Avrupa Birliği’nin kapısı Türkiye’ye tümüyle kapanmış değildir. Fransa Devlet Başkanı Sarkozy ile Almanya Başbakanı Merkel kapıyı kapatma çabalarını sürdürüyor. Sarkozy bu niyetini açık açık tekrar ederken Merkel biraz daha dikkatli bir dil kullanıyor.
Sarkozy kendi ülkesinde de inişte olan bir politikacı. Şu andaki desteklenme oranı, ikinci kez seçilmesinin son derece zor olacağını gösteriyor. Fransa’da bir iktidar değişikliği, Türkiye politikasında da değişiklik getirecektir.
***
Asıl sıkıntı Paris’te ya da Berlin’de değil Ankara’da.
AKP hükümeti, Türkiye’nin “tam üye adayı” olmasıyla gelen olumlu rüzgârlara arkasını dönmüş görünüyor. Sorunu büyüten gerçek kaynak da bu.
Avrupa Birliği, son gelişmelerle birlikte Türkiye’nin durumunu tekrar dağerlendirmeye alacağının işaretlerini veriyor. Nedenini de açıkça söylüyorlar: Türkiye reform sürecini durdurmuş, hatta unutmuş görünüyor, demokratik gelişmeler içinde önem taşıyan 301’inci maddeyi halletmekte de adeta inatlaşıyor.
Avrupa, AKP’nin kapatılması davasını da “demokrasi kriterleri” içinde görüyor. Türkiye’nin, İslam dünyasının tek laik ülkesi olarak yaşadığı hassasiyetleri Avrupalı kamuoyu yapıcılarının bizim kadar içerinden görmesi tabii ki beklenemez. Ama şartlar ne olursa olsun, iki kez seçim kazanmış bir partinin kapatılmasını onlara anlatmak olağanüstü zordur.
***
Türkiye’de demokrasinin Batı örneği üzerine gelişmesinin bazı tehlikelere kapı açacağını düşünenler, Moskova eksenli bir uluslararası konumlanmayı asıl seçenek gibi görmeye devam ediyor. Bu seçeneğin Türkiye’yi Orta Doğu’ya hapsedeceğini ve asıl büyük tehlikenin bu olduğunu görmemekte ısrar edenlere söylenecek bir şey yok. Ama Türkiye’nin rotasını tam demokrasi yönünde tutmasını isteyenlerin Avrupa Birliği çizgisinin kaybolmaması için yapacakları çok şey var.
AKP eğer 301’inci madde konusunda hemen adım atarsa ve AB reformları programını tekrar gündemin önüne aldığının işaretlerini verir, kamuoyunu buna inandırırsa, bugünkü kötümser havanın dağılması yönünde önemli gelişme sağlamış olacaktır.
***
Geçen yıl, Türkiye’nin kaybedilmiş yıllarının arasındaki yerini aldı; 2008’in de aynı çöp tenekesine gitmesi ihtimali yüksek görünüyor. Bugünkü sorunlar yumağına bu açıdan bakabilen ve çözüm üretebilen siyasetçi, ufku olan siyasetçidir.
Bunu yapamayanlar da Türkiye’ye en değerli zamanlarını kaybettirdikleri için öfkeyle anılanlar listesine girecektir.
Vatan, 2.4.2008
|