Danimarka’da Filistin asıllı Esmâ Abdülhamid’in Meclis’e başörtüsüyle girmesine onay çıktı. Bu olay üzerine birkaç satır yazmak gerekiyor. Önce “Niçin AB” sorusuna bir daha cevap arayalım.
Avrupa Ekonomik Topluluğu Avrupa Birliğine doğru yol almaya başlayınca baştan beri tereddüt içinde olan dindar Müslümanlar bu birliğe üye olmanın karşısında yer aldılar. O tarihlerde, başta İslam ülkeleri olmak üzere başka birlikler ile işbirliği yaparak ve bu sayede öz değerlerini koruyarak yaşamanın ve ilerlemenin mümkün olduğuna inananların sayısı daha çoktu. Zaman içinde dünyanın güç dengeleri ve İslam ülkelerinin durumlarının böyle birlikler kurmaya çok da elverişli olmadığı görüldü. Öte yandan ülkemizin kendi imkanlarıyla tam demokrasiye geçme, insan hak ve özgürlüklerinden gelişmiş ülke hakları ölçüsünde yararlanma amacını gerçekleştirmesinin zor olduğu da görüldü. Bu zorluk, ülkemizde yüzde otuz civarında bulunan bir halk kitlesinin, “farklılık içinde beraberlik” kültüründen mahrum, farklı olanlara karşı güvensiz ve tahammülsüz olmalarından ve bunların içinden önemli bir kitlenin de iktidar ve menfaat mücadelesine bazı şeyleri (kemalizm, laiklik, irtica, korku…) alet etmelerinden ileri geliyordu.
Başta AB’ne karşı olan dindar Müslümanlar, AİHM’nin taraflı kararları ve AB’ne üye bazı ülkelerin olumsuz tutumları ile AB’nin çifte standardı yüzünden şüpheye düşseler bile bu üyeliğin, daha kötüye nisbetle iyi olabileceği ümidini yitirmediler.
Cumhuriyet projesi Batı uygarlığına intisabı (onu geçme hayali de var, ama yine Batı standartları söz konusu) amaç edindiği halde AB’ne üye olma konusunda bu yüzde otuzun giderek daha isteksiz hale geldikleri görülüyor. Gerçi onlar gerekçe olarak “Bu üyelik şeriat düzeni getirecek” kabilinden cevherler imal ediyorlarsa da asıl sebebin, haksız imtiyazları yok edecek olan demokrasi ve hukuk devletini istememek olduğu anlaşılıyor. Her şeye rağmen Avrupa demokrasisinin, bizdeki sözde demokrasiden daha iyi olduğu (veya daha az kötü olduğu) inancını teyit eden bir olay, işte bu yazının başında sözünü ettiğim Esmâ Abdulhamîd olayıdır.
Yeni Şafak, 8.5.208
|