İsveç’in Ankara Büyükelçisi ve İsveç’in AB Müzakere Heyeti Koordinatörü Christer Asp, Türkiye’nin şiddetli terörist saldırılara maruz kaldığını, hükümetin tüm dikkatini bu konuya vermesi gerektiğini bildiklerini kaydederek, “Ancak biz aynı zamanda reformların terörizme karşı kullanılacak silâhlardan olduğuna da inanıyoruz” dedi.
İsveç’ın Ankara Büyükelçisi ve İsveç’in AB Müzakere Heyeti Koordinatörü Christer Asp, Türkiye’nin şiddetli terörist saldırılara maruz kaldığını, hükümetin tüm dikkatini bu konuya vermesi gerektiğini bildiklerini kaydederek, “ancak biz aynı zamanda reformların terörizme karşı kullanılacak silahlardan olduğuna da inanıyoruz” dedi.
Akdeniz Üniversitesi Avrupa Birliği Araştırma ve Uygulama Merkezi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nce düzenlenen ‘’Türkiye-AB İlişkileri Nereye Gidiyor? Müzakereler, Reformlar ve Demokrasi’’ konulu konferansa katılan Christer Asp, AB’nin genişlemesinin önemine değinerek, AB’nin bugün, Kuzey Kutbu’ndan Atlantik Okyanusu’na ve Akdeniz kıyılarından Karadeniz’e dek tüm bölgedeki özgürlük ve demokrasinin temeli olduğunu vurguladı. Sürekli genişlemeyle AB’nin Avrupa ülkelerinde barışa katkı sağlandığını ifade eden Asp, ‘’Zaman, Avrupa Birliği ailesine dahil olmak isteyen uluslara kapılarımızı kapatma zamanı değildir’’ diye konuştu.
Türkiye veya AB üyeliğine aday herhangi bir ülkeye kapıların kapatılmasıyla yalnızca bu ülkelerin stratejik planlamalarını yeniden tanımlandırmalarına neden olunmakla kalınmayacağını, aynı zamanda AB’de istikrarsızlığın ortaya çıkmasına neden olunacağını da belirten Asp, şöyle devam etti: ‘’Türkiye’ye kapıyı kapatarak, AB’nin yumuşak gücünün değerini yalnızca Türkiye karşı değil, aynı zamanda AB’yi özgürlük ve demokrasi mücadelesinde esin kaynağı olarak alan diğer ülkeler karşısında düşürme riskini de doğururuz. AB’nin çevresine haritada kalın siyah sınırlar çizme ve diğerlerini kapsayan değil, diğerlerinden ayıran bir konuma koyma girişimleri AB’nin dış politika ve güvenlik politikası konusundaki küresel politikası üzerinde etkili olacaktır. Tam üyelikte karar kılan her ülke, genişleme karşıtı güçlerle sürekli mücadele etmek zorundadır. Müzakere süreci başlangıçta düşündüğünüzden daha farklı şekilde sabrınızı test edip, kaynaklarınızı kullanabilir. Bu durum, Türkiye’nin iyiliği için hem Türkiye, hem AB açısından geçerlidir. Ancak bu direncin Türkiye’ye özel birşey olmadığı da unutulmamalıdır. Bu durum şimdiye kadarki tüm genişlemelerde görülmüştür. AB tarihinin, Akdeniz’in doğusunun tarihinden ayrılamayacağını söylemek mümkündür. Doğu Akdeniz’i, Avrupa’nın geri kalan kısmından ayırmak, kendimizi Avrupa tarihinden ayırmakla aynı anlama gelir. Bu durumu, Türkiye’nin AB’ye dahil olmadığını iddia edenlere açıklamak gerekir.’’
İsveç’in, Türkiye’ye ilişkin daha önceki kuşkulu tavrının son dönemde neden olumlu biçimde değiştiğinin kendisine sık sık sorulduğunu da dile getiren Asp, bu soruya verdiği cevapta AB’nin, Türkiye’den müzakere sürecine ilişkin beklentilerini şöyle sıraladı:
‘’Çünkü Türkiye değişti. Geçen hükümet döneminde AB reform süreciyle ilgili kararlı değişikliklere tanık olduk. Bunlar, müzakerelerin kapısını açmıştır. Reform süreci bundan sonra yavaşlamıştır. Son olarak ifade özgürlüğüyle ilgili olarak 301. maddede yapılan değişiklikle yakın zamanda daha büyük demokratik reform paketi bekliyoruz. Bu olumlu işaretler AB için oldukça önemlidir ve olumlu karşılanmaktadır.
Türkiye’nin şiddetli terörist saldırılara maruz kaldığını, hükümetin tüm dikkatini bu konuya vermesi gerektiğini de biliyoruz, ancak biz aynı zamanda reformların terörizme karşı kullanılacak silahlardan olduğuna da inanıyoruz.’’
|