|
|
|
KEY’DE ÖDENECEK PARA BELLİ OLDU |
Emlak Konut GMYO Genel Müdürü Feyzullah Yetgin, KEY hesaplarında hak sahibi sayısının 7,5-8 milyon civarında olduğunu söyledi.
EMLAK Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (Emlak Konut GMYO) Genel Müdürü Feyzullah Yetgin, KEY hesaplarında hak sahibi sayısının 7,5-8 milyon civarında kesinleşmesinin beklendiğini, tasfiye halindeki Emlak Bankası KEY Biriminin, listeleri bu ay sonuna kadar tamamlamak konusunda ‘’canla başla çalıştığını’’ söyledi. Yetgin, yaptığı açıklamada, ‘şimdilik’ listelerin hazırlanması konusunda, kanundaki 2 aylık süre uzatımının kullanılmayacak gibi göründüğünü, uzatma beklentisi olmadığını belirtti. KEY hesapları konusunda ‘önceden 3-5 milyon civarında ifade edilen hak sahibi sayısının, bugünlerde 7,5 milyonun üzerine çıktığının’ hatırlatılması üzerine konuyu değerlendiren Yetgin, şöyle konuştu: ‘’İlgili kurumlarda, sosyal güvenlik kurumlarında yıllarca belgeler biriktirilmiş ve işlenememiş. Açılması, kayıtlara sokulması kolay değil. Yıllarca bu belgeler işlenemediği için, hak sahibi konusunda sağlıklı rakamlara ulaşılamadı. Şimdi bunlar değerlendirildi. Buna bağlı olarak da gerçek rakam ortaya çıkacak.’’ Emlak Konut GMYO’dan KEY hak sahiplerine ödenecek tutarın, net aktiflerindeki değerlemeye bağlı 1 milyar 786 milyon YTL olarak belirlendiğini hatırlatan Yetgin, hak sahibi sayısının 5 milyondan 7,5-8 milyona çıkmasının, hak sahiplerinin alacağı tutarı etkilemeyeceğini vurgularken, şu bilgiyi verdi:
SAYININ ARTMASI
‘’Hak sahibi sayısının artması, hak sahiplerinin alacağı rakamı etkilemez. Toplam ödenecek rakam belli. Hak sahiplerinin deşifresi yapıldıkça, bu sayının değişmesi, şunu gösteriyor: Demek ki Emlak Konut GMYO’ya 1999 yılı sonunda aktarılan 395,7 milyon YTL’lik ayni sermaye içinde bunların payı yok. Herkes kendi anaparasına göre nemasını alacak. Onları da şirket aracılığıyla Ziraat Bankası ödeyecek. Bunlar parasını nakit olarak alacak.’’
|
/ Ankara
08.05.2008
|
|
|
Madencilik sektörü işsizliği azaltır |
MÜSTAKİL Sanayici ve işadamları derneği (MÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Eyüp Akdağ, Türkiye’nin maden potansiyeli, madenciliğin sorunları ve agrega ocaklarıyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Betonun ve asfaltın hammaddesini üreten agrega ocaklarının (Avrupa yakasında Cendere ve Cebeci Anadolu yakasında Ömerli, Gebze bölgeleri) T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından izinlerinin 3 senedir verilmemesinin sektöre çok büyük zararları olmaktadır.
Kanunen hiçbir problemi olmayan bu işletmelerin hammadde ve tesis izinlerinin verilmeyişi, verilen izinlerin ise 31.07.2008 tarihiyle sınırlandırılmasının kanunen hiçbir geçerliliğinin olmayışı sektörü önünü göremez bir hale getirmiştir.
Dünyada bütün yapılan madencilik faaliyetlerinin yüzde 58’i agregadır. Yerin altından çıkan metalik ve endüstriyel madenlerin acilen ekonomiye kazandırılması açısından planlanması ve çevresel etkilerinin rehabilitasyon planlarıyla düzenlenmesi gerekmektedir. Bu konuda yapılması gereken; dünyada gelişmiş ülkelerdeki madencilik faaliyetlerini örnek almak, ülkemizin madencilik potansiyelini çok daha güçlü hale getirmek ve yeraltındaki zenginliklerimizi yer üstüne çıkarıp ileri teknolojiyle sanayi hammaddesine dönüştürmektir.
Kendi doğal kaynaklarından çıkardığımız metalik ve endüstriyel madenlerimizi ekonomiye kazandırarak katma değeri çok daha yüksek ürünler haline dönüştürdüğümüzde ithalatımızı azaltacak, buna karşın ihracatımızı artıracağız.
Bu işlemleri yapmak için madencimizin ve sanayicimizin kanunen hiçbir sıkıntısı yoktur. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu konuda bütün bakanlıklarla konsensüs kurmuş, 2004 yılında 5177 sayılı maden kanununu çıkarmıştır. Ancak, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı bu kanunu uygulamakta halen zorluk çekmektedir. ÇED raporu ve orman izinleriyle ilgili uygulamalar konusunda izinlerin verilmeyişi madencilik ve sanayi sektörüne zaman kaybettirmekte, ülkemizin cari açık dengesini bozarak geleceğimizi karartmaktadır. Unutulmamalıdır ki, yeraltı doğal maden kaynaklarını verimli bir şekilde işletmeyen hiçbir ülke ekonomik zenginliğe kavuşamamıştır. Son yıllarda çok tartışılan çevre-maden ilişkisi açısından ‘günah keçisi’ haline getirilen agrega madenciliği makroekonomik dinamiklerin güçlenmesine ve işsizliğin azalmasına ciddi ölçekte katkıda bulunabilecek potansiyele sahiptir. Agrega ocaklarının çevreye duyarlı rehabilitasyon projeleriyle planlanıp gelişmiş ülkeler seviyelerine getirilmesinin önündeki bürokratik engeller daha fazla gecikilmeksizin kaldırılmalıdır.”
|
Yeni Asya
/ İstanbul
08.05.2008
|
|
|
Suzuki Türkiye’ye güven verdi |
1980’Lİ yıllarda otomobil ithalatının serbestleşmesiyle kurulan Türkiye’nin ilk distribütörü Suzuki Otomobil Pazarlama ve Ticaret A.Ş., Türkiye’ye gelişinin 25’inci yılını kutluyor.
Gebze, Şekerpınar tesislerinde düzenlediği basın toplantısında konuşan Suzuki Otomobil Pazarlama ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı N. Ural Hakverdi, arazi vitesli araçları Japonya’dan Türkiye’ye 1984 yılında resmi olarak ithal ederek ilk defa Türk tüketicisiyle nasıl buluşturduklarını anlattı. Özellikle 4x4 modellerinin Türk tüketicilerin beğenisini kazandığını ifade eden Ural Hakverdi, 25 yılda birçok ilke imza atan Suzuki’nin, bugün farklı otomobil modellerinin yanı sıra, motosiklet ve marin alanlarındaki geniş ürün yelpazesi ile hizmet ağını genişlettiklerini dile getirdi. Hakverdi, Suzuki firmasına en son geçen yıl Türkiye’ye yatırım konusunda ne düşündüğünü sorduğunu belirterek, “Hâlâ sorumuza olumlu veya olumsuz bir cevap vermediler. Japonlar çok ince eleyip sık dokuyan bir millet. Ama kararda verdiler mi, çok iyi yatırım yaparlar” diye konuştu. Suzuki’nin 2007’de yükselen satış grafiği ile yüzde 40 artış elde ettiğini belirten Suzuki Murahhas Azası Ali Savcı da, ekonominin itici güçlerinden biri olan otomotiv sektöründe Türkiye ve dünyada yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelere rağmen 2008’in ilk 4 ayında hedeflenen satış adetlerine ulaşıldığını ifade etti. Savcı, Suzuki’nin SUV segmentinde en çok satan modellerinden Grand Vitara’nın, B segmentinde her geçen gün satış grafiğini yükselten Swift’in ve ekonomik yakıt tüketimiyle beğeni toplayan Jimny’nin sahip olduğu farklılıklarla segmentlerinde Türk tüketicisi tarafından büyük ilgi gördüğünü belirtti. Savcı, “2008’in ilk ayında son derece rekabetçi bir fiyatla sedan ve hatchback olarak pazara sunduğumuz, Suzuki’nin genişleyen ürün yelpazesinin yeni temsilcisi SX-4’le ve yeni modellerimizle pazar payımızı artırmayı hedefliyoruz” dedi.
|
Ümit Kızıltepe
/ Gebze
08.05.2008
|
|
|
Ekmek zammına tepki |
ÖNCEKİ hafta Mersin’de ekmeğe yapılan zam, tartışmaları arttıdı.
Çetkoder Genel Başkanı Mustafa Göktaş’ın ekmek zammını yarğıya taşıması, Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Ünal ve bazı sivil toplum kuruluşlarının son ekmek zammına gösterdikleri tepki, mahalli Hakimiyet Gazetesinin manşetine taşıdı. Mersin Büyükşehir Belediye başkanı Macit Özcan’ın, ekmek zammına seyirci kalması ise vatandaşı şaşırtıyor. Daha önce, ”Ekmekle oynayan karşısında beni bulur. Kimseyi halkın ekmeği ile oynatmam” diyen başkanın, bu durumda ne yapacağı merakla bekleniyor. Mersinde, 150 gram somun ekmeğin fiyatı, 30 Ykr’dan, 40 Ykr’a çıktı.
|
Hüseyin Küçükoğlu
/ Mersin
08.05.2008
|
|
|
TÜSİAD'dan ‘’Türkiyede tarım ve gıda’’ raporu |
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, son dönemde karşılaşılan sıkıntıların temelinde, Türkiye tarımının uzun yıllardır çözülememiş yapısal sorunlarının yattığını belirterek, “Türkiye, tarımda kendine yeterli olabilmeyi korumacılıkta değil, teknik ilerlemede ve araştırma geliştirmede aramalıdır” dedi.
TÜSİAD’ın “Türkiye’de Tarım ve Gıda: Gelişmeler, Politikalar ve Öneriler” başlıklı raporunun tanıtım toplantısında konuşan Yalçındağ, dünyada tarım alanlarının daralması ve küresel ısınmaya bağlı olarak iklim koşullarındaki dalgalanmanın yol açtığı düşük üretim ve yükselen enerji maliyetlerinin gıda fiyatlarını hızla artırdığını, bu olumsuz arz koşullarının yanı sıra gıda ve gıda dışı tarımsal ürün talebinin de hızlı bir yükseliş içinde olduğunu söyledi.
|
/ İstanbul
08.05.2008
|
|
|
|