışırlar ve biri şampiyon olur. Güreşçiler yarışır birisi yener ve şampiyon olur, madalya alır. Eserlerinden okuyup gördüğüm kadarıyla Said Nursî’nin de bir yarış içinde olduğunu söylemek mümkün. Fakat o farklı bir yarışta; tevazu ve mahviyet yarışında.’’

Toplantının ikinci günü ise akademisyenlerin katımıyla halka yönelik olarak bir lise salonunda yapıldı.

(Kaynak: www.barlaplatformu.com)

Umut YAVUZ / İstanbul

10.06.2008


 

Obezite, bulaşıcı bir hastalık

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sait Gönen, ‘’Obezite, bulaşıcı bir hastalıktır’’ dedi. Doç. Dr. Gönen, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, obezitenin, kötü beslenme, aşırı yeme alışkanlığı, genetik yatkınlık ve fiziksel aktivite azlığı sebebiyle arttığını söyledi.

Obezitenin yakın ilişkiler, model örnek alma, sosyal etkileşim gibi faktörlerle kişiden kişiye aktarıldığını ifade eden Doç. Dr. Sait Gönen, şunları kaydettti: ‘’İletişim halinde olan insanların kilosu, kişinin kilosunu belirleyici önemli bir faktördür. Araştırmalar sonucunda elde edilen verilere göre, arkadaşı obez olan bir kişinin aynı hastalığa yakalanma olasılığı yüzde 57, kardeşi obez olan bir kişinin yüzde 40, eşi obez olanın ise yüzde 37’dir.’’ Dünyada 1 milyardan fazla erişkin ve çocuğun aşırı kilolu olduğunu bildiren Doç. Dr. Sait Gönen, Türkiye’de de obezitenin hızla arttığını, en çok da çocuklarda belirginleştiğini söyledi. Doç. Dr. Gönen, obezitenin temelinin çocukluk çağında atıldığını, anne babadan birinin kilolu olmasıyla çocuklarda da kilo oranının arttığını ifade etti.

/ Konya

10.06.2008


 

Sindirim sisteminin dostu: Enginar

Eski çağlarda kralların sofralarını süsleyen ve yazın habercisi olarak adlandırılan enginarın içindeki ‘’ciarin’’ adlı madde sebebiyle karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olduğu bildirildi.

Uludağ Üniversitesi (UÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Vedat Şeniz, ilkbahar aylarından itibaren tezgâhlara çıkan ve yazın habercisi olan enginarın tipik bir Akdeniz bitkisi olduğunu belirtti. Eski çağlardan beri bilinen ve kral sofralarının en geçerli yemeği olarak anılan enginarın, yüksek düzeyde karbonhidrat ve protein içerdiğini, A, D, D2, B6 ve C vitaminlerini içinde barındırdığını belirten Prof. Dr. Şeniz, açıklamasına şöyle devam etti: ‘’Enginarda bulunan ‘ciarin’ isimli madde karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olur. Enginar, ayrıca romatizma, üre, kolesterol ve damar sertliğine de iyi gelir. Sebze olarak yenmesinin yanı sıra yapraklarının da kaynatılarak suyunun içilmesinin faydalı olduğu bildirilmiştir. Sağlık için mevsiminde enginar tüketilmeli. Aslında sağlık açısından mevsiminde hangi meyveyi hangi sebzeyi yersek yiyelim faydalıdır.’’

/ Bursa

10.06.2008


 

Karayollarında tekerlek izine son

Türkiye Cumhuriyeti Karayolları Genel Müdürlüğü (TCK), ağır vasıtaların yoğun kullandığı devlet yolları ile otoyollarda çökmelere karşı dayanıklı ve tekerlek izi tutmayan ‘’taş mastik asfalt’’ kullanmaya karar verdi.

Ulaştırma Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, TCK, 1998’de Tarsus-Adana-Gaziantep yolunda ilk kez ‘’taş mastik asfalt’’ uygulaması yaptı. Bu uygulamadan elde edilen olumlu sonuçlar üzerine TCK, ‘’taş mastik asfalt’’ uygulamasını genişletme kararı aldı. TCK, bölge müdürlüklerine gönderdiği genelde, ağır vasıtaların yoğun kullandığı devlet yolları ile otoyollarda çökmelere karşı daha dayanıklı ve ağır vasıtaların tekerlek izini tutmayan ‘’taş mastik asfalt’’ kullanılmasını istedi. Karışımında sert taş kullanılan taş mastik asfaltın yüzey özelliklerinden dolayı çevreye daha az ses yaydığını belirten yetkililer, söz konusu kaplamanın ağır vasıtaların yol açtığı tekerlek izine karşı dayanıklılığının da daha yüksek olduğu bildirdi.

/ Ankara

10.06.2008


 

Cumhurbaşkanı Gül, Hırvatistan'a gidecek

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Hırvatistan Cumhurbaşkanı Stjepan Mesiç’in davetlisi olarak 3 günlük resmî ziyaret için bugün bu ülkeye gidecek.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Gül, Hırvatistan Cumhurbaşkanı Mesiç’in davetine icabeten, 10-12 Haziran 2008 tarihlerinde Hırvatistan’a resmî bir ziyarette bulunacak. Resmi temaslarına yarın başlayacak olan Gül için Hırvatistan Cumhurbaşkanı Stjepan Mesiç tarafından resmi karşılama töreni düzenlenecek. Gül ve Mesiç, baş başa görüşmelerinin ardından heyetlerarası görüşmelere de başkanlık edecekler. Hırvatistan Parlamento Başkanı ile Başbakanı’nı kabul edecek olan Gül, Türk ve Hırvat iş adamlarının katılacağı İş Konseyi toplantısında bir konuşma yapacak. Cumhurbaşkanı Gül, 12 Haziran Perşembe günü Hırvatistan’ın tarihî şehirlerinden biri olan Dubrovnik’te temas ve incelemelerde bulunacak. Gül, temaslarının ardından Türkiye’ye dönecek. Gül’e ziyaretinde, Türkiye-Hırvatistan Karma Ekonomi Komisyonu Eşbaşkanı Devlet Bakanı Mehmet Aydın, bürokratlar ve iş adamlarından oluşan heyet refakat edecek. Ziyaret çerçevesinde iki ülke arasında bazı anlaşmaların da imzalanması öngörülüyor.

/ Ankara

10.06.2008


 

Baskın Oran: Başörtüsü kararı yargı darbesi

PROF. Dr. Baskın Oran Anayasa Mahkemesi’nin kararını “yargı darbesi” olarak nitelendirdi.

Mülkiyeliler Birliği’nde ‘’Demokratik Alanda Darbe Yapmak Yasaktır’’ konulu panel düzenlendi. Panelde DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan darbeleri, Prof. Dr. Baskın Oran ise Anayasa Mahkemesi’nin türban ile ilgili verdiği kararı eleştirdi. Panelde konuşan DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, darbelerin iyisinin kötüsünün olmadığını, “27 Mayıs’ı alkışlayanların 12 Mart’ta darbenin kendilerine yöneldiğini” gördüğünü ifade etti. 12 Eylül askerî müdahalesinin hem sağı hem de solu vurduğunu belirten Kaplan, darbelerden nasibini almayan, özgürlüğü kısıtlanmayan tek bir siyasi oluşum olmadığını söyledi. “Türkiye’nin darbelerle hesaplaşmadığını, darbelerle hesaplaşabilen ülkelerin gelişebildiklerine” ifade eden Kaplan, “Artık sivil demokratik darbe zamanı gelmiştir. Yeni bir anayasa yapmak gerekmektedir” dedi. Prof. Dr. Baskın Oran ise Anayasa Mahkemesi’nin son kararının Türkiye’de bundan sonra ciddi, reform mahiyetinde anayasa değişiklikleri yapılamayacağı anlamına geldiğini savundu. “Bu çok vahimdir” diyen Oran, Türkiye’de şimdiye kadar görülmemiş bir kutuplaşma olduğunu iddia etti. Oran, Anayasa Mahkemesi’nin kararını “yargı darbesi” olarak nitelendirdi.

10.06.2008


 

Anayasa Mahkemesi üyelerine anayasa kitapçığı

HUKUKÇULAR Birliği Vakfı, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü kararını, Yüksek Mahkeme üyelerine posta yoluyla Anayasa kitapçığı göndererek protesto etti.

Vakıf üyesi bir grup, içerisinde Anayasa kitapçığı bulunan zarfları PTT Kızılay Şubesi’nden Anayasa Mahkemesi 11 üyesine yolladı. Grup adına bir açıklama yapan Hukukçular Birliği Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Sinan Kılıçkaya, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsüyle ilgili verdiği kararın ardından birçok tartışmanın yaşandığına dikkat çekti. Kararı, Yüksek Mahkeme’nin 11 üyesine Anayasa kitapçığı göndererek protesto etmeyi uygun bulduklarını belirten Kılıçkaya, yaptıkları eylemin açık ve anlamlı olduğunu, bu nedenle ayrıntılı bir açıklamaya ihtiyaç duymadıklarını ifade etti. “Sorun anayasa ise, çözüm de yine Anayasadadır.” diyen Kılıçkaya, bir gazetecinin “Sizce üyeler Anayasa’yı bilmi-yorlar mı?” sorusuna, “O sizin yorumunuz, bizim değil” cevabını verdi. Vakıf üyeleri, basın açıklamasının ardından içerisinde Anayasa kitapçığı bulunan zarfları kararı veren 11 üyeye yolladı.

Cemil YÜZER / Ankara

10.06.2008


 

“Belirsizlikler sebebiyle halk cebindeki parayı harcamıyor”

ESKİŞEHİR Ticaret Odası (ETO) Başkanı Cemalettin Sarar, belirsizlikler sebebiyle halkın cebindeki parayı harcamadığını söyledi.

Sarar, gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, siyasi belirsizliklerin ekonomiyi olumsuz yönde etkilediğini belirterek, şöyle devam etti: ‘’Parti kapanacak mı, kapanmayacak mı? Hükümet kalacak mı, kalmayacak mı? Acaba istifalar olacak mı, olmayacak mı? Belirsizlikler nedeniyle halk cebindeki parayı harcamıyor. Öte yandan emekli, işçi ve memur borçlu. TOKİ’den ev aldı. Yeni eve beyaz eşya aldı. Otomobil alanlar oldu. Harcama gücü bitti. Kredi kartı borcu olan var. Adam sanki kredi kartında para varmış gibi hesabı kitabı bilmeden alışverişin heyecanına kapılıyor. Olmayan parasını harcıyor. Sonra evine haciz geliyor. İnsanlar bunalıma giriyor.’’ Sarar, girdi maliyetlerinin arttığını belirterek, petrol, elektrik ve doğal gaz zamlarının sanayici olumsuz yönde etkilediğini bildirdi. Doğal gazın maliyetinin kömüre oranla 4 kat daha fazla olduğunu ifade eden Sarar, şöyle konuştu: ‘’Sanayiciler ağlıyor. Fabrikalar kapanıyor. Kar marjları çok düştü. Az kar çok satış ve müşteriye iyi hizmet etmeliyiz. Bu sıkıntılar geçici değil. Herkes parasını ona göre harcasın. Avrupa’da olduğu gibi bir aileden 2-3 kişinin çalışması lazım. Umudumuzu yurt dışından gelecek yabancılara ve gurbetçilere bağladık. Esnaf ve tüccar bekliyor. Devlet de onları bekliyor. Onlara sahip çıkmalıyız. Bütün alışverişlerini Türkiye’den yapıyorlar. Türkiye çok güçlü bir ülke. Birlik olursa çok iyi yerlere geliriz. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Bunu yapmayalım. Aksi halde ülke kaybedecek. Enflasyon yeniden iki haneli oldu. Banka faizleri yüzde 13’lerden yüzde 20’lere çıktı. Dolar ve Avro’nun ne olacağı belli değil. Biz de üç para var. Dolar, Avro ve YTL. Bu üç para olmazsa biz hapı yutarız. Bunları bir sepete koyuyoruz ve harmanlıyoruz. Kendimizi böyle kurtarıyoruz.’’

/ Eskişehir

10.06.2008


 

Şemdinli’de patlama: 1 şehit, 4 yaralı

Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde, terör örgütü PKK üyeleri tarafından araziye döşenen mayının patlaması sonucu 1 asker şehit oldu, 4 asker yaralandı.

Alınan bilgiye göre, terör örgütü PKK üyeleri tarafından ilçeye bağlı Günyazı Köyü Tekeli mevkisindeki dağlık bölgeye önceden döşenen mayın, Jandarma Komutanlığı ekiplerinin arazi arama tarama çalışması sırasında patladı. Patlamada, piyade onbaşı Ahmet Dursun (Kayseri) şehit oldu. Yaralanan 4 asker ise Hakkâri Askerî Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Olayın ardından güvenlik güçleri bölgede geniş çaplı operasyon başlattı.

/ Şemdinli

10.06.2008


 

KKTC Meclis heyeti Brüksel’de

KKTC Cumhuriyet Meclisinden bir heyet, Avrupa Parlamentosu (AP) toplantılarına katılmak için, Brüksel’e gittti.

KKTC Cumhuriyet Meclisinden yapılan açıklamaya göre, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Salih İzbul ile Ulusal Birlik Partisi (UBP) Lefkoşa Milletvekili Hasan Taçoy’dan oluşan heyet, Brüksel’de, dün başlayan ve 12 Haziran’a kadar devam edecek toplantılara katılacak. Heyet, Brüksel’de bulunduğu süre içinde temaslarda da bulunacak.

/ Lefkoşa

10.06.2008


 

Tunceli’de 2 terörist ölü geçirildi

Tuncelİ’de 2 terörist ölü olarak ele geçirildi. Edinilen edindiği bilgiye göre, Tunceli’nin Ovacık ilçesindeki, Torunoba Jandarma Karakolu yakınlarında, güvenlik kuvvetleriyle terör örgütü mensupları arasında çatışma çıktı.

Bölgede hava destekli olarak devam eden operasyonda, 2 terörist silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirildi.

/ Tunceli

10.06.2008


 

DO, 16 Haziran'da yaz tarifesine geçecek

İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş (İDO), okulların tatile girmesinin ardından 16 Haziran Pazartesi gününden itibaren yaz tarifesine geçecek.

16 Haziran-14 Eylül tarihleri arasında geçerli olacak tarifeyle Pendik ve Yenikapı’dan, Bursa, Yalova, Bandırma’ya deniz otobüsü ve hızlı feribot seferleri arttırılacak. Yeni tarifeyle Bostancı ve Kabataş’tan Adalar seferleri de arttırılırken, daha önce sefer yapılmayan Sedef Adası’na ulaşım da başlatılacak. Ayrıca Kabataş-Kadıköy kalkışlı Çınarcık-Esenköy deniz otobüsü seferleri ise yaz tarifesiyle Bostancı-Yenikapı kalkışlı olarak düzenlenecek. Boğaziçi özel gezi seferlerinde, Eminönü'nden 19.00 kalkışlı ve Anadolu Kavağından 22.00 dönüş saatli ek bir sefer hizmete girecek.

/ İstanbul

10.06.2008


 

Yazıcı: Yolsuzlukla mücadele ediyoruz

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, AKP hükümetinin göreve geldiği günden itibaren yolsuzluklarla mücadele konusunda her türlü çabayı gösterdiğini bildirdi.

CHP Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, AKP Rize Milletvekili Ali Bayramoğlu hakkında TBMM Başkanlığına sunduğu yazılı soru önergesini cevaplayan Yazıcı, kaçakçılık ve evrakta sahtecilik iddialarını soruşturan denetim elemanlarının, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunması üzerine, savcılığın Gümrük Müsteşarlığına gereği yapılmak üzere bir yazı gönderdiğini kaydetti. Bu yazıya istinaden inceleme başlatıldığını anlatan Yazıcı, ‘’Soruşturmayı yapanların herhangi bir şekilde cezalandırılmaları veya baskı altına alınmaları söz konusu değildir. Hükümetimiz, göreve geldiğinden bu yana yolsuzluklarla mücadele konusunda her türlü çabayı göstermiş, bundan sonra da göstermeye devam edecektir’’ dedi.

/ Ankara

10.06.2008


 

Köye Dönüş Projesi Meclis gündeminde

CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 38 arkadaşı, Köye Dönüş Projesinin uygulanmasıyla ilgili Meclis Araştırması açılması için önerge verdi.

TBMM Başkanlığına sunulan Araştırma Önergesinin gerekçesinde, terör ve GAP kapsamında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bazı yerleşim birimlerinin boşaltıldığı hatırlatılarak, yer değiştiren nüfusa yönelik 1994 yılında Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi’nin uygulamaya konulduğu belirtildi. Köye Dönüş Projesi’nin ekonomik ve toplumsal bir çalışma olduğuna işaret edilen gerekçede, şu görüşlere yer verildi: “Köye Dönüş Projesi için yapılan çalışmaların istenen aşamaya gelmemiş olması, ekonomik ve sosyal sorunların devam etmesi demektir. Bu bağlamda; Köye Dönüş Projesi’nin istenen sonucu verebilmesi ve mağduriyet yaşayan yurttaşların, bu mağduriyetlerinin giderilmesi için yapılacak çalışmaların tespiti amacıyla Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.”

/ Ankara

10.06.2008


 

İyimaya’nın teklifine CHP’den tepki geldi

CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, AKP Ankara Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’nın, Anayasa Mahkemesi kararlarının askıya alınması önerisini, “İyimaya, sağ eliyle sol kulağını, başının üzerinden göstereceğine, doğrudan ‘Anayasa Mahkemesi kuralları uygulanmaz, mahkeme lağvedilmiştir’ diye bir teklifte bulunursa, belki sorunu çok daha kolay aşar” diye değerlendirdi.

Okay, Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın Senato önerisi ile ilgili de Bülent Arınç’ın Meclis Başkanlığıyla başlayan taraf Meclis Başkanı uygulamasında, Köksal Toptan’ın da yer aldığını savundu. Okay, senato ile varılmak istenen amacın meçhul olduğunu iddia etti. CHP Grup Başkanvekili Okay, senatonun, Anayasa Mahkemesini by-pass etmeye yönelik olabileceğini öne sürdü.

/ Ankara

10.06.2008


 

Bakan Çelik: Proje hazırlamasını bilmiyoruz

MİLLÎ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye’nin AB Araştırma Fonu’na 2003-2007 yılları arasında 245 milyon avro yatırdığını, ancak bunun geri dönüşümünün yüzde 15 düzeyinde kaldığını belirtti.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Türk Eğitim Vakfı ve Türkiye Vodafone Vakfı’nın işbirliğiyle düzenlenen Anadolu Öğretmen Liseleri Proje Yarışması’nda dereceye giren öğrenciler ve öğretmenleri ödüllendirildi. Başkent Öğretmenevi’nde düzenlenen törende konuşan Çelik, öğrencilere proje hazırlamayı küçük yaşlardan öğretmek gerektiğini kaydetti. Çelik, Türkiye’nin AB araştırma fonuna 2003-2007 yılları arasında 245 milyon avro yatırdığını, ancak bunun geri dönüşümünün yüzde 15 düzeyinde kaldığını ifadetti. Çelik, ‘’AB yetkilileriyle konuştuğumda bana söyledikleri şey şuydu: Türkiye’den gelen projelerin çok önemli bir kısmı esastan değil, usulden kaybediyor. Yani proje hazırlamasını bilmiyoruz. Ama 7. çerçeve programında bu durumun daha farklı olacağına inanıyorum. Çünkü bu kültür hem Millî Eğitim Bakanlığı hem üniversitelerimiz hem de TÜBİTAK tarafından yerleştiriliyor’’ diye konuştu.

/ Ankara

10.06.2008


 

10 ton atık kâğıtla 170 ağaç kurtuldu

KOCAELİ’NDE ilköğretim öğrencilerinin ‘’Çevreni Yaşat, Geleceğini Koru’’ kampanyası kapsamında 8 ayda topladığı 10 ton atık kâğıt sayesinde 170 ağaç kurtuldu.

Kocaeli İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, İl Millî Eğitim Müdürlüğü, Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO) ile Unilever Türkiye’nin 8 ay önce başlattığı ‘’Çevreni Yaşat, Geleceğini Koru’’ Uygulamalı Çevre Eğitimi Projesi tamamlandı.

Unilever Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Şenel Erim, yaptığı açıklamada, proje kapsamında Kocaeli’nin 7 ilçesinde 56 ilköğretim okulunda yaklaşık 17 bin öğrenciye çevre eğitimi verdiklerini belirtti. Erim, çocuklara yeterli çevre eğitimi verilmesi ve topluma faydalı bireyler yetiştirilmesi amacıyla yürüttükleri projede, ilköğretim öğrencilerini faydalı birer toplum gönüllüsü yapmayı, öğrencilerin kişisel gelişimlerine katkı sağlamayı hedeflediklerini söyledi.

Proje kapsamında, 1. sınıftan 7. sınıfa kadar yaklaşık 17 bin öğrenciye çevre eğitimi verdiklerini hatırlatan Erim, şöyle konuştu: "Öğrencilerde çevre bilinci oluştukça, okullara konulan geri kazanım kumbaralarının giderek daha fazla dolduğu gözlendi. Kocaeli’nin 7 ilçesinde 56 ilköğretim okulunda toplam 10 ton atık kâğıt toplayan öğrenciler, 170 ağaçlık bir ormanın yok olmasını engellemiş oldu. Eğitim verdiğimiz öğrenciler, artık birer çevre dostu haline geldi. En fazla atık kâğıdı toplayan okul ise ödül olarak DVD oynatıcısı, perde, projeksiyon ve 20 DVD’den oluşan sinema sistemi kazandı.’’

‘’Daha sağlıklı ve temiz bir gelecek, çocukların eseri olacaktır’’ sloganıyla yola çıktıklarını ifade eden Erim, ‘’Üretimimizin önemli bir kısmını gerçekleştirdiğimiz Gebze fabrikamızın bulunduğu bölgedeki ilköğretim öğrencilerine çevre bilincini aşılamak istedik. Çocuklarımızın projeyi benimsemesinden ve başarılı sonuç elde etmekten dolayı mutluluk duyuyoruz’’ diye konuştu. Çevrenin korunması ve çevre bilincinin uyandırılmasını kurumsal öncelik olarak benimsediklerini dile getiren Erim, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Unilever Türkiye’nin, tüm üretim, depolama ve dağıtım tesisleri, ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi belgesine sahip bulunuyor. Bir yandan çevreye duyarlı ürünler geliştirmeye büyük önem verirken, diğer yandan da çevre bilincinin parçası olarak kurumsal tasarruf politikasını tüm çalışanları nezdinde hayata geçirmeye çalışıyoruz. Uygulanan politika sayesinde 2000 yılından bu yana üretilen ürün başına su kullanımında yüzde 53, enerji tüketiminde yüzde 52 tasarruf sağlandı, katı atık miktarında ise yüzde 65 azalma yaşandı.’’

/ Kocaeli

10.06.2008


 

Trabzonlu terzilerin yoğun yaz mesaisi

Trabzonlu terziler, gurbetçilerin gelmesi ve yörede şenliklerin başlaması sebebiyle Trabzon’un Şalpazarı ilçesinde giyilen, Çepni kültürünü yansıtan yöresel ‘’Ağasar elbiselerine’’ talebi karşılamakta zorlanıyor.

Günlük hayatta Şalpazarlı kadınlar tarafından giyilen, ancak daha çok halk oyunlarında kullanılan kıyafetleri andıran, kendine has tasarımı ve renkleriyle ilgi çeken ‘’Ağasar elbiseleri’’, aslına uygun şekilde Doğu Karadeniz’de sadece Şalpazarı’nda üretiliyor.

İlçedeki atölyesinde annesiyle birlikte Ağasar elbisesi diken Ali Yamaç (30), ‘’Ağasar elbisesi’’nin Oğuzların Çepni boyundan gelen bir kültürün devamı olduğunu söyledi. Yamaç, ‘’Kültürümüzü tanıtan, yaşatan bu elbiseleri tamamen el emeğimizle üretiyoruz’’ dedi. Doğu Karadeniz’de bu yöresel kıyafetleri aslına uygun şekilde diken tek atölyenin kendilerininki olduğunu ifade eden Yamaç, ‘’Kültürümüzü tam anlamıyla yaşatmak, Şalpazarı’nı tanıtmak amacıyla yıllardır gayret ediyoruz. Daha çok büyük annelerimizin giydiği bu elbiseler, son yıllarda genç kuşağın da gözdesi oldu’’ diye konuştu.

Yaz mevsiminin başlamasıyla ‘’Ağasar elbisesi’’ne talepte artış olduğunu belirten Yamaç, şöyle devam etti: "Baharın sonuyla Doğu Karadeniz’de şenlikler ve festivaller başlar. Eylül ayının sonlarına kadar devam eden bu etkinlikler, yöresel kıyafetlerde de büyük talep oluşturuyor. Şu anda tam kapasiteyle çalıştığımız halde, ilçemiz ile çevre il ve ilçelerden gelen taleplere yetişmekte zorlanıyoruz. Tamamen el emeğimizle yaptığımız, makine kullanmadığımız için güçlük çekiyoruz. Ama böyle yapmazsak aslına uygun elbiseleri ortaya çıkaramayız.’’ Yörenin yanı sıra büyük şehirlerdeki Karadeniz derneklerinin organizasyonları için de kendilerinden elbise talep edildiğini bildiren Ali Yamaç, ‘’Ayrıca Avrupa’dan da elbise isteyenler oluyor. Özellikle gurbetçilerin çok yaşadığı Almanya ve Hollanda’dan sipariş alıyoruz’’ dedi.

/ Trabzon

10.06.2008


 

Buzluk Mağarası turizme açılacak

SİNOP’UN Durağan ilçesinde bulunan Buzluk Mağarası’nı turizme kazandırma çalışmaları kapsamında bilimsel inceleme yapılıyor.

Durağan Kaymakamı Turgay Hakan Bilgin, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübünün 4 üyesiyle birlikte Buzluk Yaylası’nda bulunan Buzluk Mağarası’na geldi. Kulüp üyelerinin mağarada yaptığı bilimsel araştırmaları takip eden Bilgin, geziden çok mutlu olduğunu söyledi.

Buzluk Mağarası’nın ilçenin önemli turistik alanlarından olduğunu belirten Bilgin, şöyle konuştu: “Ancak mağarayla ilgili elimizde herhangi bir teknik veri yoktu. Bugüne kadar mağarada herhangi bir bilimsel çalışma yapılmaması, mağaranın önem ve değerinin tam olarak anlaşılmasının önünde engeldi. Bugün Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü üyesi genç mağaracı arkadaşlarımız bilimsel inceleme yapıp, buradaki oluşumları yazı haline getirecek. Mağaranın haritası da çıkarılacak. Mağaranın havası adına yakışır şekilde çok serin. Duvarlarda oluşan buz oluşumları ve buz kristalleri çok ilginç.’’

Bilgin, ilçenin tabiî güzellik ve özelliklerinin bulunup turizme kazandırılması konusunda çalışmalar yapmaya devam edeceklerini, bu konuda girişimde bulunan kişi ve kuruluşları destekleyeceklerini kaydetti.

/ Sinop

10.06.2008


 

İzmir Körfezi canlanıyor

DOKUZ Eylül Üniversitesi (DEÜ) Denizcilik Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Mümtaz Tıraşın, Büyük Kanal Projesi’nin devreye girmesiyle İzmir Körfezi’nde canlılığın arttığını ve bazı balık türlerinin sayısında artış gözlemlendiğini söyledi.

Yrd. Doç. Tıraşın, yaptığı açıklamada Büyük Kanal Projesi’nin 2000 yılında hizmete girdiğini, o tarihten bu yana körfezde kayda değer bir iyileşme yaşandığını belirtti. Bu gelişmenin memnuniyet verici olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Tıraşın, şunları dile getirdi: ‘’Özellikle iç körfezdeki kirlilik dönemi içinde bir çok canlının besin kaynakları yok olmuş, onlar da körfezi terk etmiş ve Karaburun ve Foça taraflarına gitmişlerdi. Arıtma ile besinler oluştu. Bu nedenle küçük karides, yengeç ve benzeri hayvanlar ile bazı balık türlerini yeniden körfezde görüyoruz. Artık körfezden beslenebiliyorlar. Bunların hem miktarları hem de çeşitliliği arttı. Uzun süredir iç körfezde göremediğimiz çipura, levrek, pisi balığı, lidaki, ısparoz zaman zaman hamsi ve sardalyayı görüyoruz. İç körfezde çok az balık kalmıştı. Plaktonla beslenen sardalya ve hamsi ile lüfer, ısparoz görülüyor.’’

/ İzmir

10.06.2008


 

Buğday tarlası kül oldu

GAZİANTEP’İN Yavuzeli ilçesinde, 100 dönümlük buğday ekili alan yandı.

Edinilen bilgiye göre, ilçeye bağlı Yöreli Köyünde, köy muhtarı Zeki Altunbaş ve kardeşlerine ait tarlada yangın çıktı. Köylülerin durumu bildirmesi üzerine olay yerine gelen Yavuzeli itfaiye ekiplerinin yetersiz kalması sonucu, Gaziantep’ten takviye ekip istendi. Kontrol altına alınan yangın, itfaiye ekipleri ve köylülerin müdahalesiyle söndürüldü. Yangında, 100 dönümlük buğday ekili alanın zarar gördüğü belirtildi. Yangının çıkış sebebinin araştırıldığı, olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

/ Gaziantep

10.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır