Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdür Vekili Osman Nalbant, Erdem Bayazıt’ın umutsuzluğun egemen olduğu o dönemde gençliğe sahip çıkan, onlara cebini ve gönlünü açan, sevgi ve umut veren, büyük bir medeniyetin torunları olduklarını hatırlatan bir ağabey olduğunu belirtti.
Eminönü Belediyesi, Türkiye Yazarlar Birliği ve “7edi İklim” dergisi tarafından düzenlenen “Erdem Bayazıt Sempozyumu”nda, şair Bayazıt’ın hayatı, kişiliği ve şiirleri ele alındı.
Sultanahmet’teki Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde düzenlenen, Bayazıt’ın rahatsızlığı sebebiyle katılamadığı sempozyumda konuşan Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdür Vekili ve “7edi İklim” dergisi yazarı Osman Nalbant, 1970’li yıllarda şair Erdem Bayazıt’ın da aralarında bulunduğu “7 güzel adamla”, Mavera adlı edebiyat dergisi sayesinde tanıştığını anlattı.
Kaos ortamının yaşandığı, kardeş kanının döküldüğü o yılların her yerin kamplara bölündüğü bir dönem olduğunu dile getiren Nalbant, Erdem Bayazıt’ın umutsuzluğun egemen olduğu o dönemde gençliğe sahip çıkan, onlara cebini ve gönlünü açan, sevgi ve umut veren, büyük bir medeniyetin torunları olduklarını hatırlatan bir ağabey olduğunu belirtti.
Nalbant, birçok insanın ithal fikirlerle dolu olduğu o dönemde Bayazıt’ın saf Anadolu çocuğuna sahip çıktığını ifade ederek, böyle güzel insanlar sayesinde bugün manevi kültüre sahip çıkan yazar, şair ve ozanların yetişebildiğini söyledi.
“Şiiri olmasaydı da Erdem Bayazıt bizim için yine aynı değerde bir insandır” diye konuşan Nalbant, Bayazıt’ın hiçbir zaman kendisi için yaşamadığını, milletvekilliği yaptığı dönemde de hiçbir bölgenin, siyasi görüşün adamı olmadığını vurguladı.
Prof. Dr. Nazif Gürdoğan da, Erdem Bayazıt’ın, şiirlerini Şeyh Şamil gibi yazdığını, özel hayatında ise Yunus Emre gibi yaşadığını söyledi.
Erdem Bayazıt’ın kurucularından olduğu Mavera dergisinin bir dönemin gençliğini sokaktan kurtardığını, gençlerin eline silah yerine kitap verdiğini ifade eden Gürdoğan, “Bizler için sanat iyilik, güzellik ve doğruyu aramak ve bunların kaynağı olmaktı” diye konuştu.
Gürdoğan, Bayazıt’ın bir ümitsizlik şiiri olmayan şiir anlayışında, “Bahçe biziz, gül bizdedir” fikrini ifade ettiğini söyledi.
“Bizim kültürümüz dünyaya açılmaktan, yer yüzünü mescit gibi görmekten, ümitsizliği terk etmekten, dünyayı bir gün olarak düşünmekten geçiyor. Bugününü güzel değerlendiren yarını da güzel geçirir” diye konuşan Gürdoğan, Erdem Bayazıt’ın bugünlerde de bir Üsküdar Risâlesi yazmak istediğini, bu yöndeki çalışmalarına başladığını bildirdi.
BAYAZIT’IN ŞİİRLERİ
Sempozyumda Bayazıt’ın şiirlerini değerlendiren şair Ali Günvar da Erdem Bayazıt’ın şiirinde son derece sert şeyleri bile çok yumuşak bir dille söyleyebilme yeteneğine sahip olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
“O son dönem Osmanlı bilgesi gibi aşırıya kaçmadan olayları yakalar, doğru tahlil eder ve bu doğru tahlilini yansıtabilen bir şairdir. Ben onu 70’li yılların Yunus Emre’si olarak görüyorum. Son derece zor, ağır hususları, son derece yumuşak bir dille anlatabilen imgeler dizilerine sahip bir dil kullanmıştır. Erdem Bayazıt’a baktığım zaman şiiri de sözü de iyi bilen, daha önemlisi kendisini iyi bilen bir insanla karşılaştığımı söyleyebilirim.”
Bayazıt’ın şairler içindeki en önemli farkının şiirindeki “dervişane” tavır olduğunu ifade eden Günvar, birçok şairin uğraşarak yakalamaya çalıştığı tonu Bayazıt’ın kendiliğinden yakaladığını, şiirlerinin bir şarkı gibi kolayca söylenebildiğini dile getirdi.
|