|
|
|
STK’ların önemi gittikçe artıyor |
Ege Genç İşadamları Federasyonu (EGAFED) Başkanı Efkan Ceylan, sivil toplum örgütlerinin öneminin her geçen gün arttığını söyledi. Ceylan, yaptığı açıklamada, toplum örgütlerinin hükümet ve bireyler arasında köprü görevi gördüklerini, güçlerini üyelerinin katkı ve katılımlarından aldıklarını bildirdi.
Bu anlamda sivil toplum örgütlerinin üyelerinin pozisyonlarının çok önemli olduğuna inandığını ifade eden Ceylan, şöyle konuştu: ‘’Globalleşen dünyada, sivil toplum örgütlerinin önemi her geçen gün artıyor. İş adamları örgütü olarak 2007 yılını bir şekilde atlatarak, 2008’e bel bağlamış bulunmaktayız. Yatırım ve üretim yılı beklerken, şuan parti kapatma, önümüzü görememe, ekonominin altüst olabileceği, krizlerin her an kapıda olduğu, yatırımların ertelendiğini yaşayarak hissetmeye başladık. 21. Yüzyılda demokrasisinde parti kapatmalarına karşıyız ancak mevcut düzen olan Cumhuriyet rejimine, laik, çağdaş, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerine gelecek olan saldırıların da karşısındayız. Partiler içinde bu tür söylemleri olan siyasetçilerin yargılanması taraftarıyız, ama kapatma kararlarına karşıyız.’’
‘’Yaşadığımız bölgede çözüm bekleyen sorunlarımız var’’ diyen Efkan Ceylan, yıllardır koşuşturup da çok fazla yol katedemediklerini gördükleri, Söke Organize Sanayi Bölgesi ve Söke’ye üniversite kazandırılması gibi yatırımların bölge halkı tarafından ciddi bir şekilde desteklenmeye başladığını ifade etti. Tarım sektörünün içinde bulunduğu zor duruma da değinen Efkan Ceylan, ‘’Emlakçılarda satılan tek şey tarlalar, traktörler. Çiftçimizin ne hale geldiğinin en bariz örneğidir. Milletin efendisi köylülerimiz zor günler geçiriyor’’ dedi.
Ceylan, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş süreci hızlandırılması, OSB’nin bugünkü durumu ve sağlayacağı ortak katkılarla yaşama geçmesinin hızlandırılması, tarımın mevcut veriminin arttırılması ve çeşitlendirilmesi, ticaretin güçlendirilmesi ve bölgesel güç haline gelmesi için girişimlerde bulunulması sermayenin yatırım yaptığı yerlerdeki güvenliğin önemi, göçün getirdiği sosyal sorunlar ve çözümü için projeler hazırlanması bölgede markanın artırılması ve çeşitlendirilmesi konusunda etkin çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti.
|
/ AYDIN
27.03.2008
|
|
|
Tedbir yerine sağduyu arıyoruz |
“Türkiye bugünlerde zor bir demokrasi ve hukuk sınavından geçmektedir. Uluslararası finansal krizin dalgalarını hissetmeye başladığımız bugünlerde iktisadî tedbir arayacağımıza hâlâ sağduyu arıyor olmamız bir talihsizliktir” denilen açıklamada, Türkiye'nin bir an önce uzun dönemli ve tempolu büyümeye, işsizlik başta olmak üzere iktisadî ve sosyal sorunlara odaklanması gerektiği vurgulandı.
TOBB, Türkiye Kamu-Sen, Türk-İş, TESK, TİSK ve TZOB’un oluşturduğu ‘’Türkiye İçin Sağduyu Platformu’’ tarafından ülke genelinde eş zamanlı ortak basın toplantıları düzenlendi. Çırağan Sarayı’nda düzenlenen toplantıda ‘’Türkiye İçin Sağduyu’’ çağrısını, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu okudu. ‘’Bugün tarihi bir gün yaşıyoruz’’ cümlesiyle başlayan ortak açıklamada, memur, işçi, işveren, çiftçi, esnaf, tüccar ve sanayi temsilcisi olan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Türkiye Kamu-Sen), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) ve Hak-İş’in, 81 ilde aynı anda başlayıp bitecek bir toplantı düzenlendiği hatırlatıldı. Açıklamada, bugünlerde en çok sağduyu ve serinkanlılığa ihtiyaç duyulduğu ifade edilerek, saat 09.30 itibarıyla Edirne’den Hakkari’ye, Gaziantep’ten Samsun’a Türkiye’nin her tarafından örgütlerin ortak açıklamayı basın mensuplarına okuduğu bildirildi. ‘’Türkiye bugünlerde zor bir demokrasi ve hukuk sınavından geçmektedir. Ülkemizin bu kritik dönemden hiçbir yara almadan çıkması, hepimizin ortak dileğidir. Uluslararası finansal krizin dalgalarını hissetmeye başladığımız bugünlerde, iktisadi tedbir arayacağımıza hâlâ sağduyu arıyor olmamız, bir talihsizliktir’’ denilen açıklamada, Türkiye’nin, bir an önce uzun dönemli ve tempolu büyümesini sağlayacak ve işsizlik başta olmak üzere tüm iktisadi ve sosyal sorunlara odaklanması gerektiği vurgulandı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
‘’Türkiye Cumhuriyeti, anayasanın başlangıç ilkelerine dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Vazgeçilmez olan bu ilkeler bütünü, bizi bir arada tutmaktadır. Bu ilkelerin varlığı dışında her mesele, siyasetin konusu olabilir ve özgürce tartışılabilir. Türkiye’de yaşanan politik süreç, toplumda umutsuzluğu ve karamsarlığı artırmaktadır. Siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarı tehlikeye atmakta ve toplumun enerjisinin pozitif alanlara yönelmesini engellemektedir.’’
SİYASİ PARTİLER KOLAYCA KAPATILMAMALI
Siyasi partilerin, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğuna işaret edilen açıklamada, ‘’Siyasi partilerin kolaylıkla kapatılabilmesi, aynı kolaycı yaklaşımla kurum ve bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanması, demokratik süreç ve kurumların güçlenmesine hizmet etmek yerine zarar vermektedir’’ ifadesine yer verildi.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin, demokrasi işleyişi için son derece önemli olduğuna da dikkat çekilen açıklamada, bu ilkenin, kuvvetler arasında uyum sağlaması, çatışmaya sebep olmaması, toplumda oluşturulmak istenen kamplaşmayı beslememesi ve kuvvetlerin bağımsızlığını temin etmesinin de esas olduğu dile getirildi. Açıklamada, ülkenin, Anayasa’yı ve Siyasi Partiler Kanunu’nu ilgilendiren çeşitli sorunlar etrafında gergin bir süreç içerisinde olduğu, oysaki yapılması gerekenin, ülkeyi ekonomik, siyasi ve sosyal standartları gelişmiş ülkeler düzeyine ulaştırmak ve AB sürecini hızlandırmak olması gerektiği vurgulandı. Türkiye’nin, gelişen dünya şartlarına uygun, toplumun beklentilerini karşılayan, her ferdini kucaklayan, evrensel değerler ile kendi değerlerini bütünleştirecek bir anayasa ve siyasi partiler kanununa ve hukukun üstünlüğü ilkesini güçlendirmeye ihtiyacı bulunduğu dile getirilen açıklamada, şöyle denildi:
‘’Türkiye, kendi meselelerini sindire sindire tartışarak katılımlı bir süreç içinde tüm kesimlerin mutabakatı ile hazırlanacak bir anayasayı hak etmektedir. Bizler memur, işçi, çiftçi, esnaf, tüccar ve sanayiciler olarak bu zor zamanda sağduyu ve serinkanlılıkla Türkiye’nin temel sorunlarının çözümüne her zaman olduğu gibi katkı sağlamaya ve sorumluluk üstlenmeye hazırız. Demokrasi, tüm kurum ve kurullarıyla hayata geçirildiğinde, bütün kurumları kısır çekişmelerden uzaklaşarak uyum içinde çalıştığında, ülkemizin aydınlık yarınlara yürüyeceğinden hiç kuşkumuz bulunmamaktadır. Türkiye, bir an önce kavga ve kaos ortamından çıkmak zorundadır. Türkiye’nin istikbalini karartmaya kimsenin, ama kimsenin hakkı yoktur.’’
Öte yandan, Ankara’da da TESK toplantı salonunda düzenlenen toplantıda, TESK Başkanvekili Burhan Aksak tarafından ortak metin okundu. Toplantıya, ASO Başkanı Nurettin Özdebir ile metne imza koyan örgütlerin temsilcileri katıldı.
Bu arada, TOBB öncülüğünde, Gaziantep’deki oda ve sivil toplum örgütlerinin ortaklaşa yaptığı ve Gaziantep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Koçer tarafından okunan açıklamada, ‘’Türkiye bugünlerde zor bir demokrasi ve hukuk sınavından geçmektedir. Ülkemizin bu kritik dönemden hiç bir yara almadan çıkması hepimizin ortak dileğidir’’ denildi. Açıklamada, ‘’siyasi partilerin kolaylıkla kapatılabilmesinin, aynı kolaycı yaklaşımla kurum ve bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanması, demokratik süreç ve kurumların güçlenmesine hizmet etmek yerine zarar verdiği’’ belirtildi.
Malatya’da ise Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Erkoç tarafından okunan ortak açıklamada, Türkiye’nin içinden geçtiği zor günlerden hiçbir yara almadan çıkması temennisinde bulunuldu.
|
Ümit KIZILTEPE
/ İSTANBUL
27.03.2008
|
|
|
Öztürk: Türkiye yeni bir anayasayı hak ediyor |
Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Suat Öztürk, sivil toplum örgütleri adına yaptığı ortak basın açıklamasında, Türkiye’nin zor bir demokrasi ve hukuk sınavından geçtiği söyledi.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin demokrasinin işleyişi için son derece önemli olduğunu belirten Öztürk, şunları kaydetti: ‘’Türkiye’nin, gelişen dünya şartlarına uygun, toplumun beklentilerini karşılayan, her ferdini kucaklayan, evrensel değerler ile kendi değerlerini bütünleştirecek bir Anayasa ve siyasi partiler kanununa ve hukukun üstünlüğü ilkesini güçlendirmeye ihtiyacı var. Türkiye, kendi meselelerini sindire sindire tartışarak, katılımlı süreç içinde, tüm kesimlerin mutabakatıyla hazırlanacak bir Anayasayı hak etmektedir.’’
|
/ ELAZIĞ
27.03.2008
|
|
|
İstikbalimizi karartmaya kimsenin hakkı yok |
Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ülkenin bir an önce kavga ortamından çıkması gerektiği çağrısı yaptı. Ortak basın metnini okuyan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, ülkenin zor bir hukuk ve demokrasi sınavından geçtiğini hatırlattı.
Türkiye’nin bu kritik süreçten yara almadan çıkmasının ortak dilekleri olduğunu dile getiren Kaya, “Uluslararası finansal krizin dalgalarını hissetmeye başladığımız bugünlerde, iktisadi tedbirler arayacağımıza hâlâ sağduyu arıyor olmamız bir talihsizliktir. Türkiye’nin bir an önce uzun dönemli ve tempolu büyümesini sağlayacak ve işsizlik başta olmak üzere tüm iktisadi ve sosyal sorunlara odaklanması gerekmektedir.” dedi. Siyasi partilerin demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurgulayan Kaya, siyasi partilerin kapatılmasının özgürlüklerin kısıtlanması, demokratik süreç ve kurumları zarara uğratacağını belirtti. Kaya, Türkiye’nin istikbalini karartmaya hiç kimsenin hakkı olmadığını söyledi.
|
/ DİYARBAKIR
27.03.2008
|
|
|
Mutlu: Kuvvetler ayrılığı çatışmaya dönüşmesin |
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Mutlu, sivil toplum örgütleri adına yaptığı ortak basın açıklamasında, kuvvetler ayrılığı ilkesinin kuvvetler arasında uyumu sağlamasının, çatışmaya sebep olmamasının, toplumda meydana getirilmek istenen kamplaşmayı beslememesinin esas olduğunu söyledi.
Siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurgulayan Mutlu, partilerin kolaylıkla kapatılabilmesinin aynı kolaycı yaklaşımla kurum ve bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanmasının, demokratik süreç ve kurumların güçlenmesine hizmet yerine, zarar verdiğini belirtti. Mutlu, “Ülkemiz, yaklaşık 1 yıldır anayasayı ve siyasi partiler kanunu ilgilendiren çeşitli sorunlar etrafından gergin ve çözüm üretmeyen bir süreç içerisindedir. Halbuki, yapmamız gereken ekonomik, siyasi ve sosyal standartlarımızı gelişmiş ülkeler düzeyine ulaştırmak ve AB sürecini hızlandırmak olmalıdır.’’
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
Erdoğan: İçerik itibariyle katılıyorum |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sivil toplum kuruluşlarının “Türkiye İçin Sağduyu” çağrısına içerik itibariyle katıldığını belirterek, “Böyle bir ortak aklın oluşması sürecine öncülük etmeye de hazırız” dedi.
Arnavutluk’ta gazetecilerin sorularını cevapandıran Başbakan Erdoğan, sivil toplum kuruluşlarının “Türkiye İçin Sağduyu” çağrısına ilişkin bir soru üzerine, şöyle konuştu: “Doğrusu ben televizyonda içeriğini dinledim. İçerik itibariyle katılıyorum. Bunu da memnuniyetle karşılıyorum. Dün (önceki gün) de zaten Bosna-Hersek’te bununla ilgili, bu konuda her zaman atılması gereken adımı attık, bundan sonra da her türlü adımı atmaya hazır olduğumuzu söyledim. Hatta daha da ileriye giderek ülkemin kazanacağı yerde bizim kaybetmeye hazır olduğumuzu da söyledim. Ve böyle bir ortak aklın oluşması sürecine öncülük etmeye de hazırız, bunu da burada özellikle vurgulamam da fayda var zannediyorum. Ve böyle bir girişime de teşekkür ediyorum.”
|
/ TİRAN
27.03.2008
|
|
|
Yazıcıoğlu: Hukuk siyasetten, siyaset hukuktan şikayetçi |
BBP Genel Başkanı ve Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, ‘’Bugün hukuk siyasetin üstünde egemen, siyaset hukukun üstünde baskı yapıyor. Hepsi bir birinden şikayetçi’’ dedi.
Çeşitli ziyaretlerde bulunmak ve toplantılara katılmak üzere Sivas’a gelen Yazıcıoğlu, Partisi’nin Merkez İlçe Teşkilatı’nca Çanakkale Zaferi’nin 93. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen programa katıldı. Yazıcıoğlu, burada yaptığı konuşmada, çoğulcu demokratik bir düzen içerisinde hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemle Türkiye’nin kendi varlığını ve birliğini koruyacağını belirterek, şunları kaydetti: ‘’Evet zorluklar, darlıklar var. Ama her fetret kendi içinden yeni kurtuluş mücadelelerini doğurur. Bugün hukuk siyasetin üstünde egemen, siyaset hukukun üstünde baskı yapıyor. Hepsi bir birinden şikayetçi. Kim çözecek bu düğümü? Uzaydan gelenler çözmeyecek bu düğümü. Neyle arkadaşlar? Yine biz çözeceğiz, siyasetle çözeceğiz. Başka yolu yok. Onun içinde geneliyle, yereliyle her alanda bir vatan müdafaası yapar gibi siyaset alanında da şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapacak, hep beraber yapacağız. Birlikte yapacağız.’’
|
/ SİVAS
27.03.2008
|
|
|
Toptan: Çağrıyı yürekten destekliyorum |
TBMM Başkanı Köksal Toptan, sivil toplum örgütlerinin çağrısını ‘’Yürekten desteklediğini’’ belirterek, ‘’Türkiye’nin sağlıklı, akılla düşünmeye ihtiyacı var. Türkiye’nin şiddetle, bir yumuşama ortamına ihtiyacı var’’ dedi.
Toptan, TBMM’de eski Hatay Milletvekili Sabahattin Adalı’nın cenaze töreninin ardından gazetecilerin ‘’Sivil toplum örgütlerinin çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusuna karşılık, ‘’Yürekten destekliyorum. Türkiye’nin gerçekten, bildiride de ifade edildiği gibi, sağlıklı düşünmeye, akılla düşünmeye ihtiyacı var. Ben de Pazartesi günü yaptığım açıklamada bunu dile getirmiştim. O nedenle sivil toplum örgütlerinin bu çağrısını önemsiyorum’’ diye konuştu. Herkesin böyle bir sağduyu çağrısına uymaya ihtiyacı olduğunu, bunun parlamenter sistemin gereklerinden de birisi olduğunu ifade eden Toptan, ‘’Türkiye’nin şiddetle böyle bir yumuşama ortamına ihtiyacı vardır” dedi.
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
Kapatma davası üyeliği olumsuz etkiler |
AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, Lagendijk, AB Haber’e yaptığı açıklamada, AKP hakkında açılan kapatma davasının, Türkiye’nin Avrupa’daki ve Amerika’daki imajına zarar vereceğini söyledi.
Lagendijk, “Dava Türkiye’nin reform sürecini yavaşlatacak ve 2008 Türkiye’nin AB üyeliği açısından kayıp bir yıl olacak. Umuyorum ki bu kapatma davası bir an önce son bulur. Tüm bunlar pek çok belirsizlik yaratıyor. Türkiye’nin AB’ye üyeliğe karşı olan kesimler müzakerelerin durdurulmasını öneriyorlar. Nisan ayında yapılması planlanan görüşmelerin iptal edileceğine dair söylentiler çıkmış durumda” dedi. Başörtüsü sorununa da değinen Lagendijk, bu sorunun sorununun Türkiye’nin AB’ye üyeliği yolunda malzeme yapılacak bir konu olmadığını belirtti. Lagendijk, 2008’in Türkiye için AB yılı olması doğrultusunda Hükümetin daha önce söz verilen reformları yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
|
/ BRÜKSEL
27.03.2008
|
|
|
Kaz Dağları için toplanan -100 bin imza Meclis’te |
KazDağları ile Madra Dağı’nda yürütülen altın madeni arama çalışmalarının durdurulması için sivil toplum kuruluşlarınca toplanan 100 bin imza, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’ya sunuldu.
Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği Edremit Körfezi Şubesi Başkanı Mehmet Akif Öznal ve beraberindeki heyet, Mumcu’yu makamında ziyaret etti. Öznal, Kaz Dağları ile Madra Dağı’ndaki başta altın olmak üzere maden arama faaliyetlerinin durdurulması amacıyla topladıkları imzaları, TBMM Başkanlığına ulaştırılması için Güldal Mumcu’ya sundu. Bu arada, Kaz Dağları ve Madra Dağı Çevre Platformunca, Çanakkale’de 5 Nisan Cumartesi Günü, “Kaz Dağları ve Madra Dağı’nda Altına Hayır” mitingi yapılacağı belirtildi.
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
Herkesin hürriyetini savunabilmeliyiz |
Bediüzzaman Said Nursi’yi anma faaliyetleri çerçevesinde Yeni Asya Gazetesi Kırşehir temsilciliği tarafından “Meşrutiyetin 100. Yılında Bediüzzaman ve Demokrasi” konulu konferans'ta konuşan Mehmet Kutlular, hangi din ve ırktan olursa olsun herkesin hak ve hürriyetlerini savunacak cesaretimiz olması gerektiğini söyledi.
Kırşehir Kültür Müdürlüğü konferans salonunda düzenlenen program tasavvuf müziği konseriyle başladı. Daha sonra İbrahim Çiçek’in Kur’ân tilaveti ile devam etti. Açılış konuşmasını Yeni Asya Gazetesi Kırşehir temsilcisi Cemalettin Elibol yaptı. Açılış konuşmasının ardından gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular kürsüye davet edildi. Türkiye’nin demokratikleşmeyi başaramadığını ifade eden Kutlular “Şu demokratikleşmeyi niye bugüne kadar göremedik ve getiremedik? Bugün demokratikleşmeyi istemeyenler hangi kafa ise geçmişte de aynı kafalardı. Bediüzzaman, meşrutiyetin arkasındaki değerlerin insanı insan yapan değerler olduğunu söyler” şeklinde konuştu.
“Toplum olarak kendimizi gözden geçirmemiz lâzım” diyen Kutlular, “Hürriyetleri gasp edildiği zaman dine de, dindara da, giyimine de her şeye o müstebitler karışır. Biz buna lâyık değilsek demokrasiyi kesintiye uğratanlara; ‘Niye millî idareye müdahale ediyorsunuz, oturun oturduğunuz yerde’ dememiz lâzım. Silâha sopaya gerek yok dilimiz konuşsun. Hangi ırktan, mezhepten, dinden olursa olsun hak ve hürriyetleri savunacak kadar cesaretimiz olmalı” ifadelerini kullandı. Kutlular’ın ardından Nursena Duru, Hasan Feyzi Ağabeyin Bediüzzaman Said Nursi’ye yazdığı bir şiiri okudu. Daha sonrada gazeteci-yazar İslâm Yaşar kürsüye çıktı. Üstadın “Bizler muhabbet fedaisiyiz, husumete vaktimiz yoktur” vecizesini hatırlatan İslâm Yaşar, bu sözü dile getiren tek âlimin Bediüzzaman olduğunu söyledi. Yoğun ilgi gösterilen programda Yeni Asya Neşriyat’a ait yayınlar da satışa sunuldu. Konferansın sonunda İslâm Yaşar kitaplarını imzaladı.
Tuba YOZGAT - E. Candan Zararsız
|
/ KIRŞEHİR
27.03.2008
|
|
|
“Meşrutiyet’in ilk nutkunu Bediüzzaman verdi” |
Meşrutiyet’in Bediüzzaman’ı isimli konferansta konuşan gazetemiz yazarlarından Lâtif Salihoğlu, Meşrutiyet ilân edildiğinde ilim cephesinde onu anlatan tek âlimin Bediüzzaman olduğunu belirterek, “Meşrutiyet ilân edildikten sonra ilk nutku üç gün sonra Sultanahmet Meydanında Bediüzzaman veriyor” dedi.
Etlik Yeni Asya Okuyucuları tarafından Bediüzzaman Said Nursi’yi vefatının 48. yıldönümünde anmak üzere organize edilen “Meşrutiyet’in Bediüzzaman’ı” isimli konferans, Yunus Emre Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Takdim ve sunuculuğunu Mesut Nurver’in yaptığı programda gazetemiz yazarı Lâtif Salihoğlu, Bediüzzaman’ın Meşrutiyete dair fikirlerini dinleyicilerle paylaştı.
Konuşmasına öncelikle medyanın yurt genelinde düzenlenen Bediüzzaman’ı anma programlarını çarpıtarak haberleştirmesini eleştirerek başlayan Salihoğlu, “Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, bizler inandığımız şekilde hareket etmeye devam edeceğiz. Bizler, başkasına göre tavır belirlemeyiz. Hizmetimizi başkasının hareketi üzerine bina etmeyiz” diye konuştu. Meşrutiyet ilân edildiği sıralarda ilim ve medrese cephesinde onu savunan ve anlatan tek kişinin Bediüzzaman olduğunu belirten Salihoğlu, “1876’da Meşrutiyet, ilân edildikten kısa bir süre sonra durduruluyor ve 30 sene ne kadar çabalanırsa çabalansın bir türlü tekrar ilân edilemiyordu. Peki ne değişti de 30 sene sonra ilân edilebildi? Değişen, Bediüzzaman Hazretlerinin İstanbul’a gelişidir. Bediüzzaman İstanbul’a geldikten 7-8 ay sonra Meşrutiyet ilân edildi. Şunu iddia ediyoruz; ilim cephesinde, medrese cephesinde hürriyeti ve meşrutiyeti anlayan, anlatan ve İslâmiyetle derk eden, o zamanlarda ikinci bir âlim yoktu. Bediüzzaman bu derece meşrutiyete hürriyete sahip çıkıyor. Hürriyet ve meşrutiyet olmadığı zaman ne olur? Her türlü istibdat olur. Bediüzzaman milletteki hastalıkları gördü ve çare olarak da önce hürriyet, sonra da meşrutiyet dedi” diye konuştu.
Meşrutiyet ilân edildikten sonra ilk nutku halka Bediüzzaman’ın verdiğini belirten Salihoğlu, “Hürriyet her şeyden önce gelir. Bediüzzaman ‘Hürriyet imanın hassasıdır’ diyor. Hürriyet ne derece artarsa iman da o derece parlar. Hürriyetten sonra meşrutiyet gelir. Yani bugünkü karşılığı demokrasidir. Sonra da cumhuriyet gelir. İşte bu meşrutiyetin hakikatini Bediüzzaman, İstanbul’daki tüm cami ve meydanlarda halka anlatıyor. Eski medreseyi bu noktada ikna ediyor. Meşrutiyet ilân edildikten sonra ilk nutku da üç gün sonra Sultanahmet Meydanında Bediüzzaman yapıyor. Daha sonra Selanik’e gidip bu nutku tekrarlıyor. O zaman Meşrutiyet’i İslâmiyet çerçevesinde anlatacak başka bir âlim çıkmıyor” dedi.
Meşrutiyet döneminde yaşanan olumsuzlukların Meşrutiyet’e mal edilmemesi gereken Salihoğlu, “Bediüzzaman Hazretlerinin hayatında bir mutlakıyet, yani tek kişinin idaresi altında olan totaliter bir idare var. Bediüzzaman bunu hafif istibdat olarak tarif ediyor. Sonra meşrutiyete geçiliyor. Meşrutiyet iyi bir şey fakat istibdat şiddetleniyor. Bu meşrutiyetten kaynaklanmıyor. Üstad, “Her ne meşrutiyet zamanında vücuda geldiyse meşrutiyetten neşet etmesi gerekmez” diyor. Bazıları buna akıl yürütemedikleri için bütün suçu, kusuru meşrutiyete yüklüyorlar. Halbuki harici tecavüz de meşrutiyeti boğmak istiyor. Onun için meşrutiyet zamanında meydana gelmiş çalkantılar, olumsuzluklar meşrutiyete mal edilmemelidir. Şiddetli istibdat olmasına rağmen Bediüzzaman Hazretleri meşrutiyetin aleyhinde hiçbir zaman konuşmamıştır” sözlerini dile getirdi.
Cumhuriyet’in ilân edildiği devirde mutlak istibdatın yaşandığını belirten Salihoğlu, şöyle konuştu: “Cumhuriyet daha da güzel bir şey ama o zaman bir başka istibdat çıkıyor karşımıza: mutlak istibdat. Bu cumhuriyetten mi kaynaklanıyor? Elbette ki değil… Cumhuriyetten kaynaklanmıyor ki Bediüzzaman ‘Ben dindar bir Cumhuriyetçiyim’ diyor. Demek ki problem cumhuriyette değil tatbikatında. Cumhuriyet devrinde mutlak istibdat yaşanmıştır. Yani zıt paralellik söz konusu burada.” Konuşmasında, son olarak Bediüzzaman’ın son 5 yıldır hükümet tarafından gündeme getirilmediğinden yakınan Salihoğlu, “Bediüzzaman’a hiçbir hükümet kayıtsız kalamamıştır. Onun fikirlerine herkesin ihtiyacı olduğu gibi onlar da muhtaçtır. Kimse onun fikirlerine, düşüncelerine ilgisiz kalamaz” diye konuştu.
Salihoğlu’nun ardından Grup Lâle birbirinden güzel ilâhileri izleyicilerle paylaştılar. Programa DYP eski milletvekili Nurettin Tokdemir de katılırken, program çıkışında Yeni Asya Neşriyat’a ait kitaplar da satışa sunuldu.
|
Yeni Asya
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
MHP’li Çalış ‘cep’ten alınan vergileri Meclis gündemine taşıdı |
MHP Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a, cep telefonlarından alınan vergilerin azaltılmasına yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığını sordu.
Çalış, Yıldırım’ın cevaplaması talebiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, Türkiye’de cep telefonlarından değişik kalemlerde alınan yüksek oranlı vergilerin, konuşma ve haberleşme özgürlüğünü engellediğini, vatandaşların bütçelerine de önemli ölçüde yük getirdiğini ifade etti. Dar gelirli bir cep telefonu kullanıcısının toplam 17.70 YTL’lik konuşma ücretinin, 5.91’sini vergi olarak ödediğini belirten Çalış, önergesinde şu sorulara yer verdi: ‘’Cep telefonu kullanıcılarından toplam kaç ayrı vergi alınmaktadır? Bu vergi uygulaması ile Türkiye, dünya sıralamasında ülkeler arasında kaçıncı sırada yer almaktadır? Depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla 2002 yılı sonuna kadar uygulanmak üzere geçici olarak getirilmiş olan yüzde 25’lik ÖTV sabit hale getirilmiştir. Cep telefonunda vergi yükünün azaltılması konusunda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?’’
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
Muhalefet liderleri Köşke çıkıyor |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP lideri Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli’yi Çankaya Köşkü’ne davet etti.
Alınan bilgiye göre, Deniz Baykal bugün saat 12.45’te Çankaya Köşkü’ne çıkarak, Cumhurbaşkanı Gül ile bir araya gelecek. Davetin, Cumhurbaşkanı Gül’ün İslam Konferansı Teşkilatı Zirvesi’ne katılmak üzere Senegal’de bulunduğu sırada yapıldığı öğrenildi. Baykal’ın da ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Türkiye ziyareti sebebiyle daha sonra yapılması talebini ilettiği kaydedildi. Bunun ardından, önceki gün akşam saatlerinde görüşme saatinin kesinleştirildiği belirtildi.
Cumhurbaşkanlığı’ndan davetle ilgili verilen bilgide, Cumhurbaşkanı Gül’ün MGK şubat ayı toplantısı sonrasında güvenlik sorunları, Güneş operasyonu, Irak’la ilişkiler, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ziyareti hakkında Meclis’teki siyasi parti liderleri ile görüşme yapmak istediği belirtildi. Cumhurbaşkanlığı yetkilileri, davetin AK Parti’ye kapatma başvurusundan önce yapıldığının altını çiziyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de yemek davetinde bulunan Abdullah Gül, diğer parti liderlerini de ayrı ayrı Çankaya Köşkü’ne davet edecek. Görüşme, sivil toplum kuruluşlarının bugün 81 ilde yaptığı sağduyu çağrısının ardından gerçekleşmesi bakımından da önem taşıyor.
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
Orgeneral Büyükanıt, KKTC’yi ziyaret etti |
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın resmi davetlisi olarak, bu ülkede temas ve incelemelerde bulundu. Talat, resmi davetlisi olarak ülkeye gelen Orgeneral Büyükanıt’ı kabul etti.
Kabulde ilk konuşmayı yapan Orgeneral Büyükanıt, Türk askerinin Kıbrıs’ta barış için bulunduğuna, 1974’ten beri de barışı sağladığına dikkati çekerek, “adil ve kalıcı barış sağlanana kadar bu kutsal görevin devam edeceğini” vurguladı. Büyükanıt, “Türk askeri Kıbrıs Türkü için buradadır, güvenliği için buradadır. Bu güveni de sağlamıştır, sağlamaya da devam edecektir” diye konuştu. Talat, da Türk askerlerinin adada uluslararası garanti ve ittifak anlaşmalarıyla görev yaptığını, adil ve kalıcı bir barış sağlanıncaya kadar da bu görevini yerine getirmeye devam edeceğini söyledi. Orgeneral Büyükanıt, KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Fatma Ekenoğlu ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer tarafından da ayrı ayrı kabul edildi. KKTC’nin maruz kaldığı izolasyonların, adada yaşayanlar için bir zulüm olduğunu ve kabul edilemeyeceğini kaydeden Orgeneral Büyükanıt, izolasyonların en kısa sürede kalkması ve Kıbrıs Türk halkının layık olduğu yere kavuşması dileğinde bulundu.
|
/ LEFKOŞA
27.03.2008
|
|
|
Ergenekon’da gözaltılar sürüyor |
"Ergenekon Soruşturması’’ kapsamında Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan, İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem ile İP Basın Propaganda sorumlusu Hikmet Çiçek gözaltına alındı.
Edinilen bilgiye göre, ‘’Ergenekon Soruşturması’’ çerçevesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı doğrultusunda Konak’taki bir işhanında bulunan Ulusal Kanal İzmir Temsilciliği’nde arama yapıldı. Gözalıtana alınan Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayatin Özcan, Türk Hava Yolları’na ait tarifeli uçakla İzmir’den İstanbul’a getirildi. İstanbul’da, önce Cerrahpaşa’daki Adli Tıp Kurumu’nda sağlık kontrolünden geçirilen Özcan, daha sonra Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Kanal yetkilileri, binadaki kimi evrak ve CD’lere el konulduğunu kaydettiler. Polis ekipleri, İP Genel Sekreteri Nusret Senem’in Ankara’daki evi ve avukatlık bürosunda da arama yaptı. Yaklaşık 1.5 saat evde kalan savcı ve beraberindekiler, daha sonra Senem’e ait bazı belgelerle evden ayrıldı. Senem, gözaltına alınırken, İP Ankara İl Başkanı Sefa Koçoğlu, İP Basın Propaganda sorumlusu Hikmet Çiçek’in de göz altına alındığını bildirdi.
|
/ İZMİR-İSTANBUL-ANKARA
27.03.2008
|
|
|
TRT Kanunu alt komisyonda |
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, TRT’nin bazı birimlerinin kapatılmasını, hizmetine ihtiyaç kalmadığına karar verilecek personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesini öngören yasa tasarısını, alt komisyona gönderdi.
AKP Afyonkarahisar Milletvekili Sait Açba başkanlığında toplanan komisyon, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını ele aldı. Muhalefet milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce tasarının Anayasaya aykırı olduğunu savunarak, geri çekilmesini istedi. Daha sonra muhalefet milletvekilleri ve AKP Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali, tasarının alt komisyona gönderilmesini istedi.Bu konuda verilen önergelerin kabul edilmesi sonucunda, tasarı alt komisyona sevk edildi.
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
Çocuklar okul yerine tarlada |
Her yıl, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinden binlerce tarım işçisi, işçi simsarları tarafından kamyonlara doldurulup tarım diyarı Çukurova’ya getiriliyor. Çukurova’nın verimli toprakları, sadece ailelerin geçim kaynağı değil, evliliğin ilk adımına giden yolu da oluşturuyor.
Evlenebilmek için başlık parasının zorunlu olduğu kırsalda, çocuklar, küçük yaşlardan itibaren okul yerine tarlalarda, Çukurova’nın sarı sıcağı altında çalışmak zorunda kalıyor. Ailelerinde başlık parası alabilecek kız kardeşleri olmayan erkek çocukların ise durumu daha da vahimleşiyor. Bu çocukların tarlada başlık parası temin etme çabası, büyüklerinin yönlendirmesiyle 7-8 yaşlarında başlıyor. Kız çocukları ise 13-14 yaşına kadar tarlalarda veya ev işlerinde çalışarak ailesine destek olurken, buluğ çağına girdikleri andan itibaren evlenmeleri karşılığı alınacak başlık parası sebebiyle ‘’gelir kapısı’’ olarak görülüyor. Kızların sağlık durumu, boyları, kiloları, ev ve tarla işlerindeki marifetleri başlık fiyatına yön veriyor. Fiyat genellikle 3-60 bin YTL aralığında değişiyor. Oğlunu evlendirebilmek için yıllardır Çukurova’ya çalışmaya geldiklerini anlatan Turfa Tokmak, bir ailedeki kız çocuk sayısının erkek kardeşlerinin evlenebilmesi için önemli olduğunu vurguladı. Bir çadırda 11 kişilik ailesiyle kalan 10 yaşındaki H.T ise, her yıl ocak ayında Şanlıurfa’dan Adana’ya tarlalarda çalışmaya geldiklerini anlattı. H.T, ‘’Evlilik çağıma 2-3 yıl kaldı. Şimdiden başlık parası için 10 bin YTL biriktirdim. Biraz daha para biriktirdikten sonra evleneceğim. Bizim oralarda 13-14 yaşlarında evlenmek adettendir’’ dedi.
|
/ ADANA
27.03.2008
|
|
|
Dersanelere SBS engeli |
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Muammer Yaşar Özgül, özel dershanelerce ilköğretim öğrencileri için Seviye Belirleme Sınavı (SBS) deneme sınavı yapılmasına izin verilmeyeceğini bildirdi.
Yılda bir kez ve bakanlıkça belirlenen tarihlerde sadece Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) ve Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) için deneme sınavı yapılmasına karar verildiğini belirten Özgül, SBS için deneme sınavı yapılmasının uygun görülmediğini ifade etti.
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
Minikler şiddet mağduru |
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Gözütok, araştırmaların çocukların aile içinde de, okulda da bedensel şiddete maruz kaldıklarını gösterdiğini belirtti.
Bir konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Gözütok, yaptıkları bir araştırma sonunda çocukların yüzde 20’sinin evde şiddete uğradığını tespit ettiklerini anlattı.
|
/ ANKARA
27.03.2008
|
|
|
|