Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

İnsan “kerremnâ” sırrına mazhar

Bizi çepeçevre saran bağlarımız, tutkularımız ve engellerimiz var. Onlardan kurtulduğumuz sürece özgürüz. Bir çıkar peşinde koşmak, nefsin arzularını yerine getirmek, bir günah işlemek, bir haksızlık yapmak, muhatabı küçümsemek, kıskanmak, kin beslemek, düşmanca tavırlar sergilemek ve bütün olumsuzluklar bizim için birer bağdırlar aslında.

Bizi saran bağlar ve türlü tutkular aza indikçe özgürlük alanımız o denli genişler ve mutluluğumuz da o denli artar. Bağlar, bağımlılıklar, tutkular, şartlanmışlıklar, çıkarlar bizi özgürlüğümüzden alıkoyarlar. Yani bizi dilediğimizi yapıp davranmaktan ve her şeyde kendimiz olmaktan uzaklaştırırlar. O zaman yaptıklarımızda biz olamayız ki! Oysa, ölünceye kadar kendimiz olmak zorundayız; aksine bizi bir davranışa sürükleyen bağların kölesi oluruz. Köle ise hür değil ki.

Âdem, yani insan “kerremnâ” sırrına mazhar. Neden? Dilediğini yapma gücüne sahip de ondan. Onu diğer varlıklara üstün kılan bu özgürlük yanıdır. Çeşit çeşit tutkular onun bu özgürlüğünü kısıtlarsa, nasıl iradesini özgürce kullanabilir? İradesini olduğu gibi kullanamadığı davranışlarında kendisi olabilir mi? İradesini kullanamayan insan “üstünlük” özelliğini yakalayamaz. Çünkü insan davranışlarındaki özgürlük boyutuyla “kerremnâ”nın sırrına erişebilir ancak. Hiçbir hayvan davranışlarıyla değerlendirilmez. Evet insan, “kerremnâ” ile bir düzey yakaladı, ama Mevlâna’nın deyimiyle insanların yarısı bal arısı ve yarısı yılan oldu.

Bütün olumsuzluklarımız birer bağdır yolumuz üzerinde, bizi bal gibi tatlı davranış sergilememizi engellerler. Yolumuz üzerindeki engellerimiz göreceli de olsa, aşağı yukarı herkes tarafından fark edilebilirler. Çıkar, nefsi istekler, hırs sadece birkaçıdır bunların.

İşte güzel bir hikâye: Bir kuş, bir duvarın üstüne kondu, tuzaktaki taneleri gördü. Ne yapmalıydı? Önündeki engin ovaya da bakıyordu; besbelli gönlü orayı çekmekteydi. Bir de tanelere bakıyordu, hırsı da onu oraya zorluyordu. Özgürlüğün tadılacağı geniş bir ova ve bir anlık isteğini gideren taneler. Kuş bir ikilem yaşadı, iki istek arasında çırpındı, durdu. Sonunda aklı başından gitti; tanelere yöneldi. Yöneldi, ama onu orada tuzak bekliyordu. Artık o tuzağın tutsağıdır ve hür değildir şimdi. Başka bir kuş da bu ikilemi hiç yaşamadı; doğrudan engin ovaya uçtu. Orada hürriyetini yaşadı. Engin gökyüzünde güvencedeydi o, yani özgürdü.

Biz de her an bir ovayla ve bir tuzak karşısındayız. Hür ya da köle olma gibi iki kesin çizgilerin ayırdığı yolun kavşağındayız. İrademizi aklımızın emrine verdiğimizde, sonu ne olursa olsun korkmamıza gerek yok. Yok bizi saran bağlarımız güdümüne girersek tutsaklık kapımızda… Tutsak insan kendinde değildir. Davranışlarıyla bir kişilik sergileyemez; o istese de istemese de efendisinin emirlerini dinlemek zorundadır. Hür insan, sergilediği davranışlarıyla insandır ve bu davranışlarla kişiliğini ortaya koyabilir.

İnsanın “Kerremnâ” sırrıyla yakaladığı üstünlük düzeyi, iradesini aklının rehberliğine vererek kullanmasıyla koruyabilir. Bu en küçükten en büyüğe kadar her davranışımızda geçerli olan bir ölçüdür. Kaç kişimiz, kendimizde “ben bu işi yaparken ne kadar hürüm” sorgulamasını yapabiliyoruz ki?

Hikâyedeki kuş tanelere koşarken yaptığı olumsuz davranışının cezasını anında özgürlüğünün ortadan kalkmasıyla çekmiştir. Geriye dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Bizim karşılaştığımız olaylar biraz daha örtülü ve karışık. Yaptığımız hatamızın cezasını anında çektiğimiz de olur ve zamana yayılanı da. Hürriyetlerin ve tutsaklıkların farkında olmayanlarımız çoktur.

Ne olursa olsun, özellikle günümüzde, yani hürriyetlerin yaşandığı bir ortamda, ne kadar hür olduğumuzu sorgulamayı becermek, sanırım erdemliliğin önemli adımıdır.

Çıkarlarımız adına hürriyetlerimizden olamayız. Olsa ne olur? O zaman belki de bilinmeyen tağutların tutsağı oluruz. İşte bu takdirde sorumluluk duygumuzu da yavaş yavaş yitiririz. Oysa insan hürriyetinin bedelidir sorumluluk. Sorumluluk varsa hürriyet, yani iradeyi kullanma serbestisi de vardır.

İnsanın her zaman tetikte olması, belki bu tür sorgulama ile mümkün. Kendini sorgulamayan insan, hür ya da tutsak olduğunun farkında olamaz. Farkındalık bilinçli olmanın belirtisidir.

Hüseyin KARA

10.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Biyolojik saatle gelen başarı

  Eğitici motivasyonu

  İnsan “kerremnâ” sırrına mazhar

  Çorum, Kırıkkale ve Yozgat illeri için eğitici eğitimi programı

  Gündüz 6 dakikalık uyku hafızayı yeniliyor